Yeni Üyelik
2.
Bölüm

Yuvam

@gamzeispaha

Karşısındaki adamın dudaklarından dökülen isim Mastani'nin bedenini elektrik akımına tutmuştu. Tabii ki de Mastani kim olduğunu biliyordu bu adamın, ablası olduğunu bildiği kadının kocasıydı. Neden gelmişti ki buraya? O ailenin adını ne duymak ne de o aileden birini görmeye katlanamazdı. Hala bile açtıkları yaralar taze gibi hissediyordu genç kız oysaki. Zaman ona ilaç olmamış tam tersi onun yarasını daha çok acıtmıştı.


"Ne istiyorsun?"


Kızın biraz önce renkler saçan hali gitmiş yerine karamsal ruh hali gelmesi bir yandan Gümüşkartal'ı şaşırtmıştı.


"Konuşmak istiyorum."


Mastani dolan gözlerle Maria'ya baktı, o hep düşeceği zaman arkasında olurdu. Yine ona gidip bir çocuk gibi eteklerine sarılmıştı. Gözlerini sıkı sıkıya kapatıp bir yandan ağlayıp bir yandan da bu konuşmadan kaçmak için Maria'ya bahaneler üretmeye başlamıştı.


"Şu an konuşamam Maria, üstüm başım kirli ve başımda bir dondurma var, banyo yapmam lazım ve saçlarım uzun olduğu için banyom uzun sürecek, biliyorsun. Bugün konuşmayalım, kaldıramam. Maria lütfen söyle o adama bir gece daha mutlu uyumak istiyorum."


Maria'nın gözlerinin önüne Mastani'nin ilk buraya geldiği zamanı gelmişti, yine böyle titremiş ona bu şekilde sarılıp hızlı hızlı konuşmuştu. Maria, Mastani'nin yüzünü ellerinin içine alıp onunla konuşmaya başladı. Sesinde bir anne şefkati vardı.


"Hadi yukarı çıkıp önce seni temizleyelim sonra da sana bir bardak süt getireyim."


Mastani, Maria'nın elinden sıkı sıkıya tutup Gümüşkartal'a göz göze gelmeden yukarıya çıkmıştı. Gümüşkartal ise olan olaylara şaşkındı, neden ondan bu kadar korkmuştu ki? Gözlerindeki o hüzünü ve korkuyu görmüştü, başka bir şeyler vardı. Mastani sadece annesinin ölümü yüzünden buraya gönderilmemişti, bu kızda daha farklı bir durum vardı. Hem Arzu hem de Arzu'nun babası bu durumu ondan saklamışlardı.


"Siz Mastani'yi almaya geldiyseniz baştan diyeyim o gelmez."


Gümüşkartal, Mia olduğunu biraz önce öğrendiği kıza baktığında Mastani'nin gözlerinde gördüğü korkunun aynısı onun gözlerinde de vardı.


"Nereden biliyorsunuz küçük hanım?"


"Tanıyorum onu, bunca yıldır olmayan bir aile için kendisini ait hissettiği yeri bırakmaz ."


"Onun ailesi biziz ama."


Mia bu lafa sinirlenmişti? yumruklarını derince sıkıp karşısıdaki adama böyle bir durum olmayacağını inandırmak istiyordu. Aslında Mia kızın gitmesinden daha çok korkuyordu.


"Siz onun ailesi değilsiniz, o papaz Ceo ve Maria'nın kızı, başka ailesi yok, bunu ona bakarak anlayabilirsiniz, giyiminize bakıldığında lüks bir hayatınız var, bu bile Mastani'nin sizinle gelmeme nedeni."


Mia arkasında adamı bırakıp dışarı çıktığında dudaklarından çıkan hıçkırıkları tutamamıştı, Mastani onun her şeyiydi. Onunla ayrı kalma düşüncesi bile nefes aldırmıyordu kendisine...


Gümüşkartal da biraz önce ki koltuğa oturduğunda ne yapacağını bilmiyordu. Böyle bir tepkiyi beklememişti, fazla çocuksuydu. Eve fotoğraflarda ve videolarda sayısızca yüzünü görmüştü ama canlı bambaşkaydı. uzun kiprikleri ve pırlanta yeşili gözleri, ile kusursuz oval yüzündeki elmacık kemikleri ve doğal olduğuna yüzde yüz inandığı kırmızı dudakları ile o çizgi filim karakterinin vücut bulmuş haliydi.


"Abi ne yapacağız, otele gidelim mi?


"Otel falan yok, Mastani'yi almadan bu evden çıkmayacağım."


"Hamza abi kızın durumu pek iyi gelmedi bana, baksana seni gördüğünde çok korktu."


"Alışacak Ali, beni görmeye alışacak. Maria Hanım'a zaman verelim hem o durumu biliyor, eminim aşağıya indirecek."


Yukarıya çıktıklarında Maria direkt Mastani'yi banyoya sokup onu banyo yaptırmıştı. Şimdi ise yatağına oturtturup sakinleştirmek için özel yağlarını saçlarına sürmüştü. En azından Mastani biraz daha sakinleşmiş ağlamaları iç çekişlere dönüşmüştü.


