Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6. Bölüm - Balkon

@galaksikadin

Ayağımı burkup yere düştüğümde Murat hızla yanıma gelip beni kolumdan tutarak ayağa kaldırdı.

"Nereye kaçıyorsun acaba?" diyerek sordu kaygılanmış ses tonuyla.

Baştan aşağı beni süzüp bir yerimde bir şey var mı diye kontrol etti. Ayak bileğim çok acıyordu.

Kolumu elinden kurtararak "Ne istiyorsun?" diye sordum.

"Seni götürmeye geldim düğün hazırlıkları için" dedi.

Şaşkın gözlerle ona bakıyordum daha sabah konuşmuş istemediğimi söylemiştim.

"Murat dalga mı geçiyorsun benimle? Sana istemediğimi, olmayacağını söylemiştim." dedim hiddetle.

"Narin uzatma işte yürü'' dedi sinirlenerek ve kolumdan tutup arabaya sürüklemeye başladı. Kolumu elinden kurtarmaya çalışıyordum fakat bırakmıyordu.

Arabanın önüne geldiğimizde yanımızda bir araba durdu. Hakan'ın arabasıydı bu.

İçerisinden inip yanımıza doğru hızlı adımlarla geldi. Arkasından turuncu saçlı zarif bir kadın indi ve o da yanımıza geldi.

''Ne oluyor burada?'' diye sordu Hakan.

''Sana ne kardeş işine bak sen.'' Murat umursamaz ses tonuyla Hakan'a cevap verdi ve beni arabanın kapısına sürükledi.

''Bıraksana canımı acıtıyorsun'' dedim sitemle.

Hakan hemen yanımıza gelip beni Murat'ın elinden kurtardı. ''Asıl sen işine bak kardeş. Kimsin necisin bilmiyorum ama defol'' dedi Hakan. Sakin olmaya çalıştığı belliydi sesine yansımıştı.

Murat öfkelenmiş bir halde Hakan'ın üzerine yürüdü. ''Sen ne hakla karıma dokunursun lan'' dedi bağırarak.

Hakan aniden dönüp bana baktı ve tekrar Murat'a döndü. ''Şizofrensin galiba sen'' dedi ve bize doğru dönerek ''Kızlar arabaya binin'' dedi.

''Narin hiç bir yere gitmiyorsun derhal yanıma gel yoksa kötü olur'' diyerek bağırdı Murat.

''Narin hiç bir yere gelmiyor ve sende tıpış tıpış gidiyorsun.'' dedi Hakan sabrının sonuna geldiği anlaşılıyordu.

Yanımdaki kadın kolumdan nazikçe dokunarak beni arabaya doğru yönlendirdi. Arabaya bindiğimizde kadın kendini tanıttı. ''Ben Bahar Hakan'ın eşiyim. Hakan biraz senden bahsetti. Tanışmak bugüne kısmetmiş'' dedi.

''Memnun oldum bende Narin'' dedim.

Hakan da Murat'a bir şeyler söyledi ve arabaya binip sürmeye başladı. Biraz uzaklaştıktan sonra Hakan dikiz aynasından bana bakarak ''Kimdi o?'' diyerek sordu.

''Üvey babamın yeğeni'' dedim utançla. Kafamı önüme eğerek gözyaşlarımı saklamaya çalıştım.

''Eğme başını, kaldır.'' dedi Hakan.

''Hakan rahat bırak kızı şimdi sırası değil.'' dedi Bahar.

Hakan daha fazla bir şey söylemedi ve bende konuşmadım. Sessizce yolumuza devam ettik.

Umut Ali'nin evine gitmiyorduk çünkü sokağa dönmemiştik. Kafamı kaldırıp dikiz aynasına baktığımda Hakanla göz göze geldim. ''Sonunda kaldırdın başını. Evet Umut'ların evini geçtik bize gidiyoruz çünkü.'' dedi.

''Umut Ali'nin haberi yok ama benden haber bekliyor eve gitsek iyi olur.'' dedim.

''Hakan haber verir'' dedi Bahar. Cevap olarak sadece kafamı salladım.

Kendimi çok kötü hissediyordum. Bu durumun içerisinden nasıl kurtulacağım bilmiyorum. Bir çıkış yolu göremiyorum.

Muratla evlenmek istemediğim kesindi fakat babam ne yapardı bana, nerede yaşardım, nasıl geçinirdim onu da bilmiyordum. Elimde bir mesleğim de yoktu, keşke annem yaşasaydı beni bu durumdan kurtarırdı.

