@gamzhhh
|
Selin küçük bir valizin içine bir iki günlük kalacak eşyalarını hızlıca hazırlayıp duşa girdiğinde Büşra da evin ve Can’ın beslenme çantası için lazım olanları Kenan’a anlatıp hızlı bir şekilde valizini ayarlayıp son hazırlıklarını tamamladıktan sonra Can’a neden gittiklerini detaylı bir şekilde anlatarak yola çıkmışlardı. Selin Luna’yı da yanına almıştı hem Büşra’nın kedisi yumak’ı bir odada kapalı kalmaması için hem de Selin de Luna da birbirlerinden ayrı kalamadıkları için en iyi fikir beraber olmalarıydı, aynı zamanda Selin Luna’nın da askerlere moral olmasını istiyordu.
Araba kullanıp dikkatini başka yöne vermek, yer değişikliği yapmak kendisi için iyi geleceğini düşünüyordu Selin, iyi de geliyordu fakat hala aklında dönüp dolaşan düşünceler ve boşluk hissi gitmiyordu. Luna kadının omzuna başını yaslamış yolu izlerken Selin de bir eliyle başını okşadı. Luna'nın şu iki haftada sessiz sakin hayatının ne kadar değiştiğini düşündü artık onun için toparlanması gerektiğini ve ona bunu borçlu olduğunu hissediyordu. Luna iyi ki yanındaydı onun sayesinde biraz olsun kendisinde toparlanacak gücü bulabiliyordu ikisinin yokluğu depresyonun eşiğine gelmesini sağlayabilirdi.
Mete nasıldır acaba? diye geçti içinden, hayatından giden insanlar yüzünden hiç yalnızlık hissetmiyor mudur? Kendisini de değil Luna’nın yokluğu Yusuf’un olmayışı çok etkilemiştir onu diye hatırlattı kendisine Selin, yutkunurken bu düşüncesinin nasıl bu kadar acı verdiğine şaşırdı. Mete'nin onu istemediğini sürekli kendisine hatırlatması gerekiyordu yoksa ona olan öfkesi geçip saf özlem ve sevgi kalacaktı. İçinden geçen düşüncelere sinirlenerek kendine kızdı, birkaç kadınla konuşup atlatacağı yalnızlığını neden kendine dert edindiğini sorguladı. Canan'ı arayıp tüm yanlızlığını giderebilirdi sonuçta... Selin gözlerine dolan yaşları tekrar dikkatini yola toplayarak bastırdı.
Adamın ona bu kadar acı çektirmesini hala anlayamıyordu daha önce hiç aşık olmadığı için mi bu kadar güçlüydü duyguları diye düşündü nefesi kesilince derin bir nefes alıp daha fazla düşünmek istemediği için sevdiği bir podcast'i açıp yolun geri kalanında onu dinleyerek, Büşra ile sohbet edip başka şeylere kafasını dağıtarak geçirmişti.
Ankara’ya geldiğinde saat çoktan gece yarısını geçmişti, ilk işi evcil hayvan kabul eden bir otele rezervasyon yaptırmak olduğu için hızlıca ayarladığı otele geçmişlerdi. Yolda yemek yedikleri için tek ihtiyaçları uyumaktı, Büşra ve Selin yol yorduğuyla üstlerini değiştirip Can’la görüntülü konuşup hemen yatağa geçtiler. Luna’yı her mola alanında gezdirdiğinden dolayı tuvalet ihtiyacı yoktu. Yemeğini ve taze suyunu da koymuştu.
Selin yanında hızla uykuya dalıp mışıl mışıl yatan kardeşine baktı, derin bir iç çekip tavanı izlerken Luna göbeğine kafasını koyunca ona sarıldı. Gözlerini kapattı Mete’nin yüzü gözlerinin önüne gelince hızla gözlerini açıp hem görmeyi çok istediği hem de hiç istemediği şeyin aynı kişi olmasının ızdırabını yaşıyordu. Tekrar gözlerini kapattı açık kahveden yeşile dönen gözlerini seyretti, aklındaki hatıraların hesabını kimseye vermek zorunda değildi ve onun kendisini istemesine de gerek yoktu aklındaki Mete ona gülümsüyordu ve şu an ihtiyacı olan tek şey buydu zamanla bununla yetinmeyi öğrenecekti, hatta bunu yapmaktan vazgeçecekti tek ihtiyacı olan zamandı...
Mete'nin boynuna kondurduğu öpücüğün sıcaklığını hissedince elini boynuna attı. Mete dudaklarını öpmek için eğilirken nefesi sanki yüzünde gibiydi. Ah bu an onu öldürmek için yeterdi, birini özlemek zordu ama o kişinin özlemini gidermek istemeyi bırak seni bir daha görmek istemediğini bilmek çok daha zordu. Gözünden akan yaşlar yastığını ıslatırken bir süre daha bu anda kaldı hava aydınlanmaya başlayınca Selin günlerdir uykusuzluğunun sebebiyle huzurlu olmayan bir uykuya dalmıştı. ... “Selin…” Büşra Selin'i dürtüklerken Selin kıpırdamadan yatıyordu Luna endişeyle havlayınca Büşra tekrar dürtükledi “Selin!” Hala bir hareket gelmeyince nefesini kontrol etti, elini omzuna atınca Selin kıpırdandı Luna tekrar havlayıp kadını yalayınca, kadın güldü.
“Luna’yı al Me…” başladığı adı tamamlamasa da Büşra rüyasında soluksuz yattığından Mete’yi gördüğünü anlamıştı hiç değilse uyuyabildiği için seviniyordu.
“Günaydın! Baygın gibi yatıyordun beni korkuttun” Büşra’ya bakıp gözlerini ovuşturan kadın neden korktuğunu anlayamamıştı.
“Özür dilerim uzun zamandır uyuyamıyordum artık gücüm tükenmiş.” Diye açıkladı Selin.
“Hadi hazırlan kahvaltı yapalım sonra da çocukları görelim.” Büşra konuşurken Selin bir süre daha sersem gibi etrafına baktı nerede olduğunu kavraması biraz uzun sürmüş gibiydi gerilip ayıldıktan sonra telefonunu eline almış bir şeyler araştırdı, araştırdığı şeyi bulunca gülümsedi.
“Hazırlanalım ama kahvaltı etmeyeceğiz, bir yere uğrayıp çocukların yanına geçeceğiz.” Selin sinsi sinsi gülerken Büşra kadına tuhaf bakıyordu Selin hızlıca kalkıp üstünü değiştirip elini yüzünü yıkadı Büşra o uyanmadan hazır olduğu için ufak bir makyaj yapıp hazır olmuştu.
“Ee peki nereye uğrayacağız?” Diye sordu Büşra, Selin Luna’nın tasmasını takarken Büşra kapıda duruyordu.
“Hastane yemeklerinden sıkılmışlardır tost alacağım hepimize.” Dedi Selin kapıdan çıkarken, Büşra onu bu kadar keyiflendiren tostun anlamını çözmeye çalışıyordu kapıyı kapatıp koridorda peşinden gitti.
“Burada da sandviç tarzı bir şeyler hazırlayabilirdik.” Büşra Selin’in ağzından laf almanın kolay olmadığını bildiği için onu sıkıştırarak söyletmeyi tercih etti. Selin, Büşra’nın bu önerisine bayık bir bakışla yanıt verdi.
“Olmaz! Şöyle sanayi tostu gibi olmalı sıcak sıcak çıkmalı.” Selin Mehmet’in taklidini yapıyordu, tosttaki kırmızı çizgisini bildiği için gülümsedi. Defalarca ve defalarca bu tost muhabbeti Yusuf ve Mehmet'in arasında geçtiği için nasıl sevdiklerini biliyordu, ayrıca 2 ay boyunca her öğlen yemeklerini hazırlayan adamlara jest yapmak istiyordu. Selin ilk iş tostçuya gidip adamın başında durarak tostları özenle yaptırmıştı. Tekrar arabaya geçip GATA’ya gidene kadar da Büşra’ya onlarla ilgili bilgileri ve nasıl tanıştıklarını anlattı. Büşra, Mehmet’e kahkahalarla gülmüştü Selin’in de onu kız arkadaşı yüzünden daraltıp insanlara rezil etmesine gülmesine rağmen kızmıştı da, GATA'ya girdiklerinde Mehmet’i arayıp geldiklerini bildirdi arabayı park edip buluşacakları yere geldi.
Kısa bir süre sonra Mehmet Yusuf’u tekerlekli sandalyede iterek geliyordu Selin onları görünce rahat bir nefes almıştı eski iyi dost sanki yıllar geçmiş ve onları görüyormuş gibi heyecanlı ve mutluydu. Mehmet Selin'i görünce zıplayarak el salladı Selin son zamanlarda ne kadar ağlak olmasına gıcık olsa da dayanamayıp akan yaşlarını silip el sallayarak karşılık verdi, Selin onları görmenin bu kadar iyi hissettireceğini tahmin etmemişti.
Luna, Mehmet ve Yusuf’u görünce deli gibi heyecanlanıp zıplayıp havlamaya başlamıştı, sanki Selin’e onları gösteriyordu gördün mü onları bulduk der gibi heyecanlanmıştı. Selin tasmasını açınca hızlıca fırlayıp yanlarına koşmuştu bu zamana kadar Luna belki onlara kendini birkaç defa sevdirmeye izin vermişti ama ilk defa sarılmıştı. Luna onlara zıplaya zıplaya, kuyruğunu pervane gibi sallayarak selamlarken Selin de içinde aynı heyecanla onlara yürüdü. Yusuf Luna’yı severken, Selin Mehmet’e sarıldı Luna yine huysuzlukla hırlasa da Selin “Şşş” deyip parmağını sallayınca sustu Selin de Mehmet’ten ayrılıp Yusuf’a sarıldı.
“Hastane yemeklerinden sıkılmışsınızdır diye size tost getirdim.” Dedi Selin Mehmet dolan gözlerini kaçırırken güldü Selin ise çoktan ağlıyordu.
“Eski günlerdeki gibi!” Mehmet bir yanda Büşra’yı süzüyordu. Arkada kalan Büşra biraz uzakta onları dinliyordu.
“Burada da çardağımız var Selin hocam!” Yusuf heyecanla söylerken Selin Mehmet’in bakışlarından meraktan öldüğünü biliyordu.
“Bu arada sizi tanıştırayım kız kardeşim Büşra.” Büşra yakınlaşarak gülümserken Mehmet aynı çocuksu heyecanla kadının elini sıktı.
“Tanıştığıma sevindim! Bende Mehmet” Dedi Mehmet, Büşra başıyla onayladı.
“İkinizi de çok iyi tanıyor.” Diye açıkladı Selin, Büşra Yusuf’un elini sıkarken.
“Hoş geldiniz.” Yusuf aynı nezaketiyle kadını selamlayıp elini sıktı.
“Hadi tostlar soğuyacak!” Dedi Selin. Mehmet başıyla onaylayıp Yusuf’u ittirirken Selin, Büşra ve Luna peşlerinden gittiler kısa bir yürüyüş sonrası çardağa geçince Selin ellerine tost ve ayranlarını verip karşılarına oturdu, Luna önünde dikilip kendi hakkını beklerken Selin hemen tostundan bir parça koparıp verdi.
“Mete komutanım olsa yemeğinizi Luna’ya veriyorsunuz diye kızardı.” Dedi Mehmet, Selin yutkunamamıştı Luna'nın sağlığını düşündüğü çok açık olmasına rağmen kendisini düşündüğünü sanması aptal gibi hissettirmişti, gözleri dolsa da gülümsemeye çalıştı ama bu gülümsemenin altındaki tek şey acı bir hatırayı anmaktan ibaretti. Yusuf Mehmet’in patavatsızlığını koluyla alttan dürtükleyerek uyardı.
“Luna’nın sizinle gelmiş olması iyi olmuş.” Dedi Yusuf, açık açık Luna'yı Selin’in iyiliği için komutanın yolladığının farkındaydı. Selin başıyla onaylayıp yutkundu çocuklara dürüst olmak istiyordu.
“Komutanınız dediğini yaptı, beni kovdu. Beni kovmadan önce Luna’yı almamı istemişti, bende bırakmadım ona.” Selin’in anlattıklarını Mehmet hayretle dinlerken Yusuf her şeye hakimmiş gibi hiç şaşırmamıştı.
“Mete komutanım size gerçekten değer veriyor.” Dedi Yusuf gözlerini kaçırarak, söz verdiği için konuşmayacaktı ama Kadının da komutanın da boşu boşuna ayrılıp acı çektiği gerçeğini sindiremiyordu. Selin alaycı bir gülüş attı, buna kendisi de bir zamanlar inanıyordu ama işin aslı öyle değildi.
“Onu bunu bırakında siz nasılsınız anlatın?” Selin konuyu dağıtırken tostun geri kalanını Luna’ya verdi iştahı kalmamıştı.
“Benim fizik tedavilerim bir ay daha burada devam edecek sonra Aydın'da evde tedaviye devam edeceğim şimdilik iyi gidiyor.” Yusuf’un anlattıklarını başıyla onaylayarak dinliyordu Selin.
“Ben uyuyamıyorum diye psikolojik muayeneden geçemedim şimdilik askerlik yapamıyorum.” Mehmet laflar boğazına diziliyor gibi konuşmuştu.
“Anladım sana yardımcı olacak arkadaşlarım var yeter ki tedavi olmak iste elimden geleni yaparım.” Dedi Selin sorunun sadece uyku olmadığını Mete onun yüzünden yaralandığında görmüştü, tüm bunları kaldırabilecek psikolojik sınırı geçmişti. “Bu sırada ne yapmayı düşünüyorsun?” Diye sordu merakla. Mehmet ellerini iki yana bilmiyorum manasında açtı.
“Memlekete giderim biraz dinlenip iş bakarım. İki yıllık harita ve kadastro okumuştum etrafa CV yollarım olmadı hayvancılık yapacağım.” Diye açıklarken Büşra heyecanla yerinde zıplayınca hepsi ona baktı.
“Şey…” Dedi Büşra düşüncelerini söylemekten çekinir gibi bir hali vardı, Selinden onay ister gibi bakıyordu. Selin az çok ne yapmak istediğini anlayarak başıyla onaylayınca gülümseyerek devam etti. “Benim eşim inşaat mühendisi bende mimarım bizim İzmir’de ufak bir şirketimiz var. Ve Kenan, yani eşim uzun zamandır güvenilir birini istiyordu yanına, eğer tabi sende istersen bizimle çalışsana.” Heyecanla fikrini açıklarken Mehmet’te çok heyecanlanmıştı.
“Bir tecrübem yok ama…” Mehmet pişman olmalarını istemiyor gibiydi.
“Hiç sorun değil zamanla öğrenirsin. Eğer yorgunum diyorsan ailenin yanına git özlem gider dinlen sonra gel işe başla hem ben, hem Kenan kısa sürede işi öğrenmeni sağlarız.” Diye açıkladı Büşra. Mehmet tekrar gözleri dolarken Selin’e baktı.
“Hem Selin hocam da olacak, Yusuf’a da yakın.” Göz yaşını elinin tersiyle silerken rahatlamış gözüküyordu Yusuf ensesinden tutup sıktı. Yusuf’a sarılıp daha fazla dağılmamak için toparlandı. “Tamam haftaya hemen işe başlayabilirim, ben böyle çalışarak, iyileşebileceğim.” Diye onayladı Mehmet, Selin uzun zaman sonra ilk defa kocaman gülümserken rahatlamış hissetmişti. Büşra da kardeşinin mutluluğunu görünce mutlu olmuştu.
“Harika telefonunu Selinden alırım, İzmir’e gidince tüm bilgileri konuşuruz.” Dedi Büşra, Mehmet’te başıyla onayladı.
“Hepinizi etrafıma topladım! Bir tek Berk kaldı” Dedi Selin gülerken. Mehmet kocaman bir kahkaha atarak onayladı.
“Tedavimin sürecinde İzmir’e çok git gel yapacağım, zaten bir buçuk saatlik yol, Berk’i de yakınlara atamasını yaptırırsak kadro kısmen tamamlanır.” Dedi Yusuf, Selin kadronun içinde Mete’yi de dahil ettiğini biliyordu 6 yıllık dostluğunu ve ona ne kadar değer verdiğini biliyordu ikisi için abi kardeş ilişkilerini bir çırpıda atamazdı ama Selin için Mete çoktan kadro dışıydı...
Uzun bir süre daha sohbetlerine devam edip bir sürü konu hakkında konuşmuşlardı Büşra’ya anılarını anlatıp yeri gelip gülerken yeri gelip duygusallaşmışlardı. Can Büşra'yı arayınca Selin artık gitme vaktinin geldiğini biliyordu içine düşen sıkıntıya rağmen onları görmek gerçekten kendisine iyi gelmişti. Büşra haklıydı Mete’nin hayatının bir parçasına şahit olan birileriyle olmak ve onların rahatlıkla Mete’den bahsetmesinden kaynaklı onlarla vakit geçirmekten hoşlanıyordu ama bilmediği bir şey vardı, hergün bir şeyler paylaştıkları bu iki aydan sonra arkadaşlık bağlarının kuvvetli olduğu da yadsınamaz bir gerçekti. Büşra Can'la olan konuşmasını bitirince Selin ayaklandı.
“Yolumuz uzun biz çıkalım artık.” Derken Büşra da onayladı. Konuşa konuşa çıktıkları çardaktan Selin ve Yusuf ağır giderken Büşra ve Mehmet önde gidiyorlardı.
“Selin hocam…” Dedi Yusuf, Selin efendim manasında ona dönerken yardım edip etmemek arasında tereddütte kalmıştı çünkü tekerlekli sandalyesini sürmekte baya iyiydi. “Mete komutanımla aranızda ne olduğunu tam net bir şekilde bilmiyorum ama o da çok kötü.” Diye devam etti Yusuf. Selin karnına bir tekme yemiş gibi soluksuz kalarak adama baktı, ne diyeceğini bilemiyordu.
“Yusuf eminim sizin olmayışınız ve yaralı olmanız onun üzerinde büyük bir baskı yaratmıştır bu yüzden kötüdür.” Selin adamın onu aldatıp kandırması tam bir şerefsizlik olarak adlandırıyordu ama onun iyi bir asker olduğunun ve sorumluluklarına ne kadar değer verdiğinin bilincindeydi.
“Selin hocam, her gün bizi ve doktorlarımızı arıyor zaten arayamadığı, göremediği biri aklına takılıyor gibi bir hali var.” Yusuf şansını tekrar denemeye çalışmıştı ama Selin hayır manasında başını sallıyordu.
“Nişanlına çok selamımı söyle ayrıca çok hızlı iyileşmeye bak! İkinizi İzmir de görmek için sabırsızlanıyorum.” Dedi Selin, artık kendisini kandırmak için çok geç kalınmıştı, adamın onu sevdiğine inandığında ısrarla bırakmaması için yalvarırken kandırılması daha kolaydı ama adam gerçeklerle yüzüne tokat atmıştı ve o hayallerden uyanması gerektiğini çoktan göstermişti.
“Büşra Hanım size bir şey sorabilir miyim?” Mehmet Büşra’ya kısık sesle sormuştu, Büşra işle ilgili olduğunu düşünerek ilgiyle onayladı. Mehmet Selin onları dinliyor mu diye kontrol edip tekrar Büşra’ya döndü. “Sizin yaşınız kaç?” Diye sordu. Büşra dayanamayarak kahkaha attı.
“Üzgünüm Mehmet ama Selin beni gelmeden önce onun yaşını öğrenmen için elinden geleni yapacağın konusunda uyardı ve söylememem için yemin ettirdi.” Büşra gülmeye devam ederken Mehmet suratında yenilmiş bir ifadeyle baktı.
“Büyücüler bin yaşında falan oluyor o yüzden mi söylemiyor acaba?” Mehmet gayet ciddi bir ifadeyle söyleyince Büşra tekrar kahkaha attı.
“Genç kalabilmek için öğrencilerinin kanını içiyor diye duydum.” Büşra da ciddi bir ifadeyle söyleyince Mehmet gözlerini kısıp Selin’e baktı başını onaylar gibi aşağı yukarı yavaşça sallarken Büşra çocuğun gerçekten ciddi mi yoksa şakasına karşılık mı verdiğini anlayamayarak gülmüştü.
Arabanın yanına geldiklerinde Selin ikisine de sarılıp tekrar görüşmek üzere veda etti. Büşra'nın daha fazla Can’dan uzak kalmaması için hızlıca yola çıkmışlardı. İzmir dönüş yolunda Büşra, Yusuf ve Mehmet’e gerçekten çok ısındığını söyleyince Selin arkadaşlarını görücüye çıkartıp onay almış kadar sevinmişti. Bütün yol sohbet ederken geçekte aklının bir köşesinde Yusuf’un söyledikleri dönüyordu ama kendisine isteyen kişinin aramaktan çekinmeyeceğini hatırlatarak gerçekleri tekrar tekrar hatırlatıyordu, ona olan öfkesinin dinmesine izin veremezdi yoksa pes edip kendisini gurursuz ve yılışık bir kişiye döndürecekti. Bu yüzden en iyisi öfkesini dinç tutmaya devam etmekti. |
0% |