
Büşra dünde işe gidemediği için Can’ı öğle uykusuna yatırıp işe gitmek için hazırlanmıştı, Kenan'ın şehir dışında olmasından dolayı iş yerini daha fazla boş bırakmak istemiyordu. Can zaten aldığı ilaçlardan zar zor gözünü açabiliyordu bu yüzden Büşra Can’ı gönül rahatlığıyla Selin'e emanet ederek iş yerine birkaç saatliğine gitmişti.
Luna görev edinmiş gibi Can’ın yanına yatmış ona sarılarak uyurken Selin, Luna'nın da hasta gibi rollenmelerine gülerek ikisinin üstlerini örttüp, yanaklarını öperken derin uykudalardı. Kadın bugün az dersi olduğu için dersini online yapıp geri kalan işlerini Can’ın yanında bilgisayarını getirerek halletmişti. Can ara ara uyanıp su içip, tuvalete gidip geri yatıyordu zil çalınca Selin hızlıca kalkıp Can’ı uyandırmadan kapıyı açtı. Büşra ve Mehmet sözlü münakaşa yaşayarak kapıda konuşuyorlardı.
“Şşş! Sessiz olun Can hala yatıyor!” Selin ikisini uyararak içeri alırken Luna çocuğun yanından kafasını kaldırıp çocuğu rahatsız etmemeleri için hırladı, Selin onu da uyarınca kafasını geri koymuştu.
“Pardon ya! Can kankamı görmeye gelmiştim, Büşra ablayla iş hakkında biraz fazla hararetlendik.” Mehmet dünden beri Kenan ve Büşra’nın tüm işine koşturduğu için Büşra iki üç saatlik bir mesaiyle kurtulmuştu.
“Mehmet beyefendimiz bize emirler vermeye başladı.” Büşra üstündekileri çıkartırken yarı şakalaşarak Mehmet’e sinir bir bakış attı.
“Estağfurullah!” Mehmet sırıtırken Selin’e gururlu bir bakışla kendisini gösteriyordu. Selin hallerine gülerken mutfağa geçti, Mehmet’te peşinden gelmişti.
“Sade kahve?” Selin sormuştu ama çoktan ona kahvesini hazırlamaya Büşra’ya da çayını demlemeye başlamıştı.
“Her zamanki gibi komutanım!” Dedi Mehmet. Selin Mehmet’in kolunu cimcikleyince çocuk sessizce ciyaklayıp kadına şok içinde baktı.
“Şşş! Ses çıkartma ve komutanım deme artık! Komutanın geldi senin koşa koşa evine aldın.” Selin geçen günün ve onun önünde kendisine komutanım demesinin intikamını alıyordu. Büşra Can’ı kontrol etmiş gelirken konuşmaya daldı.
“Hah! Ağzımdan aldın ben tam olarak bugün seni tam sıkıştıramadım.” Büşra kollarını sıvayıp önünde birleştirdi hesap soran iki kadın karşısında Mehmet ellerini teslim oluyor gibi kaldırdı. Selin’in yanda hazırlayıp koyduğu atıştırmalıkları yerken sandalyeye oturdu.
“Hanımlar her şeyi ama her şeyi konuşarak halledebiliriz!” Mehmet sakin sakin konuşurken aniden Büşra’ya döndü. “Ablacım sen tüm gün bütün dedikoduları anlattırdın ya daha ne karşımdasın yanımda olsana!” Dedi Mehmet, Selin Büşra’ya dönüp yaptığına inanamaz şekilde bakınca Büşra omuz silkti.
“O kadar da bilgi vermedi ya! Yalan söylüyor, anlatsana oğlum.” Büşra bakışlar kendisinde olunca atıştırmalık kuru kayısıdan alıp Mehmet’in karşısına oturdu.
“Bana bakın siz ikiniz arkamdan işler çevrilmeyecek ve plan yapılmayacak sende bana onun yanında komutanım demeyeceksin!” Selin ikisini tehdit ederken kahveyi Mehmet’in önüne koydu, Mehmet durumdan oldukça keyifli kahvesini yudumlarken Selin’de ikisinin karşısındaki sandalye ye oturdu. “Bir şey anlattı mı sana?” Selin sonunda dayanamayarak sormuştu.