Yaklaşık 15 dakikanın ardından bir apartmanın önünde durduk ve aşağı indik. “Siz yukarıya çıkın ben markete uğrayıp geleyim. Bir şey lazım mı?” diyerek sordu Hakan.

“Yok canım bir şey lazım değil” diyerek apartmanın giriş kapısını açtı Bahar.

Asansöre binerek 2. kata çıktık. Bahar kapıyı açıp içeriye girdiğimizde, çok sade ve güzel bir ev karşılamıştı bizi.

“Sen geç otur ben çay suyu koyayım” diyerek mutfağa gitti Bahar. Koltuğa oturup ne yapacağımı düşünüyordum ve işin içinden çıkamıyordum.

Ayak bileğimde çok acıyordu. Yürürken topallamak zorunda kalıyordum. Bahar çay suyunu koyup tekrar geldikten sonra biraz kendimizden bahsederek sohbet ettik.

İlkokul öğretmeniymiş onun adına çok sevinmiştim. Bir sürü bıcır bıcır insancıklarla vakit geçiriyordu.

Okuluma devam edebilseydim bende hemşire olurdum. Hayalimde hep hemşire olmak vardı. Annemle her akşam babam yokken çay sohbeti yaptığımızda beraber hayal kurardık. Ama hayat bana pek gülmedi.

Gözlerim dolmaya başlamıştı. Kendimi toparlamaya çalışırken zil çaldı. Bahar benden önce kalkıp destek olurcasına omzumu sıvazlayıp kapıya doğru gitti.

Bende gözlerimdeki yaşı silip toparlanıp ayağa kalktım ve kapıya doğru ilerlerken içeriye Hakan girdi.

‘’Naber kız? Çak bi beşlik’’ diyip elini kaldırdı. Haline gülümseyip eline vurduktan sonra kanepeye geçip oturdu. Peşinden Umut Ali geldi.

Hakan’ın aksine çok gergin ve sinirli görünüyordu. Bunların karakterleri çok farklıydı. Nasıl anlaşabiliyorlar acaba.

Umut Ali gözlerime bakıp kaşlarını çatmaya başladı ‘’İyi misin?’’ dedi.

Kafamı olumlu anlamda sallayıp odadan dışarıya çıktım ve Bahar’ı buldum. Mutfakta yemeklerle uğraşıyordu. ‘’Yardım edebilir miyim?’’ diyerek içeriye girdim.

‘’Sen otur istersen ben hallediyorum.’’ diyerek gülümsedi.

‘’Şey burda dursam iyi olabilir’’ dedim çekinerek.

Bahar anlayışla karşılayıp gülümsedi tekrar. ‘’Tabakları yerleştirebilirsin o zaman’’ diyerek elime tabakları verdi.

Baharla beraber sofrayı serdikten sonra içeridekileri çağırmaya gittim.

Ayağım incindiği için topallayarak yürüyordum. Hakan oturma odasında yoktu.

Umut Ali de balkonda sigara içiyordu. Yanına doğru sessizce ilerledim. Kollarını balkonun demirlerine yaslamış bir yandan da dışarıyı seyrediyordu. Yavaş adımlarla yanına ilerledim. Dışarısı yine çok soğuktu.

Kafasını çevirip bana 1-2 dakika baktıktan sonra sigarasından derin bir nefes çekti. ‘’Şey yemek hazır da ben onu haber vermek için gelmiştim.’’ dedim.

‘’Narin’’ dedi solgun bir sesle.

‘’Efendim?’’

‘’O adam’’ dedi ve sustu. ‘’O adam canını çok yaktı mı?’’

‘’Yok Hakan kurtardı beni biraz ayağım acıyor o kadar’’ dedim.

Elindeki sigarasını atıp bana tamamen döndü. ‘’Ne yapacaksın?’’

‘’Ne gibi’’

‘’Evlenecek misin işte sende istiyor musun?’’

‘’Bunları konuşmasak şimdi Baharlar bizi bekliyor sofraya’’ dedim ve mutfağa doğru yavaş adımlarla ilerledim.

Bir iki adım attıktan sonra Umut Ali yanımda belirdi. ‘’Yardım etmemi ister misin?’’ dedi.

Olumsuz anlamda kafamı salladım ‘’Halledebilirim teşekkür ederim’’ dedim ve yoluma devam ettim.

