@galaksikadin
|
Kapıyı açtığımda karşımda Umut Ali'yi görmeyi beklemiştim. Fakat gördüğüm kişi Murat'tı. Üvey babamın yeğeni. Senelerdir beni seviyordu biliyordum çünkü çok peşimden koşmuş, çok konuşmaya çalışmıştı fakat ben ondan hoşlanmıyordum. Bu zamana kadar bana bir yanlışını görmemiştim. Bazen bazı zamanlarda neden onu sevmediğimi sorgular, onu sevmem için, bir şans vermem için yalvarırdı. Defalarca onu reddetmiştim. Annem ölünce babama beni istediğini söylemişti. Ben kabul etmeyip direnince sabaha kadar babamdan dayak yemiştim. Ertesi gün beni o halde görünce sinirlenip gitmişti o günden beridir onu görmemiştim. Ta ki şimdi kapının önünde görene kadar. "Merhaba Narin" dedi. Yüzünde hafif bir sırıtma vardı. "Ne işin var senin burda?" diye sordum panik olduğumu belli etmemeye çalışarak. O bulduysa babam da bulurdu. Babam bulursa beni yaşatmazdı. "O çocuk seni pek iyi saklayamadı" dedi kafasıyla dışarıyı işaret ederek. Umut Ali'den bahsediyordu. "Amcam seni aramak için buraya geldiği gün bende arabadaydım. Neden buraya gelmiş olabileceğini sorduğumda yaşlı babaannesinin yanına gelmiş olabileceğini söyledi amcam. Ama teyze hiç kapıya bile çıkmadı perdeler sürekli kapalı fakat içeride bir hareketlilik var. O gün de o adamın hareketleri gözüme batmıştı bende takip ettim. Şansımı denemek için geldim bende. İyi ki de gelmişim" dedi. Gözleriyle beni baştan aşağı süzerek baktı. Gözlerim dolmuştu ağlamamak için kendimi zor tutuyordum ama ağlamayacaktım. "Ne istiyorsun benden? Neden geldin?" "Amcama yaptıklarını duydum senden böyle bir şey beklemezdim. İsmi gibi narin olan bir kız elini böyle kana bulamamalı. Cık cık cık cık." Dilini damağına vurarak kafasını sağa sola salladı. Benim ona yaptıklarımı yakıştıramıyordu fakat onun bana yaptıkları ne olacaktı. "Ben sadece kendimi korumaya çalıştım" dedim zorlukla. O gün yine aklıma gelmişti. Tutmaya çalıştığım göz yaşları birer birer akıyordu yanaklarımdan. "Tamam artık kendini korumana gerek yok gel benimle. Amcamla konuştum rahat bırakacak seni." bu cümleyi duyduktan sonra bir an umutlanmıştım fakat arkasından "evlenip yuva kuracağız yanımda olacaksın babanı görmezsin bir daha" dedi. Yeşeren tüm umutlarım da sönmüştü. "Seninle evlenmek mi ölürüm daha iyi" diyerek sesimi yükselttim. "Bana böyle davranmaktan bıkmadın mı. Bir kere sevmeyi denesen bir kere şans versen ne olur? Seni mutlu ederim. Yuva kurarız. Ha Narin bir kere şansı çok mu görüyorsun bana?" sesi hüzünlü çıkmıştı. Benimle konuşurken hep sakin konuşurdu. Bana kıyamadığını söyler sinirlendiğinde ortamdan uzaklaşırdı. Onun benden her şans istediğinde benim olumsuz yanıtlarımı alıp sinirlenir ve giderdi. "Bu çocuk oyuncağı değil Murat. Evlilikten bahsediyoruz evcilikten değil. Olmadı bu hadi bitirelim demeyle olmuyor. Ya da şansla olmuyor bu. Hadi git artık." dedim ve kapıyı kapatmak için yeltendiğim sırada kapıyı tuttu. "Narin