52. Bölüm

Bölüm 27

Gamze Hanım
gamzhhh

“Mete artık burada yani!” Selin kahvaltı hazırlarken Büşra hala anlattıklarının şokundan çıkamamış elinde çayı ile tezgâha yaslanmış Can uyanmasın diye fısıltıyla konuşuyordu. Selin evde yalnız kalmaması için onu kendi evine getirmişti.

“Evet bin kere daha mı anlattıracaksın.” Selin dünün şokundan hala çıkamadığı için gece neredeyse hiç uyuyamamıştı neyse ki Luna hala Can’ın başında nöbet tutuyordu ve dışarı çıkmak istememişti.

“İnanılmaz bir adam gerçekten ablası olmasa söylediklerini bilmesek çıldırırdık, ne yaptığı hiç belli değil.” Dedi Büşra, Selin peynirleri dizdiği ahşap tabağını sofraya koyarken ofladı aklı zaten yeterince karışıkken Büşra da hiç yardımcı olmuyordu.

“Ablasının dediğine çok saygı duyuyorum ve aklımın bir köşesinde her zaman kalacak ama onun yalan söyleyip ilişkiyi bitirip şimdi kısa açıklamalarını tolere etmem yani kendisi beni ikna etmediği sürece, tekrar benim için uğraşmadığı sürece bir şey olmayacak.” Selin Büşra’nın endişesini anlayarak açıkladı, pati ve minik ayak sesleriyle konuşmaları bölünmüştü Luna ve Can sallana sallana yürüyerek mutfağın önünde durdular ikisi hala uyku sersemiydi.

“Günaydın bebeğim.” Dedi Büşra, Can daha iyi gözüküyordu.

“Günaydın! Luna çok zor uyandı.” Can bir gözünü ovalarken Selin güldü.

“Belli, sen dipçik gibi kalkmışsın.” Dedi Selin, Büşrayla ikisine gülerken Can kelimenin ne olduğunu anlayamamıştı bile. Büşra çocuğun elini yüzünü yıkamak için lavaboya götürürken Selin sofranın son hazırlıklarını tamamlamıştı. Can'la Büşra gelince sofraya oturup sohbet eşliğinde kahvaltı etmeye başladılar. Can iki Luna’yı besliyorsa bir kendisini besliyordu, uzun bir kahvaltıdan sonra Selin saatine bakınca Luna’nın çocuk uğruna bayadır çişini tuttuğunu hatırladı.

“Luna koş tasmanı getir.” Selin komutu verir vermez Luna Can’ın elindeki son peynir parçasını kapıp koşmuştu. “Ben Luna’yı dışarı çıkartıyım, sen de Can’a gerçekten bir şeyler yedir.” Dedi Selin. Büşra gülerek onayladı kendisini. Luna kapının önünde tasmasıyla dururken Selin Mete'nin etrafta olmasından dolayı elini yüzünü toparlayıp üstünü başını düzelterek Luna'nın tasmasını takıp dışarı çıkmıştı. Merdivenlerden inerken, Selin Mehmet'in kapısının önünde duraksamıştı ama Luna onu umursamayarak devam edince kadın sıkılgan bir tavırla ilerleyip Luna ile aşağı inmeye devam etmişti ama apartman kapısına geldiklerinde Mete spordan geri dönmüş onları kapının ucunda yakalamıştı. Luna heyecanla adamı selamlarken Selin onu gördüğüne sevinse de umursamaz kalmaya çalışıyordu.

“Günaydın. Can nasıl oldu?” Mete konuşurken Selin adamın nefes nefese halinin etkileyiciliğine kapılmış, terden hafif ıslanmış saçlarının verdiği sevimliliğine ve yine yeşile dönmüş gözlerine bakmaktan kendine alı koyamıyordu, kadın ne yaptığını fark eder etmez hemen kendine gelip bakışlarını kaçırdı.

“İyi, çok daha iyi teşekkür ederim.” Selin bu eski yeniye alışmaya çalışıyordu.

“Luna’yı yürüyüşe mi çıkartıyorsun?” Diye sordu Mete, aslında bu saate spor yapmasının nedeni tüm sabah onların inmesini beklemesi değilmiş gibi şaşırmış gibi yapıyordu.

“Evet, Can’la fazla uyudular bugün, bir de Can’ın tüm kahvaltıyı ona yedirme merasimini bekledik.” Mete Selin’e gülerken, Selin hayatının her detayını ona anlatma isteğinden bir an önce kurtulması gerektiği bir alışkanlık olduğunu düşündü.

“Bende sizinle geleyim.” Dedi Mete, onunla birlikte kapıya yönelirken Selin yerinden kırdamadan adama soru sorar gibi bakıyordu.

“Gerek yok zaten yeterince spor yapmışsın, hem çok terlemişsin.” Selin adamı çok düşünüyor gibi gözüktüğü için biraz söylediklerinden pişman olsa da Mete’nin hoşuna gitmişti yarım bir gülümsemeyle kadına baktı.

