Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Kader ağları

@gamzeliyazarr

 

Yıl:2018

 

Yaz aylarıydı güneş tenimi kavuracak kadar sıcaktı arkadaşlarımla çarşamba günü lise okul çıkışı eve yürüyorduk dersler çok yorucuydu, ama günün tüm stresi bu kısa yürüyüşte sanki son buluyordu. Herkes evlerine dağıldıktan sonra üniversite sınavına çalışmak için kütüphanede toplanacaktık eve vardığımda annemin yaptığı nefis yemek kokuları burnuma geldi, çantamı odama atıp hızlıca annemin yanına ilerledim, kütüphaneye gideceğimi unutmamış olacak ki poğaça ve kurabiye yapmıştı, yanına gittim ve yanağına kocaman bir öpücük kondurdum.

 

"benim annem neler yapmış ya mis gibi kokuyor"

 

"bugün kütüphaneye gitmeyecek misin? o yüzden hazırladım."

 

"Güzel olmuşlar mı baksana tatlarına"

 

"hemen sultanım sen iste" ağzıma un kurabiyesini attım.

 

"nefis olmuş bayıldım ellerine sağlık" dedim o kadar güzel olmuşlardı ki hepsini yemek istedim

 

"sen kaplara koyar mısın ben üstümü değiştireceğim sonrada çıkarım"

 

Kütüphaneye pazartesi çarşamba ve cuma günleri gidiyorduk ve gelen herkes en az bir tane yiyecek getiriyordu hem çalışıp hem atıştırmalıkları yiyor sonrada eve geçiyorduk

 

"tamam canım bende birazdan çıkarım zaten"

 

Annemle babam ayrı olduğundan annem ben okuldan geldiğimde temizliğe gidiyordu geçimimizi oradan sağlıyorduk ve tabi birde babamın verdiği nafaka

 

Üstüme bir kazak altıma ise bir eşofman geçirip saçlarımı at kuyruğu topladım ve annemin hazırladığı çantayı ve birkaç test kitabını alıp evden çıktım.

 

Kütüphaneye vardığımda Asel ve Cemre de oradaydı ve tabii Cemrenin sevgilisi Özgür da öyle masaya yaklaştığımda

 

"bunun ne işi var? sen niye geldin lan" dedim evet insanlarla aram hiç iyi değildir kimseye güvenemiyorum hele Tunç dan, sonra

 

"gelmek istedi bende gel dedim Bade ya kızma" dedi Cemre, ona kıyamadığımdan

 

"tamam tamam sorun değil" dedim ve masaya oturdum, Cemre ve Özgür yaklaşık üç senelik bir ilişkileri vardı, bulunduğumuz kütüphanede tanışmışlardı aynı zamanda aynı okuldaydık. Asel ve cemre benim ilkokul arkadaşlarımdı onlar ile olan arkadaşlığımı hiçbir şeye değişmem.

 

kütüphanede çalışmamız bittiğinde evlere dağıldık, yolda yürürken yarın hafta sonu olduğundan Asel, Cemre, Özgür ve ben eğlence parkına gitmeye karar verdik. Daha sonra ise Özgür neredeyse üç dört yaşlarımdan beri tanıdığım çocukluk arkadaşım Bora ve onun arkadaşları Murat ve Yağızı da davet etti, ve onlar da bu daveti kabul ettiler.

 

Ben eğlence parkına en son babamla gitmiştim, ondan sonra ise hiç görüşmemiştik, o yüzden pek de hoşlanmazdım böyle yerlerden ama yine de kıramadım bizimkileri, zaten üç beş oyuncağa binip evlere gidecektik, hazırlanmaya başladığımda altıma bir kot şort, üzerime de kısa kollu uzun bir tişört giydim. Siyah saçlarımı yandan ördüm ve aynayla bakıştım 1.68 boylarında ideal kiloda güzel bir fiziğe sahip bir kızdım yeşil gözlerim beyaz tenimle oldukça göz önünde duruyordu kendime bakmayı bırakıp sırt çantama birkaç bir şey atıp annemi de öpüp evden çıktım. Ama bir sorun vardı ben yüksekten çok korkardım hem de BAYILACAK KADAR...

