Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Bölüm 1

@gamzhhh

Kadın Valinin odasına gitmek için uzun, geniş basamaklı merdivenden ve art arda sıralanmış kapılardan geçerken aklındaki şüpheleri pozitif kalmaya çalışarak geri plana itiyordu.

Görevlinin peşinde şapşalca sırıtıyor gibi görünse de önemli bir amaç için burada olduğunu kesinlikle bilincindeydi sadece normalde de çok stres dolu olduğunu tahmin ettiği bu yerde onun burada olmasından dolayı herkesin daha fazla tedirgin olduğunun farkında olarak en sempatik halini takınmaya çalışıyordu, bu sersem pozitif tavırları iyi etkiden çok, kötü bir izlenim verdiği aşikardı. Zor ve ciddiyetle çalışılan bu yerde insanlar için kadının delirmiş olma ihtimali daha normal geliyor gibi göstermişti, kadın tüm bunların farkında olsa da sırıtışını yüzünden silememişti.

 

"Burada oturup sizi çağırmamızı bekleyin lütfen." Büyük bir odanın kapısından girerken sandalyeleri işaret edip kadına emir verir gibi söylemişti görevli. Çok otoriter ve sinirli gözüken takım elbiseli görevli aynı hızla odanın içinde başka bir odaya bağlanan kapıya vurup içeri davet edilmeden girmişti. Odanın içinde belli aralıklarla yan yana duran koyu ahşap masalar ve masalarda bir kadın bir erkek oturuyordu kadın, görevlinin gösterdiği yere yönelirken ikisinin gözleri bir anda kendisine dönünce kadın yine aynı şapşal sırıtışla bakıp başıyla selamladı, duvar kenarına sıralı dizilmiş sandalyelere bakıp birine eğreti şekilde oturup derin bir nefes aldı.

 

Odadaki derin sessizlikle geçen dakikalar saatine sık sık bakmasına neden oluyordu, Vali'den izin çıkmaması gibi bir durumunda ne yapacağını düşünüyordu bu sırada odaya durmadan girip çıkan insanların masada oturan, takım elbiseli kulaklıklı oldukları için sekreter veya özel harekattan olduklarını düşündüğü bu iki kişiye işleriyle ilgili bilgi vermelerini, dosyaları getirip götürmelerini sessizce izliyordu. Odanın trafiğine şaşıran kadın, girip çıkan insanların neden stresli ve mutsuz göründüklerini anlamıştı bile. Saatine bakanınca gelmesinden bu yana en az yirmi dakika geçtiğini fark etti, bu yoğunluktan iyice sıkılınca rahat bir tavırla ayağa kalktı herkes bir anda dikkatini ona vermiş tehlike varmış gibi dikkat kesilince kendisi de afallayarak bakıp gülümsedi.

 

"Özür dilerim, sıkıldım pencereden bakacaktım." Kadın kendini açıklamaya çalıştı, açıklamasını umursamayarak herkes işine devam edince. "Her neyse!" diye mırıldanarak pencereye yanaşıp dışarı baktı geleli bir saat bile olmamıştı ama bu şehir şimdiden onu büyülemiş gibiydi güzel Şırnak’a baktı, şehrin kıvrıla kıvrıla dağın eteklerine kurulmuş merkezini çok net görebiliyordu ama onu asıl cezbeden karşısında tüm heybetiyle duran Cudi Dağı ile Gabar Dağı’nın karşılıklı selamlaşıyor hatta kucaklaşıyor gibi duruşuydu. Şehre kattığı manzarayı görünce tekrar büyülenmişti, gülümseyerek izlerken "Harika!" Dedi istemsizce.

 

"Harikadır." Hafif küçümseyici birazda onaylayıcı bir tavırla masada oturan kadın görevli gülümsedi ve ekledi. "Güzel olan her şey zordur ayrıca değil mi?" Gözlerini dosyalardan ayırmadığı için kendisiyle konuşup konuşmadığını tam olarak anlamasa da kocaman gülüp pencereden tekrar baktı.

 

"Öyle! Haklısın." Ona cevap vermesine rağmen görevli kadın işine dönüp tüm ilgisini ondan çekince konuşmaya zorlamadı, Bir süre daha manzarayı izledikten sonra odanın boşaldığını fark eden kadın pencereden istemsizce ayrılarak tekrar oturduğu sandalyeye yöneldi, bu sefer daha rahatlamış şekilde kendinden emin oturdu.