“Sorun değil sizinle yürümek benim için spor değil zevk! Hem yalnız gitmeyin." Mete ona gülümserken, Selin ona sinir olmuş bir tavırla gözlerini devirince adam yüzünü asmıştı.

"O zaman seni zevklerinden mahrum bırakacağız! Aklına her estiğinde hayatımızdan çıkıp sonra yine esince dahil olmanı istemiyorum!" Selin tekrar sinirlenmiş dimdik gözlerine bakıyordu. Mete derin bir nefes verdi kadının o hiç acı çekmemiş sanki herşeyi aklına estiği için yaptığını düşünmesi saçmaydı!

"Hastahanedeki halini dışarıdan sende görseydin aynısını yapardın! Tamam haklısın yanlış yolu seçtiğimin, saçmaladığımın farkındayım ama o zamanlar acıdan ve yaşadıklarımdan düzgün düşünemiyordum! Senin için doğru olanın bu olduğunu sanmıştım ve şimdi düzeltmeye çalışıyorum." Mete gözlerini kırpıştırıp kendisini doğru ifade etmiş olmanın rahatlamasıyla ellerini saçlarının arasından geçirdi. Kadının sarkmış dudakları o kadar güzeldi ki onu öpmemek için kendisini zor tutuyordu... çok özlemişti, hemde tahmin ettiğinden daha çok özlemişti üstelik onun için savaştığını göremiyordu! "Bana kızgın olsanda yine de yalnız gitmeyin, lütfen!” Mete tekrar hamle yapmıştı, onun tedirgin olmasının acısını yaşıyordu zaten, ama sadece bu yüzden yanlarında olmak istemiyordu. Bir tek onun yanında iyiydi, bir tek onun yanında nefes alabiliyor, tekrar harika hissediyordu. Bencilce bir düşünce olduğunu bilse de yanından ayrılmak istemiyordu!

“Yolunun yanlış olduğunun farkında olman güzel! Çünkü inan bana yaptığın şey saçmalıktı! Ayrıca sen yokken yalnız çıkmamız sorun olmuyordu şimdi mi sorun oldu?! Terk ettiğin kadının başına bir iş gelmesinin vicdan yükünü mü atıyorsun? Yoksa beni aciz, savunmasız zavallı biri olarak mı düşünüyorsun? Acizliğimi görmek için üç hafta kadar geç kaldın, üstelik boynuma tuttuğu bıçağı gırtlağıma saplayıp kendimi öldürmeyi düşünecek kadar cesurdum!” Selin öfkesini bu kadar süredir içinde tutmasının verdiği acıyla konuşmuştu, onun aciz ve savunmasız olduğunu düşünmesi ve sadece koruması gibi dolaşmak istemesine sinirlenmişti. O zamanlar doğru düşünemiyor olabilirdi bunu anlamaya çalışabilirdi ama hala kendisini affettirmek için zamanı vardı, koruması olmasını istemiyordu gerçekten onu önemsediğini, sevdiğini görmek istiyordu. Mete ağzı şaşkınlıkla aralayıp duydukları karşısında şok olmuş zar zor yutkunup sindirmeye çalışıyordu. Onu kaybetmemiş olması şanstı ve kalbi ağrıyordu.

“Öyle demek istemedim... Selin! Tabi ki kendini korursun ama ben yanında...” Mete kendini açıklamaya çalışırken Selin dinlemek istemediği için dış kapıyı açtı.

“Tabi ki ben kendimi korurum bu konuda bir sorumluluk hissetmek zorunda değilsin.” Selin kapıdan çıkıp öfkeyle yürüyordu adam arkasından seslense de duymamazlığa geldi. Burada olmadığı süre boyunca ne hissettiğini veya nasıl olduğunu umursamayan adamın şimdi sanki koruması olmaya gönüllüymüş gibi davranmasına çok sinirlenmişti.

Selin derin nefes alıp deli gibi atan kalbini sakinleştirmeye çalışıyordu dolan gözlerini kırpıştırıp yok saymaya çalıştı. Luna’yla parka geçince söylediklerinin verdiği adrenalini hala atamamıştı, Luna da enerjikti beraber yarım saat kadar hızlı tepoda yürüyünce Selin biraz olsun kendine gelmişti. Luna köpek parkına yönelince Selin tasmasını çıkartıp her zaman oturduğu banka yerleşti, kaç dakika boş boş parkı izlediğini bilmiyordu ses gelince irkilmişti.

“Selam bu aralar ne güzel sık sık karşılaşıyoruz.” Adam heyecanla hızlı hızlı konuşup Selin’in yanına oturunca Selin endişeyle ona döndü, adamın dişlerini görünce tanımıştı yine tüm ihtişamıyla sırıtıyordu.