 

"ASEEEĞĞLLLLL ALLAH BELNI VERMESİN ASEEELLLL BUNEEE LAAAANNN"

 

"ANANI ASEL ÇOK SEVİYOM ASEL"

 

"AANNEEEE"

 

"Bade bir sus kızım ya altı üstü gondol"

 

"YA KOPARRSSAAAAAĞĞĞĞĞĞ"

 

"CEMREEEĞĞĞĞĞĞĞĞĞ"

 

"NNNEEEEEEEĞĞĞĞĞĞĞ"

 

"ÖLÜYOĞĞĞĞĞĞĞMMMMMM"

 

"BENDEĞĞĞĞĞĞĞĞĞ"

 

"ya arkadaşlar mal mısınız Cemre bir daha bindirme şunları ya"

 

"GERİZEKALI BEYİNSİZ SANA MI SORCAM LAAAAAĞĞNNN ANAANNIIĞĞĞĞ"

 

"EŞHEDÜENLAAAAAAA"

 

Baygınlık...

 

Gözümü açtığımda başımda sağlık ekipleri vardı yemin ederim sual meleği falan sandım, zaten en son uçuyordum e olabilirdi yani...

 

Canım sağlıkçılar sağ olsun ayılttılar beni, sonra da bizimkilerle bayılmayacağımı düşündükleri oyuncağa doğru ilerledik dıscovery... "ya arkadaşlar akıl var mantık var gondolda bayılan bunda ne yapar" dedim dinlemediler, herhalde üstlerine işerim bu sefer beni ilgilendirmez ben dedim onlara

 

Oyuncağa bindik başlarda iyiydi sonra bir döndü bir besmele çektim, hızlandı... hızlandı... kendimi öyle bir kasıyordum ki bağırmamak için sonra cemrenin çığlığını duyunca salıverdim kendimi

 

"BU SEFER SENİN ALLAH BELANI VERSİĞĞNN ÖÖZZGGÜÜÜÜRRR"

 

"VERECĞİN FİKRİDEEEEE SENİ DEEEEEE"

 

"AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA"

 

"CEMREEEEĞĞĞĞĞ"

 

"NEEEĞĞĞĞĞĞ"

 

"HAKKINI HELAL ETTTTT"

 

"NİYEEEEEEEE"

 

"GALİBA KORKUDAN ALTIMA YAAAPPCAAAAĞĞĞMMM"

 

"LAAN YAPMAA BANYO EDERİZ VALLA"

 

Diye bağrışırken Allahtan ben altıma yapmadan oyuncak durdu...

 

Birçok oyuncağa daha bindik en sona ise hız trenini bırakmıştık. Başım... çatlıyordu çantamdan bir ağrı kesici alıp içtim. Biraz kafa dinleyelim diye çimlerin üzerine oturmuştuk ben ve Asel yan yana ayaklarımızı uzatarak oturuyorduk, Bora tam önümdeydi, Murat ve Yağız da bağdaş kurmuş Boranın yanında oturuyorlardı.

 

Özgür de çaprazıma aynı şekilde oturmuş cemre onun kucağına yatmıştı, her şeyi çektiğim gibi küçük fotoğraf makinemle bu görüntüyü de çektim, orada laf lafı açtı konuştuk... konuştuk... ve konu benim reddedildiğim çocuğa geldi. "dokuzuncu sınıftaydık bizimle aynı sınıfa tunç diye bir çocuk gelmişti kıvırcık saçlı uzun boylu bir çocuktu" ama şöyle hatırlayınca düşünüyorum da ben ona nasıl bakmışım ya, neyse "işte ben bu çocukla aramı baya iyi tuttum derken kanka oldum, işte bana yanaklarımın tombikliğinden ve kırmızılığından dolayı şeftali derdi… Her neyse, bu çocuk sonra bana iltifatlar etmeye başladı bana baya ümit verdi falan" nefes...

 

"sonra biz onuncu sınıfın sonuna geldiğimizde ben çocuğa açıldım, çocuk "ben biliyordum zaten şeftali ama ben ilişki düşünmüyorum" dedi, yüzüme doğru kocaman sırıtarak, şerefsiz ben sana beni düşünür müsün dedim, ilişkiyi değil, Allah’ım yarabbi ya, ve sonra ne oldu dersiniz iki gün sonra yaren diye çok güzel bir kızla sevgili oldu, kızı bir görün ama at gibi"

 

Derin bir nefes verdiğimde saate baktım saat akşamın sekizi olmuştu "bir an önce son oyuncağa da binip kalkalım saat sekiz" dedim ve o telefonum çaldı. Arayan:

 

-valide sultaağğnnn-

 