“Hata yaptım şimdi düzeltmek için elimden geleni yapacağım dedi. O AVM’de karşılaştığınız ablasıyla yeğeniymiş! Ayrıca senin hakkında şu iki, üç aylık süreci sorguya çekti resmen! Nasıl olduğun hakkında bir sürü şey sordu ve tabi malum saldırı olayıyla ilgili adamla özel bir şekilde ilgilendiğini söyledi, Salih'in durumunun hiç iyi olduğunu sanmıyorum.” Mehmet her şeyi tek seferde anlatmanın rahatlamasıyla şapırdatarak kahvesini yudumladı. Büşra çatır çutur badem yerken şaşkınlıkla ağzı açıldı, Selin kaşlarını kaldırmış kahvesiyle oynuyordu.
“Gerçekten ayrıldığına pişman yani? Sonra kaçıp gitmeyecek, tekrar birlikte olduğu için pişman olmayacak? ” Selin inanamayarak sordu çünkü Büşra’nın dediği gibi tam olarak ne yaptığı belli değil gibiydi.
“Valla konuşma şekline bakacak olursam köpek gibi pişman! Benim anladığım kadarıyla burnu da iyice sürtülmüş, bence seni komutanım bir daha bırakmaz! Ama benden duymadın! Zaten seni hastaneye götürmediğim için canıma okudu!" Mehmet çok ciddiydi üstelik komutanından Selin'den korktuğundan daha çok korkuyordu. Selin tüm bunları Mete'den de duymayı istiyordu.
“Bırakmaz iyi dedin de bu kız ne kadar acı çekti! Geç kalmadı mı? Sen çok açık vermeseydin Selin hakkında!” Dedi Büşra, Mehmet saçma bir bakış attı.
“Komutanım aynı Selin komutanım gibi tek bakışımdan yalanımı yakalıyor. Kötüydü dedim geldiğinden beri hiç iyi değildi! Belli olmuyor mu? Yemek bile yemiyordu, sürekli düşünceliydi ve üzgündü! Komutanım gülmeyi unutmuştu resmen. Mete komutan gelince yüzüne renk geldi.” Mehmet konuşurken Selin alttan tekme atınca geriye sıçradı.
“Haklı!” Büşra Mehmet’e destek çıkarken gülüştüler.
“Kankam!” Can uyanmış çok daha enerjik ve iyi gözüküyordu Mehmet’i görünce üstüne atlarken Mehmet onu havalara uçurdu Luna çocuğu koruma iç güdüsüyle havlamıştı.
“Kankam iyileştin mi biraz?” Mehmet çocuğu yere indirirken Luna’yla da biraz boğuşmuştu.
"İyiyim, öksürmüyorum bak!” Dedi Can neşeli şekilde Selin'le Büşra onları gülümseyerek izlerken Mehmet’in telefonu çaldı kocaman Mete komutan yazısını görünce Selin’e baktıp, hızlıca eline alıp cevaplamıştı.
“Komutanım?” Dedi Mehmet, karşıyı dinlerken Selin de onu dinliyordu. “Selin hocamın evindeyim Can’ı ziyarete geldim.” Mehmet Selin’e dik dik bakarken Selin kahvesini bitirip tezgâha koymak için ayağa kalktı. “Can iyi! Gayet iyi gözüküyor şimdi uyandı, gelip sizde görsenize?” Mehmet konuşmaya devam ederken Selin ona dönüp rahatlığına şaşkınlıkla bakıyordu, Büşra güldü.
“Tabi tabi gelsin.” Büşra sinsi sinsi gülmeye devam etti.
“Ne olacak komutanım gelin bekliyoruz.” Dedi Mehmet telefonu kapatırken Selin'e korkarak bakıyordu, kadın ona ağzını oynatarak saydırınca Mehmet güldü.
“Komutanın hani teyzemdi?” Can soran bakışlarla bakarken Büşra ona yiyecek bir şeyler hazırlamış önüne koymuştu.
“Bu gerçek komutan ama!” Mehmet Can’a gülerken Can olayı anlamış gibi ağzını şok içinde açmıştı.
“Senin gibi asker miydi?” Dedi Can büyük bir sevinçle.
