Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. Bölüm - Kirli Eller

@galaksikadin

Resimdeki kız Narin

Bazı geceler rüya görmek istemezsin. Yaşadığın olayların kalıntısı olarak rüyalarında kötü şeyler görürsün. Buna da kabus dersin. Gerçek hayatta yaşadığın şeyleri kabusunda gördüğün zaman daha çok korkarak uyanırsın. Daha çok savunmasız olursun. Tıpkı bir bebeğin savunmasızlığı gibi. Kimisi kabus gördüğü zaman sevdiğine sarılır, kimisi annesine sarılır, kimisi de babasına sarılır. Ama bizim gibi hayatında hiç kimsesi olmayanlar kabuslarından ağlayarak uyanır ve sadece yastığına sarılır.

Murat; babam beni sevmiyor. Biliyorum sende sevmiyorsun, benden faydalanmak istiyorsun sadece. Bırak beni gideyim. Hayır hayır nolur ona bir şey yapma. Hayır lütfen yapma. ALİİİİİİ

Gözyaşları içerisinde bağırarak uyandığımda Umut Ali yatağın kenarına oturmuş bana endişeyle bakıyordu. ''İyi misin?'' dedi. Umut Ali'yi karşımda görünce ağlayarak boynuna sarıldım. Hiç düşünmeden kolları arasına aldı.

Omzunda hiç durmadan ağlamaya başlamıştım. Ağlamalarım hıçkırıklara dönüşmüştü artık. Hiç ses çıkartmadan sadece sarılıyordu Umut Ali.

Kokusu, kolları huzur vericiydi. Biraz daha ağlamalarım devam ettikten sonra yavaş yavaş sakinleşmiştim.

Umut Ali'den biraz geri çekildim ve yaşlı gözlerimle gözlerine baktım.

''Sakinleşebildin mi?'' dedi ve gözümdeki yaşları parmak uçlarıyla nazikçe sildi. Yanağıma yapışmış saçlarımı kulağımın arkasına koydu ve yanağımı okşadı.

Olumlu anlamda kafamı salladım. ''Özür dilerim seni uyandırmak istememiştim.'' dedim ve kafamı eğdim.

Yanağımdaki eliyle çenemi nazikçe tuttu ve kafamı kaldırdı. ''Bir daha hiç bir sebepten başını eğmeni istemiyorum. Hep dik duracaksın anlaşıldı mı?'' dedi biraz kızar gibi. Gözlerine baktığımda yüzümün her ayrıntısını izlediğini fark ettim.

''Anlatmak ister misin?'' diye sordu. Hiç bir şey hakkında konuşmak istemiyordum şuan. Olumsuz anlamda kafamı salladım. ''Peki sen nasıl istersen'' dedi ve yatağa uzandı.

Yatağın en dip köşesine kayıp kollarını açtı. ''Gel. Sen uyurken ben rüyalarına giren kötü canavarları kovacağım.'' dedi.

Babasının sözünü dinleyen uslu kız çocuğu gibi yanına geçip koluna yattım. Üzerimi örtüp saçımla oynamaya başladı.

''Bir varmış bir yokmuş..'' dediği esnada şaşkınlıkla kafamı kaldırıp ona baktım. Parmaklarıyla gözlerimi kapattı ve ''uyu'' dedi sakince.

Göğsünde rahat bir yer almıştım bende. Neyin rahatlığıydı bu bilmiyorum ama umrumda da değildi şuanda.

''Bir varmış bir yokmuş. Dünyanın her bir köşesinde aranan güzeller güzeli bir prenses varmış. Bu prensesin simsiyah saçları, boncuk gözleri, gür kirpikleri, güzel yüzü, narin elleri, çiçek kokusu varmış. Prensesi bir gören bir daha görmek için can atarmış. Bu prenses çok güzel pastalar yaparmış ve bir gün pasta yarışmasına katılmış. Tabi prensesin katılacağını duyan bütün kızlar pasta yarışmasına katılmak için sıraya girmiş. Gün gelmiş pasta yarışması başlamış. Herkes pasta yapmaya çalışırken prenses ustalığıyla ve becerikliliğiyle pastayı bir çırpıda yapıvermiş. Bunu gören diğer kızlar nispetle prensese bakıyormuş. Prensesin güzelliği ve pastası hakkında dedikodu ediyorlarmış.''

Kafamı kaldırıp gözlerine baktım ''Neli yapmış prenses pastayı?'' dedim merakla.

''Neli yapmasını istersin?''

''Çilekli yapsa olur mu?'' dedim heyecanla.

''Olur tabi neden olmasın'' dedi ve çenesini başıma yaslayarak devam etti.

''Kötü kızlar prensesin çilekli pastası hakkında konuşurken prenses yaptığı işten çok memnun bir şekilde sonuçların açıklanmasını bekliyormuş. Vezirlerden birisi yarışmanın sonucunu açıklamaya başlamış 'Yarışmamızın kazananıı Kralın güzeller güzeli Prensesi' herkes sevinçle alkışlarken prenses o kadar mutlu olmamış''

''Prensesin ismi yok mu yaa'' dedim kafamı kaldırarak.