benimle gel!" dedi tok bir sesle. "Murat bırak kapıyı gelmiyorum hiç bir yere" dedim. Kapıyı kapatmaya çalışıyordum ama gücüm yetmiyordu. "El oğlunun evinde ne yapıyorsun Narin beni çıldırtma çabuk eve geliyorsun yoksa hiç iyi şeyler olmaz!" diye bağırdı ve kapıyı sertçe itip açtı. Kapıya yüklenmesinden dolayı duvara çarpmıştım. Kolumdan tutup kapıya sürüklemeye çalıştığında elinden kurtulmaya çalışıyordum. Ama çok güçlüydü ve canımı çok acıtıyordu. Ben hiç iyileşemeyecek miydim? Benim yaralarım kabuk bağlayamayacak mıydı? Ağlayarak kolumu elinden kurtarmaya çalışıyordum. "Murat lütfen dur canımı yakıyorsun." dediğimde beni duymuyor gibiydi. Sürükleyerek evden çıkartıp arabasına bindirdi beni. Ben bindikten sonra kaçmayayım diye kapıları kilitledi ve diğer tarafa geçti arabaya binip tekrar kapıları kilitlediğinde ağlıyordum sadece. Canımın yanmasına, ruhumun acımasına, gülmeyen yüzüme, kötü geçen günlerime en çokta kaderime ağlıyordum. Araba çalışıp bilmediğim sokaklardan geçtiğinde ne olacağını düşünüyordum. Belki babamın yanına götürecekti beni öldürmesi için. Ya da kendisi öldürecekti. Araba durduğunda park gibi bir yere geldiğimizi anladım. Kemerini çözüp aşağı indi. Ben inmeyecektim tabi ki. Murat biraz kapıda bekledikten sonra benim tarafıma gelip kapıyı açtı. "Neyi bekliyorsun?" "İnmeyeceğim" diyerek omzumu silktim. "Narin sabrımı sınama ya kendin in ya da ben indireceğim" dedi sinirli bir tonda. İnip inmemek arasında kalmıştım ki kemerimi çözmek için eğildiği esnada "Tamam iniyorum" dedim ve kemerimi çıkartıp aşağı indim. Kapıyı kapatıp kapıları kilitledi ve az ileride duran banklara ilerledi. Benim gelmediğimi fark edince bana doğru dönüp derin bir nefes verdi. "Narin!" dedi ve kafasıyla bankı işaret etti. Peşinden banka doğru ilerlemeye başladım. Bankın önüne geldiğimizde banka oturduk. Bir süre sessizce etrafı izledik. Sabah saatleri olduğu için hava serindi. Beni kolumdan tutup zorla getirdiği için de üzerime hiç bir şey alamamıştım bu yüzden üşüyordum. Kollarımı kendime sarıp ısınmaya çalıştım. Murat üzerindeki ceketi çıkartıp vereceği sırada onu durdurdum. "İstemiyorum bir an önce ne söyleyeceksen söyle gidelim." dedim sert bir tonda. Ona kızgındım hemde çok. ''Biliyorum çok zor şeyler yaşadın o günlerde yanında olup kurtarmam gerekiyordu seni ama yapamadım işlerim buna engel oldu. Zorlu günlerin geride kalmasını sağlayabilirim sana. Yeter ki bana evet de Narin. Yeter ki bir kere gül bana. Dünyaları ayaklarına sererim.'' dedi. Gözlerime umutla bakıyordu ama bu işler oyuncak değildi. Sevmek istiyordum, aşık olmak istiyordum, sevdiğim biriyle beraber olmak istiyordum ben. Ve o kişi Murat değildi buna emindim. ''Bak Murat seninle açık açık konuşacağım ben seni o anlamda sevmiyorum. Biliyorum bana karşı hislerin var ama bu tek taraflı. Lütfen artık zorlama. Kendini de yorma beni de.'' ''Denemedin Narin hiç denemedin hemde. Hiç görmedin beni. Okul çıkışlarında elimde çiçekle bekledim seni. Ama beni hiç sevmedin, hiç umursamadın, önemsemedin. Neyim eksik benim ne olsun istiyorsun.'' sesi ağlamaklı çıkıyordu. Üzülmüştüm ona. Onun böyle acı çekmesini istemiyordum özellikle de benim yüzümden. Murat'ın son sözünden sonra hiç bir şey söylemedim o da söylememişti. Sessizlik eşliğinde öylece oturduk bankta. Ben artık soğuktan titremeye başlamıştım. Bacaklarımı kendime çekip sarılmıştım. Isınmaya çalışıyordum. ''Murat beni götürür müsün?'' dedim kısık bir sesle. Murat daldığı yerden kafasını bana çevirip halimi görünce yavaşça başını salladı ve ayağa kalktı. Peşinden bende ayağa kalktım ve arabaya doğru ilerledik. Arabaya biner binmez kaloriferi açtı ve geldiğimiz yoldan geri döndük. Buraya geldiğimizden daha uzun sürmüştü geri dönmemiz. Evin önüne geldiğimizde arabayı yavaşça durdurdu ve bana döndü. ''Narin benimle gel.'' dedi. ''Murat kendine iyi bak'' dedim ve arabadan indim. Evin önüne geldiğimde anahtarı almadığımı fark ettim. Telefonumu da masanın üzerinde bırakmıştım. Pastaneye doğru yürümeye başladım. Fuat abiden Umut Ali'yi aramasını isteyecektim. Pastanenin önüne geldiğimde biraz kapıda durdum. Bana çok iyi davranmışlardı seviyordum buradaki çalışanları. İçeriye girdiğimde kasada hemen hemen benimle aynı yaşlarda sarışın bir kız vardı. ''Merhabalar hoşgeldiniz nasıl yardımcı olabilirim?'' diye sordu kız nazikçe. ''Hoşbuldum Fuat abiyi çağırır mısın lütfen?'' dedim. Kız sorgular bakışlarla kafasını salladı ve gitti. 2 dakika sonra peşinde Fuat abiyle beraber geldi. Fuat abi beni görünce sıcak bir gülümsemeyle ''Narin kızım hoşgeldin nerelerdesin sen özlettin kendini'' dedi. ''Hoşbuldum Fuat abi kusura bakma bir anda haber vermeden ayrılmak zorunda kaldım.'' dedim mahçup bir şekilde. ''Yok kızım haberimiz vardı. Nazım bey gelip bize artık gelmeyeceğini söylemişti. Bu arada hayırlı olsun evleniyormuşsun.'' dedi ''Kim evleniyormuş ben mi?'' dedim şaşırarak. Güldü ve kafasını salladı ''Nazım bey abisinin oğluyla evleneceğinizi söyledi'' dedi. Nasıl yani Murat'ın konuşma çabası falan bu yüzden miydi? ''Fuat abi benim Umut Ali'ye ulaşmam lazım Hacer teyzenin torunu. Rica etsem telefonunu kullanabilir miyim?'' dedim sorusunu yanıtlamadan. Ne işim olduğunu sorgular gibi yüzüme baktı ama bir şey sormadı. Cebinden telefonu çıkartıp bana uzattı ''Tabii al kızım.'' dedi. Elinden telefonu aldım ve rehberden Umut Ali'nin numarasını buldum ve onu aradım. Telefonu açmasını beklerken Fuat abi de mutfağa geri dönmüştü. Telefon bir kaç çalıştan sonra açıldı. ''Efendim Fuat abi?'' dedi Umut Ali. ''Şey Umut Ali benim Narin.'' ''Narin bir şey mi oldu neden Fuat abiden arıyorsun telefonun nerede senin'' dedi sesi endişeli çıkmıştı.22 ''Ben kapıda kaldım telefonu da evde unuttum. Eve de giremiyorum ne yapacağımı bilemedim bende seni aradım.. ''İyi yapmışsın. Kağıt kalem bulabilir misin? Adresimi vereyim ben işten çıkamıyorum sen taksiye bin gel'' ''Umut Ali ama..'' ''Narin ben halledicem sen dert etme. Hem akşama daha çok var napacaksın dışarıda.'' ''Tamam bir dakika bekle kağıt kalem bulayım'' tezgahtaki kıza doğru ilerleyip kağıt kalem aldım ve Umut Ali'nin verdiği adresi yazdım. Telefonu kapattıktan sonra Fuat abi gelmişti yanıma. Telefonu ona verip teşekkür ettim ve pastaneden çıktım. Evin 2 alt sokağında taksi durağı vardı fakat hemen ilerisinde de mahalle kahvehanesi vardı. Şuan mutlaka babam oradadır. Ona gözükmeden gitmem gerekiyordu. Dışarısı çok soğuktu bu yüzden kollarımı kendime sardım. Sokağa girdiğimde arabaların arkasından taksi durağına ilerlemeye başladım. Durağa geldiğimde kapıda tavla oynayan taksicilerle karşılaştım. Birisi ayağa kalkıp yanıma geldi. ''Buyrun'' dedi ve taksiyi gösterdi. Taksiye binip şoföre gideceği yeri söyledim ve camdan dışarıyı izlemeye başladım. Yolu döneceğimiz esnada babamla göz göze geldik. Korkup kafamı eğdim hemen. Bu adamın varlığı bile yetiyordu korkmama. Dışarıya dalmış yolu seyrederken ''Sen Nazım abinin kızı değil misin?'' dedi. Cevap vermeden aynadan ona baktım. ''Evleniyormuşsun hayırlı olsun'' dedi. Gözlerim dolmuştu. Umursamadan kafamı cama çevirdim. O konuşmadan sonra başka hiç bir şey söylemedi adam. Herkes biliyordu evleneceğimi ben hariç. Acaba Hacer teyze de duymuş muydu. Mahalledeki yaşlı teyzeler söylemişler miydi. Peki ya Umut Ali biliyor muydu. Biliyorsa bana neden söylemedi. Ne olacaktı şimdi ben Murat'la evlenmek istemiyordum. Kaçabilecek param da yoktu. Ayrıca Murat bırakmazdı zaten peşimi. Şirketin önüne geldiğimizde Umut Ali kapıda sigara içiyordu. Taksi durduğunda içinden indim. Umut Ali sigarayı ağzına koyup şoförün yanına yaklaştı ve ücreti ödedi. Şoför bir Umut Ali'ye bir de bana bakıp geldiği yola tekrar döndü. Ağzındaki sigarayı parmakları arasına aldı ve derin bir nefes çekip sigarayı söndürdü. ''Gel içeriye geçelim soğuktan kıpkırmızı olmuş yüzün. Ne zamandır kapıdasın sen?'' dedi. ''Sen evden gittiğinden beri'' dedim. Kaşlarını çatıp yüzüme döndü ''Narin saat 2, ben evden çıkalı kaç saat oldu bu saate kadar neden bekledin?'' cevap vermeden içeriye doğru ilerledim. Kapıdan içeriye girdiğimizde içerinin sıcaklığı yüzüme çarpmıştı. Umut Ali'yi takip ediyordum. Şirketin kafeteryasına geldiğimizde beni masaya oturttu ve kendisi büfeye doğru ilerledi. Sandviç ve çay almıştı. Bir de çikolata almıştı. Sandalyeye oturup elindekileri masaya bıraktı ve önüme doğru itti. ''Sende bir gariplik var.'' dedi. ''Biliyor muydun?'' dedim bir anda titreyen sesimle. Duymuş olmasını istemezdim çünkü bana söylememişti. Benden sakladığını düşünürdüm. ''Neyi biliyor muydum?'' dedi kaşlarını çatarak. Bilmiyordu anlaşılan. ''Evleneceğimi biliyor muydun?'' daha çok mümkünmüş gibi iyice çattı kaşlarını. ''Ne saçmalıyorsun Narin ne evlenmesi? Kiminle evleniyorsun?'' dedi sert bir tonda. Niye bu kadar gerilmişti. Evet bende gergindim ama Umut Ali bir farklı gerilmişti. ''Sakin olur musun lütfen'' dedim. "Bugün sen evden çıktıktan sonra Murat geldi." "Murat kim, bizim eve mi geldi?" dedi kaşlarını çatarak. "Murat üvey babamın abisinin oğlu. Beni seviyor yıllardır yani öyle söylüyor. Annem öldüğünde beni istemeye gelmişti ben kabul etmeyince babam sabaha kadar dövmüştü beni. Ertesi gün beni o halde gördükten sonra gitmişti bir daha görmemiştim. Ben evden kaçtıktan sonra beni aramışlar. Babam kapıya geldiğinde şüphelenmiş izlemiş biraz sen evden çıkınca da kapıya dayandı işte." "Narin ben sana demedim mi anahtarım var benim kapı çalarsa da açma diye niye açtın?" diye bağırdı sert bir tonda. Bağırmasından dolayı mı yaşadığım şeylerden dolayı mı bilmiyorum ama gözlerim dolmuştu. Gözlerimi Umut Ali'den çekip etrafta gezdirmeye başladım. Ağlamamak için direniyordum kendi çapımda. "Narin özür dilerim bağırmak istememiştim. Seni nasıl saklayıp koruyacağımı bilmiyorum gerildim biraz." dedi sesini bu sefer yumuşak çıkartmıştı. Gözlerim dolu bir şekilde kafamı sallayarak onu onayladım ve konuya devam ettim. "Onunla evlenirsem babamın artık bir şey yapmayacağını söyledi. Seni aramak için pastaneye gittiğimde de Fuat abi hayırlı olsun dedi ve bir de taksici. Evleniyormuşum babam söylemiş onlara. Umut Ali ben... Ben ne yapacağımı bilmiyorum. Muratla evlenmezsem ne yapacağım ne olacak. Nereye gideceğim, nerede kalacağım." gözyaşlarım direnmeye daha fazla dayanamayarak yanaklarımdan akmaya başladı. "Şşş sakin ol sen o adamla evlenmek istemediğin sürece kimse seni zorla evlendiremez güven bana. Babaannem bir sorun olmadığı müddetçe yarın geliyormuş. Seni göndermez hiç bir yere . Bizde kalırsın çalışmana da gerek yok ben bakarım size." olumsuz anlamda kafamı iki yana salladım. "Hayır ben bunu kabul edemem." "Ne yapacaksın peki bir akraban var mı ya da bir tanıdığın." "Hayır yok kimseyi tanımıyorum bir Hacer teyze var işte. Bir de sen" dedim mahcup bir sesle. Utanmıştım, kimsesizliğimden, çaresizliğimden utanmıştım. Son sözümden sonra bir süre konuşmamıştık. İkimiz de ne yapabileceğimizi düşünüyorduk. O esnada kapıdan içeriye gülümseyerek sarışın bir kadın girdi ve bizim masaya doğru ilerledi. "Naber canım. Sabah odana uğradım ama yoktun?" diyerek elini Umut Ali'nin omzuna koydu. Umut Ali gergin bir şekilde elini omzundan indirdi ve biraz geri çekildi. "Toplantı vardı oradaydım. Sen bir şey mi istemiştin?" dedi. "Yoo ne isteyeyim canım aşk olsun hal hatır da mı soramayacağım o kadar mı uzak düştük birbirimizden." dedi laflarını uzata uzata. "Arkadaş kim?" diyerek bana baktı kadın. "Narin" dedi Umut Ali tanıştırır gibi " Narin, bu da Ebru iş arkadaşım." dedi. Beni tanıştırırken sadece ismimle tanıtmıştı. Adının Ebru olduğunu öğrendiğim kadına tebessüm ederek kafamı salladım