@galaksikadin
|
Biraz geç attım bölümü kusura bakmayın tamamlayamamıştım. Güven psikolojide; insan ilişkilerinde huzura olduğu kadar karmaşaya da yol açan temel duygu anlamına gelir. Bir insana güvenebilirsiniz fakat bir insanın sizin güveninizle ne yapacağını bilemezsiniz. Sizi mutluluğun zirvesine de çıkartabilir, hüznün gölgesine de düşürebilir. Güven duymak, ilişki içinde zarar görmeyeceğine emin olmak ve kendini koşulsuz teslim etmektir. Peki ya güvenebileceğimiz insanları neye göre seçeriz. Yakışıklılığına, güzelliğine mi, güzel bir çift sözüne mi, yoksa iyi insan olduğuna inanarak mı? Bazen senelerdir tanıdığımız insanlar günü geliyor ve güvenimizle oynayabiliyorlar. Bazen de yeni tanıdığımız insanlar istemeden güvenimizi kazanıyor ve kendisini sevmemizi sağlıyor. Eve geldiğimizde hava kararmıştı. Bende çok yorulmuştum. Elimdeki poşetleri Umut Ali’nin odasına bıraktığımda “Arabamı aldığım için sabah onlarla buluşucaz. İstersen yine gidebiliriz ama yorgun görünüyorsun dinlen biraz.” dedi. Kafamı sallayıp oturma odasına girdim. Hacer teyze televizyon izlerken uyuyakalmıştı. Yanına gidip yavaşça seslendim. Uyanıp yattığı yerden doğruldu. “Hacer teyze istersen odana yat” dedim sakince. “Niye burada yatan mı var?” dedi ve televizyon kanalını değiştirdi. Biliyorum bize kızıyordu. Ama bende hiç iyi dönemlerden geçmiyordum. Birinin varlığına, desteğine ihtiyacım vardı be bunu da Umut Ali sağlıyordu. Aramızda bir şey geçeceğine nasıl inanabilirdi. Hadi bana güvenmiyordu Umut Ali’ye de mi güvenmiyordu. Cevap vermeyip odadan çıktım ve mutfağa gittim. Gözlerim dolmuştu. Ruhumun dolduğu gibi. Hiç bir yere sığamıyordum. Her yer bana yabancıydı. Işığı açmadan sandalyeye oturup ellerimi masaya koydum. Alnımı yaslayarak gözyaşlarımın akmasına izin verdim. Umut Ali duş alıyordu banyodan sesler geliyordu. Bir odam olsa belki yatağıma yatıp sabaha kadar ağlayabilirdim ama şuan başkasının evindeydim bana yabancı olan bir evde. Doğrusu hiç ‘işte burası benim evim’ dediğim bir yerde yaşamadım. Annemle yaşadığım evi bile sahiplenemiyordum o adam yüzünden. Işığın açılmasıyla kapıya doğru baktım. “Narin, neden burada oturuyorsun?” diyerek yanıma geldi Umut Ali ve diğer sandalyeye oturdu. Saçları nemliydi kurutmamıştı. Gözyaşlarımı silip kendimi toparladım “Oturuyorum öyle” dedim. “Oturma odasında neden oturmuyorsun?” “Burada oturmak istedim” “Oturmak istemen bittiyse uyumak da ister misin?” dedi. “Şey evet yatacağım Hacer teyze odasına gitsin. Yatağımı serip uyurum.” dedim. Kaşlarını çattı ve gözlerime baktı. Bayadır kaşlarını çatmıyordu başlamıştı yine. “Bir şey mi dedi babaannem?” “Hayır bir şey demedi” “Avm’de de bir şey yok diyordun ama moralin bozuktu. Şimdi de ağlıyorsun” “Yorgunum biraz” dedim. Yalan değildi yorulmuştum. “Tamam sen benim odama geç ben oturma odasında uyurum.” dedi. İtiraz etmeye başlayacaktım ki işaret parmağını uzatıp “Şşş çok konuşma kalk yat hadi” dedi ve sandalyeden kalktı. Bende kalkıp mutfaktan çıktım. “İyi geceler o zaman” dedim ve odaya ilerledim. “İyi uykular bir şey olursa buradayım” dedi ve kapalı olan oturma odasını gösterdi. ‘Tamam’ diye mırıldanarak odaya girdim. Yatağa yattığım zaman kapı tıklatıldı. ‘Gel’ dememle Umut Ali elinde çantayla