''Yok Prensesmiş sadece ismi.'' dedi ve devam etti.

''Prenses yarışmaya başladığından beri etrafta sürekli arkadaşını arıyormuş fakat bir türlü görememiş. Prenses hemen vezirlerden birisini çağırıp arkadaşını sormuş. Vezirler arkadaşının sürgün edildiğini söylemiş.''

''Ama nedeen?'' dedim hızla.

''Görücez birazdan'' dedi ve kaldırdığım başımı tekrar göğsüne koydu.

''Prensesin bu yarışmaya katılabilmesi için arkadaşı bu zorluğu göze almış.''

''Çok saçma ama, Kralın kızı Prenses istediği her şeye rahatlıkla katılabilir.'' dedim sinirle.

"Bu prenses çok güzel olduğu için köylü yarışmaya katılmasına karşı çıkmış. Arkadaşı da, Prenses yarışmaya katılabilsin diye sürgünü kabul etmiş."

"Heee" dedim ve bu sefer parmağımla Umut Ali'nin göğsüyle oynamaya başladım. Derin bir iç çekip devam etti.

"Arkadaşının sürgün edildiğini duyan prenses çok ama çok üzülmüş. Ne yapacağını bilememiş. Ve hemen yarışmadan ayrılıp çok sevdiği prensin yanına gitmiş. 'Prens hazretleri arkadaşımı sürgün etmişler bana yardım edin' demiş ağlayarak. Prens, prensesin ağlamasına dayanamamış ve vezirleriyle beraber hemen yola koyulmuşlar. Şehiri çıktıkları esnada yolun kenarına oturan arkadaşını gören prenses hemen at arabasının durmasını söylemiş ve koşarak arkadaşının yanına gitmiş. Sıkıca sarılmışlar. Prens, prensesin arkadaşına neden sürgün edildiğini sormuş. Arkadaşı da bütün olanları anlatmış ve prensesin mutlu olması için her şeyi yapacağını söylemiş. Prenses arkadaşının bu davranışı karşısında çok mahcup olmuş ve tekrar arkadaşına sarılarak teşekkür etmiş. Prens, prenses ve prensesin arkadaşı at arabasına binip saraya geri gelmişler. Prenses yarışmanın ödülü olarak arkadaşının sürgününün iptal edilmesini istemiş. Kral kızının bu isteği üzerine arkadaşının sürgününü iptal etmiş. Prenses ve arkadaşı sıkıca sarılırken, prens müsade istemiş ve saraydan çıkmış. Prenses koşarak prense yetişmiş ve ona da teşekkür etmek için sarılmış. Prens prensesi ilk gördüğü günden beri aşıkmış fakat duygularını itiraf edemiyormuş."

"Yaaa yazık prense kim bilir ne kadar seviyordur. Peki prenses de onu seviyor mu. Eee sonra ne olmuş evlenmişler mi anlatsana?" dedim yatakta oturur pozisyona gelerek.

"Azıcık daha bekleseydin öğrenecektin." dedi ve kolumdan tutarak kendine çekti. Burun buruna geldiğimizde yakınlığımızdan kalp atışlarım hızlanmaya başlamıştı.

Ellerim terliyordu heyecandan. Gözleri yüzümü inceledikten sonra dudaklarımda takılı kaldı ve sesli bir şekilde yutkundu. Genzini temizleyip başımı tekrar göğsüne yatırdı "Hikaye bitmek üzere bölme" dedi ve anlatmaya devam etti. Sesimi çıkarmadan tekrar dinlemeye başlamıştım.

"Prens, prensesin sarılmasına dayanamayarak prensesin önünde diz çökmüş ve aşkını itiraf etmiş. 'Ey güzeller güzeli prensesim. Sizi ilk gördüğüm andan beri vurgunum. Sesiniz şenlik, kokunuz huzur, gözleriniz yıldız misali. Size deliler gibi aşığım. Prensesim benimle evlenir misiniz' demiş. Bunu duyan duygusal prenses 'Ah prensim, yakışıklı prensim. Bende sizi çok seviyorum. Evet evet evet' demiş ve kocaman sarılmışlar. Bir ömür boyu mutlu yaşamışlar."

"Peki ya prensesin arkadaşı ne olmuş?" dedim.

"O da prensin arkadaşıyla evlenmiş." dedi. "Ama sen uyumadın ben uyuman için anlatmıştım." dedi saçımın bir tutamını kulağımın arkasına koyarken.

"Daha önce bana kimse masal anlatmamıştı heyecanlandım, bu yüzden uyumak istemedim." dedim.

"Ben sana anlatırım artık. Yani şey istersen." Lafı toparlayamamış susmuştu. "Hadi uyu artık saat çok geç oldu." dedi.

Yatakta rahat bir pozisyon alıp Umut Ali'ye sırtımı dönmüştüm. Üzerime yorganı örtüp saçlarımla oynamaya başladı. "Ben buradayım korkmana gerek yok rahatça uyuyabilirsin." dedi ve saçlarıma kuş tüyü kadar hafif öpücük kondurdu.

