@galaksikadin
|
Pov: Umut Ali Bebeklerin ilk doğduğunda anne teması her zaman önemlidir. İlk temas anne ile bebek arasında ne kadar çok olursa bebeğin hayata geldiği andan itibaren annenin vücudunu ve onun ısısını kendi göğsünde hissetmesi, bebeğin anne ile ilk ilişkisini sağlar ve huzur verir. Peki ya baba ile olan bağ? Bu tamamen baba ile bebek arasında sonradan oluşan sevgidir. Baba çocuğuna ne kadar sevgi ile yaklaşırsa, ne kadar güven verir, koruyup, kanatları altına alırsa çocuk da karşılığında babaya sevgi ve saygı duymaya başlar. Anne ve babanın sevgisini görmemiş çocuklar da sevgi bağları hep zayıf kalır. Bir gün birisi sevdiğini söylerse buna inanmaktan çok güvenmek ister. Sevildiğine inandığında da terkedilmeyeceğine güvenmek ister. İşte bu yüzden en büyük korkuları sevilmemek ve terk edilmektir. Sevginin hüküm sürdüğü bir dünyada yaşamak dileğiyle... Uyandığımda hava çoktan kararmıştı. Odayı dışarının sokak lambası aydınlatıyordu. Umut Ali yanımda uyuyordu hala. Onu uyandırmadan yataktan yavaşça kalktım ve komodinin üzerinde duran telefondan saate baktım. Umut Ali’nin telefonuydu. Saat gece 3’tü ve Ebru diye birisinden mesaj gelmişti. ‘’Naber canım aradım açmadın. Seni çok merak ediyorum beni ara.’’ telefonu kapatıp odadan çıktım ve mutfağa su içmeye gittim. Bu şirkette gördüğüm kadındı. Profilinden hatırlamıştım. Acaba sevgilisi mi? Öyle olsa bana böyle davranmazdı, belki de sadece samimiyetten böyle davranıyordu. Yok yok her kıza böyle davranmıyordur ya. Of ne oluyor bana kime nasıl isterse öyle davranır. Bana ne canım. Canım ya tabi canım. Suyumu içip mutfak camını açarak biraz hava aldım. Kendimi hiç iyi hissetmiyordum. Hem fiziksel hem ruhsal. Dışarı da yağmur yağıyordu. Yağan her yağmur damlasıyla toprak kokusu ciğerlerime doluyordu. Ortam sakinleştiriyordu. Hayatım nereye gidiyordu, kaderin benim için planı neydi bilmiyorum. Ruhum çok yorgundu, kirlenmiş hissediyordum. İstemediğim eller bana dokunmuştu ve bu ikinciydi. Aklıma her geldiğinde ölmek istiyordum. Yaşadığım hayatı düşündükçe ağlamalarım daha çok artmıştı. Ağlama krizine giriyordum. Masanın üzerinde duran bıçak gözüme çarptı. Yavaş ve bitkin adımlarla ilerleyip bıçağı elime aldım. Artık yaşamamın bir anlamı yoktu. Bu kirlilikle yaşayamazdım. Bıçağı bileğime bastırdım ve biraz kan gelmeye başladığında mutfağın ışığı açıldı. ‘’Narin hayır sakın yapma bırak onu’’ dedi. Şuan hiçbir şey umrumda değildi ve bırakmaya da niyetim yoktu. Ne olacaksa olsun artık. ‘’Yaklaşma. Bitti artık her şey. Yaşamak istemiyorum.’’ dedim ağlayarak. Seslerimize Hacer teyze de uyanıp gelmişti. ‘’Hiiih kızım dur ne yapıyorsun?’’ dedi endişeyle. Umut Ali babaannesinin önüne geçip görüş alanıma girdi. ‘’Narin, bak güzelim her şeyi düzelticem nolur yapma.’’ ‘’Ben bu kirlilikle yaşayamam bana dokundular. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’’ dedim ağlamalarım daha çok şiddetlenmişti. ‘’Hayır hayır böyle düşünme her şeyi eskisinden daha iyi yapıcam. Bıçağı bana ver lütfen. Hadi güzelim.’’ dedi yavaş adımlarla yaklaşarak. Geri geri giderken mutfak tezgahına yaslandım. Umut Ali giderek bana daha çok yaklaşıyordu. ‘’Yaklaşma Umut yaklaşma’’ dedim çaresizlikle ama beni dinlemiyordu. Aramızda 2 – 3 adım kala durdu ve elini uzatarak ‘’Onu bana ver şimdi. Lütfen’’ dedi ve gözlerime baktı. İstemiyordum hiçbir şey, ne bana acınmasını ne de ilgi gösterilmesini. ‘’Narin’im hadi birtanem ver onu’’ dedi ve bir adım daha yaklaştı. Tepkisiz kaldığımı gördüğünde elimden yavaşça bıçağı aldı ve tezgahın üzerine koydu. Yere çöküp hıçkırarak ağlamaya başladım. Umut Ali de hemen yanıma oturdu. Beni göğsüne çekip sarıldı. ‘’Şşş geçti, geçti güzelim’’ dedi ve saçlarımı içtenlikle öptü. Sakinleştiğimde Hacer teyze yanıma geldi ve kolumdan tutarak ayağa kaldırdı. ‘’Hadi kızım yatağına yatırayım seni.’’ dedi. ‘’Babaanne Narin’in yanından ayrılma’’ dedi Umut Ali ve sinirle dış kapıya doğru ilerledi. ‘’Ali gitme’’ dedim sessizce. ‘’Lütfen’’ dedim. Duraksayıp derin bir nefes aldı ve yanıma tekrar geldi. ‘’Tamam babaanne sen yat ben ilgilenirim’’ dedi ve elini belime koyup odaya götürdü. Hacer teyze biraz tereddüt etti fakat bir şey demeden odasına gitti. Odaya girdiğimizde Umut Ali beni yatağa oturttu. ‘’Krem ve bez alıp geliyorum.’’ dedi ve benden onay bekledi. Kafamı olumlu anlamda salladım. Benden onay alınca odadan çıktı. Önümdeki duvara odaklanmış tepkisiz bir vaziyette izliyordum. Umut Ali odaya girip kapıyı kapattı. Yanıma gelip önümde tek dizinin üzerine çöktü ve bileğimi temizleyip krem sürüp sardı. Sardığı yerden uzunca öptü ve kafasını kaldırıp gözlerime baktı. ‘’Nasıl hissettiğini tam olarak anlayamam belki ama senin böyle olman bu durumlara düşmen içimi parçalıyor. Keşke bir yolu olsa da bütün acılarını ben alsam. Bırak acılarını almayı yenilerini ekliyorum bile.’’ ‘’Hayır senin bir suçun yok sen beni kurtardın.’’ ‘’Yetişemedim, bunların hiçbiri olmamalıydı. Koruyamadım bile seni’’ dedi ve gözünden bir damla yaş aktı. Gözyaşını saklamak için kafasını eğdi. Elimi yanağına koydum ve kafasını kaldırarak gözyaşını sildim. ‘’Ben senin yanında kendimi iyi hissediyorum. Olaylar yeni oldu henüz düzelemedim belki de düzelemiycem bilmiyorum ama sen bana iyi geliyorsun.’’ dedim ve gözümden akan yaşı elimin tersiyle sildim. Yüzündeki elimi tuttu ve öpüp avucunun içerisine aldı. Hiçbir şey demedi hiçbir şey demedim. Öylece sessizliği dinledik. Ben ağladım o dinledi. Ne kadar süre öyle durduk bilmiyorum ama sessizliği Umut Ali bozdu. ‘’Murat’ın duruşması var avukatla konuştum sen uyurken, elinden geldiği kadar ceza almasını sağlayacak.’’ ‘’Peki ya diğeri?’’ ‘’O kaçtı. Olay yerinde onun olduğunu kanıtlayamıyoruz ama onu da ben şikayet ettim.’’ ‘’Nasıl sen?’’ ‘’O gün seni arabaya bindirdikten sonra depoya tekrar gittim. O şerefsizin ağzını yüzünü dağıtırken’’ yumruklarını sıkmıştı ve derin bir nefes alarak cümlesine devam etti. ‘’ O da geldi ve 'Sen benim kızıma nasıl dokunursun' diyerek Murat’ın üzerine yürüyüp silah doğrulttu. Hakan onu durdurmaya çalışırken ateş edeceğini anladım ve Hakan’ın önüne geçtim. O kargaşada adam tüy oldu.’’ dedikleriyle kanım donmuştu. ‘’O da yapacaktı ama, kendimi koruyamasaydım o da yapacaktı. Şimdi namus sahibi mi oldu’’ dedim sinirle. Kaşlarını çatarak ‘’Nasıl yani? Anlamadım’’ dedi. Kafamı eğerek ‘’Şey ilk geldiğim gün kendimi bu yüzden korumaya çalışıyordum.’’ dedim ve ellerimle oynamaya başladım. ‘’Nasıl yani sen o gün.’’ dedi ve sinirle ayağa kalktı. Odanın içinde dönerek ‘’Vay oruspu çocuğu. Belasını siktiğim ama sen hele bir elime geç’’ dedi ve duvara yumruk attı. Endişeli ve korkmuş halde yataktan kalkıp yanına geldiğimde eş zamanlı olarak odanın kapısı açıldı. ‘’Noldu oğlum ne sesiydi o?’’ dedi Hacer teyze endişeyle. ‘’Bir şey yok babaanne sen yat.’’ dedi Umut Ali ve camın kenarına geçip sigara yaktı. ‘’Siz nasıl yatacaksınız, içeriye yatak sereyim ben.’’ dedi ve cevap bekledi ‘’Babaanne Narin burada yatacak’’ ‘’Sen nerede yatacaksın?’’ ‘’Merak etme babaanne 28 yaşındayım, çocuk değiliz.’’ dedi sinirle. ‘’Allah rahatlık versin.’’ dedi Hacer teyze ve kapıyı kapatıp çıktı Elindeki sigarasını öyle bir içine çekiyordu ki konuşma esnasında bitirmişti bile. Yatağa yatıp ‘’Gel bakalım’’ dedi ve kolunu açtı. Kapıya bakıp yanına ilerledim ve tepesinde durdum. ‘’Şey Hacer teyze haklı sanırım beraber yatmamız pek uygun değil.’’ dedim mahcupca. ‘’Narin ne yaptığımızı biliyoruz bu konuda endişelenme. Sen istemezsen eğer şimdi çıkabilirim odadan fakat biri yanlış anlayacak mı diye kafana takma. Şimdi geliyor musun gelmiyor musun?’’ Yatağa oturdum ve göğsüne yattım. Üzerimi örttü ve saçlarımdan öptü. Son zamanlarda bunu çok yapıyordu. Şikayetçi değildim hoşuma gidiyordu. Bende duvara vurduğu eliyle oynamaya başladım. ‘’Narin sana bir şey daha diyeceğim’’ dedi ve bekledi Kafamı kaldırıp yüzüne baktım ve merakla dinlemeye başladım. ‘’Nazım’dan şikayetçi olmadan önce o senden şikayetçi olmuş.’’ ‘’Benden mi? İyi de ben ne yaptım ki?’’ dedim endişeyle. Gözlerim dolmaya başlamıştı yine. Korktuğum başıma geliyordu. Hapse girecektim. ‘’Ağlama bir şey olmayacak bu konuyu avukatla da konuştum halletmeye çalışacak. O gün kafasına saatle vurduğun için şikayet etmiş seni’’ dedi ve saçımdan bir tutam alıp parmağına doladı. ‘’Ama ben kendimi korumak için yaptım onu’’ dedim. Korkuyordum hapse girmekten, çok korkuyordum. ‘’Biliyorum iyi ki de yaptın ellerine sağlık.’’ dedi ve elimi tutup parmak uçlarımı öptü. ‘’Korkma ne olursa olsun hapse girmene izin vermeyeceğim. Gerekirse ben girerim ama seni o çukura atmam. Güven bana.’’ dedi samimiyetle. ‘’Benim senden başka güvenecek kimsem yok sanırım. Teşekkür ederim.’’ dedim ve boynuna sarıldım. Tek eliyle belimi kavrayıp saçımı öptü tekrardan. ‘’Bende bayadır bir şey eksik diyorum teşekkür etmiyordun uzun zamandır.’’ dedi ve güldü. Omzuna hafif acıtmayacak bir şekilde vurdum ve tebessüm ettim. ‘’Gıcık mısın acaba?’’ dedim. Yüzünü buruşturarak ‘’Ben yaralıyım’’ dedi ve gülmeye devam etti. ‘’Bon yoroloyom’’ diyerek onu taklit ettim sinirle. ‘’O ne kız öyle çok komik oldun dedi ve burnuma vurdu. Omzumu silkip yattım ve sırtımı döndüm. Üzerimi örtüp kolumla oynamaya başladı. Tekrar Umut Ali’ye döndüm ‘’Sesin çok güzelmiş’’ dedim bir anda. ‘’Konservatuar okuyacaktım fakat iş imkanı daha yüksek bir şey okumam gerekiyordu.’’ ‘’Sen okudun mu?’’ dedi biraz bekledikten sonra. ‘’Lise mezunuyum’’ dedim üzülerek. ‘’okusaydım hemşire olmak istiyordum.’’ diye ekledim cümleme. ‘’Hımm’’ dedi ‘’Sen zekiydin kazanırdın’’ dedi bu sefer. Şaşırarak yüzüne baktım. ‘’Sen nerden biliyorsun ki?’’ dedim ama cevap vermedi. Okul dönemlerimi takdir ve onur belgesiyle bitirmiştim. ‘’Uykun gelmedi mi uyu hadi’’ dedi. Bu sefer kaçamayacaktı. ‘’Uykum yok ve soruma cevap ver.’’ dedim kızarak. ‘’Sen beni yeni tanıyor olabilirsin ama ben seni yeni tanımıyorum.’’ ‘’O ne demek sen İstanbul da yaşamıyor muydun?’’ ‘’İstanbul’da yaşıyor olmam Ankara’ya gelmeyeceğim anlamına gelmiyor’’ dedi ve güldü. Dalga geçiyordu benimle ya uyuz adam. Sinir olmuş bir şekilde baş parmağını sıktım ama acıdığını düşünerek öptüm. Yaptığımdan utanarak kafamı göğsüne gömdüm ve böylelikle saklandığımı düşündüm. Umut Ali tepki vermiyordu. Birkaç dakika sonra saçımı tekrar öptü ve cümlesine devam etti. ‘’Evet İstanbul’da yaşıyorduk. Okullar kapanır kapanmaz ben babaannemin yanına gelirdim. Annemler de kız kardeşimin dil kursu bittikten sonra gelirlerdi. Onlar çok durmazlardı, babamın işlerinden dolayı erken giderlerdi. Ben yaz tatillerimi hep burada geçirirdim.’’ ‘’Ben seni hiç görmedim ama’’ ‘’Tekstil fabrikası vardı merkezde biliyor musun? Orada çalışıyordum sabah gidip akşam geliyordum. Ben seni çok gördüm. Şu köpeklerden korkup bizim bahçeye saklandığın gün ben hastalanmış yatıyordum. Camdan izledim senin o hallerini. Hatta şey. Dur güzelim bi müsaade et bana’’ dedi ve yataktan toparlandı. Kapının arkasında asılı olan montunun cebinden anahtarını çıkarttı ve yatağa oturdu. Anahtarlığa takılı kedi Tom figürünü gösterdi. ‘’Bunu hatırlıyor musun?’’ dedi gözlerime bakarak. ‘’Tanıdık geldi ama çıkartamadım’’ dedim. ‘’Sen o zamanlar 7 yaşında falandın. Elinde örgü bebeğinle kapıda tek başına oynuyordun. Bende İstanbul’dan yeni gelmişim babaannem beni bakkala göndermişti evin eksiklerini almam için. Peşimden sende bakkala girdin bir tane şeker aldın ve tezgahtaki Tom ve Jerry anahtarlıklarına bakıp fiyatını sordun. Cebinden çıkarttığın para yetmeyince üzülmüştün ve gözlerin dolmuştu. Seni ilk orada gördüm çok masumdun. Sen üzülerek şekerini aldın ve eve doğru giderken senin için o ikili anahtarlığı alıp peşinden koştum. Sana seslendiğimde dönüp baktın. Ağlıyordun. Anahtarlığı sana verdiğimde kabul etmedin ama almakta istiyordun. Bir şartla kabul edeceğini söyledin ve kediyi yani Tom’u bana verdin. O günden beridir anahtarlığımda işte.’’ Gözümden yaşlar akıyordu yine. ‘’Hatırladım. O gün eve gittiğimde heyecanla anneme gösterirken babam gördü ve paramı böyle şeylere harcamamam için bağırmıştı. Kendi paramla almadığımı söylediğimde Hacer teyzenin torunu aldı dediğimde de ilk dayağımı yemiştim. Annem zor kurtarmıştı.’’ dedim ve elindeki anahtarlığı alarak figüre baktım. ‘’Özür dilerim böyle olacağını bilsem almazdım’’ dedi mahcupça. ‘’Özür dileme aldığım ilk ve en güzel hediyeydi ama babam sokağa atmıştı. Sabah aradığımda da bulamamıştım.’’ dedim. Yatağa tekrar yattığında bende göğsüne yattım. Resmen beraber yatıyorduk ya. Ben bir erkekle aynı yatakta yatıyordum. Babam görse kırılacak kemik bırakmazdı bende. ‘’Ali’’ dedim gözlerine bakarak. Sesli bir şekilde yutkundu ve ‘’Efendim?’’ dedi. ‘’Bu yaptığımız doğru mu sence?’’ dedim. Kaşlarını çatarak baktı. ‘’Hangi yaptığımız? Ne yapıyoruz ki?’’ dedi Omuzlarımı silkip ‘’Bilmem’’ dedim ‘’Muhtemelen doğru değil. Açıkçası umrumda da değil. Sen rahatsız olmuyorsan ben halimden memnunum’’ dedi ‘’Peki ben neden bu durumdan rahatsız olmuyorum. Erkek doktor muayene etmek için yaklaştığında resmen kıyameti kopartmıştım. Sana karşı böyle değilim.’’ ‘’Nasılmışsın bana karşı?’’ ‘’Ya bilmiyorum işte böyle nasıl desem.. huzurlu, güvende hissediyorum.’’ dedim ve dediğimin farkına varıp utanarak yorganı yüzüme çektim. Güldüğünü hissediyordum. Yorganı üzerimden çekti ve tek kolundan destek alarak bana doğru yan döndü. ‘’Demek huzurlu ve güvende hissediyorsun’’ dedi dediğimi tekrar ederek. Olumlu anlamda başımı salladım. Çok yakın duruyorduk kalbim çıkacaktı resmen. ‘’Narin’’ ‘’Ali’’ ‘’Hiç’’ dedi ve kafasını yastığa koydu. ‘’Uyu artık hadi dinlenmelisin. İyi geceler’’ dedi Kalbim sakinleş bir şey yok. Bişi yok bişi yok bişi yok. Uyuyamıyordum. Gözlerimi kapattığım zaman o anlar geliyordu aklıma. Öz babam yaşasaydı nasıl olurdu acaba. Beni korur kollar mıydı yoksa o da üvey babam gibi beni sevmez döver miydi? Üvey babamın kendi kızı olmasam da senelerce ona baba diyerek büyümüştüm. Okulda bana karışan çocukları hiçbir zaman babama söyleyemedim, babamdan hiç harçlık alamadım, düştüğümde dizlerimi öpmedi, işten geleceği zaman yollarını gözlemedim. Belki de zor değildi sevmesi. Hiç denemedi ama. Uyuyamadığım için bir sağa bir sola dönüyordum. Biraz daha böyle dönmeye devam edersem Umut Ali’yi de uyandıracaktım. Bu yüzden kalktım ve Umut Ali’nin üzerini örterek sessizce oturma odasına geçtim. Koltuğa uzanıp televizyonu açtım. Sabah olmaya başlamıştı. Çizgi film kanallarında dolanırken Tom ve Jerry’e denk geldim. O zamanları hayal meyal hatırlıyordum. Televizyonu izlerken uyuyakalmıştım. Kapının zil sesine uyandım. Üzerimde battaniye vardı. Soba geceden yandığı için içerisi sıcaktı. Kalkıp kapıya bakacağım sırada içeriye Hakan ve Bahar girdi. ‘’Günayydıın’’ dedi Hakan gülümseyerek. ‘’Günaydın’’ dedim uyku sersemiyle. Bahar yanıma gelip sarıldı ve nasıl olduğumu sordu. Ayak üstü sohbet ettikten sonra lavaboya yüzümü yıkamaya gitmiştim. İşlerimi halledip mutfağa girdiğimde Hacer teyze kahvaltıyı hazırlamıştı bile. ‘’Günaydın kızım nasılsın?’’ dedi gülümseyerek. ‘’Günaydın Hacer teyze daha iyiyim sağol’’ dedim. Regl olduğum için karnım çok ağrıyordu. Umut Ali sayesinde yaşadığım olay aklıma daha az geliyordu. Onun yanında bu konuları düşünemiyordum ama izleri hala duruyordu. Vücudumdaki morluklar gibi. Zihnimdeki o görüntüler gibi. ‘’Hacer teyze ellerine sağlık ben sofrayı seriyorum.’’ diyerek eline kahvaltı tabaklarını aldı Bahar. ‘’Tamam kızım. Umut hala uyuyor mu?’’ dedi Hacer teyze. ‘’O bende merak etme Hacer teyze’’ dedi Hakan gülerek. Mutfağa girdi ve bir bardağa su doldurdu. Hayır umarım düşündüğümü yapmazdı. Şaşkın gözlerle Hakan’a bakarken sırıttı ve göz kırpıp mutfaktan çıktı. Peşinden ilerlerken Bahar da yanımıza geldi. Umut Ali o kadar masum uyuyordu ki Hakan’ı durdurmak istedim. ‘’Yapmasan mı?’’ dedim. İşaret parmağını dudaklarına götürürken ‘’Sessiz ol yoksa senin başından aşağı dökerim.’’ dedi. Bahar kolumdan tutup Hakan’a destek olurcasına gülümsedi. Umut Ali’nin başına gelip suyu bir anda yüzüne döktü ve kahkaha atmaya başladı. Umut Ali bir anda uyandı ve Hakan’ı görünce küfür etmeye başladı ‘’Senin ben ebeni..’’ ‘’Şşş sakin ol şampiyon kızlar burda’’ dedi bizi göstererek. Hala gülüyorlardı. Bende dayanamayıp haline gülmüştüm ama daha çok hastalanacak diye endişelenmiştim. Gözlerini kısıp bana baktı ‘’Sende mi?’’ dedi. Ellerimi teslim olur gibi kaldırdım ‘’Ben yapmayalım dedim ama dinlemedi.’’ dedim kendimi savunarak. ‘’Yoo Narin niye yalan söylüyorsun sen demedin mi su dökerek uyandıralım yoksa uyanmaz diye. Hatta bardak olmaz sürahiyle dökelim dedin yine ben insafa geldim de bardakla döktüm kardeşim.’’ dedi ve gülmeye devam etti. ‘’Hakan! Çık dışarı kardeşim’’ dedi Umut Ali dişlerinin arasında. ‘’Yüzünü yıkama diye yaptım, sende hiç iyilikten anlamıyorsun aşk olsun. Yürü karıcım biz gidelim de kahvaltının hepsini yiyelim bunlar da aç kalsın’’ dedi ve Bahar’ın koluna girip oturma odasına gitti. ‘’Demek sen öyle dedin’’ diyerek yataktan kalktı. ‘’Vallahi ben bir şey demedim yapmayalım dedim sadece.’’ dedim aceleyle. Üzerime doğru gelmeye başladığında kapıdan dışarı çıktım ve oturma odasına kaçtım. Peşimden kapısını kapattı. Oturma odasına girdiğimde kahvaltı etmeye başlamışlardı. Masaya doğru ilerleyip Hacer teyzenin yanına oturdum. Canım bir şey yemek istemiyordu. Umut Ali de üzerini değiştirmiş şekilde geldi ve oturdu. Herkes kahvaltısına odaklanmışken ben yine tabağımla oynuyordum. Önüme çatalla zeytin uzatıldığın da kafamı kaldırıp baktım. ‘Al’ der gibi çatalı işaret etti Umut Ali. Çatalından zeytini aldığımda herkes bize bakıyordu. Utanmıştım. Hakan hemen tüm ilgiyi kendi üzerine çekti ve bir konu açtı. ‘’Ben diyorum ki’’ diye cümleye başladığı esnada Umut Ali sözünü kesip ‘’Yine ne diyorsun hiç bir şey demelerinde bitmiyor.’’ dedi ve tabağıma salatalık koydu. ‘’Umutcuğum biliyorum bana aşıksın sesimi duymadan yapamıyorsun.’’ ‘’Hıhı tabii. Ee ne diyormuşsun anlat.’’ dedi. ‘’Karımın bugün doğum günü’’ dediği esnada hepimiz doğum gününü kutladık. ‘’diyorum ki kampa gidelim. Biz ne zamandır planlıyorduk bir türlü fırsat olmamıştı. Siz de gelin kafanız dağılır hem.’’ dedi Hakan. Umut Ali bana baktı ne düşündüğümü öğrenmek istiyordu. ‘’Teklifin için sağol. Biz gelmeyelim siz vakit yalnız geçirin’’ dedim. ‘’Gelin işte zaman geçiririz hem birbirimizi daha iyi tanırız. Sana da değişiklik olur, temiz hava iyi gelir.’’ dedi Bahar. Bu sefer ben Umut Ali’ye baktım. ‘’Olum izinde değil miyiz birkaç gün gider geliriz işte.’’ dedi Hakan. ‘’Tamam gidelim. Gidelim mi?’’ diye sordu bana bakarak. Biraz kararsız kalarak ‘’Olur’’ dedim. ‘’Tabağını bitirmeyen gelemez ama’’ dedi Umut Ali ve tabağımı işaret etti. Bu söylediğine hepimiz güldük. Tabağımdaki salatalıkları yemiştim sadece. Karnım hala ağrıyordu. Müsaade isteyip lavaboya gittim. Karnımın ağrısı biraz geçince elimi yüzümü yıkadım ve oturma odasına gidecekken Umut Ali’nin odasından telefon çaldı. Odaya gittiğimde telefonu elime aldım ve arayan kişiye baktım ‘Ebru’ yazıyordu. Odaya Umut Ali girdi ‘’Kim arıyor?’’ dedi ve yanıma geldi. ‘’Bende sana getirecektim.’’ dedim ve telefonu verdim. ‘’Efendim?’’ diyerek telefonu açtı. Odada onu yalnız bırakarak tekrar oturma odasına döndüm. İçeri girdiğimde Bahar ve Hacer teyze bir şey konuşuyordu. Geldiğimi görünce sustular. “Narin yarın sabah çıkıyoruz yola bugün bizde kalalım istersen sabah bizden çıkarız.” dedi Bahar. “Tek başıma karar veremem Umut Ali de gelsin ona da soralım.” dedim. Hakan sırıtarak bana bakıyordu. Ona dönüp gözlerimi kısarak baktım. Kendini toparlayıp Bahar’a salatalık uzattı. Umut Ali telefon görüşmesini bitirip geldiğinde biz sofrayı toparlıyorduk. Hakan Umut Ali’ye onlarda kalmaları için ikna ediyordu. Umut Ali en son dayanamayarak kabul etti. “Ne hazırlasak acaba?” dedi Bahar. “Bilmiyorum ki sen söyle” dedim. Hacer teyze ne olacaktı. Ayıp olmaz mıydı? Gidesim de yoktu evde kalmak istiyordum fakat bir kere tamam demiştim dönemezdim. Telefonumu alıp Umut Ali’ye mesaj attım. Siz: Hacer teyzeye ayıp olmaz mı? Gitmesek mi? Hemen çevrimiçi olup mesajı görmüştü. Umut Ali: Olmaz. Siz: Olmaz ne? Neye olmaz? Umut Ali: Ayıp olmaz. Ben konuşurum onunla. Siz: Gitmeyedebiliriz. Umut Ali: Olmaz. Görüldü atıp çıkmıştım. Telefonu cebime koyup bulaşıkları yıkamaya başladım. Bahar da çay demlemiş bardakları hazırlıyordu. Çay demlenene kadar sohbet ettik mutfakta. Çay olunca çayları da alıp oturma odasına geçtik. Biz gelince Hakan başka bir konu açtı. Hep beraber çay içip sohbet ettikten sonra Bahar ve Hakan evlerine hazırlanmak için gittiler. Akşamüzeri de Hakan gelip bizi alacaktı. Hacer teyzeyle beraber ev işlerini yaparken Umut Ali bir haber var mı diye karakola gitmişti. Mutfakta dalmış bir şekilde iş yaparken Hacer teyze yanıma geldi. ‘’Narin kızım seninle biraz konuşabilir miyiz’’ dedi ve sandalyeye oturdu. ‘’Olur konuşalım’’ dedim ve bende karşısına oturdum. ‘’Kızım biliyorum hiç iyi günlerden geçmiyorsun bunun farkındayım. Ama Umut Ali’yle sanki biraz fazla mı yakınsınız. Yani beni yanlış anlama sakın, aranızda bir şey olmadığını biliyorum ama daha dikkat etmeniz gerekiyor.’’ dedi. İşte korktuğum bir diğer şey başıma gelmişti. ‘’Aranızdaki yaş farkınız da çok var kızım olmaz sizden, abin yaşında o senin’’ dedi. Tek sorun yaş farkı mıydı? Ben o kadar şey yaşamıştım ve benim aşk işlerinde gözüm olduğunu mu düşünüyordu. ‘’Merak etme babaanne biz duracağımız yeri biliyoruz. Ayrıca yaş farkı olması da çok önemli bir konu değil. Düşündüğün gibi bir durum da yok. Narin kalk gidelim bizi bekliyorlar’’ dedi Umut Ali. Ne zaman gelmişti kapının sesini hiç duymamıştık. ‘’Oğlum ben öyle demek istemedim elalem sizi konuşuyor daha dikkat etsin diye uyarıyordum sadece.’’ ‘’Elalem kendi işine baksın babaanne. Gözlerinin önünde bir kadın dayak yerken seslerini çıkartmadılar şimdi gelipte saçma sapan dedikodu çıkartmasınlar. Narin hadi’’ dedi sinirle. Yerimden kalkıp Umut Ali’nin peşinden gittim. Kendi odasına girdiğinde bende girdim ve kapıyı kapattı. ‘’Sen babaannemi takma. Üzdüyse seni özür dilerim.’’ dedi hüzünle. ‘’Özür dileme o da haklı. Kadının evinde kalıyorum sonuçta evine laf gelmesini istemez.’’ ‘’Hadi hazırlan alışverişe gidiyoruz.’’ dedi konuyu değiştirerek. ‘’Ne alışverişi evde her şey var’’ ‘’Eve değil zaten sana kıyafet almaya gidiyoruz’’ dedi. Tam itiraz edecekken işaret parmağını sallayarak ‘’Sakın itiraz etme gidiyoruz.’’ dedi ve odadan çıktı. Montumu alıp bende odadan çıktım ve dış kapıya doğru ilerledim. Umut Ali kapıda sigarasını içiyordu. Sabah yağmur yağdığı için yerler ıslaktı ve hava soğuktu. Bu havada kamp mı olur be. Elini uzatıp kapıdaki arabaya ilerledi. Yeni bir arabaydı bu. ‘’Araba kimin?’’ dedim. Araba gerçekten güzeldi. Siyah Jeep model bir arabaydı ‘’Benim. Bayadır tamirdeydi alamamıştım karakoldan gelirken aldım. Beğendin mi?’’ ‘’Hıhı’’ diyerek kafamı salladım. Gerçekten beğenmiştim. Arabaya bindiğimizde telefonunu bana uzatarak ‘’Al bakalım şarkı açta dinleyelim’’ dedi. Elinden telefonunu alıp - Belkıs Özener/ Sevemedim Karagözlüm- açtım ve dinlemeye başladık. Ara ara Umut Ali’ye bakıyordum. O da bakıp göz kırpıyordu ve tekrar önüne dönüyordu. Yol boyunca faklı farklı şarkılar dinlemiştik. Eşlik ediyordu şarkılara ve sesi çok güzeldi. Telefonun sesini kısıp onu dinlemeye başlamıştım. Yaptığım şeyin farkına varıp gülmeye başladı. Utanıp şarkının sesini tekrar açtığımda telefonu çalmaya başladı. ‘’Ebru arıyor’’ dedim. Sürekli arıyor ya da mesaj atıyordu kesin aralarında bir şey vardı. ‘’Aç’’ dedi. Anlamayarak baktım ben mi konuşacaktım. ‘’Aç hoparlöre al’’ dedi. Telefonu açıp hoparlöre aldım. ‘’Efendim?’’ ‘’Naber canım nasıl oldun?’’ ‘’İyiyim düzeliyorum yavaş yavaş. Bir şey mi olmuştu?’’ ‘’Yok canım ne olacak sesini duymak istedim.’’ dedi. Bu kadına gıcık oluyordum. Umut Ali göz ucuyla bana bakıp ‘’İyi yapmışsın. Şuan araba kullanıyorum kapatmam lazım.’’ dedi. Demek iyi yapmış he. Tabi iyi yapar canısı. ‘’Nereye gidiyorsun?’’ dedi. Ya sanane sananee. Of kapat artık. ‘’İşlerim var.’’ dedi Umut Ali. ‘’Ne işin var?’’ diye sorduğunda telefonu kapattım ve Umut Ali’ye uzattım telefonu. Şaşırmış bir şekilde bana bakıyordu ve sonra gülmeye başladı. Komik bir şey mi vardı. Kafamı cama çevirip dışarıyı izlemeye başladım. ‘’Narin neyin var?’’ dedi hala gülüyordu. ‘’Bir şeyim yok canısı’’ dedim trip atarak. Gülmelerinin arasında kahkaha atmaya başladı. ‘’Ne gülüyorsun komik bir şey mi var?’’ dedim sinirlenerek. Elimi tutup öptü ve tekrar bıraktı. Tekrar telefonu çaldı yine Ebru arıyordu. Hoparlöre alarak ‘’Efendim Ebru’’ dedi ‘’Telefon kapandı.’’ ‘’Evet hat düştü’’ dedi bana bakarak ve güldü. ‘’Ne zaman işe dönüyorsun?’’ ‘’Senelik izine çıktım 1 hafta evdeyim’’ ‘’Yaa görüşelim o zaman özletme kendini’’ dedi ağzını yayarak konuşuyordu. Sinirlerim iyice tavan yapmıştı. Kollarımı bağlayıp yolu izlemeye başladım. ‘’İşe gelince görüşürüz Ebru şimdi kapatıyorum.’’ dedi ve telefonu kapattı. Bana baktığını hissedebiliyordum ama ben bakmayacaktım ona. Kadın yavşıyordu Umut Ali de hiçbir şey demiyordu. ‘’Şşt. Kız’’ diyerek seslendi. Kafamı çevirip baktım ve sonra tekrar yolu izlemeye başladım. Bağlı olan elimi tutup kucağına çekti. ‘’Yanlış bir şey mi yaptım?’’ dedi. ‘’Bütün herkesle böyle mi konuşursun?’’ dedim. Kaşlarını çatıp ‘’Nasıl?’’ dedi. ‘’Bir şey yok hadi gidelim’’ dedim. ‘’Gidiyoruz ya işte’’ dedi ve elimi öptü. ‘’İyi tamam’’ dedim ve trip atmaya devam ettim. Alışveriş merkezine gelene kadar hiç konuşmamıştık. Avm’nin otoparkına girip arabayı park ettik. Umut Ali arabadan inip kapıma geldi ve kapımı açtı. Suratım asık bir şekilde arabadan indim. Moralim zaten yoktu iyice düşmüştü. Neden bu kadar alındım bu duruma, neden bu kadar kızdım bilmiyorum ama kendime engel olamıyordum. Umut Ali’yle beraber Avm’ye girdiğimizde kıyafet katına ilerledik. “Ne istiyorsan, eksiğin ne varsa her şeyi almanı istiyorum. Hiç çekinmeden.” dedi. Konuşmak veya tartışmak istemediğim için onayladım ve bir mağazaya girdim. Hevessiz bir şekilde reyonlara göz gezdirirken Umut Ali’nin tekrar telefonu çaldı. Müsade isteyip kapıda konuşmaya gitti. Kim olduğunu da söylememişti. Elime bir kaç tane kazak alıp kabine gittim. İkisi de siyahtı. Üzerime giyip kabinden çıktım ve duruşuna baktım. Umut Ali’de elinde kırmızı kazakla kapıda bekliyordu. “Siyah neden aldın” dedi. Bilmem anlamında omzumu silkip tekrar kabine girdim ve diğer aldığımı denedim. Dışarı çıkmadan tekrar üstümü giydim ve kabinden çıktım. “Bunu da deneseydin” dedi Umut Ali. İlk önce elindeki kazağa bakıp sonra Umut Ali’ye baktım. Onu kırmak istemiyordum bu yüzden elindekini alıp kabine girdim. Üzerime giydiğimde çok güzel durmuştu. Kabinden çıkıp karşısına geçtiğimde beğendiğini belirtir gibi kafasını salladı. “Alalım mı bunu beğendin mi?” diye sordu. Olumlu anlamda kafamı sallayıp kabine girdim ve üzerimi değiştirdim. Elimde kırmızı kazakla Umut Ali’nin yanına gittim ve kasaya doğru yürümeye başladık. Umut Ali ilk denediğim 2 siyah kazağı da alarak kasaya geçti. Kapıya çıkıp beklemeye başladım bende. Eve gidip uyumak istiyordum. Hiç halim yok. Umut Ali yanıma geldi ve bir sonraki mağazaya girdik. Reyonlar arasında dolaşırken sürekli bana bakıyordu. Arabadan indiğimizden beri konuşmamıştım. “Narin neyin var?” dedi önüme geçerek. “Bir şeyim yok” dedim ve yanından geçerek mağazadan çıktım. Peşimden gelerek kolumu tuttu ve durdurdu. “Bir şeyler yiyelim mi?” dedi. Olumsuz anlamda kafamı salladım. “Kahve içelim o zaman” dedi ve bir kafeye ilerledi. Takip ederek kafeye girdim ve cam kenarında boş bir masaya oturduk. Garson gelip “Merhabalar, hoşgeldiniz. Ne alırdınız?” dedi ve siparişimizi bekledi. “Ne istersin?” dedi Umut Ali. Bilmem der gibi omzumu silktim yine. Bir şey istemiyordum. “Bir şekersiz Türk kahvesi bir de sıcak çikolata lütfen. Çilekli pastanız varsa 1 dilimde ondan rica edeceğim.” dedi ve garsonu gönderdi. Sıcak çikolatayı çok seviyordum gerçekten. Sipariş verirken bilmeden onu söylemesi çok hoşuma gitmişti. Ayrıca çilekli pasta da favorimdi. Tabi bütün pastaları seviyordum fakat çilekli pastayı her gün verseler her gün yerdim. Kollarımı bağlamış bir şekilde otururken Umut Ali masanın üzerinde ellerini birleştirdi ve bana doğru eğildi. “Neyin olduğunu söyleyecek misin yoksa eve gidene kadar trip mi yiyeceğim.” dedi sakince. “Bir şeyim yok. Tripte atmıyorum ayrıca.” dedim inkar ederek. Gayette trip atıyordum ama bunu söyleyemezdim tabii ki. “Madem bir şey yok moralin neden bozuk o zaman” “İyiyim” dedim kestirip atarak. Elini uzatıp elimi vermem için bekledi. Eline bir iki saniye baktıktan sonra elimi uzattım. Elimi iki avucunun arasına alarak konuşmaya başladı. “Bak güzelim belli ki bir şeye canın sıkılmış. Birazcık da olsa gülen yüzün soldu. Canını ne sıktı söyle düzelteyim” dedi. Çok minnoş konuşuyordu dayanamıyordum. “Ebru ile aranızda ne var?” dedim bir anda. Şaşırmış ama bir o kadar da bu konunun açılması için bekliyormuş gibi bir havaya girdi. Ellerimi baş parmağıyla okşamaya başladı. Ellerinin arasında benim ellerim küçücük kalmıştı. Çocuk eli gibiydi ellerim. “Ebru ile aramda hiç bir şey yok. Evet samimi davranıyor biraz ama Ebru’nun tavrı o. Senelerdir aynı şirkette çalışıyorum çok önemsemedim.” diyerek açıklamasını yaptı. “Diğerlerine de böyle davranıyor mu?” “Bilmem hiç dikkat etmedim.” “Sana karşı bir şey hissediyor olabilir mi?” “Bilmem olabilir insanlık hali. Benim dikkatimi çekmiyor. İlgilenmiyorum. Evet olabilir insanlık hali. Beni de ilgilendirmiyor ayrıca. “Haklısın olabilir” dedim ve elimi kendime çekip kollarımı bağladım. Derin bir nefes alıp sigarasını yaktı. Garson siparişlerimizi getirdiğinde canım hiç bir şey yemek veya içmek istemiyordu. O olaydan sonra iştahım iyice kesilmişti. Umut Ali’nin veya Hacer teyzenin zoruyla yediğim yemeklerle duruyordum. Garson siparişlerimizi bırakıp gittikten sonra Umut Ali kahvesinden bir yudum aldı. Önüme koyulan pasta güzel duruyordu ama benim yiyesim yoktu. Eskiden annem okuldan geldiğimde kendi elleriyle yapardı. Bir gün babam annemi dövdükten sonra yine dışarı çıkmıştı. Bizde annemle ağlayarak pasta yapmıştık. O gün ikimizde yiyememiştik ama bize iyi gelmişti. Pastayla oynarken gözlerim dolmaya başladı. “Nasıl silebilirim kötü düşüncelerini” dedi Umut Ali. “Annemi düşünüyordum. Bir gün babam yine annemi dövmüştü. O evden gidince annemle beraber elimizde olan malzemelerle pasta yaptık. İkimizde yemedik o pastayı. Ben ertesi gün okula götürdüm ve arkadaşıma verdim o yedi bizim yerimize. Aklıma geldi bir an” dedim ve gözyaşlarımı sildim. “Bende özlüyorum annemi biliyor musun?” dedi itiraf eder gibi. Gözlerinde burukluk ve özlem vardı. “Hadi soğutma sıcak çikolatanı iç.”dedi konuyu çevirerek. Bunu çok yapıyordu. Takıldığı zaman ya da bir şey itiraf eder gibi olduğu zaman hemen konuyu çeviriyordu. Bardağı elime alıp biraz oyalandım. Yavaş yavaş içmeye çalıştım. Sıcak bir şeyler içmek iyi gelmişti. Umut Ali kahvesini bitirip bir sigara daha yakmıştı. “Çok içmiyor musun?” dedim masada duran paketini elime alarak. Elimden paketi aldı “Eline paketi bile yakışmıyor” diyip cebine koydu. Sigarasını bitirdiğinde bardağıma ve tabağıma baktı. “Yemeyeceksen kalkalım” dedi. “Yok yemeyeceğim gidelim artık” dedim yorulmuş bir şekilde. Hesabı ödeyip çıktık. Bir mağazaya daha girdik ve oradan ihtiyacım olan her şeyi alıp çıktık. Otoparka inecekken mankenin üzerinde duran siyah erkek sweetshirt çok hoşuma gitmişti. Oraya doğru ilerleyip “Bunu da sana alalım mı?” dedim çocuksu edayla. Gülümseyip mağazaya girdi ve kendi bedenini alıp ödemesini yaptı. Otoparka inip arabaya poşetleri koyduk ve arabaya bindik. Arabaya bindiğimizde Umut Ali’nin yine telefonu çaldı. Telefonuna bakıp ‘Of’ dedi ve açtı. “Efendim Ebru?” dedi sitemli bir şekilde. İş hakkında konuşma yapıp telefonu kapattı. Moralim yine bozulmuştu. Radyodan pop şarkı açıp yola koyulduk. Yan gözle bana bakıp tekrar önüne bakıyordu. Araba bir anda durdu. Umut Ali’ye dönüp baktım. Kemerini çıkartıp bana döndü. “Trip atmanı da sevdim ama moralinin bozuk olmasını sevmedim.” dedi. Anlamayarak bakıyordum. “Ebru’nun bu kadar çok aramasına mı canını sıktın?” dedi. “Ne münasebet yok öyle bir şey nereden çıkarttın” dedim aceleyle. Tek omzunu silkip “Bilmem” dedi. Bir anda arabadan indi ve ileride pamuk şeker ve balon satan satıcının yanına ilerledi. Bir tane pamuk şeker bir tane de balon alıp arabaya tekrar bindi. Balon şirinlerdeki Şirine karakteriydi. “Senin kadar şirin olmasa da idare eder” dedi ve balonu verdi. Pamuk şekeri de açıp almam için uzattı. Tebessüm edip elindekini aldım ve yemesi için bir parça uzattım. “Önce sen” dedi elimdekini alıp bana uzattı. Gülümseyip yedim. Sonra ben ona yedirdim. Daha çok ben yemiştim ona vermeyi unutmuştum. Torpidodan ıslak mendil çıkartıp verdi. Elimi silip çöpünü atmak şartıyla arabanın kenarına koydum. “Daha iyi misin?” dedi. Gülümseyerek kafamı salladım ve teşekkür ettim. Burnuma dokunup kemerini taktı ve yola devam etti. Yol boyunca radyodan çalan müzikler eşliğinde eve gittik. --------- 🦋 ------------ 🦋 --------- Biraz geçiş bölümü gibi oldu sanki. Kitap hakkındaki düşüncenizi yorumlarda yazın lütfen. İyi okumalar 🌼 |
0% |