“Merhaba! Değil mi ama ne güzel!” Dedi Selin, adama samimiyetsiz yarım bir gülüş atarken adam gayet temkinli bir şekilde biraz uzağında oturdu. Luna adamı fark edip tüm gücüyle Selin’in yanına koşmuştu, adamın kadından uzağında olduğunu fark etse de gerçek bir koruma gibi Selin’le onun ortasına oturmuş bekliyordu. O sırada Selin adamın ismini hatırlamaya çalışıyordu.

“Luna bugün de görevini layıkıyla yapıyor.” Adam inanılmaz bir şaka yapmış gibi gülerken Selin tekrar aynı şekilde gülümsedi.

“Onun karakterinde var, bebekken de böyleydi.” Selin Luna’yı başından öptü ilk tanıştıklarında korkudan altına yapışını hatırlayıp bu sefer gerçekten gülmüştü.

“Vay çok güzel…” Dedi Adam, Selin’e çok etkilenmiş gibi bakarken gülümsüyordu. Selin ona bakıp anlam veremedi adam toparlanıp bakışlarını ondan çekti. “Asil bir çocuk Luna.” Dedi adam. Prensese bakarken küçük montunun şapkasını bir şekilde kafasına geçirmiş önünü görmeden sallanıp patisiyle çekmeye çalışıyordu, Selin bu duruma gülünce adam koşup şapkasını düzeltti.

“Prenseste çok sevimli bir çocuk.” Dedi Selin, gerçekten bu tatlı köpeğe sevgiyle bakıyordu.

“Annemin köpeği Prenses, şu sıralar ben bakıyorum.” Adam dönüp aynı yerde otururken gülüyordu. “Gerçi iyi oldu, Prenses olmasa sizinle tanışamayacaktım Selin Hanım.” Adam ismiyle hitap edince Selin hala adamın ismini hatırlayamamasına sinirlendi isim hafızası kesinlikle çok kötüydü.

“Lütfen Selin demeniz yeterli.” Selin adama hitap edecek bir isim bulamıyordu Ahmet, Hüseyin? Hayır S harfiyle başlayan bir isim olduğunu az çok hatırlıyordu Sercan, Serhan?

“Resmiyetten bende hoşlanmam, Serkan demeniz yeterli.” Adam Selin’in isim ararken ki yüz ifadesinden hatırlayamadığını anlamış hatırlatma yapıyordu Selin kaşlarını havaya kaldırıp şaşkınlıkla onayladı.

“Kesinlikle çok samimiyetsiz değil mi?” Selin isim bulma işkencesinden kurtaran bu adamın onu kurtarmasına sevinmişti.

“Kesinlikle.” Dedi adam ellerini nereye koyacağını bilemeden kadının otoriter duruşu ve kendinden emin tavrının yanında özgüven sarsıntısı yaşayarak duruyordu. “Luna’yla tek ilgileniyorsunuz galiba zor olmuyor mu?” Adam sorarken tereddüt ediyor gibi sormuştu.

“Hayır Luna çok akıllı beni çok zorlamıyor. Hem komşum yakın arkadaşım, arada o da ilgileniyor.” Dedi Selin adamın ağzını aramasını anlamıştı ama tepkisiz kalıyordu.

“Annem rahatsız diye ben tek başıma ilgileniyorum ama bazen hem iş hem onun dışarıya çıkmaları zor oluyor.” Adam itiraf ediyor gibi söyleyince Selin gülümsedi.

“Geçmiş olsun umarım hemen iyileşir anneniz. Bu yüzden yakın arkadaşınızla altlı üstlü oturmak en mantıklısı.” Selin ciddiydi ama adam yine harika bir espri duymuş gibi kahkaha atınca Selin tuhaf tuhaf adama baktı.

“Değil mi ama çok haklısınız hele biz bekarlar için.” Dedi adam Selin başıyla onaylayınca adam rahatlamış gibi gülümsedi. "Kahve sever misiniz? Yakınlarda Prensesle gidebildiğimiz bir yer var." Dedi heyecanla, Selin adamın bu kadar cesur olmasına anlam veremeyerek bakarken adam hala bin voltluk enerjiye tutulmuş gibi ışık saça saça gülüyordu.

“Kahve severim ama zamanım yok! Dedi Selin, ayaklanırken adamın yüzü düşmüştü. "Neyse ben kalkayım artık biraz işlerim var...” Selin Luna’nın tasmasını taktı, kadın yürümek için adım atarken Adam hala uzak kalmaya özen göstererek ayağa kalkıp kadına başıyla selam verdi.

“Akşam buralarda olacağız umarım tekrar karşılaşırız.” Dedi adam Selin gülümseyerek karşılık verirken elini salladı. Oradan uzaklaşırken Luna tüm enerjisini atmış olduğu için sakin sakin yürüyordu Selin bu adamın biraz yapışkan olduğunu düşünerek yüzünü buruşturmuştu. Eve geçer geçmez Luna patilerini sildirip hızla içeri Can'ın yanına geçmişti. Selin boynunu ovalayıp 2 saati 2 gün yaşamış gibi yorulmuştu bile...

Bölüm : 10.12.2024 01:22 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...