 

Oda soğuk koyu gri tonlarda boyanmış ve soğuk gri ahşap parke ile döşenmişti hiçbir tablo, süs eşya veya aksesuar olmaması çok şaşırtıcıydı dümdüz 2 masa ve sandalyelerden oluşan bir odaydı duvardan duvara bir sürü sandalye dizilmişti. Oturmuş etrafı incelerken belli ki vali beyin çok fazla ziyaretçisi oluyordu diye geçirdi içinden. Boşalmış odada kadın görevlide çıkınca bir tek masada oturan adam kalmıştı, valinin odasından çıkan ve giren trafiği bitmişti son giren kişi çıktıktan sonra sıra bana gelse iyi olur dedi içinden saate bakarken sadece hızlıca işe başlamak istiyordu. Kadının sabırsızlığı her halinden belliydi, hızla salladığı bacağını, yan masadaki adamın gözlüğünün üstünden sinirle bakmasıyla elini bacağına koyarak durdurmaya çalıştı.

 

"Efendim, Güçlükonak komutanlığından geliyoruz bizi emretmiş vali bey!" Kapıda aniden duran genç asker tekmil verir gibi güçlü ve sert söylemişti. Kadın komutanlığı duyar duymaz dikleşmiş gözlerinden ışıklar saçarak genç askerlere doğru dönmüştü heyecandan yerinden kalkmamak için zor duruyordu ve aptal sırıtma ifadesi yine yüzündeydi.

 

"Evet, Evet gelin oturun. Hanımefendiden sonra sizinle konuşacak vali." Dedi ağzında geveleyerek adam. Kadın en son sandalyede otururken iki sıra yana kayıp askerlere yer verdi sonra tüm sandalyelerin boş olduğunun farkına vararak yaptığının saçma olduğunu düşünüp heyecanını dizginlemeye çalışıp önüne döndü. Askerlerden daha kıdemli olduğunu düşündüğü esmer uzun boylu ama çok zayıf olanı kadını kırmayıp yer verdiği sandalyeye oturdu diğer yapılı daha kısa ve emirleri dinliyor gibi gözüken asker ise kadına gözlerini devirip adamın hemen yanına oturmuştu.

 

"Merhaba, ben Selin siz?" Oda da yarım saatten fazla oturmanın etkisiyle mi yoksa merakının verdiği bir heyecanla mı bilmediği bir şekilde kadının ağzından çıkmıştı sözler, elini sıkmak için yanında oturan askere uzatmıştı tanışmak için acelesi yoktu ama hemen tanışmak istiyordu. Asker kaşlarını havaya kaldırmış suratına gülümseyen kadına şaşkınlıkla bakıyordu bu sıcak karşılamanın manasızlığını düşünmeden edemedi.

 

"Bende Yusuf!" Dedi asker kendisine uzanan eli sıkarken kadının bu samimiyetine ve kendinden emin tavrına şaşkın bir gülümsemeyle bakıyordu.

 

"Siz?" Diye döndü Selin, bu sefer diğer askere doğru elini uzatmış gülümsüyordu, asker telefonundan saate veya bildirimlere bakarken kadının ona elini uzatmasına tereddütle bakarak adının Yusuf olduğunu söyleyen askere dönüp baktı. Yusuf hala şaşkın olsa da askere başıyla onay verdi diğer asker ağzı yarım açık şekilde kadının elini sıktı.

 

"Mehmet." Dedi, masada oturan adam dikkatini bu saçma ortama vermiş bir yandan dosyasını okumaya çalışıyor gibi gözüküyordu.

 

"Mehmetçik!” Kadın büyük bir sırıtışla çocuğa bakıyordu Mehmet pek mutlu görünmediği için Selin sakinlikle devam etti “Mehmet ailenin ön görüsü yüksekmiş." Selin söylediğine kıkırdarken Yusuf şakaklarını ovup gülüyordu, Mehmet ise anlık bir sırıtmayla kadına bakıp Yusuf’a dönerek sinirli bir bakış attı. Yusuf gülmesini durdurmaya çalışarak bakışlarıyla anlamadım diyordu.

 

"Hmmm, kıdem olarak o senden yüksek, yeni askersin değil mi? " Selin çok bariz olduğunu düşündüğü tespitini Mehmet’e soruyu yönelterek konuşma açmak için kullanmıştı. Sandalyede arkasına yaslanıp rahat bir edayla yayılırken bacak bacak üstüne atıp kollarını önünde kavuşturdu.

 

"Evet, nereden anladınız?" Mehmet bu sefer bu garip kadının tahminine şaşırmıştı, Yusuf’ta gözlerini kırpıştırarak kadına bakmıştı. Selin biraz ilgilerini çektiği için mutluydu.

