@gamzhhh
|
Hayatımın bir devrini kapatıp yeni devrini açtığım bu sabah... Her şey ağır çekim ilerliyor gibi geliyordu, son kez odamda yatağımın içinde düşüncelerimle boğuşuyordum. Sabahın ilk ışıkları solmuş, eskimiş ve yıpranmış posterlerime vururken acımasızca geçen zaman yüzüme çarpıyor gibi bana hem anılarımı, hem hayatımı, hem de gitme vaktimin ne kadar yaklaştığını hatırlatmıştı. Elimi yatağımın yanında komidinin üstündeki telefona attım, bir sürü saçma mesajın ve bildirim arasından saatin çoktan 5:40 olduğunu görünce hızlıca doğrulup duşa girdim. Sıcak su üstümden akıp giderken gelecek tüm sıkıntılarıma karşı kendimi daha hazır hissediyordum artık. Duştan çıkıp akşamdan hazırladığım kıyafetleri hızlıca üstüme geçirmiştim. Sanki şu anları yaşayan ben değil bir başkasıydı sadece hareket ediyordum, son hazırlıklarımı tamamladıktan sonra tekrar odama göz gezdirdim. Yıllarımı geçirdiğim odam bana o kadar yabancı ve boş gelmişti ki tüm o tanıdıklığının yanında eşyalarımın gitmesiyle boşalmış, yabancılaşmıştı sanki. Hüzünlü ve gereksiz detaycı kafa sesimi bir kenara atıp makyaj masamın önünde duran uçak biletimi ve pasaportumu tekrar kontrol ettim her şey tamdı. Gerçekten herşey tam mıydı ? Derin bir nefes alıp iç çektim daha fazla kendime yüklenmek istemiyordum, düşüncelerime dalmışken boş odada kapım tıklatılınca yankılanmış ve irkilmiştim. Hemen toparlanıp kapıya seslendim “Gir !” Annemin ve ya babamın olduğunu biliyordum onlarla vedalaşmak zordu ağlayıp zırlamamak için hala bileti kontrol ediyor gibi bakarken annem kapıyı hafifçe araladı, şişmiş ve yorgun gözlerle bana bakıyordu içimden anneme beni bırakmasın diye yalvarmamak için çok ciddi efor sarfediyordum. Aslında çok erken saatlerden beri takırtılarını aşağıdaki kattan duymuştum, hatta tüm gece babamında anneminde ara ara sesleri geliyordu belli ki ikisi de tüm gece yatamamıştı ama yanlarına gidecek cesaretim yoktu. “Canım, hazır mısın? Baban eşyalarını indirsin mi?” Kapının önünde duran valizlerime baktım bir büyük bir küçük valiz bir de sırt çantası iki günden beri hazır öylece bekliyorlardı. “Evet, evet hazırım indirelim hemen.” Dedim. Olduğumdan güçlü çıkan sesim beni bile şaşırtmıştı. Valizlere tekrar bakınca düşünmeden edemedim, bir hayat birkaç valize nasıl sığabilirdi? Nasıl tüm hayatın için gerekli olanlar bu valizde iken hala bir yere bağlı ve takıntılı kalabiliyordum? Düşünceler beni yine içine çekmişken annem çoktan odadan çıkmıştı bile, bir iki dakika sonra babam geldi. Aynanın önünde şişmiş yüzümü toplarken şakağıma tatlı bir öpücük kondurdu pozitif kalmaya çalıştığını ve beni onayladığını belli eder bir gülümseme ile aynadan bana bakmıştı. “Evet, gitmeye hazırız galiba!” Dedi sahte olduğu belli olan tüm neşesiyle. Gitmemin asıl nedenini hiç bir zaman konuşmamıştık ama nedensizce babamın bildiğini hissediyordum ve iyiliğim için beni destekliyordu, yoksa annemin gitmeme izin vermesi imkansıza yakın bir şeydi. “Kesinlikle.” Bende olabilecek tüm sahte neşemle yanıtladım, ufak bir gülümsemeyle valizime yönelirken yutkundum. Şu an bu yaptığım doğru olmasaydı babam beni durdururdu, izin vermezdi bu yüzden en iyisi gitmekti işte... Valizleri beraber aşağı indirdikten sonra mutfaktan gelen kokuları takip ettiğimde annem tüm masayı donatmıştı ufak bir şokla ona baktığımda dolu dolu gözlerle bana bakıp omuz silkti yolda yiyebileceğimiz, hatta çürümese bir ay aç kalmadan yaşayabileceğimiz bir yolluk hazırlamıştı. “ Anne sence biraz abartmamış mısın?” Dedim ve gerçekten abartılıydı bu durumdan kurtulabilmek aynı zamanda fazladan yük taşımamak için babama