Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Bölüm 3 Yeni Sayfa...

@gamzhhh

Kanada gerçekten soğukmuş. İnsanın içine işleyen koca bir buz dalgası yüzüne çarpıyordu sanki. Benim için iyiydi çünkü kışı her zaman çok sevmişimdir, kışın akşamları kar havasında burnum kıpkırmızı olup, gözlerim soğuktan yaşarana kadar yürürdüm, soğuğun verdiği dinçlik daha iyi düşünmeme yol açardı.

Lila ise sonbaharı severdi, yağmur ve güneşin uyumuna bayıldığını anlatıp dururdu. Kışı o kadar sevmese de o da halinden memnun gözüküyordu. Bu hava uzun uçak yolculuğunun yorgunluğunu üstümüzden atmamıza yardımcı oluyordu.

Lila, Levent bey'in bir mimarını bizim için tüm ihtiyaçlarımızı hazır hale getirmek için tahsis ettiğini söylemişti takside. Evimiz içinde ki eşyalar, hatta telefon hatlarımıza kadar her şeyi düşünmüş olduğunu tahmin etmemiştim. Fakat adam, Levent beyden nasıl bir talimat almışsa her şey tamamdı sadece eve geçip yerleşmek kalmıştı bize, bu da büyük bir rahatlıktı tabi ki.

Gerçekten Kanada’da olmamız bana üniversitenin son yılında Lila’nın buraya gelmemiz için nasıl yalvardığını hatırlatmıştı. 3. sınıfa geçeceğimiz yazda Lila stajını Kanada da yapmıştı. O zamandan beri Kanada’ya gelmek için çok istekliydi ve beni de buraya kendisi sürüklediğini düşündüğü için her şeyin eksiksiz hatta kusursuz olduğundan emin olmak için babasını darladığını düşündürtüyordu bana ki Lila’yı iyi tanırdım.

Aslında ikimiz de liseden beri yurt dışında bir süre eğitim görmek için çok istekliydik ama Emir sürekli yolumuza taş koyup duruyordu.

“Üniversite de erasmus yaparız ne meraklısınız gitmeye hem Yağmur hiç bir yere gidemezsin bana sözün var beraber gideceğiz!” deyip duruyordu.

Böylece beni, benimle birlikte Lila’yı da bağlamış olmuştu. Yıllar geçti üniversite de geldi geçti şimdi o yolunu seçti, bizde Kanada'ya dil kursu adı altında eğitim almaya belki burada bir hayat kurmaya kendi yolumuza gelmiştik. Şimdi herkes seçtiği yolda yürürken yaptıklarıyla rahatlıkla yüzleşebilirdi.

“Sanırım bu o Selin.” Dedi Lila göz ucuyla apartmanın önünde duran adamı gösterirken, Taksici ise bıkkın bir tavırla bitmek bilmeyen valizlerimizi indiriyordu.

“Emin misin çok tepkisiz duruyor.” Taksiciye yardım ederken bir yandan adamı kesiyordum uzun boylu kumral 35- 40 yaşlarında, yapılı bir adamdı elindeki telefonu kurcalıyordu sonra birden kafasını kaldırdı bizi fark edince heyecanla bize doğru hızlıca yürümeye başladı .

“Lila hanım siz misiniz?” Türkçesi baya kırıktı, koyu yeşil gözleriyle bana doğru bakıyordu.

“Hayır ben Selin, Lila o” gülümseyerek başımla işaret ettim o sırada bıkkın taksici arabasına binip basıp gitti ne saygısız adam diye geçirdim içimden.

“Selam! sizde Jack olmalısınız .” dedi Lila elini uzatarak adam samimi bir şekilde elini sıkıp gülümsedi sonra bana dönüp elimi sıktı.

“Tanıştığıma çok memnun oldum hanımlar.” Kırık Türkçesi kulağı tırmalamaktan çok koca adama sevimlilik katıyordu. Huysuz taksici eşyaları bıraktığı gibi basıp gidince yolun ortasında öylece kalmıştık, adamın yardımıyla eşyalarımızı yukarıya kadar taşıyıp, kapıda anahtarı ve telefon hatlarımızı teslim edip gitmişti.

