Yeni Üyelik
17.
Bölüm

Bölüm 13

@gamzhhh

1 Hafta sonra.

 

Selin bilgisayarını yatağa taşımış yazılarını okurken kamaşan gözlerini ovaladı. Luna dizine yatmış horlamayla karışık sesler çıkartıyordu, güneş batmak üzereyken dışarıdan gelen seslere odaklanmış gülüşme veya bağrışma olduğunu düşündüğü sesleri ayırt etmeye çalışıyordu Mete ile en son konuştuklarında komutanla toplantısı olduğu için Yusuf ve Berk'le dışarda olacağını söyleyip o yokken çok ortalıkta olmasını istemediğini nazikçe dile getirmişti.

 

Selin pencereden bakarken Mete'nin bir adamla gülüştüğünü diğer askerlerin adamı tebrik ettiğini fark edince meraklandı, Luna çoktan yanından kalkan kadına dikkat kesilmiş her hareketini inceliyor gibi bakıyordu, Selin Luna'nın bu korumacı ve kadını sahiplenen tavrını Mete'ye çok benzetiyordu, hayatında iki Mete olması onu rahatsız etmiyordu kesinlikle. Selin kapıyı açarken Luna aniden fırlayıp yanında bitti, kapı açılınca hemen eşikten geçip kapının ucunda kadının çıkmasını bekliyordu bir gözüde Mete de Luna ikisini kolaçan ediyor gibiydi. Selin arkasından kapıyı kapattığında Mete gülümseyen gözlerle ona bakmıştı. En az 2 saattir yanında olmayan adamı özlese de herkes varken aralarındaki mesafeye dikkat etmek zorunda olduğu için sadece gülümsemesine karşılık vermekle yetindi. Luna kadını yolun yarısın da bırakıp Mete'ye koşup, onun yerine de özlediğini belli ediyor gibi adamın ilgisini ve sevgisini almak için üzerine atlayıp yalıyordu.

 

"Hoş geldiniz." Dedi Selin, aslında hepsi yeni geldiği için hepsine diyordu ama ilk defa görüğü için ve omzunda rütbesinin diğerlerinden daha üst olduğunu işaretlerinden az çok anladığı adama bakarak söylemişti.

 

"Hoş bulduk! Selin hanım değil mi?" Adam samimiyetle gülümseyip elini uzatırken Selin biraz şaşırmıştı. Selin de aynı samimiyetle evet manasında başıyla onay vererek elini sıktı. Uzun boylu ve yapılı adam gülümserken kaybolan gözleri, kıpkırmızı yanaklarıyla tertemiz bir yüze sahipti. Selin sivil hayatında görse çok naif olarak adlandırabileceği bu adamı üniformasıyla, elini sıkarken otoritesini belli eden haliyle aynı zamanda sesindeki baskınlığıyla o kadar da naif biri olmadığını çok net görebiliyordu. Luna elini sıktığı için hırlayınca adam kadının elini bırakıp Luna'ya döndü.

 

"Luna'nın yeni korumaya aldığı kişi sizsiniz demek." Dedi adam. Mete Luna'nın tavırlarının tam istediği gibi olduğundan bu duruma gülmesine engel olmaya çalışıyordu.

 

"Selin sizi tanıştırayım Metin komutanım benim kara harp okulundan üstüm." Diye açıkladı Mete.

 

"Tanıştığıma çok memnun oldum." Selin tekrar gülümsedi.

 

"Sizin hakkınızda kısa zamanda çok şey duydum tanışma fırsatını kaçıramazdım, Mete komutanı dize getiren kimmiş diye merak ettim." Adamın ses tonu o kadar kuvvetliydi ki kadın, adam şaka yapıyorsa bile ciddiyetle dinliyordu. Zaten Metin komutan şaşkınlığını da pek gizlemeyerek kadını hayretle inceler gibi bakıyordu. Mete diğer askerlerin yanında konuyu açan adama gözlerini devirince Selin araya girdi.

 

"Estağfurullah..." Selin'in bu durum biraz hoşuna gitse de Mete'nin zor durumda kalması hoşuna gitmiyordu. Metin komutan heyecanla kadının sözünü kesip getirdiği tatlı paketlerini Yusuf'a uzattı Mete yanda Yusuf'a bir şeylerin talimatını verirken askerler tatlılarla dağılmış bir tek yanlarında Yusuf kalmıştı.