Mutfağa girdiğimizde Hakan ve Bahar oturmuş bizi bekliyordu. Bahar gülümseyip oturmam için kafasıyla koltuğu işaret etti. Bende ona karşılık olarak tebessüm ettim ve sandalyeye oturdum.

Masanın bir köşesinde Hakan bir köşesinde Umut Ali oturuyordu. Biz de Bahar ile karşılıklı oturuyorduk. Hakan ve Umut Ali şirketteki olaylardan sohbet ederken Bahar da arada onlara katılıyordu.

Ben ne sohbete katılıyordum ne de yemek yiyordum. Tabağımda ki yiyeceklerle oynuyordum sadece. Bahar ve Hakan farklı bir konu hakkında sohbet ediyorken Umut Ali aniden elime dokunup ‘’Yemeği baştan yarattıysan artık yiyebilirsin.’’ dedi.

Kafamı kaldırıp ona baktığımda kafasıyla tabağımı işaret etti. ''Oynaman bittiyse artık ye'' dedi.

‘’Doydum ben’’ diyerek elimdeki çatalı bıraktım.

‘’Hiç yemedin ki’’ dedi kendisi de çatalını bırakmıştı. Bana diyordu ama kendi tabağı da doluydu hala o da yememişti.

‘’Canım istemiyor.’’ dedim.

‘’İstediğin bir şey varsa alabilirim.’’ dedi nazikçe. Ah şu lanet olası gözlerim her şeye dolmamalısın.

‘’Şey izninizle ben bir hava alacağım. Afiyet olsun size’’ diyerek ayağa kalktım ve balkona doğru gittim. Göz yaşlarımı daha fazla tutamamıştım hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştım.

Balkon kapısının açılmasıyla gözyaşlarımı rastgele silmeye çalıştım.

Üzerime bırakılan hırkayla irkildim. Umut Ali’ydi bu. Bir sigara yaktı ve derin bir nefes çekti. Hiç konuşmadı sadece sigarasından derin nefesler çekti.

Sessiz sessiz ağlamaya devam ederken hala ona bakmamıştım. Ağlamalarım gittikçe artıyordu ve hıçkırıklara dönüşüyordu. Yaşadığım her şey çok ağır geliyordu. Dayanamıyordum artık.

‘’Narin’’ diyerek seslendi Umut Ali.

Ani seslenişiyle irkildim. O kadar çok dalmıştım ki onun burada olduğunu unutmuştum. Akan göz yaşlarımı silip arkamı dönüp ona baktım.

Yorgun gözleriyle gözlerime bakıp bir adım daha yaklaştı. ‘’Ağlama artık’’ dedi şefkat dolu sesiyle. Onun böyle kibar davranması daha çok ağlamama neden oluyordu. Annemden başka kimseden böyle şefkat görmemiştim.

Dolu gözlerimle hala ona bakıyordum. ‘’Bakma öyle kurbanın olayım dayanamıyorum.’’ dedi.

‘’Bende dayanamıyorum artık, çok zor geliyor Umut Ali çok zor. Ne yapacağımı bilmiyorum. Gidecek yerim yok sığınacak kimsem yok, yapayalnızım. Babama gidemiyorum bu sefer beni kesin öldürür. Akrabam yok. Murat'la da evlenemem.’’

‘’Bizimle kal ben bakayım.’’ dedi aniden onun da gözleri doluyordu konuştukça.

İçim burkulmuştu. ‘’Olmaz Umut Ali. Olmaz.’’ dedim ve kafamı diğer tarafa çevirip derin bir nefes aldım. Ciğerlerime oksijen yetmiyordu.

‘’Neden olmasın. İstersen sende çalışırsın kendi ayaklarının üzerinde durursun. Şehir dışına gitsen ne yapacaksın tek başına, ya babanla Murat peşine düşerse o zaman ne yapacaksın.’’

‘’Burada da güvende değilim. Sizi de tehlikeye atıyorum. Babam sizin yanınızda olduğumu öğrenmiştir yakında kapıya dayanır tekrar.’’

‘’Dayanırsa dayansın ellerini korkak alıştırmasınlar.''

‘’Yok. Olmaz öyle’’ diyerek kafamı yere eğdim.

Kolumdan tutup beni kendisine çevirdi. Nazikçe çenemden tutarak başımı yukarı kaldırdı. ‘’O zaman başka şehire taşınalım’’ şaşırmış bir şekilde yüzüne bakıyordum. Ne diyordu bu adam.

