Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6. Bölüm Cin Tonik

@gamzhhh

Sabah uyanır uyanmaz ayılmak için bu defa kahve yerine güzel sıcak bir duşa girmiştim, duştan sonra bornozumla kendime hemen ufak bir tost yapıp, yeni açtığım ve adımı kullanmağım Twitter’dan haberleri okurken Lila Kevin ve resim kursundaki diğer çocuklarla haftasonu kaçamağında aklı bende kaldığı için uyandığımı düşündüğü vakit beni aramıştı.

“Günaydın, günaydın! Ayılabildin mi?” Sesi cıvıl cıvıldı gülümsememe neden oldu.

“Günaydın tatlım, uyandım tabi ki hatta sıcak bir duş alıp kahvaltı bile ettim.” Dedim son lokmamı ağzıma atarken.

“Güzel! Neşeli bir ses, şimdi içim rahatladı.”

“Sen ne yapıyorsun? Nasıl gidiyor etkinlik?”

“Harika!” Diye haykırdı sesine hâkim olmayarak.Bu sefer sesini kısıp devam etti. “Kev çok tatlı, inanılmaz bir resim bilgisi var beni büyülüyor! Ayrıca artık sevgiliyiz, yani galiba sevgiliyiz sonuçta sevgili gibi takılıyoruz ama hala tam olarak konuşmadık bu durumu.” Lila yine her zaman ki gibiydi. Hemen kendini kaptırır ve işin ucunda hep o üzülür.

“İsim kısaltmaları kullanılmaya başlamış bile, hızlı ve aceleci kararlar verme lütfen çocuğun garip gelen bir yanı var dikkatli ol seni üzmesini istemiyorum ama kapılmadan eğleniyorum diyorsan her zaman destekçin olduğumu biliyorsun.” Dedim görevimi yapıp uyarmıştım.

“Biliyorum, ayrıca bu sefer çok kapılmayacağım söz veriyorum evet tuhaf tavırları var ama şimdilik her şey çok güzel gidiyor yine de temkinli olacağım, söz.” Şimdiden son hız gidiyordu umarım gerçekten çok dediği gibi kapılmadan temkinli ilerler diye düşündüm.

“Peki, benden uyarması ama sen öyle diyorsan öyle olsun.”

“Sen iyi misin? Kendini nasıl hissediyorsun?” Lila sorunca kendime aynı soruyu bende sordum ne hissediyordum? Hiçbir şey, belki ufacık bir hüzün o kadar.

“İyiyim, merak etme beni sen.” Şu an düşünmesini istediğim son şey benim kötü olduğumu düşünüp yalnız bıraktığı için gününü mahvetmesiydi.

“Yağmur, kendini ne zaman kötü hissedersen beni hemen ara! Ciddiyim! Bak, Emir aranızda nasıl özel bir bağ olduğunu biliyorum şu an onun yokluğuna alışmaya çalıştığını da biliyorum ama onu aramak ve ya mesaj atmak istersen kendini durdurma olur mu?”

“Lila ben iyiyim, bağ ya da garip bir alışkanlık ne dersen de şu an her şey olması gerektiği gibi ve herkes olması gerektiği yerde.” Yani ben öyle düşünüyordum en azından.

“Evet, biliyorum Emir’e bende kırgınım ama onun şu an gerçekten acı çektiğini tahmin edebiliyorum ikinizi benden daha iyi kimse tanıyamaz! Sende benden istediğin kadar üzüntünü saklamaya çalış!” Emir için tahmini hakkında bir şey diyemezdim ama beni gerçekten iyi okuyordu.

“Her şey zamanla yoluna girecek demiştin bana, zamanın geçmesini bekliyorum Lila.”

“Geçecek.” Dedi Lila.

“Seni seviyorum hadi ‘kev’e geri dön ve eğlenmene bak ben iyiyim.”

“Bende seni seviyorum akşam görüşürüz!” Lila kapatınca bir süre oturduğum yerden kalkmadım. Sonra en güzel sıkıntı atma yöntemi olarak evi temizlemeye giriştim, uzun bir temizlik seansından sonra saate baktığımda çoktan akşam olmuştu. Bende akşam yemeğini dışarda yiyip sonrasında ilk bulduğum barda Emir’in doğum gününü kutlamaya karar verdim. Sonuçta kutlama yapmak için kimseden izin alacak değildim ve kutlama konumu kendim seçebilirdim.

Dışarı çıktığımda keskin bir soğuk karşılamıştı beni. Kanada yeni yıl havasına bürünmüştü, tüm sokaklar, dükkanlar ve evler ışıl, ışıl ve göz alıcıydı. Kar ve yeni yıl insanın iliklerine kadar işliyordu. Çok acıkmıştım daha fazla dayanamayıp en iyi seçenek olan yakındaki pizzacıya geçip hemen bir pizza sipariş ettim. Siparişimi beklerken bir grup liseli çocuğa gözüm takıldı aralarında flörtleşenler hemen dikkatimi çekmişti. Onları böyle görmek beni gülümsetti. Galiba lisede Emir'le gerçekten flörtleşiyordum, bunun flört olduğunun belki şu an farkına varıyordum ama bence o zamanlar bizim haricimizdeki herkes bunun farkındaydı.

Lisenin ilk yılında aynı sırada otururken herkes hakkımızda sevgili dedikodusunu çıkartmıştı, bu durum Emir’i güldürüyordu, pek umursamıyordu benimde ilk zamanlar hoşuma gidiyordu. Hoşuma gitme sebebi sadece ona aşık olduğumdan değil onun aniden uzaması, spor yaptığı içinde kaslanmasından kaynaklı okuldaki çoğu kız ona bayıldığı için bu dedikoduyla uzaklaşmaları işime geliyordu. İtiraf ediyorum onunla arasını yapmam için bana gelen kızları az kaçırmamıştım bazılarına gey olduğunu bile söylemişliğim vardı.

Hele de basketbol oynadığı sırada okul takımının maçlarına giden bir gurup fan kitlesi gerçekten başımın belasıydı. Yani bu sevgili dedikodusu iyi oluyordu ta ki benim adımı arka sıralarda öpüşüyorlar yiyişiyorlar tarzı saçma sapan laflara karıştırana kadar, işte o zaman sıraları ayırıp Lila ile aynı sırada oturmaya başlamıştık.Emir ilk zamanlar sıraları ayırmamıza bozulmuştu

“Kim ne derse desin boş versene!” diyordu. Sonra Hakan'la çok sıkı dost olmuşlardı, ayrıca Lila, ben, Emir ve Hakan iyi bir arkadaş grubu olmuştuk. Ama Emir ile aramızda bambaşka bir şey vardı, bakışımdan ne anlatmaya çalıştığımı anlıyordu, ne istediğimi biliyordu asla yanılmıyordu ve bana karşı çok korumacıydı. Tüm bunlar, bizim çok eski arkadaş olmamız ve ona aşık olmamda etkileyerek aramızdaki bağ daha da kuvvetliydi.

Pizzacıdaki Liseli grubun flörtleşen bir çifti arasında diğer kızla gerginlik olunca film izler gibi onları izlemeye başlamıştım, kız sinirle kalkıp gidince çocuk aceleyle kızın peşinden gitmişti. Kız dışarıda peşinden gelen çocuğa hesap sorar gibi öfke kusuyordu, çocukta masumca durup kendini anlatmaya çalışıyordu. O an kızın öfkesi bana çok tanıdık gelmişti. Bu öfke sevdiğini anlatamamanın öfkesiydi, biliyordum. Kafam bambaşka bir ana Lise zamanıma gitti;

Okul bahçesinde Lila ile oturmuş Emir ile Hakanın basket maçını izlerken sohbet ediyorduk. Arkamızda oturan 3 kızın konuşmasına bir anda dikkat kesilmiştim. Kızlar benim önlerinde olduğumu bile bile kışkırtmak için konuşuyorlardı.

“Emir çok tatlı değil mi! Aşırı yakışıklı maçtan sonra gidip onunla konuşmayı planlıyorum!” Dedi ortada oturan forması normalden fazla düzgün ve şık duran kız. O an tüm dikkatim kıza çekilmiş ve bu lafı ile tüm tüylerim diken, diken olmuştu.

“Şu kız, Yağmur mu ne sevgilisi değil mi?” Sağında duran kız sesini bilerek yükseltmiş bana doğru dönmüş duymamı ister gibiydi ki gayet rahat duyuyordum zaten. İçimden vazgeçer umuduyla bekliyordum. Kız kahkaha attı sesindeki alaycı tını hala kulaklarımdaydı.

“Bu mu? Yapma Allah aşkına bu kadar yakışıklı bir çocuğu bu tiple hayatta tavlayamaz bence!” Kızın bu tavrına sinirimden mi yoksa Emir’ye beni layık görmemesinden mi bilmiyordum ama gözlerim dolmuştu ama bir o kadarda kıza dönüp yüzleşmekte istiyordum.

Lila sinirimi fark etmiş olacak ki hemen elimi tutup kısık bir sesle “Sakin ol!” Deyince sabır çekip sustum.

“Zaten kızın çocukla yattığı falan söyleniyordu.” dedi solunda duran üçüncü kız. Bu söz beni çileden çıkartan son şey olmuştu artık öfkeden ellerim titriyordu ama onlara kendimi yedirmeyecektim, bilerek beni kışkırtmak için yaptıkları çok belliydi.

“Bu tiple o çocuğu anca böyle tavlar!” Dedi tekrar kahkaha atarak ortadaki kız. Bu son raddeydi artık bir şey yapmadan duramazdım. Ayağa fırlarken Lila da aynı anda kalkıp onlara dönmüştü. Kızların Emir'e yürümesi yine bir derece tahammül edebileceğim bir şeydi ama bile bile dedikodumu yapıp beni saf dışı bırakmaya çalışmaları tahammül seviyemin üstündeydi.

“Ne dedin sen?” Karşılarında dimdik duruyordum, ellerim titrese de öfkedendi.

“Sana ne! Laf mı dinliyorsun!” dedi beni kışkırtmaya çalışan kız, gayet lakayt bir tavırla utanmadan birde üste çıkmaya çalışıyordu.

“Onun hakkında konuşuyorsun ve utanmadan dibinde konuşuyorsun nasıl bir salaksın sen?” Lila kıza çıkıştı, ikimizde burnumuzdan soluyorduk.

“Sadece biz mi konuşuyoruz tüm okul konuşuyor! Ayrıca seni ne ilgilendiriyor sana ne emo!” 2. Kız Lila’yı hedef almış o da sataşmıştı. Onlardan ikisi de ayağa kalkmıştı, Emir ve Hakan maçtaydı ama uzaktan bizi izlediklerini biliyordum.

“Haddini bil!” Sesim tıslar gibi çıkmıştı sabrım iyice taşıyordu.

“Götün kalkmış iyice senin, gerçekten sana bakacağını mı düşünüyorsun Emir'in? Sen ona vermesen seni sever mi!” Bu söz Lila ile benim konuşmak ile sorunu çözemeyeceğimizi anladığımız andı ve artık dönüşü olmayan bir yola girmiştik.

Lila önündeki kızı tutup dövmeye başlamıştı. Ben ise tüm sözlerini yutturmak için saçlarından tutup yolmaya başlamıştım. Kız tırnaklarını boğazıma geçirince ben hem tokatlıyor hem saçını yoluyordum. Lila üçüncü kızın tüm yalvarmalarına rağmen ona da vurmadan bırakmıyordu. Biz dönüşürken Emir ve Hakan bir anda yanımızda bitmişti. Emir beni tutmuş kızın ellerini boğazımdan çekip kızla beni ayırmaya çalışıyordu. Hakan ise Lila’nın yanında daha çok kızı kurtarmaya çalışıyor gibiydi üçüncü kız çoktan ağlayarak yere oturmuştu bile.

“Durun!” Emir bizi ayırmaya çalışırken yandaki diğer erkeklerde onları çekiyordu. “Dur dedim Yağmur yapma!” Emir belimi kavramış çekiştiriyordu bende kızın saçlarını daha sıkı kavrayıp çekiyordum.

“Sen karışma bu benim meselem!” dedim Emir’e öfkeden gözüm dönmüştü. Emir kızla arama girmeye çalışıp beni korumaya çalışırken kızın tırnaklarından nasibini alıyordu. Kızı saçından çekip çevirince kız tekrar boynuma yapıştı tırnaklayıp sıkıyordu ben hala saçını çekmeye devam ediyordum.

“Dur artık! Dur dedim!” diye haykırdı Emir. Kız daha fazla dayanamadı acıdan cıyaklıyordu birden kızın elleri gevşedi boynumu bırakıp havaya kaldırdı, debelenmiyordu teslim olmuş gibi bir haldeydi. Emir kızın saçını kavrayan elimi tutmuş bana bakıyordu. Umrumda değildi konu artık benim meselemdi saçlarını tutmaya devam ediyordum.

“Özür dile!” Dedim kıza. Öyle o kadar şeyi sayıp sonra kolayca kurtulmayacaktı. Israrla susuyordu ama hiç atakta yapmıyordu. “Özür dile dedim!” diye uyardım son kez.

“Tamam! Tamam, özür dilerim! Bırak artık!” Yolunmuş tavuk gibi kıpkırmızı ve saçı dağılmıştı, pis bir şekilde gülümseyip saçını bıraktım. Kız bana bakıp saçlarını sinirle düzeltiyordu, bende ona bakıp tekrar adım atınca Emir belimden kavrayıp taşıyarak beni dışarı çıkartıyordu omzunda debelenirken o beni okul dışına kadar çıkartmıştı.

“Bırak beni!” Diye bağırdım kucağında ağlamaya başlamıştım. Çok kızgındım bu dedikoduları yayan pisliklere, o kıza en çokta Emir'e kızgındım! Yakışıklı olmasına, beni ona layık görmemelerine ve tüm bunlara rağmen onu hala deli gibi sevdiğim için kendime de kızgındım.

“Bırak artık beni!” Debelenmeye devam ediyordum.

“Sakinleşmeden olmaz!” Dedi sinirle. Okulun dışında marketin yanındaki banka kadar beni taşımıştı, hem de tüm o debelenip bağırmalarıma aldırış etmeden. Banka beni oturtturup boynuma baktı hiçbir şey demeden markete geçip elinde su şişesi ve yara bandıyla çıktı.

“Ne dedi sana?” Emir burnundan soluyordu, su şişesini uzattı sinirle aldım. Sanki tek derdim ufacık sıyrılmış parmağımmış gibi parmağıma bakıp duruyordum o önümde ayakta dikilmişti. Ne diyebilirdim ki! Bana, senin yatıp kalktığın bu işten başka bir işe yaramayan biri muamelesi yaptılar mı diyecektim? Ona bakamıyordum bile nasıl anlatacaktım bunu! Bende sustum...

Emir yere çöküp yüz hizama geldi elleriyle yüzümü avuçlayıp kaldırdı. Gözlerime bakıyordu, açık kahve iri gözleri tedirgindi. Terden hafif ıslanmış saçları alnına düşmüştü, sinirden dişleri sıkılı çenesi kasılmıştı tüm bunlara karşı koymak çok zordu! Ona karşı koymak hep zordu.

“Sana kötü bir şey söylemese sen böyle bir şey yapmazsın ne dedi sana?” Gözlerim tekrar dolmuştu gözyaşlarım istemsiz hızlı hızlı akıp yüzümü tutan ellerini ıslatmıştı bu onu daha çok kızdırıyordu. “Gidip o kızın kafasını yere sürtüp başladığın işi tamamlamamı istemiyorsan konuş!” Dedi sinirle.

Yapsın istiyordum! Gidip kızın kafasından kıvılcım çıkartana kadar yere sürtsün istiyordum ama beni bırakıp ayağa fırlayınca gitmemesi için elini tuttum, çünkü yapardı.

“Çirkinsin dedi.” Sesim içime kaçmış gibi söyledim. Avucumda hala bir tutam saçı kalmıştı hıncımı almak ister gibi onu sıkıyordum.

“Başka?” Yanıma oturdu, gerçekten çok sinirlenmiş gibiydi.

“Başka bir şey yok bu kadar.” Dedim hala utanıyordum. Emir gömleğimin yakasını açıp boynuma baktı, izleri görünce yüzünü buruşturdu.

“Yağmur?” Adımı öyle güzel söylemişti ki nefes verir gibi, güzel bir şarkı notası gibi hatta en sevdiğim çikolata gibi... Pes etmiştim!

“Sevgilin olduğum hakkında dedikodu yapıyorlardı sonra o! O kız benim senin sevgilin olamayacak kadar çirkin olduğumu ve ancak bu çirkinlikle seninle yatıyorsam…”

“Tamam, sus!” Emir ayağa fırladı kızı dövmeye gidecekti belliydi.

“Dur lütfen ben yapacağımı yaptım.”

“O kızı öldüreceğim!” Gözlerinden ateş fışkırıyordu.

“Tamam, al sende saçlarını sık rahatlarsın. Bitti artık ben yapacağımı yaptım.” Avucumdaki saçı ona uzattım, elimden alıp yere fırlatıp ayağı ile ezdi saçı. Yanıma tekrar oturup aldığı yara bandını açtı elimi avcuna alıp parmağımdaki yaraya koymaya çalışıyordu.

“Müdür yarın seni çağıracak, hiç bir şey söylemeden benim suçum olduğunu ve benim yaptığımı söyleyeceksin.” Dedi tüm ciddiyetiyle.

“Böyle bir şey yapmayacağım!” Dedim öfkeyle onu tehlikeye atmayacaktım tabi ki!

“Lütfen, lütfen bir kerede beni yormasan bana bir şey olmayacak halledeceğim!”

“Hayır, olmaz! Ayrıca okulun her yerinde kamera var farkındasın değil mi?” Emir kameraları hatırlatınca paniklemişti.

“Kahretsin! Tamam, o zaman acilen Demet teyzeye her şeyi anlatıyoruz o bir yolunu bulur! Hadi kalk!” Emir yine ayağa fırlamış elimi tutuyor kalkmam için çekiyordu, elimi ondan kurtardım.

Omzumu silktim “Umurumda değil.”

“Ne demek umurumda değil!” Sinirden yine çenesi kasılmış şaşkınlıkla yüzüme bakıyordu bende ayağa kalktım.

“Umurumda değil demek işte!” Sesim yükselmişti çünkü içimde hala atamadığım acının verdiği öfke vardı.

“Okuldan atılırsın, bu işin şaka falan mı olduğunu sanıyorsun sen!” Gözleri kocaman olmuş korku ile yüzümü inceliyordu.

“Belki de atılmam senin yararına olur! Belki gitsem daha iyi, benim arkamdan ne dediklerini duymuyor musun? Senin içinde benim içinde iyi olan budur belki!” Böylesine kirli bir dedikodudan rahatsız olmam dışında diğer hiçbir söylediğimde ciddi değildim sanırım. Galiba Emir’i ölçüyordum ya da sıkıştırıp beni sevdiğini söyletmeye çalışıyordum tam bir fikrim yoktu.

“Bak, özür dilerim tamam mı bu konuşmalara sebebiyet verdiğim için üzgünüm ama ben bilerek yapmadım! Seninle okul içinde konuşmam istersen ama okuldan gitme bana bunu yapma.” Yalvarır gibi konuşuyordu. Bende sadece yüzüne bakıyordum, gözyaşlarımı sildim içimde haykırmak isteyen biri vardı sanki. İçimden geçenleri öylesine söyleyiverdim.

“Çok yakışıklıymışsın!”

“ Ne?”

“Kızlar öyle diyorlardı!”

“Hepsi geri zekâlı!”

“Neden hoşuna gitmedi mi?” Yine sinirlenmiştim ve alacağım cevaptan ölesiye korkuyordum.

“Sen ne diyorsun ya! Tüm sorunumuz bu mu sence?” Suratıma hayretle bakıyordu. “Boğazında tırnak izleri ve kızarıklıklar var ayrıca okuldan atılma ihtimalin var çünkü kızlara ilk siz saldırdınız! Sen kalkmış bana ne diyorsun!” Emir sinirden deliye dönmüştü, bana da çıldırmışım gibi bakıyordu ama benim kafamda sadece soruma neden cevap vermediği dönüyordu.

“İşte diyorum ya bu yüzden okuldan gitmem senin için daha iyi ben senin önünde engelim.” Gözlerimden akan yaşlara engel olamıyordum. “ Ayrıca diğer tüm saydığın sorunlar benim sorunum senin değil!” dedim. Arkamı dönüp yürümeye başladım okulun kapısında Hakan'la Lila sohbet ediyordu, Emir arkamdan bağırdı!

“Senin için endişelenmek tamamen benim aptallığım! Hayır, tamam mı hayır hoşuma gitmedi!” Daha hızlı yürümeye başladım ağlamamın sebebi artık tamamen üzüntüden ibaretti, sinir yoktu, öfke yoktu bu kadar onu sevdiğimi belli etmeme rağmen hala neden hiç bir şey yapmadığını bilmemenin verdiği üzüntü vardı.

Okulun ilerisindeki parkın sonuna kadar hızlı adımlarla yürümüştüm çimenlik alanda daha fazla dayanamayıp kendimi bırakmıştım. Lila tüm bu süre boyunca peşimdeymiş oda öylece yanımda çimenlere oturdu. Onu görünce şaşırmamıştım o ihtiyacı olan birini yarı yolda asla bırakmazdı.

“Nasıl güzel dövdük ama!” Elini yumruk yapıp avcuna vurdu pis pis gülüyordu. Ağlamayla karışık gülmeye başladım.

“Sana emo bana oruspu dediler.” Bu sefer histerik bir şekilde kahkaha atmaya başladık.

“Bize bulaşmayacaktınız!” dedi Lila gülerken. Gözyaşlarımı sildim, Lila bir anda ciddileşti yüzüme küçük bir kız çocuğuna bakar gibi bakıyordu.

“Ona âşıksın değil mi?” Yargılamadan, kınamadan tüm naifliğiyle sordu. Kafamı evet manasında sallamakla yetindim tekrar ağlamaya başlamıştım ilk kez birine onu sevdiğimi söylüyordum ve bu beni biraz olsun rahatlatmıştı.

“O da sana aşık bence ama tam bir salak!” dedi Lila. Acı acı güldüm.

“Nerden anladın?” diye sordum.

“Bunu anlamamak için kör olmak lazım birbirinize bakışınız, korumacı tavırlarınız bazen konuşma şekliniz bile. Sadece birbirinize söyleyemediğiniz şeyleri aradan kaldırsanız her şey tamam.”

“Onu sormadım salak olduğunu nerden anladın?” Dedim tekrar gülmeye başladık.

“Senin ona aşık olduğunu hala anlayamadığından tabi ki!” dedi o kadar haklıydı ki. Lila’ya ona hiçbir şey söylemesi konusunda keskin bir anlaşma yaptık çünkü beni sevdiği gerçeği bir varsayımdan ibaretti ve uzun yılların verdiği bir arkadaşlıktan hatta abi korumacılığından kaynaklanıyor bile olabilirdi. Uzun süre oturup sohbet ettikten sonra parktan kalktık.

Lila ile ayrıldıktan sonra sitede Emir ile hep saklandığımız yerimize gittim eve geçip annemin kıyametler koparmasını dinlemek için zamana ihtiyacım vardı. Yarım saat kadar çimlerde oturduktan sonra çalılar kıpırdanmaya başladı ilk başta korktum sonra arasından Emir çıkınca istifimi bozmadım. O da sanki hiç orada yokmuşum gibi davranıp sinirle oturdu.

“Sinirli olduğunu biliyordum da salak olduğunun farkına varmamıştım!” Dedi dayanamayarak.

“Ha-ha-ha…” sahte bir şekilde güldüm. Dizlerimi karnıma çekip kollarımla sarıldım o da çimlere uzandı, yumuşamış gibiydi.

“Eskiden burada kurbağa toplardık ve sen bana o kurbağalara benzediğimi söylerdin.” Yarım yamalak bir gülücük attı.

“Aynı şey değil!”

“Biliyorum.” Sesi olduğundan yumuşak çıkmıştı. “Canın yanıyor mu?” diye ekledi.

“Evet, okulda adımın oruspu diye çıkması canımı acıtıyor.” Ciddiydim ama sinirle söylememiştim, Emir sinirle olduğu yerden doğruldu.

“Kimse böyle bir şey demiyor o kız bilerek yapmış anlamıyor musun hala! Ayrıca biri böyle dese ben izin verir miyim sanıyorsun ilk ben ağzını burnunu kırardım sana bırakmazdım!” Gözlerimin içine bakarak söylemişti ve çok ciddiydi.

“Neden yapasın ki!” Şımarıkça bir tavırla söylemiştim.

“Yapardım çünkü sen… Sen benim dostumsun ve dostlar birbirini korur bunu sen söylemiştin unuttun mu?” Beklediğim şey kesinlikle bu değildi aşık olduğunu söylemesini tercih ederdim! Ayrıca dostların birbirini koruğu yalanını çok küçükken kendime bile ona karşı hislerimi itiraf edemiyorken söylemiştim.

“Cidden o kurbağalara benziyorsun!” dedim öfkemi bastırarak. Çimlere kendimi atıp uzandım o da yanıma uzandı.

“Beni yakışıklı bulanlar varmış sen söyledin! Çirkin olan senmişsin!” Pis bir şekilde sırıttı canımı bilerek yakıyordu. Tırnaklarımı toprağa geçirip suratına bir avuç toprak attım.

“Delisin sen! Valla delisin” Gülmeyle karışık sinirle söylüyordu. İçimin yağları erimişti! Kalkıp çantasından peçete aldı üstünü temizledi, uzanmış haline gülüyordum bana bulaşmaması gerektiğini bilmeliydi. Çantasına tekrar elini attı en sevdiğim çikolatayı üstüme atınca havada yakaladım. Çikolatayı ikiye bölüp yarısını ona uzattım tekrar yanıma uzanmıştı. Çikolata her şeyi tatlıya bağlamıştı.

“Boynun acıyor mu?” Yüzünü bana çevirdi, suratıma o kadar yakındı ki nefesi tenime değiyordu sanki.

“Biraz.” Dedim sadece

“Annene anlatmalıyız biliyorsun değil mi? Çok kızacak.” Sessizce kafamı sallayarak onayladım, çikolatamın son parçasını ağzıma attım.

“Biliyorum.” Dedim. Sonrasında her şey yoluna girmişti ve neredeyse tüm azarı kendisi işitmişti ama yaptığı kahramanlıktan övünmemişti bile. Bende okuldan ufak bir uyarı cezası ve evden de oda cezasıyla sıyrılmıştım ve öylece anı olarak kalmıştı o günler.

Anılarım arasında yemeğimi bitirirken çocuklar çoktan gitmişti. Bende Kanada sokaklarına tekrar kendimi attım, bir süre daha yürümeye devam ettim ve artık soğuktan kaskatı kesilince daha önce sokağımızı keşfe çıktığımda ilgimi çeken tatlı bir bara kendimi attım.

2 blok ötesinde küçücük bir bardı kapıdan geçer geçmez tam ortada her yere hâkim olan bir bar tezgâhı karşılıyordu, koyu ahşaptan eski bir barın önüne bar sandalyeleri dizilmiş ve bar etrafında küçük masalar yerleştirilmişti. Asıl dikkatimi çeken barda 1970’lerin en popüler bar imgesi olan müzik kutusu olmasıydı. Bu bara şimdiden içim çok ısınmıştı Lila’yı kesin olarak buraya getirmeliyim diye düşündüm.

Hafta sonu olmasına rağmen çok insan yoktu hemen bar tezgâhının bir ucuna kuruldum. Isınmaya çalışıyordum arkada Amy Winehause – Back to black şarkısı çalıyordu şarkı hemen ilgimi çekmişti çünkü sözlerinde bazen kendimden parçalar buluyordum.

Isınınca üstümdeki mont ve diğer ağırlıkları attım. Bana yaklaşan barmene “Gin&tonic please!” dedim. Cin tonik benim midemi hemen alt üst ederdi aslında ama Emir’in en sevdiği içkiydi, bu gece onun doğum günü şerefine içecektim!

Barmen hızlıca içkimi hazırlayıp bana uzattı ilk içkimi hızlıca içip ikinciyi sipariş ettim. Barmen onaylamaz bir tavırla ikinciyi hazırlayıp uzattı. İkimizde sarhoş olacağımı anlamıştık ve o başına iş almayı istemiyor gibiydi. Korku dolu haline istemeden güldüm. Günde kaç kişi ile böyle uğraşıyordu Allah bilirdi.

“Senin de şerefine o zaman !” Dedim. Bardağı ona kaldırıp içkiyi bir anda diktim. Nasıl olsa kimse Türkçe anlamıyordu. Barmen bana döndü aniden yüzünde kocaman bir gülümseme olmuştu, suratına sersemce bakıyordum. Yeni bir bardak aldı talimat beklemeden hızlıca içkimi hazırlayıp önüme koydu ellerini tezgâha koyup suratıma kocaman güldü tekrar.

“Şerefine içecek kadar kimi seviyorsun?” Dedi.

 

Loading...
0%