Yeni Üyelik
2.
Bölüm

Yeni bir başlangıç

@gamzeliyazarr

Yedi yıl sonra, bugün...
Bugün gelen son hastamı da yolcu ettikten sonra. huzurla koltuğuma oturdum. Derin bir nefes alıp verdiğimde saate baktım, saat akşam sekiz buçuk olmuştu, kızlar beni evde bekliyor olmalıydı. Bugün Cemre izinliydi ve Asel'in herhangi bir duruşması yoktu, bu yüzden onları daha çok bekletmemek adına, eşyalarımı topladım ve ofisimden çıktım.
Yaklaşık iki üç ay önce aldığım arabama bindim. Parayı biriktireceğim diye bir yerlerim çıksa da sonunda Mercedes-Benz G serisinin cipini aldım, şükür. Arabayı çalıştırıp yola koyuldum ve radyoyu açtığımda Emir Can İğrek - Beyaz çalıyordu. Duyar duymaz bağıra çağıra şarkıya eşlik etmeye başladım mükemmel sesimle;
"Bu yol nereye gider bilmem ama yürüyorum işte...
Yüzüme vuruyor arada fırtınası, korkuyorum ne var?
Düşe kalka büyüyorum işte.
Biraz yaram var ama geçecek bu gidişle."
Derken yaklaşık beş dakikada eve vardım. Kızlarla üniversite bitince aynı apartmanda farklı dairelere taşınmıştık. Ben ve annem aynı dairede, Cemre ve Asel ise farklı dairedeydiler. Arada onlar bizde, ben onlarda kalıyordum. İşlerden pek fazla zaman olmuyordu ama yine de bu bizim hayalimiz olduğu için bize çok güzel geliyordu.
Kapıyı çaldığımda Cemre, sarı saçlarını topuz yapmış, gözlerine pembe bir gözlük takmış, benim aldığım dinazorlu tulumu pijamayı giymiş, Melis Kar'ın "Yatıya" şarkısını bağıra bağıra söyleyerek kapıyı açtı ve boynuma atladı. Cemre benimle aynı boydaydı, güzel bir fiziği vardı, hele o maviş gözlerini bana verse de az da ben kullansam, saf karı bir de hala ben çirkinim diyor, delireceğim.
"BEBİŞİM GELMİŞŞŞ HELOOOOOO!" dedi Cemre benden ayrılırken.
"GEL GÜZELLİK, GEL BAK NE YAPTIK SAANAAAA!" dedim. Kız dur, bağırma, başım çatlıyor diyemedim tabii...
Cemre beni kolumdan tutup salona sürüklemeye başladı, nasıl da özlemişim, neredeyse bir haftadır görüşemiyorduk, iyi oldu. Beni mutfağa götürdüğünde yemek masasına kurulu sofrayı görüp heyecanla "Mantı... Bana mantı mı yaptınız gı?" dedim. Bağıra bağıra. "He gı, sana mantı yaptık," dedi Asel. Oy minnağım benim. Vallahi sevgim kabardı ikisine de. Mantıyı nasıl sevdiğimi biliyorlardı. Heyecanla ikisini de çekip sıkı sıkı sarıldım.
"Kaç gündür işlerin yoğundu, hazır evdeyken yapalım, hem sen sevin hem biz faydalanalım dedik," dedi Cemre. "Çok teşekkür ederim vallahi, çok ihtiyacım vardı buna," deyip onlardan ayrıldım ve koltuğa kendimi yüz üstü uçak misali fırlattım.
O sırada çalan telefon sesiyle çantama yöneldim. Arayan;
"Valide sultanım."
"Alo efendim sultanım."
"Ne yapıyorsun kızım, geçtin mi Cemrelere?"
"Geçtim annem, evdeyim."
"Hah tamam, ben gene gündeyim ha haberin olsun, bir şeyler getireyim mi sana da sarma falan?"
"Ay getir getir, çok iyi olur. Ama bana gene koca bulmaya çalışma, istemiyorum bak tamam mı?"
Günlerdir hatta haftalardır gündeki gıcık, dedikoducu teyzelerden bana koca bulmaya çalışıyordu benim canım anam. Ha bir de yakışıklı ya da karakterleri düzgün olsa tamam, birilerini buluyor var ya, hem tipim değil hem de namazında niyazında sandıkları çocuk her gün alemlerde geziyor çıkıyordu.
"Of tamam tamam. Te Allah'ım, torun da sevemeyeceğiz" dedi ve telefonu kapattı.
"Ne diyor gene Canan teyzem bakayım?" Dedi Asel ve yanıma oturdu.
"Güne gitmiş gene onu haber verdi" dedim bıkkın bir sesle
" Gene koca buluyum dedi değil mi" nasıl da biliyor beni,
"Demedi ama kesin yapacak ben biliyorum"
" Olsun be kızım bir şey olmaz bir tanesiyle de buluş ölmezsin"
Ölürüm ben Asel'im, kuzum, ölürüm şu küçücük mahallede bir adım çıksa bum patlarım vallahi.
"Ya ya tabi güzelim emrin olur... Kızım dalga mı geçiyorsun benimle sen? anneme göre fevkalade yakışıklı insanların yanına gidiyorum, adam kırk yaşında çıkıyor, anneme güvenilir mi Allah aşkına? düzgün de soruşturmuyor ki insanları, ne işim olur benim babam yaşındaki adamla"
