@gamzhhh
|
Bütün gece hiç uyuyamamıştım… Lila hazır olup olmadığımı kontrol etmek için odama geldiğinde gözleri uykulu bana bakıyordu. Cem saat 03.00 gibi bizi gelip alacaktı. “Tabi ki hiç uyumadın.” Sesi uykudan yeni uyanmış ve çatallı çıkıyordu. Yatağımı düzeltiyordum, kafamı kaldırıp ona güldüm. “Uyku tutmadı.” Dedim. “Hadi valizleri çıkaralım Cem gelmek üzere.” Dedi Lila odadan çıkarken. Evi tekrar kontrol edip, her şeyin tam olduğundan emin olduktan sonda valizlerimizi indirdik Cem, taksiciyle kapıya geldiğinde biz çoktan valizlerimizi indirmiş onları bekliyorduk. Cem, eşyalarımızı zar zor yerleştirirken kadınların çok eşyası olmasından yakınıyordu. Lila tek bakışıyla susturunca onlara gülmekten kendimi alamamıştım. Yola koyulduğumuzda hiçbirimizden çıt çıkmıyordu, gece karanlığında öylece havaalanına doğru giderken hepimiz neler olacağı hakkında düşüncelere dalmış gibiydik. Cem hariç o tamamen soğukkanlı ve mutluydu, uykusuzluktan sessiz duruyordu. Havaalanına ulaştığımızda sanki ilk defa geliyormuşum gibi boş boş etrafa bakınıyordum. Lila’nın da pek iyi olduğu söylenemezdi kontrolü Cem ele almış bizi yönlendiriyordu. Check-in yaptık, valizleri verdik, pasaportlarımızı kontrol ettirip uçağa geçtik tüm bunlar olurken ben alkol etkisinde gibi olan biteni vücudumun dışında havada izliyor gibiydim.Uçak havalanıncaya kadar bu halim devam etmişti. Bir daha Türkiye’ye dönecek gücü kendimde bulamayacağımı düşünürken şimdi Türkiye’ye doğru yola koyulmuş bir uçağın içindeydim. Kendimi 10 ay önceye geri dönmüş, her şeye tekrar başlıyor gibi hissediyordum. 9-10 saat arası yolumuz vardı. Lila yine siyah yastığını boynuna yerleştirmiş lolipopunu yiyordu, siyah kulaklığı ile müzik dinlerken bir kolunu Cem’e dolamıştı. Cem başını Lila’nın omzuna koymuş çoktan uyumuştu bile bende kulaklığımı kulağıma koyup kitabımı açtım uykusuzluktan bayılana kadar kitap okumaya devam ettim. Uyku ile savaşmaktan yorulunca kendimi öylece kollarına bıraktım. ----- Parlak bir ışık gözlerimi alıyordu... Çok parlak ve sıcak bir ışık, Parlak ışığa doğru elimi uzattım yüzümü, elimle siper etmeye çalışıyordum... Pencerenin önünde duruyordum, parmaklarımın arasından bile yüzüme vuruyordu ışık. Bir pencere insana nasıl bu kadar tanıdık gelebilir? Hiçbir şey önüne duramayacak kadar parlak ışıktan nerede olduğumu anlayamıyorum... Pencere... tanıdık pencere. Uzaktan çınlama gibi duyduğum ses, bir süre sonra bebek ağlamasına dönüştü. Kafamı çevirdiğim halde gözlerimi kamaşmasına engel olmayan ışık... zar zor Türkiye de odamda olduğumu fark ettim. Tanıdık pencere... Işık o kadar göz alıcı ki pencerenin perdesi neden kapalı değil diye merak ediyorum. Bebek sesi git gide daha da yakınlaşıyor. Kimin bebeği ve neden evimde bir bebek var? Odamdan yavaş adımlarla çıkıyorum, yürümek bir havuzda yürümek kadar zor... koridorda dururken annemlerin odasından bebeğin sesi geliyor. Annemlerin bebeği mi var ? Annemlerin odasına doğru yürüyorum, annemlerin bir bebeğinin olmasının verdiği şaşkınlıkla kapalı kapının önünde korkuyla duruyordum. Bir erkek sesi kulağımda çalınıyor… “Ştt, Sakin ol bebeğim… Sakin ol! Annen şimdi burada olacak.” Ses çok naif ve çok tanıdık. Kapının koluna elimi koyup kapıyı açmak için güç topladım. “Ağlama