Yeni Üyelik
15.
Bölüm

Yeni yıl ve Kanlı Dolunay?

@gamzhhh

Yeni yıl gelmişti. Upuzun zorlu bir yıl geride kalıyordu ama yepyeni daha yorucu bir yıl geliyor gibi hissediyorum. Kanada da yeni yıl tüm ışıltısıyla gelmişti evler, sokaklar, dükkanlar her yer Aralığın başından beri süslenmiş ve ışıl ışıldı, insana gerçekten bir filmin içindeymiş gibi hisler uyandırıyordu.

Lila ve benim için ise yeni bir yıldı işte. Resmi evraklara bir ay boyunca eski yılın üstüne karalanmış yeni yıl, yeni alacağımız bir yaş daha sanki fazlasıyla yaş almamışız gibi! Ve uymayacağımızı bile bile aldığımız yeni hayat kararından daha fazlası değildi. Tabi ki söz konusu kutlama olunca her zaman, her türlü bahaneye vardık. Bu yüzden yeni yılda kutlama yapmak için bizim için güzel bir bahaneydi.

Türkiye’de eskiden babaannemlerde toplanıp güzel bir yemek yer içki içip olaysız dağılırdık. Babaannem vefat ettikten sonra Suna teyzelerle her sene birimizden birimizin evinde olmak üzere bu geleneğe devam etmiştik. Gençler olarak ne zaman yeni yılı dışarda geçirmek istesek izin vermezlerdi bu yüzden bizim için önemli bir yılbaşı olacaktı.

Bu yıl Lila o sene, bu sene olacak mottosuyla daha da abartıp karlar altında sevgisi ile öpüşürken yeni yıla geçmeyi planlıyordu! Ona göre çok romantik bir an olacaktı ama benim için bunun anlamı resmen donmamız demekti!

Lila sevgilisi Kevin’in evinde düzenlediği yılbaşı partisi için evden erken çıktı hazırlıklara yardım etmek istiyordu. Bende bu partiyi bir grup ressamla geçirmek zorunda kalacağım için istemeyerek kabul etmiştim! Tabi ki Lila’yı kıramazdım ama önce gitmem gereken daha eğlenceli bir yer vardı.

Cem’in yanına bara gitmek için yola çıkmıştım orada da güzel bir kutlama olacaktı. Türkler ve Yabancılar karışık bir partiydi ama Türkler çoğunluktaydı, hepsi Cem’in dayısının 40 yıldan fazladır dostlarıydı.

Cem’in dayısı Dodo (asıl ismi Doğan’dı ama yabancılar söylemekte zorlandığı için Dodo demeye başlamışlar ve artık bu lakap kalmıştı, şu an Dodo dışında hiçbir sıfatı kabul etmiyordu.). Dodo’nun kızı Mine ve diğer arkadaşları acayip komik ve eğlencelilerdi. Cem’in kimseye bir türlü tanıştıramadığı gizemli sevgilisi de bu gün gelmeyecek olması ilginçti. Mine ve ben ısrarla bu gizemli kadını merak ediyorduk ama kadın bir sır gibiydi kendi istediği zamanlar dışında asla Cem'i görmüyordu, bara gelmiyordu. Mine ve ben bu yüzden biraz kadınla ilgili tereddüt ediyorduk.

Hava o kadar soğuktu ki kat kat giyinmiş lahana gibi bara girmiştim, Cem her zaman olduğu gibi bar kısmında durmuş punch benzeri içkileri hazırlarken beni görünce halime gülmeye başlamıştı. Bar güzel süslemelerle donatılmış masalarda atıştırmalıklarla doluydu. Bende elim boş gitmemiştim önceki gün yaptığım kurabiyeleri götürmüştüm. Mine sırtı dönük balon şişiriyordu, Cem’in gülmesiyle bana doğru dönmüştü.

“Hey! Hoş geldin tatlım!” Elinde yarım şişirdiği balonu bırakarak yanıma koştu, balon oradan oraya havada savrulurken Mine’ye sarıldım.

