
Selin konferans salonundan çıkmış odasına doğru ağır ağır yürürken konferansta yaptığı sunumun ardından konferans bitene ve herkes dağılana kadar saatlerce hiç durmadan insanlarla sohbet etmiş olmanın verdiği yorgunlukla ağrıyan boğazını tuttu. Omuzları yorgunluktan düşmüş gibiydi, git gide ağırlaşan eşyaları kollarını ağrıtıyordu ama hala dik yürümeye özen gösteriyordu.
Selin ağır bilgisayar çantasını tutan elinin başka bir elin kavramasının verdiği şaşkınlık ve korkuyla arkasını hızla dönüp, elinin tersiyle bilgisayarını alan kişiye çarpmak üzereyken tanıdık ela gözleri karşısında görünce elindeki çantayı ona bırakıp geriye sıçradı.
"Mete ! Aklım çıktı...?" Etrafında gezinen öğrencilerinin olduğunun farkına vararak sesini alçatsada öfkesi çok belliydi.
"Üzgünüm, korkutacağımı düşünmemiştim yorgun gözüküyordun ağırlığını üstünden almak istedim." Mete tatlı tatlı gülümsemeye çalışırken kadının travmalarının taze olmasına içten içe sinirlenmişti. Selin burada rahat konuşamayacağını bildiği için gözlerini devirip yürümeye devam edince adamda peşinden gitti.
"Neden buradasın ?" Selin gayet soğuk bir şekilde sorunca Mete onun zırhını kırmaya çok kararlı bir şekilde eğilip yüzüne baktı kadına yetişmesi hatta onu bir iki adım geçmesi hiç zor olmamıştı kendisine göre gayet kısa olan kadının iki adımı onun tek adımına eşitti.
"Seni görmeye geldim! Konferansta çok iyiydin, öğrencilerinin üstünde baya otoritersin çocuklar senden korkuyor!" Mete ciddiydi ama dalga geçer gibi çıkan sesini kontrol edemeyerek hafif alaycı bir gülümseme kondurmuştu yüzüne.
Selin duyduklarını sindirmek için koridorun ortasında durup hala yürüyen adama tek kaşı havada bakıyordu, ağzı şaşkınlıktan hafif aralanmıştı. Onu izlemeye gelmesine şaşkındı, konferansı olduğunu bilmesine bile şaşkındı ama önemli bir konferansı olduğunu kesin Mehmet yumurtlamıştır diye düşündü Selin. Mete yürümeye devam ederken onu yanında göremeyince duraksayıp arkasına döndü, kadını öyle görünce gülümseyerek yanına gitti kadın adamı şaşkınlıkla izlerken Mete çenesine parmağını koyup öpemediği için içinin gittiği, aralanmış ve acayip seksi duran dudaklarını kapattı.
Mete kadına çekiliyor gibi hissederken farkında olmadan iyice yakınına girmişti, gözlerini Selin'in dudaklarına kenetlemiş ve parmağı hala çenesindeydi, çenesini hafifçe kendisine doğru kaldırarak sanki öpmesi için tam olarak doğru eğime getirmiş gibi yüzünü yaklaştırırken Selin yutkunarak silkelendi, adamdan uzaklaşsa da hala etkisinden çıkmamıştı üstelik okulun ortasında saçma bir duruma düşmek istemiyordu.
"Konferansa izinsiz girip beni mi izledin?" Selin zihninde tüm salonu tararken onu fark etmemiş olmasına çok şaşkındı, gerçi salon kalabalıktı öğrenciler, hocalar ve ondan önce sunum yapan profesörler vardı ama yine de onu görememiş olması ilginçti...
"Seni özlediğim için öyle bir şey yapmış bulundum. " Mete'nin yüzü özleminin acısını belli edecek kadar kasılmıştı ve çenesi gerilmişti. Selin onu özlediğini söylemesine yumuşayarak ona karşı sürekli takındığı sert ifadeyi istemsizce silmişti.