 

"Yaşını bile tahmin edebilirim." Selin elini çenesine götürüp bir süre düşünüyor ve hesaplıyor gibi yapıp devam etti. "22 yaşındasın, Trabzonlu olma ihtimalin %99." Büyük bir özgüvenle doğru mu der gibi baktı Selin. Mehmet tüm vücuduyla kadına dönmüştü şaşkınlıkla yutkunup başıyla onaylarken Yusuf ne olduğunu anlamaya çalışıyor gibi gözüküyordu. Selin artık gerçekten ikisinin dikkatini çekebildiği için kendisiyle gurur duyuyordu.

 

"Doğru bildi mi? " Diye sordu masada oturan adam onunda tüm ilgisi sohbetteydi bu Selin’i güldürmüştü.

 

"E-evet doğru, 22 yaşımdayım Trabzonluyum." Mehmet hala şaşkındı. Selin masada oturan adama döndü.

 

"Tahmin oyununda iyiyimdir." Dedi gülümseyerek. "Yusuf sıra sende." Tekrar düşünüyor gibi uzaklara bakıp aniden tekrar Yusuf’a dönmüştü. "Sende 25-27 yaşları arasındasın, nişanlısın ve bir süredir Şırnak’ta görev yapıyorsun." Selin ellerini açıp 'Ee' der gibi baktı. Mehmet ile Yusuf ise bir deliye bakar gibi bakıyordu.

 

"Doğru, nesin sen medyum falan mı?" Mehmet’in ağzından kelimeler çıkar çıkmaz Selin kocaman bir kahkaha patlattı bu oyun onu o kadar keyiflendiriyordu ki insanların mimiklerini okumak ve kişiliklerini tahmin etmek için imkân sağlıyordu.

 

"Hayır, hayır medyum falan değilim ama olsaydım çok komik olurdu." Selin gülerken odadaki kimsenin gülmediğini fark edince hemen sustu.

 

“Nasıl bildin peki?” Dedi şaşkınlığını pek gizleyemeyerek Yusuf, kadın tekrar konuşmaya hazırlanırken genzini temizleyip ayağa kalktı sakin sakin pencereye doğru gidip Cudi dağının güzelliğine baktı gizemli hava yaratmaya çalışıyordu. Bu sırada üç adam da birbirine bakıp nasıl birine çattıklarını anlamaya çalışıyordu, Yusuf hafif bir sırıtmayla bu anın komikliğinin keyfini çıkartıyordu bu kadının tavırları hoşuna gitmişti.

 

"Şey aslında çok basit; Mehmet sinirli ve otoriter bir yapıya sahip, kişisel algılama lütfen.” Kadın Mehmet’in bunu ukalaca ve saldırgan bir yorum olarak görmemesi için açıklamıştı ve devam etti “Bu kadar otoriter dursa da her hareketinden ve konuşmasından önce Yusuf’a bakıyor, odaya girerken de Yusuf konuşuyordu yani senden emir aldığı çok açık. Her neyse sinirine hâkim olamaması ama bunu dizginlemeye çalışmasına bakacak olursak onun yaşının küçük olduğunu belli ediyor. 20 yaşından küçükler askere alınmadığına göre!” Kadın işte bu kadar der gibi omuz silkti adamlar hala cevap bekliyor gibi görününce devam etti “Yusuf, Mehmet senden emir alıp sana komutanım demediği için kıdem olarak yükseksin ama hala komutanı olamamışsın, belli ki burada uzun zamandır görevdesin. Karakter olarak daha sakin ve ne yaptığını biliyor gözüküyorsun mesleğinde ilerlemek isteyeceğini düşünerek yaşını tahmin ederken 25 ile 27 arasında tuttum." Selin gururla tahminlerini bitirdikten sonra masadaki adama döndü yaptığı tahminlerden etkilenmiş duruyordu.

 

"E tamamda nişanlı olduğunu Trabzonlu olduğunu nasıl bildin?" Masadaki adam meraklı meraklı sormuştu bu durum Selin’i güldürdü yerine geri otururken Selin rahatça yaslanıp kollarını önünde kavuşturdu.

 

"Onlar mı, onlar çok daha kolay tahminlerdi." Selin bu sefer masadaki adama dönmüş onunla konuşuyordu. "Mehmet telefonundan saate bakarken ekran fotoğrafında Trabzonspor amblemi vardı. Yusuf’un da sağ parmağında yüzüğü var."

