@gamzhhh
|
Şok olmuş bir ifadeyle barmenin yüzüne bakıyordum, 2 tane cin tonikle sarhoş olacak biri de değildim ki! “Evet, ben konuştum!” Dedi kocaman bir kahkaha patlatarak. “Sen Türk’sün!” Dedim. Aptalca bir cümleydi ama şaşırmıştım barmende tekrar kahkaha attı. “Evet, Türk'üm nasıl anladın bunu?” Dalga geçerken hala gülüyordu gözlerimi devirerek karşılık verdim. “Şansa bak! Kan çekiyor demek.” İçkimden bir yudum alırken bende güldüm. “Allah bu gece gerçekten konuşmaya ihtiyacın olduğunu düşünüyormuş demek ki!” Göz kırptı, acayip havalı bir çocuktu geniş omuzları ve kaslı kollarının hepsi dövmeliydi, sert ve keskin yüz hatlarına sahipti. “Biliyor demek ki.” Dedim sesimi alçaltarak. Keskin kulakları olduğu belliydi yine kocaman güldü düzgün ve beyaz dişleri hemen belli oluyordu. “Hadi anlat bakalım! Kim bu şerefine içtiğin adam?” Önündeki bardağı alıp omzunda duran bezle kurutmaya başlamıştı. Ne bu film karesi falan mı? Diye içimden geçirirken ona ise tatlı bir gülüş attım. “Bar psikoloğu konsepti mi bu ?” dedim kahkaha atarak. “Başını ağrıtmak istemem sağ ol.” Boş bardağımı salladım, hemen yenisini yapmaya başladı. “Hadi ama anlat işte ana dilimde konuşmak ve dinlemek hoşuma gidiyor!” “Ne kadardır buradasın ki?” Diye sordum hayretle aksanı çok belli belirsizdi. “6 sene falan oldu, peki sen ?” İçkimden bir yudum alıp yüzümü buruşturdum. “Vay! 6 sene mi bu çokmuş! Ben neredeyse 3 aydır falan buradayım. Peki, nasıl aksanın hiç yok denecek kadar az?” “Dedim ya ana dilimde konuşmak ve dinlemek çok hoşuma gidiyor kimi bulursam bırakmıyorum burada yaşayan Türklerle takılıyorum genelde.” Tatlı bir şekilde gülümsedi. “Hadi bakalım anlat seni kim attı buraya ve neden dertlisin?” Sevgili bar psikoloğum bana çok tanıdık birini hatırlatıyordu! Yüzüne dikkatlice bakınca gözlerindeki o duygu ve konuşma tarzı Lila gibiydi. Sanki ona ne istersem anlatabilirdim ve ne dersem kötü bir sözle karşılaşmazmışım gibi güven duygusu, samimiyet ve merhamet doluydu. İçimden ikisinin ne kadar harika bir ikili olabileceği düşüncesi yankılanıyordu. "O kadar uzun bir hikaye ki başını şişiririm." Yüzüm düşerek bardağıma bakınca bar psikoloğu gülümsedi. "Sence şu an yapacak daha iyi bir işim var gibi mi duruyor?" Etrafına bir bakınca bende bakındım ve tek tük insan dışında kimse yoktu. Ellerini açıp hadi bekliyorum der gibi salladı. “Pekâlâ, anlatayım! Ama sıkılırsan bunalırsan beni durdur tamam mı?” bakışlarım tehdit eder gibi ve ya bunu sen istedin der gibi bakmıştım. “Peki, başla bakalım” dedi kendine büyük bir bardak bira doldururken. Sandalyesini çekip tezgahın karşısında otururken içkimden bir yudum aldım hazır olunca başladım. Aslında 3 aydır konuşmama yeminimi bozmuş gibiydim, tekrar Emir'den ve olanlardan bahsetmek hiç bilmeyen birilerine kendimi anlatmak iyi geliyordu. Artık Lila'ya bile anlatmıyordum zaten Emir'e olan hislerim ve yaşadıklarımı Lila'dan başka kimseye paylaşmamıştım bu yüzden anlatmak başka birinin