"Seni fark etmedim." Dedi yürümeye devam ederek çünkü onu hazırlıksız yakalamıştı ve yüzünden bunu okumasını istemiyordu. Odasının kapısını açarak içeri girdiğinde Mete çoktan yarım adım arkasındaydı gölgesi gibiydi, kalıplı olmasına rağmen kıvrak bir hareketle hemen dibinde olabilmeyi başarıyordu.
"Komando eğitimi sağ olsun, derslerim her zaman iyiydi." Mete çarpık ama oldukça seksi bir gülüş atarak kadının odasını hemen incelerken Selin gerildi, odasında duran bu adamın her saniye onun öfkesini unutturacak kadar kalbini hoplatması sinirini bozuyordu.
"Mete! Dün beraberdik beni özlemiş olduğun yalanını bırak! Beni takip etmene, korumana ihtiyacım olmadığını sana söyledim, geç kal..." Selin sözünü bitirmeden Mete hışımla ona dönüp keskin bir bakış atarak onu susturdu.
"Seni özlediğim yalan değil!" Mete hızlıca cevap verirken kadına doğru yürüdü Selin istifini ve dik başlılığını bozmadan geriye doğru adım atarken Mete ile masasının arasında sıkışınca durdu. "Seni yanındayken bile özlüyorum... bakışlarındaki iğrenme olmadan, sesindeki öfke olmadan görmeyi de özledim." Mete sesi titreyince yutkundu, kendine hakim olmakta zorlanıyordu onu öpme, sarma isteği bedenini ele geçiriyor gibiydi.
"Canımı çok yaktın, üstelik aylarca... bakışlarım ve öfkem normal değil mi?" Selin meydan okur gibi ona diklenince Mete gülümsedi tanıdığı kadın tam olarak böyle inatçıydı işte.
"Normal değil, hoşuma gitmiyor. Eskisi gibi bana bak!" Mete meydan okumasına karşılık vererek sesinin en seksi halini kullanırken yumuşak sesi ve nefesi kadının yüzünü okşamıştı kadın gözlerini kırpıştırarak etkisini atmaya çalışsada pek başarılı değildi. Selin adamın onunla inatlaşması, didişmesi için böyle yaptığını fark edebiliyordu ama Mete'nin o kadar şeyden sonra bencillik yaptığını düşünüyordu özür dilemeden üste çıkarak kendisini tekrar kazanmak istemesi haksızlıktı.
"Tekrar eskisi gibi olmam için hatalarının farkına varman lazım, ayrıca sana güvenmem için çok erken, üstelik yaptıklarını unutabilir miyim bilmiyorum." Selin adamın bedeninin ona yaslanmış sıcaklığını hissederken herşeyi unutmaya çoktan hazırdı sadece gururuna ve korkularına engel olamadığını biliyordu.
"Aylarca benimde canım yandı, sadece sana yaptıklarım yüzünden vicdan azabından da değil üstelik! Seni aklımdan çıkartamadım kendime engel olurum sandım ama olamadım." Mete kızaran gözlerinin verdiği ağırlıkla gözlerini yumdu kokusunun verdiği huzuru içine çekiyordu, ona hak veriyordu hatalıydı ama kendisine de hak veriyordu gururu ve Selin'in onu anlamayışı öfkesini kontrol etmesini engelliyordu.
Mete, Selin'e sokulup yavaşça sarılırken Selin elleri havada boynuna sokulan adama çok istese de sarılmayı reddeder bir tavırla duruyordu ama o da gözlerini kapatıp bu anı ne kadar çok istediğinden başka birşey düşünmüyordu. Mete kadını kollarının arasında sıkıca kavrarken kendisine iyice bastırıyordu sanki biraz daha bastırsa göğsünün içine yerleştirebilecekti. İkisi bir kaç dakika sessizce birbirini özleyen bedenlerini ve ruhlarını doyururken Selin hızla çarpan kalbiyle korktuğu o soruyu sordu.
