Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Silah Sesi

@gamzeispaha

Hellooooo ❣️


Gümüşkartal'ın sözleri Mastani'yi bir anda derin bir hüzüne boğmuştu. Dolu dolu gözlerle Maria'ya baktığında kızın ne kadar üzgün olduğunu anlamıştı. Mastani bir anda hiç bir şey demeden koşarak çıkıp gitmişti, Gümüşkartal onun peşinden gidecekken Maria tarafında engel olmuştu.


"Lütfen kendi hâline bırakın, buradan ayrılmak onun için büyük bir acı."


"Ama gitti."


Maria hiç bir şey olmamış gibi eline aldığı sebzelerle


"Gelecek merak etmeyin sadece vedalaşması gereken şeyler var." Demişti.


Kadının bu kadar rahat davranmasını anlayamıyordu. Gümüşkartal, Mastani'nin başına buyruk yaşadığını daha net anlamıştı ve bu durum adamı ürkütüyordu. Çünkü Gümüşkartal büyük bir imparatorluk kurmuştu ve Mastani bu imparatorluğa karşı gelmesi durumunda onu zorlayacağını biliyordu.


Mastani ise evden koşarak uzaklaşıp ilk görmesi gereken kişinin yanına gitti. Mia kardeşi, kan bağından değil gönül bağı ile birbirine bağlı olan iki yetim.


"Mia aç şu kapıyı."


Mastani kapıya tüm kuvvetiyle vururken Mia içeriden apar topar kapıyı açmıştı. Mastani bir anda Mia'nın boynuna atlayıp sıkı sıkıya sarıldı.


Mia bir anda Mastani'nin ona sarılıp ağlamaya başlamasına şaşırmıştı. Mastani kolay kolay ağlayan bir kız değildi.


"Noldu Mastani?"


Birbirlerinden ayrıldığında genç kız onu içeriye alıp kanepeye oturtturmuştu. Mastani'nin ağlamaları iç çekmelere dönmüştü.


"Anlat Mastani ne oldu?"


"Gidiyorum."


"Nasıl gidiyorsun?"


Mia'ya doğru döndüp yaşlar akan gözlerini elinin tersiyle sildiğinde önce olan biteni anlatmaya başladı. O konuştukca Mia da ağlamaya başlamıştı.


"B-biz ayrılıyor muyuz yani?"


Başını salladığında Mia'nın ağlayışları daha çok artmıştı.


"Mia yapma böyle, benim içinde zor bu durum ve sen bu şekilde ağladıkça gitmek istemiyorum."


"Tamam tamam siliyorum yaşlarımı, bir çocuğun hayatı söz konusu olmasa inan o Gümüşkartal olacak adama kız falan vermezdim."


Birbirimizi tekrardan sarıldıklarında derin bir nefes verdi.


"Yarışma ne olacak?"


"O zaman geldiğinde konuşacağım Alkan'la, eminim önüme taş koymaz."


"Ya hamile olursan."


Gözleri şaşkınlıkla açıldı.


"Saçmalama hemen kalmam herhalde."


Mia'nın biraz önce ağlayan suratı bu kez gülmeye başladı.


"Canım ben o adamdan o kıvılcımı aldım."


Mia ya ters bir bakış attı genç kız.


"Öyle deme zaten korkuyorum."


"Kork bence de adam senin üç katın bir de..."


Mia anında sustuğunda Mastani meraktan sormuştu.


"Bir de?"


Genç kızın, Mastani'yi utandıracak yaramaz pırıltılar geçmişti.


"Eli, ayağı büyük olan adamların başka yerleri de büyük olur derler."


Resmen kulaklarına kadar kızarmıştı. Mastani, Mia'nın koluna sert bir biçimde vurmuş aksi aksi söylenmeye başlamıştı.


"Bıktım senin edepsizliklerinden, ben gidiyorum akşam beni yolculamaya gel, vedalaşmam gereken bir çok insan var."


Mia dudaklarındaki kıkırdamayı zor bir biçimde bastırıp


"Tabi geleceğim kızım." Demişti.


Birbirlerine yine sıkı sıkıya sarılıp oradan ayrılmıştı. Elinden geldikçe herkesle vedalaşmıştı, şu an tek bir şey kalmıştı. Oraya gidecekti, belki bir daha o huzuru bulamayacaktı.


Devasa çınar ağacının önünde durdu, önce elini uzatıp ağacın gövdesini sevmeye başladı. Her şeyi bu ağaçta geçmişti, gözyaşlarını bir tek burası tanık olmuştu. Yavaşça üste çıkmaya başlamıştı, son gün batımını izleyecekti, bugün burayala da vedalaşacaktı...


Gümüşkartal saatine baktığında sekize doğru geliyordu, gün batmıştı ve Mastani ortada yoktu. Kızın bu kadar rahat bir şekilde davranması adamın sinirlerini bozuyordu.


"Maria hanım, Mastani hâlâ yok. Telefon numarasını verir misiniz?"


Maria, adamın bu denli Mastani'yi merak etmesi hoşuna gitmişti.


"Mastani'nin telefonu yok Hamza Bey."


Gümüşkartal şaşkınca kadının yüzüne baktığında Maria kendini tutamayıp gülmeye başlamıştı.


"Bizim kıza bir kaç kez almasını söyledim o da reddedince ben de daha fazla zorlamadım zaten kasaba küçük, birçok kişide kullanmıyor sadece ev telefonları var."


"Peki nerede olduğunu nasıl haber alıyorsunuz?"


"Nerelerde olduğunu bilirim o yüzden siz de panik yapmayın, gelir biraz sonra."


Gümüşkartal derin bir nefes almıştı, buraya geldiğinden beri katlanmayacağı durumlara katlanmıştı.


"Nerede söyleyin gidip bakacağım."


Maria elindeki işi bırakıp adama doğru yaklaştı, cidden kız için edişe ediyordu.


"Peki madem buradan ilerleyin ilk gördünüz ormanın içindedir."


"Bu saatte ormanda ne işi var!"


Kendini daha fazla tutamamıştı, bu nasıl bir rahatlıktı? Gecenin bir vakti hala ortada yoktu.


"Mastani işte onu da ona sorun, bunca yıldır bende aynı soruyu kendime soruyorum ama cevap alamadım."


Kadın geriye dönüp elindeki işe devam etmişti, Gümüşkartal da evden dışarı çıktığında tüm adamlar başlarını öne eğmişti. Ali, Gümüşkartal'ın dışarı çıktığını gördüğünde direkt yanına gitti


"Abi nereye?"


Zaten gergin olan Gümüşkartal iyice gerilmiş adamın omuzuna sert biçimde koyup hafif uyarı niteliğinde bir baskı uygulamıştı.


"Ne zamandır sana hesap veriyorum koçum?"


"Abi estağfurullah."


Gümüşkartal adamın dediğini es geçip


"Ormana gidiyorum aslanım."


"Orman?"


Ali sormaya çekiniyordu, Gümüşkartal elini sırtına bir kaç defa baskı yaptı.


"Tarzan avlayacağım aslanım."


Gümüşkartal ilerdeki ormana doğru girdiğinde yine homurdanmaya başlamıştı. Bu karanlık ormanda acaba nasıl bulacaktı? Telefon kullanmamak neydi, kaçınca yüzyılda yaşıyordu bu kız?


"Şansıma tüküreyim zaten beni ancak deli bulur."


"Deli sensin kaba adam."


Gümüşkartal duyduğu Mastani'nin sesiyle etrafına baktığında kimseyi göremiyordu.


"Buradayım kafanı kaldır."


Gümüşkartal başını kaldırdığında artık gördüğü manzaraya şaşıramamıştı, cidden bu kız deliydi.


"Ne işin var Mastani orada? Hemen in!"


Mastani kocaman yeşil gözlerini kendine emir yağdıran adamın yüzüne baktı.


"Ne kızıyorsun? Manzarayı izliyorum."


Gümüşkartal elini saçlarının içine geçirip sert bir biçimde çekmişti. Evet bu kızla cidden büyük işi vardı. Hayır kadın dediğin hanım hanımcık olması gerekirken bu kız tam tersi deli dolu ipe sapa gelmez biriydi.


"Mastani hemen in şuradan çok ciddiyim!"


Mastani adamın sinirlendiğini görünce mecburen inmeye başlamıştı ama Mastani'nin attığı her adım Gümüşkartal'ın düşecek düşüncesiyle yüreğini hoplatıyordu .


"Yavaş ol düşeceksin."


Mastani derin bir nefes aldı.


"Ben bu ağaçlara küçüklüğümden beri çıkıyorum."


Kızın açılan bacaklarını gördüğünde bu duruma iyice sinirlenmişti zaten üstünde incecik elbise tüm vücut hatlarını belli ediyordu bir de bu şekilde ağaçlara tırmandığını düşünmesi iyice onu köpürtmüştü.


"İnşallah bu elbiselerle çıkmıyorsun."


Kıza yetişeceği yere geldiğinde bir çırpı da kucağına alıp yere indirmişti ama Mastani adamın eli tenine değdiğinde ilk kez böyle elektriklenme hissetmişti.


"Ben genelde elbise giyiyorum, Maria'nın benim için diktiği elbiseleri."


Gümüşkartal'ın iyice kaşları çatılmıştı.


"Yani bunlarla ağaç tepelerine çıkıyorsun."


"Evet ne var ki?"


Gümüşkartal dilini ısırıp susmuştu, cidden bu kız aşırı rahat büyümüştü.


"Başka biri bacaklarını görebilir Mastani sen inerken."


"Burada öyle şeyler olmaz ki."


"Burada olmasa da başka yerde olabilir, eğer ağaçlara tırmanmak istiyorsan seni koruyacak bir şeyler giyin daha rahat edersin."


Gümüşkartal kızın cevap vermesine bakmadan elini avucunun içine alıp yürümeye başladı, Mastani ise önce adamın eline sonra kendi ellerine baktı resmen içinde ufacık kalmıştı. Bu adama ne yedirip beslemişlerdi? Gümüşkartal ise derin derin nefesler alıp sakinleşmeye çalışıyordu. Cidden bu kadar izole büyüdüğünü tahmin etmiyordu. Dünyadan bir haber burada resmen yaşıyordu, kendini karşı cinse dair korumayı bilmiyordu.


"Kimle vedalaştın?"


Gümüşkartal'ın sesiyle ona doğru baktığında tek tek tanımadığını bildiği halde isimleri saymıştı ama Gümüşkartal istediği isimi orada duyamamıştı.


"O sarı tereyağ."


Mastani anında kaşları çatılmıştı, kimden bahsetiyordu bu adam?


"Sarı tereyağ derken."


"Pero denilen kıl kuyruk."


"Kıl kuyruk ne demek?"


Gümüşkartal derin derin tekrardan nefes almaya başladı, bu kadın yüzünden cidden şimdi sinirden patlayacaktı.


"Siktir et o kelimeyi sorduğum soruya cevap ver."


Mastani bir anda elini avucundan çekmeye çalıştı çünkü adamın ona sürekli emir vermesinden sıkılmıştı. Gümüşkartal kızın elini bırakıp kıza doğru döndüğünde o sevimli yüzü kızarmış, kaşları ise gözlerinin üstüne kadar düşmüştü cidden güzel bir manzara sunuyordu gözlerine.


"Bana sürekli emir vermeyi kes! Senin o kapıda bekleyen adamların değilim."


"Evet değilsin, sen benim kadınım olacaksın."


Mastani resmen çıldırtmak için bu kelimeleri kullanıyordu.


"Despot adamın tekisin."


Mastani ters bir bakış atıp önden yürümeye başladığında Gümüşkartal onun elini tekrardan avuçlarının içine almıştı. Mastani cidden bu adamla uğraşılmaz diye düşündü.


"Çiftlikte biraz yürüsek."


Kız kocaman yeşil gözlerini Gümüşkartal'a diktiğinde Gümüşkartal önce saatine bakmıştı.


"Mastani iki saat sonra uçak var."


Kızın bakışlarına kayıtsız kalamayan adam homurdanıp


"Sadece yarım saat sonra dönüyoruz!" Demişti.


Mastani başını sallayıp Gümüşkartal'ın elini bırakacakken adam daha sert tutup


"Benim elimi bırakmayacaksın, bundan sonra ömür boyu birbirimize bağlı olacağız."


Mastani adamın sözleri ile şaşkınca dudakları açıldı, o öyle düşünmemişti.


"Bir ömür?"


"Mastani biz evleniyoruz, karı koca olacağız, bunun kutsallığını biliyor musun?"


"B-ben zannettim ki."


Gümüşkartal'ın kaşları derin bir şekilde çatılmıştı.


"Ne zannettin?"


" Şey...Çocuk doğunca buraya dönerim. "


Gümüşkartal artık sabrının sınırına gelmişti.


"Seninle damızlık ol diye mi evlendiğimi zannediyorsun Mastani!"


" Bana bağırma. "


" Bağırtma o zaman, ben bana hayat arkadaşı ol diye evleniyorum. Çocuklarıma anne, Kiraz'a umut ol diye çocuğunu doğur sonra git diye değil!"


Mastani adamın düşüncesinin bu yönden dolayı olmadığı için üzülsemi sevinsemi bilemedi.


"Sen çocuk doğduktan sonra gitmek mi istiyorsun!"


Adamın sesi bir duvar kadar sertti, bir kaç gündür tanıdığı o makul adam değildi resmen gözünde daha da irileşmişti.


"Cevap ver bana Mastani, sessiz kalma!"


"Ben...Çocuk doğunca yanından ayrılırım diye düşündüm."


Mastani kelimeleriyle Gümüşkartal'ı iyice germişti, bu nasıl bir özgürlük aşkıydı?


"Sen çocuğunu özürlüğün için mi seçeceksin?"


Mastani bir anda panik olmuştu çünkü böyle bir şey demek istememişti. Adama biraz daha yaklaşıp başını yukarıya kaldırıp direkt zifiri gözlerinin içine bakmıştı.


"Asla çocuğumu bırakmam ne özgürlük ne de başka bir şey için, bu durum aklından bile geçmesin sadece beraber karar alıp ben çocuğumla tekrardan buraya dönerim diye düşündüm."


Mastani'nin laflarıyla en azından Gümüşkartal biraz sakinleşmişti.


"Öyle bir düşüncen olmasın ne çocuğumla gidebilirsin ne de tek!"


Mastani'nin işte korkusu buydu, adam her konu da çok güçlüydü sadece fiziki bir durum değildi, baskınlığını çok fazla belli ediyordu. Gümüşkartal kızın sessizliğini umursamadan elini tutup tekrardan yürümeye başlamıştı. Mastani ise ne yapacağını artık bilmiyordu. Acaba Arzu nasıl baş etmişti bu adamla? Kız kardeşini düşündü, ona da bu şekilde mi davranmıştı? Bunları aklından çıkarmalıydı, ona öfkesi daha büyüktü ama bir yandan da onu affetmek istiyordu.


Çiflikteki canlı ya da cansız herkesle Mastani'nin vedalaşmasını büyük bir keyifle izlemişti, genç adam biraz önce onu öfkeden deli olan bedeni şimdi huzura bırakmıştı. Kızın bıcır bıcır hareketleri etrafa renk saçıyordu. Sonra Gümüşkartal tavuklarla konuşan Mastani'yi bir kadın edasıyla süzmeye başladı, güzel, küçük ve dolgun hatları olan bir vücudu vardı. Eline bile dokunduğunda tenindeki o yumuşaklık onu mest etmişti. Yatağında düşlemişti, kızıl saçlarını tüm yastığa dağıldığı düşüncesi onu deli etmişti, başını yukarıya aşağıya sallamıştı. Ergenler gibi olmuştu, o ne zamandır bu denli nefsine düşkündü ki? Zaten Gümüşkartal ölen eşinden sonra kimseyle beraber olmamıştı. Açıkcası kızına o kadar adapte olmuştu ki başka bir kadının tenini düşlememişti ama bu kızıl kadını düşlüyordu.


"Sizden özür diliyorum tavukcuklar, biliyorum beni pek sevmiyorsunuz ama hepsi Maria'nın suçuydu, o sizden yumurta çalmam için beni gönderiyordu tabi sizde evlatlarınızı aldığım için beni gagalıyordunuz."


Mastani'nin nedense gözlerinden bir anda yaşlar akmaya başladı, Gümüşkartal başta kızın ağladığını görünce şaka yaptığını zannetmişti ama sonra titreyen sesini duyduğunda tavuklarla vedalaşırken ağladığını gördü, cidden çok tuhaftı bu kız.


"Beni affedin gidiyorum artık belki daha gelmem ama sizden bir şey rica edeceğim lütfen Maria'yı gagalamayın, onun yararları çabuk iyileşmez ben de uzaktayım artık kimse onun yarasını saramaz."


Mastani'nin dudaklarından bir hıçkırık çıktığında Gümüşkartal onu kendine çekip sıkı sıkıya sarılmıştı aslında kız tavuklara değil Maria'dan ayrıldığı içinde bu hüzündü. Kızdan ayrıldığında gözlerinden damla damla akan yaşları Gümüşkartal silmeye başlamıştı.


"Mastani, ne zaman Maria hanımı özlersen bana söylemen yeterli."


"N-nasıl?"


Gümüşkartal'ın yüzüne merhamet dolu bir gülümseme oturmuştu.


"Dudaklarından çıkan tek bir kelime ile onu alıp yanına getiririm ."


"Gerçekten mi?"


"Evet o senin annen değil mi ? Ben sizi ömür boyu ayırmıyorum ya da buraya bir daha gelmeyeceksin demiyorum, beraber işleri yola koyduğumuzda gelip biraz kalırız."


Mastani bir anda anın verdiği mutlulukla Gümüşkartal'a sıkı sıkıya sarılıp hızlı hızlı konuşmaya başladı.


"Çok çok teşekkür ederim, bana dünyaları bağışladın."


Kızın sarılışına o da yanıt verip onun küçük bedenini büyük bir sahiplenmeyle kendi bedenine çekmişti. Sonra ortamdaki o huzuru bir el ateş sesi bozmuştu. Mastani, Gümüşkartal'dan ayrılacakken Gümüşkartal buna izin vermemişti ama sonra Mastani kulaklarına çalan ses tanıdık geldiğinde bedeni korkudan titredi.


"MASTANİ!"


Arkasına dönmek istediğinde Gümüşkartal büyük bir sahiplenme iç güdüsüyle direkt kızı arkasına çekmişti ama Mastani, Pero'nun elindeki silahın bir kez daha sesini duymuştu...


Pero elinde silahı tam Gümüşkartal'a doğru tutmuştu. Gözlerinde büyük bir intikam ateşi vardı. Havaya sıktığı iki ateşle aslında bu dev adamı korkutmak istemişti ama Gümüşkartal'ı dün ki çocuğun ona bu şekilde silah çekmesine öfkelenmişti. Eğer Mastani burada olmasaydı onun kafasını şimdi burada koparırdı. Adamları ise duyduğu silah sesiyle hemen Pero'nun etrafını sarmıştı ama Pero'nun öfkesi o kadar büyüktü ki gözü hiç bir şey görmüyordu.


"İndir lan o silahı!"


Mastani ise Pero'nun böyle bir şey yapmasına şaşırmıştı. Tamam sinirli ve öfke kontrolu yoktu ama bu şekilde bir şey yapmaz diye düşünmüştü.


"Mastani ile konuşacağım, ver onu bana."


Ali, Gümüşkartal'ın gözlerine bakıp bir işaret bekledi ama Mastani'nin burada olmasından dolayı kan dökülmesine izin veremezdi, kız aşırı derecede ürkek ve kırılgandı. Böyle bir durumun yaşanmasından dolayı kolay kolay atlatamazdı.


"Kimi veriyorum lan sana! "


Gümüşkartal daha çok sinirlenmişti.


"İzin vermem onunla evlenmene duydun mu?"


"Sikerim lan seni, indir şu silahı yoksa beynini patlatacağım!"


Mastani adamın sesinden yapacaklarını sezdiği için Gümüşkartal'ın arkasından biraz çekilip Pero'nun yüzüne baktı, cidden yüzü gözü morluk içindeydi, Gümüşkartal onu çok kötü dövmüştü.


"Mastani çıkma arkamdan."


Mastani, Gümüşkartal'ı duymamazlıktan gelip Pero ile konuşmak istedi çünkü etrafı çok fazla adamla doluydu hem de tabancıyı Pero'ya doğrultmuşlardı. Gümüşkartal'dan sadece tek bir emir bekliyorlardı, bu durumdan Mastani iyice korkutmuştu. Pero onun arkadaşıydı, onun canını yanmasını istemezdi.


"Pero indir silahını, ne yapıyorsun?"


Gümüşkartal bu çocukla Mastani'nin konuşmasına daha çok öfkelenmişti.


"Benimle geleceksin Mastani, bu adamla evlenemezsin."


"Neden?"


"Çünkü sen bana aşıksın bu adama değil, benim yanımda olmak zorundasın."


Mastani, Pero'nun bencilce düşüncesine dair hayal kırıklığına uğramıştı hem kızı istemiyordu hem de onu etrafında tutmak istiyordu. Gümüşkartal ise adamın bu şekilde konuşmasına daha fazla dayanamayıp Pero'nun üstüne doğru atıldığında kolaylıkla silahı elinden alıp sert bir yumrukta yüzüne geçirmişti. O ara Maria ve Mia da büyük bir panikle Mastani'ye doğru koşmuştu. Mastani o kadar büyük bir hayal kırıklığı vardı ki.... Demek ki bu zamana kadar duygularını bildiği halde sürekli kız arkadaşı olduğu dediği kızlarla onu tanıştırıyordu, bilerek canını yakıyordu. Maria direkt Mastani'yı sıkı sıkıya sarılıp onu güvenli kollarına almıştı. Gümüşkartal ise çocuğu bir güzel benzetip adamlara verdiği emirle onu çiftlikten sürükleyip göndermişti. Arkasına döndüğünde Mastani'nin zaten beyaz olan teni iyice solduğunu gördü.


Kızın bu denli savunmasız haline daha fazla dayanamayan Gümüşkartal ilerleyip Mastani'yi kucağına aldı. Maria ve Mia adamın bu kadar kısa zamanda bu denli Mastani'yi sahiplenmesine açıkcası şaşırıyordu.


Mastani hiç bir şekilde Gümüşkartal'a zorluk çıkarmadan onun boynuna sıkı sıkıya sarılmıştı.


"İ-ineklere veda edemedim."


Kızın titreyen sesini duyduğunda Gümüşkartal biraz eğilip kıza doğru baktı.


Gözleri dolu dolu olmuştu.


"Merak etme bize kırılmazlar."


Mastani burnunu çekip Gümüşkartal'ın boynuna iyice sokuldu. Eve girdiklerinde kızı yukarı kata odasına çıkardığında yatağına koymuştu. Gümüşkartal odaya baktığında cidden bu kızın renklere ciddi derece bir aşkı olduğunu anladı.


Çünkü tüm duvarları farklı farklı renklere boyamıştı, bazı duvarlarda hatta kendi el izleri vardı. Tahta bir dolap, tahta bir yatak vardı odada, onun dışında pek bir eşyası yoktu. Ah bir de kenarda duran ahşap küçük aynası her şeyiyle aslında Mastani'yii anlatıyordu.


"Daha iyi misin?"


Uzanıp kızın o kabarık, kızıl saçlarına dokunduğunda Mastani'nin kalp ritimleri üst seviyeye çıkmıştı ya da tamamen kızın toy kalbinin gösterdiği bir durumdu.


"Bu konuyu bir kez konuşup burada bırakacağız."


Mastani adamın ne konuşacağını az çok tahmin etmişti. Panikle adama doğru dönüp zifiri gözlere doğru bakıp savunmaya geçti


"B-benim onunla hiç ilişkim olmadı yemin ederim."


Gümüşkartal kızın panik halini gördüğünde zaten onun gözlerinden anlamıştı hatta o kıl kuyruğun sözleriyle hem şaşırıp hem de kırıldığını görmüştü.


"Biliyorum onu sakin ol Mastani sadece bir daha bu tarz olaylar yaşanırsa bu kadar sakin kalmam!"


Mastani bir anda soğuk su içmiş gibi ürpermişti, ne yani bu o adamın sakin hali miydi? Gümüşkartal derin derin nefesler aldı, kızı kırmak istemiyordu ama kendini tutamayacak bir duruma gelmişti. Normalde olsa o silahı alıp o çocuğun kafasına sıkardı. Çünkü kimse Gümüşkartal'a silah çekemezdi.


"Bak ben gevşek bir adam değilim, bir çocuk çıkıp benim yanımdaki kadını, kadınımı almayı teklif edemez eğer ederse sikerim onun belasını."


Mastani derin bir şekilde yutkundu. Bu Mastani'ye açık saçık bir tehditti aslında.


"İhaneti, sadakatsızlığı affetmem Mastani, bilmem anladın mı? O yüzden o çocuk hâlâ beyninin ya da kalbinin içindeyse çıkarıp at eğer ben hâlâ onu atamadığı fark edersem kızımın üstüne yemin ederim ki o çocuğun kafasına sıkarım, üçüncü hataya affım yok!"


Mastani'nin damla damla gözyaşları dökülmeye başlamıştı. O masumdu, neden bu adam şimdi ona öyle şeyler diyordu? Kızın ağladığını gördüğünde nedense bu duruma kayıtsız kalamıyordu, onu kendine doğru çektiğinde Mastani ağlamaları daha çok şiddetlenmişti, bunca yaşına kadar hiç bu kadar ağlamamıştı. Şu iki günde Gümüşkartal ise söylediği lafların ağır olduğunu biliyordu ama şimdiden Gümüşkartal'ın sınırlarını bilmesi lazımdı.


"B-ben onu seviyorum zannediyordum ama Şu an bunu sorguluyorum, Pero'nun her zaman iyi biri olduğunu düşündüm, bugün bana söylediği cümleler, bunca yıldır benim onu sevdiğimi bildiği halde tüm kız arkadaşlarıyla ben tanıştırıp bile isteye canımı yakmış. Seven sevdiğine bunu yapmaz."


Gümüşkartal ağır bir küfür savurdu, nasıl böyle bir piçlik yapardı? Şu an resmen gidip onun kafasına sıkmamak için zor tutuyordu.


"Bunu fark ettiğim o an kalbim bir anda ondan soğudu."


Mastani başını kaldırıp Gümüşkartal'ın gözlerine odaklandı.


"Aşık olan ya da seven bir kalp hemen soğur mu ya da sen ona orada vurduğunda seven kalbide aynı acıyı hissetmez mi?"


Gümüşkartal o güzelim yeşil gözlerinde ne olduğunu net görmüştü işte şimdi içi rahatlamıştı. Elleri tekrardan kızıl saçlarına gittiğinde büyük şefkatle okşamıştı. Dudakları anında Mastani'nin alnına gittiğinde kızın gözleri iyice şaşkınlıkla açılmıştı. Bu kız için yeni heyecan olsa da aslında Gümüşkartal için bu nazik öpücüğün anlamı kesin ve netti, benimsin demekti. Artık Mastani, Gümüşkartal'ın kudretli gücünün tamamen içine girmişti.


Gümüşkartal, Mastani'nin toplanması için vakit verip aşağıya indiğinde Maria ve Mia'nın yaşlı gözlerini görmüştü. Bu kadına aslında minnet duygusu vardı. Kendi kanından olmayan bir kızı hem bu kadar sevip koruması hem de güzel, nazik kalpli yetiştirmesi bir çok anneden daha değerliydi gözünde, kendi öz annesinden bile bu kadar ilgi görmemişti.


"O iyi değil mi?"


Maria, Gümüşkartal'ın yanına gittiğinde adamın dudaklarından kısa bir gülümseme çıkmıştı, onu rahatlatmak ister gibi.


"Evet iyi, hazırlanıyor Maria hanım."


Maria, Mia'ya yukarıya gitmesi için işaret verince Mia hiç sorgulamadan yukarıya doğru çıkmıştı.


"Sizinle biraz konuşmak istiyorum Hamza bey."


Gümüşkartal oturma bölümdeki tekli koltuğa oturduğunda Maria da onun karşısına oturmuştu.


"Hamza bey, Mia benim elime geldiğinde 5 yaşındaydı. Şu an ise 23 yaşında, Mastani isminden soyadına kadar her şeyini değiştirip tamamen buraya ait olmak istedi."


Gümüşkartal kızın soyadını değiştirdiğini biliyordu ama adını ilk kez duymuştu. Arzu da bunu ona hiç söylememişti. Maria derin bir nefes verip tedirgin dolu bakışlarını adama dikti.


"Güçlü bir adamsınız bu sadece maddi değil, diğer türlüde. Mastani'nin her zaman hayatı bu kasaba oluşmuştur. Bu kasabadan dışarı çıkmadı, her zaman ona verdiklerimle yetindi. Sizin yanınızda eminim o popüler kültürün sardığı kişiler vardır, abartı kıyafetler, yüksek topuklular ve kalın makyajlar yani sizden isteğim hatta istek değil bir annenin emri olarak kızımı o hayata zorlamayın yoksa Mastani'yi kaybedersiniz. O iki dünya arasında yaşayamaz sadece tek dünyaya aittir, o da bu dünya."


Gümüşkartal bu duruma sevinmişti o da istemezdi Mastani'nin o masum yüzünü bozmasını.


"Mastani paten kayıyor ve her gün genellikle bunu yapar o yüzden ona bu konuda yardımcı olmanızı istiyorum, yoluna taş koymanızı değil. Ben kızımı kanatlar takıp uçurana kadar çok çırpındım, ben değil sadece eşimde öyle, biz hiç bir zaman kendi kültürünü kaybetmesini istemedik. Bunu, onu kendi dinimize çekmediğimizden anlayabilirsiniz, bir gün bugünün geleceğini biliyordum. Kızım size emanet, ben sizin kızınız için kendi kızımdan vazgeçiyorum o yüzden bu fedakarlığımın karşılığı olarak kızımı üzüp canını yakmayın."


Gümüşkartal kadının gözlerinin içine bakıp korkusuzca hem onu tehdit edip hem de kibarca uyarması hoşuna gitmişti.


"Maria Hanım söyledikleriniz benim için çok kıymetli o yüzden Mastani'nin canını yakmam, onun canı yanarsa benimde yanar. Diğer korkularınızı da düşünmeyin ben Mastani'yi hiç bir şey için zorlamam, nasıl isterse öyle devam eder hem ben onu şehrin göbeğine götürmüyorum, benim evim büyük bir arazide yani bura gibi düşünebilirsiniz, o hiç bir şeyde yabancılık çekmeyecek. Bu paten işine gelirsek onun için bir buz pisti yaptırabilirim eğer o duruma sevinecekse ve siz Maria hanım ne zaman Mastani'yi görmek isterseniz bana bir telefon etmeniz yeterli olacak, gözümde kıymet verdiğim birisiniz."


Maria adamın söylediği kelimler sayesinde derin bir nefes almıştı. Biliyordu bu adamın onu sahiplenip koruyacağını.


"Sizden bir isteğim daha var."


"Dinliyorum buyrun."


"Mastani'nin diğer ailesi ile karşı karşıya gelmesini istemiyorum."


"Neden böyle bir istek içindesiniz? Babası eğer döndüğünü duyarsa görmek isteyecek."


"Siz de engel olacaksınız Hamza Bey eğer olmazsanız elinizde sadece bir yıkım olur ve görüyorum ki siz size söyleneni inanmışsınız ama her şey göründüğü gibi değil, bu lafımdan sonra eminim gerçekleri araştırmak isteyeceksiniz eğer bunu da yapacaksanız kabuk tutmuş bir yarayı kaşırsınız bu yara da Mastani'nin yarası olur."


"Tamam Maria Hanım karşılaşmamalarını sağlayacağım eğer bu durum Mastani'yi üzücekse..."


Maria içindekinleri adama söylemenin verdiği huzurla oturduğu koltuğa daha yaslanmıştı. O arada Mastani merdivenlerden elinde bir bavulla inmişti.


"Bu kadar mı eşyan?"


Kızın elindeki orta bavulu görüne şaşırmıştı.


"Evet, niye ki?"


Gümüşkartal yerinden kalkıp bavulu kızın elinden almıştı.


"Şaşırdım sayısız bavul göreceğimi zannetim."


"Hey oradan bakınca kraliyet kızı mıyım? Bana yetecek ne varsa bu bavulda."


Kızın sevimli isyanını görmemezlikten gelip bavulla beraber kapıyı açtığında kadınların birbiriyle vedalaşmasına izin verdi. Mastani ise sıkı sıkıya Maria'ya sarılıp kokusunu bir kez daha içine çekmişti.


"Benim annemde, ailemde sensin Maria bunu hiç unutma, seni seviyorum."


Maria kızının o yüzünü avuçlarının içine alıp yanaklarına derin derin öpücükler kondurmuştu.


"Bu bir ayrılık değil, ne zaman birbirimizi özlersek görüşeceğiz tamam mı?"


Mastani tekrardan Maria'ya sıkı sıkıya sarılıp onda ayrıldığında Mia'nın ağladığını görmüştü, ona da sıkı sıkıya sarılıp vedalaştıktan sonra Gümüşkartal da resmi bir şekilde vedalaşıp özel yapım minibüse bindiklerinde artık Gümüşkartal derin bir nefes vermişti ama kızın gözleri hala camda kasabadan çıkışını gözyaşları ile izliyordu. Gümüşkartal biliyordu, bu kuş buraya aitti ve o kuşu ait olduğu doğasından koparıp kendi kurduğu altından kafese hapsetiyordu...


Loading...
0%