 

"Bu sabah kızım doğdu da onun tatlısını getirdim Mete'ye sözüm vardı." Diye açıkladı. Selin, Metin komutanın gözlerindeki ışıltının bu kadar canlı olmasının nedenin bu olduğunu anladı.

 

"Hayırlı olsun. Bahtı, yolu güzel olsun." Selin iyi dileklerini söylerken adam nezaketle gülümseyerek kabul etti.

 

"Darısı sizin başınıza artık." Adam direkt olarak Mete ile Selin'e bakıyordu. Yusuf yanda ciddi durmak için kendini tutarken Mete'nin yüzünde oluşan gerginliği Selin çok net görebiliyordu, Selin Mete'den gözlerini kaçırarak lafı üstüne almamaya çalışıyor gibiydi.

 

"Hadi oturun, çardağa geçin çaylar geliyor." Mete konudan uzaklaşmaya çalışırken Metin komutan biraz sinsi bir sırıtmayla bakıyordu. Çardakta otururken çay ve tatlıları Berk ve diğer bir asker getirip dağıttı.

 

"Uzaktalar mı?" Diye sordu Selin Metin komutana, adamın yüzündeki hüzün dalgası o kadar sahiciydi ki neredeyse Mete'nin onunla gelecek hakkında sohbet ettiği zamanki kadar acı dolu bir ifade takınmıştı.

 

"Ankara'da ailesinin yanında." Buruk bir gülümsemeyle söylemişti Selin anladığını ifade eder bir şekilde başını salladı.

 

"Çok tatlı, Selin görmen lazım." Dedi Mete heyecanla, Metin komutan büyük bir gururla bebeği telefonundan gösterince Selin pespembe suratlı yumuk, yumuk ama narin elleri olan toparlak bebeğin güzelliğine hayran kaldı. Can'ın ilk doğup kucağına verdikleri an gözünün önüne gelmişti neredeyse gözleri dolmuştu.

 

Komutan başka bir fotoğraf daha gösterdi, güzel bir kadın yatakta yarı oturur vaziyette elinde bebekle beraberdi. Yorgun ailesinin yanında olmasına rağmen yalnız ve hüzünlü gözlerle kameraya bakan kadının elindeki bebeğini koruma iç güdüsüyle nasıl tuttuğunu görünce burnunun ucu sızladı.

 

"Allah bağışlasın gerçekten çok tatlı! Nasıl güzel bir kadınmış eşiniz, alınmayın ama bebişte annesinin güzelliğini almış." Selin biraz kıkırdar şekilde söyleyince Mete de güldü, kadının her zaman dürüst bir şekilde düşüncelerini söylemesi hoşuna gidiyordu. Onunla bir bebeği, bir evi olmasını hatta aile olmasının isteği tüm vücudunu sarsa da bu duygudan uzaklaşmak için çabaladı Mete.

 

"En çok dua ettiğim şey buydu, âşık olduğum kadına benzemesi beni mutlu etti." Dedi komutan tekrar fotoğrafa bakarken, derin bir özlem içeren bir iç çekti. Mete onun için ne kadar zor olduğunu artık daha iyi anlayabiliyordu, kadının gitme zamanı yaklaştıkça içine oturan ağırlığı bile kaldıramıyorken adamın şu an yaşadığı özlemi tezahür bile edemiyordu. Ortamı yumuşatmak için omzuna elini koyup sıktı Mete, Komutan ona bakıp gülümsedi. Mete'nin telefonu çalınca telefonuna bakıp ciddileşti Selin ona bakınca bir şey yok gibi davranmaya çalışıyordu ama kadın birkaç gündür önemli bir şeyleri ondan sakladığına emindi.

 

"Kusura bakmayın bunu açmam gerekiyor." Dedi Mete ayağa kalkıp, telefonu açarken uzaklaştı Yusuf diğer askerlerle uzakta konuşurken Selin adamla yalnız kalmıştı.

 

"Selin Hanım, haddim değil biliyorum ama söylemeden edemeyeceğim çünkü Mete benim çok eski arkadaşım." Adam sözlerini toparlamak için yutkundu Selin adamın ne demeye çalıştığını yüzünden okumaya çalışıyordu, adam utana sıkıla devam etti. "Bugün sizden biraz bahsedince size karşı ilgisi olduğunu hemen anladım. Onu ilk kez böyle görüyorum şaşırdım, o da hiç inkâr etmedi gözlerinin içi gülüyordu." Adam Selin'e doğru hafifçe eğilmiş çok gizli bir sır veriyormuşçasına konuşuyordu dediklerini tane tane anlatmaya özen gösteriyordu. Selin gülümsemesine engel olamadı.

 

"Bunu bana ilettiğiniz için teşekkür ederim ama zaten biz birlikteyiz şu an." Selin adamın Mete'nin hislerini söyleyememesinden endişelenmesini anlıyordu, çünkü Selin de çok uzun süre ona karşı ilgisinin olmadığını düşünmüştü.

 

"Buna sevindim, aslında bir ilişki içinde olması bile şaşırtıcı." Adam uzaklara dalınca Selin adamın ne demek istediğini anlayamadığı için kaşlarını çatmıştı. "Ah yanlış anlamayın lütfen bu şaşkınlığımı, onu 18 yaşından beri tanıyorum bakış açısı çok keskin ve dik başlı olmuştur, asker olmadan önce babasının onları terk etmesinden dolayı kendini kapatmıştı, asker olduktan sonra çok arkadaşımızı kaybettik o da ölümle burun buruna her kalışında birini hayatına almak istemedi. İnsanları kendinden uzaklaştırması bu yüzden... Asıl demek istediğim, o bazen zorlanabilir uzaklaştırmak isteyebilir ondan vazgeçmeyin size çok ihtiyacı var bunu biliyorum çünkü yalnızken çok zorlandı ama itiraf edemeyecek kadar inatçıydı." Dedi adam, samimi düşüncelerinden dolayı Selin'in gözleri dolmuştu yutkunup ağlamamak için kendini tuttu.

 

"Teşekkür ederim, bunun benim için ne kadar anlamlı olduğunu bilemezsiniz." Selin titreyen ve kısılan sesi ikisini de susturmuştu.

 

"Ne konuşuyorsunuz siz?" Diye sordu Mete, gizli gizli fısıldaşmalarını görerek. İkisi de geldiğini fark etmemişti Selin toparlandı, Mete başını yana eğerek kadının yüzüne bakınca Selin gülümsemeye çalıştı.

 

"Senin dedikodunu yapıyorduk, ona seninle ilgili bilmesi gereken birkaç tüyo verdim." Adam söylerken yarı ciddi yarı şaka yapıyor gibi gözükse de Mete adamın çok ciddi olduğunu biliyordu burnundan solurken Selin'in yanına oturdu.

 

"Sen onun dediklerine bakma her zaman fazla duygusal." Dedi Mete Selin'in kolunu koluyla hafifçe ittirdi. Selin ona dönüp gözlerini gözlerine kenetlemiş bakıyordu inat edip asla onu sevdiğini söylemeseydi ne kadar acı çekeceğini düşünüyordu, adamın askeri yeşil tişörtü gözlerini eladan yeşile dönüştürmüştü. Mete, Selin ona bu kadar güzel bakarken şu an kimse anlamasın diye uzak kalmaya çalışmasının haksızlık olduğunu düşündü.

 

"Tamam ben çok duygusalım ama sen yine de dediklerimi unutma!" Dedi adam gülerek Selin'e. "Neyse artık gitmem lazım bizim orayı çok boş bıraktım." Adam ayaklanırken Selin ve Mete'de kalktı.

 

"Tanıştığıma çok memnun oldum. Ayrıca teşekkür ederim." Dedi Selin, adamın elini sıkarken. Luna havlayarak adama doğru koşarken elini bıraktı. Mete adamın elini çok güçlü sıkıp yarım sarılırken adam kulağına eğildi.

 

"Onu bırakma." Diye fısıldadığında Mete gülerek koluna vurdu.

 

"İyi ki geldin." Mete konuyu çevirse de mesajı almıştı. "Ayşe'ye selam söyle bebeği öpsün yerimize." Diye ekledi.

 

"Baş üstüne!" Metin komutan şakasına asker selamı verirken Mete'de onu taklit etti. Mete Yusuf'a bakmasıyla Yusuf hemen uğurlamak için komutanın arkasından gitmişti avluda kimse kalmayınca Mete Selin'in yanına yanaşıp elleri ceplerinde dikkatlice yüzüne baktı.

 

"Ne var?" Selin gülerken Metin komutanın dediklerini aklından çıkartamıyordu.

 

"Sana sormalı canını sıkan ne var?" Diye sordu Mete, kadının ağlamaklı ve düşünceli halini çok net görebiliyordu üstelik saklamaya çalıştığının da farkındaydı.

 

"Canım sıkkın değil, tam tersi Metin komutanla tanışıp konuştuğum için memnunum." Selin bu konuda doğruyu söylüyordu. Mete dayanamayıp yanağını öpünce Selin şaşkınlıkla baktı. "Biri gelirse sen açıklarsın." Dedi gülerek.

 

"Hepsi biliyor zaten konuşmaya cesaret edebilirler mi sence." Mete'nin bu kendinden emin ukala tavrına gözlerini devirdi Selin. Yusuf komutanı uğurlamaktan dönerken elinde birkaç harita ve belge vardı ikisinin yanında durdu.

 

"Komutanım, Yasin komutan istediğiniz şeyleri yollamış. Yeni bilgi gelince ona göre hareket edilecek olduğunu iletmemi istedi." Diye bilgileri sıraladı Yusuf, Mete Selin'in önünde bunları konuştuğu için sıkılgan ve gergin bir tavır takındı.

 

"Tamam Yusuf onları odama koy sen çalışmaya başla geliyorum." Mete emir verir vermez Yusuf başıyla onaylayıp odaya yol aldı. Mete kadına döndüğünde kadın gözlerini kısmış ellerini önünde birleştirmiş ona bakıyordu.

 

"Benden bir şey saklamıyorsun değil mi?" Selin sorarken ciddiydi. Mete eliyle eh işte der gibi işaret etti.

 

"Devlet sırrı sonuçta." Mete şakalaşırken Selin gülmüyordu. "Sorun yok sadece araştırma yaparak işimi yapıyorum, tedbirli olmak iyidir."

 

"Her zaman ki gibi yani." Selin biraz olsun rahatlamıştı.

 

"Her zamankinden daha fazla tedbirliyim, sen burada olduğun sürece her türlü şeyi düşünmek zorundayım." Mete'nin sözlerine karşılık Selin ona sarılıp başını boynuna gömdü adam kadının saçlarını öperken kadını kendine iyice bastırdı.

 

"İyi bakalım, bende ortalıklarda dolaşmadan çalışmak için odama gideyim yoksa komutan bana da kızar." Selin yaptığı şakasına gülerken istemsizce adamdan ayrıldı. Mete kadının laf sokmayla karışık şakalaşmasına ukalaca bir gülüş atıp kadının elini tutmuş uzaklaşmasını istemiyor gibi sıkıca kavramıştı.

 

"Peki herkes işinin başına dönsün o zaman." Dedi Mete, Selin etrafta kimsenin olmamasını fırsat bilerek hızlıca dudaklarını öpüp odasına doğru yürürken Mete şapşal bir sırıtışla Selin'in odasına gidişini izledi, Luna ile içeri girerken tekrar adama döndü Mete bakışlarını ondan çekmiyordu sanki onu görebildiği her dakikanın sonuna kadar değerlendirmek ister gibiydi kadın gülümseyip ona el sallayınca o da ona gülümsedi, kadın kapıyı kapattıktan sonra adam derin bir iç çekerek bir iki saniye bekleyip odasına doğru yol aldı. Yusuf masa başında işaretlemeler yaparken odaklanması gereken tek sorunun şu an bu olması gerektiğini biliyordu, aklını kurcalayan diğer düşünceleri savuşturmaya çalışır gibi gerinip kendine geldi.

 

"Evet Yusuf nasıl gidiyor?" Diye sorunca Yusuf düşünceli bir şekilde kafasını haritalardan ve bilgisayardan kaldırıp iç çekti.

 

"Nasıl ilerleyeceğimizi Yasin komutanımla stratejik olarak belirlemişsiniz zaten sadece üstünden geçiyordum." Diye açıklama yaptı Yusuf. Mete onaylar şekilde başını sallarken masasının başına geçip sandalyeye kendini bıraktı.

 

"Askerleri toplayıp toplantıyı halledelim ne kadar hızlı olursak o kadar iyi Yusuf." Mete biraz huzursuz ve yorgun gözlerini ovalarken bir haftadır Selin'e çaktırmadan operasyonla ilgili çalışma yapmanın onu ne kadar yorduğunu düşündü ama bunu bilmesi onu huzursuz edeceğini bildiği için ona bunu açıklayıp yalanlar söylemek yerine her şey normalmiş gibi davranmak daha kolaydı.

 

"Gidecek olanları ve kalacak olanları belirledikten sonra operasyon detayları için herkesi toplantı için ayarlarım komutanım." Yusuf konuşmasını bitirince Mete tamam manasında biraz sıkılgan bir edayla onu onayladı, haritadaki işaretlenmiş alana bakarken konuşmaya başlayabilmek için genzini temizledi.

 

"Yusuf, ben senden bir şey isteyeceğim." Mete ciddileşince Yusuf'un istemsizce kaşları çatılmış komutanına bakıyordu.

 

"Tabi ki komutanım ne emrederseniz." Dedi Yusuf, sesi robotik ve her türlü emire hazır bir asker gibi çıkmıştı.

 

"Bu sefer bir emir değil rica." Mete konuşmaya nereden başlayacağını bilemese de aslında onun her şeyi bildiğini biliyordu bunu düşünerek devam etti. "Selin operasyon gününe kadar ciddi bir operasyona gideceğimizi bilsin istemiyorum. Toplantıyı sessiz sedasız haberi olmayacağı şekilde yapabilirsek sevinirim." Dedi Mete, kadının endişelenip üzülmesi istediği son şeydi ayrıca o burada yokken onu bekleyecek olması yeterince acı verecekti ne kadar geç öğrense o kadar iyi olacağını biliyordu.

 

"Tabi ki komutanım elimden ne geliyorsa seve seve yaparım." Yusuf gülümseyerek adamın endişesini anlar bir tavırla söylemişti.

 

"Bir de burada kalacak askerler..." Mete sözünü bitirmeden Yusuf atladı.

 

"En tecrübeli ve sağlam olanları düşündüm bile." Yusuf adamı tamamlamış gibi konuşunca Mete elini omzuna atıp sıktı ona gerçekten minnettardı, burada olduğu süre boyunca onun en iyi arkadaşı olmuştu.

 

"Teşekkür ederim." Dedi Mete, Yusuf çarpık bir gülümsemeyle utangaç bir bakış atmıştı.

 

"Ben çıkıp her şeyi ayarlıyorum daha sonra gelip bilgileri aktaracağım." Yusuf tekmil verir gibi söyleyip odadan çıkarken tekrar gülümsedi, kapıyı kapattığında adam omuzlarını gevşetmeye çalışıyordu. Operasyon zorlu bir bölgedeydi sıkıntılı bölgede çatışma çıkacağı da kesindi Selin'i göndermek istese de bunu kabul edip yapmayacağını çok iyi biliyordu ayrıca gitmesine bu kadar az bir zaman kalmışken kadının gitmesini istemiyordu da.

 

Ya ölürsem! diye geçirdi aklından. Ya ölürsem ve onu son göreceğim zamanlar bu zamanlarsa? Düşünceleri beynini yerken bencilliğinin onu nasıl ele geçirdiğini de rahatlıkla görebiliyordu. O öldüğünde Selin belki bunu kaldırabilirdi bir süre onu düşüp yas tutar daha sonra unutup hayatına bakardı belki. Ya da ölmezdi ve geri dönüp sevdiği kadının kollarında gördüğü dehşet görüntülerin tesellisini bulurdu. Selin'e yapacağı haksızlıkları düşündükçe deli oluyordu, her zorlu operasyondan döndüğünde hele yaralı arkadaşları varsa kendisinde yarattığı depresif ve agresif değişken ruh halinin onda nasıl yaralar açabileceğini düşünüp neden birilerini gerçekten hayatına sokmadığını hatırlamıştı. Düşüncelerinin ağırlığından kasılan vücudunu ensesini ovalayarak geçiştirmeye çalışıyordu ve onu bırakamayacağı gerçeği ile yüzleşmiş olmanın verdiği azabı da geçiştirmeye çalışıyordu.

Loading...
0%