"Beni ona vermeyeceksin değil mi Maria? Benim ailem sizsiniz, babam Ceo ve annem sensin."


Maria ne kadar tutsada yaşları gözlerinden boşalmaya başlamıştı. O da bırakmak istemiyordu kızı yerine koyduğu Mastani'yi ama durumlar öyle göstermiyordu. Mastani kendine doğru çevirdiğinde o güzel yüzünü avuçlarının içine almıştı.


"Mastani kızım benim seni ben büyüttüm, evet kan bağı yok ama aramızda gönül bağı büyük."


"Bu veda konuşması mı?"


"Hayır hayır sadece Hamza Bey'i dinlemen lazım hem o kadar yolu senin için geldi."


"Ama beni nasıl gönderdiklerini unuttun mu?"


"Unutmam, o bakışları asla unutmam ama Hamza Bey'in senin ailenle tek bağlantısı ablan biliyorsun."


Maria derin bir nefes alıp kuracağı cümlenin altında ezilecekti.


"Mastani, ablan Arzu ölmüş."


Mastani'nin bir anda içine ağırlık çökmüştü ama hiç bir tepki verememiş sadece Maria'nın yüzüne bakıyordu.


"N-neden."


"Bunları sana Hamza Bey anlatacak kızım, benim anlatmam doğru olmaz ama onu dinlemen lazım. Sen benim kızımsın, onu dinledikten sonra..."


Maria sözünü yarım kesip Mastani'nin Elini alıp kalbinin üstüne koyduktan sonra sözlerini tamamlamıştı.


"Kalbinle karar ver."


Maria, Mastani'nin alnını öpüp onu odada yalnız bırakıp aşağıya indiğinde Alkan Hamza Gümüşkartal koltukta oturduğunu gördüğünde derin bir nefes vermişti. Adamın öyle ağırlığı vardı ki oturduğu koltuk bile sanki ona itiaat ediyor gibiydi. Maria'nın aslında bu yönü korkutmuştu. Bu kadar katı bir adam nasıl Mastani gibi renkli cıvıl cıvıl bir kızı tutacaktı. Ya onun canını yakarsa işte bu Maria için daha ağır olurdu. Evet bu uğurda küçük bir can vardı ama Mastani'de onun canıydı.


"Mastani ile konuştum, büyük ihtimalle aşağıya iner. Size yukarıdaki misafir odasını hazırladım, ben bu gece ilerdeki kilisede olacağım, bir şey olursa bana lütfen haber verin."


Maria ne zaman tedirgin hissetse o gecenin gün batıma kadar kilisede durur dua ederdi. Şimdi olduğu gibi içinde bir kurt vardı ve onu içten içe yemeye başlamıştı. Doğrudan dönmemek için tanrının evine sığınacaktı.


"Teşekkür ederim Maria Janım."


Genç kadın başını sallayıp dışarı çıktığında Gümüşkartal'da anlık gözleri merdivenlere değdi.


"Ali koçum hadi sen de otele git."


"Abi burada seni nasıl tek bırakayım? Adamları da gönderdik zaten etraf huzursuz olmasın diye."


"Ulan beni yukarıdaki küçücük kızdan mı koruyacaksın? Dediğimi yap siktir git!"


Gümüşkartal'ın sesi öfkeli çıkmıştı, adamın başka çaresi olmadığı için onu onaylayıp dışarı çıktı.


Mastani ise ablasının ölümünü duyduktan sonra o ailenin hiçbirine üzülmeyeceğini düşünse de düşündüğü gibi olmamış kalbin orta yerine bir ağırlık oturmuştu. Ablası kaç kez ona haber göndermiş onunla görüşmek için ama Mastani hepsini reddetmişti. Neden bu kadar üzüldü ki zamanında o da onun çok canını yakmıştı. Ama yapacak bir şey yoktu, aşağıda onu bekleyen adamla yüzleşecekti neden geldiğini anlamak için.


Gümüşkartal'ın ise bu küçücük evde ruhunun sıkıştığını hissetmişti, bu yüzden kapıyı açıp birkaç basamak indikten sonra oraya oturup sigarasını yakıp önündeki eşsiz manzaraya baktı, güzeldi. İnsanın içine huzur veriyordu, en azından kalabalık yerler dışında sakindi.


"Bugün günbatımını kaçırdım, benim için ne acı."


Gümüşkartal duyduğu sesle başını kaldırdığında beyaz, dizilerin daha altında kendi bedenine göre iki kat daha bol gecelik tarzı bir elbise giyinmiş Mastani'yi görmeyi beklemiyordu. O kabarık saçları daha da kabarmış yüzünü bile küçücük yapmıştı.


"Ben de görmek isterdim."


Adam elindeki sigarayı kenaraya söndürüp tekrardan başını çevirmişti. Mastani ise Gümüşkartal'ın yanına oturmuştu. Kızın bu hareketini beklemediği için şaşırmamıştı ama kokusu resmen tüm bedenini salmıştı.