Masada oturan adamla Yusuf kahkaha atarken Selin de sırıtıyordu Mehmet ise durumla çok eğlenmiyor gibi gözüküyordu. Selin Yusuf’un sempatisini kazandığını düşünerek biraz olsun rahatlamıştı tam o sırada valinin odasının kapısı açılınca hepsi susup önüne baktı. Selin’i kapıdan valinin odasının önüne kadar getiren takım elbiseli otoriter adam ve birkaç kişi çıkmıştı, adam saygıyla selamlayıp adamları uğurladı.

 

"Selin Hanım vali bey sizi bekliyor." Dedi adam içeri tekrar geçerken.

Selin ayağa kalkıp sakince askerlerin yanından uzaklaşırken konuşmasına devam etti "Ama oyunu bir tek ben oynadım, siz benim yaşımı tahmin etmediniz… neyse çıkınca bol bol düşünmeye vaktiniz olacak." Dedi Selin, valinin odasına girerken tekrar bir sırıtışla askerlere gülüp içeri girdi. Askerler şaşkınlıkla birbirine bakıp ne dediğini anlamaya çalışırken kapı kapandı.

 

"Selin hocam. Hoş geldiniz!" Vali büyük bir sıcaklıkla ayağa kalkıp kocaman elleriyle Selin’in elini kuvvetle sıkmıştı. Selin bunun iyi bir tokalaşma olduğunu düşünüp sevinmişti.

 

"Valim bu yoğunluğunuzda beni kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim." Selin utangaç bir gülümseme ve minnetle valiye bakmıştı.

 

"Aman ne demek şehrimize ve askerlerimize katkı yapacak her türlü üniversite hocasını seve seve kabul ederim tabi ki."

 

"Çok naziksiniz valim, izin çıktı yani."

"Ben diyorum ki daha güvenli bir yerde şehir içinde bir araştırma yapsanız." Vali konuşmaya başlar başlamaz Selin hemen araya girdi.

 

"Valim olmaz!"

 

"Tamam zorlu bölgelerden birinde askerlik yapan iki arkadaşı getirdik onlarla konuşun sorun psikolojik sorularınızı ne varsa."

 

"Valim böyle konuşmamıştık. Bakın ben kendi el yazımla yazılmış imzalanmış tüm sorumluluğun bana ait olduğunu ve benim bu işe gönüllü girdiğimi belgeleyen bir yazı imzaladım avukatımda da aynı belge var sizin endişe edeceğiniz hiçbir şey olmayacak söz veriyorum."

 

"Çok inatçısın değil mi? İyi iyi peki madem izinlerini imzalıyorum 2 ay kal araştırmanı yap bakalım."

 

"Teşekkür ederim! Valim çok sağ olun!" Selin neredeyse heyecandan zıplamak isterken hemen hislerini geri plana atıp valinin imzaladığı belgelere odaklanmaya çalıştı.

 

"Artık benim hakkımda da çıkacak kitapta bir şeyler yazarsın diyorum Selin hocam." Selin valinin şaka yaptığını düşünerek güldü sonra valinin ciddi olduğunu fark edince genzini temizleyip başıyla onayladı.

 

"Yani bir valinin bu tür bir imkanını sağlaması sizin için olanak sağlaması önemli bence hem şehrimizde nasıl iyi yönettiğimizi de bir doktoralı bir hocanın kitabında, araştırmasında görmek bizi ziyadesiyle mutlu eder." Diye devam etti vali imzaladığı belgeleri Selin’e uzatmıştı, Selin tam alacakken geri çekip kaşlarını kaldırarak baktı. "Değil mi Selin hocam."

 

"Evet tabi ki öyle yazacağımdan hiç şüpheniz olmasın." Selin samimiyetsizce gülümserken vali duyduğundan hoşnut olmuş şekilde gülüp kağıtları vermişti. Selin izin kağıtlarına şapşal bir sırıtma ile bakıp ayağa kalktı.

 

"Çok teşekkür ederim tekrar, ben hemen işimin başına koyulayım." Heyecanını gizleyemeyerek hızla odadan çıkmaya yeltenirken vali öksürerek Selin’i durdurdu.

 

"Selin hocam sizin, sorumlusu benim diye imzaladığınız kâğıdı alayım ben." Vali tek kaşı havada elini açmış bekliyordu.

 

"Hay Allah tabi unuttum ben heyecandan çok özür dilerim." Selin çantasının içinden buruşmuş A4 kağıdını çıkartıp acemice eliyle düzeltip valiye verdi vali kâğıda bakıp güldü.