“Bayan aşk acısı bir an gerçekten noel baba geldi sandım!” Mine elimden kurabiyeleri alınca barın arkasında fütursuzca bana laf sokan Cem’e bir beşlik çaktım.

“Bar psikoloğu bu gün gizemli sevgilinle taşıyor muyuz?” diye sordum. Mine’nin çok sıkıştırdığını bildiğim için bu sorunun onu yeterince rahatsız etmesinden zevk alarak sinsi sinsi güldüm, Mine soruma mutlu olmuş göz kırpmıştı.

“Kesin Tartışmayı, iki haylaz çocuk gibisiniz. Ayrıca kurabiyeler harika gözüküyor eline sağlık.” Dedi Mine. Dodo ve Mine’nin Türkçesi baya kırıktı ama insanı rahatsız etmekten çok neşelendiren bir aksanları vardı. Mine kırklı yaşlarının sonunda hafif balıketli, 70’ler Amerikan dizilerinden fırlamış gibi gözüken alımlı ve şirin bir kadındı. Dodo ise tek kelime ile noel babaya benziyordu. Dodo, eşini çok genç kaybetmiş hala yasını tutan bir adamdı.

“Dodo, nerede ?” diye sordum onu göremeyince.

“Buradayım! Tatlı bir hanım beni mi soruyor?” Tok sesiyle kapıda belirmiş üstündeki karları silkeliyordu. Neşeli kahkahası her yeri sarıyor gibiydi insanı mutlu ediyordu.

“Dodo!” Kocaman harflerle ‘Fuck You Too New Year’ yazılı pastayı bara bıraktı bana sarıldı. Pastayı görünce güldüm sanırım yeni yıla tek tepkili ben değildim.

“Başka yere sözün yok değil mi! Hala eski yılda iken güzel bir kutlama yapacağız.” Dedi. Kendi sözüne gülüyordu ve gülerken tüm göbeği oynuyordu. Erken gelmemden şüphelenmişti tabi ki çünkü onlara Lila’nın yanında olmak zorunda olabileceğimden bahsetmiştim.

“Tabi ki Lila’ya sözü vardır, ona hayır diyemez!” Dedi Cem. Beni ifşaladığı için pis pis sırıtırken ben mahcup bir şekilde Dodo'ya baktım.

“Kalabildiğim kadar kalacağım!” Dedim.

“Karışmayın kıza, genç o tabi ki parti, parti gezecek!” Yine beni Mine kurtarmıştı. Hemen sohbeti bırakıp Mine'ye kalan süsleme ve diğer işlerde yardım etmeye başlamıştım. bir süre sonra yavaş yavaş misafirler gelmeye başlayınca bar daha da harika gözüküyordu.

Dodo harika bir müzik grubu ayarlamıştı, bir tarafta grup yerleşip çalmaya başlamıştı harika eski ikonik parçalardan çalarken herkes neşeyle eşlik edip eğleniyordu. Gelen konukların genel yaş ortalaması otuz ve üstü olmasına rağmen içki servislerinde beni yakalayıp sohbetlerine katıp espriler yapıyorduk. Zaman o kadar hızla akıp geçmişti ki saatin kaç olduğuna bakmak aklıma bile gelmemişti.

Bir süre sonra barın içine Cem’in yanına girdim her zaman heves ettiğim kokteylleri öğrenmeye çalışıyordum. Cem sabırla gösteriyordu ama bu işte tam bir beceriksiz olduğumu itiraf etmem gerekiyordu. Bu beceriksizliğimin eğlence unsuru ise Cem’in aşırı dalga geçmesiydi.

“Gerçekten korkunçsun!” dedi Cem. Mojito’dan bir yudum almış ağzı yüzü ekşimişti, yüzümü saçmalama der gibi sallandırıp elinden bardağı kaptım.

“Abartılı tepki veriyorsun içine kötü bir şey koymadım ki!” dedim yudumumu alırken ve alır almaz pişman olmuştum korkunç ekşiydi.

“Ne koydun içine?”

