@galaksikadin
|
Merhabalar. Nasılsınız umarım iyisinizdir. Ben çok mutluyum kitabımın okunacağını düşünmemiştim hiç. Okuyan ve oy veren herkese teşekkür ederim.☺️ ----------- 🦋 ----------- 🦋 ----------- Babamın beni odaya hapis etmesinin üzerinden kaç gün geçti bilmiyorum. Akşamları eve geldikten sonra bir parça ekmek ve bir bardak su bırakıp kapıyı kilitleyip tekrar dışarıya çıkıyordu. Şiddetli öksürüğüm vardı, ciğerlerim sökülüyormuş gibi hissediyordum. Ateşimde sıklıkla yükselip düşüyordu. Daha da zayıflamıştım. Adım adım ölüme gidiyormuşum gibi hissediyordum. Komodinin üzerinde duran saate baktığımda saatin gece 11'e geldiğini fark ettim. Birisi zili ısrarla çalıyordu. Babam en son yemek verip gitmişti. Şuan da kapıyı açacak kimse yoktu. Bir kaç ısrarların sonucunda pes etti kapıdaki kişi. Kimdi acaba? Saat gece yarısını geçmişti. Yatağımın üzerinde kıvrılmış şekilde tavanı izlerken bir anda odamın kapısının açılmasıyla yattığım yerden sıçradım. Babam yine sarhoştu ve bir şeyler söylüyordu. Ne dediğini anlamıyordum. Odadan içeriye girer girmez kemerini çıkartarak üzerime doğru gelmeye başladı. Ama bu sefer dövmek için gelmiyordu çok belliydi çünkü kemerini bir tarafa fırlatıp gömleğinin düğmelerini kaba düzen açmaya başlamıştı. Yataktan birden kalkınca göğsüm sıkıştı, şuan doğru düzgün nefes alamıyordum ve babam daha fazla üzerime geliyordu. O üzerime geldikçe ben geriye doğru kaçıyordum. Gidecek yerim yoktu fakat buradan bir an önce kurtulmam gerekiyordu. ''Baba kendine gel napıyorsun'' dedim. Sesim çok korkak ve kısık çıkmıştı. Korkuyordum, hem de hiç olmadığım kadar çok korkuyordum. ''Artık büyüdün, olgunlaştın seni sahipsiz mi bırakayım'' dedi. Pis nefesi suratıma çarpacak kadar çok yaklaşmıştı bana. Elini uzatıp yanağımı okşamaya çalıştığında gücümü toplayarak ittirdim onu. Benden oldukça heybetli olduğu için pek etki edememiştim, sarhoşluğun verdiği etkiyle geriye doğru sendeledi sadece. ''Yardım edin!'' diye bağırmıştım ama kimsenin duymadığına emindim duysalarda herkes duymamazlıktan gelirdi. Babadır döver de sever de zihniyetiyle kimse ses çıkartmazdı. ''Karşı mı çıkıyorsun lan sen bana'' diye bağırıp öyle sert bir tokat atmıştı ki yere savrulmuştum. Saçımdan tutup yatağa fırlattığında bacaklarımı kendime çekip sarılmıştım. ''Çıkar şu üzerindekileri'' diye bağırdığında kendime daha çok sarıldım. Ne yapmalıydım, ne yapılırdı.. Anne yardım et! ''Madem sen çıkartmıyorsun o zaman ben çıkartırım'' diyerek üzerime doğru gelmişti. Bir eli bacağımdan yukarı doğru çıkarken üzerimden ittirmeye çalışıyordum. Bir yandan ağlıyordum bir yandan ''Yardım edin'' diye bağırıyordum sürekli. Ben bağırdıkça o tokat atıyordu, o tokat attıkça ben bağırıyordum. Dayakları daha çok şiddetlendiğinde komodinin üzerindeki saat gözümün önüne geldi. Anlık bir hareketle saati alıp kafasına sertçe vurmuştum. Şok olmuştu sanırım, elini kanayan kafasına götürüp yüzüme bakıyordu sadece. Boşluğunu fırsat bilip bir kere daha kafasına saatle vurdum. Geriye doğru tökezleyerek yere düşmüştü. Sinirimi alamayıp üzerine doğru yürüdüm ''Alçak herif Allah belanı versin'' diye bağırarak suratına vurmaya devam ediyordum. Sinir krizi geçiriyordum şuan. Göğsüme saplanan ağrıyla geriye doğru çekildim. Yüzünde yarıklar vardı ve yüzünün her tarafı kan içerisindeydi. Ne yapmıştım ben, ölmüş müydü acaba, ya ölürse ya hapse girersem ne yapardım ben şimdi. Elim titriyordu hayır vücudum komple titriyordu. Elimdeki saat yere düştüğünde aceleyle dışarıya koştum. Yine Hacer teyzeye gidiyordum o bana yardım ederdi belki ambulans çağırırdı. Evinin önüne geldiğimde ışıkları kapalıydı. Çaresizlikle zile art arda basıyordum ama açmıyordu kimse. Son bir kere daha basıp tam pes edecekken ışıklar yandı ve ardından kapı açıldı. Uykulu gözlerini ovalayarak Umut Ali açtı kapıyı. Beni görünce toparlanıp kaşlarını çattı hemen. ''Narin'' dedi endişeli sesiyle. ''Hacer teyze evde mi çağırır mısın onu yardıma ihtiyacım var'' dedim ağlamalarımın arasında titreyen sesimle. ''Babaannem memlekete gitti bir kaç hafta gelmeyecek evde yok'' dedi. Korku ve endişeyle suratına bakıyordum. Şimdi ne olacaktı. ''İyi misin ne oldu yine sana böyle'' dedi. ''Umut Ali'' ''Narin'' ''Umut Ali benim yardıma ihtiyacım var'' dedim ve halihazırda akan göz yaşlarım artık daha fazla akıyordu . ''Ne oldu Narin?'' dedi panikle. Kafamı olumsuz anlamda salladım zaman kaybediyorduk belki de ölmüştü, ölürse katil olurdum, ölmemeliydi ''Daha sonra uzun uzun anlatacağım ama lütfen şuan detayını sorma. O herif, yani üvey babam şuan bizim evde baygın. Yardıma ihtiyacım var lütfen yardım et.'' Çatık kaşlarıyla yüzüme endişeyle bakıyordu. ''Bekle telefonumu alıp hemen geliyorum'' diyerek içeri girdi. Panikle bir o tarafa bir bu tarafa dönüp duruyordum. Kapıyı kapatıp yanıma geldiğinde yol gösterip peşimden çıktı. Hızlı adımlarla eve doğru ilerlerken Umut Ali'nin sürekli bana baktığını hissediyordum. Neler olduğunu çok merak ediyordu. Evden çıkarken kapıyı tam çekmeyi akıl edememiştim. İyi ki akıl edememişim yoksa içeriye tekrar nasıl girecektik. Eve girdiğimizde Umut Ali de peşimden geliyordu. Odamın kapısına geldiğimde korkar gözlerle Umut Ali'ye çevirdim bakışlarımı. Kaşlarını çatmış bir şekilde o da bana bakıyordu. Anlamaya çalışıyordu. Kapıda öylece bekliyordum göreceklerimden korkuyordum. İçimden bir yer gebersin pislik derken diğeri hapse gireceğim korkusuyla yanıp tutuşuyordu. Umut Ali daha fazla bekleyemeyip içeriye adım attığında şok olmuş bir şekilde kafasını bana çevirdi. "Ne oldu burada böyle?" diye sordu net sesiyle. "Ben.. Ben bilmiyorum. Bir anda oldu. Kendimi korumak istedim. Yemin ederim böyle olsun istememiştim. Yaşıyor mu, ölmüş mü, katil mi oldum, hapse girmek istemiyorum, Umut Ali bilerek yapmadım vallahi bilerek olmadı. O, o üstüme gelince bir an panikledim bilerek yapmadım." diyerek soluksuz bir şekilde konuşmuştum. Titriyordum yine. Umut Ali babamın nabzını kontrol etmiş yanıma gelmişti. "Narin, Narin bana bak bende kal. Senin bir suçun yok tamam mı kendini korumuşsun sadece, hem korkma ölmemiş" dedi sona doğru sesi sinirli çıkmıştı. Yaşlı gözlerle kafamı kaldırıp "Sahi mi?" diye sordum. "Sahi ya" diyerek omzumu sıvazladı. "Bayılmış sadece uyanır birazdan" dedi Uyanır birazdan, birazdan uyanacak, ya sonra? "Uyanırsa.. beni.. uyanırsa beni yine dövecek bu sefer öldürür bile." dedim. Umut Ali çatık kaşlarıyla suratıma bakıyordu. "Bu adamın seninle derdi ne ulan" dedi sesini sakin çıkartmaya çalışıyordu ama başaramamıştı. "Üzerine temiz kıyafetlerinden al gidiyoruz" dedi. Tam ağzımı açıp reddedecektim ki "Sakın ağzını açıp tek kelime etme bu adamın ellerine bırakmam seni, alacağın varsa al. Acele etsen iyi olur ayılmadan çıkalım yoksa bu sefer ben bayıltmak zorunda kalacağım." dedi. Bir iki dakika yüzüne öylece baktım, hadi der gibi kafasını sallayınca dolabıma yöneldim temiz iç çamaşırı üzerime giyebileceğim kazak ve eşofman alıp çantama koymuştum. Başka alabileceğim bir şey yoktu zaten. Çekmeceden cüzdanımla kimliğimi de alıp babamın başında onu inceleyen Umut Ali'nin yanına ilerledim. Benim geldiğimi görünce ayağa kalktı "Başka alacağın bir şey var mı?" diye sordu. Olumsuz anlamda başımı salladığımda elimden çantamı aldı ve kapının arkasında asılı olan montumu da alıp odadan dışarıya çıktı. Adımlarımla peşinden takip ediyordum onu. Kapıdan ilk ben çıkmıştım. Yağan yağmurun soğukluğu vardı dışarıda hala. Umut Ali son bir kere daha eve bakıp kapıyı çekip yanıma gelmişti. "Hadi gidelim" diyerek ilerlemeye başlayacakken elindeki montumu giymem için uzattı. Gözlerimi gözlerine çevirdiğimde onun bana zaten bakıyor olduğunu gördüm. Montumu giydiğimde fermuarımı çekip kapüşonu kafama kapattı. Hızlı adımlarla eve doğru ilerlerken ona yetişmekte güçlük çekiyordum. Nihayet bahçe kapısına geldiğimizde önden geçmem için yol gösterdi. Bahçeye girdiğimizde kapıyı açtı ve içeri girmemi bekledi. Ayakkabılarımı çıkarıp içeri girdiğimde Hacer teyzenin evde olmadığı aklıma gelmişti. Gidecek zaman mıydı gerçekten. Yardımına ihtiyacım vardı onun. Oturma odasına geçip oturduğumda Umut Ali de çantamı sandalyelerden birine bırakıp Hacer teyzenin odasına gitmişti. Elinde havluyla geri geldiğinde yanıma oturdu. "Sana şimdi hiç bir şey sormayacağım ama sabah her şeyi anlatacaksın. Şimdi duş al rahatla kendine gel, bende sobaya odun getireceğim dışarıdan. Benim odamda giyinebilirsin bu havlu temiz al bakalım" diyerek kucağıma havluyu bıraktı ve odadan çıktı. Hacer teyzenin evine daha önce geldiğim için evini biliyordum. Zaten küçücük bir evdi. Kıyafetlerimi Umut Ali'nin odasına bırakıp banyoya doğru ilerledim. Yaklaşık 1 saat sıcak suyla duş almıştım vücudumun her yeri dayak yemekten yara bere içerisindeydi. Sürekli dayak yiyordum fakat acıya alıştım diyemezdim her defasında canım daha çok yanıyordu. Eskileri iyileşmeden yenileri açılıyordu özellikle de ruhumda. Duştan çıkıp Umut Ali'nin odasına yöneldiğimde oturma odasının kapısının kapalı olduğunu gördüm. Muhtemelen Umut Ali rahat geçeyim diye orada bekliyordu. Üzerimi giyip saçımın ıslaklığını havluyla aldıktan sonra oturma odasına ilerledim. Kapıyı açtığımda sobanın sıcaklığı yüzüme vurdu. Çok güzel hissettirmişti. Koltuğun üzerinde serili yatağı görünce bir an önce bu sıcaklıkla uyumak istedim. İçeri tam olarak girip kapıyı kapattığımda sehpanın üzerindeki kahvaltılıkları gördüm. "Acıkmışsındır gel bir şeyler ye" diyerek yanındaki boşluğu işaret etti. "Neden zahmet ettin aç değilim" diyerek mahcup bir şekilde yanına ilerledim. "Bende acıktım beraber yeriz diye düşünmüştüm" dedi. “Teşekkür ederim benim yiyesim yok sen ye” diyerek onu reddettim. Bu durumdayken kendimi aç hissetmiyordum. “Narin lütfen. Çok az da olsa bir şeyler ye çok solgun görünüyorsun” diyerek ısrar etti. Kafamı sallayıp önümdeki çaydan bir yudum aldığımda çayı çok özlediğimi fark ettim. Pastanede çalışırken mutlaka her sabah çörekleriyle beraber çay içerdim. Önümdeki yiyeceklerle oynarken Umut Ali'nin hiç yemediğini fark ettim. "Sen neden yemiyorsun?" diye sordum. "Çok acıkmamışım, sen doyur iyice karnını" diyerek önündeki balı önüme doğru ittirdi. Ekmeğe bal ve kaymak sürerek Umut Ali'ye uzattım önce ekmeğe bakıp sonra bana baktı ve ağzını açarak ekmeği aldı. Elimden yiyeceğini düşünmemiştim. Utanmıştım. Yanaklarımın kızardığına eminim. "Üşüyor musun sobayı yakayım mı biraz daha?" diye sordu. "Yok iyi teşekkür ederim" dedim. Daha fazla yiyemeyeceğimi anlayıp "Ellerine sağlık" dedim. "Bu kadar mıydı yemedin ki hiç bir şey, yiyeceklerle oynadın sadece biraz daha ye" dedi. "Bana diyene bak sende açtın ama hiç bir şey yemedin öylece durdun" dedim aç olduğunu söylemişti ve hiç bir şey yememişti çayını da içmemişti. "Doydum ben" dediğinde şaşırarak ona baktım. Hiç bir şey yemeden nasıl doymuştu. Çayımdan son bir yudum alıp sofrayı toplamak için ayağa kalktım. "Bırak ben toplarım, senin dinlenmen lazım" dedi Umut Ali. "İyiyim ben, bir şey yok zaten bir iki tabak bardak işte." dedim. Bileğimden tutarak kalktığım yere geri oturtturdu. "Ben toplarım otur Narin" dedi kararlı bir sesle ve yerinden kalktı. Sofrayı toplayıp mutfağa gittiğinde kapıyı açtığı için içeriye soğuk girmişti. Bu hissi seviyordum. Umut Ali çok geçmeden oturma odasına tekrar geldiğinde sobaya biraz daha odun attı ve sobanın yanında yüzünü bana döndü ve "Birazdan içerisi biraz daha ısınır bu odunlar sabaha kadar içeriyi sıcak tutar. Benim odamı hazırlayacaktım ama orası buraya göre soğuk oluyor üşüme zaten hastasın." dedi. Minnet dolu gözlerle ona bakarken bir anda aklıma yine o adam geldi. Baba demek istemiyordum ona özellikle de en son yaptığı şeyden sonra. Ben onun kızıydım üveyde olsa ona baba diyerek büyümüştüm nasıl böyle bir şey yapabilirdi aklım almıyordu. Her dayak yediğimde insanlardan yardım istediğimde çevredeki insanların o senin babandır döver de sever de, sen de biraz adamın huyuna git laflarını duymuştum. Sadece Hacer teyze elinden geleni yapıyordu. Bir tabak sıcak çorba, sıcak bir duş ve en önemlisi anne sevgisi veriyordu. ''Ona ne olacak şimdi?'' diye sordum hüzünle. Gözyaşlarım akmaya başlamıştı. Hayır onun için üzülmüyordum kendim için üzülüyordum. ''Bir şey olmaz ona uyanmıştır belki de'' dedi rahat bir tavırla. Yerimde kıpırdanıp gerildiğimde Umut Ali bunu fark etti ve beni sakinleştirmek için yanıma doğru yürüdü ve yanımdaki boş yere oturdu. ''Merak etmene gerek yok buraya gelemez gelse de bir şey yapamaz. Sen şimdi yat dinlen sabah konuşup bakacağız bir çaresine'' dedi. Yavaşça yerimden kalkıp benim için hazırladığı yatağa doğru ilerledim, o esnada Umut Ali de kalkıp kapının oraya ilerlemişti. ''Bir şey olursa veya bir şeye ihtiyacın olursa ben yan odadayım çekinmeden gelebilirsin'' dedi ve ışığı kapattı. ''İyi geceler Ali'' dedim. ''İyi geceler Narin'' dedi boğuk bir sesle ve odadan çıkıp kapıyı kapattı. Sobanın sıcaklığı ve çıtırdayan sesiyle yorgun olan gözlerimi kapattım. Kasıklarıma giren ağrıyla uyandığımda 2 saat geçtiğini fark ettim. Kapıyı sessizce açıp su almak için mutfağa ilerlediğimde aspiratörün ışığını açmış camın önünde sigara içen Umut Ali'yle karşılaştım. İçerisi yeterince aydınlık olduğu için ışığı yakmaya gerek duymadım. ''Neden uyandın ben mi ses yaptım yoksa?'' diye sordu. ''Yok hayır su almak için uyanmıştım sadece'' diye cevapladım ve bardakların olduğu dolaba yönelip içerisinden bir bardak alıp su doldurdum. ''Sen neden uyandın bu saatte?'' diye sordum ve bardaktaki suyu içmeye başladım. Bir süre beni izleyip sigarasından derin bir nefes çekip geri üfledi ve sigarasını söndürdü. ''Uyku tutmadı uyumadım hiç'' dedi. ''Yorgun görünüyorsun ama'' dedim. Bananeydi ki niye bu kadar darlamıştım adamı. Elimdeki boş bardağı tezgaha bırakıp arkamı döndüm ve gidecekken ''Narin'' diye seslendi Umut Ali. Dönüp ona efendim der gibi baktım. ''Uykun yoksa biraz konuşalım mı?'' diye ekledi. Uykum kaçmıştı zaten ağrım da çok vardı uyuyamazdım bu şekilde. ''Peki olur konuşalım ama önce şeyy ağrı kesici var mı?'' diye sordum. Kaşlarını çatıp beni baştan aşağı süzdü. ''Babaannemin vardı ama ilaçlarını götürdü galiba yok. Bir yerin mi acıyor ağrın mı var neyin var'' dedi sanki biraz panik yapmış gibiydi. ''Biraz ağrım var'' diyerek utanarak karnımı tuttum, reglim gelmişti ve bu ağrıları hep çekiyordum. Masanın üzerindeki telefonunu alıp kapıya doğru yürüdü ''Ben çıkınca kapıyı kilitle ilaç alıp geleceğim.'' dedi ''İyiyim ben gitmene gerek yok'' dedim. En yakın eczane yürüme mesafesine 20 dakikalık uzaklıktaydı ama orası da açık mıydı bilmiyorduk gecenin bu saatinde açık eczane arayacaktı. Kafamı önüme eğip ''Şeyy gitmesen olmaz mı? Tek kalmak istemiyorum'' demiştim mahcup bir sesle. ''Ama ağrın var nasıl dayanacaksın'' diye sordu. ''İyiyim ben hem konuşacaktık otursana'' dedim ve sandalyelerden birisine oturacakken Umut Ali bana seslendi. ''Burası soğuk gel içeriye geçelim'' dedi ve önden gitti. Peşinden gidip odaya girdiğimde içerinin soğumaması için kapıyı kapattım. Umut Ali çoktan tekli koltuğa geçip oturmuştu. Koltukların birinde yatak serili olduğu için diğerine geçip oturdum ve böylelikle Umut Ali'yle karşılıklı oturmuştuk. Ne o konuşuyor ne ben konuşuyordum. En son dayanamayarak ''Seninle sorunu ne?'' diye sordu. Kafamı eğip ellerimle oynamaya başlamıştım. ''Narin'' diyerek konuşmam için beni teşvik etmişti. Biraz daha ellerimle oynadıktan sonra bir anda konuya girdim ''Ne anlatacağımı bilmiyorum. Üvey babam o. Benim babam ben küçükken ölmüş. Dedem de annemi bu adamla evlendirmiş. İçkici kumarcının birisi. Annem 2 sene önce beyin kanaması geçirdi ve öldü. O günden beridir de halim bu işte'' dedim ve ellerimle dayak yemiş suratımı gösterdim. Anlatırken ağlamaya başlamıştım. ''Neden böyle bir şey yapıyor derdi ne?'' sesi sinirli çıkmaya başlamıştı. ''Kendi çocuğu hiç olmadı bu yüzden beni de hiç sevmedi. Geçen gün hastaneden sonra işe gitmediğimi öğrendiği için beni öldüresiye dövdü . İşe gitmeyeceğimi söyledi ve beni odama kilitledi. Uzun zamandan sonra bugün çıktım dışarı.'' dedim hala ağlıyordum. ''Bugün ne oldu?'' dedi sormaktan korkar gibi çıkmıştı sesi. Durdum sadece ağladım. Sabırla bekledi hiç bir şey söylemedi. Kendimi toparlayıp ''Yine içip gelmişti çok sarhoştu. Odamın kapısını bir anda açıp içeriye girdi beni dövmeye geldi sanmıştım ama hayır gömleğinin düğmelerini çıkartıyordu. Üzerime geldi yapma dedim yalvardım dinlemedi tokat attı bağırdım, bağırdım tokat attı..'' tek solukta söylemiştim ve ağlamaya başlamıştım kriz geçiriyordum yine. ''Durmadı o dövdü ben bağırdım kimse duymadı, yalvardım. Canım çok acıdı yapma dedim dinlemedi. Saati gördüm..'' Umut Ali hızla yanıma gelip ''Narin tamam yeter bu kadar'' diye seslendi duymuyordum onu. ''Vurdum. Kafasına vurdum. Düştü. Bir daha vurdum.. bir daha.. bir daha..'' ''Narin tamam yeter'' ''kanadı, yüzü parçalandı.. acımadım onun bana acımadığı gibi..'' Umut Ali aniden beni kendine çekip ''Gel buraya'' diyerek sarıldı. Sıkıca sarılmıştım ona. Durmadan ağlıyordum, ağlamalarım şiddetlenmişti Umut Ali bir eliyle belimi okşayıp bir eliyle saçımı okşuyordu. Bir süre öyle durduk. Kendimi toparlayıp geri çekildim ''Özür dilerim, ben.. şeyy.. kendimi kaybettim özür dilerim.'' diyerek elimin tersiyle gözyaşlarımı sildim ve ayağa kalktım ''İyi misin?'' diyerek sordu. ''İyiyim teşekkür ederim'' dedim. Hava aydınlanmıştı sonunda. Umut Ali de yerinden kalkıp yanıma geldi elini omzuma koyarak destek verircesine ''Hava aydınlandı biraz dinlensen iyi olur '' dedi ve tam odadan çıkacakken alacaklı gibi birisi kapıyı vurmaya başladı. Korkuyla Umut Ali'ye bakıyordum. Endişeyle bana dönüp ''Ne olursa olsun buradan çıkma hatta kapıyı kilitle'' dedi. Benden bir cevap alamamıştı bu yüzden elimi tutup sıktı ''Narin beni anladın mı ben gelene kadar buradan çıkma'' dedi. Kafamı panikle salladığımda Umut Alinin arkasından odanın kapısını kilitledim. Kapı yumruklanıyordu ve tekmeleniyordu hala. Kapının açılma sesini duydum ve onunla eş zamanlı olarak kulaklarıma dolan ''Narin nerede?'' sesini.. ---------- 🦋 --------- 🦋 --------- Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın lütfen. Hepinize teşekkür ederim. İyi okumalar.. 4. bölüm bu bölüm 30 okuma 3 yorum olunca gelecek. |
0% |