 

"Garip bir insansın Selin hocam. Bekleyin askerleri çağırayım onlar daha ne için geldiklerini bile bilmiyor." derken başıyla yanındaki adama işaret verdi emri alan adam hızlıca baş onaylamasıyla kapıya yöneldi.

 

"Doğru, doğru tabi." Selin belli belirsiz heyecanlı bir gülümseme ile yerine geri oturup askerleri bekledi hızlıca içeri geçen askerler valiye selam verip emirlerini bekliyorlardı.

 

"Mete komutan arazideydi değil mi? Unutuşum ben onu! Neyse, Yusuf senin gelmen iyi olmuş. Bak bu hanım kızımız üniversitede Hoca, bir araştırma için geldi kitabı çıkacak konusu da sizin gibi zor bölgelerde askerlik yapan askerler. Kendisi psikolog o size emanet olacak 2 ay boyunca sizinle kalıp sorular sorup bilgiler alacak, ona yardımcı olun Mete komutana da söyle araziden dönünce arasın konuşalım." Vali kısa bir özet geçer geçmez Selin ayağa fırlayıp askerlere el sallayıp güldü iki askerde şaşkın şaşkın bakıyordu. İkisi de bu fikrin aptalca olduğunu düşündüğü çok açıktı. Vali askerlerden tepki gelmeyince sinirlendi.

 

"Dediklerimi duymadınız mı! "

 

"Emredersiniz valim!" dedi iki asker aynı anda.

 

"Teşekkür ederim valim biz gidebilir miyiz?" dedi Selin

 

"Tabi, tabi çıkabilirsiniz kolay gelsin." Dedi vali homurdanarak askerler selam verip çıkarken Selin tekrar teşekkür edip kapıya yönelmişti bile kapıdan çıkar çıkmaz iki askerde arkasından çıktı. Askerler aptallaşmış birbirine bakarken masada oturan adam Selin'i görünce kafasını kaldırıp Selin’e bakıp gülümsedi.

 

"27 yaşındasın değil mi?" Masada duran adam işaret parmağını Selin’e doğru yöneltmiş kendinden emin bir şekilde bakıyordu Selin tüm dişlerini göstererek sırıttı, askerlere baktı kafaları hala karışık gözüküyordu, tekrar masada oturan adama döndü.

 

"Hayır ama yaklaştın, artık bir daha ki sefere." Selin kapıdan çıkarken odaya tekrar doluşan birkaç kişi olayı anlamamış Selin’e ve masadaki adama bakıyordu masadaki adamın hayal kırıklığı yaşadığı yüzünden belli oluyordu.

 

"Ben dedim 27 yaşından küçük diye." Selin’in arkasından peşi sıra gelirken Mehmet masadaki adama söylenip yürümeye devam etmişti. Arkasında iki askerle beraber Selin valinin odasına geldiği tüm oda içinde odalardan ve merdivenden geçerken bir anda askerlere dönüp endişeyle kırışmış alnı ile baktı.

 

"Vali Bey yalan söylediğimi anlamadan izinleri aldığım için şanslıyım." Dedi. İki asker ufak bir şok geçirip nasıl tepki vereceğini bilemeden bakıyorlardı, Selin onu yanlış anladıklarını anlayınca hemen düzeltti. "Ah korkmayın canım, araştırma içinde ondan ve yaptıklarından özel olarak bahsedip adını geçirmemi istedi, tabi araştırma kitaplaşacağı için kendisi içinde prestij olacağını düşünüyor ama konu tamamen sizlersiniz! Yani tabi ki ona özel bir teşekkür ederim ama ayrı bir bölüm yapmayacağımı açıkça bilmesine de gerek yoktu bence. Hem ben araştırmayı bitirip kitabı basana kadar çoktan işimi bitirmiş olup gideceğim değil mi?" Kendi kendine konuşup tartışma yapıyor gibi ellerini savururken iki asker anlamsız ifadelerle izliyordu Selin bunu fark edince elini önünde savuşturup kocaman güldü, Yusuf gayriihtiyari samimi ve dürüst tavrına gülmüştü. Kapıya ulaştıklarında kapıdaki güvenlikten Selin emanet ettiği valizi alınca Yusuf, Mehmet’e işaret edip valizi elinden aldırdı.

 

"Çok naziksin! Ama taşımana gerek yok!" Selin valizin kulpunu çekip Mehmet’in eline tutuşturdu “Tekerlekleri var.” Dedi Mehmet kadına tuhaf tuhaf bakarken Selin koluna iki kere teşekkür eder gibi hafifçe vurup gülümsedi tekrar. Mehmet bu kadının rahat ve gereksiz samimi tavırlarına bir süre alışmak zorunda kalacağı için biraz sinir olmuyor değildi. Yusuf ise Selin’le Mehmet’e her defasında gülmekten kendini alamıyordu, bu kadınla eğleneceğine hiç şüphesi yoktu.