‘’Ne diyorsun sen Umut Ali olmaz öyle şey’’ diyerek bir adım geri çekildim ve toparlanmaya çalıştım.

‘’Neden olmasın İstanbul’a gideriz. Ege'ye gideriz. Gerekirse yurt dışına çıkarız. Uzaklaşırız buradan. Nereye istersen oraya gideriz.’’ dedi.

‘’Neden? Neden bunu yapıyorsun?’’ dedim. Gözlerini kaçırıp biraz düşündü.

Tam bir şey söyleyeceği sırada Bahar geldi ‘’Hadi içeriye gelin çok soğuk dışarısı çay demledim film de açıyoruz.’’ dedi ve geçmemiz için yol açtı.

Umut Ali benim geçmem için eliyle kapıyı işaret etti ve benim arkamdan içeriye girip kapıyı kapattı. ‘’Ben bir elimi yüzümü yıkayıp geleyim.’’ diyerek odadan ayrıldım.

Tuvaletin yerini bilmiyordum bu yüzden Bahar da benimle gelmişti. ‘’Narin, iyi misin?’’ diye sordu.

Bu aralar bu soruyu çok duyuyordum ve ben hiç iyi değildim. Ama her defasında yalan söylüyordum. ‘’Evet iyiyim sağol’’ diyerek tebessüm etmeye çalıştım ve lavaboya girdim.

Elimi yüzümü yıkayıp tekrar oturma odasına döndüm. Televizyonda zombi filmi açıktı. Hakan ve Bahar bir koltukta oturuyordu.

Umut Ali yine balkonda sigara içiyordu. Bende ikili koltuklardan birisine oturdum ve filmi izlemeye çalıştım.

5 dakika sonra Umut Ali geldi ve benim oturduğum koltuğa oturdu. Bahar kalkıp ışıkları kapattı ‘’Böyle daha iyi’’ dedi ve güldü. Ortam karanlıktı sadece televizyonun ışığı açıktı.

Umut Ali sehpadan bir bardak çayı alıp ‘’Üşümüşsündür iç için ısınsın.’’ diyerek bardağı bana verdi. Elinden bardağı alıp bir yudum aldım.

Gerçekten çok üşümüştüm dışarısı çok soğuktu. Umut Ali filmden çok bana bakıyordu. İster istemez beni izlediğinin farkına varıp geriliyordum.

Filmin en heyecanlı sahnesinde Umut Ali’nin telefonu çaldı.

Telefonuna bakıp balkona gitti ve orada yaklaşık 10 dakikaya yakın konuştu. Ne kadar filme odaklanmaya çalışsam da merak etmiştim gece gece kimin aradığını. Ayh banane canım kimse kim.

Umut Ali telefonu kapatıp içeriye geldi. Oturana kadar ona bakıyordum. Koltuğa oturup bana göz kırptı. Utanarak kafamı televizyona döndüm.

‘’Türkü bardan aradılar işe gidemeyeceğim için diğer çocuğa yapması gerekenleri söyledim’’ diyerek açıklama yaptı. Ona dönüp baktığımda hafif benim tarafıma doğru eğilmiş tebessüm ederek bana bakıyordu.

Anladım dercesine kafamı salladım ve filme devam ettim. Bahar, Hakan’ın omzuna yatmıştı. İkisi de bayadır konuşmuyordu sanırım yorgunlardı.

Bende çok yorulmuştum ve uykum gelmişti. Kafamı koltuğun başlığına yaslamış uykulu gözlerle filme devam ediyordum. ‘’Kalkalım mı artık senin de uykun geldi’’ dedi Umut Ali.

Kafamı olumlu anlamda salladım ve Umut Ali’yi bekledim. ‘’Biz artık kalkalım’’ diyerek ayağa kalktı.

Onunla beraber üçümüz de ayağa kalktık. ‘’Burda kalın gitmeyin.’’ dedi Bahar.

‘’Aynen kanka Bahar doğru söylüyor kalın burda sabah kahvaltı yaparız beraber.’’ diyerek araya girdi Hakan.

‘’Yok gidelim biz. Sizde yorgunsunuz zaten.’’ dedi ve başıyla kapıyı işaret etti.

‘’Tamam ben bırakırım sizi bekleyin anahtarı alıp geleyim’’ dedi Hakan.

‘’Hiç gerek yok biz yürürüz hem hava almış oluruz’’ dedim ve Umut Ali’ye döndüm.

‘’Aynen hem Bahar’ı yalnız bırakma bu saatte’’ diyerek beni onayladı.

‘’Sizde bu saatte yalnız gideceksiniz.’’ diyerek ısrar etti Hakan.

‘’Uzatmasan mı kardeşim çocuk muyuz biz gideriz’’ diye çıkıştı Umut Ali.

‘’İyi be senin için demedim zaten hava soğuk Narin üşümesin diye dedim ayağı da kötü topallıyor hala.’’

‘’Sağol Hakan uyumadan biraz yürüsem daha iyi gelir.’’ dedim ve hırkamı giydim.

Montumu evden çıkarken almamıştım. Kapıya çıkıp ayakkabımızı giydiğimizde

‘’İki dakika bekleyin hemen geliyorum.’’ diyerek yanımızdan ayrıldı Bahar. ‘’Bir şeyini mi unuttun’’ dedi Umut Ali.

‘’Hayır bir şey getirmemiştim zaten’’ dedim ve Bahar’ı beklemeye başladık.

Elinde montla gelip bana uzattı. ‘’Dışarısı da soğuk idareten giy bunu.’’ dedi.

‘’Yok sağol gerek yok hırkam var zaten yeter o bana.’’

‘’Benim montumu giyer’’ dedi Umut Ali.

‘’Üzerimde hırka var yeter o bana’’ dedim inatla.

‘’Sen hep böyle inat mısın?’’ dedi ve Bahar’ın elindeki montu alıp merdivenlere doğru ilerledi.

‘’Her şey için teşekkür ederim seni tanıdığıma çok sevindim.’’ diyerek Bahar’a sarıldım.

‘’Yine gel Umut'tan numaramı da al ararsın.’’ dedi ve o da sarılarak karşılık verdi.

Hakan’a dönüp ‘’Sana da çok teşekkür ederim hayatımı kurtardın bugün minnettarım.’’ dedim ve elimi uzattım.

‘’Ne demek küçük hanım her zaman kurtarırım ama bir daha böyle bir durum olmasa daha iyi.’’ dedi ve gülümseyerek elimi sıktı.

‘’Hadi Narin hadii.’’ diyerek seslendi Umut Ali. Onlara el sallayıp Umut Ali’nin yanına gittim fakat yürüyerek aşağı inmek istemiyordum.

Asansöre doğru adım atarken ‘’Ne oldu yürümek istiyordun az önce?’’ dedi.

‘’Evet yürümek istiyorum ama merdiven inemem sen istersen in ben asansörle ineceğim.’’ dedim ve asansör kapısına yöneldim.

Gülümseyerek o da geldi ve asansöre bindik. ‘’Noldu neden gülüyorsun komik bir şey mi dedim’’ diyerek sordum.

"Yoo hoşuma gitti. Gülmeyeyim mi?"

‘’Yok gül de ne hoşuna gitti?’’

‘’İnatçılığın.’’ dedi ve gamzesini göstererek daha çok sırıttı.

‘’Ben inat değilim bir kere.’’

‘’Hıhı.’’ diyerek karşılık verdi ve asansörün ışıkları kesildi. Karanlıktan korktuğum için panik olmaya başladım

‘’Umut Ali ne oluyor’’ dedim tedirgin bir sesle ve koluna sarıldım.

Kol kasları elimin altında gerilmeye başladı. ‘’Korkma yanındayım’’ dedi güven verir bir tonlamayla ve telefonunun ışığını yakıp asansörün düğmesine bastı.

Asansör aşağı doğru hareket etti. Umut Ali kahkaha atıp bana baktı ‘’Düğmeye basmamış mıydın?’’ diyerek güldü.

‘’Sen bastın sandım o yüzden basmadım.’’ dedim utanarak ve kolunu bıraktım. Utançtan yüzüne bakamıyordum ama o bana bakıyordu.

Bana baktıkça ben daha fazla utanıyordum. ‘’Çok güzelsin’’ dedi bir anda ve genzini temizlemek için öksürdü.

Şaşkın gözlerimi kaldırıp yüzüne baktım. Aman Yarabbim kalbim duracak sanki. Giriş katına geldiğimizde asansör durup kapısı açıldı ve Umut Ali dışarı çıktı.