“O hala asker ve büyük bir savaşçı.” Mehmet onunla gerçekten gurur duyuyordu. Ona can borcu çoktu, son çatışmadaki halini hatırlayıp gözleri dolarken Selin’e baktığında o çoktan sessizce gözyaşını siliyordu, ikisi gözlerini silerken birbirleriyle hiç konuşmadan akıllarından geçen şeyleri çok iyi biliyorlardı. Mehmet hala iyi yatamıyordu ve sakladığı neşeli tavrının altında hala acı çeken biri vardı.
“Hadi bakalım sen şu yemeğini bitir.” Büşra, Can’a yemeğini yedirdiği süre boyunca uzun bir sessizlik olmuştu. Can oyuncaklarından ve okulundan bahsederken hepsi onu dinliyordu. Yemeğinin yarısını kendisi diğer yarısını da yine Luna yemişti. Yemeğini bitirdikten sonra ellerini yıkamak için içeri geçtiğinde Selin Mehmet’in elini tutup sıktı. Mehmet gülümseyip geçiştirirken zil çaldı.
Selin ayaklanıp kapıyı açtığında adamı görünce üç ay önceye gidip onu üstü başı kanla kaplı avlunun ortasında bayılacak gibi durduğu anı tekrar yaşıyordu. Adam ona her an ağlayacak gibi bakan kadının yüzünden bir sorunu olduğunu anlamıştı, kadına dikkatle bakarken kadın bakışlarını kaçırıp içeri geçmesi için yana çekildi.
Luna adama ilk selam veren olmuştu, kuyruğunu sallaya sallaya ona koşup karşılarken Mete'nin aklı kadında kalmıştı yüzünü dikkatlice incelediğinde ağlamış gibi gözüktüğü için kaşları çatıldı. Kapı köşesinde duran Mehmet'te bakıp ne olduğunu sorar gibi bakış atınca çocuk hızla gelip ona sarılmıştı. Mete anlamsız gelen bu tavrına karşı teselli veriyor gibi kolunu sıvazlayıp geriye çekilip Selin'e yaklaştı.
"İyi misin?" Diye sordu sesinden endişesi belli olan adama Selin mahsun bir edayla bakarken gülümseyip önemli bir şey olmadığını söyler gibi başını salladı.
“Komutan sen misin?” Dedi Can büyük bir heyecanla, lavabodan çıkmış hızlı adımlarla Mete’nin yanına gelirken sormuştu, Mete çocuğun heyecanına gülümsedi.
“Evet benim, sende Can olmalısın?” Mete çocuğun kafa sallamasına gülümseyip saçlarını sevdi. “Bu senin için öyleyse. Teyzen en sevdiğin kitabın bu olduğunu söylemişti, bende uzayla ilgili olanını da seversin diye düşündüm.” Can ona uzatılan hediye paketindeki kitabı büyük bir merakla alıp paketini açarken Luna da açmasına yardım ediyordu. Can kitabı görünce büyük bir coşkuyla sevindi, Selin ise adamın onun anlattığı ufak detayı hatırlamasına tekrar aşık olmuştu.
“Can ne diyorduk?” Büşra oğlunu uyardığında Can kitabını inceliyordu bile, aynı zamanda Luna’ya da gösteriyordu.
“Teşekkür ederim komutanım!” Can ona asker selamı verirken Mete gülümsedi.
“Rica ederim asker!” Mete Selin’e baktığında kadının ikisine tüm şefkatiyle bakmasına mest olmuştu.
“Teşekkür ederiz Mete. Bu arada tam tanışamadık seninle Selin senden çok bahsetti gerçi.” Büşra elini uzatınca Mete sıktı ama Selin’i üzmesinden kaynaklı Büşra’ya pek iyi şekilde bahsetmediğini biliyordu ve Büşra’nın ona ön yargılı davranacağını da tahmin edebiliyordu.
“Tanıştığıma çok memnun oldum Büşra, Bende Selin’den sizin hakkınızda çok şey duydum.” Mete olabildiğince naif konuşurken Mehmet yanda komutanının en sakin ve nazik halini izlemenin şaşkınlığıyla bakıyordu.