odaya girdi. Tam yataktan kalkacaktım ki “Kalkma kalkma yat. Çantayı vereyim de sabah hazırlarsın.” dedi ve çantayı masanın üzerine bıraktı. Odadan çıkacağı sırada “İyi misin?” diyerek seslendi tekrar. “Merak etme iyiyim” dedim. “En ufak bir şeyde yanında olacağım korkma tamam mı” dedi güven verircesine. “Tamam” dedim ve odadan çıktı. Üzerime yorganı çekip uykuya daldım. Nefes alamıyordum. Birinin elleri boğazımı sıkıyordu. Kaçamıyordum, kurtulamıyordum. Yardım eden kimse yok muydu? İmdat! İmdat! İmdat! Sesim çıkmıyordu. Sesimi duyan yoktu. Tanıdık bir ses. Adımı sesleniyordu birisi “Narin,Narin uyan hadi güzelim” Birinin beni sertçe sarsmasıyla kendime geldim. Elim boğazıma gitti. Nefes nefese kalmıştım. Umut Ali gözümden akan yaşları sildi ve cevap vermem için tekrar seslendi. Nefesimi toparlayamıyordum bu yüzden de konuşamıyordum. Hacer teyze elinde bir bardak suyla odaya girdi ve suyu Umut Ali’ye uzattı. “Hadi biraz iç şundan” diyerek suyu bana içirdi. Yavaş yavaş nefesimi toparlamaya başlamıştım. Umut Ali elindeki bardaktan avucuna biraz su döktü ve yüzüme sürdü. Kendime geldiğimde hala olayın şoku vardı üzerimde. “İyi misin kızım” dedi Hacer teyze. Olumlu anlamda kafamı salladım. Konuşmaya halim yoktu. Çok bitkindim şuanda. Kafamı tekrar yastığa koyup derin bir nefes çektim ciğerlerime. Umut Ali’nin kendi kokusuyla sigara kokusu karışmış bir şekilde geliyordu şuan. Yatağın yanına oturmuş hiç konuşmadan sadece bekliyordu. Hacer teyze Umut Ali’nin elindeki bardağı alıp odadan dışarı çıktı. “Daha iyi misin?” dedi sessizliği bozarak. “Evet” dedim ve ellerimi gözlerime kapattım. Uyumaya korkar olmuştum. Özellikle yalnız uyumaktan. Yatakta bir kıpırtı hissedince ellerimi gözlerimden çektim. Umut Ali ayağa kalkıp camı açmıştı. Cebinden sigarasını çıkartıp yaktı. “Burada olacağım uyu sen” dedi ve sigarasından derin bir nefes çekti. “Uyuduktan sonra ışığı kapatma ama olur mu?” dedim. Sesim ağlamaklı çıkıyordu hala. “Sen uyuduktan sonra bile gitmeyeceğim burada oturacağım” dedi ve sandalyeyi gösterdi. Derin bir nefes alıp sırtımı döndüm ve yorganı üzerime örttüm. Gözlerimi kapattığım an nefes alamıyordum. Umut Ali’ye tekrar döndüm ve onu izlemeye başladım. Çok düşünceli sigara içiyordu. Burada değil gibiydi sanki. Dışarının soğukluğu içeriyi de soğutmuştu bu yüzden yorgana daha çok sarıldım. Sigarasını bitirip camı örttü ve sandalyeye oturdu. “Neden öyle bakıyorsun?” dedi kaşlarını çatarak. “Nasıl bakıyorum ki?” dedim. “Narin?” “Efendim?” “Ne gördün?” Gözlerimin derinliklerine bakıyordu sanki. “Boğuluyordum, birinin elleri boğazımdaydı. Nefes alamıyordum” dedim gözlerim dolarak. Elini uzatıp bekledi. Yorganın içinden elimi çıkartıp elini tuttum. Elimle oynayarak “İstersen sabah gitmeyelim dinlen” dedi. “Bilmiyorum sence?” “Benim için hiç bir önemi yok önemli olan senin ne istediğin ve nasıl hissettiğin. Bana kalırsa kafan dağılır, değişiklik olur. Ama dediğim gibi evde de durabiliriz yatar dinlenirsin. Son sözü sen söyleyeceksin. İçinden ne geliyorsa.” dedi. Güven veriyordu konuşmaları. Sakinleştiriyordu. “Gidelim. Hem bekliyorlar zaten söz verdik o kadar” dedim hüzünle. “Onlara söz verdik diye değil sen gitmek istediğin için gidelim. Yok evde duralım dersen beraber dışarı çıkarız. Sen nasıl istersen öyle olacak.” dedi parmağıyla elimi okşayarak. “Ben hiç kamp yapmadım, gitmek istiyorum. Gidelim mi?” dedim utanarak. “Gidelim güzelim gidelim.” dedi ve elimin üzerini uzunca öptü. “Şimdi uyuman lazım dinlen birazcık” dedi ve yorganı üzerime iyice örttü. Duvar tarafına kayıp yorganı açtım. “Gelmeyecek misin?” dedim. Kolları arasında olmak istiyordum. Tereddüt etti ve biraz bekledi “Emin misin?” dedi. “Evet eminim. Seninle beraber uyumak istiyorum. Kendimi güvende hissediyorum.” dedim ve birazcık daha kaydım. Yavaşça yerinden kalktı ve sandalyeyi yerine koydu. Yanıma uzanıp “Gel bakalım buraya” dedi kollarını açarak. Annesini gören kedi gibi sarıldım hemen. Saçlarımdan derin nefes çekerek uzunca öptü. “Gözlerini kapat” dedi. Dediğini dinleyerek gözlerimi kapattım. “Şimdi yavaşça nefes al ve bırak” dedi. Nefes alıp tekrar bıraktım. “Olmayı en çok istediğin bir yer düşün” dedi bu sefer. Olmayı istediğim çok yer vardı ama şuan aklıma hiç bir şey gelmiyordu. “Aklıma hiç bir yer gelmiyor.” dedim masumca. Alnıma bir öpücük kondurdu ve devam etti “Yemyeşil bir orman hayal et, tam yanında dere akıyor. İki ağaç arasında da hamak kurulu ve sen orada yatıyorsun. Ağaç yaprakları arasından güneş ışıkları yansıyor her yere. Özellikle de sana” dedi ve saçımdan bir tutam alıp kulağımın arkasına koydu. Kalbim deli gibi atmaya başlamıştı. Yerinden çıkacak gibi atıyordu şuan. “Güneşin ışıkları tenine değiyor. Kuşlar cıvıldıyor ve derenin akan su sesine karışıyor. Hamak hafif hafif sallanıyor. Huzurlusun, mutlusun, sakinsin.” diyip elini kalbimin üzerine koydu. Zalımın oğlu böyle yaparsan nasıl sakin kalacağım. “Derin nefes al, biraz tut ve sonra bırak. Anın büyüsünde kal. İstediğin her şeyi hayal edebilirsin şuan” dedi ve elini tekrar saçlarıma götürdü. Sakin olmalıyım bu kadar heyecanlanacak bir şey yok. Normal bunlar. Neresi normal bunların ya neresi normal. Şuan çok heyecanlıydım. Gözlerimi açıp Umut Ali’ye baktım. O zaten beni izliyordu. “Ne oldu niye açtın gözlerini?” dedi . “Bilmiyorum bir an açtım işte” dedim heyecanla. “Uyuman lazım biliyorsun dimi saat çok geç oldu” dedi. “Hıhı” dedim ve arkamı döndüm. Temasını benden kesmişti. Şuan yalnız yatıyor gibiydim. Tekrar dönüp baktığımda tek elini yüzüne kapatmıştı. Diğer kolunda da ben yatıyordum hala. “Ali” dedim. Elini indirip bana baktı. “Efendim güzelim?” dedi biraz garip bir tonda. “Sana Ali desem sorun olur mu?” dedim. Niye böyle bir şey sorduğumu bende bilmiyordum ama sormuştum işte bir kere. Gözlerime bakıp sonra dudaklarıma baktı. “Ne söylemek istersen söyleyebilirsin” dedi samimiyetle. “Yani Ali diyeyim mi?” dedim tekrardan. “De. Sen bana Ali de” dedi ve yatakta oturdu. “İzin verirsen sigara içebilir miyim?” Neden izin istiyordu ki. Olumlu anlamda kafamı salladım. Yanımdan kalkıp camı açtı. Dışarının soğuğu içeriye dolmuştu. Yorgana sarılarak arkamı döndüm. Neden böyle hissediyordum ki. Çok farklı hislerdi bunlar. Umut Ali’ye yakın olmayı seviyordum. Belki yanlıştı bu yaptığımız ama engel olamıyordum kendime. Düşüncelerimin arasında uykuya dalmıştım.
Telefonun çalmasıyla gözlerimi açtım. Umut Ali’nin telefonuydu bu. Telefonu almak için yataktan kalktım. Umut Ali de sandalyeye oturmuş kafasını masaya koymuş bir şekilde uyuduğunu gördüm. Her yeri ağrımıştır şimdi. Arayan Hakan’dı. Umut Ali uyanmasın diye telefonu açtım ve kısık sesle konuşmaya başladım. “Efendim Hakan?” “Narin? Umut nerede?” “Uyuyor, ben açtım o yüzden.” “Hadi gitmiyor muyuz saat 8 oldu.” “Oldu mu o kadar ya” “Oldu tabi hadi uyandır dağ ayısını geliyoruz biz” “Tamam” dedim ve telefonu kapattım. Sessiz adımlarla Umut Ali’nin yanına ilerleyip seslendim. “Ali. Ali uyan hadi” uyanacak gibi durmuyordu. Kim bilir kaçta uyumuştu. “Ali uyan” diyerek kolunu dürttüm. Sıçrayarak uyandı ve “Narin? İyi misin?” dedi endişeyle. “Ben iyiyim de Hakan aradı geliyorlarmış.” dedim. “Saat kaç?” dedi ve eliyle yüzünü kapattı. “8 olmuş” dedim yatağı toplarken. “Ne çabuk 8 olmuş” dedi ve ayağa kalktı. Mutfaktan sesler geliyordu. “Ben bir elimi yüzümü yıkayayım sende çantanı hazırla yolda yeriz bir şeyler.” dedi ve odadan çıktı. Dün Umut Ali’nin masanın üzerine bıraktığı çantayı alıp aldığımız kıyafetleri koydum. Kaç gün kalacağımızı bilmediğim için ne fazla aldım ne de az. Çantamı ayarlarken Ali’de gelip kendi çantasını hazırladı.
Kapı çaldığında kapıyı açmak için odadan çıkarken Hacer teyzeyle karşılaştım. “Günaydın Hacer teyze” dedim fakat duymamazlıktan gelerek oturma odasına geçti. Zile tekrar bastıkları için ilerleyip kapıyı açtım. “Günaydın kız. Uyandı mı paşamız” dedi Hakan ve içeri girdi. “Günaydın. Uyandı odada” dedim ve ceketini alarak astım. Ardından Bahar geldi ve "Günaydın" diyerek sarıldı. Ayrıldığımızda “Nasılsın?” dedi tebessüm ederek. “İyiyim sen nasılsın?” dedim gülümsemesine karşılık vererek. Sohbet ederek oturma odasına girdik. Hacer teyzeye de "Günaydın"dedi. Hacer teyze gülümseyerek “Günaydın kızım hoşgeldin” dedi. Moralim bozulmuştu. Beni önemsememişti resmen. Umut Ali ve Hakan bir şey konuşarak odaya girdiler. Umut Ali Bahar’a ‘Günaydın’ dedi ve bana baktı. Moralimin bozuk olduğunu anlamış olacakki kaşlarını çatarak ‘Ne oldu?’ der gibi kafasını salladı. Zorla gülümseyip “bir şey yok” dedim. “Hazırsanız çıkalım” dedi Hakan. Hepimiz ayağa kalkıp kapıya doğru ilerledik. Umut Ali de çantaları alıp geldi. Dışarıya çıktığımızda Umut Ali Hacer teyzenin elini öpüp alnına koydu “Kendine dikkat et bir şey olursa hemen ara” dedi ve geri çekildi. Bende ilerleyip elini öpmek için uzandığım sırada “Sizde dikkat edin sağ salim gidip gelin” dedi ve diğer tarafa baktı. Öylece kalakalmıştım. Gözlerim dolmaya başlamıştı. Ne yapmıştım da böyle davranıyordu bana. “Umut sazı aldın mı?” diye sordu Hakan. “Aldım arabada sen gitarı aldın mı?” dedi Umut Ali “Aldım aldım. Her şey tamamsa hadi binin arabaya” dedi ve arabaya ilerledi. Bizde arabaya binip peş peşe yola koyulduk. “Ali?” dedim ağlamaklı sesimle. “Efendim?” dedi ve kısa bir an bana bakıp kaşlarını çattı. Cevap vermeyip kafamı cama çevirdim ve yolu izlemeye başladım. Şuan konuşursam eğer ağlayacaktım çünkü. Cevap vermem için biraz bekledi. Ben konuşmayınca kendisi konuştu. “Narin’im senin neyin var? Bir şey olmuş belli anlat bakalım.” dedi ve tekrar baktı. “Bir şey olmadı” dedim sessizce. “Tamam şimdi anlatma o zaman. Kendini ne zaman hazır hissedersen o zaman anlat” dedi ve elimi tutarak destek olduğunu belirtti. Biraz yolu izledikten sonra kendimi toparlayıp Umut’a döndüm. “Hacer teyze çok mu kızgın bana?”dedim ve ellerimle oynamaya başladım. “Sen babaanneme mi üzüldün.” dedi. “Evet. Sabah günaydın dedim yüzüme bakmadı. Bahar diyince hoşgeldin kızım diyerek karşılık verdi. Az önce elini öpecektim konuyu çevirdi. Ben ne yaptım ona” dedim gözümden akan yaşı silerek. “Bak güzelim. Babaannem şuan bizi yanlış bir şey yapıyor olarak görüyor. O da mahallenin dolduruşuna gelmiş. Umrumda da değil benim, kim ne demiş kim ne konuşmuş. Ama senin üzülmeni istemiyorum babaannemle de konuşacağım bu konuyu. Sen şimdi takma kafana ve anın tadını çıkart tamam mı?’’ dedi ve cevap almak için bana baktı. Kafamı sallayıp onu onayladım ve kendimi toparladım. Hakanlar markette durduğunda bizde arabayı park ettik ve arabadan indik. Markette alışveriş yaparken birinin bana çarpmasıyla dengemi kaybettim ve reyonlara takıldım. Bana çarpan beyefendi beni tutup ‘’İyi misin?’’ diye sordu. ‘’İyiyim biraz daha dikkatli olun lütfen’’ dedim ve o esnada kaşlarını çatmış bir vaziyette Umut Ali geldi yanıma. ‘’Bir şeyin var mı?’’ dedi ve beni kontrol etti. Olmadığını belirtmek için kafamı salladım. ‘’Daha dikkatli olun bir çocuğa da çarpıp düşürebilirdiniz. Bu kadar acele edecek bir şey yok.’’ diyerek adama çıkıştı. ‘’Özür diledim hanımefendiden görmedim dikkatim dağınıktı.’’ diye kendini savundu adam. ‘’Özür dilemen bir şey ifade etmiyor dikkat etmen gerekiyor.’’ diyerek sinirlendi. ‘’Bir şeyim yok hadi gidelim’’ dedim ve Umut Ali’nin kolundan tutup Baharların yanına gittik. yolda giderken ‘’Canın acıyor mu?’’ dedi ‘’Yok acımıyor sadece elimi çarptım bir şeyim yok.’’ dedim. ‘’Hangi elin?’’ dedi. Alışverişi yaptıktan sonra biz Bahar’la arabaların önünde bekliyorduk. ‘’Kendini nasıl hissediyorsun toparlanabildin mi birazcık.’’ dedi Bahar. ‘’Bilmiyorum. Gözlerimi kapattığım an aklıma olanlar geliyor. Tek başıma uyuyamıyorum sürekli kâbus görüyorum ama buna rağmen iyiyim.’’ dedim ve gülümsedim. Omzumu destek olurcasına tutup ‘’Sen çok güçlü birisin bunu da atlatacaksın’’ dedi ve gülümsedi. ‘’Umut yardımcı oluyordur zaten sana’’ diyerek devam etti konuşmaya. ‘’Evet çok yardımcı oluyor. O olmasa şuan çok çok kötü bir halde olabilirdim.’’ ‘’Umut çok iyi birisidir’’ dediği esnada Umut’la Hakan geldi ve arabaya poşetleri koydular. ‘’Narin bak bu varya bu’’ diyerek Umut Ali’yi gösterdi ‘’bu çok şerefsiz biliyor musun?’’ dedi ve sinir olduğunu belli etti. ‘’Olum boş yapma bin arabaya’’ dedi Umut umursamaz tavırla ve belimden tutup arabaya yönlendirdi. Arabaya bindiğimizde ‘’Neden öyle dedi’’ diye sordum. Niye durduk yere şerefsiz yapmıştı adamı. ‘’Salak salak konuşuyor işte boşver’’ ‘’Hani bizim müziğimiz böyle oturmakla muavinlik yapılmaz. Neyse öğrencen öğrencen’’ dedi. Konuyu çevirmekte çok profesyoneldi gerçekten. İzin isteyip telefonunu aldım ve ‘Sezen Aksu’dan / Vazgeçtim’ açtım. Nakarata girdiği esnada Umut Ali bana dönerek ‘’Sen sakın vazgeçme’’ dedi ve tekrar yola döndü. Nedenini bilmiyorum ama bu söylediği kalbime çok dokunmuştu. Yol boyunca şarkılar dinlemiştik. Bir yerde ben kendimi tutamayıp ağlamıştım. Umut Ali hiçbir şey demeden sadece yanımda olduğunu belirtmişti. Uzun bir yolun ardından çok güzel bir ormanlık