"alo efenim bebişim"

 

"ne yapıyorsun kızım nasıl gidiyor"

 

"iyi gidiyor valide sultan son oyuncağa da binip geleceğim eve geçe kalmam"

 

“Boraya, Cemreye ve Asel’e selam söyle”

 

“söylerim annem”

 

" tamam annem onu sorayım diye aradım hadi ben tutmayım görüşürüz"

 

"görüşürüz bebişim"

 

Telefonu kapattıktan sonra ayaklandım ve diğerleri de aynı şekilde ayaklandı, oyuncağa doğru yürümeye başladık şu salak tunç konusunu açtığımızdan beri bana dediği tüm o güzel şeyler, ona yazdığım şiirler, anı kutum geldi aklıma artık hiçbir şey hissetmiyordum ona karşı ama bana önceden hissettirdikleri çok güzeldi bu yüzden içimde büyük bir burukluk vardı.

 

Yanımdaki cemre ve özgürün kavgalarıyla başımı o yöne çevirdim cemrenin bir erkeğe baktığıyla ilgili saçma sapan bir lafta bulunmuştu ve şimdi de cemre onun ağzına ediyordu yürü bebeğim ben arkandayım…

 

o sırada özgür ve Bora da sohbet içindelerdi

 

" Bora ne yaptın kardeşim ya" deyip onunla tokalaştı ve burnumda bir sıcaklık... sıcaktan olsa gerek şimdi de burnum kanıyordu burnuma tutunup başımı aşağı eğdim Asel ve cemre "Bade" diye bağırarak koşup yanıma geldiler cemre çantasını peçete bulmak için karıştırırken Bora “badem? İyi misin?, niye kanadı burnun?" deyip peçeteyi burnuma tuttu

 

"teşekkür ederim Bora iyiyim, ama neden kanadı bilmiyorum"

 

Burnumun kanamasını zar zor durdurduktan sonra tekrardan oyuncağa yürümeye devam ettik. Ama bu sefer bir öncekilerde sıkıcı diye binmeyen bora, yağız ve murat ile birlikte…

 

Ben ve cemre binmeyelim diye sızlanıyorduk. O sırada Asel ise bana yan taraftan Yağızın ne kadar yakışıklı olduğundan bahsediyordu. 1,70 civarında boyu vardı kumral tenli, kumral saçlı, koyu yeşil gözlere sahip birisiydi, kendisi de 1.50 boyunda, siyah saçlı, kahverengi gözlü, orta kilolarda çok minnoş birisiydi.

 

Muhtemelen Murat ve Yağız bizden iki ya da üç yaş büyüklerdi, liseli gibi durmuyorlardı, merakımdan sol tarafımdaki Boraya;

 

"kaç yaşındalar" dedim, o ise kalın sesiyle

 

"yağız ve murat on dokuz ben yirmi yaşındayım"

 

"seni biliyoruz beyinsiz"

 

"onlar kaç yaşındalar" diye sordu

 

"Hepimiz on sekiz yaşındayız" dedim

 

Diliyle dişinin arasında bir şeyler dedi ama anlamadım

 

"Efendim?"

 

"Yok bir şey"

 

"Peki öyle olsun... o zaman..., Nerede tanıştınız "

 

"Motosiklet kullanıyoruz hepimiz yağız hariç o araba kullanıyor o vesile ile tanıştık yani"

 

Dedi. Çok kibar insanlardı, ben çevremdekilere sorsam sana ne falan derdi. Bu yüzden bana kibar geldi sanırım, aslında doğrusu budur belki de.

 

Bu soruların ardından "anladım" dedim ve kafamı aşağı eğip, yürümeye devam ettim.

 

Oyuncağa vardığımızda cemre ve özgür binmeyeceklerini söylediler, murat da öyle, Asel kulağıma eğilip

 

"Ben yağızla binimmmiii nolluuurr" dedi

 

Ben ise şaşkınlıkla "ölsem o katil suratlı filintayla aynı koltuğa oturmam, ben bayılınca bayılmamdan faydalanıp kellemi kesebilir" dedim. Adamlarda ciddi ciddi katil tipi vardı ama... hepsi korkunç korkunçtu. Bora 1.85 boylarında siyah saçlı siyah gözlü esmer tenli birisiydi ha bide yanağında kocaman gamzesi vardı pis filinta yakışıklıydı he.