“Hepiniz ayakta kaldınız otursanıza size çay getireyim.” Dedi Selin, Herkes yerleşirken Selin içeri çayları koymaya geçti birkaç dakika sonra içeri girdiğinde Mehmet elinden alıp çayları servis etti. Can’la Mete sohbet ediyorlardı.
“Biliyor musun benim dayımda askerdi!” Can büyük bir gururla hiç görmediği dayısını anlatırken Selin ve Büşra’nın gözleri yere sabitlenmişti. Mete çocuğa gülümseyip biliyorum manasında başını salladı.
“Dayın kahraman bir askerdi, onunla gurur duymalısın.” Dedi Mete, Selin gözlerinin ucuna gelen yaşları tutmaya çalışırken zorlanıyordu.
“Mehmet kankam senin de savaşçı olduğunu söyledi.” Can ona hayranlıkla bakarken, Mete bakışlarını kaçırdı. Büşra telefonu çalınca konuşmak için odaya doğru giderken, Luna çocukla adamın yanında hazır olda bekliyordu. “Bende büyüyünce dayım, sen, Mehmet kankam ve Luna gibi asker olacağım!” Can büyük bir coşkuyla söylerken Luna ona havlayınca onun boynuna sarıldı. Selin artık kendisini tutamadığı için usulca akan yaşlarını eline kazağını çekip ucuyla sildi. Mete Can’ın başını okşarken kadının ağlamasına dayanamadığı için konuyu çevirmenin en mantıklı olduğunu düşündü.
“Luna'yla birbirinizi çok seviyorsunuz değil mi? Sende teyzen gibi onu kendine bağlamışsın hemen. Luna’yı bebekken yolda bulmuştum bebeklik halini görmek ister misin?” Dedi Mete, Büşra konuşmasını bitirmiş eşyalarını toparlayıp geldiğinde Selin’in kızarmış yüzünü Mehmet’in suspus olmuş halini görünce anlayarak baktı. Mete ve Can çok iyi anlaşmış gözüküyordu. Mete telefonundan fotoğraflarını açıp Can’a çevirdi çocuk şaşkınlıkla ağzı açık fotoğrafa bakmış sonra kahkahalarla gülmüştü, Mete’nin elinden telefonunu aldı.
“Luna baksana ne kadar bebeksin, hatırlıyor musun?” Luna’nın burnuna telefonunu sokmuştu Can, Luna anlamış gibi havlayarak karşılık verince Mete ikisinin iletişimine güldü.
“Can hadi tatlım eşyalarını topla baban gelmiş aşağıda bekliyor.” Dedi Büşra, ikisine gülümserken. Can babasının geldiğini duyunca heyecanla kitabını eline aldı.
“Anne, babama kitabımı göstereceğim!” Büyük bir özenle kitabını kolunun altına alırken Büşra onu onayladı.
“Hadi bakalım herkesle vedalaşıp teşekkür et." Dedi Büşra ve Mete'ye bakıp devam etmişti. "Kusura bakmayın Kenan yoldan geliyor yorgun olduğu için çıkamadı ama bir daha ki sefere eğer pişman olup Selin'le görüşmeyi bırakmazsanız bize bekliyorum. Kenan da tanışmayı çok isteyecektir, hem Can’da çok sevinir.” Dedi Büşra Mete’ye laf sokarak. Mete kadının bu tavrını anlıyordu ayrıca Selin'e göre tavırları çok naif ve sakindi bile.
“Pişman olmam, Selin'i bir daha bırakmayı düşünemem de. Bir kere o hatayı yaptım onsuz deliriyorum neredeyse, bir daha bunu tecrübe etmeyeceğime emin olabilirsiniz... yani eşinizle mutlaka tanışmayı isterim çokta sevinirim.” Mete nezaketle gülümseyerek kendini açıklarken Selin inanamayarak kardeşine ve Mete'ye bakmıştı. Mete'nin bu tavrı hoşuna gitmişti ama yanakları kıpkırmızı olmaktan geri kalmamıştı.
O sırada Can ilk Mehmet’e sarılıp aralarında bir şeyler fısıldaştıktan sonra teyzesine sarılıp öpmüştü. Luna çocuğun dibinden ayrılmıyordu, Can dönüp onu da öpüp sardı. Herkesi tamamlayınca Mete’ye dönmüş ve ona el sallamakla yetinip annesinin yanına gitmişti.
Montunu giydikten sonra Can hızla Mete’ye tekrar döndü ona bakıp yanına koşup sarılınca herkes şaşırmıştı ama en çok Mete şaşırmıştı eğilip çocuğa sarıldı, çocuk utangaç bir edayla tekrar annesinin yanına giderken Mete’nin Can'ı bu kadar çabuk tavlamasına çok şaşkınlardı. Çocuk ayakkabısını giyinip kapıdan çıkarken Selin kardeşini ve yeğenini yolcu etmişti. Selin, Mete’nin Can da bu kadar etki bırakmasına çok şaşkındı, Mehmet’i kabul etmesi bile baya zaman almıştı ki şu an en iyi anlaştığı kişi oydu. Selin yanlarına döndüğünde ikisi hararetle bir şeyler konuşurken sustular Mehmet sessizliği fırsat bilip konuşmuştu.
“Pekâlâ ben kaçıyorum size iyi geceler.” Mehmet, konutanını ve Selin'i yalnız bırakmak için ayaklanmış gitmek için kalkınca ikisi şaşırmıştı.
“Hayırdır?” Dedi Selin ikisi ona bakarken kapıya yönelmiş Mehmet döndü.
“Akşam yemeği için planım var, hazırlanmam lazım. Malum bugün cuma olduğu için arkadaşım anca boş kalabildi.” Mehmet Selin'e imalı bir bakış atınca kadın tehdit eder gibi baktı, Mehmet Luna’yı sevip kapıya yöneldi.
“Ekin’e söyle tezinin verilerini hala göndermedi bekliyorum.” Selin Mehmet’e gıcıklık olsun diye sıkıştırırken Mehmet kapıda durup yüzünü asmıştı.
“Tamam, tamam sana laf atmadım!” Mehmet konuşurken kapıyı açmış ve çıkmıştı Selin gıcık olmuş gibi elini sallayarak kapıyı kapatıp Mete’ye doğru döndüğünde Mete onun her zaman hazır cevap haline gülüyordu.
“Eşek herif öğrencinle mi çıkıyor?” Mete kadına yaklaşırken Selin gülümseyip omuz silkti.
“Ekin iyi bir kız ona iyi geliyor.” Dedi adam dibinde durunca kadın bakışlarını ondan kaçırdı.
“Sen iyi misin?” Diye sordu Mete geldiğinden beri yüzü allak bullaktı, konu kardeşine gelince daha kötü olmuştu.
“Ben iyiyim, Can’a getirdiğin hediye için teşekkür ederim o kitapları gerçekten çok seviyor.” Selin umursamaz gözükmeye çalışarak adamdan uzaklaşırken Can'ın unuttuğu hırkasını Luna'nın ağzından alıp koltuğun üstünde bırakmıştı Selin stresten etrafı toplarken Mete kolunu tutup kadını kendine çekti.
“Selin, dün yaptığım şey için özür dilerim seni aciz ya da savunmasız gördüğüm için değil sadece senin yanında ne kadar çok vakit geçirebilirim diye fırsat kolluyordum.” Mete kadının kızarmış yanaklarını görebiliyordu. Selin hala adamı affetmemişti kolunu elinden nazikçe kurtarıp bir iki adım uzaklaştı.
“Yanımda kalmamak için ablanı sevgilin olarak tanıtıp beni kovan sendin şimdi ne değişti? Sana tekrar nasıl güveneceğim? ” Selin ona gerçekten güvenmek istiyordu çünkü gerçekten güveni sarsılmıştı ayrıca madem kendisini istiyordu neden hala özür dilemiyor ve ya onun için savaşmıyor düşüncesi sürekli beynini yiyordu.
“Yapma bana bunu! Hatalıyım telafi etmeye çalışıyorum görmüyor musun?” Mete bu yalan konusunu kapattığını düşünsede kadın tekrar açıyordu ve kadının zırhından içeri sızamadıkça o da öfkeleniyordu. Onu ne kadar özlediği ve değer verdiğini görmesi için ne yapması gerekiyor hala tam olarak emin değildi ilişkiler konusunda tavsiye aldığı kişi Yusuf ve Mehmet olunca pek işe yaramıyordu.