Asel kocaman bir kahkaha patlattı ve bende dayanamayıp ona katıldım. Ağlanacak hale gülmek bu olsa gerek...
"Tamam o zaman, bana bir söz ver"
"Yok vermem"
"Kız bir dur ne diyeceğimi nerden biliyorsun da yok diyorsun? dur hele" dedi Asel
"Yok vallahi yok, sana da güvenmiyorum. Özgürün ne mal olduğunu öğrendiğimiz günün ertesi gün çocuğun arabasının kaputuna bıçakla "yavşağım ve aldatmayı çok severim" yazan kimdi? söz verdiği halde, ha kimdi aşkım?"
Bunu duyan cemre "iyi oldu, benim yapacağımı Asel yaptı, şerefsiz özgür malı" dedi.
Bildiğin bana doğru biz akıllanmayız sen kudur gibi bakışlar atıyordu ikisi de
"La havle... iyi ne, söyle hadi"
"Annen bu sefer de birini söylerse ikiletmeden gideceksin, kaytarmayacaksın annem doğum yaptı diye" dedi Asel canım arkadaşım birazdan dayak yiyecek haberi yok... ama söz verdik bir kere deneyelim bakalım
"İyi tamam öyle olsun" deyip kafasına bir şaplak indirdim
"Ama beni takip edip, başkasıymış gibi çok yakışıyorsunuz evlenin demek de yok ha ona göre" dedim parmağımı ona doğru sallayarak tehditkâr bir sesle
Kafasına vurduğum yeri ovuşturarak "tamam be yapmam ne vuruyorsun "
"E hadi bu mesele bittiyse ben mantı yemek istiyorum çok açım ne olur" dediğimde;
"Tamam tamam gel hadi başlayalım" dedi cemre sevinçle
Hızla yemek masasına oturdum ve at kuyruğu saçımdaki tokayı hızla çekip çıkardım. Tokayı Bileğime takarken bilekliğimin yokluğunu fark edip iç çektim. Yedi sene önce babam vefat etmişti, daha sonra Antalya’dan taşınıp Antakya’ya dedemlerin yanına yerleştik bana ondan kalan tek şey onuncu yaş günümde aldığı kırmızı, ipin ucunda iç içe geçmiş kalpler olan bir bileklikti. Liseye gittiğim sıralar kaybolmuştu. Nerede düştü nasıl oldu hiçbir fikrim yok o kadar sene geçti ama hala eksikliği var bende.
Asel ve cemre düşüncelerimi duymuş gibi birbirlerine baktıktan sonra, cemre;
"aşkım boş ver artık şu bilekliği, seneler oldu yapma bunu kendine, tamam anlıyorum babanın hediyesiydi ama elden bir şey gelmiyor ki, aynısını alalım dedik onun yerini tutmaz dedin ki haklısın, takma kafana ne olursun" dedi.
Hiçbir şey söyleyemedim... haklıydı, artık o bileklik yokken babam da yokmuş gibi hissetmemeye çalışacaktım. O hayattayken o kadar umurumda değildi, benim için değerli bir hediyeydi, ama öldükten sonra yokluğunu çok hissettim. Hem babamın hem de o bilekliğin, babam yok bari bana verdiği bilekliği olsun dedim... ama o da olmadı maalesef...
Asel bir anda bana kocaman sarılıp "üzülme be aşkım vallahi ben de ağlarım bak"
Dediğinde; Cemrede aynı şekilde bana sarılınca gözlerim doldu ve hüngür hüngür ağlamaya başladım, sonra tabağımdaki kaşığımı aldığım gibi mantıdan kaşık, kaşık ağzıma attım. Kızlar hiçbir şey söylemiyorlardı çünkü ne derlerse susmazdım biliyorlardı. Hem bir de çok dolmuştum zaten, ağlamam şu an en doğalıydı.
Birkaç dakika ağladıktan sonra kızlarla tekrar sohbete daldık. Konu yine liseye giderken lunapark a gittiğimizde yaşananlara geldi...
Asel tabi ki de ayıla bayıla, aslanım, yakuşuklum, diye diye anlatıyordu... neymiş ben o gün izin verseymişim Yağızın arabasına binmesine şu an evliymiş falan filan...
Cemremde ne yapsın kuzum aldatıldığı için pek de konuşmaz bugünü, ama biz Asel ile beraber cemreyi ve neredeyse hiç konuşmayan Murat arkadaşımızı feci yakıştırıyorduk... aman duymasın.
Zaten o günden sonra Bora ve arkadaşlarıyla, babam vefat ettiği için hiç görüşememiştik, benim telefonum cenazede kaybolmuştu o yüzden hem yeni telefon hem de yeni hat almıştım, Borayı ve Amine ablayı da en son cenazede görmüştüm ve bir daha onlara ulaşamadım annemin telefon numarası da babam ölmeden birkaç gün önce değişmişti zaten, birbirlerinin numaralarını almayı unuttuklarından birdaha hiç görüşemedik, onlar bizi bulmaya çalıştı mı bilmiyorum, ama ben, sosyal medya hesaplarını bulmaya çalıştım ve başarısız oldum. Bora hiçbir zaman sosyal medya kullanmamıştı ve bulamamıştım da zaten, Yağızında bulduğumuz hesabına istek attık ama kabul etmedi, Amine ablanın da facebook hesabını bulmuştum ama isteğimi bile kabul etmediğinden hesabın eski olduğu ortadaydı. Muratın hesabını bulmuştuk ama artık hiç biriyle görüşmediğini söylemişti.
Hepimiz o günleri çok özlüyorduk, sadece o günleri de değil o günlerdeki insanları da…
Dört saat sonra...
Biz huzurla konuşmaya devam ederken bizimkilerin psikopat yan komşusu yine son ses rock şarkılarından bir tanesini bangır bangır çalıyordu. Saate bir baktım saat gece on ikiydi... içimden derdin ne be şizofreni adam bu saate derdin ne?? bir ara bana gel de neyin var bir bakayım koçum, yoksa Cemre ve Asel seni yaşatmaz ben sana deyim, dememle cemre ve Aselin aynı anda kalkıp dış kapıya koşması bir oldu. O değil adam bunlara bir şey derse, ben adama dalarım biliyorum, sabır çek Badeciğim geçecek...
Bende onların arkasından koştuğum sırada, canım arkadaşlarım kapıya öyle bir vuruyordu ki kapıya füze atsalar daha az ses çıkarırdı herhalde o derece…
"kız Allah sizi ne yapmasın bir durun soluğum götümden çıkıyor affedersiniz de" dedim dinlerler mi? yok tövbe.
Adam kapıyı açtı ve biraz daha kalın olsa ayı sanacağım sesiyle "ne var gene" dedi
Cemre de " kardeşim saate bak kaç olmuş, az kıs şu müziği tamam mı" dedi dişlerini sıkarak. Adam dinlemedi tabii. Kapıyı kapatmaya çalışırken tam ağzımı açıyordum... Asel " kime diyorum ya ben " Dedi ve adamın kapatmaya çalıştığı kapıyı iteklemeye başladı hay ananı sıçtık...
Cemre Aseli kenara çekip “tamam sakin ol bu sefer de ben halledeyim olur mu?” dedi sakince ve devam etti “kardeşim bak iki medeni insan gibi konuşuyoruz şurada, sorun çıkartma da birazcık kıs müziği, haftalardır bir şey demiyoruz, önceki kavga gibi olmasın sonu”
Ama adam gene dinlemeyince Aseli tutamadık..
“Lan şerefsiz neyini anlamıyorsun kıs diyoruz şu müziği” demesiyle kapının aralık kısmından kollarını sokup adamın yakasını kavraması bir oldu.
Cemre Aseli tutmaya çalışırken ben ise;
"tamam bir sakin olalım arkadaşlar" dedim bir ayağımı kapı kapanmasın diye ayağımı kapının arasına koyarak adam ise "sizi şikâyet edeceğim haneye tecavüzden gireceksiniz içeri" dedi. Yanlış kapı çaldın kurban sana şerefsiz diyen bir avukat...
"bak sana söyleyeyim ben hangi suç oluyor, hele bir şuraya gel" dedi Asel adam sakince kapıyı açtı ve bende ayağımı aradan çektim, tam halloluyor diyecektim ki Asel adamı yakadan tuttuğu gibi 1.55 boyuyla koca adamı kendine çekti. "Kanunun 183. maddesine göre "Gürültüye Neden Olma" suçundan attırırım seni içeri, nasıl dersen açıklayayım; başka bir kimsenin sağlığının zarar görmesine, elverişli bir şekilde gürültüye neden olan kişi, iki aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır, ve sen benim başımı fena halde ağrıttın" dedi adamın suratına, adam ise "hadi oradan kaşar" dedi. Ve Asel'i itip yere düşmesini sağladı. Cemre korkuyla onu tutup kaldırırken Asel tam "seni var ya" diyecekti ki kendimi tutamadığım için sözünü var kısmında kesip adamın suratına yumruğu geçirdim, onca yıl boksa boşuna gitmedik yani, az da biz gösterelim hünerlerimizi "o son dediğini demeyecektin aslanım" dedim bir de... bu cesaret nereden geliyor inanın ben de bilmiyorum. Derken... üçümüzde adamın üstüne atlayıp, deve kadar adamı saç baş yolduk, bir de yetmedi adamı tehdit ettik bunu polise dersen daha kötüsü olur diye... bunu diyen ise cemreydi, bakmayın öyle sakin durduğuna en sinir hastası arkadaş o dur ama Asel de öyle gerçi bende neyse boş verin...