yardım etmesini ister gibi bakınca, bana güldü. “Yani acıkırsan ne yiyeceksin bilemedim bende sevdiklerini yaptım.” Sesi ağlamak ile güçlü durmak arasında çıkıyordu. Bu haline dayanamayıp gülümsedim ve yanağına öpücük kondurdum. “Merak etme ben aç kalmam, hem bunları uçağa almazlar ama düşündüğün için teşekkür ederim canım annem.” Onu kırmamaya özen göstermeye çalışıyordum sonuçta tek çocuklarını uzağa göndermek zordu birde ilk kez ayrılıyor olmak onlar için daha da zordu zaten. “Kız haklı Demet, uçağa almazlar, ayrıca uçakta bir sürü yemek veriyorlar.” Babam güldü, her zamanki gibi annem telaşlıydı, kontrol ise babamdaydı. Babama hak vermişçesine başımı salladım anneme. “O zaman şunlardan bir şeyler yemeden olmaz!” Annem ağzıma yaptığı poğaçalardan sokuştururken nefes alamadım hemen yukarı doğru yönelirken kaçmak için bahanelerimi sıralamaya başladım. “ Tamam, tamam bunu yiyeceğim ama zorlamak yok, şimdi çıkıp odadan son eşyalarımı alıyorum ve sizde beni alması için Murat abiyi arıyorsunuz.” Ağzım dolu şekilde konuşurken el çantamı almak için hızlıca odama çıkıp zar zor annemin poğaçasını yutmaya çalışıyordum, lokmalar ağzımda büyürken odama tekrar baktığımda valizler gidince artık oda tamamen bomboş ve hüzünlüydü. Yola çıkmak için ne kadar vaktim olduğuna saatime baktım, neyse ki hala vedalaşmaya yetecek kadar vaktim vardı. Yatağımın yanındaki pencereye usulca iliştim, penceremin öne geldiğimde durup derin bir nefes alarak perdesini araladım. İşte benim hayatımın sırrı... Benim kalp kırıklığım, çocukluğum, gençliğim, ilk aşkım.... Gözyaşlarımın tekrar gözlerime hücum etmesi için odasının penceresinin simsiyah bir perdeyle kapalı olduğunu görmem yetmişti. Emir! Çocukluk arkadaşım… Kaç yıldır arkadaştık saymamıştım. Peki, ona kaç yıldır âşıktım? Arkadaşlığı ile yetinip ufacık sevgi kırıntısıyla ne kadar süredir ayakta duruyordum? O kadar uzun zaman olmuştu ki bu benim tüm hayatım ve merkezim haline gelmişti. Şimdi hem onsuzluğa hem de yeni bir ülkeye alışmak zorundaydım. Bunu hayatıma tekrar yön vermek için yapmak zorundaydım. Artık kendi dizginlerimi elime almak zorundaydım. Onu ilk gördüğüm gün aklıma gelince gözyaşımı sildim, kaç yaşında olduğumuzu hatırlamaya çalışırken bahçemizdeki evlerimizi ayıran çitler gözüme takılmıştı. Sanırım onu ilk orada görmüştüm... Emir ve ailesi ben ilkokul 3. Sınıfa giderken yan villaya tanışmışlardı. O zamandan, bu zamana o kadar çok şey değişmişti ki... İlk zamanlar ikimizde birbirimizden gıcık oluyorduk, bu çok komik çünkü ailelerimiz dost olmasaydı büyük ihtimal hala birbirimizden haz etmiyor olabilirdik, gerçi Suna teyze ve annem bizi sürekli arkadaş olmaya zorlasa da asıl arkadaşlığımızın başlangıcı komik bir hikayeye dayalıydı. Suna teyze, Emir'in annesi dünyanın en tatlı kadınıydı, aslında ilk başta soğuk duruşu beni ilk tedirgin etmişti çok net hatırlıyorum. Tüm o duruşuna rağmen annemle hemen anlaşmış arkadaş olmuşlardı. Suna teyze zarif, asil ve bir o kadar otoriter duruşu vardı, anneme nazaran daha sakin mizaçlıydı, kısa zamanda annemle nasıl arkadaş olduklarını anlayabiliyordum çünkü otoriter tavrının altında yumuşacık ve sevgi dolu bir kalbi insanı hemen kendine bağlıyordu. Kemal amca yani Emir'in babası ise tam tersi tamamen arkadaş canlısı, komik ve şakacıydı. Uzun boylu ve iri yarı bir adamdı. Emir ise şimdi ki halinin tersine şişko, al yanaklı kumral komik tipli bir çocuktu. Konuşmaz, yüzüme dik dik bakardı şimdi hatırlayınca bu tavrından dolayı ona ne kadar sinir olduğumu hatırlıyorum. Aynı okula yazdırmış olmaları yetmiyor gibi aynı sınıfa da gidiyorduk ama