“Görmüyorum Mete, sorunda burada zaten hayatıma tekrar dahil olman dışında ne yapmaya çalıştığını açık açık söylemediğin sürece anlamıyorum! Tekrar terk edecek misin pişman olup gidecek misin anlamıyorum?” Selin konuşurken sesi titreyince sustu. Adamın gitmesinden tekrar pişman olmasından çok korkuyordu, tekrar ona kapılmışken yüz üstü çakılmaktan korkuyordu. Mete haklısın der gibi başını salladı.
"Seni tekrar bırakmaya hiç niyetim yok!" Mete kesin ve sert bir şekilde söylemişti. Kadına gözlerini kenetlemiş yanaşırken Selin sakinleşmiş öylece duruyordu, kadının yüzüne elini koyarken akan yaşını parmağıyla silmişti Selin gözlerini kapatıp bu teması sindirmeye çalışıyordu onu çok özlemişti, artık ondan kaçmaya gücü yoktu. Adam alnını kadının alnına dayarken kadın derin bir nefes aldı, aylardır alabildiği tek nefes gibiydi. "Sensiz bir daha kalamam, bir kez daha bunu yaşayamam! İnan bana tek acı çeken sen değildin!" Dedi Mete, fısıltıyla konuşuyordu sesinde de biraz sitem vardı.
Selin son söylediğini ve sitemkar sesini beğenmemişti, kendisinin bu işte herhangi bir suçu yoktu! Tamamen o suçluydu! Selin kendisini çekerek yüzüne bakarken adamın gözleri kıpkırmızıydı. Luna ikisinin konuşmasından sıkılmış gibi tasmasıyla üstlerine atlayınca Selin daha fazla kavga etmek istemeyerek saatine baktı normalde çıktıkları saatten daha geç olduğunu fark etmişti.
“Luna’yı dışarı çıkartmam lazım” Dedi Selin, adamdan ayrılırken Mete derin bir nefes verip Luna'ya ters ters baktı. Selin ise ona karşı koyamamasına rağmen ve yaşadıkları herşey onun suçu olduğu halde kendisiyle acı yarıştırıp sitem etmesine kızgındı ama tartışmaya gücü kalmamıştı.
“Bu sefer sizinle gelebilir miyim?” Dedi Mete, yalvarır gibi bir ses tonuyla sorunca Selin dayanamayıp kabul etmişti. İkisi kapıya yönelirken Mete Luna’nın tasmasını takınca Luna elinden kaçıp hızla içeri geçti, Mete şaşırmış şekilde Selin’e baktı. Kadın ise ne yapacağını anlayıp yine mi der gibi alınını ovuşturuyordu. Luna yine aynı hızla yanlarına geldiğinde ağzında maymun oyuncağı vardı.
“Maymun?” Mete tekrar Selin’e baktı.
“Yeni takıntısı her gün bir oyuncağını yürüyüşe çıkartıyor.” Dedi Selin, ne yapalım der gibi ellerini iki yana açtı. Mete, Luna’nın ağzında salyasıyla ıslanmış peluş maymununa acıyarak bakıp yerde sürünen tasmasını alıp dışarı çıktılar.
...
“Luna seninle gerçekten mutlu. Can’la bu kadar iyi arkadaş olmaları çok ilginç.” Mete aslında bu durumu ilginç bulmaktan çok sevmişti. Her zaman yürüyüş yaptıkları parkı turlarken Selin hiç hayalini kuramadığı ama hep istediği o anı yaşıyordu.
“İletişimleri o kadar garip ki sanki ne dediklerini anlıyorlarmış gibi sohbet ediyorlar. Luna iki gündür yanından bir saniye ayrılmadan iyileşmesini bekledi.” Dedi Selin, onları tekrar öyle düşündükçe kalbi eriyordu. Mete kadının suratındaki memnuniyet duygusu hoşuna gitmişti.
“Luna’nın seninle gitmesini istediğimde yanında beni sana hatırlatacak birşey olsun istemiştim, sadece bu değil tabi ki! Luna’nın seni her zaman koruyacağını bilmek içimi rahatlatıyordu ama Luna için de iyi olmuş, ailesi arkadaşları olmuş. Benimle kalsaydı benim gibi soyutlanmış ve tek kalmak zorunda olacaktı.” Mete derin bir rahatlamayla nefes verdi.
“Yalnız kalmak zorunda değildin.” Dedi Selin ama biliyordu ki eninde sonunda uzak olacaklardı o sırada hissedeceği yalnızlığına çare olamayacaktı.
“Son yaşadıklarını tekrar tekrar yaşamak istemezsin diye düşündüm.” Mete gülümsedi ama bu acı bir gülüştü.
“Benim adıma karar vermek yerine sormayı deneyebilirdin.” Selin bu sefer sakindi, iletişim kurabildikleri için seviniyordu ve yanında olduğu içinde seviniyordu.
Küçük montlu bir köpek Luna’ya deli gibi havlayıp önlerini kesince Selin bunun Prenses olduğunu hemen anlamıştı Luna ağzında maymunun kafasını tuttuğu için hiç oralı olmamıştı ama Prensesten çok haz etmediği kesindi.
“Luna’yı tanıyor mu?” Diye sordu Mete köpeğe garip bir bakış atarak.
“Evet! Prenses! Ama büyük ihtimal oyuncağına havlıyor.” Dedi Selin etrafına bakınınca Mete’de bakındı.
“Selin kusura bakma!” Koşarak aydan parlak gülüşüyle gelen Serkan’ı görünce Selin başıyla selam verdi, Serkan hemen köpeği kucağına alarak yollarını kesmesine engel oldu.
“Önemli değil Luna bugün sakin.” Selin şakalaşır gibi konuşurken Mete adamı baştan aşağı süzüyordu, samimiyetini sevmediği adama öldürücü bakışlar atıyordu.
“Neyse ki bugün de ağızında oyuncağı var yoksa Prensese haddini bildirirdi.” Dedi Serkan, Luna’ya korkarak bakıyordu. Mete’den de iyi bakışlar almadığı için ona bakarken ciddileşti, bu yeni adamın Luna’nın tasmasını tutmasına şaşırmıştı. Tüm dikkati kendisini öldürecek gibi bakan Mete'ye yönelmişti. “Luna’nın yanında Selin’le yan yana durabiliyorsanız sizi baya seviyor demek ki!” Serkan hayretler içinde bakarken yakın arkadaşım komşum dediği kişinin bu adam olup olmadığını düşündü.
“Luna ilk Mete’nin yanındaydı, onun köpeğiydi çünkü.” Diye açıkladı Selin, Mete adama hala pek arkadaş canlısı bakışlar atmıyordu.
“Luna’yla birbirinize çok benziyorsunuz zaten, bende Serkan.” Serkan laf soktuğunu sanarak gülümsedi ama bu çok mutluluk barındıran bir gülümseme değildi. Mete bunu iltifat olarak alırken kasılmış yüzü öfkeyle seyirme ile gülümseme arasında kalmıştı.
“Evet! İkimizde sevmediğimizi insanlara çok çabuk belli ediyoruz.” Dedi Mete, bakışlarından adamı açık açık tehdit ediyordu Selin adamın böyle yapmasına karşılık mimikleriyle Serkan’dan özür diliyor gibi bir hali vardı.
“Aslında ben her zaman oturduğun bankta seni bekliyordum, geçen gün kahve içememiştik bu sefer işimi şansa bırakmak istemeyip termosta kahve getirmiştim senin için.” Serkan Mete’yi umursamayarak Selin’e yönelmişti.
Selin adamın bu kadar hızlı ve açık olmasına hayret ederek bakıyordu. Mete kasılmış çenesiyle kaşları havada Selin’e baktı, Selin anlamadığını belli eder gibi bakarken. Mete'nin sinirden kalbi hızla atıyordu, adamı ya dövecekti ya da Selin'le kavga edecekti ama onunla kavga etmeyi istemiyordu istediği açıktı.
“Öyle mi! Ne güzel, ne güzel! Hadi gidip arkadaşınla oturalım o zaman.” Dedi Mete, dişlerini sıkarken adama yönelince Selin ne olduğunu anlayıp Mete'nin kolunu tuttu. Mete kadının onu dizginlemek için yaklaşmasıyla dikkati tamamen ona kaymıştı.