bakış açısını almak güzel olmuştu. Kocaman bir rahatlama hissi olmuştu ve onun kadar büyük bir hüzün dalgası her yanımı sarmıştı. Dedikleri doğruydu hangi duyguyla içersen o duyguyu alkol daha da büyütürdü şu an da çakır keyif bir şekilde gözyaşlarım ucunda duruyordu. “Yani hayretler içindeyim!” dedi bar psikoloğum. “Yaa!” Dedim sarsak bir baş sallamayla iyice sarhoş olmuştum. “Bence o sana aşıkmış ama sonra vazgeçmiş yani zorla friendszone olmuş, sonuç olarak birbirinize yaptığınız bu platonik işkencesinden kurtulmak için birbirinizden uzaklaşmışsınız.” “Dediklerimi tam olarak anlamadın galiba!” Kelimeleri iyice yutarak konuşmaya başlamıştım ama yine de içkimden bir yudum aldım. “Hayır, seni çok net anladım, ama sen bu kadar güzel olmana rağmen kendine güvenemedin ayrıca ailenizin arkadaş olması birbirinizi kaybetme düşüncenizden kaynaklı sustunuz ve sen onu anlamadın?” dedi Ciddi bir surat ifadesiyle bana bakıyordu kaşlarını haksız mıyım der gibi kaldırdı ve birasını içti. “Artık çok geç zaten hepsi geçmişte kaldı.” Elimi arkaya salladım. Etrafın boş olduğunu o an fark ettim herkes gitmişti, telefonuma baktım saat çoktan 2’yi geçiyordu. Zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım midem bulanıyordu. “Sen öyle sanıyorsun, bitmeyen şeylerin yüzleşmesi ne kadar kaçarsan kaç seni bulur.” Dedi “Herkes gitmiş! Saat çok geç olmuş, neden uyarmadın!” “Sıkılırsan durdur dedin, hikâye ilgi çekiciydi!” “Benim artık gitmem lazım, Lila beni çok merak etmiştir.” dedim tabureden kalkarken, yere basınca sendeledim. Halime güldü. “Bak sen git elini yüzünü yıka, sonrada seni eve bırakayım. Benimde mesaim bitti zaten.” Dedi bar psikoloğum. “Hey!” Dedim işaret parmağımı yüzüne sallıyordum. “Sen 6 yılda Türk kızlarını unutmuş olabilirsin ama ben öyle bir kız değilim! Ona göre yolunu al!” Sersem gibi konuşuyordum. “Bak sen! Git yüzünü yıka ve ayılmaya çalış, bende sana bir kahve yapayım olur mu? Sonra seni evinin önüne kadar bırakayım ve biz arkadaş kalalım.” Kısa bir düşünme ile “Olur!” dedim ve anlaşmamızın imzası gibi elini sıktım. Bana kahkahalarla gülüyordu. Arkamı dönüp düz yürümeye çalışarak lavaboya yöneldim. “Ben zaten aşk acısı çekiyorum!” diye bas bas bağırdım manasızca. “Çok acayip birisin bayan aşk acısı!” diye bağırdı o da arkamdan. Lavaboda bir iki kusma seansı ve yüzüme su çarpmalarla biraz kendime gelmiştim, sarhoşken yaptığım hiçbir şeyden pişman değildim çoğunu yarı bilinçli yapmıştım. Lavabodan çıkınca barın öbür tarafına geçmişti bar psikoloğum önünde iki tane Türk kahvesi vardı. Kahvenin mis gibi kokusu her yanı sarmıştı. “İyisin değil mi?” diye sordu endişeyle “İyiyim, cin tonik pek sevmem aslında, birazda konuşmanın hararetiyle kaçırdım içkiyi.” Yanına oturdum. “Of! Nasıl özlemişim!” Dedim kahvenin kokusunu içime çekerken “Neyse ki hızlı toparladın.” Hala halime gülüyordu. “Bu arada biz tanışmadık bayan aşk acısı adın ne?” “Aa! Evet, doğru çok aptalım! Ben Yağmur, senin adın ne psikolog barmen?” Bu lafımı duyunca kocaman bir kahkaha patlattı. “Cem bende, bu arada ben gerçekten psikoloğum!” Dedi kahkahasının arasında. Kahvemi içerken püskürtüyordum az kalsın. Yeni tanışmışız gibi elini uzattı el sıkıştık. “Tanıştığıma memnun oldum Yağmur!” dedi. “Şaka mı yapıyorsun?” Diye sordum hayretle. “Hayır, yüksek lisansımı yeni bitirdim, bu bar dayımın ama ben işletiyorum gündüzleri o duruyor. Burayı seviyorum normal psikolog olmaktansa bar psikoloğu olmayı tercih ediyorum!” dedi. Gözlerinde anlık beliren hüzün dikkatimi çekmişti. “Senin de buraya gelme hikâyen var değil mi?” haddim olmayarak sordum. Gözlerindeki hüzün dalgası daha da belirginleşmişti, kahvesinden bir yudum aldı. “Ailemi büyük bir trafik kazasında kaybettim.” Anlık acı bir gülücük belirdi yüzünde sonra hemen silindi. “Dayım burada yaşıyordu kimsem kalmayınca beni yanına aldı.” Basitçe anlatmıştı ben ise şok olmuştum. “Ç-çok üzgünüm ben çok aptalım haddim olmadan sordum! Sabahtan beri dandik hikâyemle kafanı şişiriyorum ve senide zorla anlatmaya zorladım çok aptalım! Üzgünüm!” Çok utanmış bir o kadar hayatın bazı insanlara bu kadar acımasız olmasına sinirlenmiştim. “Yağmur! Beni anlatmaya zorlamadın! Ben anlattım sen sadece sordun tamam mı sakin ol sorun yok.” Şimdi onu Lila’ya neden benzettiğimi daha iyi anlıyordum. İkisinin farklıda olsa aile dramları vardı ama içlerindeki insanlara olan sevgi ve saygıları hala capcanlıydı. “Üzgünüm” dedim “Sorun yok gerçekten uzun bir zaman önceydi.” Dedi samimi bir gülümseme kondurmuştu yüzüne. “Ben kalkayım gerçekten geç oldu.” Dedim utanarak. “Beraber çıkalım çok geç oldu seni bırakıyım Türk kızı!” Manalı bir şekilde güldü. Bardan çıktığımızda hava daha da soğumuş gibiydi sohbet ederek evime kadar ulaşmıştık. Neyse ki Cem’in evi bizim eve çok yakınmış bir blok ötede oturduğunu söyleyince bu soğukta onu daha fazla yürütmeyeceğim için rahatlamıştım. “Tanıştığımıza memnun oldum bayan aşk acısı.” Dedi ben apartmana girerken. “Bende tanıştığıma çok memnun oldum bar psikoloğu!” “Bara her zaman bekliyorum arkadaşını da seni de bir arkadaşının olduğunu unutma!” dedi. Yolda numarasını kaydettirmiş ‘bir şeye ihtiyacınız olursa ben varım’ diye eklemişti. “Teşekkür ederim. Kesinlikle geleceğim.” Dedim vedalaşıp içeri girdim. Evin kapısını açtığımda salon loştu Lila şarap açmış, koltukta bağdaş kurmuş oturuyordu, dinlendirici bir müzik dinliyordu. Kapıyı açınca doğrulup bana baktı, üstümü çıkarmadan dibine oturdum, daha çok kendimi onun yanına atmıştım resmen. Beni kollarının arasına alıp şakağıma bir öpücük kondurdu. “Cin tonik ha!” dedi sakinlikle, gülümsedim. “Güzel bir doğum günü hediyesi” “Evet!” Dedim gözlerimi kapayıp kucağına başımı bıraktım. “Özür dilerim erken gelemedim seni yalnız bıraktım.” dedi Lila doğrulup ona baktım. “Hayır, öyle bir şey olmadı hem ben gerçekten eğlendim!” Lila tekrar sarıldı, bende omzuna başımı koydum bu huzurlu ortamın tadını çıkardım. |
0% |