"Özür dilerim."


Mastani bunu tüm içtenliğiyle söylemişti. Çünkü bu adamla herhangi bir alıp veremediği yoktu ve onu görür görmez verdiği tepki çok ayıptı.


"Özür dileyecek bir şey yok Mastani, ne yaşadığını bilemem, neden o kadar korktuğunu da o yüzden sana ne kızdım ne de özürlük bir durumun oldu."


Adamın kendine bakarak söylemediği halde bir o kadar sesi içine işlemişti Mastani'nin. İstemsizce onu incelemeye başladı. Güzel bir yüzü vardı, kara gözleri, gür kirpikleri, dolgun dudakları ve bir kadını bile kıskandıran burnu, güzel adamdı. Aslında yüzünün güzelliğine zıt düşen keskin hatları onu daha çok erkeksi gösteriyordu.


"İncelemen bitti mi?"


Adamdan duyduğu sesle yüzü kıpkırmızı olmuştu. Gümükartal'da yandan kıza baktığında sevimli olan yüzünün şekilden şekile girmişti. Derin bir sessizlikten sonra Mastani uzun saçlarını diğer tarafa attığında yüzü tamamen Gümüşkartal'ın gözlerine serilmişti.


"Eşiniz ölmüş."


Gümüşkartal'ın dudaklarına tatsız bir gülümseme takılmıştı.


"Evet senin de ablan oluyor."


Mastani sessiz kaldıktan sonra


"Işıklar içinde uyusun."


"Işıklar mı, sen müslüman değil misin?"


Mastani bir anda sorduğu soru ile afalanmıştı, ne diyeceğini bilememiş ne Ceo ne de Maria hiç bir dine onu zorlamamıştı hatta kiliseye bile gitmemişti bu yaşına kadar ama islam hakkında da bir bilgisi yoktu.


"Y-yani ölenlere Maria genelde öyle diyor."


Gümüşkartal kıza döndüğünde ayın beyaz tenine ne kadar güzel vurduğunu görmüş bir anlık tutulmuştu. Gümüşkartal dindar bir adam değildi ama yine de dinine değer veren hatta cuma namazlarını bile kaçırmaz ramazanda da oruçunu tutardı. Karşısındaki kız ise ne bu ailenin dinini biliyor ne de kan bağı olduğu ailenin ama seve seve bunları kendisine öğretirdi. Gümüşkartal için bu değerler önemliydi.


"Neden gelmiştiniz?"


Gümüşkartal kızın sorusuna karşı cebinden çıkardığı telefonda kızın fotoğrafını ona gösterdiğinde şaşkınca telefona bakıyordu. Çünkü tamamen ona benzeyen bir kız çocuğunu görmeyi beklemiyordu.


"Bu kızınız mı?"


"Evet."


Mastani gözleri daha çok şaşkınlıkla açıldı, karşısındaki adam kara kaş kara gözdü, ablası da hatırladığı kadar o da esmerdi.


"Ama...Bu..."


"Sana benziyor değil mi? Sadece tipi değil kızımın huyunu da kimden aldığı belli oldu."


"Nasıl?"


"Senin gibi etrafa neşe saçıyor, yaşama enerjisi çok yüksek ama..."


"Ama?"


Mastani'nin elindeki telefonu alıp başka bir fotoğrafı ona gösterdiğinde Mastani'nin gözlerinden yaşları süzülmeye başlamış dudaklarından kısık bir hıçkırık çıkmıştı.


"Akut lösemi kızım."


Derin bir nefes almıştı Gümüşkartal, kızının konusu açıldığında o benliğinde ki büyük duvarlar yıkılıyordu.


"Eğer bu yıl içinde uygun kök hücre bulunamazsa kızım bir daha gülmeyecek Mastani."


Mastani hala elindeki telefona bakıyordu. Biraz önce gür, kızıl saçlar yerine şimdi saçsız, solgun bir teni görmeyi beklemiyordu. Ablasına bile yukarıda fazla üzülmemişken bu çocuğa nasıl bu kadar içi yanıyordu?


"Benden ne istiyorsunuz?"


"Seninle evlenip bir bebek sahibi olmak istiyorum."


Mastani'nin elindeki telefon yere boylamış vücudu soğuk suya girmiş gibi bir etki yaratmıştı.


"Ne?"


Gümüşkartal ellerini o küçük ellerinin arasına alıp


"Başka şansım yok, inan buraya gelene kadar tüm yolları denedim ama tek şansım bir bebek." Demişti.


"O zaman başka biriyle evlen."


"Kan bağı olduğunda daha yüksek oluyor ihtimal."


Mastani ellerini hemen çekip ayağa kalktı, kızın bu durumu hemen kabul etmeyeceğini bilen Gümüşkartal kız gibi ayağa kalkıp içeride bıraktığı tüylü defteri alıp Mastani'ye verdi.


"Kızımın günlüğü."


Mastani titreyen elleri ile ona uzatılan günlüğü aldığında


"O günlüğü okuduktan sonra kararı sana bırakıyorum, hiç bir şekilde tek bir kelime etmeyeceğim."


Gümüşkartal kızı arkasında bırakıp içeriye girdiğinde ona hazırlanan misafir odasına çıktı.


Sevgili günlük...


Artık arkadaşlarımla hastalığım sebebiyle görüşemediğim için babam günlük tutmamı, tüm anılarımı buraya anlatmamı istedi. Neyi anlatacaktım ki? Çocukluğum uçup giderken ben babamın koyduğu demir parmaklarından çıkamıyorum, tek arkadaşım Ayşe ama ben artık kendi yaşımda, normal arkadaşlar edinmek istiyorum...


Mastani gözyaşlarını tutamamış damla damla sayfaya akmaya başlamıştı. Derin bir şekilde yutkunup diğer sayfaya geçti.


Sevgili günlük...


Ben bugün annemi çok özledim, ona sarılmaya ihtiyacım var, bana yine masallar anlatmasına. Hem o da gelmiyor, annem ben gittiğimde o gelecek senin gerçek annen o olacak ondan öğreneceksin yaşamayı dedi ama gelmedi. Neden gelmiyor, hasta olduğum için mi?


Mastani o dediği kişinin kim olduğunu anlamak istemişti. Sonra diğer sayfaya geçti.


Sevgili günlük...


Bugün saçlarımı kestik, uzun saçlarımı keserken babam üzülmesin diye ağlamadım ama sonra yatağın altında ağladım, beni duymamıştır değil mi babam? Yoksa çok üzülür hem o da benimle saçlarını kesti, bunu yaptığına hiç benim kadar üzülmedi ama ben çok üzüldüm, babamın saçlarını da seviyorum...


Mastani, Gümüşkartal'ın kısacık saçlarını şu an anlamıştı, kızının saçları uzun olmadığı için kendi saçlarından vazgeçmişti. Gerçekten de kızını çok seviyordu.


Sevgili günlük...


Ben ölüyorum, bunu biliyorum. İlaçlar bana artık iyi gelmiyor, yürüyemiyorum, koşamıyorum hatta nefeste alamıyorum. Ben ölmek istemiyorum sevgili günlük, sabah kalkıp Allah'a dua ettim, babam hep sen dua et senin duan kabul olur diyor. Bende ettim, ölmek istemiyorum... Özgürce koşmak istiyorum, istediğim elbiseyi giyinmek istiyorum, ilk aşkım olmasını istiyorum, ben ölmek istemiyorum. Annem öldükten sonra babam yalnız kaldı, babamın tamamen yalnız kalmasını istemiyorum.


Mastani başını gökyüzüne kaldırıp dudakların bir hıçkırık çıkmıştı. Kendi çocukluğunu hatırladı, 5 yaşındayken ait olduğu yerden nasıl gönderildiğini. Daha fazla okumak istemesede diğer sayfada kendi fotoğrafını görmesiyle şoka uğramıştı.


Sevgili günlük...


Annem hep teyzemi anlatır hatta onun fotoğrafını gösterirdi. Biliyor musun teyzem özgür bir kuş gibiymiş o kimseye benzemiyormuş ben de gördüm, annem bana bir kez paten yaparken videosunu izletmişti. Çok güzeldi, benim gibi saçları vardı. Sende gör diye fotoğrafını koydum, bir prenses gibi değil mi?


Sevgili günlük..


Hala gelmedi annem, teyzen gelecek demişti seni kurtarmaya ama o bana gelmiyor, bilmiyorum hastayım diye mi hem kim hasta bir çocuğu isterki? O da istemiyor...


Mastani daha fazla okuyamayıp günlüğü kapatmıştı. Kiraz yeğeninin onu hiç görmeden bu kadar sevmesi haksızlıktı. Oysaki onun için kendi özgürlüğünden vazgeçmek istemiyordu.


"Tanrım bana yardım et, ne yapacağım?"


Gümüşkartal kızın iç çekerek ağlamasını gördüğünde aşağıya inip onu kucağına almak istemişti ama onun yerine derin bir nefes alıp yatağa yattı, uyumak en azından biraz olsun ona iyi gelecekti.


"Mastani sana inanmıyorum, bu halin ne?"


Gümüşkartal merdivenlerden inecekken duyduğu ses ile kapı girişine baktı. Gördüğü manzara karşısında gülse mi ağlasa mı bilemedi. Çünkü Mastani dün giyindiği beyaz geceliği çamur içinde saçlarında ise tavuk tüyleri vardı, yüzü de bir o kadar huysuzdu. Aslında çok fazla sevilmelik duruyordu.


"Beni o tavukların içine sürekli göndermekten vaz geç Maria!"


Yaşlı kadın Mastani'nin halini görüp daha fazla kendini tutamayıp gülmeye başlamıştı. Mastani ise elindeki yumurtaları masaya koyup kadına ters bir bakış atıp merdivenlerden çıkarken Gümüşkartal ile göz göze gelmişti.


"Çok mu kötü duruyorum?"