“Çok teşekkür ederim bizim başka işlerimiz var, hızlıca Luna’yı gezdirip çıkacağız.” Dedi Selin, olay çıkmasını istemiyordu ama aynı zamanda Serkan’ın onunla ilgili yanlış bir düşünceye kapılmasını da istemiyordu.
“O zaman bir dakika bekle lütfen.” Dedi Serkan, koşarak giderken Selin Mete’nin ona karşı soru soran bakışlarını görmezden gelmeye çalışıyordu.
“Baya baya! Bu herif kahveyle her zaman oturduğun bankta beklemiş, ne hoş!” Mete öfkesini saklayamıyordu Selin adamın onu kıskanmasını anlasa da haksızmış gibi gözlerini devirdi.
“Yeni tanıştık daha, jest yapmış işte.” Dedi Selin, yakın zamanda adama onunla ilgilenmediğini söylemeyi aklının bir köşesine not etmişti bile. Serkan bir elinde kahve diğer elinde köpeğiyle hızlıca geldi.
“Kahveni almadan gitme bari.” Serkan kadına gülümserken Selin bunu nasıl reddedeceğini düşünüyordu, Serkan kadına yaklaşıp kahveyi uzatınca Luna ağzındakini atarak adamın üstüne zıpladı Mete durumdan çok keyif almış bir şekilde tasmasını hafifletip bırakır gibi tutuyordu.
Selin refleksle Mete’ye kötü bir bakış atıp tasmasını yakaladı adam korkusundan geriye sendelerken kahve elinden uçup yere düştü. Selin Luna’yı zapt etmeye çalışırken Mete adama gözdağı verir şekilde bakıyordu.
“Çok özür dilerim.” Dedi Selin. Adam üstüne sıçrayan kahveyi temizlerken önemli değil manasında elini salladı, Prenseste Luna da deli gibi havlıyordu.
“Ben özür dilerim Luna’yı unutmuşum.” Adam hala gülümsemeye çalışsa da Mete’ye kötü bir bakışla bakıyordu Mete duvar gibi durmuştu.
“Biz gidelim artık hadi.” Selin Luna’nın tasmasını almış yürümeye çalışırken Mete, Luna’nın maymun oyuncağını yerden alıp bir kaç adım önde giden kadının peşine takılmadan önce adama eğildi.
"Ona bir daha kahve getirme! Hatta ona bir daha gözünün ucuyla bile bakmayı düşünme!" Adamın koluna çok arkadaşça bir tavsiye vermiş gibi vurmuş sonra adama çarpıp dümdüz ilerlemişti, Selin’e yetişen adam onun bakışlarından kaçamıyordu kadın durumdan memnun olmasa da adam hiç umursamıyordu.
“Ne var? ben bir şey yapmadım kızacaksan Luna’ya öyle bak, nereden bilebilirim sinirleneceğini?” Mete Luna’nın ağzına maymunu verip kafasını sevdi. Mete Selin’in yanında Luna’yı göndermenin yaptığı en akıllıca hamle olduğunu düşünüyordu.
“Tasmasını bıraktığında adamı ısırsaydı ne yapacaktın?” Selin kızgın bir şekilde yürüyordu.
“Aşıları tam, yaklaşmaması gerektiğini de biliyormuş. Adama git yalvar özür dile kahve ısmarla istersen?” Mete Selin’i tersleyince Selin gözlerini devirdi.
“Kahveyi kabul etmeyecektim zaten gereksiz reaksiyonlar veriyorsun.” Selin onunla tartışmak istemiyordu.
“Ben mi gereksiz reaksiyon veriyorum! Adam seninle yeni tanışmış, kahve getirip hep oturduğun bankta seni beklemiş! Ne yapacaktım ‘helal olsun kardeşim sevdiğim kadına harika yürüyorsun’ deyip omzunu mu sıvazlayacaktım.” Mete burnundan solurken Selin güldüğünü belli etmemek için diğer tarafa baktı. Eve dönerlerken Mete artık Luna’yı yürüyüşe çıkartmak için Selin’i bu adamın yanına tek göndermemesi gerektiğini biliyordu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |