@garipbirisi
|
Arabaya binip yola devam ettiler. İkisi de konuşmuyor, sessizlik içinde kilometrelerce yol kat ettiler. Birkaç saat süren bu yolculuğun ardından Murat, küçük bir köyün girişinde arabayı durdurdu. Kahvehanenin önüne park etti ve güneşliğin altındaki iki kağıdı alıp Aslı’ya dönerek, "Yeni hayatına hoş geldin," dedi ve göz kırptı. Hiçbir şey anlamayan Aslı, şaşkınlık içinde "Ne?" diye sordu, fakat Murat arabadan inmişti bile. Aslı da arabadan inip Murat’ın peşinden yürümeye başladı. Kahvehanede oturan herkes onları izliyor, birkaç adam ayağa kalkıp onlara doğru yaklaşıyordu. Aslı, "Ne dedin sen? Neredeyiz?" diye sordu, ama yaklaşan adamlardan ürkerek Murat’ın arkasına geçti. Murat, "Selamünaleyküm," diye seslendi. Adamların biri, "Aleykümselam, buyurun," diye karşılık verdi. Murat, kağıtları göstererek, "Biz eşimle öğretmen olarak atandık. Bu da atama kağıtlarımız," deyince adamların yüzünde büyük bir sevinç belirdi. İlk adam, "Öğretmen mi? Şükürler olsun Allah’ım," diyerek Murat’a sarıldı. "Ben muhtarım," diyerek kendini tanıttı ve yanındaki genci gösterip, "Bu da oğlum," dedi. Ardından kahvehanede oturanlara dönüp, "Öğretmenler gelmiş!" diye bağırdı. Herkes sevinçle el sallayıp bağırdı. Muhtar, kapı önündeki masayı gösterip oturmaları için davet etti. Murat, Aslı’ya dönüp, "Hadi," dedi. Tedirgin olan Aslı masaya oturdu, Murat da yanına geçti. Köylüler onların karşısına dizildi. Kahvehane sahibi iki çay getirdi ve Aslı ile Murat’ın önüne koydu. Bir yandan da kahvehanedeki diğer halkla birlikte gülümseyerek izlemeye başladı. O sırada, sevinç çığlıkları atan çocuklar kahvehanenin etrafına toplandı. Murat, çocukları görünce gülümseyerek Aslı’ya dönüp, "Hayırlı olsun, bir süre bebe var burada. Allah sabır versin hocam," dedi. Sonra muhtara dönerek, "Bizim için bir lojman ya da uygun bir ev var mı?" diye sordu. Muhtar biraz sıkıntılı bir yüz ifadesiyle, "Buraya yıllardır öğretmen göndermediler. Okul zaten yıkık, yanında da evi yoktu. Camii'nin lojmanı var ama olur derseniz oraya bakalım," dedi. Murat kaşlarını çatarak, "Okul yıkıksa bu çocuklar nerede okuyacak?" diye sordu. Muhtar başını öne eğerek, "Okulu tamir etsek? Onarırız, sıkıntı yok," dedi. Murat biraz düşündü, "Tamam, o zaman dediğin lojmana bir bakalım," dedi. Muhtar, "Orayı beğenmezseniz ne olacak, gidecek misiniz?" diye sordu. Murat, "Hayır, tabi ki. Bir şeyler buluruz. Yok mu bu köyün ağası?" diye karşılık verdi. Muhtar rahatlayarak, "Ağanın eli tutulmaz derler," diyerek güldü. Sonra, "Ayarlarız bir şeyler. Öğretmen gelin," dedi ve oğluyla birlikte yolu gösterdi. Kahvehanenin köşesinden döndüler ve caminin yanındaki küçük bir kapıdan içeri girdiler. Kapı bile kötü durumdaydı. Uzun ve dar bir koridordan yürüdüler; sol tarafta iki kapı vardı ve karşılarında merdiven basamakları caminin üst kapısına çıkıyordu. Merdivenler kırıktı ve sallanıyordu. Murat, önden çıkarken Aslı’nın elini sıkıca tuttu. Merdivenlerin sonundaki ilk sol kapı açıktı ve içeride sadece bir çekyat ile ayağı kırık bir masa vardı. Oda çok küçüktü. Murat, kapının dibinde ve merdiven karşısına denk gelen kapıdan içeri girdi. Duvarda geyikli bir duvar halısı asılıydı, bu oda diğerine göre daha büyüktü ve balkonu vardı, ama yerler ve pencereler kötü durumdaydı. Aslı, geri çıkıp küçük odanın karşısındaki kapıyı itti. Burası mutfaktı; ancak mutfak olduğunu gösteren tek şey duvardaki çeşmeydi. İçeriye adım atacakken ayağının altından bir şey geçti. Geçen şeyin ne olduğunu fark edince korkuyla geri adım attı ve yanındaki diğer odaya doğru sendeledi. Düşmek üzereyken Murat, Aslı’yı kolundan tutarak destek oldu. "Aslı, çıkalım, yürü," dedi Murat. Aslı korkuyla, "O neydi?" diye sordu. Murat, "Fareydi," diyerek Aslı’nın elinden tutup dışarı çıkardı. Kapının önünde muhtara dönüp, "Burası olmaz, çok kötü. Düzeltilebilirse belki, ama burada yaşanmaz muhtarım," dedi. Muhtar panikle, "Ne yapsak?" diye oğluna baktı. Murat, "Okula gidip bakalım bir de ne halde," dedi. Muhtar, "Yengeyi bize bırakalım, biz gidip bakalım," dedi. Murat, Aslı’ya döndü, "Yok, beraber gidelim," dedi. Muhtar ise, "Yenge belki yine korkar diye dedim, faresidir, huliğidir çıkabilir," dedi. Murat, Aslı’ya tekrar dönüp, "Tamam, olur o zaman. Öyle yapalım, kısa sürer muhtemelen," dedi. Muhtar da, "Evet, evet, kısa sürer," diyerek onayladı. Sonrasında hep birlikte yürüyerek muhtarın evine gittiler. Aslı’yı görenler sevinçle etrafına toplandı. Çocuklar, Aslı’ya çiçek koparıp kucağına bırakıyor, kadınlar ise karşısına geçip utangaçça gülümseyerek ona bakıyorlardı. Muhtarın karısı, yere bir sofra serip Aslı’nın önüne yemekler getirdi. Herkes, Aslı’nın yemek yemesini bekliyordu. Aslı, bu bakışlardan rahatsız olmuş ve iştahı kaçmıştı. Gülüşmeler artıyor, çocuklar çoğalıyor ve Aslı gittikçe bunalmaya başlıyordu. Birkaç lokma aldıktan sonra muhtarın karısına dönerek, "Ben çok tokum, yiyemeyeceğim. Gelmeden önce yemiştik yolda, kusura bakmayın lütfen," dedi. Kadın gülümseyerek, "Estağfurullah, tabi," deyip sofrayı topladı. Kızına, "Garabanı topla," diye seslendi. Kız kalkıp dışarı çıktı ve geri gelerek çay ikram etti, ardından Aslı’nın yanına oturdu. Bir süre sonra morali bozuk bir halde Murat ve muhtar geldiler. Kadınlar hemen ortadan kayboldu, muhtarla Murat eve girip Aslı’nın yanına geldiler. Muhtarın karısı kapının önünde beklemeye başladı, sanki konuşulacaklardan endişeliymiş gibi bir hali vardı. Murat, Aslı’nın yanına oturdu, muhtar ise karşılarına yerleşti. Aslı, Murat’a dönüp, "Ne oldu?" diye sordu. Murat sinirli bir şekilde, "Berbattı," dedi. "İki kapı, iki pencere var, duvarları bile yok. Düşün," dediğinde, Aslı bir anda şok oldu. Murat, telefonu Aslı’ya uzatarak, "Bak, çektim fotoğraflarını," dedi. Aslı, gördüklerine inanamadı; okul gerçekten de harabeydi. Ama bir yandan da içten içe sevinmişti, çünkü durum böyleyse merkezdeki yetkililere bildirip atamayı iptal ettirirler ya da merkeze geçiş yaparlar diye düşündü. Ancak Murat’ın bir sonraki sözü onu tekrar hayal kırıklığına uğrattı. "Okulu düzeltelim," dedi Murat, "Köylüler toplanıp yardımlaşarak yapabilirler." Muhtar hevesle, "Evet, tabi yaparız," diye onayladı. Aslı’nın sevinci bir anda kursağında kaldı. Murat’ın bu konuda ne kadar kararlı olduğunu fark edince, geleceğiyle ilgili kaygıları daha da arttı. Murat, muhtara dönerek, "Okul hallolur da, ev ne olacak muhtar?" diye sordu. |
0% |