"Pişman mısın?" Selin bu kısacık sorusunda binbir korku, merak, istek barındırıyordu. Hala boynunda başı gömülü nefesini kesecek kadar sıkı sarılı adamın 'pişmanım hemde çok! Seni terk etmemeliydim' demesini onu öpmesini istiyordu ama onun yerine Mete yavaşça ondan ayrılıp kızarmış neredeyse ağlamaya yakın olan gözleriyle ona bakarken Selin'in yaşları çoktan yanaklarından süzülüyordu...
"Pişman değilim..." Mete sözünü bitirmeden Selin şaşkınlıkla ve öfkeyle ellerini üstünden ittirdi.
"Dışarı çık !" Dedi kesin bir dille. Mete ona yanaşıp kolundan tutarak çekerken Selin kolunu ondan kurtardı.
"Pişman olmama sebebim seni sevemem değil! O zaman kötüydün! Ayrıca karargâhta sıkıntılar oldu seni koruduğum için pişman değilim!..." Mete onsuz kaldığı için, ona acı çektirdiği için, yalan söylediği için ve ya onu Salih'ten koruyamadığı için çok pişmandı ama oradan gönderdikten sonra karargâha yapılan saldırı çabucak etkisiz hale getirilmiş olsa da kadın orada olsaydı çıldırırdı belki de dönülmez bir şekilde kadını bırakma sebebi olurdu bu yüzden pişman değildi...
"Mete git! Lütfen artık git!" Selin ağlarken Mete tekrar kolundan tutup kendisine doğru çekti. Kadının onu duysa bile anlamadığını görebiliyordu.
"O an öyle olması gerekiyordu hatalıyım, yalan söylememeliydim ama seni korumak için ölmem gerekirse gözümü bile kırpmam!" Mete kadının başını göğsüne yaslarken Selin ona direnmeye çalışsa bile adam karşısında güçsüzdü. "Seni terk etmedim..." Dedi Mete sesi sakin ama kararlı çıkmıştı Selin duraksayıp sakinleşince adam kadının gözlerine bakabilmek için onu bıraktı. Selin hızla bir adım ondan uzaklaşmıştı.
"Başka biriyle sevgili olduğunu söylemek terk etmek sayılmıyor mu yani?" Selin iğneleyici bir tonda söylemişti hala yaşları yüzünden süzülüyordu, Mete dediğini düşünürken yılgınca gözlerini kapatıp ofladı.
"Canan'ın ablam olduğunu söyledim..." Mete her şeyi açıkça anlattığını düşünürken Selin gözlerini devirince 'ne oldu?' Manasında ellerini iki yana açtı.
"Canan bana ablan olduğunu söyledi ! İnan bunu ilk sen söyleseydin şiddet içerikli, sonu hastahanede biten bir konuşma olurdu! Ayrıca sana inanmazdım!" Selin öfkeyle itirafta bulunurken Mete aklı karışmış bir şekilde kafasını kaşıdı.
"Bir dakika! Ne ? Canan ne zaman söyledi?" Mete şaşkınlık ve öfkeyle kükremişti resmen.
"Hiç haklıymış gibi bağırma ! Canan'a teşekkür et bence ?" Selin'in tehditkar konuşmasının ardından Mete kaderine razı olmuş bir şekilde omuzlarını düşürüp derin bir nefes verdi. Kapı çalınca Selin arkasını dönüp yüzünü toparladı.
"Gir!" Selin seslenirken kapı cümlesi bitirir bitirmez açılmıştı.
"Hocam, kusura bakmayın rahatsız ediyorum ama istediğiniz makaleleri getirmiştim." Mete konuşan adama nereden çıktın şimdi der gibi ters ters bakarken Selin yanından geçerek adamın elinden dosyaları aldı, Adam sempatik bir gülümsemeyle başıyla selamlamıştı Mete'yi.
"Fatih teşekkür ederim, seni de yordum. Bugün toplantı yapacaktık ama benim acil bir işim çıktı birazdan çıkacağım, başka bir güne alsak?" Diye açıkladı adama. Toplantıya girebilecek hali kalmamıştı.