alana girmiştik. Birkaç yere baktıktan sonra uygun olan bir yerde durduk. Arabadan inip eşyalarımızı dışarı çıkarttık. Umut Ali çadırları kurmaya başlamıştı. Hakan da semaveri yakıp yardıma gidecekti. Baharla beraber kahvaltı hazırlamaya başladık. Hakan semaveri yakıp Umut’un yanına gitti. ‘’La olum sen ne beceriksiz bir şeysin iki saattir kuramadın bir çadırı’’ diyerek Umut’a sataştı. Umut sinir olmuş bir vaziyette elindeki çadır demirini Hakan’a fırlattı ve ‘’Al seni de görelim’’ dedi ‘’Ya böbreğime saplansaydı bende burda kalp krizinden ölseydim, vicdan azabından sende ölebilirdin kardeşim’’ dedi Hakan olayı abartarak. ‘’Öyle bir şey olsaydı bir gram bile vicdan azabı çekmeden leşini hayvanlara yem ederdim. Ayrıca böbreğine saplanan demirle anca kan kaybından ölürsün kalp krizinden değil’’ dedi Umut ciddiyetle. ‘’Aşk olsun Umut kocamla böyle konuşma üzülüyor sonra’’ dedi Bahar ve Hakan’ın yanına giderek elindeki bir dilim salatalığı Hakan’a uzattı. Hakan mızmız çocuk gibi Bahar’a sırnaşıp ‘’Aşkım görüyor musun benimle nasıl konuşuyor’’ dedi. Hallerine gülüp kahvaltıyı hazırlamaya devam ettim. ‘’Şşt güzel kız’’ dedi Umut. Kafamı kaldırıp şaşkın gözlerle baktım. Bana böyle hitap etmesi çok hoşuma gidiyordu. ‘’Yorma kendini bırak ayarlarız birazdan’’ dedi ve kamp sandalyesinden birine oturdu. ‘’Bitti zaten bardaklara çay doldurulacak sadece’’ dedim ve tepsiye bardakları koydum. ‘’Bak bak bak. Çadır nasıl kurulurmuş öğren’’ dedi ve Umut’a vurdu Hakan. ‘’Bak olum rahat dur çay var elimde’’ dedi Umut. Hakanla Bahar da gelip oturdular. Umut Ali de çayları doldurup geldi ve kahvaltımıza başladık. Ben yine bir şey yememiştim. Çok yemek yiyen birisi olmadığım için canım hiçbir şey istemiyordu. ‘’Aç ağzını’’ diyerek çatalla börek uzattı Umut. Bir ısırık aldıktan sonra domates uzattı. Şuan gerçekten çok utanıyordum. Yemeyeceğimi belirtip çayımı elime alarak geriye yaslandım. ‘’Yok öyle bir şey yiyeceksin’’ dedi ve tekrar börek uzattı. İtiraz etmeme izin vermiyordu. Biraz yedikten sonra yalvarır gibi baktım gözlerine ‘’Midem ağrıdı yemesem daha’’ dedim. ‘’Doydun mu?’’ ‘’Doyduum’’ dedim sitemle. ‘’Tamam şimdilik yeter’’ dedi ve çatalında yarım bıraktığım böreği ağzına atıp yemeye başladı. Çocuğu gibi beslemişti beni. Kahvaltı esnasında Umut ve Hakan bir konu hakkında konuşurken bizde Baharla okul hakkında konuşuyorduk. ‘’Okumayı düşünüyor musun?’’ ‘’Bilmiyorum. Çalışmam lazım. Hem çalışıp hem okuyabilir miyim ki’’ ‘’Neden yapamayasın bende ders konusunda yardımcı olurum sana.’’ ‘’Gerçekten mi?’’ ‘’Evet neden olmasın. Bizim okulun orada çiçekçiye eleman arıyorlar. Çiçekten anlar mısın konuşayım mı senin için’’ ‘’Evet konuşur musun lütfen. Ne iş olursa öğrenir yaparım.’’ ‘’Tamam o zaman hem orayla görüşüyoruz hem de sınav için ders çalışmaya başlıyoruz.’’ dedi ve güldü. Sevinçle kalktım ve yanına gidip sarıldım. ‘’Teşekkür ederim’’ dedim. ‘’Rica ederim ne yaptım ki’’ dedi ve sarıldı. Gözümde biriken yaşları akmaması için çabaladım ve tekrar yerime oturdum. Umut bana bakarak göz kırptı ve tebessüm etti. Biraz daha sohbet ettikten sonra kahvaltı sofrasını toparladık ve çadırlara eşyaları yerleştirdik. İki çadır vardı. Birisine Hakan ve Bahar eşyalarını koymuştu diğerine de biz eşyalarımızı koymuştuk. Üşüdüğüm için çantamdan hırkamı alıp giydim. ‘’Umut biz odun toplamaya gidiyoruz.’’ diye bağırdı Hakan. Sandalyeye oturup kafamı gökyüzüne kaldırdım. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes çektim ciğerlerime. Yanımda kıpırtı hissedince gözlerimi açtım ve baktım. Umut elindeki bardağı uzattı. ‘’Nasılsın?’’ dedi. Bardağı alıp ‘’Bilmiyorum karmaşık hissediyorum’’ dedim. Kaşlarını çatıp baktı. ‘’Ne konu hakkında?’’ ‘’Bilmiyorum’’ dedim ve omzumu silktim. Konuşma devam etmemişti. Sessizce kuş cıvıltılarını dinledik. Bir süre sonra Bahar yanıma gelip ‘’Tuvalete gidelim mi?’’ dedi. ‘’Olur’’ diyip yerimden kalktım. ‘’Biz geliyoruz’’ dedi ortaya ve koluma girip yürümeye başladık. Tuvalete geldiğimizde Bahar içeriye girmişti. Bende kapıda bekliyordum. ‘’Aa sizde mii buradasınız?’’ diyerek yanıma geldi birisi . Bu markette bana çarpan adamdı. ‘’Yine karşılaştık. Kusura bakmayın lütfen tekrar özür dilerim. Bu arada ben Hasan.’’ dedi ve elini uzattı. Eline bakıp sonra adama tekrar baktım. ‘’Sorun değil geçti zaten’’ dedim ve o esnada Bahar geldi. ‘’Merhaba?’’ dedi sorgular tavırla. ‘’Hanımefendiye markette yanlışlıkla çarptım. Şimdi de karşılaşınca tekrar özür dilemek istedim. Ben Hasan’’ dedi. Bu sefer Bahar’a uzattı elini. ‘’Hayatım?’’ diyerek Hakan geldi ve Bahar’ın beline elini koydu. ‘’Beyefendi kim?’’ dedi ciddi bir tonla. ‘’Markette Narin’e çarpmış şimdi de burada görünce tekrar özür dilemek istemiş’’ dedi Bahar olayı anlatarak. ‘’Evet Narin hanıma markette yanlışlıkla çarpmıştım.’’ dedi ve havada kalan elini indirdi. ‘’Olay olduktan sonra markette özür dilemediniz mi?’’ dedi Hakan. Şuan çok ciddiydi. ‘’Evet orada da özür diledim.’’ diyerek açıklama yaptı Hasan. ‘’İyi orada yaptıysan bir daha burada özür dilemenin anlamı yok. Gidebilirsin.’’ dedi. Umut Ali sandalyesinde oturmuş sigara içiyordu. Yanına ilerleyip diğer sandalyeye oturdum. ‘’Moralin bozulmuş senin ne oldu?’’ dedi yönünü bana dönerek. ‘’Marketteki şu adam aşağıda tanışmaya çalışıyordu kızlarla’’ dedi Hakan ve karşımızdaki sandalyeye oturdu. Umut kaşlarını çatarak bana baktı. ‘’Narin’i tekrar görünce özür dilemek istemiş.’’ dedi Bahar ve Hakan’ın yanına oturdu. Elindeki sigarayı yere atıp ayağa kalktı Umut Ali. ‘’Nereye?’’ dedim panikle. ‘’Bir de bana özür dilesin bakalım’’ dedi ve ilerledi. ‘’Böyle mi söylenir bu Hakan. Ne tepki vereceğini biliyorsun. Gidiyor bak’’ dedi Bahar sitemle. ‘’Nasıl söyleseydim hayatım. Olayı anlattım işte’’ dedi Hakan. Yerimden kalkıp Umut’un peşinden gittim. O kadar hızlı yürüyordu ki nefes nefese kalmıştım. Onun bir adımı benim üç adımıma bedel oluyordu resmen. ‘’Ali dur nereye gidiyorsun?’’ diye seslendim. Dönüp bana baktı ‘’Sen nereye geliyorsun?’’ dedi çatık kaşlarını daha da çatarak. ‘’Adam kötü bir şey demedi ki görünce tekrar özür dilemek istemiş sadece’’ dedim ve karşısında durdum. ‘’Orada özür diledi zaten yetmemiş mi?’’ dedi sinirle. Bilmiyorum der gibi baktım. ‘’Gerçekten kötü bir şey demedi insanlık görevini yaptı sadece’’ dedim ikna etmeye çalışarak. ‘’Hem daha nerede olduğunu bile bilmiyoruz nereden bulacaksın. Bulsan da ne diyeceksin ‘Neden özür diledin’ diye mi soracaksın. Hadi geri gidelim.’’ dedim. ‘’Bak buldum işte’’ dedi ve adama doğru ilerledi. Elinden tutup kendime çektim. Bana dönüp elimize baktı. ‘’Hayır gitmiyorsun tatsızlık çıkmasın lütfen.’’ dedim. Derin nefes çekerek omzuma elini attı ve yönümü kamp alanına çevirerek yürüdü. Kamp alanına geldiğimizde ‘’Adam yaşıyor mu?’’ dedi Hakan ve güldü. Ona kötü bakış atarak ‘’Yaşıyor merak etme’’ dedim ve yerime oturdum. ‘’Ağır yaralı mı yoksa?’’ ‘’Hakan uzatmasan mı?’’ dedi Umut sabır dilercesine. ‘’Of iyi be size de soru sorulmuyor. Sende bunun yanında dura dura aynı buna benzemişsin. Sen ilk geldiğinde daha tatlı daha kibar bir şeydin bu bozmuş seni’’ ‘’Hakan!’’ dedi Umut Ali Bahar yanıma gelip ‘’Dolaşalım mı?’’ dedi. ‘’Nereyi dolaşacaksınız az önce de tuvalete gidiyorum diye gittiniz az daha biri canından olacaktı’’ dedi Hakan. ‘’Kocacım senin karnın mı aç çenen düşmüş’’ dedi Bahar. ‘’Evet acıktım sanırım. Dikkat edin’’ dedi ve Bahar’a öpücük gönderdi. ‘’Dikkat et’’ dedi Umut Ali bana bakarak. ‘’Tamam’’ dedim ve Bahar’ın yanına gittim. Çok güzel yerdi burası. Havası çok temizdi iyi gelmişti bana. ‘’Bahar sana bir şey sorabilir miyim?’’ dedim. ‘’Sor bakalım.’’ dedi koluma girerek. ‘’Yanlış anlama beni ama sadece meraktan soruyorum. Umut’un sevgilisi ya da konuştuğu birisi falan var mı? Yani ben hiç görmedim yanlış anlaşılmasın ondan sordum.’’ ‘’Bende hiç görmedim. Biz Hakanla yaklaşık 5 sene sevgili olduk 1 senedir de evliyiz. Yani nereden baksan 6 yıldır birlikteliğimiz var. Umut’u da o zamandan beridir tanıyorum ama hiç sevgilisi olduğunu görmedim. Sevgilisini bırak yanında doğru düzgün kız bile görmedim.’’ ‘’Peki iş yerinde çalışan Ebru?’’ ‘’O kadın çok yılışık. Umut’tan hoşlanıyor da Umut yüz vermiyor hiç.’’ "Umut neden bir şey demiyor bu duruma" ‘’İlk zamanlar kadına çok laf söyledi ama kadın dinlemiyor. Umut’ta önemsememeye başladı artık.’’ ‘’Hımm’’ dedim. ‘’Peki sen birinden hoşlanıyor musun? Sevdiğin falan var mı?’’ ‘’Benim mi? A yok yani şey bilmiyorum.’’ ‘’Nasıl bilmiyorsun’’ dedi imayla ‘’Bahar ben Umut Ali’den hoşlanıyor olabilir miyim?’’ dedim bir anda itiraf eder gibi. ‘’Bu sonuca nasıl ulaştın’’ dedi ve boş bir banka oturdu. Bende yanına oturarak devam ettim. ‘’Bana böyle 'güzelim, Narin'im' falan diye hitap edince çok hoşuma gidiyor, onun yanında kendimi çok güvende hissediyorum, yanımda olduğunda mutlu oluyorum. Bazı hareketlerinde böyle midemde bir şeyler oluyor.’’ ‘’Galiba sen hoşlanmıyorsun seviyorsun. Bu durumu konuştun mu hiç?’’ ‘’Hayır daha ben emin değilim ki. Hem ne diyeceğim ben senden hoşlanıyorum mu diyeceğim çocuk gibi.’’ ‘’Hoşlanmanın neresi çocukmuş. Bence o da sana karşı boş değil. Umut Ali çok düz birisidir. Korumacı yapısı vardır. Gözlemlediğim kadarıyla sana herkese davrandığından daha farklı davranıyor. Bence bir yolunu bul ve konuş.’’ ‘’Ya reddederse. Sadece seni arkadaşım olarak görüyorum derse’’ ‘’O kadar emin olma’’ dedi arkadan birisi. ----------- 🦋 --------- 🦋 --------- Bölümü nasıl buldunuz? Yorum yapan, destek olan herkese çok teşekkür ederim iyi ki varsınız💜 Taslaklarım bitti o yüzden yeni yazarak atıyorum bölümler biraz geç gelebilir şimdiden kusura bakmayın. Hakan YILMAZ - 28 yaşında Bahar YILMAZ - 26 yaşında Murat KALENDER - 29 yaşında Hacer Teyze - 65 yaşında
|
0% |