Kalbim hızla atmaya başlamış kanım donmuştu. Kıpırdayamıyordum şuanda. Rahatsız olmamam için olabildiğince duvara yanaşmış ve temasını benden kesmişti. Utandığım için hiç arkamı dönmemiştim. Umut Ali'nin düzenli nefes sesleri eşliğinde huzurla uykuya daldım.

Sabah uyandığımda yanımda Umut Ali yoktu ve içeriden sesler geliyordu. Yataktan kalkıp yatağı toparladıktan sonra odadan dışarıya çıktım ve mutfağa gittim. Hacer teyze yumurta kırıyordu.

"Günaydın Hacer teyze hoş geldin." dedim. Beni görünce arkasını döndü ve yanıma gelip sıkıca sarıldı.

" Oy benim güzeller güzeli yavrum günaydın. Nasılsın bakalım." dedi ve saçlarımı okşadı.

"İyiyim Hacer teyzem sen nasılsın, ne zaman geldin?" dedim ve elini öpüp alnıma koydum.

"Sabah geldim sen uyuyordun." dedi ve tekrar işine döndü.

"Kahvaltı hazırladım hadi sen elini yüzünü yıka sofraya geç geliyorum bende." dedi.

Mutfaktan çıkıp banyoya doğru ilerledim. Umut Ali evde yoktu sanırım işe gitmişti. Lavaboya girip işlerimi hallettikten sonra oturma odasına geçecekken dış kapı açıldı ve içeriye Umut Ali girdi.

Beni görünce gülümsedi ve "Günaydın rahat uyuyabildin mi?" dedi.

"Günaydın. Evet rahat uyudum teşekkür ederim" dedim ve elindeki ekmek poşetini aldım.

Oturma odasına ilerlerken 'Ne demek her zaman' diye fısıldadığını duydum ama duymamazlıktan gelerek odaya girdim.

Kahvaltı sofrasına oturup kahvaltı yaptıktan sonra Hacer teyzeyle ev işi yaptık. Umut Ali de işe gideceğini söyleyip gitmişti.

Babamdan hiç haber yoktu. O günden sonra bir daha eve gelmemiş, yüzünü görmemiştim. İşlerini Murat üzerinden hallediyordu sanırım. Ne planlıyorlardı acaba.

Akşama kadar Hacer teyzeyle olanları konuşmuştuk. Kimi ağlamış kimi gülmüştük. Daha çok ağlamıştık ama neyse.

Hacer teyze karşı komşunun bebeği yeni doğduğu için hayırlı olsuna gitmişti. Bende evde oturmuş telefonuma alışmaya çalışıyordum. Telefonuma gelen bildirimle gülümsemeye başladım.

Umut Ali: Merhaba. Nasılsın?

Siz: İyiyim sen nasılsın?

Umut Ali: Bende iyiyim. Bir sıkıntı var mı?

Siz: Her şey yolunda.

Umut Ali: Akşam gelirken almamı istediğin bir şey var mı?

Siz: Hayır, yok. Geç mi geleceksin?

Umut Ali: Birazcık gecikeceğim. İşler yoğun.

Siz: Tamam, kolay gelsin.

Umut Ali:Dikkat et kendine.Görüşürüz.

Siz: Görüşürüz.

Konuşma bittikten sonra hala sırıtmaya devam ediyordum. Telefonumu cebime koyup mutfaktan su almaya giderken kapı çaldı. Hacer teyzenin geldiğini düşünerek kapıyı açtığımda karşımda babam duruyordu.

Yüzümdeki gülümseme bir anda soldu. Hızla kapıyı kapatmaya çalışırken ayağını kapının kenarına koydu ve kapının kapanmasını engelledi. Kapıyı sert bir şekilde itip içeriye girdi.

Oturma odasına koşarken saçımdan tuttu ve yere fırlattı. Üzerime gelip tokat atmaya başladı. Bağırıyordum belki sesimi duyar, gelirler diye.

Saçımdan sürükleyerek evden dışarı çıkarttı ve sokağın ortasına fırlattı.

"Seni oruspu seni. Milletin altına yatmak güzel mi geliyor. Sana dedik ki evlen Murat'la yuva kur sen ne yaptın onun bunun koynunda gezdin." dedi ve sağ yanağıma sert bir tokat attı.

"Ne diyorsun be sen Allah belanı versin senin, bırak artık peşimi." diyerek bağırdım.

Etrafımıza yoldan geçen bir sürü insan toplanmıştı. "Bana sesini bir daha yükseltme yoksa o dilini kopartırım." dedi ve vurmaya başladı. Darbeleri altında yardım edin diye bağırıyordum fakat hiç kimse yardım etmiyordu.

Hacer teyze bağırışmaları duymuş olacak ki yanımıza gelmişti.

"Ula insafsız nasıl kıyıyorsun kıza. Bakmasanıza öyle yardım edin." dedi ve ayırmaya çalıştı.

"Sen karışma Hacer hanım sizinle de hesabımız bitmedi kızımı benden sakladınız. Hele senin o ırz düşmanı veledin, o görecek." dedi ve saçımdan tutup sürükleyerek bir arabaya götürdü.

"Bırak nolur bırak canımı acıtıyorsun. Yardım edin" bağırışlarımı kimseler duymadı. Herkes kulaklarını kapattı. Acılarımı, çırpınışlarımı kimseler görmedi. Herkes gözlerini kapattı.

Gözlerinin önünde bir kadın işkence çekti ama kimse bir şey demedi.

Arabanın yanına geldiğimizde şoför koltuğunda Murat oturuyordu. Babam beni arabaya zorla bindirmeye çalışırken direniyordum. Kafamı tutup arabanın kapısına çarptığında bayılmıştım.

Kendime geldiğimde etraf karanlıktı. Depo gibi bir yerdi burası. Çok fazla rutubet kokuyordu. Ellerim ve ayaklarım bağlanmış bir şekilde yerde yatıyordum.

"İmdat kimse yok mu yardım edin!" diye bağırmaya başladım.

Deponun kapısı açıldı ve içeriye babam girdi "Vay vay vay uyanmış prensesimiz" dedi ve karnıma sert bir tekme attı. Acıyla inlerken içeriye Murat girdi.

"Haber verdin mi nikah memuruna" dedi babam. Murat önce bana baktı sonra babama dönerek "Evet geliyor 1 saate kadar." dedi ve tekrar bana baktı.

Karnımın ağrısından gözyaşlarım tek tek akmaya başlamıştı ve acıdan inliyordum. "Kes sesini." diye bağırdı babam bir anda ve tekrar tekme atacağı sırada Murat durdurdu onu.

"Amca yapma yeter kızın haline bak" dedi üzülerek. "Ne varmış halinde acıdın mı yoksa" diyerek Murat'a da bağırdı.

"Ben şimdi gidiyorum kıza sahip çık" dedi ve depodan çıktı babam.

"Narin affet beni" diyerek yanağıma dokundu. Yanağımı sert bir şekilde kenara çektim. "Allah belanızı versin" dedim ağlayarak. Murat sinirlenerek depodan çıktı. Umut Ali neredesin? Lütfen kurtar beni çok korkuyorum.

Murat gittikten sonra ağlayarak uyuyakalmıştım. Bir elin bacağımda dolaşmasıyla kendime geldim. "Ne yapıyorsun be yapma" dedim.

Karanlıktı kim olduğunu göremiyordum. Tam özel bölgeme dokunduğunda kendimi geri çekmeye çalışıyordum ama olmuyordu.

Bağırmaya başladım biri kurtarsın artık beni. Ya da Allah'ım al canımı. Dualar etmeye başladım. Üzerimdeki adamı itmeye başladım ama olmuyordu.

"Kimsin sen. Nolur yapma yalvarırım yapma. Ne istersen yaparım nolur dokunma bana." diyerek yalvarıyordum.

"Demek ne istersem yapıcan. Benimle birlikte olmanı istiyorum o zaman." dedi. Murat'ın sesiydi bu.

Üzerime yanaşıp öpmeye çalıştı. Pis nefesi suratıma çarptıkça kendimi daha çok geriye çekmeye çalışıyordum. Sarhoştu.

Kaçacak yerim yoktu elim kolum bağlıydı.

"Ölürüm daha iyi" dedim bağırarak.

Üzerimdeki kazağı cebinden çıkarttığı bıçakla yırttı ve ikiye ayırdı. Göğüslerimle oynamaya başladığında tüm gücümle itmeye çalışıyordum.

"Ehh yeter be amma naz yaptın" dedi ve sert bir tokat attı. Ağzıma dolan metalik tadı yüzüne tükürdüm.

Bu hareketimden sonra daha fazla sinirlendi ve tekrar tokat attı. Bir eli göğsümde gezerken, diğer eli de vajinama dokunuyordu.

Yapmaması için yalvarıyordum, bağırıyordum ama beni dinlemiyordu. Pantolonumun fermuarını açıp indirmişti. Artık karşısında yarı çıplak duruyordum.

Ellerim ve ayaklarım bağlı olduğu için kıyafetlerimi tam anlamıyla çıkartamıyordu. Ama karşısında çıplaktım. Şuan ölmek istiyordum. Ne kurtaran vardı, ne de sesimi duyan. Nolur kabus olsun bu da kabus olsun.

Murat kendi pantolonunu çıkartıyordu. Etraf karanlıktı sadece gözümün alıştığı kadarıyla görebiliyordum onu. Üzerindekileri çıkartıp yanıma geldi

"Bugün tam anlamıyla benim olacaksın direnme canın acımasın" dedi ve beni ters çevirdi. Bağırmaya ve ağlamaya devam ediyordum. Elinden kurtulmaya çalışıyordum. Beni yere bastırdı ve hareket etmemem için bir eliyle sıkıca tuttu.

Bir eliyle de arkadan vajinamla oynamaya başladı. Çırpınacak gücüm kalmamıştı artık. Midem bulanmaya başlamıştı. Hem kendimden hemde Murat'tan iğreniyordum. Tam kendini hazırlamış içime girecekti ki kapının bir anda açılmasıyla geri çekildi.

"Narin!" diye bağırdı birisi. Umut Ali'ydi bu. Gelmişti. Kurtarmıştı beni. Sesini duyduğum an mümkünmüş gibi daha çok ağlamaya başladım.

Dışarıdan gelen ışıkla etraf aydınlanmıştı. "Hakan sakın odaya girme, kimse girmesin" diye bağırdı Umut Ali. Öyle bir bağırmıştı ki zaten korkan ben daha çok korkmuştum.

"Seni oruspu çocuğu. Seni şerefsiz it. Nasıl kıydın lan kıza. Nasıl dokundun lan. Seni öldürmez miyim ben. Bırak öldürmeyi amına bile korum senin."

Umut Ali sesinin yettiği kadar bağırıyor her bir cümlesinde de Murat'a yumruk atıyordu.

Ağlamalarım arasında "Ali" dedim.

"Ali yardım et" dedim tekrardan.

Umut Ali Murattan ayrılıp yanıma geldi. Sanırım Murat bayılmıştı. Üzerindeki ceketi çıkartıp üzerime örttü.

Beni kendine çevirdiği esnada bacak aramdaki kanı gördü ve "Siktir. Özür dilerim Narin'im. Özür dilerim seni koruyamadım. Özür dilerim nolur affet beni. Kurban olduğum sana nasıl kıydılar. Ben daha sana dokunmaya kıyamıyorum sana nasıl kıydılar" yere oturup ipleri çözdü ve beni bacak arasına alıp sıkıca sarıldı. Ceketini hiç bir yerim gözükmeyecek şekilde örtmüştü.

Umut Ali bana sarılırken ben hiç bir şekilde tepki vermiyor sadece ağlıyordum. "Hakan gelin buraya alın götürün şu şerefsizi" dedi dışarıya doğru bağırarak.

Bir eliyle beni sıkıca sarmış bir eliyle saçlarımı okşuyordu. Burnunu saçlarımın arasına koyup derin derin nefesler alıyor bir yandan da öpüyordu. Yoğun sigara kokusu ve kendi kokusu ciğerlerime dolmuştu.

"Üstündeki ceketi ver. Git arabalara bak battaniye falan bir şey var mı. Çabuk ol hadi" diyerek bağırdı Hakan'a. Hakan üzerindeki ceketi çıkartıp yavaşça üzerime bıraktı ve gitti.

"Müsade eder misin?" dedi mahçup bir sesle Umut Ali. Tepki vermeden ağlamaya devam ediyordum hala. Üzerime örttüğü ceketlerin altından elini pantolonuma götürdü ve güven verircesine kafasını diğer tarafa çevirerek pantolonumu giydirdi.

Hala bana bakmazken yırtık olan kazağımın üzerinden kendi ceketini giydirdi ve fermuarını kapattı. Hakan'ın ceketini de omuzlarıma örttükten sonra kafasını bana çevirdi ve "Özür dilerim Narin'im nolur beni affet. Yalvarırım affet beni" dedi ve yüzümü elleri arasına aldı.

Akmakta olan gözyaşlarım daha şiddetli akmaya başladı. Alnımdan öpüp ayağa kalktı ve beni kucağına aldı. Boynuna sarıldığımda kafamı omzuna koyarak beni taşımasına izin verdim.

Murat'ı nereye götürdüler bilmiyorum ama zaten görmek de istemiyorum. Şuan hiç bir şey istemiyorum ölmek istiyorum sadece.

Umut Ali arabanın yanına gelince kapıyı açmalarını söyledi ve beni arka koltuğa oturttu. "Ben hemen geleceğim güzelim bekle burda" dedi ve saçımı okşadı.

Elini tutup "Gitme" dedim kısık bir sesle. O kadar kısık söylemiştim ki ben bile zar zor duymuştum.

"Geleceğim hemen söz veriyorum geleceğim" dedi ve alnımdan öpüp kapıyı kapattı.

Arabaya bir adam gönderdi. Adam arabaya biner binmez kaloriferi çalıştırmıştı. Umut Ali'nin nereye gittiğini izliyordum pencereden.

Gözden kaybolduğunda bacaklarımı kendime çekip sarılmıştım. Kafamı da kollarımın üzerine koyup ağlamaya devam etmiştim.

Bir süre sonra arabanın kapısı açıldı ve Umut Ali sol taraftan arabaya bindi. Sol omzu kanıyordu. "Ne oldu iyi misin? Kolun kanıyor." dedim endişeli bir sesle.

"İyiyim ben sen nasılsın?" dedi. İyi olmadığı belliydi sesi acılı çıkıyordu. Ne kadar belli etmemeye çalışsa da anlamıştım.

Daha çok ağlamaya başlamıştım ve titreyen ellerimle omzunu tutmaya çalışıyordum. Ellerimi tutup dudaklarına götürdü ve uzunca öptü. "İyiyim ben gel buraya" dedi ve beni göğsüne çekip sarıldı. "Gökhan hastaneye sür" dedi sert bir sesle.

Yol boyunca hiç konuşmamıştı arabada sadece benim ağlama seslerim duyuluyordu. Umut Ali'nin göğsünde yatmış ağlıyordum.

Umut Ali de sağ koluyla bana sarılmış sırtımı sıvazlıyordu. Araba durduğunda hastanenin önüne geldiğimizi anladım.

Hastaneye gitmek istemiyordum "Gitmesek" dedim utançla. "Olmaz iyi olman lazım tedavi etmeleri lazım" dedi kibarca.

Arabadan inip benimde inmem için elimi tuttu. Yürümekte zorluk çekiyordum bu yüzden koluna girmiştim Umut Ali'nin.

Bir iki adım attıktan sonra beni kucağına aldı ve hastaneye öyle girdi. "Omzun yaralı indir beni" dedim endişeyle. Canı çok acıyacaktı.

"Başlatma omzuma, sen daha önemlisin" dedi ve resepsiyondaki kıza doktorun yerini sordu. "Beyefendi kimlik almam lazım" dedi kız.

"Kimliğin sırası değil halimizi görmüyor musun?" dedi sinirli bir şekilde.

"Üzgünüm beyefendi kayıt açmam lazım" dedi kız.

"Sikerim kimliğini de kaydını da çağır şu doktoru" diye kükredi resmen. Boş odalardan birisine ilerleyip beni sedyeye yatırdı. Biz odaya girer girmez erkek doktor gelmişti.

"Geçmiş olsun neyiniz vardı?" dedi doktor kibarca. Ağlayarak Umut Ali'ye baktım. Derin bir nefes alıp odadan dışarıya çıktı. Doktor soru sormuştu fakat ben hiç cevap vermemiştim.

Elinde steteskopla yaklaştığında bağırmaya başladım. "Dokunma bana. Nolur dokunma"

Bağırmaya başladığımda Umut Ali hızlıca odaya girdi ve yanıma geldi. Ne olduğunu anlamaya çalışır gibi etrafa baktı. "Sakin ol güzelim bak yanındayım kimse bir şey yapamayacak burdayım ben bak elini tutuyorum. Kadın doktor gelebilir mi?" dedi doktora dönerek. Doktor anlamış olacak ki bir hemşireyi diğer doktoru çağırması için gönderdi.

Bir iki dakikanın ardından 2 tane kadın hemşire ve doktor geldi. Oda da ki bütün erkek hemşireler de doktorla beraber çıktı. Umut Ali de çıkacaktı ki elinden tuttum ve gözlerine gitme der gibi baktım.

"Seni rahat muayene etmeleri için kapıda olacağım. İsmimi seslendiğin an yanına geleceğim. Ama seni muayene etmelerine izin ver." dedi ve benden onay bekledi.

Elini bıraktığımda saçlarımı koklayarak öptü ve odadan dışarıya çıktı.

Doktor olayı anlamıştı bu yüzden incitmekten korkar gibi beni muayene etti. Hemşireler beni temizledikten sonra kıyafet giydirdiler ve serumuma sakinleştirici katarak odadan dışarıya çıktılar.

Doktor gider gitmez Umut Ali yanıma geldi. Kolu hala kanıyordu. "Koluna pansuman yaptırmamışsın hala" dedim.

"Önce senin iyi olduğunu görmek istedim." dedi. Tepki vermeden sadece baktım.

Sedyenin yanına sandalye çekip oturdu ve elimle oynamaya başladı "Narin'im yetişemedim sana bağışla beni. O şerefsiz adam kirli elleriyle dokundu sana nolur affet beni." dedi ve ağlamaya başladı. Umut Ali ağladıkça bende ağladım.

Canım yanıyordu, canımız yanıyordu. Fakat bu farklı bir acıydı, ruhum acıyordu. Kalbime ağrılar giriyordu.

Doktor bacak aramdaki kanın regl kanı olduğunu söylediğinde sevinememiştim bile. O adam dokunmuştu bana. Özel bölgelerime dokunmuştu. İğreniyordum kendimden.

"Ali" dedim ağlamalarımın arasında kısık bir sesle. Kafasını kaldırıp yaşlı gözleriyle bana baktı.

"Söyle Narin'im" dedi şevkatle.

"Sen yetiştin Ali. Tam zamanında geldin kurtardın beni." dedim. Bilmeye hakkı vardı. Evet durumumu kıyaslayamazdım.

Bana iğrenç elleriyle dokunmuştu ama tam o esnada Umut Ali kurtarmıştı beni. Bir anlık gözlerinde ışık gördüm ama hemen geri söndü. Pişmanlık vardı gözlerinde kendini suçluyordu.

"En başında yetişmeliydim. En başında kurtarmalıydım seni" dedi ve gözünden bir damla yaş aktı. Serum bağlı elimle düşen gözyaşını sildim.

Kapı açıldı ve içeriye Hacer teyzeyle Bahar girdi. İkiside ağlıyordu. Umut Ali onları görünce toparlandı ve ayağa kalktı.

Hacer teyze ağlayarak yanıma geldi ve sarıldı bana. "Özür dilerim kızım kurtaramadım ellerinden seni" dedi.

Bahar da Umut Ali'ye sarıldı "Polisler seni kapıda bekliyor Hakan da yanlarında." dedi.

"Tamam. Sakın Narin'in yanından ayrılmayın" diye tembih etti ve kapıdan çıkacağı esnada "Ali" diye seslendim.

Kafasını çevirip bana baktı. "Pansuman yaptır. Lütfen" dedim. Kafasını sallayıp odadan çıktı.

Sakinleştiricinin etkisiyle uyuyakalmışım.

Hastanenin camından hafif güneş ışığı yansıyordu. Sanırım sabah olmuştu. Toparlanıp sedyede oturdum. Hacer teyze koltuğun birinde oturur pozisyonda uyumuş Bahar da Hacer teyzenin dizine yatmış öyle uyuyordu.

Umut Ali yoktu oda da. Kolumdaki serumu çıkartıp ayağa kalktım. Ayaklarım tutmadığı için sedyeden destek alarak yürüdüm.

Kapıyı yavaşça açıp dışarıya çıktım. Tam kapıyı kapatacaktım ki Umut Ali oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi. "Niye kalktın?" dedi.

"Gitmek istiyorum banyo yapmam lazım" dedim utanarak. Dünden beri ağlamaktan gözlerim şişmişti hissedebiliyordum ve ağlayacak gözyaşım da kalmamıştı.

Eve gitmek, kaynar suyla etlerim pişene kadar yıkanmak istiyordum. Üzerimde hala kirli elleri hissediyordum.

Umut Ali koluna pansuman yaptırmıştı ve üzerini değiştirmişti. "Tamam gideceğiz. Sen odaya geç ben çıkış işlemlerini yaptırayım. Polisler de gelecek birazdan ifadeni alsınlar hemen gidelim." dedi ve odanın kapısını açtı.

Olumlu anlamda kafamı salladım ve odaya girdim. Ben odaya girdiğimde Bahar da uyanmıştı. "İyi misin? Gel otur şöyle" dedi ve kolumdan tutarak beni sedyeye oturttu.

Hacer teyze de uyanmış yanıma gelmişti. Odaya getirilen çorbayı bana içirmeye çalışıyordu.

Yemek istemediğimi söylediğim halde ısrar ediyordu. Odanın kapısı açıldı ve içeriye biri erkek biri kadın 2 polis girdi. Peşlerinden de Umut Ali girdi.

İçeriye girdiğinde kendimi güvende hissetmiştim. Kadın polis benimle konuşarak ifademi aldı ve odadan çıktılar. Yaşanan bütün olayı ağlayarak anlatmıştım.

Umut Ali yanımıza gelip elindeki poşeti bıraktı ve hazırlanmam için odadan çıktı.

O gidince Hacer teyze ve Bahar bana yardım etmiş üstümü değiştirmiştim. Hiç halim yoktu. Ayakta duramıyordum.

Kapıdan çıktığımızda Umut Ali hemen yanıma geldi ve beni belimden tutarak merdivenlere yönlendirdi. Kolundan destek alarak hastaneden dışarıya çıktım. Temiz hava iyi gelmişti.

Hakan arabasıyla hastanenin kapısında bekliyordu. Umut Ali yavaşça beni arka koltuğa oturttu ve kendi oturacakken Bahar müsade istedi.

Umut Ali bana bakarak onay aldı ve ön koltuğa oturdu. Hacer teyzenin ve Bahar'ın arasında oturuyordum.

Kafamı sabit tutamadığım için Bahar'ın omzuna koydum ve yol boyunca öyle gittim. Kimse konuşmuyordu herkes bir şeyler düşünüyordu. "Umut bize gidelim. Bizde dinlenin bugün. Hacer teyze de çok yoruldu zaten." dedi Bahar.

Umut Ali bana baktı ben tepki vermeyince "Yok Bahar sağol evde dinleniriz. Sizde yoruldunuz zaten" dedi.

"Gelin işte bi yemek yeriz sonra ben bırakırım sizi" dedi Hakan. İkna etmeye çalışıyorlardı.

"Yok oğlum, Narin kızım çok yorgun ben gidince çorba yaparım onu içer ve uyur dinlenir." dedi Hacer teyze. Kabul edip bizi Hacer teyzenin evine bıraktılar.

Umut Ali arabadan inip hızlıca yanıma geldi ve elimden tutarak beni arabadan indirdi. "Geçmiş olsun" diyerek sarıldı Bahar.

Arkasından Hakan da "Geçmiş olsun" diyerek sarıldı. İkisine de yardımları için teşekkür edip Umut Ali'nin kolundan tutarak eve girdim.

Doğruca banyoya girmiştim. Kaynar suyla yıkanıyor üzerimdeki kirin gitmesi için derimi yüzüyordum resmen.

Ağlayarak yıkandıktan sonra bornozumu giydim. Banyodan çıkacakken başım döndü ve zorla lavaboya tutundum. Lavabonun üzerinde bulunan malzemeler yere düşmüştü. Seslere Umut Ali ve Hacer teyze geldi.

"Narin iyi misin ne oldu?" dedi Umut Ali endişeyle. Kapıyı açıp dışarıya çıktım. Umut Ali elini uzatıp beni tuttu ve odasına götürdü.

Kıyafetlerimi Hacer teyze getirmişti. Odaya girip benden müsade istedikten sonra vücuduma krem sürmüş ve odadan çıkmıştı. Üzerime kalın kıyafetler giydikten sonra kafamda havluyla yatağa oturdum.

Saçımı tarayacak gücüm bile yoktu. Bir noktaya dalmış yaşananları düşünürken ağlamaya başlamıştım yine. Bir süre sonra kapı tıklatılmış ben cevap vermeyince açılmıştı.

Umut Ali elinde tepsiyle odaya girdi. Tepsiyi masasının üzerine koyup önümde diz çöktü. Bana temas etmekten çekiniyordu.

"Narin'im" dedi sessizce.

Gözlerine bir süre baktıktan sonra boynuna sarıldım. O da hemen tek eliyle belimi sardı. Biraz omzunda ağladıktan sonra geri çekildi ve gözyaşlarımı sildi.

"Çorba getirdim sana. Birazcık ye sonra ilaçlarını içeceksin. Saçlarını da taramamışsın daha" dedi ve ayağa kalktı.

Yatağa oturarak eline tarağı aldı "İzin verirsen ben tarayabilir miyim?" dedi.

Kafamı olumlu anlamda salladım. Gözlerimden yaşlar akmaya devam ediyordu. Sevgiye ihtiyacım vardı ve bunu Umut Ali de hissedebiliyordum.

Saçımdaki havluyu alıp nazikçe taramaya başladı. O kadar nazik tarıyordu ki hissetmiyordum bile. Taraması bittiğinde bir tutam saçımı alıp derince kokladı.

"Hadi şimdi çorba içmen lazım"dedi ve sandalyesini karşıma çekip oturdu.

Masanın üzerinden çorba kasesini alıp içirmeye başladı. "Yemek istemiyorum" dedim ve kafamı çevirdim.

"Lütfen birazcık ye ilaç içmen lazım"

"İstemiyorum" dedim tekrardan.

"Başka bir şey hazırlatayım, ya da alıp geleyim. Ne istersen alırım bir şeyler ye yeter ki" dedi. O da benim gibi çok üzülmüştü bunu hissediyordum. Çok yıpranmıştı o da.

"Tamam birazcık yiyeceğim ama bir şartla" dedim.

"Kabul ne istersen yaparım"

"Daha söylemedim bile"

"Ne istiyorsan her şeyi yaparım yeter ki yemek ye" dedi ve bir kaşık çorba uzattı.

Onu içtikten sonra "Sende yiyeceksin söz mü?" dedim. Bir kaşık çorba daha içirdi ve "Söz bende içicem" dedi.

Kasedeki tüm çorbayı yedirdikten sonra ilaçlarımı içirdi. "Sende yiyeceksin söz verdin bak" dedim.

"Tamam birazdan bende yiyeceğim, şimdi senin dinlenmen lazım" dedi ve yatağı açtı. Yalnız başıma kalmaktan çok korkuyordum ama yapabileceğim bir şey yoktu.

Yatağa yatıp üzerimi örttüm. "Ben içerideyim bir şey olursa seslen hemen gelirim" dedi ve odadan çıkacakken "Ali ben çok korkuyorum" dedim ve ağlamaya başladım.

"Şşşş korkma ben yanındayım sana kimse dokunamaz artık" dedi ve yanıma geldi.

"Ben uyuyana kadar sana sarılabilir miyim?" dedim ağlayarak.

"Kay kenara bakalım güzellik" dedi ve yanıma uzandı. Kafamı yaralı olmayan omzuna koydum. Elini tereddüt ederek omzuma koydu. Sıcacıktı ve güven veriyordu.

Saçlarımla oynamaya başlamıştı. Tekrar kaçırılacağımdan korkarak sıkıca sarılmıştım Umut Ali'ye. Gözlerimi kapatmış ağlarken Umut Ali bir anda şarkı söylemeye başladı. İlk defa şarkı söylerken duyuyordum onu. Kafamı kaldırıp şaşkın ve dolu gözlerimle ona baktım.

Tutamadım, ellerin yağmurun olsun
Sarıp da doyamadım
Öpemedim, gül tenin baharın olsun
Sevip de kanamadım

Ördü kader ağlarını
Kırdı yine kollarımı al
Bir canım var al senin olsun
Ördü kader ağlarını
Kırdı yine kollarımı al
Bir canım var al senin olsun

Koklamadım, saçların rüzgarın olsun
Estim de varamadım
Bakamadım, gözlerin denizim olsun
Düştüm kurtulamadım

Ördü kader ağlarını
Kırdı yine kollarımı al
Bir canım var al senin olsun
Ördü kader ağlarını
Kırdı yine kollarımı al
Bir canım var al senin olsun

---------- 🦋 --------- 🦋 ------------

Yorum yapan ve destek olan herkese teşekkür ederim.

Bölümü nasıl buldunuz yorumlarda yazın lütfen.
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

Bir diğer bölümde görüşmek üzere. İyi okumalar🌸

Loading...
0%