Peşinden bende çıktım. Soğuk havanın yüzüme vurmasıyla kendime geldim. ‘’Giymek ister misin? Hasta olmamalısın.’’ diyerek elindeki montu uzattı.

‘’Yok hasta olmam alışkınım soğuğa’’ dedim.

Umut Ali’nin kaşları çatıldı hemen. ‘’Giymeni istesem peki’’ dedi.

Onu kırmak ya da üzmek istemiyordum. Benim için çok şey yapmıştı.Elinden montu alıp giydim.

Gözlerinin güldüğünü gördüm. ‘’Önünü de kapat’’ dedi. Dediğini yapıp yoluma devam ettim. Bir süre hiç konuşmadan yürüdük. Dışarıda hiç kimse yoktu. Sessiz ve sakindi.

Ara sokaktan geçerken 5 tane köpek sokakta birbirlerine havlıyorlardı.

Korkup Umut Ali’nin arkasına saklanarak yürüdüm. ‘’Korkuyor musun?’’ dedi bana dönerek.

‘’Küçükken okul çıkışı beni köpek kovalamıştı. Kendimi Hacer teyzenin bahçesine zor atmıştım.’’ dedim.

‘’O sen miydin?’’ dedi şaşırarak.

Anlamayarak ona baktım. Bu konu hakkında başka bir şey demedi bende sorgulamadım.

Elini uzatıp ‘’Gel buraya bir şey yapmazlar’’ dedi. Tedirginlikle bir ona bir eline baktım. ‘’Ya arkandan gelip ısırırlarsa’’ dediği esnada korkuyla arkamı döndüm.

Halime gülmeye başladı. Güldüğünü duyup ona dönerek ‘’Ya Umut çok gıcıksın’’ dedim sinirle.

Gülmesini azaltıp elini tekrar uzattı. ‘’Gel hadi daha fazla üşüme’’ Elini tutup sürekli arkama baka baka yürüdüm.

O sokaktan çıktığımızda rahatlamıştım. Fakat elimi hala bırakmamıştı. Bende çekmemiştim. Elleri büyük ve sıcaktı. Güven vericiydi.

Tekelin önünden geçtiğimizde durdu. ‘’Ne oldu?’’ diye sordum.

‘’Sigaram bitti alsam mı diye düşündüm ama vazgeçtim sonra gelip alırım.’’ dedi ve yoluna devam etti.

Bu sefer ben durdum. ‘’Ne oldu?’’ diye sordu

‘’Neden şimdi almıyorsun?’’ dedim

‘’Seninle tekele girmem’’ dedi.

‘’Neden?’’

‘’Sarhoş birine denk geliriz. Karşılaşmanı istemiyorum.’’

‘’Ben alışkınım ama merak etme bir şey olmaz.’’

‘’Seni eve bırakıp gelir alırım.’’ dedi ve yürümeye devam etti.

Tekrar durdum. ‘’Beni evde tek bırakman daha mı iyi?’’ dedim.

Belli ki sigaraya bağımlılığı vardı çünkü durmadan içiyordu. Benim yüzümden de kötü olmasını istemiyordum. ‘’Sen varsın yanımda. Hem hemen alıp çıkacağız. Kapıda beklerim istersen’’ dedim ısrarla.

Biraz düşünüp geri döndü ‘’Yok yanımdan ayrılma.’’ dedi ve elimden daha sıkı tutarak tekele girdi.

Sigarasını istedikten sonra dolaba yöneldi ve meyve suyu aldı. ‘’İstediğin her şeyi alabilirsin. Yemekte yemedin gerçi sen açsın da. Neyse buradan alma bir şey giderken yolda yiyecek bir şeyler alalım.’’ dedi ve kolundaki saatine baktı. ‘’Çok geç olmuş açık bir yer de yoktur ki’’

‘’Aç değilim ben bir şey istemiyorum’’ dedim ve köşede beklemeye başladım.

Kek ve bisküvi reyonuna gidip rastgele kucağına doldurmaya başladı. ‘’Ne yapıyorsun o kadarını yiyecek misin?’’ dedim

‘’Ben değil sen yiyeceksin.’’ dedi.

‘’Ben istemiyorum bir şey’’

‘’Tamam o zaman ben rasgele alıyorum’’ dedi ve tekrar bisküvi almaya başladı.

Yanına ilerledim. ‘’Tamam alma o kadar kraker alsak yeter’’ dedim

‘’Kek de alacaksın’’ dedi. Bisküvileri bırakmaya başladı.

