Yeni Üyelik
30.
Bölüm

Emir'in Nişanı

@gamzhhh

10 Ay Önce

“Emir çıldıracak.” Dedi Lila onaylamaz bir tavırla.

“Çıldırmaz, etrafta insanlar olacak.” Dedim sakince. Ve ekledim… “Çıldıramaz korkar kız tarafından.”

“Nişan yüzükleri takıldıktan sonra geleceksin, Emir buna yeteri kadar kızgınken bir anda ben Kanada’ya gidiyorum artık yokum demene şok olacak ve iyice delirmişken hem de biletim bir gün sonra diyeceksin!” dedi Lila taklidimi yaparak ve gözlerini devirdi.

“Evet, Aynen.”

“Delirecek! Kıyameti koparacak Yağmur! Emir’i tanıyoruz ikimizde konu sen olunca gözü kalabalık görmez.” Lila odada deli gibi volta atıyordu.

“Sorun olmayacak.” Hala gereksiz bir sakinlikteydim valizimi tamamlamış fermuarını çekiyordum. Lila durdu ve hayretler içinde bana baktı.

“Sana geçen haftan beri her gün söyleyelim dedim beni hiç dinlemiyorsun.”

“O zaman Emir de yine Emirliğini yapsın, bin bir türlü bahaneyle benim aklıma girsin ve bende Kanada’ya gitmeyim!” dedim Lila’ya. Lila ufak bir çığlık attı. Sinirli ve endişeliydi. Uçak biletimiz Nişan günü belli olmadan önce alınmıştı. Bana kalsa nişandan önce alır çeker giderdim ama böyle denk gelmişti.

Emir’e söylemeyi nişan gününe bırakmak ise tamamen benim kararımdı! Bu kararı vermem biraz aklıma girip beni vazgeçirmekten korkmam olabilirdi. Ama asıl nedeni canını yakmaktı! İçten içe gününü mahvetmek istememdi. O kahkahalarla gülüp sevdiği kadınla sarmaş dolaş aşkla dans ederken. Tek başıma acı çekmek istemiyordum. Biraz olsun moralini bozmam bile yeterliydi.

“Emir benden nefret edecek.” Dedi Lila yatağıma otururken.

“Ben varken sıra sana gelmez.” Dedim acı acı gülerek.

“Madem intikam almaya yemin ettin…” Lafını böldüm Lila’nın.

“Hayır, İntikam almak diye bir şey yok.” Yalan söylüyordum açık açık, Lila da inanmamıştı zaten, devam etti.

“Saç ve makyajını yapacağım kıyafetini seçeceğim! Olacaksa gerçek bir intikam olsun kıyametin kopmasına değsin!” Dedi Lila yarı yılgın bir tavırla.

“Saçmalama 5 dakika için uğraşmaya değmez!” Lila itirazıma karşılık işaret parmağını kaldırıp yüzüme tuttu ve sonra sus işareti yaptı.

“Ne istiyorsan öyle olsun.” Dedim zaten artık hiçbir şeyin önemi kalmamıştı. Hayatımın en zor sınavına, en korktuğum yere giderken kötü görünsem kimseye daha faydalı olmayacaktı. Bari Lila’nın istediği olsun ve istediği şekilde gideyim diye düşündüm. Beni hazırlarken planın üstünden defalarca geçmiştik ve olabilecek en iyi hale getirmiştik. Her şey istediğim gibi gidecekti ve bir kerede bu işten kurtulacaktım.

Lila rujunu sürerken aynada kendime bakıyordum. Omuzları kollarıma düşmüş, yakası düz gelen siyah midi bir elbise seçmişti. Lila makyajımı da saçımı da özenle hazırlamıştı abarttığında uyarsam da ‘karışma bana’ diyerek devam etmişti. Sonucu gerçekten güzeldi. Kendi ölümüne giden biri için fazlasıyla güzeldi. Odamın kapısı tıklatıldı ve yavaşça açıldı. Annem kapıda bize bakıyordu o da çok güzel gözüküyordu.

“Çok güzelsiniz!” dedi gözleri dolu doluydu ağlamamak için başka tarafa baktım.

“Sende çok güzel olmuşsun Demet teyzem!” Lila anneme sarıldı. Bende dayanamadım ikisine sarıldım.