 

"Ee araba ne tarafta?" diye sordu Selin, Yusuf eliyle işaret edip kapının kilidini açtı. Selin çoktan arabaya doğru yönelmişken Yusuf arkasından Mehmet’le ilerliyordu kadın naif, kırılgan görünse de öyle birine çok benzemiyordu daha çok sert ve umursamaz gözüküyordu ayrıca havalı, bağımsız ve sempatik bir tarafı vardı.

 

Orta boylu, kahverengi gözlü, kıvırcık kahve saçlı normal bir kadındı ama tavırlarındaki serseri, açık sözlü ve özgüvenli hali tamamen ortamda onu ilgi odağı haline getirdiği aşikardı. Yusuf düşüncelerini kadından alıp karargâha gittikleri anı düşündü Mete komutan kadını görünce çıldıracaktı işin kötüsü Selin’in laf dinlemeyeceği çok belliydi. Yusuf şimdiden migrenin tuttuğunu hissediyordu.

 

Selin arka kapıyı açıp arabanın içine yerleşirken Mehmet valizi bagaja yerleştiriyordu, Yusuf şöför koltuğuna geçip oturdu. Mehmet’te işini bitirip ön koltuğa geçince arabayı çalıştırdı, bir süre kadın telefondan biriyle mesajlaştığı için sessizce yola devam ettiler.

 

"Ee Mehmet sevgilin seni kaçıncı ayında terk etti?" Selin telefonundan bakışlarını zar zor çekerek soruyu aniden yöneltince Mehmet sinirine hâkim olabilmek için Yusuf’a baktı, Yusuf ne yapabilirim der gibi elini kaldırınca Mehmet hızlıca arakaya dönüp geriye yaslanmış rahatça mesajlaşan Selin’e öldürücü bir bakış attı ama Selin onu umursamıyormuş gibiydi bu Mehmet’i daha çok sinirlendirdi.

 

"Bu kanıya nereden vardınız? Ayrıca siz araştırma yapacaksın diye özel hayatımızı veya başka bir şeyi sizinle paylaşacağımızı ne düşündürdü size! Saçmalık!" diyerek önüne tekrar döndü Mehmet. Selin gayet rahat ve sakince olduğu yerden doğrulup kollarını Yusuf ve Mehmet’in koltuklarına koydu.

 

"Bu seni kızdırdığına göre tespitim doğru. Üzgünüm, ayrıca bu kanıya 2-3 dakikada bir telefonuna bildirim gelmiş mi diye bakmandan ve hiç bildirim olmamasından vardım. Sen paylaşmak istemeyebilirsin ama paylaşacak birilerini bulurum. Değil mi Yusuf?" Selin ona dikiz aynasından bakan Yusuf’a dönünce Yusuf far tutulmuş tavşan gibi ona bakıyordu.

 

"Doktor Hanım yine de çok zorlamasanız, herkes kolay şeyler yaşamıyor." dedi Yusuf orta yolu bulmaya çalışarak.

 

"Ben doktor falan değilim bana öyle demene gerek yok Yusuf. Allah korusun gerçek doktor sanırlar birine müdahale etmemi isterler falan, beni kan tutar." Yusuf’la Selin açıklamasına gülmüşlerdi, Mehmet komik olduğunu düşünse de kadına belli etmeye pek niyeti yoktu.

 

"Ne diyeceğimi bilemedim ki." Dedi Yusuf valinin izni olduğu sürece 2 ay onlarla olacak bu kadına ne kadar çabuk alışırsa iyi olacağını biliyordu. Ayrıca kadının bu tavırları onu o kadar da rahatsız etmiyordu tam tersi onu sevmişti.

 

"Selin de hem basit." Selin kocaman gülünce Yusuf düşünür gibi uzağa baktı.

 

"Olmaz resmi değil. Selin doktor desem." Selin yüzünü buruşturarak kafasını hayır manasında salladı, Yusuf’ta pek beğenmemişti bunu ve hala ne diyeceğini düşünüyordu.

 

"Siz hangi şehirden geldiniz?" diye sordu Mehmet.

 

"Siz demene de gerek yok Mehmet, sen diyebilirsin. İzmir’den geldim, orada bir üniversitede hocalık yapıyorum."