"Hiç önemli değil hocam, ne zaman isterseniz. Yarın müsait misiniz?" Adam gayet rahat bir şekilde kapıda gülümseyerek konuşurken Mete hoşuna gitmeyerek ellerini beline koymuş tüm bedeniyle ona dönmüş avına odaklanmış aslan gibi bakıyordu.
"Olur, olur tabi... Senin yarın tüm gün dersin var diye zaman belirtmedim." Selin çocuklardan sonra insanın hali kalmayacağını anlayışla belirtirken Fatih'le ikisi aralarında çok komik bir espiri yapmışlar gibi gülüşünce Mete iyice gıcık olup ağırlığını koymak için Selin'e doğru yanaştı.
"Hiç sorun değil Selin hocam akşamlarız yeter ki işimizi halledelim." Selin haklısın der gibi başıyla adamı onaydı.
"Yarın akşam yemek sözümüz vardı!?" Mete olaya atlayınca Selin şaşkınlıkla ona döndü hiç haberi olmayan bu yemek sözü nereden çıktı der gibi bakıyordu.
"Çok özür dilerim ya kusura bakmayın! Ben makaleyi dergiye yetiştireceğimiz için acele ediyordum ama zamanımız var sonra ki günde olur." Adam gayet nazik bir şekilde durumu karşılarken Mete diğer güne bir bahane bulmaya çalışıyordu, Selin sorun değil manasında gergince Fatih'e gülümsedi.
"Sizi tanıştırmadım, Fatih okulumuzda Araştırma Görevlisi, Seda da öyle. Yüksek lisans öğrencim Ekin, Fatih ve Seda ile ortak makale yayımlayacağız." Mete'ye saçmalamaması için sinirle açıklama yaparken o pek umursamıyor hala adama sinir dolu bakışlar atıyordu. "Mete bey de bu sene gittiğim araştırmada bana yardımcı olan komutanımız." Dedi Selin Fatih'e. Mete 'sadece bu kadar mı?' Der gibi Selin'e döndü, kadında ona umursamaz bir tavırla baktı.
"Çok memnun oldum! Harika işler başarıyorsunuz size minnettarız! Ziyarete mi geldiniz?" Dedi Fatih, Mete'nin elini sıkarken Mete yalapşap elini almış Selin'den bakışlarını çekmemişti.
"Teşekkür ederim. Hayır kalıcıyım, ayrı kalamıyoruz diye tayinimi Selin'in yanına aldırdım." Mete kocaman bir gülümsemeyle kadına bakarken Selin şaşkınlıkla ona bakıyordu. 'Ayrı kalamıyoruz derken?' Dedi Selin içinden sanki bir dakika önce ayrıldığına pişman olmadığını söyleyen kendisi değilmiş gibi pişkin oluşu sinirini iyice bozmuştu.
"Harika yapmışsınız, hoş geldiniz. Selin hocamın bu aralar daha neşeli olma sebebi buymuş demek ki!" Fatih Mete'yi onaylayan bir tavırla gülümserken Mete kaşlarını havaya kaldırıp öyle mi ? Der gibi muzur bir gülümsemeyle Selin'e baktı. Selin Fatih'i öldürmemek için içinden 10'a kadar sayıyordu ama öldürme isteği geçmemişti, bu sefer 100'e kadar saymaya başladı.
"Değil mi neşeli duruyor?!" Mete iğneleyici bir üslupla konulurken bakışlarını kadından çekemiyordu. Selin, Mete'nin yıllardır çalışmayan gülümseme kaslarının tutulduğunu düşünerek ona bakıyordu zira adamın 32 diş bu kadar uzun süre güldüğü görülmemiş olaydı. "Bende bir tek burada mutlu hissediyorum zaten!" Dedi Mete bakışlarını adama çevirdiğinde adam çok romantik bir şey duymuş gibi sevimli bir bakışla ikisine bakıp gülümsüyordu.
"Yaaa! Ne güzel! Bayıldım mutluluğunuz daim olsun!" Fatih artık bu çiftin birinci fan'ı falan olabilirdi!