“Hadi çıkalım, baya geç kaldık!” Dedi annem kalbim yerimden çıkacak gibi atıyordu. Annem planımı biliyordu. Ama nişan yüzüklerinin takıldıktan sonra geleceğimi bilmiyordu.

“Anne siz çıkın ben hediyemi Onurda unuttum onu alıp size yetişirim.” Dedim sağlam bir yalandı.

“Olmaz öyle! Beraber gidelim sen al öyle geçelim.” Dedi annem

“Annecim, sen demedin mi geç kaldık diye Lila bana arabasını bırakacak zaten siz gidin çok ayıp olur.” Yalanımı sağlam temellere oturtunca annem kabul etmek zorunda kalmıştı. Onlarla birlikte çıktım. Arabaya bindiğimde ellerim titriyor kalbim hızla çarpıyordu olacakları düşünmeden edemiyordum. Lila’yı onlarla yollamıştım ve yalnızdım bu yüzden sakin kalmam gerekiyordu. Lila’yı oraya yollama sebebim ise yüzükler takılır takılmaz bana haber verecekti, böylece içerden muhbirim olacaktı. Yüzükler takılınca da ben girecektim. Bu çok adice bir davranıştı biliyordum. Ama bu saatten sonra kendi iyiliğimi düşünmek zorundaydım onları orada izlerken mutlu rolü yapmak istemiyordum. Bu ikiyüzlülüğü hem kendime hem onlara yapmaktan sıkılmıştım. Lila gittikten bir süre sonra bana mesaj attı:

L- Emir girer girmez yanımda bitti! Sorguya çekti Yağmur nerede, hemen yaz gelsin dedi.

L- Ayrıca sabahtan beri Yağmur'a mesaj atıyorum neden cevap vermiyor diye beni darladı.

Y- Bahane için bir şey dedi mi?

L- Hayır, sadece kötü bir bakış attı ve gitti, göz hapsindeyim bana çok kötü bakıyor bence mesajlaştığımızı anladı! Sonra yazarım sana. Dipnot: Bir damada göre aşırı sinirli gözüküyor!!!

Mesaj atmayı bıraktım Lila’dan son mesaj gelene kadar bekleyecektim. Arabayı mekanın yakınında içeriyi az çok görecek şekilde park ettim. Mesaj gelince Lila’dan sanıp heyecanla baktım. Emir yazmıştı.

E- Yağmur nerede kaldın! Bir sorun mu var? Lila hediye falan dedi. Bırak şimdi hediyeyi ve hemen gel!

Mesajını görmemezlikten gelmeyi planlıyordum çünkü son bir yalan söylemeye bile tahammülüm yoktu. Sabahtan beri aramaları ve okundu yapmadan biriktirdiğim mesajları da öylece duruyordu. Bir mesaj daha geldi bu sefer Lila yazmıştı.

L- Cansu yüzükleri takalım herkes geldi dedi ama Emir zaman istedi. Yanıma gelip gerçekten endişelenmeye başladığını söyledi neredeyse söyle gidip alalım bir şey mi oldu falan demeye başladı. Bu deli böyle bir şey yapmaz değil mi?

Y- Şimdi ona yazacağım merak etme!

Emir’nin inadı tuttu mu her şeyi yapabilirdi. Bu yüzden derin bir nefes alıp mesaj attım.

Y- Emir sorun yok, iyiyim merak etme lütfen. Yazdıklarını şimdi okuyabildim, üzgünüm! Lila da yazmış yüzük töreni için zaman istemişsin, nişanınızı başlatın lütfen. Ben geleceğim.

Emir mesajımı anında okundu yapmıştı ellerimin titremesi daha çok artıyordu zar zor düzenli nefes almaya çalışıyordum. Emir bana cevap yazmadı. Arabadan çıktım daha fazla dayanamıyordum kalbim patlayacak gibiydi. Arabanın yanında volta atmaya başladım. Bir süre sonra mesaj sesi geldi. Mesaj gelince elim ayağım dolaştı zorla telefonu açabildim Lila’nın mesajı kalbimin daha hızlı çarpmasına yol açmıştı.

Kısa ve netti mesaj!

L- Yüzükler takılıyor!

Telefonumu kapattım beni fark etmesinler diye uzağa park etmiştim arabayı, biraz daha bekleyip kendimden emin bir şekilde yavaşça yürüdüm mekana doğru. Mekandan gelen alkış sesleri, dizlerimin titremesi, kalbimin çırpınışı… Unutamayacağım kadar kötüydü her şey. Mekanın kapısına geldiğimde kırmızı kurdelesi aralarında sallanırken kesildi, Cansu ve Emir birbirine sarılıyordu. Bitmişti!

Kapının ucunda duruyordum her an kaçabilmek için. Lila beni hemen buldu. Topuklu ayakkabı ile yürüyemediğimden mi yoksa tir tir titrediğimi fark ettiğinden mi bilmiyorum koluma girdi ve omzuyla destek olmaya çalışıyordu. Emir tebrikleri kabul ederken bir anda gözleri beni buldu. Zaten o hep beni bulurdu.

Kalabalıkların içinden sıyrılıp bana doğru yürümeye başladı her şey ağır çekim gibiydi, saçları yeni tıraş edilmişti ve yapılı vücuduna tam oturmuş onda harika duran siyah bir takım elbise giymişti. Onu en son lise mezuniyetinde kavalyem iken böyle görmüştüm.

O kadar yakışıklıydı ki kalbim arsız gibi hala çarpıyordu, utanmaz kelebekler midemde deli gibi uçuşuyordu. Haksızlıktı, bu kadar sevginin ikimize yetmemesi, bana yapılmış bir haksızlıktı. Elinde parlayan alyansı ucundan sallanan kırmızı kurdelesi ve inanılmaz yakışıklılığı ile bana doğru gelirken. Gözlerim dolu, dolu olmuştu. Benim için böyle durabilmek gerçekten çok zordu.

“Çok güzel olmuşsun.” Dedi Emir onu sinirli bekliyordum bu tepki şaşırtıcı olmuştu.

“Sende çok yakışıklı gözüküyorsun.” Dedim zorla yalandan bir gülücük atmıştım ilk kez gözlerine bakıyordum açık kahve gözleri kızarmış sulanmıştı. O kadar güzel bakıyordu ki, dizlerim çözülüyordu. Sonra beni belimden kavrayıp kucağına çekti sımsıkı birbirimize sarılırken harika parfüm kokusu ciğerlerime doldu başımı döndürüyordu.

“Sadece iki dakika seninle konuşmam lazım.” Geri çekilirken tekrar Lila kolumu sımsıkı kavradı, elini iş bende artık bırakabilirsin demek için sıktım ve kapıdan çıktım. Emir peşimden geldi biraz ilerleyip bahçede sessiz bir yere geçtim.

“Neden sabahtan beri yazmıyorsun! Seni merak ettim.” Dedi Emir hala sakindi ama hayal kırıklığı sesinden anlaşılıyordu, bana doğru eğilmiş dudakları dudaklarıma çok yakındı sanki, ilk duymayı beklediğimi şimdi söylemişti. “Birde üstüne geç kaldın. Sana ihtiyacım vardı.” Sesi çok naif kırılgan bir çocuk gibiydi üzgün olduğu belliydi. Elini tuttup kavradım Emir titreyen çenesiyle ellerime bakıyordu gözlerinin ucunda duran yaşlarını görebiliyordum. Alyansı elime değince acı bir gülümseme ile alyansına baktım avcumun içinde duran elini sıkıca tuttum. Başkasına ait elleri, başkasının bakışları neden bana ait gibiydi, neden vazgeçmek başka birini sevmek bu kadar zordu...

“Artık bana ihtiyacın yok.” Dedim gözlerimden kaçan birkaç damla yaşla. Gözlerine tekrar baktım Emir’nin de gözlerinden birkaç damla gözyaşı kaçmıştı. Hafızama yüzünü kazımak istiyordum her anını her mimiğini. Tutup öpsem onu artık çok geç kalmıştım.Öptüğü o ana gitsem ‘seni seviyorum’ desem zaman acımasızca geçmişti. "Cansu var artık benim yerimi dolduracak, sana iyi gelecek her zaman yanında olacak. Hayat arkadaşın, ihtiyaçlarını o karşılayacak artık benim olmam ona haksızlık olur." Ağlarken son sözlerimi söylemiştim veda etmem lazımdı artık.

“Benim sana hep ihtiyacım olur. Beni bir tek sen anlarsın.” Sesi yorgun geliyordu. Yüzümü avuçlarının arasına aldı gözyaşlarımı sildi, alnını alnıma dayarken ikimizde ağlıyorduk Onunda böyle ağlaması normal miydi? Nefesi yüzümü okşarken uzaklaştım.Gözlerime böyle bakması normal miydi? Cesaretimi topladım son kez yüzüne, bana nefret etmeden bakan gözlerine baktım ve artık hazırdım.

“Emir ben gidiyorum.” Dedim fısıltıyla. Kafası karışmıştı yüzünde anlayamamış bir ifade ile bana bakıyordu. “Seni sadece tebrik etmeye geldim. Yarından sonra ben artık yokum.” Emir bir adım geriye gidip dikleşti kaşlarını çatmıştı çene kasları sıkılmıştı.

“N-ne demek b-bu?” Tane tane ve duraksayarak sormuştu, aklı karışmış şokla bana bakıyordu.

“Kanada’ya taşınıyorum, uzun bir süre yokum, belki hiç geri dönmem bilmiyorum, tek yön bir biletim var ve o da 1 gün sonra.” Emir şoktan aralanmış ağzını kapatıp hayretle anlamaya çalıştı sonra elini alnına götürdü düşünüyordu, söylediklerimi hazmetmeye çalışıyor gibiydi. Yüzünde okkalı bir tokat yemiş gibi bir ifade oldu ve dediklerimi tam anlamamış gibi tekrar etti.

“Kanada’ya gidiyorsun, süresiz bir şekilde. Ve bir gün sadece bir gün sonra! Bana şimdi haber veriyorsun!” Hala olan biteni anlamak ister gibi bir hali vardı. Öfkeden kıpkırmızı olmuştu biliyorum bunu ihanet gibi sayıyordu ama artık yorulmuştum aramızdaki olan herşeyden yorgundum, o sevdiği kadınla beraberken daha fazla kendime bu haksızlığı yapamazdım.

“Üzgünüm.” Diyebildim elini tekrar tutmaya çalışırken, elini sanki ateşe tutmuş gibi aniden çekti. Kafasını iki eliyle tutup kısa adımlarla sağa sola gidip gelmeye başladı.

“Hayır, hayır yapmıyorsun. Böyle bir şey yapmazsın.” Dedi inanamayarak sessiz kalınca daha çok sinirlendi üstüme gelip bağırmaya başladı. “Şimdi mi! Bunu şimdi böyle mi söylüyorsun?!” Kollarını iki yana açmış etrafı gösteriyordu, haklıydı onun en güzel gününde haksızlık yapmıştım, ama bana da çok haksızlık yapılmıştı acı çekiyordum! Yaralı bir hayvan gibi sağa sola çarpıyordum işte... Emir devam etti. “Böyle mi?!” dedi yüzüğünü göstererek. Emir hayatı boyunca ilk kez bana bağırıyordu, ilk kez gerçekten bana öfkeliydi. Gözlerimden daha fazla yaş akıyordu sadece üzgün gözlerle onu izlemekle yetiniyordum.

Bu intikam ona acı verici olmalıydı. Ama şu an bana daha çok acı çektiriyordu. Bağırdığını duyunca Lila, Annem ve Suna teyze koşturarak gelmişti. Emir Suna teyzeyi görünce tekrar aynı şeyleri tekrar etti.

“Gidiyormuş anne! Kanada’ya taşınıyormuş! Hem de bir gün sonra ama şimdi söylüyor.” Lila ve annem iki yanımda duyuyordu gözyaşlarımı silip sakin olmaya çalışıyordum.

“Yağmur bu doğru mu?” diye sordu Suna teyze o da şok olmuştu.

“Üzgünüm.” Dedim Suna teyzenin gözlerine bakarken. Garip karşılamamıştı daha çok bana acıyor ve ya üzülüyor gibiydi benim neden böyle yaptığımın sebebini anlamış bir yüz ifadesi takınmıştı. Bir tek Emir anlamamıştı...

“Gidiyormuş! Beni, bizi bırakıyormuş!” Dedi tekrar Emir histerik bir krizde gibi sayıklıyordu. “Gidiyor, artık yokmuş!” Yanıma gelip yüzüme baktı yüzünde acı çekiyor gibi bir ifade vardı iki elimi tuttu, göğsüne koydu sıkıca bastırıyordu. Gözleri tekrar gözlerimi bulunca yüzü tekrar yumuşadı daha sakin olmaya çalışıyor gibiydi yüzü o kadar yakındı ki gözlerinden akan yaşları üstüme düşecekti sanki.

“Neden? Neden yapıyorsun bunu. Beni hiç düşünmüyor musun?!” Onu hep düşünüyordum, defalarca düşünmüştüm ama söyleyememiştim. Yüzünü avuçladım gözlerinden akan yaşlar parmaklarımdan süzülüyordu. Alnını soluk almak ister gibi tekrar alnıma koymuştu kokusunu tekrar içime çektim bu kadar yakınken burada kalmam herkese haksızlıktı. Sakinleşsin istiyordum intikamdan vazgeçmiştim. Gözlerini kapattı bu anı sindirmek istiyor, her şey geçti gitmiyorum dememi duymayı bekliyor gibiydi.

“Bunu yaptığım için özür dilerim. Ama yapmak zorundaydım.” Dedim fısıltıyla. Yüzü tekrar kasılmıştı ne dediğimi anlayamıyordu ve Emir sinirle yüzünü avuçlarımın arasından çekti. Cansu heyecanla yanımıza geldi hiçbir şeyden haberi yoktu halimize şaşırmıştı. Emir tekrar yerinde gidip gelmeye başladı, omzundan Cansu tutmuş onu sakinleştirmeye çalışıyordu.

“Ne oluyor?” diye sordu. İşte tam olarak anlatmak istediğim buydu. Emir’in artık bana ihtiyacı yoktu çünkü Cansu vardı. O, sinirli iken, üzgünken, mutluyken yanında olacak, her anında beraber yaşayacağı gerçek bir sevgilisi vardı. Ben kimdim ki ben orada ne hakla durabilirdim! Cansu bana yerimi belli eden konuşmasını geçen aylarda yaparken zaten almıştım cevabımı. Ben artık onun sadece yerini bilmesi gereken arkadaşıydım. Her şeye burnunu sokmaması gereken, Cansu’ya gerçek sevgilisi gibi davranması için yer açan arkadaşı. Cansu ise hayat arkadaşıydı!

“Ben gideyim artık.” Dedim arkamı döndüm, yürümeye çalışırken Lila koluma girdi. Bu sefer bacaklarımın titremesinden kaynaklı olduğunu biliyordum.

“Artık senin gibi biri benim için yok!” dedi Emir olduğum yerde çakılı kalmıştım. Ama ona doğru dönemedim. Ona bir şey söylemediğim için daha çok sinirlenmişti. “Seni affetmeyeceğim! Bu yaptığını affetmeyeceğim.” Öfkeli olduğu her halinden belliydi ama sözlerinde gerçekten ciddi miydi bilmiyordum. Lila beni daha sıkı tuttu. Son kez onu görmek için dönmüştüm öfkesi beni yakıyor gibiydi.

"Üzgünüm..." Dedim ağlarken zaten bu süre boyunca dediğim tek cümle buydu çünkü gerçekten üzgündüm. Ama pişman değildim, af dilemeyecektim.

Suna teyze “Pişman olacağın şeyler söyleme!” diye uyardı. Emir hala özür dileyip onun istediğini yapmamın öfkesiyle devam etti.

“Bir daha seni görmek istemiyorum!” Son cümlesi aşkın son vuruşuydu benim için! Daha fazla bir şey söylemenin anlamı yoktu. Başımı yenilmiş bir savaşçı gibi onaylar bir edayla eğip yüzüne bakıp arkamı döndüm benden vazgeçmesinin bu kadar kolay olmasının verdiği acıyla düz yürümeye özen göstererek arabaya doğru yürüdüm. İntikamım artık kanlı bir gövde gösterisine dönüşmüştü.

Ama kanlar benden akıyordu...

Loading...
0%