ve "Memnun oldum." dedim. Yapmacık bir sırıtışla "Ay canım bende memnun oldum." dedi ve tekrar Umut Ali'ye döndü. "Umutcuğum benim şimdi yapacak işlerim var arkadaş gidince odama gel bir şeyler anlatacağım sana" sana dedi ve Umut Ali'nin omzuna elini koyarak diğer eliyle el salladı ve gitti. "Ne kadar gıcık birisi. Pardon böyle de arkasından söyleniyormuş gibi oldum ama çok iticiydi" dedim. Gülümsedi ve masaya yaklaştı. "Ebru iyi kızdır aslında bir zararı yoktur. Neyse bırakalım şimdi biz onu sen al anahtarı eve geç bende bir iki saate geleceğim zaten. Yemekle uğraşma gelirken alırım. Kapıyı da kimseye açma." dedi. Sonlara doğru sesi emir verir gibi çıkmıştı. Cebinden çıkarttığı anahtarlığı aldığımda anahtarla asılı olan eskimiş kedi Tom figürü bir yerden tanıdık gelmişti fakat çıkartamamıştım. Bunun üzerinde çok durmayıp anahtarı avucumun içerisine aldım ve kapıya doğru yöneldim. Umut Ali'yle beraber kapıya çıktığımızda taksi çağırmıştık. Yaklaşık yarım saat kapıda taksinin gelmesini bekledikten sonra artık pes etmiştim. "Neden gelmiyor bu?" diye sordum sitem ederek. "Bilmiyorum şimdiye gelmiş olması gerekiyordu" dedi Umut Ali. Son yarım saattir konuşmamış çatık kaşlarıyla bir şeyler düşünmüştü. "Otobüsle gitsem?" diyerek sordum tekrardan. "Olmaz bu saatte çok trafik vardır. Gelir şimdi." "Bak gelmiyor ama o da trafiğe takılmış belli ki. Hem bak şurası zaten durak. Eve gidince de ararım seni geldim ben diyerek. Olmaz mı?" dedim. Artık gitmek istiyordum çünkü çok yorulmuştum. Şüpheci gözlerle suratıma bakarken tekrar konuşmama devam ettim. "Hem yoruldum da gitmek istiyorum. Sen gelene kadar dinlenirim, sen de gelirken yemek alırsın." diyerek ikna etmeye çalışıyordum. Umut Ali biraz daha yüzüme baktıktan sonra kabul etti. "İyi tamam kabul ama eve gider gitmez beni arayacaksın. Tamam mı?" Sonunda kabul etti. Bunu ikna etmek ne kadar zormuş arkadaş ya. Düşüncelerimi bir kenara bırakıp kafamı 'tamam' dercesine salladım. Otobüs durağına ilerlediğimizde otobüs gelmişti. Umut Ali akbilini verdiğinde ondan alıp otobüse bindim. Boş yerlerden birisine oturdum. Trafik biraz fazlaydı bugün o yüzden mahalleye yakın bir durakta indim ve yürümeye başladım. Babamla veya Murat'la karşılaşmak istemiyordum bu yüzden hızlı hızlı yürümeye başladım. Mahallenin sokağına döndüğüm esnada yanımda bir araba durdu. Murat'ın arabasıydı bu. Murat'ı gördüğüm gibi koşmaya başladım fakat o da arabadan inmiş peşimden koşuyordu. "Narin dur!" diye bağırıyordu. Hızla eve koşmaya çalışıyordum ta ki ayağım burkulup yere düşene kadar. ---------- 🦋 -------- 🦋 --------- Merhabalar. Destek olan herkese çok teşekkür ederim. Kitabımın konusu nereye gidiyor kaç bölüm olacak tam olarak bende bilmiyorum. Önerebileceğiniz fikirleriniz varsa her zaman dinliyor olacağım. İnstagram hesabı: galaksikadin Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın lütfen🌼☺️ |
0% |