@gamzhhh
|
Selin okuldan aldığı acil telefonla sabahın erken saatlerinden beri uğraştığı işleri yeni bitirmiş saatin çoktan öğlen olmak üzere olduğunu görmüştü, kapısı çalınca tam zamanında işini bitirmiş olmanın memnuniyetiyle masasından kalkıp kapıyı açtı. Selin kapıyı açar açmaz Luna yine kapıdan fırlayıp askeriyle konuşan Mete'ye koşmuştu kapıda duran Yusuf Luna'nın heyecanından korkarak geriye çekildi.
Mete gülümseyerek Luna’yı severken Selin'e baktı kadın kendisini yine umursamayınca, hatta yokmuş gibi davranınca kaşları çatılan Mete Luna’yla ilgilenmeye devam etti, önceki gün tartıştıktan sonra kendisinin sinirli olması gerekirken dün tüm gün ve bugün kadının onu umursamaması daha çok sinirlendirmişti onu. Selin bir gün önce aşık olduğunu anlama kaosundan ve Mete tarafından kovulmasından sonra o gece aldığı kararla adama yokmuş gibi davranmaya çalışıyordu. Dün tüm gün oradaydı ama görmüyor konuşsa duymuyor gibi yapıyordu bu durum onu gerçekten zorlasa da akıl sağlığını koruması için en mantıklı karar buymuş gibi geliyordu hem böylece onu da artık daha fazla rahatsız etmemiş olduğunu düşünüyordu.
"Yusuf, Bir sorun mu var?" Avlunun kalabalık olmasından kaynaklı telaşla sormuştu ne kadar uzak kalsa da endişelerine hakim olamıyordu Selin.
"Yok bir sorun yok tost yaptık yemeniz için çaldım kapıyı." Yusuf kadının yüzünü inceliyordu neden bu kadar telaş yaptığını anlamıştı, Mete komutanla aralarında neredeyse iki gündür bir sıkıntı olduğu da belliydi. "Mete komutan iyi, herkes dönünce gözünüze kalabalık gelmiştir etraf." Diye açıkladı Yusuf. Selin başıyla onaylayıp kapıyı çekerken hala ısrarla adama bakmamaya çalışıyordu koca bir uyarı işareti, ışıklı tabela gibi duran adama bakmadan ilgisi tamamen başka bir yönde gibi davranmaya çalışmak yorucuydu.
"Dün akşam yemek için kapınızı çaldım ama hiç sesiniz çıkmayınca rahatsız etmemek için üstelemedim 2 gündür yemekte yoksunuz." Dedi Yusuf. Selin, Yusuf’un kapıyı çaldığını bile duymayarak yattığına şaşırdı ama hayatında ne zaman bir sorun olsa durmadan uyuyarak atlatırdı.
"Çaldığını duymamışım başım ağırıyordu ölü gibi yatmışım." Dedi çardağa geçerken, Luna hala Mete ile oynuyordu Mete'nin kolunu ve kendisini merak etse de sürekli önceki günü ve konuşmayı hatırlatıp duruyordu kendisine.
"Selin hocam, buyurun." Mehmet çayı uzatırken daha iyi gözüktüğü için sevinmişti. Berk'te tostu uzatınca elinden aldı ama bu aralar iştahı yerinde değil gibi hissediyordu ufak bir ısırık alıp uzun uzun ağzında büyüyen lokmayı çiğneyip oyalanıyordu.
"Dün akşam yemekte yoktunuz bu aralar iştahınız kapalı galiba." Berk, Selin'in yemediği tostuna bakıp endişeli şekilde sormuştu. Selin gülümseyerek tekrar tostunu bir ısırık daha aldı tamamen göstermelik yiyordu.
"Yusuf sana söylediklerimi hazırladın mı?" Mete ciddi bir ifadeyle yanlarında durunca kadın bir anda yanında bitmesine şaşırmış olsa da umursamadan telefonuna mesaj gelmiş gibi baktı onu yok sayması ve varlığıyla rahatsız etmemesi için tüm gayretiyle çabalıyordu. Mete hala kendisine bakmayan ve ilgilenmeyen kadının inadını anlayamıyordu onun geçmişini didikleyip hoşuna gitmediği halde devam etmesine rağmen kendisine kızgın hissedemiyorken o dünden beri kendisini yok sayıyordu ve Mete buna katlanamıyordu.
"Şimdi kalkıyorum, Berk'le halledeceğiz." Dedi Yusuf, Berk’le birlikte ayaklanırken, Luna tostu yemek için yerinde zıplıyor ve almaya çalışıyordu, Selin ısrarına dayanamayıp bir parça koparıp ona verdi. Mete kadının onu fark etmesi için yalnız kalmak istiyordu Yusuf’la Berk gittiği halde Mehmet rahat rahat oturmuş telefonunla ilgilenince Mete ona kalkması gerektiğini belirten bir bakış attı, ilk anlam veremeyip boş boş komutanına baksa da ikinci işarette hemen ayaklandı.
"Benimde işim vardı onu halledeyim." Mehmet Selin'e bakarak söylemişti. Selin başıyla onaylarken başında ayakta bekleyen Mete ile tek başına kalmanın sıkıntısını yaşıyor gibiydi bir iki saniye bekleyip odasına geçmenin iyi fikir olacağını düşündü.
"Luna'ya tostunu yedireceğine sen yesene." Dedi Mete Selin’e, adamın hala ona emir vermesi karşısında sabırlı kalmaya çalışarak derin bir nefes aldı. Tartışmak istemiyordu istediği gibi ayak bağı olmamaya çalışıyordu.
"Bir parçadan bir şey olmaz." Selin'in sesi Mete'nin aksine daha yumuşak ve kabullenmiş çıkıyordu. Adam böyle yapmasına dayanamıyordu şimdiye laf sokmaya çalışır, didişir, kızar hatta emir vermemesi için restleşirdi ama bu sefer sadece umursamamıştı ona karşı ilgisiz kalması ve iki gündür doğru düzgün bir şey yememesini düşündükçe tüm gardı düşüyordu.
"Operasyona gideceğiz birazdan, Mehmet burada kalacak..." Mete sözünü bitirmeden Selin büyük bir şokla yüzüne baktı Mete sonunda ondan istediği ilgiyi aldığı için memnun olmuştu ona bakması için tekrar yaralanabilirdi bile.