Adama bir anda sorduğu soru ile şaşkınca yüzüne bakarken Mastani ise daha fazla durmayıp homurdanarak yukarıya çıkıp duşa girmişti, tabi oda bunun için bir eziyetti, saçları o kadar uzun ki bir türlü açamıyordu, en sonunda banyodan çıkmıştı. Dolaptan çıkardığı yeşil elbisesini üstüne geçirip aynadan kendine baktığında yine saçtan başka bir şey görememişti. Saçlarından bir tutam alıp en azından yüzünü biraz bile olsa ortaya çıkarmıştı.


Gözü kenarda duran pembe tüylü günlüğe takıldığında dün ki içinde bulduğu o karamsarlık denizi sanki onu tekrardan yutacak gibiydi. Dolan yeşil gözlerini geriye gönderdi. Sadece onun hayatında renkler vardı, siyaha yer yoktu.


Koşarak aşağıya indiğinde Gümüşkartal ile göz göze gelmişti. Adamın ondan bir cevap beklediğini görebiliyordu. Ama ne kadar bu durumdan kaçarsa onun için iyi olacağını düşünüyordu.


Direkt Maria'nın yanına gittiğinde haşlanmış yumurtaları kaplara koyup masaya koymuştu. Mastani adamın gözleri onun üzerinde olduğunu bildiği için rahat hareket edemiyordu. Genç kız en sonunda kızarmış ekmek ve balı masaya koyduğunda iştahı iyice açılmıştı.


"Hamza Bey buyurun."


Maria'nın daveti üzerine ayağa kalkan adam direkt kızın önüne oturmuştu. Mastani ise bu durumdan rahatsız bir şekilde yerinde kıpırdandı.


"Size afiyet olsun."


Genç kız Maria'nın eline aldığı sepeti gördüğünde direkt sandalyeden kalkıp önüne geçmişti. Düşündüğünü yapmayacaktı değil mi? Bu koca devle onu yalnız bırakmazdı. Hayır hayır Maria ona bunu yapmaz diye düşündü.


"Nereye?"


Maria'nın anında kaşları çatılmıştı. Bu tarz üsluptan hoşlanmadığını biliyordu genç kız ama bu adamla da yalnız kalamazdı.


"Çiftliğime bakacağım Mastani, biraz önce tavukları korkuttun."


Bu kez Mastani'nin istemsizce çatılmıştı kaşları, ne yani tavuklarımı tutuyordu? Diye düşündü.


"Asıl onlar beni korkuttu, iki tane yumurta alacağımı söyledim, izin istedim ama yine de beni gagalamaya çalıştılar."


Maria elini havaya kaldırıp konuşamasına kesmişti. Bu durum genç kızı iyice çileden çıkarmıştı.


"Yeter tavuklarımı kötüleyip durma. Ben gidiyorum Mastani, lütfen misafirimizin yanında hoşgörülü ol."


Maria yanında çekip gitmişti, o ise ayakta hala kapattığı kapıya bakıyordu.


"Mastani hadi otur kahvaltını yap."


Alkan'ın sesine duyduğunda dediğini yapıp masaya tekrardan oturmuştu.


"Afiyet olsun."


Dudaklarına oturan bir gülümseme ile ona karşılık vererek kızarmış ekmeğine bal ve tereyağ sürüp kocaman bir ısırık almıştı. Ahh bu tat kesinlikle hiçbir yerde yoktu.


"Seviyorsun galiba."


Adamın sorusuyla kız heyecanlı anlatmaya başladı.


"Hem de nasıl, bu tat hiçbir yerde yok bence."


Tekrardan kocaman bir ısırık aldığında gümüşkartal da ekmeğini küçük parçalara ayırıp yemeye başlamıştı. Mastanin bu durum dikkatini çekmişti adam yemek yerken bile asil diye geçirdi. Kendisinin de bir vahşi olduğunu, iştahı resmen kaçmıştı. Elindeki ekmeği bıraktığında aynı zamanda Alkan'ın da telefonu çalmıştı. Telefona baktıktan sonra gözleri genç kıza değmişti. Ellerini yanındaki mendille silip telefonu alıp masadan kalktığında telefonu açtığı anda duyduğu sesle Mastani'nin içinden parçalar kopmuştu. Kiraz yeğenim.


"Kızım yapma böyle."


".... "


Gümüşkartal masadan kalktığında Mastani de adamın arkasından yürümeye başladı, bir kez daha belki yeğenin sesini duyarım diye


"Kiraz ağlama, geleceğim biliyorsun."


"... "


"Sen böyle yaparsan ben prensesi nasıl getireyim sana."


"..."


"Tamam hadi Ayşe'ye ver telefonu."


"..."


"Bende seni seviyorum."


"... "


"Ayşe kiraz nasıl?"


"..."


"Ağrıları ne durumda?"


"..."


"Tamam eğer fazla olursa bana haber ver."