 

"Uzak yoldan gelmişsin, Selin hocam bende Aydınlıyım." Yusuf memleketlisini bulmuş gibi sevinmişti.

 

"İşte bu Yusuf bana hem resmi hem de samimi olarak böyle hitabet edebilirsin!" Selin Yusuf’un omzuna tebrik edercesine vurunca Yusuf güldü.

 

"Bizde seni buralısın falan sandık bu bölgede araştırma yapmaya gelen pek kadın bulunmuyor." dedi Mehmet sohbete katılmaya çalışarak.

 

"Herkes öyle sanıyor Mehmet ama buralı değilim hatta ilk kez doğuya geliyorum."

 

"E peki derdin neydi de buraya geldin bizi araştırmak istedin anlamadık ki!" Yusuf şaşkın bir edayla soruyordu sıcak yatağından rahat evinden hangi delinin zoru böyle bir şey için kalkıp buraya gelirdi anlamıyordu.

Kocaman bir kahkaha patlatan Selin’in yüzünde gururlu bir ifade kondu.

 

“Uzun hikâye, biri vesile oldu diyelim. Sizi araştırmaya geldiğimi düşünmeyin, böyle zor şartlarda biz yatağımızda rahat uyuyalım diye vatan sevgisiyle bayrak sevgisiyle burada olduğunuzu biliyorum bunun psikolojik olarak sizi burada nasıl ayakta tuttuğunun da farkındayım.” Dedi Selin

 

“Yol uzun anlat dinleriz, kim vesile oldu bizi araştırmayacaksan neyi araştıracaksın?” Mehmet biraz merakla biraz da sorguya çekiyorcasına sorunca kadın açıklama için dikeldi.

 

“Kardeşim de askerdi, Onun için bu mesleğe de vatanını korumaya da nasıl aşkla sevgiyle bağlandığınızı biliyorum bunu öğrenmek için burada değilim. Ben ailenizin, sevdiklerinizin ve sevgililerinizin bunu nasıl karşıladıklarını bilmek istiyorum. Sizin onların özlemi ile tehlikede iken neler düşünüp nasıl hareket ettiğinizi merak ediyorum. Yani sadece sizi değil sevdiklerinizin de bu psikoloji ile nasıl baş ettiğini araştırıyorum.” Diye açıkladı Selin ikisi biraz düşüncelere dalsa da hemen toparlandı.

 

“Kardeşiniz askerliği bıraktı mı Selin hocam?” Yusuf soruyu sorunca Selin naif bir gülümsemeyle ona baktı Yusuf o daha konuşmadan anlamış ve sorduğuna pişman olmuştu bile.

 

“Bir bakıma bıraktı sayılır.” Dedi Selin anlatmak istemediği için duraksadı ama Mehmet bu sefer gözlerinin içine bakıyordu o da devam etti. “Aslında kardeşim şehit oldu, son 1 hafta onunla iletişime geçemiyorduk ailesini, sevgilisini ve arkadaşlarını son hafta reddetti ne konuşmak ne dinlemek ne de arkasından onu düşünmemizi istedi. Sonrada şehit oldu! Biliyor muydu, bilerek alışmamız için mi yaptı? Yoksa hayattan mı vazgeçmişti bilmiyorum. Bu düşününce onun psikolojisini anlama çabası beni buraya itti." Bu açıklamanın ardından arabada derin bir sessizlik olmuştu Yusuf ve Mehmet birbirine bakıp dolan gözlerini ve bildikleri o psikolojik savaşı anlamışlardı. Selin donuklaşan ifadesiyle anılarında kaybolmuştu.

 

"Sevgilim 2 hafta önce seni bekleyemem diye beni terk etti." dedi Mehmet aniden ortamdaki havayı başka bir konu ile dağıtmaya çalıştığı belliydi.

 

"Belki senin için endişeleniyordur korkudan öyle demiştir." Selin bu sefer o kadar neşesiz ve soğuk konuşmuştu ki iki askerde tanıştıkları andan beri yerinde duramayan neşeli, heyecan dolu mizaçlı bu kadını böyle görüce endişelenmiş birbirlerine bakmışlardı.

 

"İzmir’den buralara kadar nasıl geldiniz peki baya uzak yol." Dedi Yusuf konuyu çevirip kadını eski haline getirmeye çalıştığı belliydi, Selin toparlanmaya çalışarak güldü, kollarını tekrar ön iki koltuğa yaslayıp yaklaştı.

 

"Mardin’de arkadaşlarım var ilk onları görmek için uçakla oraya geçtim sonra arabasıyla buraya geldim."

 

"Nasıl yani tek başına mı sürdün arabayı!" Mehmet şok olmuş güvensizlikle Selin’e bakınca kadın güldü.

 

"Ne yani tek başıma süremeyecek gibi mi duruyorum. Kadınlar kötü araba kullanıyor sen nasıl geldin mi demeye çalışıyorsun?" Selin, Mehmet’e takılmak istercesine üstüne gidince Mehmet yanlış anlaşılmak için endişeyle atıldı.

 

"Yok yani öyle demek istemedim de şaşırdım sadece."

 

"Tek başıma gelmedim arkadaşım beni bıraktı ayrıca şaka yapıyorum! Kadınların çoğu gerçekten berbat araba kullanıyor." Selin güneş gözlüğünü gözüne indirip geriye doğru yaslanıp ellerini önüne kavuşturdu. Yusuf ve Mehmet Selin’in söylediklerine gülerken kadın devam etti.

 

"Bende harika araba kullanıyor sayılmam, Bu yüzden bu işi daha iyi bilen birine bıraktım. Ama! Sende harika kullanamıyorsun ki şu an daha iyi bilen birine bırakmışsın. Değil mi Yusuf?" Selin gözlerini kapatmış sesi uykulu gelirken Mehmet sözleri üzerine sinirle ona dönünce kadının sinsice dudakların ucu gülümser gibi kıvrıldı.

 

"Kesinlikle öyle!" Yusuf kahkaha atarken bağırarak söylemişti.

 

"Neyse çok uzun yoldan geldim biraz uyumam lazım yolumuz uzun belli ki." Engebeli arazide salına salına giden arabada uyuyabilmesine şaşırmışlardı.

 

"Genelde insanlar uyumaz bu yola ilk çıkan askerler kusarlar ama sen bilirsin yolumuz uzun." Dedi Yusuf şaşkınlıkla.

 

"Ben uyurum sen merak etme!" derken sesi arabanın gürültüsünde kaybolmuştu. Kadını dikiz aynasından kontrol edince cidden uyuduğunu görmüştü. Yusuf, bu kadının gerçekten öngörülemez olduğunu düşündü.

 

Uzun ve garip geçen yolculuğun ardından karargâha sağ salim gelmiş olmanın rahatlığı ile Yusuf arabadan çıkıp gerinme hareketleri yaptı araba sürerken kasılan vücudunu açmaya çalışıyordu, arabanın içine baktı hala uyuyan kadını görünce güldü bu kadar sarsıntılı yolda cidden uyumuş olması onu şaşırtmaya devam ediyordu. Mehmet içeri geçmek için yeltenirken Yusuf ona iş verecek gibi bakınca adımları hızlandı.

 

"Ben uyandırmam zaten bana takmış!" Mehmet kaşlarını olmaz manasında kaldırarak karargâha geçerken Yusuf nasıl uyandıracağını düşünüyordu kadın bir anda kıpırdanmaya başladığını fark edince rahatlamıştı. Selin’in gözlerini açıp nerede olduğunu idrak etmesi yaklaşık bir iki saniyesini almıştı, arabanın dışında çaresizce ona bakan Yusuf’u görünce gülümsedi tutulan boynunu ovalarken dışardan sert ve kalın bir sesle Yusuf’a bağıran bir adam olduğunu duydu çantasını alıp dışarı çıkmaya karar verdi.

 

"Yusuf! salak salak ne duruyorsun ortalık yerde içeri girsene!" Yusuf sesi duyar duymaz irkilip selam durdu.

 

"Komutanım araziden erken dönmüşsünüz." Yusuf suçlu gibi kadını saklamaya çalışıyordu komutan sert ve anlayamaz bir ifadeyle Yusuf’un saçma sorularına anlam veremiyordu.

 

"Ne diyorsun sen! dışarda ortalıkta durma içeri geç diyorum..." Kadın arabadan inerken komutan Yusuf’un arkasına doğru kafasını eğip kimin indiğine anlam vermeye çalışıyordu. Selin, Yusuf’un hemen arkasında kalmış salak bir sırıtma ifadesiyle komutana bakarken komutan gördüğü şeyin bir kadın olmasının verdiği şokla çıkan öfkesinin yüzüne yayıldığını hissediyordu burada neler döndüğünü anlamaya çalışsada mantıksız gelmişti. Kıvırcık saçlarını savura savura inen kadın ona bakarken koyu kahve gözleri parıl parıl parlıyor gibiydi. Komutan bu kendinden emin duruşlu ve alaycı tavırlı kadını anlamsızca süzdü... ​​​

 

 

Loading...
0%