Adamı zar zor içeri tıktıktan yaklaşık yarım saat sonra kapımızı polis amcalar çalmıştı, beyinsiz adam polise söylemiş sağ olsun... yaklaşık bir on dakikadır karakolda polis amcayla bakışıyorduk, en sonunda " ne yaptınız gene be kızım kaç yaşındasınız" dedi canım Abdullah komiserim
"bak bir de biri avukat, hala aynı şeyler, kızım adam dövmek ne demek bunun suçunu bilmiyor musun sen? öğrenemedin mi daha? kaç kez izah etmedim mi size ben" dedi Asele doğru, e haklı adam "komiserim vallahi çok kışkırttı, bir dedik yok iki dedik yok üçüncü de, ya Allah pü şak yani" dedi Asel de.
Bir buçuğunda pü şak komiserim yalan diyecektim de demedim, şimdi bana da yapıştırırdı bir tane kalsın. "kızım benim dilim varmıyor artık kaç tane adam dövmeden sabıka kaydınız var hah, kaç?" dedi Abdullah komiserim "bununla üç oldu" dedi Asel de masum masum göz kırparak.
"hatırladığımdan azmış neden acaba? benim kızımın arkadaşısınız diye olmasın, en düşük boyuttakileri atlattık çok şükür de, bu ne olacak kızcağızlarım adamı pert etmişsiniz "
Abdullah komiserim Cemrenin babasıydı, herhalde benim cesarette ondan geliyor. "neyse hadi gidin gerisini hallederim ben, ama eğer bir daha adam dövdüğünüzü göreyim elimi bile değmem" biz heyecanla çığlık atarak çocuk gibi Abdullah amcaya sarıldık ve her birimiz teker teker yanağına bir öpücük kondurduk. Ve evin yolunu tuttuk.
Eve vardığımızda;
"ALLAH BELANI VERMESİN AKILLANMADIN DAHAAAA VAY BENİM BAŞIMA GELEĞĞNNN"
Annemin sakin çığlıklarından kulağım çınlarken.
"annem bir dinle ya lütfen adam tükürdü bana vallahi"
"KIZIIĞĞMMM ABDULLAH AMCAN ANLATTI YEME BENİ, KIZ SİZDE BAKMAYIN BANA ÖYLE SİZİ DE YOLARIM" dedi saçlarıma yapışmış vaziyette kıymetli anam, yazık canım dert taşlarım da bizime evin koltuğunda melül melül saçlarıma bakıp yutkunuyorlardı.
Abdullah amca A'dan Z' ye hepsini yumurtlamıştı anneme, belki de handan ablaya, Asel'in Anne ve babası lale abla bir de Osman amcaya bile söylemiş olabilirdi ki, bence söylemişti de.
"e Asel de adama şerefsiz dedi, sonra Cemre de adamı tehdit etti tek ben değil yani" diye canım Aselciğimi ve Cemreciğimi öne attım. Ne yapayım ya canım acıdı. Asel ve cemre aynı anda "BAAADEEEEĞĞĞĞ" diye çığırması annemin şok ile elini gevşetmesiyle ben topuk. Hale bak ya yirmi dört yaşındayım dayak yememek için evden kaçıyorum. Te Allah’ım yarabbi neyse bu günüde atlatabilsek bari.

 

 

 

Merhabalarr nasılsınızz??? umarım iyisinizdir çünkü ben çok çok iyiyim

 

bölümle ilgili tüm güzel ve kötü yorumlarınızı bekliyorum

 

sizleri çok seviyorum

 

bir sonraki bölümde görüşmek üzereeee

Loading...
0%