"Yaran iyileşmedi." Dedi Selin, içindeki fırtınayı durdurmaya çalışarak ama bu hiç kolay değildi.
"Kanamam durdu ayrıca çok ciddi bir şey değil sadece gidip kolaçan edilmesi gereken birkaç yer var." Mete, kadına karşı büyük bir teslimiyet içinde olmaktan rahatsız olsa da artık kadına karşı koyamadığının çok farkındaydı.
"Pansumanı yeniledin mi?" Diye sordu Selin, tekrar yere bakıyordu acı çektiğini yüzünden okumasını istememişti. Acı hissini sadece gerçek hissedilen bir şey değilde endişeden kaynaklı olabileceğini bu adamdan öğreniyordu.
"Hayır ama kanamıyor." Mete bu kadar aciz gibi davrandığını düşündükçe kendini çekmeye çalışıyordu, dünden beri pansuman için Selin'i beklediğini kendisine bile itiraf etmeye zorlanırken ona karşı kendini çekmesinin ne kadar imkânsız olmaya başladığını anlıyordu.
"İstersen pansumanını yenileyebilirim." Dedi Selin gözlerine direkt bakıyordu ama bu sefer daha temkinliydi kabul etmezse ısrarcı olmayacaktı, zorlamayacaktı Mete'den uzak durma kararını uygulayamadığı için kendisine içten içe kızsa da sadece sevdiği kişinin iyi olduğunu bilmeye ihtiyacı vardı. Bu kötü bir şey değil diyerek kendini telkin ediyordu, sadece bir pansuman o kadar diye tekrar etti içinden.
"Olur." Mete sesi çok net çıkmasa da Selin bir daha sormaz ya da tekrar umursamaz diye korkusuyla çok hızlı cevap verip, kabul etmişti. Mete hiç bu kadar birine muhtaç hissetmemişti daha önce, kendisini korkutan bu teslimiyete karşı kendini yavaş yavaş bırakıyordu. Selin ise bu kadar çabuk kabul etmesini pek beklememişti nasıl olsa yine reddederek kendisini kovar diye düşünüyordu, kabul etmesi ufak bir şaşırtıcı etki bıraksa da hemen toparlanıp tostunun son parçasını ağzına attı ayağa kalkıp çardaktan çıkarken ne yaptığını şaşkınlıkla izleyen adama baktı.
"Yusuf'tan çantayı alacağım çalışma odana gelirim." Dedi Selin, kapının önünde Berk'le beraber çantalara bir şeyler doldurmakla uğraşan Yusuf’a doğru yönelirken, Mete arkasından bakıyordu gülümsememek için kendisini zor tuttu sonunda istediğini almış gibi bir zafer sevinci yaşıyordu içinde odasına doğru geçerken Luna da onu takip etmişti.
"Yusuf bana ilk yardım çantasını verir misin?" Selin yanlarına yaklaştığında hazırlık yaptıklarını fark etti Yusuf'un eli doluydu.
"Ben getiririm." Dedi Berk, hızla yatakhaneye doğru geçerken.
"Hayırdır bir sorun mu var?" Yusuf yarı ağız yoklamayla yarı alay eder gibi sormuştu.
"Mete komutanın pansumanına bakacağım." Selin alayını algılamıştı ama ona kulak asmamaya çalışarak ciddileşti. "Yusuf senden bir şey rica edeceğim." Yusuf Selin'in tavrından dolayı dikkat kesildi. Selin biraz tereddüt etse de Yusuf’a güveniyordu ve yutkunup konuştu.
"Mete iyi olduğunu söyleyecek ama yarası hala açık hareketleri kısıtlı olacak onu dinleme olur mu." Endişesine karşılık Yusuf biliyordum der gibi bakıyordu ona karşı bir şeyler hissettiğini anlaması rahatsız hissettirse de şu an önemli olan şeyin iyi ve korunuyor olduğunu bilmek diye düşündü.
"Merak etme ensesinde olacağım." Yusuf kadının kafasını pek emin olmayarak onaylamasıyla içinin rahat etmesi için açıklamasına devam etti. "Sadece temkinli olmak için bakmaya gidiyoruz orası zaten bizim kontrolümüzde akşama en olmadı sabaha karşı gelmiş oluruz ama dediğin gibi sözlerine kulak asmayıp iyi olduğundan emin olacağım." Dedi Yusuf, Selin biraz daha rahatlamış bir şekilde bakıyorken Berk çantayı getirdi Selin elinden alıp Mete'nin odasına gitmek için yanlarından ayrıldı.
"Teşekkür ederim, ikinize de!" Dedi Selin onlardan uzaklaşırken, hemen odanın kapısında onu dikkatle bekleyen Luna'ya gülünce Luna nerede kaldın der gibi havladı. Açık kapının önünde durmuş içerde bir şeyler okuyan Mete’ye baktı kendini çok fena kaptırdığı bu adam ne kadar canını yakıyor olsa da yanından ayrılmayı istemeyecek kadar çok sevdiğini fark ediyordu. Selin düşünceleri geri plana itip kapıyı tıklattı.
"Girsene." Mete kafasını kaldırıp kapıda içeri girmeyi bekleyen kadına baktı üniformasını çıkartırken kadın kapıyı kapatıp masaya çantayı yerleştirdi, elini dezenfekte edip eşyaları hazırlarken Mete sadece onu izliyordu. Luna yine duygusal destek vermek için adamın dizine kafasını yaslamıştı. Selin sandalyeyi çekip adamın dibine otururken aralarındaki gerilimi ve enerjiyi hissediyordu ona âşık olduğunu artık kabullendiği için mi tüm hisler daha güçlü geliyordu diye düşünürken eski bandajı çıkartıp yarayı inceledi.
"Biraz kanamış ve durmuş ama yaran hala açık." Bilgi vermişti dikkatli olması için uyarıyordu aslında. Mete gülünce Selin anlamayarak adama baktı, ortada komik bir durum göremiyordu. "Dikkatli olmazsan tekrar kanayacak." Dedi ciddiyetle.
