@gamzhhh
|
Selin karargâhın ağır sessizliği ve karamsar havasına hala alışamamıştı. Dünden bugüne Yusuf ve Mehmet’in çok daha iyi olduklarını haberleri gelmişti ama diğer şehit olan askerlerin ağır matem havası herkesi etkilemişti. Selin gördükleri şeylerin hiçbiri için kolay olmadığını çok iyi biliyordu birkaç askerle görüşüp profesyonel anlamda yardımcı olmaya çalışsa da hala yardıma kapalıydılar bu yüzden elinden pek bir şey gelmiyordu.
Berk’in durumu da hiç iyi değildi iki yakın dostunun yokluğu onu çok ciddi etkiliyordu, kadın ona hak veriyordu kendisi bile hala onların yokluğuna alışamamıştı. Öğle yemeklerini, sohbetlerini ve Mehmet’i her defasında dalgaya almayı çok özlemişti. Mete de önceki gece sohbet ettikten sonra kendisinden yine kaçmaya başlamıştı sürekli telefonda birileriyle konuşuyordu ve onu görmezden eliyordu. Az vakitleri kalmış olmasına rağmen böyle yapması canını sıksa da ona zaman tanıması gerektiğini biliyordu.
Selin tüm bunları düşünürken avluda oturmuş Luna’nın keyifle oynamasını izlerken telefonuna mesaj gelince hemen bildirime baktı Mete odamda biraz konuşabilir miyiz? Diye soruyordu Selin mesaja cevap vermeden kalkıp odasına yöneldi Luna hala dışarda koşuştururken çoktan Mete’nin odasının kapısına gelmişti kapıyı çalar çalmaz Mete onu bekliyor gibi girmesini söyledi. Selin kapıyı açtığında adam bilgisayarından başını kaldırmadan çalışmasına devam ediyordu çatılmış kaşlarıyla bir şey okuyor gibiydi, Selin kapıyı kapatıp bir iki adım odanın ortasına attığında bir terslik olduğunu fark etmiş olsa da bir şey demeden bekledi. Mete işini bitirip kadına döndüğünde ifadesinde hiçbir değişiklik yoktu.
“Bir şey mi oldu?” Selin artık dayanamayıp sormuştu Mete eline aldığı kağıtları ayağa kalkıp Selin’e uzattı.
“Burada ki görevinin bittiğine dair belgeni hazırladım valilik ve okula gönderilmek aynı zamanda araştırmanda kullanmak üzere. İmzaladıktan sonra buradan valiliğe yollayacağım diğer iki belge senin.” Selin Mete’nin verdiği belgeleri okurken kaşları çatılmıştı hala onunla geçirmek için neredeyse bir haftası vardı, alelacele belgeleri hazırlayıp onu göndermek istemesine anlam veremiyordu ayrıca ona karşı buz gibi tavırlarını ve konuşmasına da anlam verememişti.
“Daha bir haftam var.” Selin hayretler içinde olup biteni anlamaya çalışır gibi söylemişti Mete bunun üzerinde çok sıkılmış gibi oflayıp gözlerini devirdi.
“Ne fark edecek ha bir hafta ha şimdi!” Dedi Mete, Selin ağzı aralanmış adama bakarken öfke patlaması kalbinden yüzüne doğru çıkıyor gibi hissetmişti.
“Ne demek ne fark eder bunu imzalamam demek şu an çıkışımı verdiğim ve valiliğe bunu ilettiğin de karargâhtan ayrılacağıma dair bildiri vemen demek. Şimdi mi gitmemi istiyorsun?” Selin açıkça sormuştu sinirden yüzüne hücum eden kan yüzünden yanakları cayır cayır yanıyordu.
“Artık burada kalman için bir neden yok diyorum. Bütün verilerini topladın her şey hazır diyordun.” Dedi Mete kadın adamın bu kadar kayıtsız ve umursamaz konuşmasını kaldıramıyordu başını hayır manasında sallayıp tüm bunların şaka olup olmadığını sorguladı.
“Dalga mı geçiyorsun benimle, seninle bir dakika bile fazladan vakit geçireyim diye son güne kadar kalmamı konuşmadık mı?” Selin adama yaklaşıp kolunu tuttu adam usta bir hareketle kolunu kadının elinden hızlıca sıyırdı Selin göz yaşlarını tutmaya çalışırken epey savaş veriyordu.
“O zaman öyleydi ama şu an saçma geliyor, istemiyorum.” Dedi Mete, adamın yeterince ciddi yüz ifadesi Selin’in onun pes ettiğini anlamasına yetmişti adama tekrar yanaşmaya çalışıp elini yüzüne koymak istedi ama adam kasılmış çenesi ve sanki nefes almıyor gibi duruşuyla kadından yüzünü kurtarıp tekrar uzaklaştı.
“Mete yapma, tehlikeli diye korktuğunu biliyorum! Anlıyorum da ama yaşadıkların yüzünden beni uzaklaştırmaya çalışma! Lütfen!” Selin’in sesinde ki çaresizlik çok net duyuluyordu adam elini uzatan kadından bir kez daha uzaklaştı.
“Yaşadıklarım yüzünden seni uzaklaştırmıyorum, sadece seninle bir ilişki istemediğimi fark ettim o kadar.” Adamın sesi titremişti Selin artık göz yaşlarına izin vermiş akarken adamın sesindeki o minicik üzüntü duygusuna tutunmaya çalışıyordu.
“Hayır! Yalan söylüyorsun bilerek uzaklaşayım diye yalan söylüyorsun! Anlıyorum tamam mı! Yapma bunu!” Selin dayanamayıp Mete’ye sarılırken adam kollarını üstünden çekmeye çalışıyordu. Mete hızlı atan kalbini duymasını istemiyordu, onunla ilgi hiçbir düşünceye kapılmasını dahi istemiyordu. Sonsuza kadar ondan nefret etmesini istiyordu böylece onu bir daha üzmeyecek, korkması ve endişe etmesi gereken bir durumda kalmayacağını düşünüyordu ama kadının bu kadar inat etmesi hiç iyi değildi adam göz yaşlarını durdurmaya çalışsa da çok zorlanıyordu.
“Selin! Bitti! Neyini anlamıyorsun bitti seni istemiyorum.” Selin Mete’nin bu sözlerinin ondan uzaklaşmak için söylediğinin farkında olsa da sözleri içini yakıyordu. Adamın tişörtünü bir eliyle sıkıca kavradı onu bırakmak istemiyordu boynuna elini koyup ona bakması için yüzünü çevirmeye çalışıyordu. Mete ise hala ona direnmeye devam ediyordu.
“Yapma diyorum! Bunu yapma senden ayrılırsam mutlu olacağımı mı sanıyorsun! Sen hayatımda olmayınca deli gibi her gün başına bir şey geldi mi diye endişelenmeyeceğimi mi sanıyorsun!” Selin sinir krizi geçiriyor gibi çığlık çığlığa bağırıp ağlarken Mete’nin akan yaşları pes etmeye meyilli bir hal yaratmıştı Selin biraz sakinleyip adama yaslandı kokusunu içine çekerken hala deli gibi ağlıyordu. Mete bir iki saniye duraksadı onunda vedalaşmaya ona sarılıp hissetmeye ihtiyacı vardı. Kadının kollarında olma hissi onu özlediği zamanlarla başa çıkmak için kullanabilmek için kez kendisine de izin veriyordu. Mete sakince elini üstünden çekerken Selin devam etti. “Senden ayrılmam seni unutmam anlamına gelmeyecek her gün iyi misin diye merak edeceğim haber alamadığım zaman delirmenin eşiğine geleceğim! Bırak, bırak işte seninle olmama izin ver! Senden haber alıp sesini duymam bile yeter n’olur!”
“Senin için ayrılmıyorum… Seni sevmediğim için ayrılıyorum.” Mete duraksayarak hatta yutkunarak konuşmuş bile olsa çok net söylemişti. Bu sözleri söylemek hiç kolay değildi Mete çok acı çekiyordu ama dümdüz durmak zorundaydı. Selin boynundan başını kaldırıp yüzüne baktı küçük bir çocuk gibi titreyen dudakları nefes alamıyor gibi kesik kesik nefes alışı ve usulca ağlayışı adamı deli ediyordu ama dıştan sulanmış gözleri dışında hiçbir tepki yoktu.
“Yalan söylüyorsun, sevdiğini söyledin o kadar zamandır her defasında yalan söylemiş olamazsın. Beni acı çekmeyim diye uzaklaştırmaya çalışıyorsun ama canımı daha çok yakıyorsun, bunu yapınca kabul edip hayatıma devam edeceğimi sanıyorsun ama öyle olmayacak!” Selin son inkâr kırıntılarını kullanıyordu adamın ona bakışları bile farklıydı ama hala kabullenemiyordu. Mete kadını inandırmak için son kozunu oynamalıydı en zoru buydu derin bir nefes alıp kadını ittirerek uzaklaştırdı kendinden.
“Hala anlamıyor musun? Yalan söyledim diyorum, buradaki tek eğlencem sendin seni kandırmak hoşuma gidiyordu bazı erkeksel ihtiyaçlarımı karşılıyordum, sadece zamanımı geçirdim, eğlenmek için seninle birlikteydim şimdi sen gidince artık o kadar da eğlenceli olmayacak... Senden istediğimi alamayacağım. Başıma yük olarak kalacaksın! Sorumluluk falan alamam, dünya kadar sorumluluğum var. Ayrıca, seninle beraberken başka kadınlarla da konuşuyordum, bir sürü sorumluluğunu almayacağım konuştuğum kişiler varken neden seni isteyim ki.” Mete artık ondan nefret etmesi için geçerli bir sebep vermişti yaptığı şey düşündüğünden çok daha zordu.
“Yalan söylüyorsun.” Diyebildi sadece Selin, sesi çatlamış ve yorgun çıkıyordu göz yaşları tüm yüzünü ıslatırken Mete telefonu eline tutuşturdu konuşmaları arasında en üstte Canan yazıyordu. Selin titreyen elleriyle elinde telefon isme bakıyordu. Mete arama tuşuna basıp kadını aradığında uzun siyah saçlı orta yaşlarda çok güzel bir kadının resmi belirdi ikinci çalışa kalmadan telefon açıldı. Selin nefesini tutmuş ve ne diyeceğini bilemez bir şekilde ekrana bakıyordu git gide bulanıklaşan ekranın üstüne göz yaşı damlarken kadın konuştu.
“Alo aşkım, işin bitti mi?” Selin kadının cümlelerini duyar duymaz Mete’ye baktı artık yapabileceği ve direnebileceği bir şey kalmamıştı. Onu gerçekten sevmiyordu, gerçekten istemiyordu bu kafasına dank ederken üstüne kaynar su dökülmüş gibi acı çekerek titriyor ve şok içindeydi, hayatı boyunca ilk defa âşık olduğunu düşündüğü adam onu sevmiyordu tüm gururunu hiçe sayarak onu sevdiğini düşünüp yalvarmıştı ama belli ki onun için her şey farklıymış diye düşündü.
Telefonu adamın eline bıraktı adam telefonu kapatırken kadının gözlerindeki hayal kırıklığını ve öfkeyi çok net görebiliyordu onu kaybetmişti tamamen ellerinden kayıp gitmişti ve bunu yapan kendisiydi, kendisini hiç affedemese de onun iyi olacağını düşünerek sakinleşmeye çalışıyordu. Selin boynundaki kolyeyi çıkartıp masaya fırlatırken aynı hırsla belgeleri alıp dışarı çıktı. Mete son hamlesinin etkisini kadının üzerinde görmüştü artık gerçekten tamamen nefret ediyordu ondan. Mete ona bir daha dokunup öpüp sevemeyeceğinin bilinciyle kendisini sandalyesine atıp nefes almaya çalıştı sanki fiziksel bir acısı var gibi acısı her yerini sarıyordu. Kadın koşar adım odasına girerken Berk kadının ağladığını görüp endişeyle peşinden koştu. Kadın bir hışımla kapısını açarken berk arkasından kapının ucunda duruyordu.
“Selin hocam iyi misiniz?” Dedi çocuk endişeyle Selin Berk’e dönmeden kesik kesik ağzından nefes alarak masasına koyduğu belgelerin üçünü elleri titreye titreye imzaladı.
“Berk bu kâğıdı.. Mete komutanına.. teslim eder misin?” Çocuğun yüzüne tuttuğu kâğıdı Berk elinden alıp tamam manasında başını salladı. “Ayrıca.. bana biraz buz getirebilir misin?” Berk kadının kesik kesik konuşması ve bu isteği karşısında şaşırsa da bir şey diyemeyeceği kadar kötü gözüküyordu.
“Peki hemen getiriyorum.” Dedi Berk hızlıca komutanın odasına koştu. Çocuk belgeleri vermek için odasına geçtiğinde Mete komutanda çok kötü gözüküyordu Masaya kollarını koymuş başını arasına almıştı. “Komutanım, Selin hocam bu kâğıdı size getirmemi istedi.” Berk konuşur konuşmaz Mete Selin lafını duyunca anında kafasını kaldırdı elinden kâğıdı aldığında hazırladığı belgeyi imzaladığını gördü. Mete istediğinin olmasına rağmen kendisini iyi hissetmiyordu.
“Başka bir şey söyledi mi?” Diye sordu Mete tüm gücüyle kendini tutuyordu.
“Buz istedi.” Berk şaşkın şaşkın bakarken Mete de anlam veremeyerek bakıyordu ayağa kalktı Berk’e peki manasında kafasını sallayınca Berk hızla dışarı çıktı Mete birkaç tur oda içinde volta atıp dayanamayıp dışarı çıktı kadının kapısı açık görünce kendisine engel olamayarak yavaşça oraya ilerledi kadının yanında Luna endişeyle beklerken kadın eşyalarını valize sokuşturuyordu aynı zamanda panik atak geçiriyor gibi düzensiz sesli ve kesik nefesler alıyordu. Bir adım atıp ona gidecekken Berk’in gelmesiyle geri çekildi. Berk içeri girdiğinde Selin hızlıca elinden buzları aldı.
“Teşekkür ederim Berk. Gitmem için bana bir araç ayarlar mısın acil çıkmam lazım.” Selin cümleleri söylerken bayılmamak için nefesini düzenlemeye çalışıyordu hala elinden aldığı buzları bileklerine boynuna bastırarak panik atağını engellemeye ve düşüncelerini net tutmaya çalışıyordu. Berk ne yaptığını anlamıştı kadını yalnız bırakarak odadan çıktığında komutanı karşısındaydı.
“Gitmek için araba istiyor.” Dedi Berk bir şey yapmasını ister gibi Mete’ye bakıyordu Mete pes etmiş bir ifadeyle adama baktı.
“Onu gitmek istediği yere bırak.” Mete onayı verdikten sonra odasına doğru geçerken Berk arkasından bağırdı.
“Komutanım içerde panik atak geçirmemek için uğraşıyor kadın, sizce gidip iyi olup olmadığını sormanız gerekmez mi?” Berk adamın ne yaptığını anlayamıyordu Mete sinirle adama döndü içinde kendisine olan öfkesini kadını kaybetmiş olmanın acısını Berk'ten çıkartırcasına bakıyordu.
“Her şeye karışma asker! Onu güvenli bir yere bırak ve geri dön!” Dedi tıslar gibi. Berk adamın öfkesine daha fazla maruz kalmamak için başıyla onaylayıp kadına bakmak için içeri yöneldi.
Selin eşyalarını toparlamış nefesini biraz olsun düzenleyebilmiş olsa da hiç iyi değildi. Luna olan biteni büyük bir şokla izlerken Mete’nin ona verdiği tasmayı taktı. Bilgisayar çantasını ve valizini alırken Berk yardım etmek için uzandı. Selin adamın gözlerinin içine bakarken akan yaşlarını sildi. Berk elinden valizini alırken Selin'le konuşmadan anlaşmışlardı Selin odayı tekrar kolaçan edip eksik bir şey var mı diye baktı. İçindeki yangını ve panik atağını dizginlemek için tekrar buzu bileklerine ve boynuna koydu. Oturup çığlık çığlığa ağlamamak, ortalığı dağıtıp birbirine katmamak için uyarıcı niteliğinde buzun soğukluğu ile irkilip kendine geliyordu. Berk valizini arabaya götürmek için çıkarken kapıyı kapatıp bir süre verdi kadına kadın duvara sırtını yaslayıp yere yavaşça çöktü hıçkırıklarla ağlarken Luna yüzünü yalıyordu. Selin’in tek istediği bu cehennemden çıkıp kaçmaktı, hep sakındığı duygularının kendisini böyle ele geçirip üstüne bu şekilde vuracağını hiç tahmin etmemişti. Açık açık kullanıldığını anlatan adama hiçbir şey diyemiyordu buna izin veren kendisiydi gardını düşüren, hayatının her yerini kapsayacak kadar çok sevende oydu.
Kırgınlıkları, kalp kırıklıkları ve öfke bedenini sararken odaya tekrar baktı. Hayatında bambaşka sayfalar açan bu yer artık hatırlamak istediği bir yer değildi, Luna’ya sarılırken ikisinden de kurtulmak için önceki gece yaptığı konuşmayı hatırlayınca daha çok sinirlenmişti. Son bir güçle ayağa kalktı adama onun için acı çektiğini göstermemek ve kuyruğunu dik tutmak için tüm enerjisini harcayacaktı. Valizini toplarken arkadaşını aramıştı Mardin’den çıkıp kendisini almaya gelecekti ama en az 2 saatlik yolu vardı, kafasını toparlayıp nerede bekleyeceğine karar verdi, gözlerini tekrar silip her şeyinin tam olduğunu anlayınca Luna’yı tasmasından tutup derin bir nefes alıp kapıyı açtı.
Avlu boştu Yusuf ve Mehmet olsa onu orada bekleyen iki sadık arkadaşının olacağını çok iyi biliyordu ikisinin eksikliği burnunun ucunu sızlattı onları tanıdığı için mutluydu. Çardağın bomboş hali kalbinin üstündeki yükü daha çok arttırıyordu, kapıyı arkasından kapatıp kilitledi avludan dümdüz yürümeye çalışırken Mete’nin açık kapısını gören Luna ona doğru yürümeye çalışsa da Selin tasmasından çekip onunla yürümeye devam etmesini sağlıyordu. Avludan çıkınca Luna’nın kafası karışmış daha önce veteriner dışında karargâhtan ayrılmayan çocuk şaşkınlıkla kadına bakıyordu. Selin kapının önünde bir sürü asker beklediğini görünce duraksayıp adamlara baktı hepsi onu görünce ona dönmüştü. Kadın göz yaşlarını tutmaya çalışsa da hiç kolay değildi hepsi tertemiz kalbi olan bu adamlar burada geçirdiği onca zaman boyunca çok yardımcı olmuşlardı.
“Seni tanıdığımız için çok mutluyuz Selin hocam.” Dedi içlerinden biri diğerleri de onu onayladı.
“Bende hepinizi tanıdığıma çok sevindim. Umarım bir gün bir daha bir yerlerde karşılaşırız.” Selin hepsinin tek tek ellerini sıkarken arada gözleri dolanların omuzlarını sıkıp gülümsemeye çalıştı içindeki yangın bitmeyen bir güçle tekrar tekrar harlanıyor gibiydi.
“Sizin bize tavsiyeleriniz ve tüyolarınız hep aklımızda olacak.” Bir sürü tavsiye verip çenesini hiç tutamıyor oluşu az da olsa işe yaramıştı. Belki! Diye geçirdi içinden Selin. Belki bunun intikamını almak istedi benden... Her şeyi bildiğini sanan bu kadına gerçekten bilmediği yerden vurarak ilk geldiği günün otoritesini yıkmasının intikamıydı...
“Kitabı bitirince hepinizin maillerini aldım atacağım. Hepiniz kendinize iyi bakın.” Selin sözler boğazında düğümlense de söyleyeceklerini söylemişti. Kapıdan çıkarken tekrar askerlere döndü, başına parmaklarını koyup yarım bir asker selamı yaptı. Kapıdan çıkıp arabanın başında bekleyen Berk’e baktı çocuk kıpkırmızı gözlerle kadını bekliyordu. Luna’yı ona teslim edip ön koltuğa geçip oturdu. Berk Luna’yı yerleştirip sürücü koltuğuna geçince Selin ona odasının anahtarını teslim etti Berk tereddüt ederek ve istemeyerek elinden aldı. Arabayı çalıştırıp yola çıkarken tüm askerler el sallıyordu Selin derin bir yutkunmayla baktı, uzaklaşırken arkasında kalan askerlere penceresini açıp elini çıkartıp arkasına bakmadan el salladı.
“Helal Hoca!” Diye içlerinden biri bağırırken. Selin artık ağlıyordu, elini içeri sokup manzarayı izliyor gibi dışarıya doğru döndü, Luna yandan yüzünü çıkarıp kadının omzuna koymuştu Kadın hem başını seviyor hem göz yaşlarını siliyordu. Düşüncelerini duymamaya çalışıyordu ama hiç kolay değildi, sarsıntılı köy yollarından uçsuz uçurumlardan sessizce geçiyorlardı. Virajlı dağ yolundan inerken yanda usul usul akan ulu Dicle’nin yeşili bile adamın gözlerini hatırlatıyordu. Gabar Dağının zirvesinden Dicle’nin Derin vadilerine süzülürken pencereyi aralayıp derin bir nefes aldı kokusu hafızasından silinsin ve yerini bu güzelliğin anıları kalsın isterdi ama hiç o kadar kolay olmayacaktı. İnkâr aşamasını hızlı geçmesini sağlayan aldatılma olayı, bulunduğu yer itibarıyla öfke ve depresyon kısmını da atlamasına neden oluyordu elinde geriye kalan kabullenme seçeneğini şimdilik içine bir yerlere saklıyordu. Bu aşamaların hepsinin bir anda ortaya çıkıp onu yiyeceğini biliyordu.
“Sizi gelip alacak birileri var mı?” Diye sordu Berk. Selin dalgın bir bakışla çocuğa baktı kafası hiç yerinde değildi, şehir içine girdiklerini görünce kendini toplayıp sesinin çatlak çıkmamasına özen göstererek konuştu.
“Evet arkadaşım almaya gelecek, beni üniversitenin kampüsünün girişinde bırakırsan sevinirim.” Şehrin girişinde ki üniversite ilk uğradığı yerdi kampüste bir yerde oturup arkadaşını bekleyebilirdi diye düşündü.
“İçeriye geçeyim misafirhaneye bırakayım hem alt katında yemekhanesi var orada çay falan içip beklersiniz olur mu?” Berk üniversiteye yetişmek üzereydi. Selin kısaca düşündü.
“Luna’yı içeri alırlar mı bilmiyorum.” Dedi Selin, Berk üniversitenin içine geçerken askeriye kartını gösterdi.
“Rica ederiz olmadı orda çardaklar var. Orada beklersiniz çok uzun sürecek mi gelmesi.” Berk kadını yalnız bırakmayı hiç istemiyordu durumunun iyi olmadığını çok net görebiliyordu. Selin bilmem manasında omuz silkerken telefonunu çıkartıp baktı arkadaşı yola çıkmış aramış ve mesaj atmıştı ama kendisi telefonunu sessizde bıraktığı için yeni görüyordu. Berk’in kendisi için endişelendiğini biliyordu bu yüzden 1 saat daha beklemesi gerektiğini söylemek istemedi.
“Çok beklemem, yola çıkmış hızlı sürer arabayı zaten.” Selin yalan söylediği anlaşılmaması için adama bakmıyordu Misafirhanenin önünde durduğunda Selin aşağı inip Luna’yı indirdi Berk’te valizini indirip kaldırıma bıraktı. Berk ağlamamak için burnunu çekerken kadına bakamıyordu bile Selin tasmasını çekiştirip duran Luna’yı zapt etmeye çalışırken Berk’e elini uzattı adam elini görünce kadına hızlıca sarıldı.
“Selin hocam sizi tanıdığıma gerçekten çok sevindim burada bir kardeşiniz var ne zaman ne isterseniz emrinize amadeyim.” Berk kadından geri çekilirken yere bakıyordu yaşlarını parmaklarıyla temizleyip üstüne sildi.
“Berk bende seni tanıdığıma çok sevindim sende kendine çok dikkat et ve neye ihtiyacın olursa beni ara.” Selin adamın omzuna elini atıp sıkarken göz yaşları sessizce akıyordu. Yusuf, Mehmet ve Berk’in numaralarını özellikle almıştı planı İzmir’e döndüğünde onlara ufak hediyeler göndermekti ama şu an üçü ayrı ayrı yerlere dağılmıştı.
“Kendinize çok iyi bakın hocam.” Dedi Berk, Luna’yı da özleyecekti ona doğru çekinerek hamle yapsa da Luna ilk defa onu sevmesine izin verdi başını sevip gülümsedi. Telefonu çalınca hızlıca cebinden çıkartıp Selin’e imalı bir bakış attı telefonu açarken konuşmamaya özen gösteriyor gibiydi.
“Evet komutanım.” Dedi Berk, Selin Berk’e el sallayıp misafirhaneye doğru tüm eşyalarını itekleyerek girmeye çalışırken Berk arabaya binmişti.
“Nereye bıraktın?” Diye sordu Mete, sesi titriyor gibi gelmişti Berk’e aslında komutanı olmasa sövüp sayıp kapatırdı ama eşek gibi cevap vermek zorundaydı.
“Üniversite’nin misafirhanesine bıraktım arkadaşı buradan gelip alacakmış.” Dedi gönülsüz konuştuğu çok belliydi Mete çocuğun düşüncelerini umursamıyordu tek istediği kadını bir saniye daha görebilmekti. Askeriyeden çıkıp arabasına atlarken yarım saat kırk dakika önce bu yoldan arabayla kayboluşunu izlemenin verdiği ızdırabı hatırlayarak arabayı çalıştırdı.
“Tamam sen geri dön benim işim var dışarı çıkıyorum.” Dedi ve çocuğun ne dediğini dinlemeden yüzüne kapattı arabayı patinaj çeke çeke çalıştırırken etraf toz duman olmuştu. Onu son kez görse ne yapacaktı ki ya da kendisinin orada olduğunu fark etse ne yapacaktı? Bilmiyordu… Gidişinin ve ayrılmanın zor olacağını biliyordu ama bu kadar zor olacağını asla tahmin etmemişti. Etinden etini koparıyorlarmış gibi çığlık ata ata ağlamak isteğini, çocuk gibi kucağına sarıp sarmalayıp sana ihtiyacım var yalan söyledim dememek için tırnaklarını etine saplayacağını ve onun gidişiyle nefes bile alamayacağını nereden bilebilirdi ki? İlk kez böyle bir şey yaşıyordu… Hayatında ilk kez âşık olmuştu, sevmişti ayrıca gerçekten sevilmişti ama yaptığı şey ona değer veren birini kaybetmekti! Mete öfkeyle direksiyona vururken kadının ona son kez hayal kırıklığıyla bakışını kendisine tutunma çabasını düşündü...
Bu yaptığı şey kadına kısa zamanlı zarar verebilirdi ama her gün, günden güne onun için endişeden kafayı yiyip acı çektiğini görmeyecekti. Bir daha geçen günkü şeyi yaşamayacağını ve onu bu tuhaf sürüklenmeden kurtaracağını düşünüyordu. Bu düşüncenin yerini kadının “Yapma!” Diye haykırışları bölüyordu. “Yapma! Seninle olmama izin ver.” Onunla olmak isteği her şeyin önüne geçiyordu ama onu ölümüyle sınamak istemiyordu. Düşüncelerinin derinliğinde sürüklenirken üniversitenin misafirhanesine doğru gelince duraksadı.
Luna’yı onu koruması, duygusal olarak destek olması ve iyileşmesine yardım etmesi için götürmesini istemişti şimdi Luna onun kokusunu alırsa havlar Selin geldiğini görürse tüm planları suya düşerdi, elini başının arasına alıp düşündü çok yakınındaydı ama çok uzaktı. Onun olmak istiyordu ama hakkı yoktu, kadını tutup son kez kokusunu içine çekmek istiyordu ama artık bunu yapamayacak kadar kırıp dökmüştü ortalığı.
Arabayı uzağa park edip yürümeye başladı binanın köşesinden dönmeden kadının çardağın köşesine sırtını yaslayıp oturduğunu gördü Luna yanında ona sarılıyordu. Adam akan yaşlarına hakim olamıyordu. Rüzgâra yalvarsa kokusunu ona getirse. Bacakları onu taşımıyordu hiç gücü yoktu. Yarım saat kadar sadece onları izledi kadın kıpırdamadan oturuyordu Mete de kıpırdamadan izliyordu. Kadının telefonu çalınca açtı bir şeyler konuşup kapattı kadın ayağa kalkıp Luna’yı eşyalarını çekiştirirken Mete biraz geri çekildi Luna Mete’yi görür gibi olup heyecanlanıp kadını çekiştirince kadının eşyaları savrulup yere kapaklandı Mete endişeyle yerinden fırlarken Luna kadına bakıyordu kadın yere oturduğu gibi küçük bir çocuk gibi bağıra bağıra hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı Mete kadını böyle görmeye dayanamadı o da yere çökmüştü.
“Neden! Neden! Neden!” Kadın ağlarken bağırmaya başladığında adam da hıçkırarak ağlamaya başladı artık bitmişti daha fazla dayanacak gücü yoktu ayağa kalkıp kadının yanına doğru yürümeye başlarken bir araba ani bir frenle durdu içinden bir kadın çıktı.
“Selin!” Diye bağıran kadını Selin görünce küçük bir çocuk gibi içini çeke çeke ağlamaya devam etti kadın yanına eğilip ona sarıldığında biraz sakinleşmişti. Kadın anaç bir tavırla sarıp sarmalarken Mete derin bir nefes verip saklandığı yere döndü. Arabadan inen diğer adam eşyalarını bagaja koyup Luna’yı yerleştirirken Selin’i zar zor toparlayıp arabaya koydular. Araba hareket edip Mete’nin yanından geçerken Luna onu bir kez daha görüp havlamaya başlamıştı ama araba çoktan gaza basıp gitmişti.
Luna havlarken Selin ne olduğuna anlam veremeyerek Luna’ya baktı köpek debelenip havlayınca sinirleri daha da bozulmuştu. O da burada kalmak Mete’yi görmek istiyordu Luna da onu istemiyor artık diye düşünüp daha çok ağladı Luna kadının ağlamasına dayanamayarak gidip yüzünü yaladı üniversiteden çıkıp şehir çıkışına giderken Luna iyice sakinleşmişti. Selin bacaklarını gövdesine çekip sararken dışarıya bakıyordu Luna patisini omzuna koymuş kadına destek vermeye çalışıyordu daha sonra başını kadının dizlerine koyup beraber yolu izlemeye başladıklarında ikisi de sevdiği adam tarafından terk edilmiş olmanın ağırlığıyla sustular. |
0% |