‘’Kraker yeterli’’ dedim.

Kaşlarını çatıp yüzüme baktı. ‘’Tamam kek de alacağım.’’ dedim hafif bir sitemle. Bana inatçı diyor ama kendine hiç bakmıyor mu bu adam benden daha inatçı.

Kek ve krakeri alıp kasaya geldim. Umut Ali bu sefer de kasanın önündeki çikolatalara bakıyordu. 2 tane çikolata alıp ödemeyi yaptı ve poşeti alıp çıkışa döndü.

Biz tam çıkarken içeriye üç tane ayyaş girdi. Umut Ali belimden tutarak beni kenara çekti ve önüme geçerek elimden tuttu tekrardan. İçeriye giren her biri tek tek önce Umut Ali’ye selam verip sonra bana bakıyordu.

Umut Ali başıyla selamları aldıktan sonra elimden sıkıca tutarak dışarıya çıktı.

‘’Tanıyor musun o adamları’’ dedim. Olumlu anlamda kafasını salladı. Elimi bırakıp poşetten keki aldı.

Elimi bırakınca sebepsiz yere kendimi boşlukta hissettim. Poşetten çıkarttığı keki açıp bana uzattı.

Elinden keki aldıktan sonra meyve suyumu açtı. Onu da elinden alacağım sırada ‘’Ye sen ben tutarım.’’ dedi. Konuşmadan yol boyunca devam ettik. Kekim bitince krakerimi açıp verdi. Kendisi hiç yemiyordu.

‘’Sen neden yemiyorsun’’ diye sordum.

‘’Ben yemeyeceğim istersen onu da yiyebilirsin.’’ dedi.

‘’Yok yemeyeceğim de sen yemeyeceksen neden aldın.’’

‘’Ben kendime almasaydım sen de kendine almayacaktın.’’ dedi. Evet almazdım ama bunu fark etmesi yine beni şaşırtmıştı.

Eve çok az kalmıştı. Yine ara sokaktan geçiyorduk ıssızdı. Bir grup içkici arabaların kenarında içiyordu. Ben elimde krakerimi yerken Umut Ali de meyve suyumu tutuyordu.

Bir anda meyve suyu kutusunu diğer eline alıp beni yine belimden tutup diğer tarafına yönlendirdi. Yaptığı hareketten dolayı krakerin susamı boğazıma kaçmıştı. Öksürmeye başladım ‘’Helal helal al iç’’ dedi ve meyve suyunu uzattı. Elinden alıp içtim.

Hiç durmadan belimden tutup hızlı hızlı yürütüyordu. Sokağa geldiğimizde adımlarımız yavaşladı.

Yavaş adımlarla eve doğru yürürken ‘’Bak yıldız kaydıı’’ dedim sevinçle. Umut Ali kafasını kaldırıp baktı fakat göremedi.

‘’Dilek tut o zaman’’ dedi bana bakarak.

‘’Hımm ne dilesem acaba’’ dedim. ‘’Böyle söyleyince aklıma bir şey gelmiyor ki ama"

‘’Hadi ama zaman geçiyor bak’’ dedi.

Gözlerimi kapatıp hemşirelik hayallerimi diledim ve gözlerimi açtım.

Umut Ali hala belimden tutuyordu ve gözlerimi kapattığım esnada beni o yönlendirmişti. ‘’Ne diledin bakalım.’’ dedi.

‘’Tutulan dilek söylenmez canım’’ dedim

‘’Tamam öyle olsun. Tüm güzel dileklerinin gerçek olması dileğiyle.’’ dedi ve belimi bırakarak bahçe kapısını açtı.

İçeriye girdiğimizde kapıları iyice kilitledi. Umut Ali oturma odasına geçip sobayı yaktı.

Bende odadan yatağımı yapmak için sereceğim eşyaları alıp geldim. Elindeki kremi bana verip "Bunu ayağına sür çok yol yürüdün ağrı yapmasın. İyi geceler bir şey olursa hemen seslen’’ dedi ve odadan çıktı.

Yatağımı serip geceliklerimi alarak duş almak için banyoya gittim. Duş alıp üzerimdeki yorgunluğu atmak istiyordum. Sıcak suyun altında uzunca bir duş aldıktan sonra tekrar odaya geçtim.

Umut Ali’nin odasının ışığı kapalıydı uyumuştu sanırım. Saçımı tarayıp sobanın ateşinin sesiyle uykuya daldım.

‘Baba yapma, baba lütfen dur. Nolur baba yapma. İstemiyorum dur. BABA YAPMAAA’

Sıçrayarak yatakta doğruldum. Kabus görmüştüm. Yataktan kalkıp mutfağa su içmeye gittiğimde dış kapının açık olduğunu gördüm.
Umut Ali’nin odasının kapısı da açıktı. Bir bardak su alıp dışarıya çıktığımda mis gibi toprak kokusunu içime çektim. Yağmur yakmıştı. Umut Ali banka oturmuş sigara içiyordu.

Yanına gidip oturdum. ‘’Niye uyandın sen? Üstüne de bir şey almamışsın böyle dışarı mı çıkılır?’’ dedi telaşla.

Elindeki sigarayı ağzına alıp üstündeki hırkayı üzerime örttü. ‘’Giy şunu’’ dedi ve hırkanın kapüşonunu da kafama kapattı.

‘’Kabus gördüm, su içmek için kalkınca da merak ettim.’’ dedim. Sigarasından derin bir nefes çekip eline aldı. Bu adam sigarayı içmiyor vakumluyor resmen. ‘’Hadi içeri geç üşürsün.’’ dedi

‘’Yok güzel hava, sigaranı iç seninle beraber geçerim’’ dedim.

Kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım. Hava kapalıydı ama ay ışığı çok güzel parlıyordu. ‘’Hadi kalk içeri geçiyoruz.’’

‘’Ne çabuk içtin?’’ diyerek ona baktım fakat içmemiş söndürmüştü sigarayı.

‘’Narin hadi üşüteceksin kalk’’ oflayarak içeriye girdim. Biraz daha durmak istiyordum ama üşümüştüm de. Oturma odasına ilerlerken Umut Ali de kendi odasına gidiyordu.

Umut Ali’nin hırkasını çıkarmadan yatağıma yattım.
Fakat uyuyamıyordum. Son zamanlarda gök gürültüsünden korkar olmuştum. Babam beni odaya kilitlediği sıralarda canım acıdığı için ağlardım. Ben ağladıkça sanki gök de ağlardı.

Yatakta biraz oyalandıktan sonra uyuyamayıp tekrar ayağa kalktım ve Umut Ali’nin odasına gittim. Kapının önünde durdum. Kapıyı çalıp çalmamak arasında gidip gelirken cesaretimi toparlayıp kapıyı tıklattım.

İçeriden ses gelmeyince duymadığını düşünüp bir iki kere daha kapıya
vurdum. Tekrar odaya dönecekken kapı açıldı. ‘’Narin?’’ uykulu gözlerle bakıyordu. ‘’Bir şey mi oldu? İyi misin?’’ dedi telaşla.

‘’Şey aslında pek iyi değilim’’ dedim utanarak. Mahcup olmuştum.

‘’Neyin var?’’

‘’Uyuyamıyorum. Şeyy.. Gök gürültüsünden korkuyorum uyuyamıyorum da’’

‘’Gelmek ister misin?’’ dedi ve odasının kapısını geçmem için daha çok açtı. Biraz düşündükten sonra içeriye girdim. Odada ufo yandığı için sıcaktı. Bende benim yüzümden soğukta yatıyor diye vicdan azabı çekiyordum.

‘’Gel yat buraya sen uyuyana kadar ben buradayım’’

‘’Sen nerede yatacaksın?’’

‘’Sen uyuyunca ben içeriye yatarım merak etme’’

‘’Ama yerinden ediyorum seni’’

‘’Yat hadi’’ dedi ve yatmam için bekledi.

Ben yatağa yattıktan sonra üzerimi örttü ve yatağın kenarına oturdu. ‘’Ben burada olacağım rahatlıkla uyu’’ dedi.

Olumlu anlamda kafamı sallayıp yorgana sarıldım. Biraz süre geçtikten sonra iyice mayışmıştım.

Uykuyla uyanıklık arasındayken Umut Ali’nin ‘’Özür dilerim prenses özür dilerim. İyi uykular’’ diyerek saçımı okşadığını ve odadan çıktığını hatırlıyorum...

---------- 🦋 --------- 🦋 -----------

Yepisyeni bir bölümle geldim.
Nasılsınız umarım iyisinizdir.

Bölüm hakkında yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın lütfen 🌼

İyi okumalar..🦋

Loading...
0%