Bina, Amerikan mimarisi ve sitcom dizilerinden fırlamış gibi bir hava hissettiriyordu şimdiden aşırı kanım kaynamış ve mutlu hissettirmişti. Lila’ya göz ucuyla baktığımda yüzünden akan ışıltı ile onunda aynı şekilde hissettiğini rahatlıkla görebiliyordum. Anahtarla kapıyı açıp içeri girdiğimizde, kapıdan geçer geçmez küçük bir oturma odası karşıladı bizi.

Açık renk duvarlar, koyu gri ikili koltuk ve iki yanında tam karşılıklı duran büyükçe berjerler vardı. Karşı duvar da koyu renk ahşaptan büyük bir kitaplık yanında okuma koltuğu ve kitaplıkla aynı renk lambader koyulmuştu her şey ince düşünülmüştü. İkili koltuk duvara bakıyordu, duvarda da TV vardı. Ortada küçük bir sehpa yerleştirilmişti.

Koltuğun arkasında kalan alan ise açık mutfak şeklinde yapılmıştı. Bar tezgâhını andıran tezgâh, salon ve mutfağı ayırıyor ve masa görevi görüyordu. Beyaz renk mutfak dolaplarıyla uyumlu ve gerçekten çok şıktı. En güzeli ise neredeyse koltuklarla aynı renk gözüken eski Amerikan buzdolabı detayıydı. Her şey birbiriyle uyumlu, yeni ve özenle seçilmişti evin rustik havasına âşık oldum. Lila’yla etrafa bakındıktan sonra kendimizi koltuğa attık.

“Sonunda başardık!” Dedi Lila.

“Başardık kendi hayatımızı kuracağız.” Dediklerim bana hala inanılmaz gelse de olmuştu. Lila kocaman kahkaha attı, sabırsız hali çok belli oluyordu.

“Hadi odalarımızı seçelim.” Ayağa fırlayıp elini uzatmıştı, tutunup kalktım.

“Hadi bakalım! Sıkı pazarlık yaparım bilmiş ol.” Gülümseyerek uyardım Lila'yı, ellerini teslim olmuş gibi havaya kaldırdı ve hemen dış kapının yanında ki odanın kapısını açtı.

“Hayır!” diye bağırdı.

Şaşkın şaşkın ona bakıyordum sonra korkuyla odaya döndüm ama oda harika gözüküyordu.

Pencere kocamandı apartmanın önündeki koca ağacın güzel yeşil yaprakları sanki odayı dolduruyordu, beyaz demir başlıklı kocaman yatağın üstüne düşen güneş ışığı yapraklarla ahenk içinde sanki beyaz örtünün üstünde parıltı katıyor gibiydi.

Yatağın önünde beyaz makyaj masası yanında bir kapı daha vardı orası da açık renklerle döşenmiş banyoydu, kapının olduğu duvarda da giyinme dolabı vardı.

“Ne oluyor ya harika bir oda ?” Soran gözlerle Lila’ya bakarken, Lila haylaz bir çocuk gibi gülümsedi.

“Burası çok aydınlık! Ben bu kadar aydınlık oda da yatamam.” Lila haylaz, haylaz gülümsedi.

“Lila!” Korkudan kalbimi tutmuş şekilde sinirle baktım. “Başka bir şey oldu sandım! Sen jet lag oldun bence, baksana güzelim odayı güneş ışığını beğenmiyorsun.” Kanada Türkiye’den 7 saat gerideydi ve biz aynı günü tekrar yaşıyorduk.

“Hayır, hayır jet lag falan olmadım ciddiyim bu oda çok aydınlık! Neyse hadi diğer odaya bakalım.” Hızlıca diğer odanın kapısına gittik. Lila heyecan olsun diye yavaş yavaş kapıyı açıyordu, o eğlenirken ben heyecansız bir şekilde güldüm, kapıyı açınca diğer odanın neredeyse aynısı bizi karşıladı sadece güneş değil güzel bir gün ışığı vardı ve odanın duvarları hoş bir mint yeşili rengindeydi.