“Tarif ettiğin gibi buz dolu bardak, 2 limonun suyu, biraz soda, nane ve bacardi.” Tarifi sayarken esmer şekeri koymadığımı fark ettim! Elimi alıma koydum. “Esmer şekeri unuttum ben!”

“Keşke tek sorun esmer şeker olsaydı! 2 dilim limon Yağmur! 2 limon değil!” Gerçekten bunu anlamamak için salak olmak lazımdı. “Ve soda değil gazoz.” Cem kahkahalarla gülüyordu.... Ben gerçekten salaktım!

“Tamam, pes pes ben yapamıyorum!” Ellerimi havaya teslim olmuş şekilde kaldırdım ve barın içinden çıktım, çünkü mahvettiğim ilk içki bu değildi.

“Barın bu kısmından daha fazla ileri gitmemeliyim.” Dedim

“İşi ustasına bırak dostum!” Önüme kendi yaptığı mojito’yu koydu. Gerçekten lezzetli mojito’dan bir yudum alırken telefonum çaldı. Titreyen telefonumu arka cebimden çıkartıp bakınca Lila'yı ve saati tamamen unuttuğum aklıma geldi. Çoktan geç kalmıştım zamanın nasıl geçtiğini fark etmemiştim bile!

"Yandım Lila beni gebertecek." Cem yüzüme bakarken açıklama yapınca. Cem bana gülüyordu onu umursamadan hızla bardan çıkıp sessiz olduğunu düşündüğüm kapının önünde telefonu açtım.

“Lila, ben özür...” Bahanelerimi sıralayıp özür dilecektim ki karşıdan bir ağlama sesi geliyordu. “Lila! Ne oldu?” diye haykırdım panikle.

“Yağmur neredesin? Yanına geleceğim!” Dedi hıçkırıkları arasında.

“Dodo’nun barındayım bende yanına gelmek için çıkacaktım!”

“Hayır, sen gelme taksideyim ben yanına geliyorum!”

“Lila ne oldu iyi misin? Endişeleniyorum!”

“B-beni aldatmış pislik herif!” dedi kekeleyerek. O pisliğe güven olmayacağını biliyordum! " Ben çıktım oradan 20 dakikaya yanında olurum!” Diye devam etmişti.

“Tamam, bekliyorum seni! Ağlama ama olur mu?” Dedim çaresizce.

“Tamam, gelince konuşuruz.” Telefonu kapatırken o şerefsize yapmak istediğim şeyleri kafamdan listelemeye başlamıştım bile! Tam bara girmek için kapıyı açarken aniden Cem çıktı.

“Hah bende seni arıyordum!” Dedi telaşla. Üstünü giyinmişti, neredeyse bir kaç saat sonra yeni yıl olacaktı ama o bir yerlere gidiyordu.

“Nereye? Diye sordum merakla.

“Gitmem lazım benim, beni biraz idare edin Mine’yle, dayım çakmasın.” Yüzü asık ve sinirli gibiydi. Endişeli haline anlam verememiştim.

“Tamamda nereye?” Dedim tekrar. Arabaya doğru çoktan yönelmişti bile sonra tekrar bana döndü.

“Yengenin yanına!” Eldivenini sokmaya çalışıyordu eline. “Acil durum!” Dedi ve arabasına atladı.

“Ne oldu ki? Sinirli gibisin!” Beni duymadan kornaya basıp uzaklaşmaya başlamıştı, bu telaşla o çoktan yengeye ulaşmış bile olabilirdi. Ne oluyordu ya bunlara kanlı dolunay falan mı var herkeste bir sorun! Oflaya puflaya bara girdiğimde Mine sevgilisi Jimmy tartışıyorken görünce hayretler içinde baktım.

“Hayda!” Dedim istemsizce. Hadi diğer ikisi tamam onları birbiri ile yapacağımda siz ayrılamazsınız olmaz! Aniden duruma el atıp aralarına girdim.

“Mine! Jimmy! Sorun nedir?”

“Barda duran kirli bardaklar!” Mine burnundan soluyordu.