bebeğim, ağlama annen şimdi gelecek! O bizi seviyor, bizi bırakmaz!” Kapıyı açtığımda parlak ışık tekrar gözümü aldı. Işık o kadar parlaktı ki gözlerim kamaşıyordu. Elimi yüzüme siper ettim… Emir elinde pespembe toparlak bir bebek ile beşiğin önünde durmuş onu kucağında sallayıp, öpüyordu. Kalbim hızla atmaya başlarken onların tarifsiz güzellikteki hallerini izlemekten kendimi alamadım. “Korkma bebeğim, sakin ol!” bir anda Emir benim olduğum tarafa bakıp tüm kalbimi sevgisiyle ısıtan bir gülümseme kondurdu yüzüne. “İşte burada! Annen geldi!” Emir bana bakıyordu… Annesi ben miydim? Nefesim hızlanıyordu kalbim hızlanmıştı. Onlara gitmek istiyorum... ikisini kucaklamak ve öpmek… Ama ayaklarım yere yapışmış gibiydi, Neden yürüyemiyordum? Emir bana hala sevgiyle bakıyordu. “Hadi sevgilim! Gel.” Onlara doğru adımımı atmaya çalışıyordum, her şeyden çok istiyordum bunu. İçimden bir kadın silueti geçerek beyaz geceliği uçuştu... Onlara doğru giderken kalbim sıkışıyordu. Bebeği kucağında tutan Emir’e gidip sarıldı. “Geldim! Buradayım.” Derken elindeki alyansın yansıttığı parlak ışık daha can yakıcıydı... ... Gözlerimi aniden açtığımda kafam uçağın penceresine yaslanmış güneş olduğu gibi yüzüme vuruyordu. Uyku sersemliği ile kafamı kaldırınca pencerenin plastik perdesinin ucuna vurdum. Pencerenin perdesini kapatmayı unutmuştum. Bebek ağlaması sesi hala gelmeye devam edince ufak bir şaşkınlık ve beyin sarsıntısıyla kafamı tutarak sese doğru döndüm. Babası kucaklamış koridorda bebek sakinleşsin diye gezinirken telaşlıydı. “Tamam, sakin ol bebeğim annen geldi işte!” diyordu adam.Annesi tuvaletten aceleyle çıkmış ellerini üstüne kurulayarak bebeği babasından aldı. “Geldim tatlım!” Bebek annesinin kucağına gidince sakinleşmişti. Rüyamın başkahramanları sükûnet içinde yerlerine geri otururken ben en büyük korkumla kâbusumda yüzleşmiştim. Onların yardımıyla ön hazırlık olması iyi olmuştu tabi! Ufak bir küfür ettim, kulağımdan düşen kulaklığımı takıp pencerenin perdesini kapattım. Lila ve Cem kulaklıklarıyla hala mışıl mışıl uyuyordu. Benim ise uçaklarda kâbus görmek olmazsa olmazım haline gelmişti. Kitabımı elime aldım uyuyunca sayfaları karışmıştı, kaldığım yeri bulup okumaya devam ettim. ××× Resmi olarak artık Türkiye’deyim... Lila’nın babası ve annesi gelmeye tenezzül etmemişti ama bir şoför ve araç yollamıştı sağ olsun. Lila’nın bu duruma morali bozulmuştu, haklıydı da neredeyse 1 yıldır kızlarını görmemişlerdi ama karşılamaya bile gelmemişlerdi. Bende annemi arayıp geldiğimizi bildirmiştim, Annem bizi bir saat sonra inecek diye bekliyordu, onu aradığımda sevinçten ağlıyordu. Bilerek babamı bırakmamasını ve bizi almaya gelmesini istemediğimizi söylemiştik. Levent beyin bizi alacağını ve direkt yanlarına geleceğimi söyleyince annem kabul etmiş heyecanla bizi bekliyordu. Şimdi arabada kalbim deli gibi atarken tekrar doğup büyüdüğüm şehirde olmak havasını içime çekmek bambaşka hissettiriyordu. Hem hiç gitmemiş ve hiçbir şey değişmemiş gibi hem de her şey bambaşka olmuş ve biz değişmişiz gibi hissettiriyordu. “Hastaneye geldik efendim.” Dedi şoför. Aracı kapının önünde durdurdu. Lila adama bizi beklemesi için talimat verirken ben çoktan kapıyı açıp arabadan çıkmıştım bile. Heyecanla içeri doğru yönelirken Cem