"Sorun olmaz, bir iki güne toplar." Mete Luna'nın başını tatlı tatlı severken pekte umursamayarak söylemişti yarası gerçekten umurunda değildi tek umursadığı kadının ona böyle şefkatle yaklaşıp tüm ilgisini ona vermeseydi. Selin onun kendisine karşı bu kadar dikkatsiz ve acımasız olmasını anlayamıyordu.
"Tekrar tekrar darbe alırsa, düzenli bir şekilde temizlemezsen iltihap kapar ve iyileşmez." Selin yarasına bastırınca Mete acı çekiyor gibi geri çekilip derin bir nefes aldı, Selin yarasına üfleyerek acısını dindirmek için elleriyle havalandırıyordu Mete yüzüne baktı acı çekiyor gibi görünen kadının onun için endişelenmesi iyi hissettiriyordu. Selin ona dönünce izlediğini fark etmemesi için toparlanan adam tekrar ifadesiz tavrıyla kadının gözlerine baktı.
"İyiyim devam edebilirsin." Dedi Mete, sesi çok yumuşak hatta fısıldar gibi çıkıyordu Selin yarayı temizlemeye devam ederken bu sefer daha yavaş ve dikkatli davranmaya çalışmıştı biri kalbini sıkıyor gibi hissetse de devam etmeliydi.
"Gitmek zorunda mısın?" Selin dayanamayarak sormuştu yine kovulabilirdi, burnunu soktuğu için aşağılanıp kızabilirdi ama yaralanarak gelmesinden kaynaklı mı yoksa yaralı olarak gittiğinden dolayımı ya da her ikisi için mi bilemediği bir kaygı yaşıyordu endişesi onun koruma iç güdüsünü harekete geçiriyor gibiydi. Mete soru ya karşılık düşünüyor gibi bir hal takındı.
"Evet gitmeliyim emrimde olan askerleri öylece bırakamam." Mete yumuşak ve kadını incitmeden cevap vermeye çalışıyordu. Kadın isteksiz olsa da anlıyor gibi başını salladı açıkça onun için korkuyordu.
"Çok önemli olmasa gitmezdin." Dedi Selin görevini yerine getirmesini anladığını belirtmeye çalışıyor gibi. Mete derin bir nefes alınca Selin acı çekiyor sanıp yüzüne baktı göz göze gelince bu kadar yakında olmanın kalbini deli gibi hızlandırdığını tekrar fark etmişti, kolunu sarmaya devam etti.
"Geçen operasyonda beklenmedik bir baskın yaptık hem cephanelerinden hem de adamlarından oldular bu onları bize karşı kışkırtabilir bu yüzden temkinli olmalıyız, kontrolü elde tutmakta fayda var." Açıklamasını oldukça anlaşılır olması için uğraşmıştı Mete, onunla her inatlaşmasının ve tartışmasının; kaybetmekten, sürekli onu aklından çıkaramamasından ayrıca kendisinden uzaklaşmasından korkmasından başka bir işe yaramadığının farkındaydı. Kadının kokusunu hafızasına kaydeder gibi sessizce derin derin içine çekerken gözlerini kapatmıştı. Selin işini bitirirken bandajı tamamlayıp eşyaları kaldırıyordu.
"Geçen gün için özür dilerim haddimi aştım." Selin ayağa kalkıp gitmek için hazırlanırken. Mete ifadesiz şekilde üniformasının önünü iliklemeye başlayıp başını önemli değil manasında salladı. Selin tabi ki duygusuz bu adamın umursamayacağını biliyordu ama patavatsızlığı için özür dilemesi lazımdı işe yaramadığı için öfkelenmemişti sadece çok kırgındı Selin kapıya doğru adım atınca Mete ayağa kalkıp kadına doğru adım attı gitmemesini istiyordu ona kızgın olmadığını bilsin istiyordu, kadın adamın ona doğru yaptığı bu hamleyle aniden ona doğru döndü aralarındaki mesafe kapanmıştı bedenleri sanki zihinlerini ele geçirmiş gibi birbirini arzularken kapı çalınca Mete ensesini ovuşturarak bir adım uzaklaştı kapı açılınca Yusuf komutanına selam durdu.
"Her şey hazır komutanım çıkabiliriz." Robotik bir ses tonuyla söylemişti.
"Tamam Yusuf geliyorum." Dedi Mete, Yusuf kapıyı kapatıp çıkarken Selin adamın son hamlesine aklı karışmış zaten ufacık bir umut ışığında ona aşkını haykırmak isterken bir de ya geri gelmezse bu sefer diye aklını yiyen düşüncelerden ağlamamak için kendini zor tutuyordu daha yeni yaralanmıştı ve çok daha kötüsünün olmayacağının garantisi yoktu.
"Ben ve Yusuf yokken kurallarımı unutma!" Mete bu sefer emir vermiyordu sadece onun güvenliğinden emin olmak için hatırlatma yapıyordu. Selin kuralları düşündü Luna'yı yanından ayırma, askerlerimi rahatsız etme ve ortalıkta dolaşma peki kendisinin istekleri diye geçirdi içinden.
"Geri geleceksin değil mi?" Selin dudaklarından dökülen cümlelere hakim olamıyordu geri geleceğini bilmesi gerekiyor, bunun güvencesini alması gerekiyor gibi hissediyordu. Mete şaşkınlıkla bakarken ona sarılıp gögüsüne bastırmamak için direndi. Sarılıp geri geleceğini yanında olduğunu söylemek istiyordu ama yapamazdı. Yeterince tehlikeli bir yakınlaşmaya girmişken bile hayatını bu denli zorladığını gördüğü kadını nasıl ölmeyeceğine ve geride bırakmayacağına emin olarak bu çukura sürükleyebilirdi ki.
"Usluca ortalığı karıştırmadan duracağına ve kurallara uyacağına söz ver?" Mete tehditkâr görünse de sesi çok yumuşak ve nefes verir gibi çıkmıştı. Kadın adamın dudaklarına takılı kalmıştı nefesi yüzünü okşuyor gibi hissediyordu. Mete sorar bir ifadeyle baktı, cevap bekliyordu güvende olacağına emin olması önemliydi.
"Kendine dikkat edip yaralanmadan geleceğine söz verirsen kurallara uyup uslu duracağıma söz verebilirim." Kararlı ve kendinden emin bir şekilde konuşan Selin bu anlaşmanın çok açık şekilde adil olduğunu düşünüyordu, Mete yine kaybettiğini baştan bildiği bu savaşa girmişti gerçekten ölmeyeceğine söz vermesi çok saçmaydı çünkü her an olabilecek bir şeydi ama Selin'i tekrar tekrar görmek için ölümü erteleyebildiği kadar erteleyebilirdi.
"Geri geleceğim." Dedi Mete kadının gözlerine bakarken onun için geri dönmesi gerektiğini biliyordu.
"Sen gelene kadar uslu durup ortalığı karıştırmayacağım ve kurallara da uyacağım." Selin bunları söylerken gittiğinde anılardan çıkartıp izlemesi için adamın yüzünün her ayrıntısını hafızasına kazıyordu. Mete gülümseyerek anlaşmayı onayladı ama istemese de gitmesi gerekiyordu ve odadan hemen çıkmazsa kadını tutup öpmeye başlaması an meselesiydi daha fazla direnmemek için silahını alıp dışarı çıktı. Askerler avluda onu bekliyordu, Selin Luna’yla beraber kapının önüne çıktılar Mete üstüne yeleğini giyerken askerler çoktan çıkmaya başlamıştı en son Yusuf’la Mete karargâhın dış kapısına yönelirken Mete kadına doğru döndü Selin gözünü ayırmadan ona bakıyordu, sadece bir iki saniye daha kadına uzaktan bakıp anın keyfini çıkarttıktan sonra onu bekleyen Yusuf’a dönüp yürümeye devam ederek dışarı çıktı. Sadece arkasından bakmakla yetinmek zorunda olan kadının bacağına Luna kafasını dayayıp bu sefer duygusal destek olarak onunla ilgileniyordu kadın Luna’nın kafasını severken gözleri yanıyordu yaşlar dışarı kaçmak için göz pınarlarına hücüm ederken derin bir nefes aldı, Mehmet yavaş yavaş yanına yaklaştı.
"Kahve içmeye hayır demezsiniz bence." Selin kendisine yaramaz çocuklar gibi yaklaşmasına tebessüm etti.
"Şu an bir tek sade bir Türk kahvesine hayır diyemem." Dedi Selin, Mehmet kocaman gülümseyerek mutfağa doğru yol alırken Selin arkasından bağırdı.
"Yardıma ihtiyacın var mı?" Mehmet arkasını bile dönmeden cevapladı.
"Yok siz çardakta bekleyin!" Selin bu çocuğun enerjisine her zaman hayrandı duygularını her zaman en sonlarda yaşıyordu. Mete'nin odasının kapısını kapatırken içinde oluşan o tatsızlık hissini bastırdı, elleri ceplerinde çardağa doğru ağır ağır yürümeye başladığında Luna avluda koşuşturuyordu Selin Luna'nın neşesine özenmişti, çardakta oturup ellerini önünde kavuşturdu beklediği o beş dakika bile şimdiden saatler geçmiş gibi gelmişti avlu yine boşalmış etraf sessizdi, kendisini yapayalnız hissetmesi çok saçma geldi geldiğinde yalnızdı kimseyi tanımıyordu ama şimdi kendisine ait olan bir parçasının gitmişliğinin kimsesizliği ile başa çıkmaya çalışıyordu.
"Kahveler geldi bol köpüklü." Mehmet'in sesiyle daldığı düşüncelerden uyanan Selin gülümseyerek tepsiden kahvesini aldı.
"İşte bu harika.” Selin kahvenin kokusunu içine çekerken mırıldanmıştı hızla bir yudum aldı biraz da olsa kendine gelmiş gibi hissediyordu. "Eline sağlık." Dedi.
"Afiyet olsun." Mehmet neşeyle şakımıştı. Bir iki saniyelik sessizlik ile Selin Mehmet’e uzun zamandır sormadığı şeyi sormaya karar verdi kahvesini yudumlarken munzurca gülümsedi.
"Ee Mehmet..." Selin tek kaşını havaya kaldırmış çocuğa bakarken Mehmet gözlerini devirdi.
"Yine mi başa döndük." Mehmet’in tepkisine Selin güldü. Mehmet bir an gülümsedikten sonra düşüncelerinin memnuniyetsizliği ile kaşlarını çattı "Anlamıyorum bir kadın hem birlikte olmak istemeyip hem neden yazar?" Diye sordu.
"Ayrıldığınızdan beri konuşmuyorsunuz sanıyordum." Selin şaşırmış bir ifadeyle sormuştu çocuğun bu kadar çabuk dökülmesi bu durumun kafasını çok karıştırdığını belli ediyordu sıcak kahvesini üfleyip bir yudum daha aldı.
"Konuşmuyorduk, aslında, aramalarıma cevap vermiyordu sonra kendisi yazmaya başladı ama hala birlikte olmak istemediğini söylüyor. Aklım karışıyor..." Mehmet Selin’e cevap arıyor gibi baktı, Selin dudaklarını büktü.
"Bunu ona açık açık söyledin mi?" Selin cevaplarını kendisinde arayan çocuğa karşı nazik olsa da karşısındaki kişiyi tanımadan yorum yapamazdı. Mehmet evet manasında kafasını salladı, çok umutsuz duruyordu.
"Bana sadece konuşmayınca sıkıldığını öyle normal konuşabileceğimizi söyleyip duruyor." Selin Mehmet'in sözlerine canı sıkılmış gibi ofladı.
"Geçen yaralanma olayına bir şey dedi mi?" Selin de kızın ne yapmaya çalıştığını çözmeye çalışıyordu gençlerin çoğunun yalnız kalmamak uğruna samimiyetsiz ve alalede ilişkilere girmelerine hala anlam veremiyordu.
"Geçmiş olsun dedi." Mehmet ellerini iki yana açıp çaresizce baktı. Selin bu durumun ciddiyetine karşın kızın umursamayışını ukalaca ve duygusuzca bulmuştu.
