Yeni Üyelik
4.
Bölüm

Bölüm 4

@gamzhhh

Sabahın köründe yine askerlerin sesine kalkan Selin spor vaktinin olduğunu anlamıştı, Luna tam gögüsüne kafasını koymuş uyanmasını beklerken kadını izliyordu, gözerini açar açmaz Luna heyecanla kafasını kaldırmış kuyruğunu sallıyordu. Selin Luna'nın tatlılığına dayanamayıp kafasına öpücük kondururken Luna da karşılık verir gibi yüzünü yalamıştı. Telefonunu saate bakmak için açtığında Büşra'nın mesajını görünce onu özlediğini ve bu sefer de habersiz bırakırsa geberteceğini düşünerek bu defa görüntülü aradı bir çalışta hemen açınca Selin şaşırmıştı.

 

"Beni bekliyordun galiba." Dedi Selin, mutfakta yiyecek bir şeyler hazırlayan Büşra gülüyordu, kızgın olmadığı için rahatlamıştı.

 

"Yani hiç değilse mesaj atarsın diye yanımda tutuyordum telefonu, ooo odan güzelmiş." Büşra meraklı bir çocuk gibi Selin'in omzunun üstünden odaya bakmaya çalışıyordu Selin gülüp kamerayı çevirip kısa bir oda turu yaparken Büşra elindeki işi bırakıp telefonu eline alıp yakından bakmaya başlamıştı.

 

"Bu masam, bu yatağım burası da banyo veee bu da Luna! Hepsi bu kadar."

 

"Yaaa! Bu güzellik ne! Çok tatlısın Luna! Çok güzel kaldığın yer hiç değilse sana özel."

 

"Evet! Rahatım yerinde. Kenan nerede işe mi gitti." Selin konuyu kendisinden uzaklaştırmak için sormuştu.

 

"Evet, evet işe gitti. Can hazır uyuyorken bir şeyler hazırlıyordum. Dışarıdan sesler geliyor orada her şey yolunda değil mi?" Büşra dedikoducu teyzeler gibi her şeyi sorguluyordu.

 

"Evet Mete komutan spor yaptırıyor." Selin ilgisiz görünmeye çalışıyordu ama Mete'yi görmek için dürtüp duran bir his ile cebelleşiyordu.

 

"İsmi Mete demek." Selin gözlerini devirse de Büşra bu işin peşini bırakmayacaktı. "Göstersene bende göreyim hem belki Mete komutanı da görürüm."

 

"Saçmalama Büşra ergen kız çocuğu musun sen ne bu!"

 

"Ya senin gözlerin ışıldıyor adamdan bahsederken göster işte bakayım çok merak ediyorum çok! Lütfen! Lütfen!" Büşra'nın küçük çocuk gibi davranmasına gülmüştü Selin pencereye yaklaştı ama hala tereddüt ediyordu.

 

"Çok kısa tamam mı biri görürse rezil olurum."

 

"Tamam!" Neşeli bir sırıtmayla burnuna kadar yaklaştırmıştı kamerayı Büşra, Selin ufak bir kolaçan edip perdeyi kaldırdı Mete dümdüz duruyordu askerlere emir yağdırıyordu yine etrafta dolanırken Selin kamerayı arkaya alıp Büşra'ya gösterdi.

 

"Şu ayakta dolaşıp herkese emir yağdıran işte." Dedi Selin Büşra gözlerini kocaman açtı Selin net görebilmesi için yakınlaştırdı.

 

"Baya kaslıymış havalı bir tip!" Dedi Büşra sinsi sinsi gülerek. Selin Mete'ye bakarken daldığını fark edip perdeyi kapattı.

 

"Tamam Yeter yakalanırsam rezil olurum küçük kız çocukları gibi bizi düşürdüğün hale bak." Selin kamerayı çoktan kendine çevirmiş masasına oturmuştu.

 

"Ergenliğinden beri ilk kez böyle bir şey yaşadığın için olabilir mi acaba? Ayrıca sende baya etkilenmişsin yoksa asla bana göstermezdin." Büşra bu durumdan baya memnun 32 diş sırıtıyordu.

 

"Bilmiyorum..." Büşra, Selin'in durgunlaşıp üzgün olduğunu fark edince o da ciddileşti.

 

"Bir sorun mu var?"

 

"Sorun yok, sadece... Onun benden hoşlandığını düşünmüyorum, belki gıcık oluyordur veya burada otoritesini bozduğumu düşündüğü için sevmeyip uğraşıyordur ama net bir şekilde ilgilenmediğini biliyorum o manada bakmıyor." Selin açıkça adama ilgisini belli ettiği için kendini savunmasız ve kırılgan hissediyordu. Zaten hayatına kimseyi alamamasının nedeni de tam olarak buydu, gururundan ve kimseye savunmasız kaldığını göstermek istememesinden kaynaklandığını biliyordu ama bu sorununu çözemiyordu. İlk defa birinden hoşlandığını açıkça belli etmek istiyordu hatta saatlerce anlatası vardı üstelik adam kendisini umursamıyordu bile ama bir haftadır içine sığmayıp taşan hislerini kardeşinden başka kimseye anlatamazdı.

 

"Belki zamanla alışır, gönül işi belli olmaz. Bir bakmışsın adamda senden hoşlanmaya başlamış." Büşra kız kardeşine nasıl edeceğini bilemese de yardım etmek istiyordu çünkü ilk kez bu kadar açık şekilde kendini ifade ediyordu belli ki bu adam gerçekten onun için bir şeyler ifade etmekten fazlasıydı diye düşündü.

 

"Adamın konuştuğu birden fazla kız varmış, ayrıca inan bana beni görmemek için elinden geleni yapıyor..." Selin daha konuşacaktı ama ona acıyor gibi bakan kardeşini görünce vazgeçti. "Neyse bu konuyu kapatalım hadi!" Selin bu kadar zayıflığın yeteri kadar sınırlarını zorladığını hissetti.

 

"Anne!" Can tüm enerjisiyle uyanmıştı Büşra görmesi için kamerayı yeğenine çevirdi, Can saçı başı dağılmış kocaman gözlerini elinin tersiyle ovalıyordu yeni uyanmış olmasına rağmen 5 dakika sonra ortalığı dağıtacağı çok belli olan bir hinlikle duruyordu Selin yatmaktan kızarmış ve yastık izi çıkmış yanaklarına bakıp gülümsedi.

 

"Günaydın oğlum teyzene merhaba demek ister misin?" Büşra kafasını evet manasında sallayan çocuğun eline telefonu tutuşturup kahvaltısını koymak için kalkmıştı.

 

"Hey! Selam küçük canavar! Günaydın."

 

"Günaydın teyze! Ne zaman geleceksin!" Bağırarak konuşan yeğenine gülmekten kendini alamayan Selin'in tek zaafını gösterebileceği erkek kesinlikle Candı.

 

"Ne zaman gelmemi istersin?"

 

"Hemen gel!" Büşra Can'ın önüne kqhvaltısını koyup elleriyle saçlarını düzeltiyordu.

 

"Hmm, söz verdiğim oyuncak için mi yoksa beni özlediğin için mi hemen gelmemi istiyorsun?" Selin bir şüpheliye bakar gibi bakınca Can bir süre küçük parmaklarını düşünüyor gibi çenesine koymuştu bu hareketi Selin'den kopyaladığı için Büşra neşeyle güldü.

 

"Bence seni özlediğim için ama yine de oyuncak al." Can'ın bu samimi cevabı Selin'i neşelendirmişti.

 

"Bende seni özledim küçük adam! Pekâlâ Can buraya ne için geldiğimi biliyor musun?" Can soruyu hiç düşünmeden başıyla onaylayarak cevap verdi.

 

"Asker abilerle işin için sohbet etmen gerekiyor." Selin gitmeden önce onunla yaptığı konuşmayı hatırladığı için ona gururla bakmıştı.

 

"Çok doğru, biraz uzun sürecek ama işim biter bitmez en kısa sürede seni görmek ve hediyeni getirmek için hızlıca geleceğim tamam mı?"

 

"Çok çok mu uzun sürecek? Yarın kadar mı?" Selin bu soru karşısında kahkaha atmıştı zaman kavramını bilmiyor olması çok üzücüydü.

 

"Hayır ama merak ettiğin zamanlarda annene sorarsan annen her gün ne kadar kaldığını söyleyebilir ve 0 olduğunda ben gelmiş olurum olur mu?" Can tereddüt etmeden bu fikri beğenmiş gibi başını sallayarak onaylamıştı.

 

"Şimdi kapatmam lazım yapacak işlerim var ama seni, anneni ve babanı çok seviyorum." Selin tek ailesinin onlar olduğu için sonunu gözleri dola dola söylemişti Büşra da çaktırmadan gözyaşlarını siliyordu, ilk defa birbirlerinden bu kadar ayrı kalınca ikisi duygusal bir yumak halindelerdi.

 

"Bizde seni seviyoruz teyze!" öpücük atarak bay bay yaparken kocaman sarılma isteğini içine bastırıp Selin'de öpücük atarak karşılık vermişti. Telefonu kapattıktan sonra saatin çok geç olduğunu fark edip saatlerdir onlarla konuşmasına şaşırdı dışarıdan seslerde çoktan kesilmişti. Selin hızlıca üstünü değiştirip saçına, yüzüne çeki düzen verirken kapı çaldı saate baktığında saat 11'di Selin gülümseyip kapıyı açtı.

 

"Tünaydın Selin hocam!" Yusuf yine neşeli gözüküyordu onu gördüğüne sevinmişti.

 

"Tünaydın Yusuf bugün menüde ne var?" Selin Yusuf'a kocaman gülümsemişti kapının arkasından anahtarı alırken. "Hadi Luna!" diye seslendi yatakta kapıda kimin olduğuna dikelip bakan köpek komutla koşarak yataktan inip hoplaya zıplaya dışarı çıkmıştı. Selin kapısını kapatıp kilitledi.

 

"Kuymak var ama sen Kuymak deme, biri der Mıhlama diğeri der Kuymak sonra kavga çıkıyor. Mehmet'in ailesi malzemeleri göndermiş ama yapmayı bilmiyor Berk'in ailesi yok yapmayı biliyor ikisi bu konuda hassas" Yusuf anlatırken Selin de dinlerken bu olaya çok gülmüştü.

 

"Selam!" Dedi Selin aynı neşeyle.

 

"Hoş geldiniz Selin hocam!" Askerler yine aynı anda söylemişlerdi bu sefer birbirlerine diklenip baktılar. Selin aralarındaki gerginliğin Kuymak, Mıhlama tartışması olduğunu bildiği için gülmüştü bu kadar uyumlu ama bu kadar uyumsuz iki arkadaşın olması hoşuna gidiyordu.

 

"Mete Komutanımda yemedi sabahtan beri haritayla uğraşıyor onu da çağırsak ya?" Dedi Yusuf Selin'den biraz çekinerek.

 

"Ben tabak hazırlayım götür istersen. "Berk Selin'in adamdan pek haz etmediğini düşünerek incelik ederek söylemişti.

 

"Sorun yok bence çağırmalısın Yusuf." Dedi Selin, Yusuf teşekkür eder gibi gülümseyip hemen Mete'nin odasına doğru yol aldı. Yusuf giderken iki asker arasındaki gerginlik hissediliyordu ara ara birbirlerine ters bakıyorlardı, Mehmet ayrıca heyecanla kapıya da bakıp duruyordu.

 

"Çaylar soğuyacak hemen gelseler bari Kuymağın peyniri donarsa lezzeti kalmaz." Mehmet hayıflanırken Berk gıcık olmuş gibi bakıyordu.

 

"Hemen gelirler! Mıhlamayı soğumadan yeriz." Berk Mıhlamayı bastıra bastıra söyleyince Selin gülmüştü okların hedefinde kalmamak için eliyle ağzını kapattı.

 

"Yok kardeşim! Hemen soğur Kuymak, o zaman tadı çıkmaz." Bu sefer Mehmet Kuymağı bastıra bastıra söylemişti. Mete ve Yusuf odanın kapısında belirince Selin kavganın yatışacağını düşündü ama sonlandırmaya niyetleri yoktu.

 

"O zaman Mıhlamayı götürüp ısıtırım kardeşim." Birbirlerine dayılanmaya ve sürtüşme uzamaya başlayınca Selin konuyu çözmeye karar verdi Mete onlara doğru yürürken kaşları çatılmış onları izliyordu hemen durmaları lazımdı.

 

"Tamam, tamam buraya bakın!" Selin eliyle dur işareti yaparak ikisine emir vermişti, dikkatlerini çekse de inatçılıktan bakışlarını çekmiyorlardı. Selin elini ikisinin ortasına koyarak parmaklarını şıklattı, ikisi toparlanmış Selin'e dönmüşlerdi.

 

"Bunun ismi her ne ise önemli değil önemli olan lezzeti. Tereyağında veya peynirinde bir bozukluk mu var Berk?" İlk olarak daha ılıman olan Berk'e yönelmişti. Berk şaşkınlıkla kaşlarını çatarak bakmıştı Yusuf ve Mete çardağın ucuna gelmiş olanları izliyordu.

 

"Hayır bizim oranın Tereyağı, peyniri! Karadeniz'in ürünleri bozuk olmaz harika olur! Hele Mehmet'in annesi kendi eliyle yapıyor!" Berk'in sözlerinden sonra Mehmet gurur duyarak bakıyordu Berk'e bir siniri kalmamış gibiydi.

 

"Harika! Ayrıca kesinlikle öyledir eminim Mehmet! Peki o zaman Berk yapmasını bilmiyor olabilir mi Mehmet!" Bu sefer bakışlarını Mehmet'e çevirmişti.

 

"Yok hocam! Berk defalarca yaptı ben kefilim annemden bile iyi yapar kerata!" Mehmet gülünce Berk'te gülmüştü birbirlerine karşı kızgınlıkları kalmayınca Selin rahat bir nefes aldı. Yusuf duruma gülüyordu Mete ise olayı anlayamadan bakıyordu.

 

"Evet! Eminim Berk çok iyi yapmışsındır, o zaman buna biz buna başka bir şey diyelim kavga çıkmasın!" ikisi gülerek olur manasında baş salladı. Selin sonunda der gibi baktı.

 

"O zaman artık yiyebilir miyiz!" Dedi biraz bıkkınlıkla Selin.

 

"Ben tekrar ısıtayım Mehmet sende çayları taze koy keyif yapalım!" Berk Mehmet'i dürtünce ikisi gülerek yemekhaneye yürüdüler yeterince uzaklaştıklarında Yusuf kahkaha attı.

 

"Valla Selin hocam tebrik ederim! Resmen sulh ilan ettiniz, her yaptığımızda kavga çıkıyordu ve en az 1 ay küs kalıyorlardı." Yusuf çardağa otururken hala gülüyordu.

 

"Teşekkür ederim Yusuf ama keşke ne yiyeceğimizi sormasam da kendi kendilerine kavga edebileceklerinin haberini verseydin!" Selin sitem eder gibi söylemişti.

 

"Gerçekten 1 ay küstüler mi?" Mete şaşkınlıkla Yusuf'a bakıyordu.

 

"Hem de 2 kere, üçüncüye köşesinden döndük belli ki. Başlarken konusunu açmayacağız diye söz verip bir şekilde kavga ediyorlar." Diye açıkladı Yusuf. Mete iki askerinin saçma sapan konulardan kavga ettiğini bile fark etmediği için şaşırmıştı ve kadının bu kadar tetikleyici konuşmasından rahatsız olmuştu.

 

"Daha büyük kavga da çıkabilirdi. İkisini kötülerken bir anda birbirlerine girebilirlerdi." Mete gerçekten yaptığı şeyin mantığını merak mı ediyordu yoksa aşağılamak ve yanlış olduğunu düşündüğünü belirtmek için mi söyledi diye anlamaz gözlerle baktı Selin. Adamın cümlelerinden iki düşünceyi de barındırdığını düşünerek Selin ukalaca bir gülüş attı ve sesli bir nefes alarak açıklamaya karar verdi.

 

"Daha büyük kavga çıkmazdı çünkü ilk olarak ikisi de memleketlerinin kültürünü korumak için mıhlama ve kuymak diye tutturmuşlardı yani kötü mü diye sorduğumda memleketini savunmak için her türlü koruma iç güdüsüyle yaklaşacakları kesindi. İlk olarak Berk'e sormamın nedeni de Mehmet'ten başlasaydım, Mehmet daha sinirli bir yapıya sahip olduğu için terslerdi ama Berk, Mehmet'in köyünden gelen tereyağı ve peyniri memleketini savunur gibi savunmasıyla Mehmet'in gururu okşandığı için Mehmet'te Berk'in yaptığı yemeği abartarak savundu. Kuymak ve mıhlama dendiğinde tekrar ikisini tetiklememesi için ismi telafuz etmeyince sorun çözüldü." Selin çok basit işte bu kadar der gibi bakarken Mehmet ve Berk güle oynaya geliyorlardı Mete ise ufak bir aydınlanma yaşamış gibi kadına hayranlıkla baktı.

 

"Çok sıcak dikkatli yiyin ha!" Dedi Berk ortaya tavayı koyarken. Herkese tabağına bölüştürmeye başlamıştı, Mehmet'te çayları dağıttı. Selin yemeği yer yemez abartılı bir tepki vererek beğendiğini belli etti.

 

"Gerçekten dediğiniz kadar varmış hem tereyağın o kokusu hem peynirin lezzeti, tabi Berk'in de büyük ustalığı bayıldım ellerinize sağlık." İkisi büyük bir gurur ve gülümsemeyle birbirlerine bakıp birbirlerini tebrik ettiler. Selin bu duruma gülerek karşılık verdi Mete'ye de gördün mü der gibi bakış çakınca Mete onaylar şekilde kafasını sallamıştı, Sesiz sessiz yemeklerini yerken Mehmet birden aklına bir şey gelmiş gibi Selin'e döndü.

 

"Selin hocam hiç tam tanışamadık sizinle, kaç gündür siz bizden bahsediyorsunuz sorular soruyorsunuz İzmir'den gelmeniz dışında başka bir şey bilmiyoruz?" Dedi Mehmet, ilk defa konu kendisine dönünce Selin şaşırmıştı, Mete dışında hepsinin yüzünde merak ifadesi vardı bu kadının havalı, rahat hallerinden ve gizemli gözükmesinden dolayı hepsi aile hayatını ve sivil hayatını merak ediyorlardı. Mete ise tamamen kayıtsız durmaya çalışıyordu.

 

"Sen ne bilmek istersin Mehmet?" Selin dalga geçer gibi söylemişti, ondan özel hayatını ifşa ettiği için intikam almasa iyi olurdu yoksa onu pişman edebilirdi. Mehmet hemen çok meraklı görünmesine mahcup olunca Berk daha resmi bir yerden devam etti.

 

"Neden burayı tercih ettiniz ya da araştırmanızın konusu neden askerler?" Selin gülümsedi bu soruyu ilk günden bekliyordu onlara ne yaptığını anlatması çalışması içinde iyi olacaktı. Selin uzun ve detaylı bir açıklama olacağı için cümlelerini doğru seçmeye çalışıyordu ciddi ifadesini takındı, bu sefer Mete de dikkat kesilmişti. Yusuf ve Mehmet az çok olayı bildiği için birbirlerine baktılar.

 

"Tehlikeli bölgede çalışan askerler lazımdı bir tek buranın valisi geri dönüş yaptı, burayı tercih etme sebebim tamamen bu. Çalışma konumun siz olması ise tabi ki daha derin bir konu kısaca özetlemem gerekirse tehlikeli bölgede 7/24 çalışıyorsunuz, bu durumda hayatınızın çoğu yaşamla ölüm arasında geçiyor. Bunu hepinizin vatanınızı, ailenizi tabi ki ülkenizi korumak için gözünüzü kırpmadan yaptığını biliyorum ama hepimiz insanız, Bir sürü travma yaşıyorsunuz şahit oluyorsunuz üstelik çoğunuz sistematik olarak bunu yaşıyorsunuz. Tam olarak araştırmam burada başlıyor sizin duygusal ve sosyal hayatınızı nasıl yönettiğinizi ve idare ettiğinizi merak ediyorum..." Selin derin bir nefes aldı asıl konuyu anlatmak için kendini toplaması gerekiyordu bir iki saniye bekleyip devam etti. "Tüm bu soruların nereden aklıma geldiğini merak ediyorsan kardeşim askerdi. 6 yıl önce şehit oldu... ölmeden bir hafta önce hepimizle ilişkisini kesmişti. Sevgilisiyle evlenecekti ama ayrıldı, annemle konuşmuyordu, bizi kız kardeşimle tersleyip duruyordu. İlk başta operasyonlarda ölen arkadaşlarından kaynaklı psikolojik bir içe dönüş yaşadığını sanmıştım ama sonra liseden bir arkadaşına yakınındaki herkesi yokluğuna alıştırmaya çalıştığını söylemiş olduğunu öğrendik. Sizinle konuştuğumda Yusuf'un nişanlısına, operasyonda ters bir şey olursa başkasıyla evlenmesi için uyarması ya da Mehmet'in annesiyle konuşmasını kısa tutup operasyondan bahsetmemesi gibi ibarelerde beni şaşırtan benzerlikler var tabi şu an bir şey söylemek için çok erken biraz daha kalıp bir tespit yapmam lazım. " Hepsi susmuş pür dikkat kadını dinleyince Selin çok konuştuğunu fark edip utandı.

 

"Başın sağ olsun." Mete konuşmadan etkilenmiş gibiydi diğerleri de mırıltıyla Mete'ye eşlik etti. Selin gülümsemeye çalışarak başıyla teşekkür etti.

 

"Araştırman çok etkileyiciymiş." Dedi Berk, Selin beğenmesine mutlu olmuştu ayrıca Mete'ye de ilk defa kendini anlatabilme şansı yakaladığı içinde mutluydu.

 

"Peki Selin hocam sen evli misin? Nişanlın ya da erkek arkadaşın yok mu buraya gelmene endişelenen birileri olmalı." Dedi Yusuf. Selin istem dışı Mete'ye baktı yemeğini bitirmiş ilgilenmiyor gibi davranıyordu hemen bakışlarını kaçırdı.

 

"Yok, sadece kız kardeşim ve onun ailesi var başka kimse yok bir tek onlar endişelenip darlıyorlar." Dedi Selin gülerek, Mete içten içe rahatlamış gibi hissetmişti kendini, hayatında birinin olmaması onu neden bu kadar ilgilendirdiğini sorgulasa da iyi hissetmişti. Telefonu çalınca komutan kadının yüzüne sersem sersem baktığını fark edip kendine geldi.

 

"Pardon!" Dedi Mete kalkarken telefonuna baktığında annesinin aradığını görünce Selin'in dediklerini düşünüp güzel bir konuşma yapması gerektiğini aklına kazıdı. Selin çardaktan kalkıp giden komutanın arkasından bakarken yine aynı kadın mı arıyor yoksa başka birimi diye düşünmekten kendini alamadı. Mehmet'in başka bir sorusuyla ortama döndü.

 

"Peki Selin hocam kaç yaşındasın sen ya!" Mehmet'in bu soruyu sormak için ilk tanıştıkları günden beri fırsat kolladığına yemin edebilirdi Selin, bu onu güldürmüştü.

 

"Tahmin edemedin mi hala!" Selin dalga geçer gibi söylemişti.

 

" Ben 26 dedim, Yusuf 28 dedi Berk çekimser." Mehmet Heyecanla cevabı bekliyordu.

 

"Hiçbiriniz tahmin edememişsiniz ki! Yemek çok güzeldi ama odama gidip öğrencilerimin derslerini düzenlemem lazım, sohbet için teşekkürler." Dedi Selin hepsini sorularla bırakarak.

 

"Yaşını söylemedin ki!" Mehmet hayretle tekrar sorarken Selin çoktan ayağa kalkmıştı Luna avludaki küçük toprak alanı kazıyordu.

 

"Kadınların yaşı sorulmaz bu yüzden tahmin etmelisin, Hadi Luna." Köpek yaptığı işi bırakıp koşarak kadının peşine takıldı kadın odasına giderken şaşkınlıkla bakan askerlere güldü.

 

Odasına girince hemen işlerini halletmek ve bazı notlar tutmak için bilgisayarını açtı bir süre tüm işlerini halledene kadar zamanın geçtiğini fark etmemişti Luna tekrar dışarı çıkmak istediği için kapıyı tırmalamasıyla kendine geldiğinde çoktan havanın kararmak üzere olduğunu fark etmişti. Kapıyı açıp Luna'nın çıkmasına izin verip tekrar masa başına oturdu, yemek vakti gelene kadar ders programında anlatacağı slayt ve notları düzeltmeye devam etmesi gerekiyordu. Bir süre sonra kapısı çalınınca kafasını kaldırdı. Hızlıca kapıyı açarken tutulmuş boynunu ovuşturuyordu.

 

"Yemeğe gelmeyince endişelendik." Mehmet kapıda elinde tabldot içinde yemekle durmuş endişeyle kadının yüzünü inceliyordu.

 

"Teşekkür ederim saatin kaç olduğunu fark etmemişim. Dersler başlıyor çocukların notlarını düzenliyordum." Selin Mehmet'e gülümserken elinden yemeği aldı.

 

"Mete komutanda, sabah densiz densiz soru sorduk diye kızdı biraz. Kardeşin için üzgünsün diye korktuk." Selin bu adamların iyi kalbine minnettar olup ve Mete'nin onu düşünmesi baya hoşuna gitmişti.

 

"Sorun yok sizden kaynaklı değil." Elindeki yemeği masaya bırakıp Bilgisayarını aldı, bilgisayarı kapıda duran Mehmet'in eline tutuşturup tekrar yemeği aldı, kapıyı kapatıp çardağa doğru yürümeye başladı, bir iki asker köşede çay içiyordu ama ortalık yine sakindi.

 

"Çok yoruldum! Yemeğimi yerken bana eşlik et, bende sana sabahtan beri yaptıklarımı gösteriyim." Dedi Selin, Mehmet başıyla onaylayarak peşinden yürüdü bu kadına gün geçtikçe daha çok ısınıyordu ablasıyla konuşuyor gibi hissediyordu. Çardağa geçince Selin, Mehmet'in kucağına bilgisayarı koyup slaytları açtı. Mehmet slaytları incelerken Selin yemeğini kaşıklıyordu gerçekten acıktığını şimdi fark etmişti.

 

"Slaytlara sizinle ilgili eklemeler yapıyordum." Dedi Selin ağzı dolu şekilde.

 

"Benden bahsetmişsin, Yusuf abi de var." Mehmet'in çok hoşuna gitmiş yazdıklarını inceliyordu.

 

"İleriki slayta Berk'te var." Dedi Selin yemeğinden bir kaşık daha aldı. Uzun uzun yazıklarını okuyor slaytları tüm dikkatiyle inceliyordu Mehmet, bir deste anlatılacak olmak hoşuna gitmişti kendisiyle gurur duyuyor gibi kasılmıştı.

 

"Mete komutanım?" diye sordu uzunca bir süre slaytları inceledikten sonra.

 

"Daha onu tanıma fırsatım olmadı, sizi tanıdıkça derslerde eklemeler yaparım." Dedi Selin gülerek. Mehmet slaytları bitirmiş bilgisayarı masaya bırakmıştı Selin de yemeğini bitirmişti, sonunda doyduğunu hissediyordu.

 

"Bence iyi ki geldin Selin hocam, ben sizi tanıdığıma sevindim." Mehmet çok içten söylemişti, Selin de karşılık olarak içten gülümsedi bunu duymak ona iyi gelmişti yargılayıcı bakış ve düşüncelerden yanlış bir şey yapıp yapmadığını merak ediyordu sürekli ama bu söz çok cesaretlendiriciydi.

 

"Bende sizi tanıdığım için çok mutlu oldum Mehmet. Bence de iyi ki gelmişim." Dedi Selin tabldotu masaya bırakırken, Mehmet aktı akacak olan gözyaşlarını gizlemek için hızlıca ayağa kalktı ve tabldotu aldı.

 

"Ben gideyim, bugünün bulaşıkları bende! Sizde rahat rahat çalışın." Dedi hızla uzaklaşırken.

 

"Teşekkür ederim Mehmet!" Diye zar zor diyebilmişti Selin, uzaklaşan adamın arkasından bakarken onun duygusallaşmamak için kaçtığını anlamıştı, Mehmet'i koca bir çocuk gibi görüyordu hem çok saf hem de duygularını hiç kontrol edemeyen bir çocuk bu onu yine gülümsetmişti. Selin bir süre daha çardakta oturmuş Mehmet'i düşünürken etrafında Luna'nın olmadığını fark etti, endişeyle ayağa kalıp tekrar avluyu gözleriyle taradı, etrafına bakındı ama ortalıkta yoktu uzun zaman olmuştu onu görmeyeli ne kadar zamandır sesi de çıkmıyordu. Bir yerden kaçabilir mi endişesi düşüncelerini sarınca aceleyle bilgisayarını kapatıp eline aldı. Çardağın etrafına avluda oyun oynadığı yerlere bakınmaya başladı köpeğe defalarca ismiyle seslendi ve nerede olsa seslenince geleceğini biliyordu fakat hiç ses yoktu veya ona doğru koşan da olmamıştı. Selin yavaştan korku hissinin tüm etrafını kapladığını hissetmişti kaygısının artmasıyla yanakları alev alıyor gibi geliyordu, Mete'nin çalışma odasının ışığı yanıyordu mama için oraya gitmiş olabileceğini düşünüp onun etrafı bakınırken hiç fark etmeden dün yanına gelip densizce konuşan lakayt çocuk yanında bitmişti, çocuğun sinsi sinsi arkasından yaklaşmasıyla irkilen Selin hemen toparlandı.

 

"Ooo Hoca merhaba, bugün gözlerimiz seni aradı yoktunuz! Valla bu kadar adamın içinde güzel birini görmek iyi geliyormuş." Kadın sabır çekerek çocuğun sözünü bitirmesini bekledi.

 

"Bende seni görmemek için odamdan çıkmıyordum." Dedi tersleyerek.

 

"Ya Hoca neden bu kadar keskin dilin var valla anlamıyorum?" Dedi çocuk, ciddileşmişti ama Selin'in ilgisini çekemediği çok belliydi hala etrafa bakınan kadına öfkelenmemeye çalışıyordu.

 

"Bak senin neden ilgi çekmeye çalıştığını anlıyorum ama şu an başka bir şey arıyorum sonra seninle konuşalım olur mu?" Diye geçiştirmeye çalıştı Selin, nazik olmaya çalışsa da başından atmaya çalışıyordu ama adam bu durum karşısında öfkesine yenik düştü.

 

"Herkese canım cicim bize gelince ilkel başımdan git! güzel sözle geliyoruz olmuyor, başka türlü olmuyor?" adam iyice gerilince Selin sinirlendi ama sakin kalıp adamı sorun çıkmadan yatıştırmalıydı belli ki adamın öfke kontrolü yoktu ve istediği şey olunca almaktan çekinmeyecekti, Selin adamın tavırlarını biraz sıkıntılı bulmuştu.

 

"Ne istiyorsun?" Selin etrafa bakınmayı kesip dümdüz adama baktı, Adam kadının dikkatini çektiği için güldü.

 

"Ha şöyle ya! Konuşalım, anlaşalım istiyorum böyle atarlı olman acayip havalı ama bir yere kadar." Kadın adamın tavrına güldü gerçekten sorunları vardı, fakat bu gülme adamın hoşuna gitmişti bir iki adım kadına yanaşıp o da güldü.

 

"Sana havalı görünmek için mi böyle yapıyorum sanıyorsun? Senden hoşlanmadığım için yapıyorum şimdi uzaklaş ve bir daha düzgün konuşmayıp beni bir daha rahatsız edersen ve önümden hemen çekilmezsen seni şikâyet edeceğim! Açıkça yaptığın taciz ve ne olursa olsun ceza alıp kovulman için elimden geleni yaparım." Dedi kadın. Adam dikkatle kadına bakıyordu tehdit edişi gerçekçi gözükünce yüz ifadesi değişti hiç konuşmadan önünden çekilip hızla yatakhanesine doğru ilerledi. Kadın derin bir nefes alarak kurtulduğuna sevinmişti ve Luna'ya bakınmaya devam etti, herkes ortalıktan çekilmişti. Avlunun hiçbir yerinde Luna yoktu kadının elleri titremeye ve nefesi düzensizleşmeye başlamıştı, Luna'ya bir şey oldu mu korkusuyla ne yapacağını bilemiyordu. Mantıklı düşünmeye çalıştı son çare Mete'nin kapısını çalmaktı, belki Mete onu görmüş odasına almıştır diye düşündü ama eğer öyle değilse Mete ona çok kızacaktı! Luna'yı ondan almasını istemiyordu ama Luna'ya bir şey olsun da istemiyordu. Bir iki kere kapısına vuracak gibi olup tekrar durdu ama dayanamayıp en sonunda kapısını çaldı. Adamın kapısını açmasını beklerken telaşla sağa sola kısa ve hızlı adımlarla yürümeye başladı aklından hızla akıp giden düşüncelere engel olamıyordu en çok korktuğu şey şu an Luna'yı kaybetmesi, başına bir şey gelmesi ve Mete'nin ona kızmasıydı! Aklından tüm bunları atamıyordu bu da anksiyete seviyesini daha çok yükseltiyordu. Kapı açılınca kadın duraksayıp nefesini düzenlemeye ve ağlamamaya çalışarak durdu. Adam kadını karşısında endişeli yüz ifadesiyle görünce şok olmuştu ona bir şey olduğunu düşününce bir an nefesi kesiliyor gibi hissetmişti ama sakin kalmaya çalışıp sordu.

 

"İyi misin?" Mete kadına iç güdüsel bir şekilde yaklaşırken titreyen vücudunu izledi onu kolları arasına almamak için zor duruyordu. Kadın ise ağladı ağlayacak gözlerle adama baktı bir tek Mete yardım edebilirdi ve söylemesi gerekiyordu.

 

"Ben... şey ben" Kadın kekeleyince adam daha çok endişelenmişti, gözlerindeki korkuyu açıkça görüyordu bu durumda sakinliğini giderek kaybederek aklından milyonlarca şey geçirmeye başlamıştı ve hiçbiri iyi senaryolar değildi.

 

"Sakin ol tamam mı! sakin ol ve ne olduğunu söyle." Adam kadının gözlerinin içine bakarak ona güvenip anlatması için tane tane konuştu.

 

"Ben, Luna kapıyı tırmalayınca çişi var sandım onu dışarı bırakıp dersleri düzenlemeye devam ediyordum sonra... Sonra dışarı çıktığımda Luna'yı aradım taradım her yere baktım ama yok! Belki sen görmüşsündür, yanına almışsındır diye seni rahatsız ettim ama çok endişeliyim ya kaçtıysa ya başına bir şey geldiyse!" Selin bir yandan gözleriyle odayı kontrol ediyor diğer yandan telaşla olanları anlatmaya çalışıyordu. Adam kadının kolunu tuttu daha kötüsü olmadığı için bir nebze rahatlamış derin bir nefes almıştı, bir iki saniyede başına giren ağrıya şaşırarak şakaklarını ovaladı kadın sessiz ve endişeli şekilde ona bakınca o da Luna'yı merak etmişti.

 

"Tamam, Luna bende değil ama o hiç kaçmadı ya da kaçmaya çalışmadı o yüzden kaçmamıştır buralarda oyun oynarken uyumuştur. Bir şey olmaz, sen sakin ol beraber bakalım etrafa." Mete kolunu bırakıp kapısını kapattı. Selin Mete'nin tavrı ve yaklaşımına şaşırmış kaşlarını çatarak ciddi olup olmadığını anlamak için yüzünü inceledi o kadar güven verici geliyordu ki hiç tanımadığı bir adama bu kadar güvenmek saçma olsa da ona güveniyordu. İlk şaşkınlığını atınca küçük bir çocuk gibi başını salladı gözleri dolu doluydu ağlamamak için tutuyordu kendini. Mete hiç susmayan bu kadının üzüntüyle sarkmış dudağıyla suskun durmasına şaşırdı.

 

"Arka tarafta küçük bir bahçe var oraya baktın mı?" Diye sordu Mete, kadını üzmemek için ne kadar yumuşak yaklaşırsa yaklaşsın göz pınarlarının ucuna biriken yaşları engelleyemediği için kendini ilk defa çaresiz hissetmişti.

 

"Bakmadım karanlık diye gitmek istemedim." Küçük bir çocuk edasıyla söylediği için Mete ona sarılmamak için neredeyse efor sarf ediyordu, kendini toparlayıp anlıyorum der gibi başını salladı, arkaya bahçeye doğru yönelmiş Luna'nın adını söyleye söyleye etrafa bakınırken hemen yanında duran Selin'in karanlıkta ayağı takılınca Mete onu tutup kendisine doğru çekti.

 

"İyi misin?" Diye sordu Mete telaşla, kadının kolunu sımsıkı kavramış yarım yamalak ay ışığının aydınlattığı yüzüne bakıyordu.

 

"İyiyim, iyiyim teşekkür ederim" Dedi Selin sessi titriyordu neredeyse adamın kucağındaydı sıcaklığını çok net hissedebiliyordu. Mete tekrar bu kadar yakınlaşmış olmanın verdiği rahatsızlıkla kolunu hızlıca bırakıp tekrar yürümeye devam etti, içinden neyse ki tek başına gelmemeyi düşünmüş diye geçirmişti Mete.

 

"Luna!" Kadın tekrar ismini seslenince ahşap büyük bir kutunun altından inleme sesi gelince ikisi aynı anda koşarak sesin geldiği kutuya yöneldi inleme artarken Mete kutuyu kaldırdı Luna içinden çıkınca ikisi de derin bir oh çekmişti.

 

"Luna sonunda! Başına bir şey geldi sandım." Kadının sesi rahatlamış geliyordu, Luna ikisi arasında kendini sevdirip kuyruğunu sallaya yüzlerini yalıyordu. Mete, Selin ve Luna sarmaş dolaş olunca Mete köpeği kucağına alıp ayağa kalktı.

 

"Büyük ihtimal kutuyla oynarken üstüne düşürdü, çıkamayınca beklemeye başladı." Diye açıklama yaptı kadına.

 

"Yaralanmamıştır değil mi?" Selin endişeli bir şekilde Mete'nin arkasından yürürken merakla sordu.

 

"Sanmıyorum ama çalışma odama götürüp bir bakalım." Mete'nin tutumu Selin'i rahatlatıyordu ama adamın sağı solu belli olmadığı için eminde olamıyordu. Ona köpeğini emanet etmişti azarlayabilir hatta kovabilirdi de ama o tüm sakinliği güven verici konuşması ve kendinden emin tavrıyla Selin'e mahcup bir rahatlık veriyordu. Odasına geçtiklerinde masanın üstü harita ve işaretlerle doluydu bilgisayarından da harita açık tek tek inceliyor gibi gözüküyordu.

 

"Haritaları bir tarafa toplar mısın?" Dedi Mete, kadın hızlıca evet manasında kafa sallayıp özenli şekilde masasından haritaları yana kaydırdı, Mete Luna'yı masaya bırakıp etrafını incelerken Selin Luna hareket etmesin diye başını sarmış öpüyordu.

 

"Bir şey var mı?" Diye sordu Selin endişeyle, hala göz yaşı akmasın diye kendini tutuyordu.

 

"O iyi hiçbir şey yok." Mete gülerek Luna'nın başını sevdi. Selin onu ilk kez böyle görüyordu; sevecen, nazik, ilgili ve şefkatliydi.

 

"Çok rahatladım." Selin mahcup bir şekilde söylemişti. "Üzgünüm bana emanet ettin ben sahip çıkamadım ama yemin ederim sorumsuzluk değildi, onun başına bir şey gelmesini istemedim." Selin artık gözlerinden akan yaşları tutamamıştı bu stresten ve düşünceden kurtulamıyordu.

 

"Biliyorum, sakin ol sana kızmadım. Ona iyi baktığını biliyorum." Mete her cümlesinde ciddiydi ama özellikle Selin'in ağlamasını istemiyordu, sarılsa onu susturabilme ve rahatlatabilme gücü olsa bunu çok isterdi. Selin göz yaşlarını elinin tersiyle sildi, birbirlerine bu kadar yakın durduklarını gözyaşları içinde fark etmemişti yeni tıraş olmuş gibi parlayan yüzü ve büyümüş göz bebeklerini neden ağladığını çoktan unutmuş gibi hayranlıkla adama dalmıştı. Mete gözlerini kırpıştırarak kendine geldi kadının etkisinden kurtulmak için uzaklaştı Luna'nın mama kabını alıp doldurdu Luna'yı yere indirir indirmez komut vermeden Luna mamaya saldırdı.

 

Adam masaya yarım oturur şekilde yaslanıp Luna'yı izlemeye koyuldu ama aklında dolanan tek şey bu kadında karşı koyamadığı şeyin ne olduğuydu. Selin sakinleşmiş ellerini önünde birleştirip yanına masaya yaslanmıştı. Bir süre sessizce yan yana Luna'yı izlediler Luna yemeğini bitirip suyunu içince Mete uzun süre daha kalması gerekse seve seve kalacağı bu andan çıkarak ayaklandı.

 

"Luna'yı yanından ayırma." Dedi tekrar Mete, Selin emin misin der gibi bakıyordu suçluluk duygusuyla, Mete devam etti. "Dediğimi yap yanından ayırma." Kadın gülümsedi odadan çıkmak için kapıya doğru yöneldi.

 

"Hadi Luna!" Dedi, Luna Selin'in komutuna heyecanla yanına giderek yanıt verdi. Ayaklarının dibinde gitmek için bekler gibi durdu. Kadın kapıyı açıp çıkarken son kez tekrar adama baktı. "Teşekkür ederim." Bu sefer çok içten ve minnettar bir şekilde söylemişti. Mete bir şey demeden ona bakarken Selin son kez gülümseyip Luna'yla birlikte çıkıp odasına yöneldi, kapıyı açıp içeri girdi kapıyı kitlerken Luna da onu bekliyordu, Selin kendini yatağa atar atmaz yanına gelip uzandı Selin onu kaybetmenin korkusunu hala içinden atamayarak sarılırken adamın parfümünün Luna'nın üstüne sindiğini fark etmişti. Luna'ya daha sıkı sarılıp kokusunu içine çekerken uykuya dalıyordu ama aklı hala adamdaydı.

 

 

Loading...
0%