@gamzhhh
|
Büşra bir haftadan fazladır koltuğunda katlanmamış battaniye gibi duran Selin’e kapının eşiğinden bakıp tekrar mutfağa geçti. Kenan kahvaltıyı hazırlarken karısının endişeli surat ifadesini görünce domatesli ellerini kullanmadan kollarıyla kavrayıp öptü.
“Endişelenme, izin ver biraz kendi başına sindirsin olanları.” Dedi Kenan, Büşra tezgâha yaslanıp kollarını önünde birleştirdi. Bir haftadır zaten tek yaptığı izin vermekti ama Selin’in ağzını bıçak açmıyordu ve elinden bir şey gelmiyordu.
“En son kardeşim öldüğünde böyle olmuştu annemde bile çalışarak kendini avutuyordu.” Dedi Büşra, sessiz konuşuyordu duymasını istemiyor gibiydi.
“Sevgilim kardeşin vefat ettiğinde evde tek kalıp bize bile kapıyı zor açıyordu, şimdi hiç değilse bizde kalıp yanımızda olmayı tercih ediyor bu da bir şey.” Kenan kendince çıkarımlar yaparak karısını rahatlatmaya alışıyordu. Büşra pek tatmin olmasa da başıyla onaylar gibi salladı.
“Haklısın ama ne biliyim ne yemek yiyor ne çalışıyor sadece ağlayıp Canla iletişime geçiyor. Korkutuyor bu durum beni arkadaşlarından birini arayıp yardım mı istesek?” Diye sordu Büşra bunun çok mantıklı bir öneri olmadığını biliyordu ama yine de sormuştu.
“Selin’in bizimle bir daha görüşmemesini istiyorsan tabi ara birilerini. Destek almaya ihtiyacı olsa sence bizden önce o düşünmez miydi?” Kenan alaycı bir tavırla söylemişti ama Büşra, Kenan’ın çok haklı olduğunu biliyordu. Pes edip tekrar içeri yöneldi saçı başı dağılmış koltuğun üstüne örttüğü örtüye dolanmış koltuğun köşesine sinip boş boş duvarı izleyen ablasını hiç iyi görmüyordu.Luna da Selin’in dibinden ayrılmıyor o da kadın için endişeleniyor gibi bir saniye gözünü ayırmıyordu.
Selin kendisine garip garip bakan kardeşine baktığında tekrar süzülen yaşlarına içinden lanet etti. Tek yapabildiği şey ağlamaktı sadece ağlayabiliyordu konuşursa da ağlayacaktı onun yerine sessiz kalıp ağlamayı tercih ediyordu. Luna da arada ağlıyor gibi ses çıkartıyordu buna dayanamayıp daha çok ağlıyordu ikisinin özlediği tek bir kişi vardı ve ikisi aynı kişi tarafından terk edilmişti onu bir tek Luna’nın anladığını düşüyordu elini zar zor kaldırıp Luna’nın kafasına koydu Luna inler gibi kadının elini yalarken onun kendisiyle mutlu olup olmadığını sorguluyordu. Luna, Can dışında hala kimsenin yanına yaklaşmasına izin vermiyordu Mete’nin ihanetini anlasaydı ona da izin vermezdi diye geçirdi içinden Selin ama Luna’nın şimdi onu görse ne kadar sevineceğini de bilmenin burukluğunu yaşıyordu.
“Bir şeyler yemen gerekiyor artık.” Büşra oldukça naif olmaya çalışıyordu sanki kırılgan bir cama dokunuyor gibiydi.
“Canım istemiyor.” Selin’in sesi oldukça çatallı ve berbat çıkmıştı. Gücü olsa evine giderdi ama yalnız kalsa aklını kaybetmekten korkuyordu ve gidecek hali yoktu.
“Luna’yı tuvalete çıkartmamız lazım sensiz çok zorlanıyor.” Büşra şu an tek zaafının Luna olduğunu biliyordu Kenan Luna ile cebelleşerek götürdüğü kısa tuvalet molalarından başka hiçbir şekilde Selin’in dibinden ayrılmıyordu. Selin gözlerini devirerek sıkıca yumdu her şey ağır geliyordu sanki ona, Luna'ya ve kendine yetemiyordu çok acısı vardı kaldıramayacak kadar çok...
“Mecalim yok.” Selin kurduğu kısa cümlelerle bile çok bitkin hissediyordu nasıl toparlanacağını ne yapacağını bilmiyordu tek yaptığı arada Yusuf ve Mehmet’le yazışıp sağlık durumlarını öğrenmek olmuştu geri kalan tüm günler dümdüz duvarı izleyerek adamın kendisine söylediği şeyleri kafasında ölçüp biçip yalanlarını yakalamaya çalışıp ona nasıl kendini kaptırdığını düşünmekle geçiyordu. İşin kötü yanı hala onu deli gibi özlüyor ve seviyor olmasının verdiği suçlulukla baş edemiyor olmasıydı.
Büşra pes edip tekrar mutfağa girdi kardeşine yardım etmeyi bırak konuşmayı bile beceremiyor olmanın verdiği ağırlığa dayanamıyordu artık. Büşra mutfak sandalyesine kendisini atıp elleriyle yüzünü kapatıp hıçkırıklarla ağlamaya başladı Kenan şok olmuş şekilde kadına bakarken ne yapacağını bilemez halde etrafında dolandı.
“Büşra! Hayatım ne oldu?” Kenan asla kendisini dinlemeyen ve ne olduğunu anlatmayan kadını nasıl teselli edeceğini bilemedi. Şaşırmış halde bir iki dakika izlerken Büşra hala sesli sesli ağlıyordu. Selin omuzlarında koltuk örtüsüyle dağılmış halde yanında Luna'yla mutfak kapıda belirdi bir saniye durup kardeşine baktı sonra tek kaşını kaldırıp Kenan’a baktı. Kenan anlamadım der gibi Selin'e omuz silkti, Selin yılgın haliyle ayaklarını sürüye sürüye kardeşinin yanına gidip diğer sandalyeye kendini bırakıp aynı şekilde ağlamaya başladı.
Kenan şaşkınlıkla iki deliye bakıyor gibi bakışları iki kadın arasında gidiyordu. Luna yanında durmuş yine aynı kafa karışıklığı ile kadınlara bakıyordu. Büşra içini çeke çeke ablasının yanında bebek gibi ağlamasına baktı göz yaşlarını silerken kadın hala ağlıyordu ablasının omzuna elini koyunca Selin bu anı bekliyor gibi dönüp sarıldı ve daha şiddetli ağlamaya başladı. Şırnak üniversitesinin ortasında düşmesini bahane edip bağıra çağıra ağladığından beri hiç sesini çıkartmadan içine içine ağlamaya çalışmıştı hep.
Büşra ablasına daha sıkı sarılırken o da aynı şekilde tekrar ağlamaya başladı. Büşra Selin’in ilk geldiği günü hatırladı, kapıyı açtığında doğruca Can’a sarılıp kucağında oturan Can’ın sorularını kısa kısa cevaplayıp içli içli ağlayışını ve olayı bir kez kısa özetle anlatıp bir daha koltuğun o köşesinden hiç kalkmadan akan yaşlarını sürekli silerek sesi çıkmadan oturuşunu düşündü. Baştan beri onu rahat bırakmaya ve zaman tanımaya çalışmıştı bu baskı ikisini de yiyip bitirirken ablasının istediği tek şey onunla birlikte bağıra çağıra ağlayıp içini yakan zehrini akıtmaktı bu yüzden gelir gelmez yanına gelmişti, ilk ona koşmuştu ama o ablasını anlamayıp sessizliğinin içinde bırakıp daha çok sıkıştırmıştı.
Büşra kendi salaklığını düşünüp onun acısına nasıl yaklaşacağını bilemediği için daha çok acı çektirmesine daha çok ağlıyordu. Luna, Büşra'nın Selin’e dokunmasına aynı zamanda ağlamalarına havlama ve ağlama inlemesiyle karşılık verince Kenan iyice delirmiş kulaklarını tıkamaya çalışıyordu ama onunda ağlaması an meselesiydi Can’ın hafta sonu kursu olduğu için içinden şükretti.
“Canım çok yanıyor!” Dedi Selin, Büşra kadını kendine bastırırken anlatıp boşalmasını istiyordu. Kenan işin derinleşeceğini anlayıp onları yalnız bırakmak için Luna’yı alıp dışarı çıkmaya karar verdi Luna’yı çekiştire çekiştire çıkartırken Selin'le Büşra hala ağlıyorlardı. “Çok canım yanıyor.” Dedi tekrar Selin Büşra kadından ayrılıp yüzüne baktı saçlarını yüzünden çekip gözlerine bakıyordu.
“Anlatmak istersen dinlerim.” Dedi Büşra ama bu sefer zehrini akıtması için sessiz kalmayacaktı.
“Çok seviyorum, onu özlüyorum bundan nefret ediyorum ama dayanamıyorum.” Selin bağımlılık geliştirdiğini düşünse de Büşra onun aşık olduğu için yaptığını biliyordu.
“Çok normal onu özlemen, istemen çok normal ama bu senin hatan değil kendini cezalandıramazsın.” Büşra ablasının titreyen ellerini tutarken Selin küçük bir çocuk gibi dudaklarını büzerek ona bakıyordu.
“Beni sevmiyor, bana aşık olduğunu söylerken arkamdan başka kadınlarla görüşüyormuş. Ben çok mu gurursuzum hala neden seviyorum onu?” Selin Büşra’ya sorarken tekrar hıçkıra hıçkıra ağlıyordu Büşra ablasının göz yaşlarını eliyle sildi.
“Hayır sen hayatımda tanıdığım en gururlu kadınlardan birisin. Aşk bu, aşk böyledir hesabı kitabı yok! Planı, doğrusu ve ya yanlışı yok kalbine saygı duy aşkını kabullen acını çek ve onu bitir.” Büşra ablasının onu anlaması için tane tane konuşmuştu.
“Nasıl devam edebileceğimi bilmiyorum. Kime güvenebileceğimi, insanları nasıl tahlil edebileceğimi, onun yarattığı boşlukla nasıl baş edebileceğimi bilmiyorum ve bir daha nasıl mutlu hissedebileceğimi bilmiyorum.” Selin bütün bunları sesli söyleyince biraz olsun rahatlamıştı.
“Biz varız! Bize güveneceksin, bize tutunarak baş edip mutlu olacaksın. Ayrıca herkes bir değil ki bir kişi seni yaraladı diye herkese küsemezsin. Zaman seni iyileştirecek izin ver yeter.” Selin Büşra’nın dedikleriyle biraz olsun nefes alabildiğini hissetmişti, kardeşine tekrar sarıldı.
Bir süre daha ağladıktan sonra bir dakika nefeslenip kendilerine gelince Büşra ağır aksak kalkıp su koydu ikisine, suyu uzatıp Selin bardağı alınca yanına oturup soluklanmasını bekledi masadaki peçeteyle yüzlerini gözlerini silerken neredeyse 15 dakikadan fazladır ağladıklarına şaşmıştı ama buna ihtiyaçlarının olduğunu biliyordu Büşra tek yapması gerekenin açıkça konuşmak olduğunu anlayamadığı için hala kendini suçluyordu.
“Bu kadar zaman senin dinlenip anlatmanı beklediğim için özür dilerim.” Dedi Büşra ikinci bir ağlama krizine girme aşamasındayken kapı açılınca sustular Luna hızla yanına gelirken Kenan saçı başı üstü dağılmış ve bitap halde içeri girmişti. Selin, Kenan’ın haline gülümseyince adam elinde ekmeklerle gözleri şok olmuş şekilde açılmış onlara bakıyordu.
“Hoş geldin kızım, Kenan abine bugün de sorun olduğuna göre görevin tamamdır.” Selin gülerken Luna’yı başından öptü Luna kadının enerjisinin biraz olsun değişmesinin verdiği enerjiyle etrafında dönüp havladı.
“İyi gözüküyorsunuz buna endişelenmeli miyim bilemiyorum.” Dedi Kenan. Büşra’yla Selin birbirlerine bakıp gülerken Selin yine gülüşü yüzünde solmuştu. Luna’yı severken Luna heyecanla zıplıyordu.
“Hadi kahvaltı edelim! Kenan sıcak ekmekte almış ooh!” Büşra konuyu değiştirmeye çalışır gibi Selin’i tabağına bir sürü şey doldurdu Selin itiraz etmeye çalıştıkça Büşra “Şşş” deyip durduruyordu.
Sofraya oturduktan bir süre sonra onlar günlük hayatlarından ve Can’dan bahsederken Selin, Büşra ve Kenan’ı kırmamak için tabağındakileri ağzında büyüyen lokmaları zar zor yutarak yemeye çalışıyordu. Sohbetlerine arada baş sallamayla katılıyor gibi gözükse de hala zamana ihtiyacı vardı ama bugün yaşadıkları duygusal boşalmaya o kadar ihtiyacı vardı ki kendisi bile fark edemediği için şaşkındı. Yiyebildiği kadar yediği tabağıyla oynarken ve tekrar düşüncelere dalınca Büşra onu fark etti.
“İyi misin?” Diye sordu Büşra. Selin gülümsemeye çalışarak kafasını salladı tabağında kalan iki dilim peyniri ve salamı Luna’ya vererek tabağını temizlemiş oldu kalkıp bulaşık makinesine tabağını koydu. Telefonu çalınca istemsizce kalbi hızla çarparken koşar adım salona gidip telefonu eline aldığında arayanın Mehmet olduğunu görünce içine saplanan acıyı bastırmaya çalışıp derin bir nefes alıp telefonu açtı.
“Selin hocam!” Karşıdan gelen tanıdık enerji dolu ses ağlama isteğini tekrar gün yüzüne çıkartsa da ona çok iyi gelmişti.
“Mehmet nasılsın?” Sesi az da olsa çatlamış çıkmıştı ama yine de iyi toparlamıştı.
“Çok iyiyim turp gibiyim. Sizi özledim aramak istedim siz nasılsınız.” Selin akan gözyaşına rağmen gülümsedi kim derdi ki bu çocukla çok iyi anlaşacaklardı ilk günlerde ondan nefret ettiğine o kadar emindi ki.
“O kadar iyi yaptın ki aramakla çok sevindim sesini duyunca. Yusuf nasıl yazamadım size son iki gündür.” İkisi aynı hastanede aynı odada kalıyorlardı Mehmet bu durumdan çok mutluydu ama Yusuf Mehmet’in çok konuşmasından şikayetçiydi bu durum son haftalarda yüzünü güldüren tek şeydi.
“İyi, iyi nişanlısı yanında ya çok mutlu görmelisin bir nazlanıyor bir nazlanıyor.” Mehmet Yusuf’la dalgasını geçerken çok eğleniyor gibiydi genelde bu konularda dalga geçilen kendisi olduğu için bu durumun tadını çıkartıyordu.
“Bırak şimdi nazlansın adam başka ne zaman naz yapacak.” Selin koltuğun ucunda otururken Luna kiminle konuştuğunu duymak için dikkatle kadının yüzüne bakıp dinliyordu.
“Selin hocam?” Yusuf telefonu almış aynı enerji ve her zamanki nazik konuşma üslubuyla selamladı kadını.
“Yusuf! Nasılsın?” Kadın bu adamların 2 ay gibi kısacık süreçte ne kadar hayatının içinden dost, kardeş olduklarına ve onu ne kadar rahatlattıklarına inanamamıştı seslerinde Mete’den bir şey bulduğu için mi o günleri hatırlatıp huzurlu hissettirdikleri için mi yoksa arkadaşlarını geri bulmuş gibi düşündürdüğü için mi böyle hissediyordu anlayamamıştı.
“Çok iyiyim ama Mehmet üç gün sonra taburcu olunca çok daha iyi olacağım.” Dedi Yusuf şakayla karışık.
“Hocam siz onun öyle demesine bakmayın ben gideceğim diye geçen gün yatakta gizli gizli ağlıyordu.” Mehmet kahkahalarla gülerken Selin de güldü.
“Hadi be oradan!” Dedi Yusuf ama o da gülüyordu.
“Taburcu olunca ne yapacaksın?” Selin endişeyle sormuştu, korkusu onu göremeyecek kadar uzaklaşmasıydı.
“Bilmem ki belki memleketime dönerim.” Selin Mehmet’in sesindeki hüznü duyuyordu istediği şeyin farklı oluğunu ama bir kapana kısılmış gibi hissettiğini düşündü. Aynı zamanda tekrar Şırnak’a gitmeyeceği için şaşırmıştı.
“Ben sizi ziyarete gelebilirim belki, tabi Mehmet taburcu olmadan.” Bu ani kararını Selin düşünmeden almıştı ama istediğinin gerçekten bu olduğunu biliyordu, ona iyi geleceğini biliyordu.
“Gerçekten mi?” İkisi aynı anda sevinçle söyleyince Selin güldü.
“Gerçekten, ikinizi de görmek istiyorum.” Selin gerçekten şu an onları iyi görmenin biraz olsun kendisinde toparlanacak gücü vermesini sağlayacağını düşündü.
“Çok seviniriz Selin hocam sizi görmek bize de iyi gelir.” Dedi Yusuf nezaketle.
“Valla mükemmel olur çok seviniriz.” Mehmet çocuksu heyecanı her zaman üstlerdeydi.
“Tamam o zaman yola çıkınca haberleşiriz.” Dedi Selin, çocuklar onaylayınca vedalaşıp telefonu kapatmışlardı. Selin bu fikrin kendisini rahatlattığının farkındaydı kapıda durmuş Büşra onaylamayan bakışlarla ona bakıyordu. Selin onu görünce masum bir ifade takınmaya çalışarak gülümsedi.
“Bu halde nereye gittiğini sanıyorsun?” Büşra ellerini önünde kavuşturmuş üstten bakış atıyordu.
“Buna ihtiyacım var onları görmem lazım.” Selin dosdoğru lafı eveleyip gevelemeden söyleyince Büşra ofladı.
“Hayır canım hem Mete’den bilgi almak için onun yakınında olan kişilerle görüşmek için hem de onun varlığını onlarla yanında hissetmek için yapıyorsun.” Büşra öfkeli bir tondan konuşuyordu onun kendisine daha fazla zarar vermesine göz yummak istemiyordu.
“Alakası yok! Nereden çıkartıyorsun bunları sadece onları görmek istiyorum.” Selin ayağa kalkmış odada kısa adımlarla volta atıyordu.
“Nereden mi çıkartıyorum! Barış öldüğünde tüm arkadaşlarıyla görüşmenden, sevgilisi evlendiği halde hala kızı arayıp sormandan üstüne onu anlamak için Şırnak’ta askerlerle kalıp araştırma konunu onlar yapmandan!” Büşra da korumak amaçlı bağırıyordu. Selin durup ellerini başının arasına alıp ofladı.
“Beni anlamıyor musun onlar beni korudu, bana destek verdi orada tutunmamı sağladı! Bu adamları en son ölüm döşeğinde gördüm, onları görmem lazım! Bana iyi gelen şey arkadaşlarımla devam etmek senin gibi yok sayıp önüme bakamıyorum! Onlar benim dostum, onları görüp konuşmak istiyorum hayatıma devam edebilmek için!” Selin oturup öfke krizinin geçmesini beklerken ellerini başının arasına aldı. Büşra bir süre dediklerini düşünüp taşındı.
“Tamam bende seninle geliyorum.” Dedi, Selin şaşkınlıkla kardeşinin yüzüne baktı gerçekten bunu dedi mi diye yüzünü okuyordu ama Büşra çok ciddi gözüküyordu.
“Kenan ve Can’a ne olacak?” diye sordu Selin, saçmaladığını düşünüyordu.
“Bir şey olmayacak biz sizin gelmenizi bekleriz.” Kenan kapıdan içeri girdi en baştan beri olanları dinliyordu. Büşra’ya sarılıp şakağına öpücük kondurup gülümsedi.
“Ben defalarca şehir dışına çıktım, Kenan da öyle Can bizi engelleyecek bir unsur değil ayrıca Kenan’ın annesi birkaç günlüğüne yardım edebilir.” Dedi Büşra. Selin Büşra’nın dediklerini düşünüp tamam manasında kafasını salladı Kenan ve Büşra gülümseyerek birbirlerine bakıp aynı anda kadına sarıldılar Luna ayaklanıp bu teması hoş karşılamayarak havlasa da Selin son zamanlarda hayır manasında parmağını oynattığında sorun olmadığını öğretmişti Luna da tetikte kalarak yerine oturup bekledi. |
0% |