"Aç telefonunu!" Dedi kızgınlıkla ayağını titretiyordu. Mehmet ne yaptığını anlamayarak telefonu açtı. "Baştan uyarıyorum bu yaptığımız etik dışı ama tepkisiyle seni gerçekten önemsemesini görmek istiyorsan yaz! Biraz tehlikeli bir operasyona gideceğim yazamazsam merak etme." Mehmet güldü hızlıca dediklerini yazıp yolladı.
"Geçen sefer bir iki saat sonra yazdı." Bir anda aklına gelmiş gibi umutsuzluğa kapılarak söylemişti.
"Mesajını yazarken çevrim içi gözüküyordu. Ayrıca buna rağmen geç yazıyorsa zaten seni pek önemsediği söylenemez değil mi?" Selin Mehmet’e baktı çocuk tırnaklarını yerken kafasını umutsuzca evet manasında salladı kızın hala yazmıyor oluşu Selin'i iyice kızdırsa da Mehmet’i tetiklemek istemiyordu. Birbirleriyle ve telefonla bakışırken on dakika sonra cevap gelince Selin heyecanla. "Ne yazmış?" Diye sordu hemen. Mehmet telefonu açarken eli ayağına dolanmıştı mesajı okuyunca bir iki saniye sustu.
"Tamam yazmış." Mehmet'in omuzları çöktü morali bozulmuştu.
"Eğer bir abla tavsiyesi istiyorsan bu kızla olmaz." Selin çok ciddiydi.
"Neden?" Diye sordu büyük bir şaşkınlıkla Mehmet.
"Çünkü sana değer vermiyor eğlencesine takılıyor ciddi problemleri var!" Selin işaret parmağını kafasına götürüp deli işareti yaptı.
"Ona evlenme teklifi etmeyecektim o yüzden korktu." Mehmet ellerini önünde kavuşturup küskün bir çocuk gibi oturunca Selin sinirle koluna vurdu Mehmet şaşkınlık ve acıyla kolunu tutup ovuşturdu.
"Sırf evlenmek için önüne ilk gelenle evlenilmez! Evlilik meraklısı biri olsa evlenip mutsuz sevgisiz saçma sapan bir evlilik yapacaksın, hem yaşın kaç ki daha! Ayrıca evlilik teklifini kabul etmiyor, sevgili olmayı kabul etmiyor yaralanıp yaralanmaman umurunda değil, operasyonda dikkatli ol bana yaz merak ederim bile dememiş! Sence seni seviyor olabilir mi?" Selin açıkça söylemişti Mehmet kaşlarını çatıp dediklerini düşündü. Selin dayanamayıp derin bir nefes aldı onu incitmek istemiyordu ama kadının yaptığı doğru değildi.
"Belki zamanla sever?" Mehmet oyuncağını bırakmamakta ısrar eden küçük bir çocuk gibiydi.
"Kendini gerçek bir sevgiden neden mahrum edesin ki! Sırf bir gün sevebilir diye birini bekleyip kendine acı çektirerek neden seni gerçekten sevip önemseyecek birini bulamanı engelleyecek bir hayatı kabul edesin? Neden bir kapanda sıkışmış gibi dönüp durmana göz yumuyorsun?" Mehmet'in hala tepki vermemesine gözlerini devirdi Selin ve devam etti. "Bak birinden vazgeçmek kolay değil şu an doğru gibi gelebilir ama değil. Bir ilişkiyi bitirmek bu ilişki iyi de olsa kötü de olsa, yaralanmak gibidir. Yaran acıyacak ama ilişkiye devam edersen yaranla oynarsın. Oynanan yara sürekli kanayıp acımaya devam eder, yaranla oynamayı bırakırsan bitirdiğin ilişki acı vermeye devam edecek ama zamanla iyileştiği için günden güne acın azalacak ve iyileşecek." Selin en yumuşak ses tonunu kullanıyordu. Mehmet elini çenesine götürüp düşünüyordu.
"Bunu yapabilmem için zamana ihtiyacım var." Dedi Mehmet, Selin ayağa kalkıp omzunu sıvazladı.
"Onunla çok dürüst bir konuşma yap, konuşmanın sonunda kendine de dürüst cevaplar ver." Selin düşünüp konuşmasını iyice sindirmesi için Mehmet'i yalnız bırakıp odasına doğru geçerken Luna'ya seslendi Luna oynadığı yaprakları bırakıp yanında bitti. Mehmet hala Selin'in söylediklerini düşünüyordu.
Selin odaya geçer geçmez çalan telefonunu kotunun arka cebinden çıkartı kız kardeşi onu görüntülü arıyordu hızlıca açınca tüm yüzü çikolatayla kaplı olan Can çikolatalı dişlerle gülümsedi.
"Hey çikolata canavarı!" Selin yeğenin tatlılığına gülümsedi.
"Teyze beni özlemedin mi?" Can biraz kızmış gibiydi, Selin şaşırdı.
"Tabi ki özledim bebeğim!"
"Bende seni özledim ama hala çok gün var gelmene." Selin güldü Can belli ki oyun arkadaşını özlemişti.
"Bugün tüm gün kafamın etini yedi hafta sonu diye seninle buluşması gerekiyormuş." Büşra yaptıkları keki fırına atmış Can'ın ellerini siliyordu.
"Anne, Teyzemle konuşuyorum!" Dedi Can, annesini bu özel görüşmesini bölmemesi için uyarırken Selin de Can'ı onayladı.
"Özür dilerim konuşmanızı bölmek istemedim devam edin lütfen, ben yokmuşum gibi." Büşra gözlerini devirerek işine devam etti.
"Neler oluyor bakalım nasıl geçti haftan?" Selin Can'ı her hafta sonu özel bir oyun, yemek ve kaçamak tatlı randevularına çıkarttığı sohbetler ettiği için Can bu çok hoşuna giden rutininden feragat etmek zorunda kalmıştı.
"Annemle kek yaptık, okulda Batu beni itti bak!" Kolundaki ufacık çiziği göstererek teyzesine bu önemli olayı tüm mimikleriyle anlatıyordu.
"Yaralanmışsın ha! Batu’ya bunun hiç hoş bir davranış olmadığını söylemelisin bence." Dedi Selin tüm ciddiyetiyle.
"Söyledim, Yaren'e de aynısını yaptı bende ona vurdum." Selin dikkatle dinlerken gülmemek için kendini zor tuttu Büşra arkada el kol hareketleriyle Can'ın biraz abarttığını gösteriyordu.
"Anladım galiba, bunu birçok kişiye yaptığı için hoşuna gitmedi ve sen de dayanamadın vurdun?" Can başıyla teyzesinin söylediklerini onaylarken keke attıkları kuru üzümleri yiyordu hala.
"Çünkü... Çünkü o çok yaramaz teyze!" Dedi şiddetle Can, sanki kendisi çok akıllıymış gibi söyleyince Selin dudaklarını birbirine bastırıp gülmesini durdurdu.
"Yaramaz çocuklar bazen canını sıkabiliyor haklısın ama bizde onun gibi davranırsak bizde yaramaz çocuk oluruz." Büşra hala Can'ın arkasında kıkır kıkır gülüyordu konuşmaları her zaman çok ciddi olabiliyordu. Can hak verir şekilde başını salladı.
"Öğretmenimde vurmak iyi bir şey değil dedi." Diye onayladı yaptığını onaylatma çabası bundan geliyordu Selin öğretmenine hak verince kabullenmiş gibi duruyordu.
"Öğretmenin bence haklı sende bir düşün bakalım yaptığın şey arkadaşının canını acıtmak senin hoşuna gitti mi?" Selin sorunca Can tekrar düşünmeye geçmişti bir süre bekleyip omuz silkti.
"Gitmedi ama o da canımı acıttı." Savunmasını içten yapmıştı.
"Çok ayıp etmiş ona böyle yaparsa onunla oynamak istemeyeceğini söyle bir daha bence." Selin Can'ın onu dikkatle dinleyip tüm kalbiyle dediklerini içselleştirmesi hoşuna gidiyordu.
"Evet eğer bir daha yaparsa onunla oynamayacağım hatta konuşturmayacağım!" Dedi şiddetle Can, Selin canın bu konudan sıkıldığını görünce konuyu değiştirdi.
"Seni arkadaşımla tanıştırdım mı peki?" Selin sorunca Can heyecanlanıp zıplamaya başladı kamerada Luna'yı görünce küçük gözleri açıldı.
"Aay! Çok güzelsin ismin ne?" Can’ın köpekle konuşması Selin dışında Kenan’la Büşra’yı güldürmüştü çünkü Selin ve Can sokakta gördüğü her hayvanla sohbet ediyorlardı.
"Luna selam ver Can abine!" Selin patisiyle Canı selamlarken Can da Luna'ya el sallıyordu.
"Teyze, Luna Yumak'ı yemez demi!" Dedi Can evindeki kedisi için bir anlık telaşla bu sefer Selin de güldü.
"Yumak'ın Luna'nın damak zevkine uygun olduğunu sanmıyorum." Selin gülmesini durduramıyordu. Can ne dediğini anlamayarak bakarken Büşra açıkladı.
"Oğlum Luna tabi ki Yumak'ı yemez niye yesin! Hadi çok konuştun teyzenle vedalaş, Babanla elini yüzünü yıka üstünü değiştirin." Dedi Kenan'a yandan talimatlar verirken Kenan Selin'e Büşra'nın emirlerine karşı gözlerini devirip bayılıyor gibi yaparak el salladı.
"Bay bay teyze! Bay Bay Luna!" Can elini sallayıp yerinde zıplayarak bağırarak koşmuştu bile bu kadar hareketli çocuğun çok bile durduğunu düşündü.
"Nasılsın?" Dedi hemen Büşra bu anı kolladığı çok belliydi.
"Daha iyiyim." Selin kaçamak cevaplar vererek kurtulmaya çalışıyordu, itirafından sonra peşini bırakmayacağını bilse de yine de denemeye değer diye düşündü.
"Selin! Ne oluyor?" Büşra bu sefer ciddiydi uzakta olmasından kaynaklı endişeleri daha çok artıyordu ayrıca böyle bir şey yaşarken anlatmaktan kaçınacağı düşünmesi saçmalık olurdu.
"Anlamıyorum bende anlamaya çalışıyorum kendimi... Onu, neler olduğunu." Selin sustu, tekrar ağlamamak için susmuştu kafası çok karışıktı kendisine yabancı olan bu hislerle nasıl başa çıkacağını hala tam olarak kestiremiyordu.
"Anlatırsan belki yardımcı olabilirim." Büşra temkinli bir şekilde sordu telefonu ve konuyu kapatmasını istemiyordu.
"Geçen gün yaralanmış bir şekilde geldi, onun için çok endişelendim pansumanını yapmak için ısrar ettim zar zor ikna oldu ilk başta çok iyiydi sonra beni istemedi bende patavatsızca laflarımı söyledim tartıştık, bu gün yine hiç bir şey olmamış gibi yanıma geldi ama bu sefer o kadar nazikti ve o kadar tatlıydı ki!" Selin durup gözlerini kapattı o anları tekrar yaşıyor gibi derin bir iç çekti ve devam etti. " Onun duvarları var bazen duvarlarını kaldırıyor ve aramızda garip bir iletişim oluyor sanki birbirimizi yıllardır tanıyormuşuz gibi hissediyorum ama sonra bir anda aklına bir şey gelmiş gibi gözleri gölgeleniyor duvarlarını örüyor sınırları mayınlı ya da dikenli tel gibi geçersen ya batırıyor, kanatıyor ya da öldürüyor." Selin kullanabileceği tüm metaforları kullanarak anlatmıştı.
"Korktuğu şeyler olabilir belki o da aynı şeyleri hissediyordur ama adım atmaya korkuyordur." Selin Büşra'nın sözlerine alaycı bir şekilde güldü alnını ovuşturdu.
"Sadece emir verip otoritesini göstermek istiyordur belki de! Başka bir sürü kızla çıkabildiğine göre bir korkusu olduğunu sanmıyorum." Dedi Selin.
"Emin misin?" Büşra Selin'e pek inanmamış gibiydi onun yıllardır kimseyi beğenmemesinden sonra birinden hoşlanınca panikleyip tecrübesi olmadığı için yanlış anlamasından tereddüt ediyordu.
"Canan, Seda, Damla... Burada olduğum sürece kısıtlı zamanlarda telefonu çaldığında gördüğüm isimler bunlar. Yine de onu düşünmekten kendimi alamıyorum!" Selin yutkundu boğazında hissettiği yumruyu ve kızgınlığını bastırıyordu.
"Biraz daha gözlemle o zaman, duvarları kalkıyor diyorsun sonra gözleri gölgeleniyor diyorsun bir şey anlamadım ki!" Büşra ilişki tavsiyesinde kötüydü hayatının ilk ve tek aşkıyla beraber olduğu için onunda bir tecrübesi yoktu.
"Konuşmaya başlayınca garip bir enerji oluyor bir anda çok yakınlaşıyoruz biri halatla birbirimize çekiyor gibi sonra çok nazik inanılmaz ilgiliyken konuşmada birden uzaklaşıp soğuk soğuk emirler veriyor, kovuyor." Selin anlattıklarını düşünüp yüzünü buruşturdu.
"İlginç, ilgi manyağı bir herif olabilir mi?" Büşra sinirlenmiş gibiydi.
"Bilmiyorum!" Dedi Selin sesindeki çaresizlik çok belliydi.
"Anne!" Can içerden seslenince Büşra ofladı.
"Benim şimdi gitmem lazım ama bunu tekrar konuşalım beni haberdar et." Selin Büşra'ya tamam manasında kafasını sallarken öpücük attı ve telefonu kapattı. Gün karışık ve yoğundu masa başına geçip bir iki dakika boşluğa bakıp gününü düşündü sonra bilgisayarı açarak çevirisini yaptığı makaleye devam etti.
Saatine sürekli bakıp dışarıdaki sesleri dinleyip gelip gelmediklerini kontrol etmekten tam olarak odaklanamamış olsa da kısa süreli dikkatini başka bir şeylere çekiyor olmaktan dolayı çalışmayı seviyordu Selin. Saatler sonra kapısının çalınmasıyla masadan kalkmıştı yine tutulmuş olan yerlerini ovalayıp kapıyı açtı.
"Akşam yemeğinde kimse yok bana eşlik edersiniz diye düşündüm." Dedi Mehmet Selin onayladı Luna yanında Mehmet’e dikkat kesilmiş duruyordu.
"Saat kaç oldu hala gelmediler." Selin kapıyı çekip çıkarken Luna, o ve Mehmet yemekhaneye doğru yürümeye başlamıştı.
"Yusuf abi aradı, dönüş yolundalar komple tüm alanı dolaşmışlar deli gibi yorulmuşlardır." Selin Mehmet’in haberine sevinse de sağ salim görmeden içinin rahatlayacağını düşünmüyordu. Yemeklerini alıp masaya geçerken gerçekten 3 asker dışında etrafta kimse yoktu. Selin yemeğini yerken Luna ayaklarının dibinde uzanmış onu koruma altına almış gibi gözüküyordu. İlk kez havadan sudan gündelik hayatlarından bahsederek yemeklerini yemişlerdi Selin Mehmet’le yaptığı bu sohbetle biraz gündelik hayatıyla ilgili askerlikten sonra bakış açısının nasıl değiştiği hakkında bilgi sahibi de olmuştu bunları kaydetmesi gerektiğini kafasında not almıştı.
"Teşekkür ederim sabah ki sohbet için." Dedi Mehmet tabldotları mutfağa bırakırken, konuşurken yere bakıyordu. Selin konuyu bilerek açmamıştı hazır olduğu zamanı beklemek istiyordu ama şaşırtıcı bir şekilde beklediğinden erken davranmıştı.
"Umarım faydalı olabilmişimdir haddimi aşmak istemem." Selin direkt ona bakıyordu duygularını merak ediyordu.
"Hayır aşmadın, gerçekleri görmek istediğim için sana sordum. Bu gerçekleri hala kabullenebildiğim manasına gelmiyor tabi daha zamanım var ama yine de bazı şeyler kafamda daha net o kesin." Mehmet tüm açık yürekliliğiyle konuşmuştu Selin bu konuşmasına güldü çünkü tam beklediği gibi hala oyuncağını bırakmak istemeyen bir çocuk gibi inat ediyordu ama hiç değilse artık bir farkındalığı olmuş diye düşündü.
"Bence çok güzel bir ilerleme hem artık kendine karşı da çok dürüstsün." Dedi Selin yemekhaneden çıkarken Mehmet’le birbirlerine gülüyorlardı, avluda duran kalabalığı görünce Selin kalbinin hopladığını hissetti Luna hızla koşup Selin'e dümdüz bakan adamın yanına gitti. Selin ayakları komut almadan Mete'ye doğru çekiliyormuş gibi yürürken Mete'de aynı şekilde ona doğru geliyordu.
"İyi misin?" Selin sözler dudaklarından dökülürken Mete'yi kontrol ediyor gibi gözleri her yerini özellikle kolunu inceliyordu. Kolunda biraz kan var gibi görünce elini koluna attı üniformasındaki ufacık kana bakıyordu. Mete kadına gülümsedi kendisini hiç olmadığı kadar evinde ve geri döndüğü için mutlu hissediyordu bu hislere şimdiden alışmışken nasıl bırakacağını bilmiyordu.
"İyiyim silahı taşırken biraz zorlamışım." Dedi Mete kanadığını bile fark etmemişti kadının bakmasıyla acısını hissetti ama pek umurunda değildi. Ellerinin sıcaklığından mı yoksa ona karşı duyduğu ilgiden mi bilmiyordu ama çoktan acısı geçmişti, Çatık kaşlara kolunu ve kendisini inceleyen kadını izlerken etrafta onu izleyen askerlerini hatırladı bu anı ensesinde hissettiği meraklı bakışlarla bölündüğü için kadından zar zor gözlerini ayırıp onlara dönmek için ellerinden kolunu yumuşak bir tavırla çekti sırtını dönünce salak bir ifadeyle bakan askerlerine olduğundan sinirli bakınca hepsi hizaya gelmişti tekrar.
"Hepiniz içeri! Gidip soyunup dökünün yemeklerinizi yiyin neyi bekliyorsunuz!" Sesi oldukça sert çıkan adamın askerler emrine uyarak hızlıca dağıldılar Mete askerlerin yeterince uzaklaştığını düşününce kadına tekrar döndü, kadın kollarını kavuşturmuş yüzünde abartılı tepki vermiş gibi bakıyordu. Mete kadının arkasında duran Mehmet'e emirlerinin yerine gelmemiş olmasının memnuniyetsizliği ile baktı, Mehmet hala ne olduğunu anlayamaz şekilde durmaya devam ediyordu adam ellerini cebine koyup kaşlarını çattı, başını yan yatırdı ve gözlerini kısarak tehdit edici bir hale bürünmüştü Mehmet komutanının bu tehditkâr bakışlarını hemen anlayıp korkuyla yatakhaneye yönelmişti bile Mete gözlerini devirip onun nasıl bu kadar saf olduğunu düşündü. Baştan sona adamı izleyen Selin bu duruma güldü, Mete gülen kadına aynı ifadeyle baksa da tehditlerinin ve emirlerinin bir tek onda işe yaramadığını biliyordu.
"Pansuman gerekiyor." Dedi Selin tekrar koluna bakarak. Burada olduğu için derinden bir rahatlama hissediyordu, artık daha güvende ve huzurluydu.
"Çanta odamdaydı." Mete tüm günün gerginliğinin ve sıkıntısının çoktan uzaklaşmış olduğunu düşündü onu görünce zamanın durma noktasına kadar gelip yavaşlamasını ve ondan başka hiçbir şeyi düşünemeyecek kadar körleşmesinin açıklamasını bulamamıştı. Kadın hiçbir şey demeden odasına yönelince Mete'de arkasından yürüyerek ona yetişti, Luna da hemen peşlerinde gidiyordu.
"Nasıl geçti günün sözünde durdun mu?" Diye sordu Mete biraz haylaz bir tavırla konuşuyordu yarım bir gülüş atarak.
"Luna'yı yanımdan ayırmadım, ortalıkta dolaşmadım ve Mehmet'in aklından başka bir şey karıştırmadım." Dedi Selin, Mete güldü ensesini ovuşturup başka tarafa bakarak ciddi kalmaya çalışıyordu.
"Mehmet'in normal hali karışık zaten pek bir şey değişmedi desene." Mete kapıyı açıp girmesi için Selin’e öncelik tanıdı. Selin içeri girerken Mete ışığı açıp kapıyı kapattı.
"Tüm gün makale çevirip yeğenimle konuştum." Dedi Selin onunla normal bir konuşma yapabilecek kıvama gelmiş olmak iyi bir şeydi.
"Yeğenin kaç yaşında?" Mete üstünü çıkartırken sormuştu, Selin çantayla ilgilenirken bir iki saniyeliğine şaşırıp duraksadıktan sonra hemen toparlandı.
" 4 yaşında, 2 ay sonra 5 yaşına girecek iyi bir hediye bekliyor." Selin'i yeğenini düşünmek gülümsetmişti, Mete de onun gülmesine gülümseyerek karşılık verdi. Selin elini dezenfekte edip yanına oturup bandajını açmaya başladı.
"Kız mı erkek mi?" Mete kadını ilgilendiren ve onunla ilgili olan her detayı öğrenmek istiyordu kadının yarasıyla ilgilenirken bile gülümsetmeyi başarabilen yeğenini merak ediyordu.
"Erkek, adı Can biraz yaramazdır ama konuşmaya başladığı zaman çoğu yetişkinden daha mantıklı." Dedi Selin elindeki tentürdiyot pamuğu olabildiğince yavaş sürüyordu onun canını yakmamak için elinden geleni yapıyordu.
"Can demek, kız kardeşinin oğlu değil mi? Annen peki, kardeşinden bahsederken ondan bahsetmiştin babandan hiç bahsetmedin." Mete çok naif davranmaya çalışıyordu ama Selin annesini ve babasını sorunca bir an duraksayıp ona baktı Mete yanlış bir şey yaptığını anlamıştı ama çok geçti, Selin yarasına pansuman yapmaya devam etti.
"Annem Barış'ın ölümüne dayanamadı, Barış şehit olduktan bir sene sonra o da vefat etti. Babam zaten biz çok küçükken vefat etmişti, Barış bu yüzden kendini evin komutanı gibi görüp sürekli emirler verirdi galiba meslek tercihini ona göre yaptı." Dedi Selin, Mete'ye tek kaşı havada sorgulamasını ister şekilde bakıyordu. Mete'nin tavırlarının Barış'a benzediğini düşünüyordu Mete'nin de babasız büyümesi onu sürekli sorumluluk alıp liderlik etmeye yatkın hale getirmişti. Kolunu sararken adama bakmamaya çalışıyordu ama adamın gözlerinin onu süzdüğünü hissediyordu.
"Başın sağ olsun." Mete'nin sesi fısıltıyla çıktı bu kadar acı çekerken onu görmek zordu yüzünün ifadesizliği onun acısını gösterme şekli olduğunu çok kısa sürede anlamıştı. Selin başıyla teşekkür ederken bandajını sarmayı bitirdi adama gülümseyerek baktı ama adam kırışmış alnı ile onu izliyordu.
"Yemek yiyip dinlenmelisin. Yaran böyle çok geç iyileşir." Selin uyarısını tekrar yaptı Mete arkasına yaslanıp güldü aç veya yorgun hissetmiyordu yanında kalmasını istiyordu.
"Teşekkür ederim hemşireliğin için." Dedi Mete, Selin gülümseyip Mete'nin masaya koyduğu telefonu çalınca Selin sevgilisi olduğunu hatırladı düşen yüzüyle kendisini bu kadar kaptırmasına utanmıştı resmen salak gibi ufacık bir ilgisine tav oluyordu.
"Ben çıkayım artık." Selin ayağa kalkınca Luna yattığı yerden dikilip kalktı Mete istemsizce başını sallayarak onaylayınca Selin Luna’yla beraber dışarı çıktı. Mete kadının arkasından gidişini izlerken iç çekti sanki kokusu hala tüm odayı dolduruyordu gözlerini kapatıp bir saniye daha hala burada gibi hissetti çalan telefonunu eline alıp baktığında annesine sağ salim geldiğini söylemeyi unuttuğu için kızacağını bilerek telefonunu açtı. |
0% |