“Tamam, o iş bende kavga yok, sorun yok!” dedim. Kokteyl konusunda kötüydüm ama bulaşık konusunda fena sayılmazdım, hemen görevimi yerine getirdim sonuçta saçma bir tartışma uğruna bu güne bir kurban daha veremezdim.

Lila geldiğinde biraz sakinleşmişti, daha önce Dodo ile ve Mine ile birer kez görüşmüştü.

“Canım anlat ne oldu?” Lila’yı mutfakta sessiz bir köşeye çekmiştim.

“Sen haklıydın! Bir gariplik var demiştin güvenmemiştin! Ama ben her zaman sorunlu insanları kendime çekiyorum! Babam yüzünden hepsi onun suçu! O annemi nasıl aldatıp başka kadından çocuk yaptı! Başka aile kurup bambaşka biri gibi davrandı! İşte annemin kaderi üstümde lanet gibi kaldı!” Lila hıçkırıklar içinde ağlıyordu öfkeliydi. Haklıydı da öfkesinde.

“Bu senin lanetin değil! Bu senin kaderin de değil! Kendine gel! Bana bak! Gözlerime bak! Sen tanıdığım kendisine saygısı olan, en karakterli insansın anladın mı yaptığın hatalar senin hataların! Annenin kaderi değil.” Dedim öfkeyle onun yaşadığı şeyleri annesi gibi sindirmediğini ve bu yüzden kendine yüklenmemesi gerektiğini anlatmaya çalışıyordum.

“Ben onun gibi susmadım, annem gibi ikinci kadına evet demedim, karşı durdum .” Biraz olsun sakinleşmişti Lila, öfkeden çok kedine saygısını tekrar kazanmaya çalışan bir kadın olmuştu.

“Sen doğru olanı yaptın, sen kimse değilsin. Sen Lilasın ve kimse gibi davranmak zorunda değilsin! Kaderini de sonunu da sen seçeceksin.” Ona sarıldım korkularını anlıyordum annesi, babasının diğer hayatını öğrendiğinde ağır depresyon haplarına başlamış, yaşayan bir ölüye dönmüştü. Kadın yemek yemiyor, konuşmuyor, gülmüyor hatta neredeyse uyanmıyordu bile. Annesine tüm desteğine rağmen annesi babasını bırakmayı reddediyordu bağımlı gibiydi.

Tüm bu süreçte Lila kardeşleriyle ilgilenmek zorunda kalmıştı üstelik babasının diğer kadından çocuklarına karşı verdiği sevgiyi görmüş, babasına ‘baba’ deme hakkı elinden alınmışken diğer çocukların ona ‘baba’ dediklerini duymuştu. Annesine defalarca izah etmesine rağmen annesi ısrarla kabul etmemiş ve o adamla aynı evde yaşamaya zorlamıştı.

Bu süreçte ben ve ailem, onun ve kardeşlerinin her zaman yanındaydık ama bizim desteğimiz Lila’nın çok zor günler geçirmesine engel olmamıştı ne yazık ki, onun bu gün yaşadıkları o yüzden çok daha zordu.

Bir süre daha konuşup onu toparladıktan sonra yeni yıl için tekrar içeri geçtik, etrafta dans edenler, içkilerini tokuşturanlar ve sarılmalar eşliğinde yeni yıla son saniyeleri saydık. Pek iyi bir geçiş olmamıştı uzaktan bakıldığında 20’lerinin ortasında üzgün iki sap arkadaş birbirlerine sarılırken 40 yaş üstü yaşlıların aşkla öpüşmelerini izleyip haline acıyarak yeni yıla merhaba demiştik. Fakir tesellisi olarak hiç değilse sağlıklıyız diye düşündüm.

İçkilerimizi içip bardan erken ayrıldık, Lila’yla evde dertleşme sohbet ve içki eşliğinde devam ettik geceye. Sonra ilk olarak annemle babamı aradık görüntülü konuştuk, devamında Lila’nın kardeşlerini aradık onlarla konuştuk en sonunda sabaha karşı odalarımıza dağılarak yeni yılın ilk saatlerini sonlandırdık.

 

Loading...
0%