Yeni Üyelik
4.
Bölüm

Vahşi

@gamzeispaha

Lüks arabadan indiklerinde hava alanına gelmiştiler, Mastani'nin bir anda titrediğini gören Gümüşkartal kızı kendine doğru çekip ufacık bedenin kollarının arasına almıştı. Mastani artık bu temaslar yüzünden kesinlikle kalpten gidecekti. Gümüşkartal ise Mastani ile temas etmeden yapamıyordu. Kokusu teni insanı kendine çekiyordu. O derinliklerde bulduğu gizli bir hazineydi.


"O uçağa mı bineceğiz?"


Gümüşkartal kızın tavrını tartmak için temkinli sordu.


"Yüksekten mi korkuyorsun?"


Mastani başını olumsuz bir şekilde salladığında Gümüşkartal'ın gözlerinde yaramaz bir pırıltı geçip direkt lafını kıza yapıştırdı.


"Bende ki de soru, kocaman ağaçların tepesine çıkıyorsun dişi tarzan gibi uçaktan mı korkacaksın?"


Gümüşkartal'ın yönlendirmesiyle özel uçağın merdivenlerden çıkıp yerlerine geçtiklerinde Mastani adama biraz önceki laflarını yapıştırdı.


"Onunla bu bir mi Alkan?"


Kızın ilk kez adını söylediğini duyan Gümüşkartal galiba ona kimsenin adını bu kadar tatlı tatlı söylemediğini düşünmüştü. Kıza doğru baktığında cidden tedirgindi.


"Emin ol Mastani bu uçağın düşme olasılığı senin o ağaçtan düşme orasılığına göre daha düşük."


Mastani derin bir nefes alıp kollarını göğsünde kavuşturup özel yapım koltuğa bacaklarını uzatmıştı. Ama bu yaptığı hareket Mastani'nin bacaklarını açılma sebebi olmuştu ama Mastani hiç bir zaman bu durumu önemseyen bir kız değildir, mahremlik kavramı hayatında pek yoktu.


Gümüşkartal ise öyle değildir, onun için mahrem konular aşırı derecede önemliydi. Yerinden kalkıp bir battaniye alıp kızın üstünü örtmüştü. Gümüşkartal anlamıştı bu konuları, kızla konuşması lazımdı yoksa Mastani'nin bu rahatlığı yüzünden katil olabilirdi.


Uçağın bir anda havalanmasıyla Mastani panik yapıp koltuktan aşağıya düşecekken kızı bir anda kollarından tutmuştu.


"Şşt sakin, uçak kalktı."


Mastani elini kalbinin üstüne koyup


"Tanrıya şükürler olsun, bir anda düşeceğimizi düşünmüştüm."


Gümüşkartal için bir problem daha işte.


"Tanrı diye bir şey yok Mastani, Allah adını kullanırsan daha iyi, bildiğim kadarıyla müslümansın ona göre kelimelerine dikkat et."


Adamın kendisini çocuk gibi azarlamasını anlamamış tekrardan koltuğa yatıp battaniyeyi başına kadar çekmişti. Al işte şimdiden her hareketine bir kusur buluyordu. Ne demişti sanki? Hemen kızıp azarlama moduna giriyordu, Mastani küstüğü zaman başına kadar yorganı geçirip uyurdu. Kızın kendisine sırtına dönmesini küstüğünü anlamıştı, biliyordu sert davranmış hatta kızmıştı ama başka türlüde kızı kendi tarafına çekemezdi. Mastani arada kalmıştı, her konuda özellikle din, kültür konusunda aşırı derecede yetersizdi. Kızın derin nefes seslerini duyduğunda uyuduğunu anlamıştı. O da uzun zamandır işlerinin birikmesiyle dosya okumaya başlamıştı.


Aradan geçen saatler sonrasında uçak inmiş ama kız hala derin bir uykudaydı. Gümüşkartal kızı uyandırmayı kıyamadığı için ufak bir kuvvetle kızı kucağına almıştı.


Kızın bu kadar hafif olmasına şaşırmıştı acilen kilo alması lazımdı yoksa cidden yatakta bir yerlerini sakatlayabilirdi. Zaten çok narindi, Gümüşkartal kıza elini sürmekte bile korkuyordu.


Uçaktan inip İstanbul'a vardıklarında bir ton adam Gümüşkartal'ı bekliyordu. Hepsi kucağında gördükleri küçük kadınla tek tek başlarını indirmişlerdi. Gümüşkartal ise gelen lüks minibüse binip kızı kucağına almıştı. Evet yandaki koltuğa bırakabilirdi ama yapmamıştı. Tenin onun tenine temas etmesini seviyordu.


Mastani ise üstündeki battaniye sayesinde ısınmışken biraz daha onu sarıp sarmalayan battaniye sarılmıştı. Kızın bu hareketine gülen adam kızın uyuyan yüzünün ne kadar masum olduğu görmüştü. Fazla güzeldi bu kadın ve Gümüşkartal küçük karısını şimdiden bu derecede sahiplenmişti.


Siyah minibüs devasa büyük araziye geldiğinde gece saatleriydi, Kiraz'ın uyuduğunu biliyordu ama yine de kız burnunda tütüyordu. Araba evin önünde durduğunda Gümüşkartal ona açılan arabadan inip eve doğru yürüdü. Onun geldiğini duyan evdeki çalışanlar direkt koşarak evin kapısını açmıştı.


Ama herkes gördüğü manzara karşısından şaşırmıştı. Çünkü Gümüşkartal kucağında küçücük kalan bir kadınla içeriye girmişti, battaniye sebebi ile yüzü görünmüyor sadece kızıl, kıvırcık saçları belli oluyordu.


Gümüşkartal büyük evinde direkt merdivenlere çıkıp kendi yatak odasının kapısını açmıştı. Mastani'yi kendi büyük yatağına yatırdığında ne kadar ufak olduğunu düşündü. Gözleri üstünde gezdiğinde aralarında şu anlık hiç bir bağ yokken onun üstünü değiştirmek doğru olmazdı. O yüzden bu gecelik kıyafetleri ile uyumasına izin vermişti. Arkasını dönüp güzel bir banyo yapmayı karar verdi. Rahatlayıp kızının odasına gidip bu gece onunla uyumak istiyordu.


Gümüşkartal uzun bir duştan sonra banyodan çıktığında kızın deli bir şekilde uyuduğunu görünce kendini tutamayı gülmüştü. Bu kız neden her şeyiyle bu kadar aykırıydı. Odanın içindeki büyük odaya girip eşofmanlarını giyip tekrardan yatak odasına gelmişti. Evet şu an kızın yanında uyumak ona cazip geliyordu. Gümüşkartal ölen eşine karşı bile hiç bir zaman bu kadar şefkatli olmamıştı. Bir kez bile Arzu'nun saçlarını okşamamıştı. Zaten Arzu da öyle bir kadın değildi, her zaman evliliklerinde bir mesafe vardı. Evet biliyordu Gümüşkartal'ın ona karşı bu kadar uzak olmasından dolayıydı ama onunda elinden gelen bir durum yoktu ki o öyle yetişmişti. Sevgisini belli etmemek için ama Mastani farklıydı, onun gözlerindeki o masumluk farklıydı.


Yarın kesinlikle kollarında olacaktı. Üstünü tekrardan örtüp daha fazla şeytanın kulağına fısıldadıklarını duymamak için odadan çıkıp hemen yakınındaki odaya doğru yürüdü. Kapıyı açtığı anda itibaren kızının kokusuyla mest oluyordu. Ayşe, Gümüşkartal'ı gördüğünde hemen hayran dolu bakışlarla adama bakıyordu.


"Ayşe sen bu gece misafir odalarında birinde kal, Kiraz'la ben kalacağım."


Ah bu adamın uyuduğunu izlemek aslında ne büyük lütuf olur diye düşündü ama direkt emirine itaat edip odadan çıkmıştı. O dışarı çıkar çıkmaz bir kaç hizmetli Ayşe'yi direkt kuşatmıştı.


"Hamza beyin kucağındaki kadın kimdi?"


Ayşe'nin anında kaşları çatılmıştı o herhangi biri görmemişti.


"Ben kimseyi görmedim kızının yanında şu an."


Bir kaç hizmetli anında gülmeye başlamıştı.


"Eh bizede misafir odasını hazırla demediğine göre kesin kendi odasına götürmüştü."


Ayşe bir anda kıskaçlıkla çemkirmişti.


"Hamza Bey'in odasına siz bile belli dakikalar içinde giremiyorsunuz, bir kızımı oraya götürecek saçma."


"Valla tatlım onu bilemem ama sen bence bu rüyadan vazgeç."


Ayşe sinirle merdivenlerden inip misafir odasına gitmişti.


Gümşkartal da kızının yanına geçip yattığında anında Kiraz'ın gözleri hafifçe açılmıştı.


"Geldin mi babacım?"


"Geldim kızım."


"Prenses?"


"O da geldi, hadi uyu yarın uzun bir gün olacak."


Kiraz babasına biraz daha yaklaşıp onun göğsüne doğru başına koymuştu. Gümüşkartal kızının kokusunu bir kaç defa burnuna çektikten sonra o da gözlerini kapatmıştı.


"Baba fotoğraflarda ve videolarda gördüğümden daha güzel değil mi? Resmen bir prenses gibi uyuyor."


Gümüşkartal kızının yeşil gözlerinin hayran hayran Mastani'ye bakmasına karşı gülümsemişti. Mastani ise yanında duyduğu fısıltılarla gözlerini araladığında yemyeşil iki gözü bir anda yüzüne yakın gördüğünde korkup yataktan sıçramıştı. Gümüşkartal kızın korktuğunu görünce Kiraz'ı biraz ondan uzaklaştırmak için onu yataktan ileriye aldı. Ama Mastani hala zihninin nerede olduğunu anlayamamıştı. Ne yani dedi kendi kendine, bu kötü bir rüya değil miydi? O uyandığında yine çiftlikte olduğunu zannetmişti. Mastani bir anda ağlamaya başladığında Kiraz endişeyle babasına baktı.


"Baba neden ağlıyor?"


Mastani bu kez dizlerini çekip hıçkırıklar içinde ağlamaya başladığında Gümüşkartal, Kiraz'ı direkt odadan göndermişti. Sessizce kızın içini boşaltmasını beklediğinde bir peçeteyi kıza doğru uzattı, Mastani peçeteyi alıp önce yüzünü sonra burnunu büyük bir sesle sildikten sonra Gümüşkartal'a peçeteyi geri verdi.


"Noldu, neden ağlıyorsun?"


Mastani, Gümüşkartal'a doğru baktığında söyleyip söylememek arasında kararsız kalmıştı.


"Anlat."


Adamın yumuşak ve şefkatli sesini duyduğunda gözlerini ellerine indirdi.


"Ben zannettim ki hepsi bir rüya, gözlerimi açtığımda çiftlikte olacağım."


Gümüşkartal elini kaldırıp elleriyle o güzel saçlarına dokundu.


"Üzgünüm hayallerini yıktım ama burası artık senin yuvan Mastani, bunu hemen belki kabul edemezsin ama yavaştan başlamanı istiyorum."


"Haklısın ilk günümden mi bilmiyorum zaten huzursuz uyudum."


Adam kendini tutamayıp gür bir kahkaha atmıştı, normalde kolay kolay gülümseyen bir adamın dudaklarından böyle kahkaha çıkması mucizeydi. Mastani adamın gülüşüne hayran kalsa da yine de neye bu kadar güldüğünü anlamamıştı.


"Yavrum top patlasa duymazdın, senin eğer huzursuz yatmış halin buysa yandık."


Adam ters ters bakıp saçlarını ona doğru savurdu.


"Yorgunluktandır."


Gümüşkartal daha fazla üstüne gitmemek için kızın üstüne gitmemişti.


"Seninle tanışmak için bekleyen bir hayranın var Mastani."


Adama baktığında kaşları anında kalkmıştı.


"Kim?"