“Bence herkes odasını buldu.” Ellerim belimde Lila’ya doğru döndüm yüzünde onaylar bir tavırla odaya bakıyordu.

“Bence de öyle!” Lila’nın Türkiye’deki kocaman ve kendisi için özel tasarlanmış odasından sonra buraya alışması zor olacak diye düşünmüştüm ama o çok uyumlu karşılamıştı bu beni biraz şaşırttı. “Ben burayı kendi tarzıma uygun küçücük bir değişikliğe sokacağım.” Gözlerini odanın üstünden çekip beni buldu büyük ihtimal iç mimar kafası su an odayı tamamen değiştirmişti bile.

“Oh! Bir an bunu demeyeceksin diye korktum!” diyerek gülmeye başladım. Eğer burayı değişikliğe sokmak istemeseydi bu onun burayı sevmediği anlamına geleceğini çok iyi biliyordum.

Çünkü Lila’nın her zaman bir tarzı vardı. Bu lisede de böyleydi, üniversitede de ve şimdi burada da böyle olacak. Ona çok yakışan uyuşan bu tarzı bir yere adapte edebiliyorsa bunun burayı da sevdiği ve kendinden bir şeyler katarak gerçekten buraya kendini ait hissedip mutlu olacağının bir göstergesiydi.

Sonuçta insan kendi özünü yansıtabildiği sürece mutlu olur ve mutlu olduğu sürece oraya ait hissedebilir bu iki kere iki dört eder kadar gerçek bir matematikti. Mesleğimizin getirdiği deformasyonu da inkâr edemem tabi ki! Sonuçta Lila da bende iç mimarlık okuduk ve işimizi ikimizde çok seviyoruz. Belki buraya iç mimarlık yapmak için değil de dil okulunda gelmiştik ama belki burada devam etmek isteyebilirdik.O yüzden önümüzdeki süreyi en iyi şekilde geçirmek için evimizi benimsemek çok önemliydi.

“Hadi eşyalarımızı yerleştirelim o zaman!” Dedi Lila, hemen işe koyulup valizlerimizi odalara taşıdık, valizlerden önce annemi aramam lazımdı. Telefonumu açıp hemen internet üzerinden annemi aradım uçaktan iner inmez internet bulduğum bir yerde mesaj atmıştım, annemde yerleşip müsait olduğumda aramamı yazmıştı saat kaç olursa olsun diye de eklemişti.

“Annecim!” Ne kadar iyi olduğumu ve mutlu olduğumu anlaması için sesimi olabildiğince canlı tutuyordum.

“Canım nasılsın? Nasıl geçti yolculuk? Rahat mısınız? Ev nasıl beğendiniz mi? Yerleşebildin mi peki? Lila nasıl iyi mi?” Durmuyordu nefes almadan sürekli soru soruyordu. Her zamanki gibi bir kıpır kıpır, meraklı ve aşırı konuşkandı ve kesmesem devam edecekti.

“Anne! Sakin ol hepsini söyleyeceğim izin verirsen!”

“Demet bırak biraz kız konuşsun yahu.” Arkadan babamda anneme sitem etmişti.

“İyiyim ben, Lila da iyi. Zaten Levent Bey her şeyi düşünmüş ev harika, her şey çok güzel! Yolculukta fena sayılmaz, yorucu geçti ama geldik işte. Şimdi valizlerimi açacağım.” Bir çırpıda tüm sorularını cevapladım annemin.

“Sağ olsun Levent Bey, bir teşekkür için çikolata çiçek falan mı yollasak acaba Mustafa?”

“Tabi tabi haklısın, yarın ben onunla özellikle ilgilenir hoş bir şeyler yaptırırım canım.” Babam böyle şeylere çok önem verirdi.

“Teşekkür ederim, bizde yarın arayıp teşekkür edeceğiz sizin jestinizde hoş olur. Bu arada yarın okula son evraklarımızı götüreceğiz ve görüşme yapacağız sonra haftaya okul başlayacak.” Dedim

“Yarın sizin için harika geçecek merak etme.” Anneler her zaman çocuklarının gerçek duygularını bilmek zorunda mı? Diye düşünmeden edemedim.

“Yağmur, lütfen ihmal etme ve sık sık ara bizi kızım tamam mı?” Annemi gitmeden her aradığında ulaşamayacağına dair uyardığım için korkuyordu belli ki.

“Merak etme anne arayacağım ve sürekli bilgilendireceğim sizi, yanımda gibi hissedeceksiniz söz! Ama diğer konuştuklarımızı lütfen unutma olur mu?”

“Tamam Yağmur! Anladım kızım.” Sesinde biraz sitem vardı. Onu Emir ve Suna teyzeye benim hakkımda pek konuşmaması konusunda uyarmıştım. Sorarsa ve ya konu geçerse asla bilgi vermesini istemiyorum.

Ayrıca aynı şekilde onlardan da bana bilgi gelmesini istemiyorum, belki duyacaklarımdan korkuyordum ya da ona acı çektirmek istiyordum belki de sadece bu iletişimsizliğin bana onu unutturacağını düşünüyordum... Bilmiyordum ama annemin heyecanlı ve konuşkan yapısı yüzünden biraz endişelerim vardı bu yüzden tekrar uyardım.

“Neyse sizi sonra arayacağım şimdi eşyalarımı valizden çıkartıp yerleştirmeye başlamalıyım yarın konuşuruz .”

“Tamam, güzelim sen keyfine bak seni çok seviyoruz ve öpüyoruz.” Dedi babam. Babamın şu an yanımda olmasını ve bana sıkıca sarılmasını o kadar çok isterdim ki ama sadece sesiyle yetiniyordum boğazımda gözyaşlarım düğümlemişti.

“Çok öptük seni canım!” Dedi annem.

Sesim çıkması için yutkunup “bende sizi!” diyebildim. Telefonu kapatınca canımın yangısı boğazımda kocaman bir düğüm oluşturmuştu, gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken sinirle sildim.

Kafamı dağıtmak için valizimi açtım eşyaları yatağa boşaltıp tek tek özenle dolabıma yerleştirdim bunla uğraşırken bir anlık ağlama isteğim, özlemim ve yarın ki okul görüşmesi stresi bir an olsun beni rahat bırakmıştı. İkinci valizimi açıp eşyalarımı yerleştirirken tanıdık bir şeylerin yeni yerlerinde farklı bir mekânda olduğunu fark edince garipsedim. Her şey benimdi bir o kadarda değildi işte son zamanlarda Emir'e hissettiğim o duygu tamda buydu.

Valizin en altında kırılmasın diye koyduğum çerçeveleri fark ettim. Annemle babamın her zaman masamın üstünde duran gülümseyen resmi en öndeydi elime alıp yüzlerine dikkatlice baktım. Bu fotoğrafı ben çekmiştim. Babamın üniversite arkadaşlarıyla buluştuğu bir akşam toplanması yapılmıştı ikisi giyinip süslenmiş çıkarken onları durdurup çekmiştim. Yüzlerindeki sabırsızlık ve tatlı heyecan o kadar belliydi ki çok güzel gözüküyorlardı. Onları daha şimdiden çok özlediğimi fark ettim fotoğraflarını öpüp, yatağımın yanındaki komedinin üstüne özenle koydum.

Diğer çerçevede Emir’le benim en sevdiğim fotoğrafım vardı bizim evin arka bahçesinde üniversiteye girişimizi kutlarken annem çekmişti, Emir beni kolunun altına almış bana bakarken ağız dolusu gülüyordu benim elim onun belinde kameraya kocaman gülüyordum. Aslında tüm sevincimiz aynı üniversiteye girmemizden kaynaklıydı birde tabi hepimiz istediğimiz bölümdeydik.

Lila ve ben mimarlık fakültesini Emir ise mühendislik fakültesinde bilgisayar mühendisliğini kazanmıştı. Çok mutlu olduğumuz yüzümüzden akıyordu resmen, çünkü ikimizin en çok istediği şey buydu o zamanlar.

Emir sürekli; “Aynı üniversiteye gitmezsek daha az görüşeceğiz, uzaklık, dersler ve yoğunluktan birbirimize zamanımız kalmaz.” Diyordu. Bu yüzden bizim için aynı üniversitede olmak, üniversiteyi kazanmaktan daha büyük bir başarıydı. Bu fotoğrafta o başarının önemli bir belgesiydi.

Bu durum hayatımızın belli dönemlerinde tekrar etmişti aslında. Tıpkı ortaokulda aynı liseye gidebilmek için yalvarması gibi…

Sitenin parkında ağaçlar arasında kendimize ait özel bir alan yapmıştık. Orada saatlerce başka liseye gitmemem için ikna etmeye çalışmıştı.

“Öğretmen lisesine gitmeyeceksin değil mi?” demişti.Korkuyordu sanki derin derin bakmıştı bana.

“Gitmeyeceğim dedim ya 300 kere.” Ayağa kalkıp “Yani beni yakalarsan gitmem!” Diyerek koşmuştum çocukluk eğlenceliydi ve Onun sporda her zaman benden iyi olduğunu, beni yakalayacağını çok iyi biliyordum zaten öyle olsa böyle bir iddiaya giremeyecek kadar acizdim ona karşı.

Beni yakalayana kadar “Haksızlık sonradan söyledin!” diye yakınmıştı ama tabi ki beni yakalamıştı.

“Sobe!” Koluma vurduğunda bilerek acıyor gibi kolumu tutup, yüzümü buruşturdum benimle her zaman hayatındaki en önemli şeyiymişim gibi ilgilenmesini seviyordum.

“Özür dilerim! Acıdı mı?” diye endişeyle sorması bana zevk veriyordu. Sanırım bu his hayatım boyunca bana zevk verirdi. Ben kahkaha atınca yaptığım dramaya sinirlense de hala koluma bakmaktan geri durmamıştı. İşte onun bu ilgisi, sevgisi beni yakalıyordu...

Lise giriş sınavında o kadar heyecanlanmıştım ki tüm gece benimle pencereden, pencereye o zamanlardaki en eğlenceli iletişim aracımız olan telsizle konuşup beni rahatlatmaya çalışmıştı. Sınav günü de aynı okulda olmanın rahatlığıyla sınıfıma kadar beni o götürmüş çıkışta da o erken bitirmesine rağmen son ana kadar beklemişti.

Sınavdan çıktığımda hayatımın o sınava bağlı olması gerçeği ile dumur olmuştum, ellerim ayaklarım titriyor, midem bulanıyordu. Sınıf kapısından çıkar çıkmaz Emir' görmüştüm o an onu hayal kırıklığına uğrattığımı düşünerek kapının önünde şaşkınlıkla ona baka kalınca, hızlıca yanıma gelmişti usul usul dibime yaklaşıp gözlerimin içine bakıyordu bende kafamı omzuna gömüp deli gibi ağlamıştım. Beni sakinleştirmek için belimi kavrayıp kendine çekmiş ve sıkıca sarılmıştı.

Sanırım ona aşık olduğumu anladığım ilk an tam olarak bu andı ortaokulun son zamanları. O günden sonra ona karşı hiçbir düşüncem eskisi gibi arkadaşlık barındırmadı.

Üniversite sınavında da bir gelenek gibi aynısını yapmıştı. Farklı okullarda sınava girmiştik beni evin önünde sakinleştirmiş ve göndermişti ama sanırım çıkışta yine ona ihtiyaç duyacağımı düşünmüştü ki dış kapıdan çıkar çıkmaz yine ilk onu görmüştüm. O telaşla kapıya bakarken gözleriyle ararken beni fark edince hızla yanıma geldi. Yanımda yüzüme bakıp ne olduğunu anlamaya çalışıyor gibi inceliyordu beni bir şey söylemeyince kendisi konuştu.

“Sana yetişmek için matematiği hızlı çözdüm!” Yüzü kıpkırmızıydı ama lanet olası özgüveni yerli yerindeydi. Gözlerine baktım ve sadece onun orada olmasına gözlerim dolmuştu! Sınavım kötü geçmemişti anksiyete beni kötü olduğuna inandırıyordu. O yine sakince belimi kavradı ve beni kendine çekti.

“Kötü gelirse, aynı yere gidemezsek?” Dedim Korkuyla. O beni sarıp sarmalarken, kafamı göğsüne yaslayıp harika kokusunu içime çekiyordum.

“Ştt!” Diye susturdu beni. “Buna izin vermeyeceğimi biliyorsun, sen nereye ben oraya.” Sesi rahatlatıcı ve bir o kadar sahipleniciydi bana iyi gelende tam olarak buydu. Tanrım o zamanlar ne kadar basit şeyleri kafamıza takıyormuşuz, nasıl bu anların keyfini çıkaramadan tüketmişiz.

Fotoğrafı makyaj masamın üstüne koyarken hiç değilse fotoğrafının hala gözümün önünde olması bir sorun teşkil etmez diye geçirdim içimden. Hem bence bu kadarına hakkımda vardı!

Kapı tıklayınca derin bir nefes alıp toparlanmaya çalışırken kapı aniden açıldı Lila elinde kahve ile içeri daldı.

“Evimizin ilk kahvesi benden!” Dedi Kocaman kupayı bana uzatırken. Kahvenin harika kokusuyla bile kendime gelmiştim, hava da çoktan kararmıştı hayal dünyasında zaman hızlı geçiyordu.

“Iımmm! Şu an olabilecek en iyi şey!” dedim kocaman bir yudum alarak. Lila koltuğa doğru yönelince peşinden gittim. Lila kendine çayını demlemiş bana da kahve yapmıştı çünkü o kahveden nefret eden bir çay tiryakisiydi.

"İyisin değil mi ?" Diye sordu Lila yüzmü inceliyordu biraz önce anılarımın içinde kaybolurken akan yaşlarıma lanet ettim içimden.

"Gayet iyiyim. Seninle birlikte hayallerimi yaşıyorum, evimdeyim ve kahvemi yudumluyorum. Nasıl kötü olabilirim ki ?" Kendimden emin bir şekilde konuşurken Lila pek emin olamayarak gülümsedi. Ona daha fazla yüklenmek istemiyordum artık, yeni bir sayfa açmıştım ve sürekli Emir'den bahsedip olmayan şeyler için kafasını şişirmeme kararı almıştım.

"Resim kursuna ne zaman başlayacaksın, araştırdın mı bakalım? Dedim konuyu çevirmek en mantıklı karardı, bunun üstüne karşılıklı içeceklerimizi sükûnetle içip huzurun tadına vardık, sohbetimiz bile fazla sıradandı, gelecek planları ve günlük işler, Resim kurslarından bahsedip durduk ve bu sıradanlık bile şu an bize çok iyi geliyordu. Biraz dinlenip sohbetimiz bittikten sonra Lila etrafın iyice kararmasıyla bana döndü.

“Benim işim bitmek üzere sen neler yaptın?” Diye sordu.

 

“Benim de ufak tefek eşyalarım kaldı.”

“ O zaman daha fazla oyalanmayalım sen bitir işini çıkıp bir şeyler yiyelim hem etrafı biraz keşfederiz.” Lila’nın gözleri parlıyordu.

“ Harika olur! O zaman kalan işlerimizi halledelim ve hazırlanalım hem ben şimdiden acıktım.” Karnımı ovalarken Lila da onaylayan gözlerle bakıyordu.

“O zaman ben kaçtım.” Dedi hızlıca kalkıp odasına yöneldi.

Kahvemden kocaman bir yudum alıp bende hemen kalktım odama geçip kalan işlerimi ağırdan almayı bırakıp aceleyle yapmaya başladım ne de olsa ikimizde uçaktan beri bir şey yemiyorduk açlık ikimiz içinde kırmızı çizgiydi.

Tüm odamı yerleştirip aceleyle hazırlandım biraz rimel, azıcık göz altına kapatıcı ve hafif bir rujla saçlarımı ev topuzundan kurtarınca artık tamamen hazırdım. Montumu koluma alıp kalın atkımı boynuma doladım dışarısı tahmin edeceğimden daha soğuk olacağı için kendimi hazırlamıştım odadan çıktığım da Lila koltukta oturmuş telefonuyla ilgileniyordu.

 

“Hey, hazır mısın?” dedim

Lila hızlıca ayaklandı. “Hiç olmadığı kadar.” Kocaman güldü. Dışarı çıktığımızda yüzüme vuran serin hava hoşuma gitmişti yüzümü atkıma saklayıp gülümsedim yürürken fark ediyordum sokağımız aşırı tatlı bir caddenin sonunda nezih, sakin bir yer gibi duruyordu. hafta içi olmasına rağmen hafta sonu kadar sakindi ve hemen dikkatimi çeken evin az ilerisinde güzel bir kahve dükkanı olmasıydı daha ne isteyebilirdim ki ? Şimdiden favori mekanımı buldum hem de markette hemen yanında! Ayrıca evimizin hemen karşısında da çok tatlı bir çiçekçi bile vardı havanın tüm soğukluğuna inat bu mahalleye içim şimdiden sıcacık oldu . Lila'yla yol boyunca mahallemiz hakkında konuşup yürüdük kendimi tatlı bir romantik komedinin içinde gibi hissediyordum ama sonu mutsuz bitenlerden...

Lila aniden durdu. “Burası nasıl?” Pizza salonunun önünde durmuş gösteriyordu.

“Güzel seçim.” Hemen kapıya yöneldim çok açtım. Salon neredeyse boştu kuytu bir köşeye geçip yerleştik siparişimizi verip 2 tanede de bira söyledik.

“Kendimi garip hissediyorum huzurlu ve rahatlamış gibi.” Dedim gülümseyerek.

“Bende öyle.” Derin bir iç çekti Lila

“İkimizde kaçtıklarımızdan sonunda kurtuldu ha ?” Ona tam bakamadan söylemiştim daha çok ağzımdan kaçmış gibiydi sözler. Lila'nın bu konulardan hoşlanmadığını biliyordum.

“Ben kaçtıklarımızdan demezdim de yüklerimizden derdim, hak etmediğimiz gereksiz yüklerimizden.” Tek kaşını kaldırmış, cümlelerini vurgulayarak ssöylemişti Lila.

“Haklısın.” Dedim siparişleriniz gelince ikimizde sustuk garson kız koca pizza tabağını masaya bırakıp biralarımızı getirdi açlıktan ikimizde pizzaya yumulduk. Ağzı dolu iken Lila kocaman bir yudum birasından aldı sanki biri yemeğini kaçırıyor o ise tamamını bir anda yutmak ister gibiydi hali o kadar gülünçtü ki kendimi tutamadım.

“Gülme çok acıkmışım!” ağzı pizza ile dolu olduğundan cümleleri tam anlaşılmadan konuşuyordu.

“Kimse kaçırmıyor sakin ol .” kahkaha attım, Lila kocaman yutkundu bir şeyler söylemek için ağzında yer açıyordu.

“Bu pizzayı sevdim! Gerçekten harika.”

“ Evet bende beğendim gerçekten.” Kocaman bir ısırık aldım bende Lila’yı uzun zaman sonra hatta ilk kez bu kadar iştahlı görüyordum. Yeni ev, yeni ortam ve diğer tüm değişiklikler bizi korkutsa da bize iyi geleceğini biliyorduk, hiç değilse böyle bir molaya ihtiyacımızın olduğuna kesin bir şekilde emindik. Lila’nın sorunlu aile düzenine, benim bana zarar veren korkunç platonik aşkıma uzak kalıp düşünmek, dinlenmek ve toparlanmak için doğru bir karar verdiğimizi şimdiden anlamıştık bile...

 

 

 

 

 

Loading...
0%