Telefonu kapattığındaadam arkasını döndüğünde Mastani ile karşı karşıya gelmişti. Canımı yanıyordu, çok mu ağrısı vardı? Gözleri dolmaya başlamıştı genç kızın bu düşüncelerle, ne olursa olsun o bir çocuktu ve en günahsızımızdır diye düşündü.


"Çok mu acıyor?"


Kaşları iyice çatılıp başını yukarı aşağıya salladı.


"Günlüğü okudum, beni tanımadığı halde bana karşı bu hayranlığı çok güzel."


"Seni bekliyor."


"Biliyorum ama ben burayı bırakamam, burası benim yuvam."


"Sana burayı bırak diyemem ama özgürlüğün için bir çocuğu ölüme bırakacak mısın?"


Başını olumsuz bir şekilde sallayıp Gümüşkartal'a doğru biraz daha yaklaşıp başını yukarıya doğru kaldırdım.


"Konu sadece burası değil ki ben o aile ile tüm bağlantılarımı kopardım, soyadları da dair. Onlarla karşılaşamam."


"Kızım daha 7 yaşında ve zekası normal yaşıtlarına göre daha zeki, hayatı boyunca okula gitmedi, arkadaşı olmadı, senin gibi koşmadı sadece kızım yaşamak istiyor ve sen onun son şansısın."


Mastani başını eğdiğinde gözyaşlarını artık tutamamıştı. Başını kaldırdığın da adam genç kızın gözlerinin içine baktı.


"Tamam anladım ben."


Gümüşkartal içine oturan öfke o kadar fazlaydı ki orada durmak istememişti. Arkasını dönüp öfkeyle dışarı çıkacakken Mastani'nin sesi ayakları durmuştu.


"Seninle geleceğim."


Gümüşkartal gerilen bedeni ise arkasını döndüğünde kızın yaşlı gözlerle ona baktığını gördü. Küçük bir kız gibi burnunu çekip elinin tersi ile yaşları silmeye çalışıyordu ama bir türlü akıp giden yaşlarına mani olamıyordu.


Küçük bir kız çocuğu gibi o kadar savunmasız duruyordu ki Gümüşkartal daha fazla bu şekilde duramayıp bir kaç adımla gelip kızın o güzel masum yüzünü büyük avuçlarının içine almıştı.


"Ağlama, ağlayınca çirkinleşiyorsun."


Adamın yüzünü bu şekilde avuçlarının içine almasını başta şaşırsa da sonra Gümüşkartal'ı laflarıyla sinirlenmişti.


"Ben ağlamıyorum ki onlar akıp duruyor."


Gümüşkartal'ı dudaklarından ufak bir gülüş çıkmıştı. Güzel, pürüzsüz yüzünden akıp giden yaşlara dokunduğunda Mastani'nin gözleri sonuna kadar açılmıştı.


"Durdular bak."


"Ne?"


Adamın yüzüne efsunlanmış bir şekilde bakıyorken Gümüşkartal'ın da tabii ki de kızın ondan bu şekilde etkilenmesi aslında hoşuna gitmişti. Karşısında toy bir genç kız vardı. Bunu tüm şeffaflığıyla belli ediyordu.


"Mastani?"


Gümüşkartal bir erkeğin sesini duyup başını diğer tarafa çevirdiğinde orta boylarda, sarışın bir erkek vardı. Gümüşkartal'ın nereye baktığını gördüğünde Pero'nun şaşkın bakışlarına görmesiyle hemen Gümüşkartal'dan ayrılmıştı.


Bu yaptığı ani hareketleri ile Gümüşkartal'ın kaşları anında çatılmıştı.


"Mastani bu kim?"


Gümüşkartal'ın iyice gerilen bedeni bu kıl kuyruk yüzünden daha da gerilmişti.


"Sana bir soru sordum Mastani, kim bu adam?"


Gümüşkartal bir anda Pero'ya doğru bedenini çevirdiğinde Pero bir adım geriye çekilmişti. Bu adam herhalde hayatında gördüğü en iri kişiydi. Kasabada uzun boylu pek bir erkek olmazdı ve bu adam bu kasabadan değildi.


"Pero."


Mastani, Gümüşkartal, Pero'nun arasına girip direkt Pero'yu dışarı çıkarmak için kolundan tutmuştu. Ama bilmiyor ki bu hareketi Gümüşkartal'ı daha çok sinirlendirmişti.


Pero'yu dışarı çıkarır çıkarmaz en azından derin bir nefes verdi Mastani çünkü görmüştü Gümüşkartal'ın bakışı bakış değildi.


"Kimdi o Mastani, neden sana dokunuyordu?"


Al işte Mastani ne diyeceğini bilmiyordu. Derin bir nefes almıştı.


"Oo... Şey..."


"Eşi olacak adamım."


Gümüşkartal'ın sesi o kadar baskın çıkmıştı ki biraz daha eğer Pero ile Mastani yakın olmayı devam ederse o sarı tereyağı çocuğu dövecekti.


"Ne diyor bu adam?"


Mastani, Pero'nın gözlerinde bir zamanlar onun da gözlerinde olan hayal kırıklığını görmüştü.


"Doğru diyor eşim olacak."


Pero'nun gözlerindeki hayal kırıklığı bir anda öfkeye dönmüş Mastani'nin kolunu sert bir biçimde tuttuğunda acıdan Mastani bir çığlık atmıştı ama Pero'nun yüzüne de aynı zamanda sert bir yumruk yemişti.


"Sikerim lan senin o kolunu!"


Mastani arkadaşının yediği darbeyle yerde ağzı burnu kan içinde yattığını görünce dudaklarından tiz bir çığlık çıkmıştı.


Gümüşkartal kaba bir biçimde Pero'nın yakasından tutup zehir siyahına dönen gözlerini o çocuksu yüze dikti.


"Bir daha eline koluna diline dikkat edeceksin yoksa koparırım!"


Mastani şaşkınca hala olan bitene bakıyordu. Büyüdüğünden beri hiç bu kadar kan görmemişti.


"Anladın mı lan!"


Pero korkudan başını salladığında Gümüşkartal kabaca gömleğini bırakıp arkasına döndüğünde Mastani'nin gözleri korku ile daha çok büyüdü.


Gümüşkartal kızın elini tutup içeriye doğru yürüttüğünde hala kız şokta yüzüne bakıyordu. Koltuğa oturtturup biraz önce Pero'nun kavradığı bileğine baktığında sert bir küfür savurup ayağa kalkıp kesinlikle o çocuğun kafasın koparmak istiyordu, Mastani ise adamın nereye döneceğini bildiği için bir anda onun büyük elini tutmuştu.


Gümüşkartal kızı korkutmamak için derin bir nefes verip yerine oturmuştu ama o piçe yapacağını biliyordu.


"T-tenim normalde çok hassas o yüzden hafif bir baskı yapsa bile iz kalıyor."


Kızın açıklamasını duymamazlıktan gelip önce kendi kafasının içini yiyen kurtu durdurmak istedi.


"Kimdi o kıl kuyruk!"


Mastani kızaran yanaklarını gizlemek için başını eğdiğinde Gümüşkartal kızın çenesinden tutup kaldırmıştı.


"Sevgilin mi!"


Gümüşkartal'ın sesi çok katı çıkmıştı. Bu konularda geri kafalı bir adamdı hatta ona göre bir kadının samimi erkek arkadaşı bile olamazdı ama biliyordu bu düşüncelerin ne kadar cahilce olduğunu ama içinde kıskanç bir adam vardı.


"Bir şey sordum sana!"


"Ş-şey ben."


Gözlerini tekrardan kaçırmak istediğinde çenesini tekrardan ona doğru çevirdi. Mastani ise siyah gözlere baktığında içi zifiri karanlık gözlere çekilmişti. İnsanını hipnoz eder gibi bakıyordu.


"Ben ne?"


"Çocukluk aşkımdı."


Gümüşkartal kızın dudaklarından dökülen kelimeler ile kasları gerilmişti. Diline gelen tüm sözleri yutmuştu, şimdi değildi sonra söyleyecekti. Şu an kuş kafesteyken diyeceği her türlü kelime onu kendinden itebilirdi.


Mastani, Gümüşkartal'dan herhangi bir şey söylemesini beklerken kapı bir anda açılmış Maria'nın panik dolu sesini duymuştu.


"Tanrı aşkına Mastani, Pero'ya ne oldu öyle?"


Maria içeri girdiğinde kızın morarmaya başlayan bileğini gördüğünde beyninden şimşekler çatılmıştı.


"Koluna ne oldu?"


Maria hızlaca gelip bileğini gördüğünde gözlerini direkt Gümüşkartal'a çevirdiğinde Mastani onun yaptığını zannettiği için bir anda koruma iç güdüsüyle hızlı hızlı konuşmaya başladı.


"Pero yaptı beni çekerken."


İşte buna Maria daha çok sinirlenmişti çünkü bir kaç defada Mastani'ye kaba bir şekilde davrandığını görmüş ve uyarmıştı ama o serseri demek ki onu ciddeye almamıştı.


"Siz mi o hale getirdiniz o çocuğu?"


Gümüşkartal başını salladığında


"Elinize sağlık hak etmiş!"


Maria'nın tepkisi az çok tahmin ediyordu, Mastani, Pero'yu sevmezdi ama Gümüşkartal'ı kaşları havaya kalkmıştı.


"Hadi gel merhem yapıp süreyim mutfakta."


Mastani ayağa kalktığında Maria da peşinden gitmişti. Gümüşkartal'da eve gitmek için bir kaç görüşme yapmayı düşündü, ne kadar çabuk giderlerse o kadar iyiyidi.


"Nasıl Alkan'ın yanında onun hak ettiğini söylersin."


Maria önce Mastani'yi kenara oturup bileğine yaptığı merhemlerden birini bileğine sürmeye başladı.


"Kaç kez o serseriyi uyardım sana böyle zorba davranmasın diye. Tenin hassas Mastani en ufak bir sıkmada bile iz kalıyor ve o da bunun farkında ama yine aynısını yapmış. Belki Hamza Bey biraz ağır bir şekilde tepki verdi ama hak etti, kesin tavrım bu."


"Zorba adam."


"Zorba değil sahiplenici."


"Bakıyorum sevdin."


"Evet güven veren bir yanı var ve dürüst bir adam."


Derin bir nefes verdiğinde Maria'nın elleri saçlarına hissetti Mastani.


"Dürüst olduğunu nereden anladın?"


Maria'nın dudaklarına bir tebessüm konmuştu.


"Emin ol bu saçları boşuna ağırtmadım, kısa zamanda bile bir insanın ne olduğu anlayabiliyorum."


Doğru söylüyordu Maria, Gümüşkartal'ı sevmişti. Bu yüzden ne olursa olsun oraya dönmesine izin vermişti. Çünkü başta Mastani ile konuşmadan ondan müsade isteyip onayını almıştı. Kafasına göre davranan bir adam değildi. Mastani ise Maria'ya gideceğini söylemesi gerektiğini biliyordu, derin bir nefes alıp tek bir çırpıda demişti.


"Kabul ettim Maria."


Önce bir kaç saniye sessizlik oturmuştu sonra da Maria'nın gurur duyucu sesini duymuştu.


"Biliyordum edeceğini, o küçük kızı ölüme terk etmeyeceğini."


Ama Mastani'nin kendi içinde büyük korkuları vardı. Başta o aile, onlarla karşılaşmak istemiyordu. Bunları önce Maria bilmeliydi, o hep ona ne zaman karamsallığa düşse ışık olurdu.


"Korkuyorum onlarla karşı karşıya gelmekten, korkuyorum oraya alışamayacağımdan, korkuyorum o adama bağlanmaktan, korkuyorum."


Maria kızın korkularında haklı olduğunu biliyordu, o da aslında korkuyordu ne olursa olsun doğduğu yerde olsa Mastani artık buraya aitti. Ama bunları ona söylerse hemen vazgeçip burada kalabilirdi. O yüzden kızın içini önce soğutmalıydı. Ellerini saçlarından çekip o güzel yüzünü yüzünde sabitledi.


"Sen cesur bir kızsın Mastani, hiç bir şeyden korkma ama Hamza Bey'e güven, o seni yarı yolda bırakmaz."


"Bu evlilik aşk evliliği olmayacak Maria, biliyorsun mecburiyet dolu bir evlilik."


"Bu mecburiyeti kendine cennete çevirebilirsin çünkü Gümüşkartal sana her baktığında bakışları yumuşuyor."


Haklıydı, herkese karşı bu kadar sert olan adam Mastani'nin her hareketini efsunlanmış gibi izliyordu. Bunu ilk Maria fark etmişti. Hatta kızı önceden bile tanıdığını düşünmeden edememişti. Çünkü bu bakışlar ilk gördüğü kişiye dair olan bakışlar değildi, yıllardır sanki tanıdıktı. Maria'nın dedikleri Mastani'nin kafasını karıştırsa da yine de adamdan çekiniyordu, aşırı derecede despottu. Pero sadece onun kolunu sert bir biçimde tuttuğu için bile bir anda başka bir kimliğe bürünmüştü, Mastani bundan da korkuyordu, adamın ona bu şekilde mesafeli davranmasından. O sevgi ile büyümüştü bir anda sevgisizlikle boğuşamazdı.


Geçen süreyle Maria ev işlerine kendini verirken Mastani de inekleri sağmıştı. Ağırda işlerini hallettikten sonra eve doğru ilerlemeye başladığında bir sürü araba ve bir ton takım elbiseli adamı evin etrafında bulmak onu korkutmuştu.


Koşarak eve girdiğinde Maria ve Alkan'ın karşılıklı bir şeyler içerken bulduğunda Maria'nın en azından sağlıklı olduğunu görmek biraz bile olsa onu rahatlatmıştı ama kızın bir anda pata küte içeriye girmesi ikilinin bakışları Mastani'ye dönmüştü. Maria kızın yüzünün daha da beyazladığını gördüğünden neyden dolayı bu kadar panik olduğunu anlamak için ayağa kalkıp kıza doğru yaklaştı.


"Noldu Mastani, ne bu panik?" Demişti.


Mastani kocaman yeşil gözlerini açıp Maria ya doğru o da yaklaşıp gördüklerini anlatmaya başladı.


"D-dışarıda bir sürü araba var ve çok fazla adam."


Gümüşkartal kızın paniğini anladığında kendine küfür etmişti. Kızı bu kadar korkutacağını bilmiyordu.


"Hepsi benim adamların Mastani, sakin ol." Demişti.


Mastani önce arkasını dönüp adamlara bakıp sonra gözleri Gümüşkartal ile buluştuğunda


"Neden bu kadar adam var ki?"


Gümüşkartal sıkıntılı bir nefes verip kızın ne tepki vereceğini az çok tahmin edip o cümleler dudaklarından dökülmüştü


"Bugün akşam dönüyoruz Mastani, evimize."

 

 


Loading...
0%