Gümüşkartal ayağa kalktığında kapıyı açtığında bir kız çocuğu vardı, o anda anlamıştı kimin olduğunu. Kiraz, babasının davet etmesiyle çekingen bir şekilde içeriye girmişti. Üstüne giyindiği kırmızı elbise ile yeşil büyük gözleri arasında büyük uyum vardı. Hatta kıza dikkatli baktığında bu kız onun çocukluğun kopyasıydı. Bir tek saçları yoktu, bu işte Mastani'nin içini burkmuştu. Kızın kendine çekingen bir şekilde geldiğini görünce dudaklarına bir gülümseme konmuş.


"Merhaba ikizim."


Mastani yataktan kalktığında Kiraz ona bu şekilde seslenmesine şaşırmıştı.


"İkizim mi?"


"Evet tanrı biliyor ki ahh pardon tanrı demeyecektim, Despot baban yasaklamıştı."


Kiraz bir anda gür kahkaha attınca o da gülmüştü. Gümüşkartal'ın ise anında kaşları çatılmıştı, kızın kendisiyle böyle dalga geçmesiyle. Elini yukarıya gelişi güzel sallayıp


"Neyse işte zaman tüneline binip sanki benim çocukluğumdan kaçıp gelmişsin gibi hissettim."


"Gerçekten mi yani bende büyüyünce senin gibi prenses mi olacağım?"


Mastani'nin anında eli kalbinin üstüne gidip ters ters Kiraz'a bakmıştı, aslında bu terslik tamamen sevimlilik katıyordu.


"Sakın bana prenses Merida'ya benziyorsun deme."


"Ama benziyorsun hatta aynısısın."


Mastani dudaklarından gür bir kahkaha çıkmıştı.


"Ah hadi ama ben prenses olmak için çok vahşiyim."


"Vahşi ne demek?"


Mastani anında ellerini havaya kaldırıp


"Onu babana sor, ben iyi bir öğretmen olamadım."


Pis pis gülüp Gümüşkartal'ın yüzüne baktığında kızın kendince bir meydan okuması olarak gördü.


"Zamanla görürsün kızım kelimeler anlatmaya kifayetsiz."


Kız anında gözlerini kıstığında Kiraz hem babasına hem de Mastani arasında gözleri gidip geliyordu.


"Hadi kızım sen aşağıya in Mastani de hazırlanıp gelsin."


Kiraz başını sallayıp direkt aşağıya inmişti.


Mastani ise dalgın dalgın kirazın arkasından bakıyordu.


"Bugün çok enerjik aynı zamanda mutlu, bu senin sayende Mastani."


"Ben bir şey yapmadım ki."


Gümüşkartal kızı tutup kendine doğru çekti, bu kızın uzakta olmasını sevmiyordu.


"Hayır yaptın, burada olman Kiraz içinde benim içinde bir umut."


Adamın iltifatı karşısında yanakları hemen al al olmuştu. Kızın bu denli hemen utanması nedense adamın hoşuna gidiyordu.


"Hadi bir duş al, biz seni aşağıda bekliyoruz."


Mastani'yi nedense bu odada tek kalmak onu ürkütmüştü, kızın odaya korku gözlerle bakması durumu hemen açığa kavuşturmuştu.


"Mastani burası benim odam, bu kapıdan ben izin vermeden kimse giremez o yüzden korkmana gerek yok ama sen banyo yapana kadar bende burada durup bilgisayardan işlerimi hallederim."


Adamın kendine bu kadar hassas davranması nedense kalbini sıcacık yapıyordu, Mastani hemen kenarda duran bavulunu açıp elbise ve çamaşır alıp banyoya girmişti, üstündeki kıyafetleri çıkardığında hiç hayatında bu kadar büyük banyo görmemişti, kenarda duran büyük bir küvet ve yanda duran bir duş alanı vardı. Mastani direkt duşa girip kendini sıcak suyun içine sokmuştu...


"Ah acıttın ama."


Odada sadece Mastani'nin mızmız sesleri duyuluyordu, aslında burada imdat diye bağırması gereken Gümüşkartal'dı.


"Yavrum ne yapayım açılmıyor başka türlü bu saçlar."


Mastani banyoda açamadığı saçlarıyla dışarı çıktığında biraz da odada can çekişmişti, kızın saçlarını artık yolduğunu gören Gümüşkartal olayı devralmış ama o da işin içinden çıkamamıştı. Kızın aklına gelen planla bir anda gözleri parladı.


"Keselim."


"Asla."


"Açılmıyor ama görmüyor musun? Zaten ben yirmi kiloysam yirmi kilo da saçlarım resmen benle eşitler."


Adam, Mastani'nin böyle isteğini tabii ki de yerine getirmeyecekti.


"Bekle geliyorum."


Gümüşkartal odadan çıktıktan kısa bir süre sonra elinde bir sürü spreyle içeriye girdi.


"Onlar ne?"


Tekrardan kızın arkasına oturup.


"Kiraz'ın saçları da sana benziyordu, Arzu açmak için bunları kullandığını görmüştüm. Merak etme hiçbiri açık değil yani saçlarına zarar vermez. "


Mastani başını sallayıp adamın spreyleri başına sıkmasına izin verdi. Spreyleri sıkıp biraz bekledikten sonra kolaylıkla taranmaya başladığında Mastani'nin yüzünde kocaman bir gülümseme oturmuştu.


"Açılıyorlar."


"Evet öyle görünüyor."


Gümüşkartal kızın saçlarını taradıktan sonra derin bir nefes almıştı. Bu güzelim saçlarını kesme düşüncesi bile adam için hiç hoş karşılanmazdı.


Mastani aynada kendine çeki düzen verdikten sonra Gümüşkartal ile beraber aşağıya inmişti. Mastani ürkek bir şekilde eve baktığında böyle bir ihtişam görmemişti. Sadece lüks ve zenginlik vardı. Büyük masaya doğru baktığında Kiraz ona doğru kocaman gülümsemeyle bakıyordu. Hemen yanında ise hiç tanımadığı yirmilerin ortasında olan bir kız vardı.


Gümüşkartal kızın elini tutup masaya doğru yürüdüğünde tam masanın başında orta yaşlı bir kadın vardı. Siyah gözlerinin derinliklerini gördüğünde kim olduğunu net anlamıştı. Adamın annesiydi.


Gümüşkartal ise Masanın diğer ucuna oturmadan hemen önce Mastani'nin sandalyesini çekip oturtmuştu. Bu duruma evde kapının kenarında kıza bakmak için uğraşan yardımcılar bu zamana kadar kızı dışında kendi annesi hatta eşi de dair herkese katı davranan Gümüşkartal'ın bu kıza güzel bu şekilde kırılgan davranması onları şaşırmıştı. Sadece onlar değil, Ayşe ve hemen masada ağırlığını belli eden kadında öyleydi.


"Bu kız mı Rıfat'ın istemeyip Karpatya'ya gönderdiği kızı?"


Masanın başındaki kadının kullandığı kelime ile Mastani buz gibi olmuştu. Gümüşkartal gözlerini direkt karşısındaki kadına dikmişti. Bu bakışlar uyarı niteliğindeydi.


"Zaten belli oluyor, bir Arzu'ya bak bide buna bak, büyüklerine saygısı bile olamayan bir vahşi."


"Züleyha Hanım!"


Gümüşkartal derin derin nefesler alıyordu. Kadın, Gümüşkartal'ın sesiyle susmuştu, biliyordu onu sinirlendirmek iyi bir durum olmazdı. Mastani'ye doğru eğildiğinde kızın yüzü başta ifadesizdi sonra dudakları bir anda genişlemiş gülmeye başlamıştı. Gözlerini Mastani, Gümüşkartal'a çevirdiğinde kadını çıldırtacak cümleyi kurmuştu.


"Bu teyze kim oluyor Alkan?"


Eliyle kadını gösterdiğinde kadın iyice sinirlenmişti.


"Annem oluyor!"


Gümüşkartal bunu dile getirirken çok zorlanmıştı.


" Öyle mi? O zaman benim hatam, siz ne diyorsunuz eşinin annesine?"


Gümüşkartal anlamıştı kızın ne yapmak istediğini, o da zevkle kızın oyunun içine girmişti.


"Kayınvalide."


"Ahh kayınvalidem bana darılmış."


Kızın alev alev yanan gözlerini gören Gümüşkartal arkasına yaslanıp sadece izlemeye başladı. Kiraz korkuyla babasına baktığında Gümüşkartal ona gülümsemişti. Bu gülümseme kızı için sakin ol demekti. Ama Kiraz biliyor ki babaannesi çok sivri biriydi.


"Şimdi bir kere diyeceğim kayınvalideciğim."


Mastani ayağa kalkıp yavaş yavaş Züleyha Hanım'a doğru ilerlediğinde kadın gerilmişti. Mastani de o sırada kadını daha rahat incelemişti. Bembeyaz saçlarını tepeden bir topuz yapmıştı. Yüzündeki kırışıklar hala kadının güzelliğini gölgelememişti. Güzel bir burnu, orta düzeyde dudakları vardı. Gümüşkartal büyük ihtimalle genini annesinden almıştı. Kadının tam karşısında durup hafifçe öne doğru eğildi.


"İlki ben Rıfat'ın değil papaz Ceo ve Maria'nın kızıyım önce bunu bir kavrayın, ikincisi de ben bu zenginlikle inşa ettiğiniz duvarlar da büyümedim o yüzden benimle pek ters düşmeyin yoksa vahşileşiyorum, o zaman da ortalara saldırıyorum, oğlunuz bilir bu huyumu."


Mastani son kelimelerini Züleyha Hanım'ın gözlerinin içine baka baka söylemişti, kadın ise kızın bu kadar ukala tavrı yüzünden sinirden kıpkırmızı olmuştu. Mastani tek kaşını kaldırıp arkasını döndüğünde masaya hoşnutsuz bir bakış attı.


"Afiyet olsun size."


"Mastani masaya oturur musun?"


Başından beri makul davranan adamın sesi bir anda yükselmişti. Mastani adama doğru baktığında gözleri tabağındaydı. Yavaşça yerine oturduğunda Gümüşkartal konuşmaya başladı.


"Mastani benim eşim olacak, bundan sonra ona yapılan saygısızlık bana yapılmış olarak algılarım."


Başını tabaktan kaldırıp çatal bıçağını kenara koyup gözlerini Züleyha Hanım'a dikip son cümlesini tamamladı.


"Gereğini acımadan yaparım."


Gümüşkartal ayağa kalıp Mastani'ye doğru baktığında kızın biraz önceki tavrı yüzünden ona tavırlı olduğunu görüyordu.


"Mastani sende hazırlan bugün hem resmi hem de dini nikahımız kıyılacak."


Gümüşkartal arkasını dönüp salondan çıktığında Mastani, Kiraz'a doğru baktığında o ellerini büyük bir neşeyle çırpmıştı.


"Yaşasın artık annem oluyorsun."


Mastani, adamın dediklerini sindiremeden direkt yukarıya kaçmıştı.


"Bu adamla şimdi mi evleneceğim? Eğer biz bugün evlenirsek gece de o işi yapacağız."


Demişti kendi kendine.


Mastani'nin nabzı hızlanmaya başlamıştı. Çünkü hayatında bir erkeğin bile elini tutmamıştı şu zamana kadar, Gümüşkartal onun için her şey de ilkti. Kapı tıklatıldığında da derin bir nefes bırakıp


"Gel."Demişti.


İçeriye gelen yardımcılardan Merveydi. Merve içeriye girdiğinde mastaniyi yakından gördüğünde resmen efsunlanmış bir şekilde bakıyordu, cidden çok güzeldi. Gözleri, duruşu, saçları sanki biri özellikle kalemle çizmiş gibiydi.


"Evet."


"H-hoşgeliniz öncelikle."


Kıza nazikliği tarafından başını sallamıştı.


"Hamza Bey size bunu gönderdi."


Mastani ise kızın elindeki paketi yeni fark etmişti.


"Ah teşekkür ederim."


Merve'nin elindeki paketi aldıktan sonra Merve direkt dışarı çıkmıştı. Paketi dağınık yatağa koyup açtığında içinden beyaz bir gelinlik çıkmışı. Gelinliğin kumaşı o kadar yumuşaktı ki sanki ipekten yapılmıştı. Nota baktığında derin bir nefes aldı.


"13.00'da nikah var, hazır ol."


Loading...
0%