" Saçmalıyor Mete sen ona aldırış etme..." Selin ukala bir tavırla Mete'ye sonra Fatih'e utangaç bir edayla bakmıştı. Fatih utanmasını anladığını ve anlayışla karşıladığını belli eder bir şekilde gülümseyince Mete iyice keyiflenip gülmüştü Selin iyice sinir olmuş konuşmasına devam etti. "Beyler sohbetinize doyum olmaz ama işlerim var!" Dedi Selin dişlerini sıkarak.
"Tutmayım ben sizi, o zaman toplantı için haberleşiriz tekrar çok memnun oldum." Fatih, Mete'nin elini sıkarken Mete bu sefer gayet neşeli bir şekilde elini sıkıp adamı gülümseyerek yolcu etmişti. Selin masasına hızlıca dönerek eşyalarını ve dosyalarını toparlıyordu kapıyı kapatınca Selin işini bırakıp adama döndü.
"Ne yemek sözünden bahsediyorsun sen? Ayrıca ayrı kalamıyoruz ne demek ?" Selin sinirle sorarken Mete hala gülümsüyordu.
"Canan ne zaman gelip sana durumu açıkladı?" Diye sordu Mete'nin yüzünde adamın söylediği itiraf niteliğindeki söze istinaden hafif alaycı ve rahat bir ifade vardı.
"Konuyu çevirme!" Dedi Selin otoriter bir tavırla.
"Konuyu çevirmiyorum konu zaten buydu değil mi ?" Mete kollarını birleştirmiş bir cevap bekliyordu.
"İlk karşılaştığımız gün Avm otoparkında arkamdan geldi konuşmak istediğini söyledi ertesi gün buluştuğumuzda herşeyi anlattı. " Selin açıklamasını yarım yamalak yaparken Mete şaşkınlıkla Canan'ın garip tavırlarını düşündü.
"Madem tanışıyorsunuz, madem biliyordun neden bana söylemedin? Neden sürekli sana neden inanayım diyip durdun!?" Mete tekrar kızgınlıkla sesi yükselmişti bu durum tamamen mesleki deformasyondu, Selin yüzünü buruşturdu.
"Benden hesap mı soruyorsun? Ne hakla? Sana daha beterini yapmadığım için susman gerekirken yine haklıymış gibi üste çıkıyorsun!" Selin anlam veremiyordu.
"Hesabı ona soracağım zaten sana değil!" Mete yarı tehditkar tavırla konuşmuştu. Selin eşyalarını toplamış çıkmak için yeltenirken önüne dikildi.
"Mete eğer Canan'ı bu yüzden kıracak ve ya incitecek tek bir kelime edersen beni bir daha görmeyi bırak sesimi bile duyamazsın!" Çok açık, net ve kararlıydı Selin konuşurken Mete bunu duyunca yutkunup sustu.
"Söylemem, artık söyleyemem..." Mete kabullenmiş ve yumuşamış olmasına rağmen Selin hala kızgındı. Canan onu ondan daha iyi kendisine anlatmış ailesiyle ilgili yaşadıklarından dolayı Mete'ye daha sakin kalabilmişti eğer gerçekten kendisini seviyorsa, ki Selin bu duruma inanmakta bazen zorlanıyordu, Canan'a teşekkür etmesi hatta ayaklarına kapanması gerekiyordu.
"İyi! Eğer yine de inat edip canını acıtırsan gerçekten bu sefer beni kaybedersin!" Selin kesin tavrına karşılık başını anladığını ifade eder biçimde salladı bu kadar ciddiyken inatlaşacak kadar çıldırmamıştı ayrıca bu kadar cesareti kesinlikle yoktu kadının inadını biliyordu. "Ayrıca demin Fatih'e söylediğin mutluluk yalanını, ayrı kalamama saçmalığını sonra konuşacağız bugün cidden yorgunum." Dedi Selin son söz olarak.
"Saçmalık ve ya yalan değildi!" Selin kapıdan çıkarken Mete peşinden bağırarak gitmişti, Mete ona hayatında sadece bir kere yalan söylemişti ne öncesi ne sonrası yoktu...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |