Yeni Üyelik
13.
Bölüm

13. Bölüm - Nişan

@galaksikadin

Umut Ali’yle beraber arabaya bindiğimizde Hakanların olduğu yere doğru gittik.

Güzel bir kafenin önüne geldiğimizde arabayı park edip kafeye girdik.

Oturdukları masaya ilerlediğimizde Hakan ayağa kalkıp selam verdi. Baharla da sarıldıktan sonra yanlarına oturduk. Garson yanımıza gelip çaylarımızı bıraktı.

‘’Nasılsın kardeşim?’’ dedi Hakan sohbet açarak.

‘’İyi diyelim iyi olalım işte, siz nasılsınız?’’

‘’Bizde bildiğin gibi işte kayınbabamlar bizde.’’

‘’Neden gelmişler bir sorun yok dimi?’’

‘’Yok ya öyle birkaç gün kalıp gideceklermiş. Neyse siz şimdi boş verin onları da anlatın bakalım’’

‘’Gidiyoruz işte. Taşınıyoruz İstanbul’a.’’

‘’Bir anda nereden çıktı İstanbul’’ dedi Bahar konuya dahil olarak.

Ben sohbete katılmayıp sadece dinliyordum. Çay bardağımla oynuyordum.

‘’En doğrusu bu Bahar. Narin için de benim içinde.’’

‘’Tek başınıza ne yapacaksınız orada’’ dedi Hakan. ‘’Sen işe gidince kız tek mi kalacak bilmediği şehirde’’

‘’Bende girerim işe’’ dedim

‘’Yani tabi en doğrusunu siz bilirsiniz. Uzaklaşmak iyi gelir diyorsanız biz her zaman destekçiniziz.’’ dedi Bahar tebessüm ederek.

‘’Teşekkür ederiz’’ dedim gülümseyerek. 1 saate yakın sohbet ettikten sonra Umut Ali’nin telefonu çaldı. Masadan Hakanla beraber kalkarak kapıya çıktılar.

‘’Her zaman destekçinim benim kız kardeşim oldun. Ne zaman ihtiyacın olursa çekinmeden ara’’ dedi Bahar.

‘’Benim bir kardeşim yok ama sende bana kardeş oldun teşekkür ederim.’’ dedim.

‘’Narin sana bir şey soracağım’’ dedi biraz çekingen tavırla.

‘’Dinliyorum’’ dedim tebessüm ederek.

‘’Gördüğümüz kadarıyla Umutla aranız baya iyi’’ diyerek konuya girdi. ‘’Tabii bize düşmez bu ama biliyorum Hacer teyze pek sıcak bakmıyor bu konuya. Daha doğrusu sizin böyle adı konmadan beraber gezmenize karşı. Biz Hakanla sevgiliyken çok laf etmişti bize. Annemlerle konuşup nişan istemediğimiz halde nişan yaptırmıştı. Siz şimdi bir de İstanbul’a gideceksiniz daha çok karşı çıkacak ve sana tepki koyacak. En azından bir söz falan mı taksak kendi aramızda ne dersin?’’ dedi ve beklentiyle yüzüme baktı.

Çok farklı yerden vurmuştu beni. Hiç düşünmediğim bir şey söylemişti.

‘’Yani bilmiyorum bu duruma Umut ne der. Ben hiç bunları düşünmemiştim.’’ dedim mahcupça.

‘’Seviyorsunuz birbirinizi bakışlarınızdan anlaşılıyor.’’

‘’Babası hastanedeyken doğru olmaz ki’’ dedim. Babası hastanede yatıyordu ve biz söz takıp eğlence mi yapacaktık.

‘’Veysel amcayla telefonda konuştuk. Kızımın mutluluğunu göremedim, ölmeden önce oğlumun mürüvvetini görmek istiyorum dedi. Eğer olur derseniz hastaneden birkaç saatliğine takipli bir şekilde eve getirilecek.’’

‘’Umut ne der bu duruma onunla da konuşmam lazım’’

‘’Onu Hakan hallediyor. Sen ne diyorsun?’’ dedi.

Ne diyeceğimi bilmiyordum ki. Ben evet desem Umut Ali istemezse o zaman ne olacaktı.

Hakan ve Umut Ali dışarıdan içeriye girdiklerinde heyecanlanmıştım.

Hakan gülerek yanımıza oturdu. Umut Ali tepkisiz bir şekilde bana bakıyordu.

‘’Eveet’’ dedi Hakan ve ellerini birbirine sürttü. ‘’Narin Hanım eğer yarın akşam müsaitseniz sizi yakışıklı, sempatik, cesur, heybetli..’’
‘’Hakan uzatma’’ dedi Umut bölerek

‘’Neyse. Yarın seni oğlumuz Umut Ali’ye istemeye geliyoruz.’’ dedi pat diye.

Şaşkınlıktan gözlerim açılmıştı. Kimden isteyeceklerdi ki. Ne annem vardı ne de babam. Ne de bir evim. Nereye geleceklerdi?

Benim için önemli olan bir günde yalnızdım kimsem yoktu. Gözlerim dolduğunda Bahar elimi tutup ‘’Bugün bizde kalıyorsun. Kız tarafı olarak hazırlıklara başlıyoruz. Yarın siz de bize geliyorsunuz’’ dedi

‘’Evet biz kız tarafıyız’’ dedi Hakan.

‘’Sen erkek tarafısın kocacım. Sende yarın geleceksin eve, bugün Umutla kalacaksın’’

‘’Ama olmaaz’’ dedi dramatik bir sesle.

Umut Hakan’ın ensesine vurup ‘’Dramatikleşme bir günlük ayrı kal karından ölmezsin’’ dedi.

‘’Senden ayrı geçen bir gün bile bir ömür gibi geliyor bana’’ dedi Bahar’a elini uzatarak. ‘’Yapma bunu bana karıcım beni bu yamyamla tek bırakma’’ dedi.

Şapşaldı bu çocuk. Haline gülümseyip Umut Ali’ye baktım. Bana bakıp tebessüm etti.

‘’Hadi bakalım daha çok işimiz var’’ dedi Bahar ve ayağa kalktı. ‘’Yarın çiçeğinle çikolatanla gel ve kızı iste’’ dedi ve kolumdan tutup kapıya yönlendirdi.

Şaşkın bir şekilde Bahar’ın kolumdan çekiştirmesiyle dışarı çıktım. Bahar’ın peşinden gidip arabaya bindim. Arabayı Bahar kullanıyordu. ‘’Alışverişe gidiyoruuuuzz’’ dedi sevinerek.

Haline gülüp kemerimi taktım.

Merkezde bulunan AVM’ye geldiğimizde bir mağazaya girdik. Burada Bahar’ın ısrarları sonucunda birkaç elbise denedim. Fakat hepsine bir bahane bularak olmadığını söyledi ve diğer mağazaya girdi.

Saatlerdir mağazayı dolanıyorduk, neredeyse bütün kıyafetleri denemiştim. ‘’Bahar ben çok yoruldum’’ dedim bezgin bir şekilde.

Tabiri caizse ayaklarıma kara sular inmişti.

‘’Son şansımız. Burada da bulamazsak diğer mağazaya gideceğiz’’ dedi ve kolumdan çekip mağazaya soktu. Bu mağazada da Bahar’ın getirdiği kıyafetleri denedim fakat hiçbiri olmadı.

Tam mağazadan çıkacakken gözüme bir elbise çarptı. Görevliden elbiseyi isteyip denedim. Kabinden çıktığımda Bahar beğendiğini belli eden sesler çıkarttı.

Elbise biraz kısaydı ama çok hoşuma gitmişti.

Ellerini çırparak ‘’İşte bu alıyoruz’’ dedi Bahar.

Üzerimi değiştirdiğimde telefonuma gelen bildirime baktım.

Umut Ali: Kartı istediğin kadar kullanabilirsin.

Hacer teyzenin evine ilk geldiğim zamanlarda vermişti kartı. Telefonumun arkasında duruyordu. Kullanmaya çekiniyordum fakat işe girince ödeyecektim hepsini.

Siz: Teşekkür ederim

Yazdım ve telefonu cebime koyup elbiseyi de alarak kabinden çıktım.

‘’Ayakkabı almamız lazım ona da şuraya bakalım’’ dedi Bahar. Benden daha çok heyecanlıydı.

‘’Ben çok yoruldum’’ dedim kasaya ilerlerken. Ödemesini yaptıktan sonra ayakkabıcıya girdik.

Gözüme ilk çarpan ayakkabıyı alıp denedim. Bahar da beğenmişti bunu. Çok zarif duruyordu. Abartmak istememiştim.

O kadar hızlı gerçekleşmişti ki her şey kendimi bir anda alışveriş yaparken bulmuştum. Birbirimize sevdiğimizi daha yeni söylemiştik şimdi sözleniyorduk.

Akşama kadar Baharla alışveriş yapmıştık. Kendisine yeşil sade bir elbise almıştı. Bende eve gitmeyeceğim için rahat bir şeyler ve günlük giymem için pantolon almıştım.

O kadar çok yorulmuştum ki düşüp bayılacaktım neredeyse.

‘’Yemek yiyip öyle gidelim’’ dedi Bahar ve sakin bir mekan seçip oturdu. Menüye bakıp yiyecek bir şeyler sipariş verirken Baharla sohbet ettik.

Annesi ve babası emekli olduğu için arada kızlarının yanlarına geliyorlarmış. Tek çocukmuş.

Hakan ise yetimhanede büyümüş. Yaşı geldiğinde yetimhaneden ayrıldığında Hacer teyze sahip çıkmış.

Umut Ali de babaannesinin yanına taşınınca Hakanla beraber büyümüşler. Baharla da lise döneminde tanışmışlar.

İşimiz tamamen bittiğinde Baharların evine gitmek için yola çıktık.

Eve girdiğimizde oturma odasına ilerledim. Babası televizyon izliyor, annesi de örgü örüyordu.

‘’Biz geldik’’ dedi Bahar sevecen bir sesle.

‘’Hoş geldin kızım. Hanım kızımız kim?’’ dedi annesi ayağa kalkarak.