ne Emir benden haz ediyordu ne ben Emir'den haz duyuyordum. Konuşma süremiz 2 dakikayı bulmuyordu okulda birbirimizden ayrı noktalarda oyun oynamaya özen gösterip, evdeyken de sadece çizgi film izliyorduk.Yanlış hatırlamıyorsam bu sebepsiz düşmanlığımız 2-3 yıl kadar böyle sürüp gitmişti.Aramızın iyi olması ve arkadaş olma hikayemiz ise tamamen kahramanlık hikayesi gibi başladı. Bir gün bakkala giderken benden birkaç yaş büyük 3 çocuk param için beni köşeye sıkıştırmıştı. “Parayı ver yoksa çok kötü olur.” Diye biri tehdit ediyordu, diğeri yakama yapışmış beni havaya kaldırmış sarsıyordu. Bende inadımdan avcumun içinde parayı sımsıkı tutmuştum, üçüncü çocukta o avcumu açmaya çalışıyordu. “ Vermeyeceğim! Benim o! Kendi param!” Naralarıyla kuyruğumu hala dik tutmaya çalışsam da fena hırpalıyorlardı beni hakaretlere, iteklemelere dayanabildiğim kadar dayanmaya çalışıyordum o kücücük halimle sonuçta haksız olan onlardı bende hakkım olandan vazgeçmiyordum. Ama sonra acayip bir şey olmuştu tam vazgeçecekken sisler içinden çıkmış gibi tanıdık kısa pantolonlu, al yanaklı şişko bir çocuk sinirle ellerini yumruk yapmış tam arkalarında durdu. En sinirli haliyle konuşsa da yanaklarının tombişliğinden ve ergenlik öncesi sesinden kaynaklı, kız gibi sesi çıkıyordu. “Kızı rahat bırakın, yoksa fena olur!” Dedi sinirle. Havalı olmaya çalışsa da tüm havası çocuklar kafasını çevirip gülmesiyle yerle bir olmuştu, katıla katıla gülüyorlardı bende pek onun bir şey yapabileceğine inanmıyordum. “ Bırakmazsak ne olur şişko!” Dedi içlerinden biri ve daha fazla gülmeye başladılar. Ama beklenmedik bir şey oldu Emir tam o sıra çocuğun kasıklarına bir tekme geçirdi. Gülüşmeler kesildi beni yakamdan tutan çocuk beni yere fırlatıp Emir'e adım atınca, Emir yumruğunu çocuğun burnuna geçirmişti. İkisi yerde yuvarlanırken son çocuk kasıklarını tutan arkadaşını bırakıp sinirle hızlanıp hamle yaptı. Emir kendisine gelen yumruğu fark edip zaten çocuktan kısa olmanın avantajıyla eğildi sonra kalkıp bir tekme dizine geçirdi. Herkes şaşkındı, gerçek bir kahraman gibiydi, ama en çok ben şaşkındım yerde olan biteni anlayamayan sulu gözlerle izliyordum. Burnuna yumruğu yiyen iri kıyım çocuğun burnu kanıyordu kandan korkup, iki arkadaşını yerden toplayarak kaldırıp kaçmaya başladı. Emir ise istifini bozmadan onlara doğru dönmüş hala yumruğunu sıkmış avcuna vuruyordu. “Bu çirkinin arkadaşı şişko delirmiş kaçalım!” Dedi iri kıyım ve topallayarak kaçtılar. Bu sefer Emir kahkahalarla gülmeye başlamıştı, o kadar komik gözüküyorlardı ki Emir kendini tutamıyordu. Sonra Emir bana baktı, elini uzatıp beni ayağa kaldırdı. Gözümden akan yaşı eliyle silerken ilk kez doğru düzgün benimle konuşmuştu. “Karateye başladım bu ay, ama hala en etkili yöntem bacak arasına sağlam bir tekme.” Tekrar vuruyor gibi yapıp boşluğa bir tekme savurunca bu sefer ikimiz gülmeye başladık ve saatlerce taklidini yapıp gülmüştük. İkimizin miladı bu hikayeydi o benim kahramanım olmuştu, bende onun hep kurtarması gerektiği arkadaşı. İşte bu komik hikâye ile başlayan arkadaşlık benim için ilk olarak dostluk, son olarak karşılıksız aşkıma dönüşmüştü.Ona nasıl aşık olduğumu anlatan uzun bir hikâye de vardı tabi ki ve bir de şu an kendisi ile vedalaşmak yerine bir daha beni görmek istemeyecek kadar nefret etmesinin hikayesi de vardı. Derin bir nefes alarak penceremin perdesini çektim gözlerimden yaşlarımı sildim çantamı hızlıca alıp odamdan son kez çıktım. Her şey yeni başlıyordu zorlanacaktım, üzülecektim, yorulacaktım ama en sonunda güçlenmiş ve bitirmiş şekilde dönecektim işte planım buydu…
|
0% |