 

Bunun üzerine Asel ise

 

"Ya hadiii kırma beni" dedi. Ben gene kıyamadım... minnak boyuyla, bide bana o masum bakışlarını atınca dayanamıyordum.

 

"İyi... tamam" dedim istemeyerek

 

O sırada yağız yavaş adımlarla yanımıza geldi

 

"Asel benle binebilir mi acaba" dedi bana doğru

 

"Tabi isterse" dedi bu sefer de Asel'e bakarak

 

Tam ağzımı açacaktım ki, Asel heyecanla

 

"Olur tabi neden olmasın" dedi kız ben şok... ciddi ciddi satıldım şu anda...

 

Trenin arka koltukları dolmuştu, tabi akıllı insanlar, öne binenler ağzı gözü yamuk bir şekilde inince korktular tabi.

 

Asel ve yağız da en ön koltuğun bir arkasına oturunca, bize de en ön kaldı...

 

Sıçtık... sıçtık... sıçtık... rezil olacaksın bade binme güzelim vaz geç, yol yakınken dönelim hadi.

 

Bindim...

 

Yanımdaki filinta halinden memnun görünüyordu, ben ise heyecan ve korkudan altıma yapmak üzereydim, o sırada arkamdan bir ses;

 

"Badeciğim nasılsın? bayılma tamam mı? tutamam buradan seni, boynun falan kırılmasın sonra"

 

Hah Asel çok teşekkürler, bunu da sok kafama tam olsun, zaten demirlerin kırılma ihtimali, rayların kopma ihtimali, düşme ihtimalim, kemerin açılma ihtimalini aştım, bide bu kalmıştı onu da söyledin tam oldu...

 

"ne" dedim korkuyla bağırarak

 

"Boynum mu... Kırılmaz lan... Kırılmaz herhalde... Bayılmam canım... Niye bayılayım... Hem bayılırsam şu öldürebilir beni" dedim borayı göstererek

 

Dedim... demez olaydım, kemerler bir anda kapandı ve tren hareket etti, içimden ne kadar bildiğim dua varsa okudum, hepsini birbirine kata kata hem de.

 

Tren yukarı doğru tırmanmaya başladığında nefesimi tuttum ve boraya bakıp "bayılırsam kafamı tutar mısın... bide beni öldürmezsin demi" dedim o ise dudağına hafif bir gülüş yerleştirip

 

"Kafanı tutarım ama öldürmem diyemem" dedi ve tren hızla aşağı indiğinde korkuyla gözlerimi kapatıp yanımdaki şahsın göğsüne Alnımı yasladım.

 

"Ölüyorum yarabbi kurtar" diye bağırmaya başladığım sırada, kocaman bir el kafama dokundu ve daha çok baskı uyguladı.

 

"Bayılmadım öldürme vallahi bayılmadım çek elini" dedim

 

"Merak etme kafan kırılmasın diye tutuyorum seni, öldürmem"

 

Borazanım sen öldürmezsin diyemem de elinin ağırlığı beni öldürür be ayı

 

Tren durduğunda ben hala boranın göğsüne kafamı yaslı tutuyordum. O elini yavaşça çekti ve ben de aynı şekilde doğruldum, hiçbir şey demeden hızlı bir şekilde trenden indim, midem çok bulanıyordu... cemrelerin yanına vardığımızda bir yere oturmak istediğimi söyledim onlarda ilerdeki bir bankı gösterip "siz gidin biz içecek alıp geliyoruz" dediler, ben hızlı adımlarla gidip banka oturdum. Asel ve yağız da köşede bir şeyler konuşuyorlardı, gerçekten çok hasta hissediyordum. Başımı aşağı indirip gözlerimi kapadığım sırada kalın bir ses "iyi misin" Dedi,

 

Bu boraydı.

 

"İyiyim" dedim "sadece... Biraz hasta hissediyorum"

 

"Bekle sana su alıp geleyim" dedi ve büfelerin olduğu tarafa doğru gitti.

 

Birkaç dakika geçtikten sonra, çevreme bakarken çaprazımda birbirine sarılmış bir çift gördüm. Tam çok tatlılar diyordum ki, o çiftin tunç ve sevgilisi yaren olduğunu gördüm. Evet iki sene sevdiğim çocuğu gördüm ve tabi oda beni gördü. "aa şeftali" diyerek sevgilisinin omuzuna kolunu atarak yanıma doğru yürüdü.