ve Lila da arkamdan geliyorlardı. Kapıya gelince bir güvenlik önümde durdu. “Ziyaretçi saati bitti yalnız! Acil diğer tarafta” Dedi. Saat 10’du, akşam hastaneye ziyaret için geçemeyeceğimiz detayını gözden kaçırmıştım. “Bakın biz yurtdışından geliyoruz, babam dün kalp krizi geçirmiş! Biz 9 saattir yoldayız ve uçaktan iner inmez…” Heyecanla neden geçmem gerektiğini anlatıyordum. Adam elini dur manasında kaldırınca sözüm yarıda kaldı. “ Yurtdışından mı geldiniz?” Kaşlarını çatmıştı. İri, uzun boylu ama bir güvenlik için hiçte korkutucu olmayacak tipte bir adamdı. “Evet!” Dedi Lila heyecanla. “Baban dün kalp krizi mi geçirdi?” Adam tek kaşını kaldırmış bizi inceliyordu. Gereksiz bekletmesi ve sorgulaması bizimle dalga geçiyor gibi bir hissiyat uyandırmıştı bende, gizli gizli hastaneye nereden geçebilirim diye düşünürken etrafı inceliyordum. “Kardeşim kız sana anlattı derdini işte ne sorguluyorsun?” Cem sinirlenmiş adama doğru yürüyünce Lila kolundan tuttu. “Yok ya sorgulamıyorum Demet Hanım’ın çocukları mısınız diye teyit ediyordum.” Dedi adam gülerek. Etrafa bakınmayı kesip şaşkınlıkla adama döndüm, annem yine yapacağını yapmıştı. “Tabi ki Demet teyze her şeyi ayarlamış!” Lila rahatlamış şekilde söylendi bende başımla onayladım Lila’yı, İnanılmaz bir kadındı herkesle hemen arkadaş olabilir ve istediğini yaptırabilirdi. “Geçin bakalım size izin var!" Dedi adam biz sözünü bitirmeden içeri dalmıştık adam arkamızdan el sallayarak devam etti. “3. Kat 301 no’lu oda!” “Teşekkürler!” Cem de adama karşılık verdi. Asansöre bastım sonra bunun beni çok bekleteceğini düşünerek merdivenlere yöneldim. Kapının önüne geldiğimde nefes nefese kalmıştım. Cem yanı başımda Lila ise merdivenin son basamaklarında kalp krizi ile nefes egzersizi karışımı bir sesle elleriyle bekleyin işareti yapıyordu. Derin bir nefes alıp nefesimi düzenledim kapıyı açtığımda annem pencerede bizi bekliyor babam ise yatakta elinde bulmacasıyla oturuyordu. “Canlarım!” dedim kapıyı açar açmaz ikisi aynı anda dönüp şaşkınlık ve sevinçle ayaklandılar babama kalkmasına izin vermeyip yanına gittim ve ikisine sarıldım. “Lila!” Annem telaşla dikleşti. “Lila nerde?” Arkamı döndüğümde Cem köşede durmuş gözlerinde yaşlarla bize bakıyordu başparmağıyla yan tarafı gösterdi. Lila kapının dibinde duvara yaslanmış nefes nefese el salladı. “B-buradayım!” Yanakları o kadar kızarmıştı ki haline güldük. Son enerjisiyle içeri girdi annem ben babam Lila kucaklaşmaya devam ettik. Cem çekingen bir şekilde bizi izliyordu, annem hemen fark etmiş Cem'in yanına gidip hemen ona da sarılmıştı . “Hoş geldin oğlum, teşekkür ederim onları yalnız bırakmadığın için.” Dedi, Cem konuşamıyordu konuşursa ağlamaktan korkuyordu gözleri dolu doluydu başını sallamakla yetindi. Babam eliyle yaklaş işareti yaptı, çekingen çekingen yanına yaklaştı. “Yağmur'da Lila'da hatta Demet'te senden çok bahsetti. Lila bizim kızımız, kızımızı üzersen karşında bizi bulursun damat!” Parmağını yüzüne sallayıp yarı şakalaşarak yarı ciddi uyardı babam. “Merak etmeyin gözüm gibi bakarım ona!” Babamın elini öptü, babamda sarıldı. Lila da babama sarıldı kendisini böylesine sahip çıkılmış ve ailesi yanındaymış gibi hissettirdiği için minnet duyduğunu biliyordum ama biz gerçekten aileydik. |
0% |