‘’Anne bu Narin bahsetmiştim size’’

‘’Maşallah ne kadar güzelmişsin. Bende Ayfer’’ dedi ve sarıldı. Çok sıcak kanlı birisiydi.

Sarılmasına karşılık verip elini öptüm. ‘’Bende memnun oldum Ayfer teyze’’ dedim gülümseyerek. ‘’Bende Osman. Hoş geldin kızım’’ dedi Bahar’ın babası ayağa kalkarak.

Elini öpüp alnıma koydum ‘’Hoşbuldum’’ dedim
‘’Narin sen duş al. Bende sana misafir odasını hazırlayayım.’’ diyerek odadan çıktı Bahar.

Banyoya girip duş aldım.Eşofmanlarımı giyip banyodan çıkıp oturma odasına geçtim.

‘’Sonunda bizim oğlanın gönlünü çalan birisini bulduk’’ dedi Ayfer teyze ve güldü. Utanarak ellerimle oynamaya başladım.

Telefonuma gelen bildirimle dikkatimi telefona verdim. Umut Ali mesaj atmıştı.

Umut Ali: Güzelim. Uyudun mu?
Siz: Hayır, uyumadım.

Telefonum çalmaya başladığında müsaade isteyip mutfağa geçtim ve telefonu açtım.

‘’Ne yapıyorsun?’’ dedi. Sesini özlemiştim.

‘’Ayfer teyze ve Osman amcayla oturuyorduk. Sen ne yapıyorsun?’’

‘’Hastanedeyiz biz de.’’

‘’Bir sıkıntı yok dimi’’

‘’Yok doktorlardan izin almaya çalışıyoruz’’

‘’Sesin yorgun geliyor’’

‘’Biraz yoğun geçti. İş yerine falan gittim İstanbul’a sevk almak için. Avukatla da görüştüm’’

‘’Ne dedi peki avukat’’

‘’Murat şerefsizi 15 yıl ceza almış.’’

İyi miydi kötü müydü bilmiyordum. Beni taciz etmişti aldığı ceza sadece 15 yıl hapis miydi? Gözlerimden yaşlar akmaya başladı.

‘’Narin’im ağlama’’ dediğinde cümlesini kesip ‘’Kapatalım mı konuyu’’ dedim.

‘’Aldın mı giyeceğin kıyafeti’’ dedi konuyu çevirerek.

‘’Aldım. Eve geleli çok olmadı zaten. Bütün AVM’yi dolaştık’’

‘’Beğendin dimi’’

‘’Evet’’

‘’Narin neredesin kız’’ diye bağırarak mutfağa girdi Bahar.

‘’Işığı açsaydın bari karanlıkta neden duruyorsun. Odanı hazırladım haberin olsun’’ dedi ve tebessüm edip mutfaktan tekrar çıktı.

‘’Dinlen hadi sen’’ dedi Umut telefondan.

‘’Sen eve ne zaman geçeceksin?’’ dedim. Endişelenmiştim onun için.

‘’Bilmiyorum. Sen güzelce uyu, dinlen. Yarın yorucu bir gün olacak’’

‘’Sende dinlen lütfen sesin çok yorgun geliyor.’’

‘’Seviyorum seni. İyi uykular güzelim’’

‘’Bende seni seviyorum. Dikkat et kendine.’’ dedim ve telefonu kapattım.

Umut Ali’nin sesini duymak iyi gelmişti.

Misafir odasına gidip yatağa yattım.
Gözlerimi kapattığımda etraf çok sessizdi. Bir süre uyuyamayıp en sonunda bilincim uykuya teslim olmuştu.

Naarriinnn.
Naaarrriiiinn.

Birisinin fısıltılı sesi geliyordu. Ürkütücü fakat tanıdık bir sesti.
Sen benimsiin. Nereye gidersen git benim olacaksın.
Bir el yavaşça bana uzanıyordu. Geri geri gidiyordum. Uzanan elden uzaklaşmak için koşmaya başladım.
Bu sefer her yerden uzanan eller. Bana dokunmaya çalışıyorlardı.
Uzaktan bir yerden ‘Narin’ fısıltıları vardı.
Önümde bir uçurum vardı ve arkamdan uzanan bir sürü eller. Hiç düşünmeden koşup uçurumdan atladığımda sıçrayarak uyandım.

Çok terlemiştim ve titriyordum. Kabus görmüştüm yine. Baş ucumda duran sudan biraz içtim ve ayağa kalkıp camı açtım. Temiz hava iyi gelebilirdi.

Telefonumu alıp saate baktığımda saat gece 4 olmuştu. Umut Ali ne yapmıştı acaba. Keşke şuan yanımda olsaydı da korkumu uzaklaştırsaydı.

Mesaj bölümüne girip mesaj attım.

Siz: Ali

Hemen çevrimiçi olup cevap verdi.

Umut Ali: Narin’im bir şey mi oldu?
Siz: Hayır.
Umut Ali: Neden uyanıksın bu saatte?
Siz: Kabus gördüm.

Çevrimdışı oldu ve eş zamanlı olarak telefonum çaldı.

‘’Ali’’

‘’Güzelim’’

‘’Gittin mi eve?’’

‘’Yok. Hastanenin bahçesinde oturuyordum.’’ dedi ve derin bir nefes çekti. Sigara içiyordu sanırım.

‘’Veysel bey nasıl? İzin alabildiniz mi?’’

‘’Sabaha göre daha iyi. Evet hemşire eşliğinde 2 saat izin verdiler. Bir tanıdık sayesinde izin alabildik.’’

‘’Anladım canım’’

‘’Narin’’

‘’Efendim?’’

‘’Seni arayınca aşağı insene’’

‘’Buraya mı geleceksin?’’ dedim şaşırarak.

‘’5 dakika yüzünü göreyim. Ordan da eve geçerim’’ dedi ve arabaya binip çalıştırdı.

‘’Tamam’’ dedim ve telefonu kapattım.

Yarım saatin ardından mesaj sesi geldi.

Umut Ali: Aşağıdayım. Üstünü kalın giy.

Kapıya inecektim alt tarafı bu yüzden montumla uğraşmak istemedim.

Anahtarı alıp yavaşça kapıyı açarak dışarı çıktım. Aşağı kata indiğimde kapıda arabayla bekliyordu.

Arabaya bindiğimde kaşlarını çatarak bana bakıyordu.

‘’Üstüne neden bir şey almadın soğuk hava’’ dedi ve kaloriferi daha çok açtı.

Sorusuna cevap vermeyip ‘’Nasılsın?’’ dedim. Elini saçlarıma götürüp oynadı.

‘’Kızgınım. Saçlarını da kurutmamışsın hasta olacaksın’’ dedi kaşlarını daha çok çattı.

‘’Kaşlarını çatmak için mi geldin’’ dedim üzülerek. Zaten zamanımız yoktu bir de kaşlarını çatmıştı.

‘’Hastalanmanı istemiyorum’’ dedi elimi tutarak.

‘’Bugün ne oldu bir anda. Her şey o kadar üst üste geldi ki hangi duyguyu yaşayacağımı şaşırdım’’ dedim

‘’Evet hepsi üst üste geldi’’ dedi yorgun sesiyle. ‘’Özledim ben seni’’ dedi elimi öperek.

Kızarmaya başlamıştım. ‘’Ayfer teyzeler bir şey demedi dimi sana’’ dedi

‘’Yok hatta çok sevdiler beni’’

‘’İyi insanlardır. Çok sıcak kanlılar. Zarar gelmez onlardan’’ dedi ve elimle oynamaya başladı.

İkimizde susmuştuk. Konuşacak bir şey kalmamış gibiydi.

Umut Ali gözlerime bakıp biraz yaklaştı. Kafasını eğip yanağıma tüy kadar hafif öpücük kondurdu ‘’Hadi eve çık artık dinlen’’

Öpücüğünün etkisiyle dona kalmıştım. Kendimi toparlamaya çalışarak Umut’a döndüm. ‘’İyi geceler’’ dedim

‘’İyi geceler güzelim’’

Kapıyı açıp aşağıya indim. ‘’Odaya geçince mesaj at’’ dedi.

‘’Tamam’’ dedim ve kapıyı kapatıp binaya ilerledim. Asansörle kata çıktığımda evin kapısını açıp içeri girdim. Kapıyı kapatıp kilitledim.

Odama sessizce girdiğimde camdan dışarıya baktım. Kapıda bekliyordu hala. Telefonumu alıp mesaj attım.

Siz: Odadayım.
Umut Ali: Tamam

Yazdı ve arabayı çalıştırıp ilerledi. Yatağa yatıp Umut Ali’yi düşünerek uyuyakaldım.

Sabah uyandığımda üzerimi değiştirip yatağımı toparladım. Odadan çıkıp lavaboya gittim ve işlerimi hallettim.

Mutfaktan güzel kokular geliyordu. Mutfağa ilerleyip baktığımda Bahar ve Ayfer teyze kahvaltı hazırlıyordu.

Bu görüntü yüreğime çok dokunmuştu. Annemin yokluğunu bugün daha fazla hissediyordum.

Kapı çaldığında kapıyı açtım. Osman amca ekmek alıp gelmişti.
‘’Günaydın kızım’’ dedi tebessüm ederek.

‘’Günaydın Osman amca’’

Ayfer teyze kapıya gelip ‘’Uyandın mı kızım. Hadi sofra hazır gelin’’ dedi ve tekrar mutfağa gitti.

Osman amcayla beraber kahvaltı sofrasına oturduk.

‘’Keşke beni de uyandırsaydınız’’ dedim.

‘’Senin bugün özel günün dinlen istedik’’ dedi Ayfer teyze.

‘’Narin kuaförden randevu aldım’’ dedi Bahar.

‘’Hiç gerek yoktu evde hazırlanırdık. Zaten abartılı bir şey yapmayacağım.’’

‘’Olur mu öyle şey kızım uğraşma sen’’ dedi Ayfer teyze.

‘’Olur olur. Hafif makyaj yapacağım, saçımı da topuz yapacağım. Bir de onun için masrafa girmeyelim.’’

‘’Masrafı düşünme sen git ve güzelce yaptır’’ dedi Osman amca.

‘’Abartılı olsun istemiyorum Bahar da yardım eder evde yaparız. Zaman kaybı zaten.’’ dedim.

Kararlılığım sonucunda kabul ettiler ve kahvaltımızı yaptık.

Ayfer teyze de Osman amca da çok tatlı insanlardı. İkisini de çok sevmiştim. Hatta bir ara Hacer teyzeye çok kızmışlardı.

Kahvaltımız bittikten sonra organizasyon şirketi gelip eve dekorasyon kurmaya başladılar.

Ne ara bu kadar hazırlık yapmışlardı bilmiyordum.

Baharla beraber hazırlanmaya başladığımızda Umut Ali arıyordu. Telefonu açıp ‘’Efendim?’’ dedim

‘’Günaydın. Napıyorsun?’’

‘’Günaydın. Hazırlanıyorum sen?’’

‘’Güzel. Bende hazırlanıyorum. Bir sıkıntı yok dimi’’

‘’Her şey yolunda’’

‘’Tamam’’

‘’Tamam. Kapatıyorum’’

‘’Tamam’’ dedi

Telefonu kapatıp saçımı yapmaya başladım. Dağınık topuz yaptıktan sonra makyajımı da yaptım. Bahar da saçlarına maşa yapmıştı.

Hazır olduğumda aynanın karşısına geçip kendime baktım. İnanamıyordum hala. Ben evleniyordum. Bahar yanıma gelip ‘’Çok yakıştı’’ dedi ve gülümsedi.

Tebessüm ederek teşekkür ettim.

‘’Hadi gel içeriye bakalım’’ dedi ve beni oturma odasına yönlendirdi.

Çok güzel olmuştu. Organizasyonun üzerinde N&A yazıyordu. Herkes ona Umut diyordu ama o Ali isminin baş harfini yazdırmıştı.

Ayfer teyze yanıma gelip dua okudu.

Akşam olduğunda heyecandan yerimde duramıyordum.

Zil çaldığında kalbim o kadar hızlı atmaya başlamıştı ki sesini duyabiliyordum. Heyecanımı belli etmemeye çalışarak kapıya ilerledim.

Kapıyı açmak için ben önde duruyordum. Benim yanımda Bahar, Ayfer teyze, Osman amca olarak sıralanmıştık. Ellerim titreyerek kapıyı açtım.

Hacer teyze ve Veysel bey içeriye girdiler. İkisinin de ellerini öpüp ‘’Hoşgeldiniz’’ dedim.

Veysel bey pek iyi görünmüyordu ama yine de gülümseyerek karşılık verdi. Hacer teyze hala soğuk davranıyordu.

Arkalarından Hakan girdi ve elindeki çikolatayı bana verip Bahar’a elindeki bir buket papatyayı vererek diğerini de Ayfer teyzeye verip elini öptü.

En son Umut Ali girdiğinde siyah takım giyip beyaz gömlek giymişti.

Çok yakışıklı görünüyordu. Beni baştan aşağı süzüp, elinde tuttuğu lale buketini uzattı ve ‘’Kuğu gibi olmuşsun’’ dedi

Yanaklarım kızarmıştı. Utanarak gülümsedim ve çiçeği aldım.

Baharla sarılıp, Osman amca ve Ayfer teyzenin elini öperek içeri geçti.

Herkes oturma odasına gittiğinde çikolatayı mutfağa bırakıp çiçeğimle oturma odasına geçtim. Umut Ali’nin yanındaki sandalyeye oturduğumda ortam çok gergindi.

Osman amca konu açıp sohbet etmeye başladı.

Umut Ali gözünü benden ayırmıyordu. Bahar kolumu dürtüp beni kaldırdı ve mutfağa götürdü.

Kahve için malzemeleri hazırladığımız sırada Hakan yanımıza geldi.

‘’Bol bol tuz at’’ dedi ve tuzluğu eline aldı.

‘’Hayır tuz atmayacağım’’ dedim itiraz ederek.

‘’Ne demek tuz atmayacağım. Atacaksın. Tuzsuz kahve mi olur’’

‘’Olur tabi neden olmasın’’

‘’Yok öyle bir şey atacaksın’’

‘’Atmayacağım. Bal koyacağım dedim.’’

‘’Bal ne be. Kız istemede tuzlu kahve içirilir.’’ dedi inatla.

‘’Umut bunun kahvesine yarım çay bardağı tuz atmıştı. Öcünü almak istiyor’’ dedi Bahar gülerek.

‘’Sadece kahveme mi yanında getirdikleri suya da atmış şerefsiz’’ dedi Hakan sinirlenmiş gibi yaparak.

Gülümseyerek ‘’O sizin aranızdaki bir mesele. Ben yoktum’’ dedim.

‘’Suyuna katalım o zaman’’

‘’Hayır tuz katmak istemiyorum ben’’

‘’Katalım katalım’’

‘’Hakaan’’ dedim uyarır tonda.

‘’Sende hiçbir şeyi kabul etmiyorsun çok sıkıcısın’’ dedi oflayarak.

Kahvemi hazırlayıp içerisine bal koydum. Tepsiyi elime alıp gidecekken Hakan bir anda gelip kahvenin içerisine yemek kaşığıyla tuzu döktü.

‘’Hakan ne yaptın?’’ dedim sinirlenerek.

Hem bal hem tuz olmuştu.

Hakan gülerek ‘’Son dokunuşları yaptım hadi canım hadi’’ dedi ve beni kolumdan ittirerek odaya soktu.

Umut Ali’ye kahveyi uzattığımda ‘’Çok güzel olmuşsun’’ dedi ve kahveyi aldı.

Bahar da diğerlerine kahve dağıtıyordu. Umut Ali’nin yanına oturup kahveyi içmesi için bekledim.

Kahvesinden bir yudum alıp hiç tepki vermeden konuya odaklandı.

‘’Sebebi ziyaretimiz belli. Allah’ın emri peygamberin kavli ile kızınız Narin’i, oğlumuz Umut Ali’ye istiyoruz.’’ dedi Veysel bey. Biraz zor konuşuyordu. Gözlerindeki minnet ve mutluluk çok belli oluyordu.

Umut Ali sanki normal kahve vermişim gibi düz bir ifadeyle kahvesini içmişti. Kahvesi bittikten sonra suyunu içti ve eğilerek ‘’Ellerine sağlık’’ dedi.

Kahvenin içinde hem bal hem de tuz vardı ve Umut Ali de mimik oynamamıştı.

‘’Gençler birbirini görmüş, sevmiş. Bize de gençlere destek olmak düşer. Verdim gitti’’
Beni Osman amcadan istemişlerdi. Biz söylemeden kendisi ‘Benden isteyecekler’ demişti. Herkes alkışlayarak ayağa kalktı.

Osman amca yüzükleri alıp birini Umut’un parmağına, birisini de benim parmağıma taktı.

‘’Bu yüzükler evlilik hayatınız boyunca sürecek olan güven ve sadakatin bir sembolüdür. Bu kurdelenin kesilmesiyle birlikte, sevginiz büyümeye devam etsin ve sizlere mutluluk getirsin. Herkes için hayırlı ve uğurlu olsun.’’ diyerek kurdeleyi kesti.

Herkes tekrar alkışlamaya başladı.

Umut Ali bana dönere cebinden yüzük kutusu çıkartıp içerisinden tektaş yüzüğü aldı. Parmağıma takıp elimin üzerini öptükten sonra alnımı öptü.

Sırayla büyüklerin elini öptükten sonra oturup sohbet ettik. Zaman çok çabuk geçmişti. Veysel beyin hastaneye gitmesi gerekiyordu. Bu yüzden nişanı erken bitirmiştik. Ortam da gergindi zaten.

Umut Ali’yle beraber Hacer teyzeyi ve Veysel beyi hastaneye bırakıp geldikten sonra dışarı çıkacaktık.

Herkes vedalaştıktan sonra aşağı indik. Arabaya bindiğimizde kimse konuşmuyordu.

Hastanenin önünde durduğumuzda arabadan inip Hacer teyzenin ve Veysel beyin elini öptüm.

“Hayırlı olsun kızım. Allah tamamına erdirsin.” dedi Veysel bey elini omzuma koyarak.
“Teşekkür ederim Veysel bey” dedim ve tebessüm ettim.

Hacer teyze geldiğinden beri konuşmuyordu benimle.

Veysel Bey, Hacer teyzeden destek alarak hastaneye yürümeye başladı. Umut Ali yanıma gelip “Yavrum sen arabaya bin, ben yukarı kadar çıkartıp geleyim” dedi ve binmem için kapıyı açtı. Dediğini yaparak arabaya bindim. Kapımı kapatıp Veysel beye yardım etmeye gitti.

Hayatım nereye gidiyordu. Kaderin benim için planı neydi bilmiyordum ama Umut Ali’yle beraber olarak doğru bir karar vermiştim.

İstanbul’a gittiğimizde bizi bambaşka bir hayat bekliyor olacaktı. İyi kötü alıştığım bir hayatım vardı ama şimdi hepsini silecek yerine yenisini koyacaktım.

Parmağımdaki yüzüğe bakıp oynamaya başladım.
Kapının açılmasıyla kafamı çevirdim.

Umut Ali arabaya binip çalıştırmıştı. Yol boyunca doğru düzgün konuşmamamıştık.

Kırmızı ışıkta durduğumuzda Umut eğilerek “Çok güzelsin” dedi hayranlıkla. Gülümseyip kafamı koluna yasladım. Saçlarımdan koklayarak öptü ve yola devam etti.

Bir saatlik yolun ardından türkü bara gelmiştik. “Burası benim çalıştığım yer” dedi Umut ve arabayı park etti. Kafamı kaldırıp etrafı incelemeye başladım.

Yeşillikti çevresi. Işıklandırmaları çok iç açıcı duruyordu. Hakanların arabasının olduğu yere arabayı park edip aşağı indik. Elbise kısa olduğu için sürekli aşağı çekiştiriyordum.

Umut Ali yanıma gelip arka kapıdan montumuzu aldı ve benimkisini bana uzattı. Giydikten sonra koluna girerek kapıya ilerledim.

Umut Ali’yi gören çalışanlar selam vermeye başladı.

Hakanların oturduğu masaya ilerlediğimizde yanlarına oturduk.

“Hoşgeldin Umut abi ne içersiniz ” dedi genç bir garson.

“Hoşbulduk Ozan. Her zamankinden getir dördümüze.” dedi ve gömleğinin ilk 2 düğmesini açıp kollarını katları.

İçim eriyor bu adama. Her yaptığı hareket bende büyük etki bırakıyordu.

Umut Ali ve Hakan’ın ortasında Baharla yan yana oturuyorduk. Umut tek kolunu belime sarmış öyle oturuyordu.

Garson rakı getirdiğinde Hakan şişeyi alıp doldurmaya başladı.

Herkes kadehlerini eline alıp tokuşturdu. İlk yudumu aldığımda acı bir tat boğazımı yakmıştı.

Sohbetler eşliğinde güzel vakit geçirirken sahneye Hakan davet edildi.
“Geldiğiniz için hepinize tekrar teşekkür ederiz. Aramızda çok sevdiğiniz birisi var. Aslında bir değil 2 kişi var ama birisini sona saklıyoruz. Alkışlarınızla Hakan Yılmaz”

Tüm salondan alkış ve ıslık nidaları yükselirken Hakan masadan kalkıp sahneye gitti.

Tabureye oturduğunda gitarı eline aldı. “Öncelikle hepinize teşekkür ederim” dediği anda tekrar alkışlanmaya başladı. Alkışları kibarca kabul ederek sözlerine devam etti. “Bugün dostumun mutluluğuna adım attığı gün. Seninle çok anımız var. Bana aile oldun bende yerin hep başka. Abim, kardeşim, babam oldun. Benim neyim eksikse onu doldurup hissettirmemeye çalıştın sana teşekkür ederim. Mutluluğun daim olsun kardeşim. Aramıza hoşgeldin Narin” dediği an salondan tekrar alkış ve ıslık sesleri yükseldi.

Umut Ali minnetle Hakan’a bakıyordu. Başıyla ‘eyvallah’ der gibi kafasını salladı.

Hakan gitarı çalmaya başladığında Cem Adrian’dan - Sen Benim Şarkılarımsın parçasını çalmaya başladı.

Belki bir şarkının her sesinde
Belki bir sahil meyhanesinde
Belki de içtiğim sigaranın dumanısın

Umut ayağa kalkıp elini bana uzattı. “Prensesim. Bu dansı bana lütfeder misin?” dedi ve bekledi.

Elimi uzatıp elini tuttum. Hafifçe kendine çekerek sahnenin ortasına götürdü. Ellerimi boynuna doladığımda belimden sıkıca sarıldı. Yavaş yavaş sallanmaya başladık.

Bir yıldız gökte kayıp giderken
Islak bir yolda yalnız yürürken
Bambaşka bir şeyi düşünürken aklımdasın

Geçmiş değil bugün gibi
Yaşıyorum hala seni
Sen hep benim yanımdasın

Gündüzümde gecemdesin
Çalınmasın söylenmesin
Sen benim şarkılarımsın

Kafamı göğsüne yaslamış gözlerimi kapatmıştım. “Çok güzel olduğunu söylemiş miydim?” dedi kulağıma eğilerek. Kafamı kaldırıp mayhoş bir şekilde yüzüne baktım

“Duymayı seviyorum”

“Bende seni seviyorum” dedi gözlerime bakarak. Yutkunup kafamı tekrar göğsüne koydum.

Sanki hiç gitmemiş hep var gibi
Bir sırrı herkesten saklar gibi
Sessizce sokulup ağlar gibi yanımdasın

Beni birşeylerden aklar gibi
Koparmadan çiçek koklar gibi
Hiç bozulmamış yasaklar gibi aklımdasın

Geçmiş değil bugün gibi
Yaşıyorum hala seni
Sen hep benim yanımdasın

Gündüzümde gecemdesin
Çalınmasın söylenmesin
Sen benim şarkılarımsın

Elimden tutup kendi etrafımda çevirdikten sonra kolunda geriye doğru yatırdı. Bir eli bacağımda elbisem açılmasın diye tutarken kafamı geriye doğru attım. Herkes alkışlamaya başladığında yerimize geçtik. Hakanda gelip yerine oturdu.

Kadehlerimizi bir kez daha doldurduğumuzda sahneden anons geldi.

“Öncelikle kendisine mutluluklar diliyorum ve kendisini sahneye çağırıyorum. Çoşkulu bir alkış rica ediyorum sizden. Karşınızda Umut Kara” dedi solist kadın bağırarak.

Alkışlar eşliğinde sahneye çıkan Umut başıyla herkese selam verdi ve tabureye oturdu.

Bağlamasını eline aldığında mikrofona konuştu. “Hepinize teşekkür ederim. Sizlere bir iyi bir de kötü haberim var. Önce iyiden başlamak istiyorum. Hayatıma yoldaş olan kadın aramızda” dediğinde herkes bana dönerek alkışlamaya başladı. “Diğer haberim ise artık aranızda olamayacağım.” Tüm salondan ‘Aaaaaa’ gibi üzülmüş sesler çıkmaya başladı. “İstanbul’a tanışıyoruz. Sizleri tanımak güzeldi. Geceniz güzel geçsin” dedi ve bağlamanın tellerine vurmaya başladı.

Bağlama çalışı ve sesi o kadar güzeldi ki insanı mest ediyordu.
Neşet Ertaş’tan - Sen Benimsin Ben Seninim çalmaya başladı. Gözlerime bakarak söylüyordu.

Beni eller gibi görme
Sen benimsin, ben seninim.
Gel, seni benden ayırma
Sen benimsin, ben seninim.

Senin kalbin, benim kalbim
Sana malumdur her hâlim
Kaçma benden nazlı gülüm
Sen benimsin, ben seninim.

Kalpten kalbe bir yol vardır
Göz ile görünmez, sırdır
İkimizin kalbi birdir
Sen benimsin, ben seninim.

Kalbimi kalbinden duyan
Halim değil midir ayan?
Garib’i bu hala koyan
Sen benimsin, ben seninim.

Türkü bittiğinde “Bir daha bir daha bir daha” diye bağırmaya başladılar.

Umut biraz daha hızlı bir parça çalmaya başladı.

Yine Neşet Ertaş’tan çalmıştı.

Kaşların karasına
Kurbanım arasına
Ancak sen merhem olun
Gönlümün yarasına

İnce belinden yarim
Tatlı dilinden yarim
Bir hatıra ver bana
Zülfün telinden yarim

Kaşların kara kara
Açtı bağrıma yara
Başka tabip (doktor) istemem
Sensin derdime çare

İnce belinden yarim
Tatlı dilinden yarim
Bir hatıra ver bana
Zülfün telinden yarim

“Büyük üstadı saygı ve sevgiyle anıyorum. Teşekkür ederim” dedi ve alkışlar eşliğinde sahneden indi.

Yanıma geldiğinde terlemişti. Peçeteyi alıp alnındaki teri sildiğimde elimden tutup öptü ve bardağını kafasına dikti.

Saat baya geç olmuştu ve biz ikinci şişeye başlamıştık. Başım dönüyordu yine. Bahar ve Hakan sahnede oyun havası oynuyorlardı. Bende Umut Ali’nin göğsüne yaslanmıştım. Umut belimden sarılmıştı.

Sahneyi izliyorduk. Saçımdan öpüp “Nasılsın?” dedi. O da sarhoştu biraz.

Ben daha çok sarhoştum ama . “Her yer dönüyormuş gibi” dedim parmaklarımı parmaklarına kenetleyerek. Elimi öpüp güldü.

Biraz daha vakit geçirdikten sonra kalkmaya karar verdik. Sabah olmasına az kalmıştı. Kapıya çıktığımızda Umut Ali’nin omzuna yaslanmış öyle yürüyordum.

“Bize gidelim” dedi Hakan. O da Bahar’ı tutuyordu.

“Yok biz eve geçelim” dedi Umut ve vedalaşıp arabaya bindirdi beni. Gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu.

Kapım açıldığında bende gözlerimi açtım. Umut kemerimi çıkartıp kucağına aldı beni. Elbisem daha çok açılmıştı. Sesli bir şekilde yutkundu.

Eve soktuğunda odasına götürdü. Yatağın üzerine yavaşça yatırıp ayakkabılarımı çıkarttı.

Şuan o kadar kafam güzeldi ki hiç bir şey yapacak halim yoktu. “Ali'm” dedim ve bileğinden tuttum.

“Söyle yavrum” dedi boğuk bir sesle.

“Gitme” dedim ve bileğinden çekip yanıma oturttum. Kollarımı boynuna dolayıp sarıldım. Boynumdan öperek biraz geri çekildi.

Kollarım boynundayken saçımdan bir tutamı kulağımın arkasın koydu

“Çok güzelsin”
“Sarhoşsun”
“Evet yine de çok güzelsin. Ve yarın ayık olacağım ama sen yine çok güzel olacaksın” dedi.

Gözleri dudaklarıma kaydığında yavaş yavaş yaklaşmaya başladı. Gözlerimi kapatıp bekledim. Hareket etmeyi bıraktı ve bir kaç saniye sonra yaklaşıp dudağımla yanağımın arasındaki çukura öpücük kondurdu.

Tenim ısınmıştı. Kalbim hızla atmaya başlamıştı. Kelebekler firar etmeye çalışıyordu. Zaten dönen başım daha fazla dönmüştü.

Geri çekildiğinde gözlerimi açıp baktım. Koyulaşmış gözleriyle beni inceliyordu. Kollarımı daha sıkı dolayarak kendime çektim ve dudaklarımızı birleştirdim.

---------- 🦋 ------- 🦋 ---------

Merhabalarr yeni bölümle geldim🥳
Bölümü nasıl buldunuz?

Destek olan herkese teşekkür ederim.
Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın lütfen🌸🫶🏻

NARİN


UMUT ALİ

Loading...
0%