 

"Nasılsın"

 

"İyiyim tunç sen nasılsın"

 

"Çok iyiyim, müthişim" dedi sırıtarak

 

"Ne güzel" dedim. Sahte bir gülümsemeyle

 

" Tanıştırayım bade bu sevgilim yaren" dedi yareni göstererek

 

Elimi uzattım " memnun oldum"

 

Elimi sıktı "buda bade sınıf arkadaşıydık diğer adı da şeftali yanaklarından dolayı" dedi

 

O sırada bora geldi "al bakalım badem" dedi suyu uzatarak, suyu alıp

 

" Çok teşekkür ederim borazan" bora ufak bir kahkaha atarak tunçların olduğu tarafa doğru baktığında kahkahası bir anda kesildi.

 

"Ne işin var burada" dedi ürkütücü bir sesle. Tunç'a dediğini düşünmüştüm ama yaren;

 

"Sevgilimle geldim gelemez miyim? sana ne ben ayrıldım senden" dedi iğrenç derecede ince sesiyle.

 

Bora ise "sana neden ve kimle geldiğini sormadım, benim çevremdekilerin yanında ne işin var diye sordum" dedi. Çevremdekiler??? ben mi?

 

Yarenin cevap vermesini beklemeden tunç sert bir sesle "sen kimsin lan hayırdır? şeftali bu kim?" hiç büyümemiş... salak şimdi dayak yiyeceksin

 

"Senle konuşmuyorum kıvırcık, ayrıca şeftali mi?" dedi bora, aşağılar bir ses tonuyla, tunç ise "yanındaki kızın adı şeftali şerefsiz" dedi. Ve tam boranın tepesinde atlayacaktı ki yaren "eski sevgilim" dediği anda tunç olduğu yerde kala kaldı, ne olduğunu anlayamamıştım ve şok geçiriyordum boranın eski sevgilisi benim sevdiğim çocukla sevgiliydi şu an, bu kadar tesadüf olamazdı...

 

Bora kocaman bir kahkaha attığında " demek beni aldattığını biliyor" dedi. Ay kız ben bayılacağım şimdi, bu ne pembe dizilere döndük vallahi. "evet.

 

“Seninle sevgiliyken tunç bana çıkma teklifi ettiğinde, biraz beklerse sevgilimden ayrılıp onunla olabileceğimi söyledim, o ise; bekleyemeyeceğini hemen onunla çıkmamı ve benim seninle o şekilde ayrılmamızı teklif etti, ben de kabul ettim" vay anasını sayın seyirciler...

 

Tunç ise şok içinde bir boraya bir yarene bakıp "cidden aldattığı kişi buysa daha hoşuma gider" deyip üstüne tekrar atılacaktı ki bu sefer de arkadan "ne oluyor lan orda" diyerek sert adımlarla yanımıza gelen yağızın sesi onu durdurdu cemre özgür ve murat da hızlı adımlarla bize doğru yöneldiler ve Murat da hızlı adımlarla yanımıza geldi o sırada Asel ve cemrede 'hay anasını" deyip benim yanıma geldiler.

 

Asel durur mu durmaz hemen Tunç'a sert bir Tokat yapıştırıp "niye geldin lan kızın yanına? şerefsiz" dedi. Yaren sinirlenip iğrenç sesiyle "ne yapıyorsun ya" deyip Asel'in üzerine yürüyordu ki, cemre yarenin saçlarına arkadan yapışıp aşağı doğru çekti ve yaren yere yapıştı. "sen karışma yaren yellozu" dedi. Ben hem halsizlikten hem de şoktan hareket dahi edemiyordum...

 

NOLUYOOOO NOLUYOOOOO NEREDEYİM BEN AMAAA

 

Tunç sinirle Asel'in kolunu kavrayıp sıktı Asel acıyla "bırak kolumu yoksa ben senin kolunu kırar bir yerine montalarım beyinsiz" dedi sakin bir sesle.

 

Tam o sırada Yağız Tunç'un suratına öyle bir yumruk çaktı ki, Tunç'un burnundan kırılma sesi geldi ve acıyla inleyip burnunu kavradı, Asel şok içinde Yağıza bakıp "gerek yoktu ama sağ ol" dedi.

 

Bora olanları gülerek izliyordu, ben ise korkulu gözlerle Tunç'a bakıyordum, daha sonra kafamı boraya çevirdiğimde beni izlediğini gördüm. Hala o gülümsemesi suratındaydı ama bu tüm sefer dişleri ortadaydı ve hem de benimki ile aynı yerde sol yanağında kocaman gamzesiyle

 

Yavaş adımlarla yanıma gelip elini bana doğru uzattı, tereddüt etmeden elini kavradım ve beni çekip ayağa kaldırdı. Bana "sen bu ayıyı nereden tanıyorsun ve sana neden şeftali diyor" dedi sakin bir sesle.

 

"affedersin sinirliyim de küfür yerine ayı demek daha doğru geldi şu ortamda"

 

Oy filinta borazanım, sen sinirliysen ben neyim şu anda? sorun değil, sorun değil

 

"Yok estağfurullah" dedim ve devam ettim "iki sene sevip reddedildiğim bir çocuk. İlk aşkımdı, bana baya bir ümit verdi, sonrada ilişki istemiyorum falan dedi bana, iki gün sonrada sevgili yaptı işte. Şeftali demesinin sebebi de yanaklarımın kırmızı ve tombik olmasıymış öyle diyor" dedim

 

Anladım der gibi başını sallayıp "Birincisi Bana neden anlatmadın, ikincisi peki onu dövebilir miyim" diye sordu bana...

 

"Yani ben nerden biliyim dövmek istiyorsan döv ama ben de bir yumruk çakarım yamultulmuş burnuna" dedim

 

"Anlaştık" dedi ve elimi onaylar gibi aşağı yukarı salladı. Sonra ise elimi bırakıp Tunç'un yakasından tuttu, yukarı kaldırdı ve hızlı bir şekilde Tunç'un suratına kafa attı. Tunç acıyla bağırdığında onu bana doğru çevirdi ve bacağının arkasına vurup iki dizinin üzerine düşmesini sağladı "hadi vurun badem hanım eti sizin kemiği benim" dedi o güzel gülümsemesiyle sakince.

 

Ona doğru göz kırpıp "emredersiniz borazan bey" dedim ve Tunç'un suratına tekmeyi çaktım. o sırada yaren bana sinirle "ne yapıyorsun ya sen yüzsüz" dedi, aşağılar bir tavırla, gülüp onun yüzüne baktım "o kadar çirkinsin ki sana bakmazmış zaten, ve şimdide gelmiş seni reddetti diye ona vuruyorsun aşağılık" dedi bana... Ona bir adım atıp çenesinden kavradım, kendime yaklaştırıp "bana çirkinim diye değil erkek için kendimi satamayacağım, kendimi kullandırmayacağım için reddetti, senin aksine bunların hiç biri bende yok, ayrıca aşağılık yüzsüz ben miyim yoksa biri ile sevgiliyken başkasının çıkma teklifini kabul edip seni seven birisini aldatan sen mi? benimle konuşmadan önce laflarına dikkat et çitlembik kırılmayasın" deyip sert bir şekilde çenesini bıraktım ve sonra banka tekrardan oturdum bora aferin der gibi baktıktan sonra "yumruk dedin ama buda olur" deyip geri döndü. Döndüğü anda yüzündeki gülümsemesi yok oldu ve "birilerine eti senin kemiği benim dedim ama indirdiği darbeden sonra kemiklerin kırılmış durumda, böyle bırakalım yapacak bir şey yok" deyip Tunç'u yere fırlattı

 

"ben sıkılırım yani canım arkadaşlarım devam etsin" dedi murat ve yağıza, başıyla bir işaret yaptığında ikisi de Tunç'un üzerine doğru yürüdüler. Onlar Tunç'u yumruk ve tekmelerle döverken cemre ve Asel de yareni yoluyorlardı... Ve özgür yareni cemrelerin elinden kurtarmaya çalışıyordu cemre yareni bırakıp anlam veremeyen bakışlarını özgüre çevirdiğinde özgür yareni kucakladığı gibi onlardan uzak bir yere götürdü. Cemrede ona sinirlendi ve onunla siniri geçene kadar konuşmama kararı aldı.

 

Bizimkiler yorulunca tunç ve yaren topuklarını kalçalarına vura vura kaçtılar. Biz ise evlere dağılmak için ana yola doğru yürümeye başladık daha sonra yağız arabasıyla bizi bırakma teklifi etti. Range Rover marka bir arabası vardı, ben binmek istemiyordum çünkü evim yakındı

 

Zaten cemre ve özgür de asla aynı ortamda olmak istemezlerdi cemre de bizde kalacaktı öyle konuşmuştuk yağız hariç hepsi motorlarını almaya gittiler geri geldiklerinde motorlarına baktım Boranın simsiyah bir motoru vardı Murat'ın ise kırmızı. Bora o sırada;

 

"binmek ister misin badem?" Dedi

 

"Yok ben almayayım sağ ol korkarım ben"

 

"Peki sen bilirsin" dedi ve Murat ile bir şeyler konuşmaya başladı. Ben motora binmekten feci korkardım hızlı ve yüksek şeyler işte fobim arkadaşım niye anlamıyorsunuz. Asel yağızın arabasına binmeye yalvarsa da buna izin vermedim ve onlara veda ettik

 

"görüşürüz borazan teşekkür ederim her şey için"

 

"Ne demek badem asıl ben çok eğlendim, hele o kafa tutma mevzuunda"

 

" Derken?"

 

"Şakayık gibiydi" dedi ve yanımdan hızla uzaklaştı

 

Ha? Şakayık ne lan çiçek olan mı? pişt. Kardeşim..., Lan..., bir dakika ne çiçek ben mi, Allah'ım bir dakika bayılacağım ne saçma bir cümle ya, iltifat falan mı etti acaba, uf benim beynim basmaz borazan ne olur söyle.

 

Keşke içinden değil de dışından söyleseydin dedi iç sesim...

 

Çoktan uzaklaşmışlardı bile. Kızlarla eve doğru yürümeye başladık Asel'i evine bıraktık. Gidene kadar yağıza sarılamadım diye zırlayıp durdu. Numarasını alamadım diye de ağladı es geçmeyelim ve bizde cemreyle bizim eve geçtik...

 

Evden içeri girdiğimizde annemle selamlaşıp benim odama geçtik, cemreye prensesli pijamalarımdan birini verdim, kendime de civcivli pijamamı çıkarıp giydim, sonra bir mesaj

 

Minnakım: bende geliyorum ulan kapıyı aç

 

-Tamam aşkım açarım gel

 

Minnakım: timammm

 

Birkaç dakika sonra Asel geldi baya bir dedikodu yaptık, sonra ona da prensesli pijamalarımdan verdim, biz tam sohbete dalmışken cemreye özgürden bir mesaj geldi.

 

Ayrılalım...

 

Cemre sinirle ayaklandı

 

"Şerefsiz hep aynısını yapıyorsun bu sefer niye" dedi ve söylediği şeylerin aynısını yazdı

 

O ise seni aldatıyorum diye yanıtladı...

 

Cemre hüngür hüngür ağlamaya başladı. Sıçtık der gibi Asel'e baktım ve telefonu cemrenin elinden alıp özgüre;

 

"ağzına sıçtım senin özgür kaç özgür o yarenle aldatıyorsun değil mi cemreyi ben biliyorum Tunç'a attığım tekmenin aynısını sana da atacağım bekle sen" tek kısa cevap geldi sadece

 

"Evet yarenle aldatıyorum"

 

Vallahi bu yaren var ya... Neyse olan Tunç'a oldu dedim ve özgürü cemrenin telefonundan engellendim

 

İki saat sonra

 

"Bebeğim iyisin demi"

 

"İyiyim iyiyim şok oldum sadece dile kolay senelerim geçti onla benim, neden? bunu bana nasıl yaptı? anlayamıyorum ki"

 

"Erkek milleti aşkım ne yaparsın" dedi Asel

 

Ve "erkeklere güven olmaz, hepsi aynı ama bence yağızım değildi" dedi.

 

Bir saat sonra

 

"Tamam anneee kızlara yastık verdim, sen de uyu hadi"

 

"Tamamdır başka bir eksik kalmadı demi"

 

"Kalmadı gel hadi"

 

Bizim kızlara yer yatağı açmıştım Allah'tan odam genişti, ikisi de yere sığmıştı.

 

Kısa süre sonra hepimiz teker teker teker uykuya daldık.

 

Bir ay sonra üniversite sınavı vardı Asel hukuk cemre sağlık ve bende psikoloji okuyacaktım mezun olduktan sonra kendi yerimi açmak istiyordum tabi koşullar el verirse...

 

merhabalarrr ben gamzeli yazar

 

nasılsınız umarım çok çok iyisinizdir çünkü ben çok çok iyiyim

 

kitap boyunca en uzun bölüm bu olacak şimdiden haberiniz olsunn

 

bir sonraki bölümde görüşmek üzereee

Loading...
0%