@garipbirisi
|
Murat havluyu beline dolayıp banyodan dışarı çıktı; Aslı ise pencereden dışarıyı izlemeye devam ediyordu. Çantasını alıp geri banyoya döndü. Murat, üstünü giyinip banyodan çıktı, saçlarını ıslaktı ve elleriyle karıştırdı. Aslı, Murat’ın arkasını dönüp TV izlemeye başladığını fark etti ve umursamadan TV’nin önüne geçti. Murat, TV izleyemeyince Aslı’ya bakışlarını kaldırdı. Aslı "Göğsündeki dövmenin anlamı ne?" diye sordu. Murat, “Sana ne?” diyerek tersledi ve Aslı'ya çekilmesini söyledi. Murat’ın etkisi altında olduğunu hissetmesine rağmen, Aslı başını hafif eğip "Umurumda değil zaten" diyerek dikleşti ve pencereye doğru yürüdü. Kalbi korkudan çarpıyordu. Murat, Aslı’nın bu tavrına şaşırmıştı ve onu izliyordu. Yataktan kalkıp kumandayı TV’ye doğru fırlatıp, “Hayırdır, yürek mi yedin yavrum sen?” diyerek ayağa kalktı. Aslı, tedirgin olmasına rağmen gardını indirmeyi düşünmüyordu. Murat, “O Harun denen herif mi güç verdi sana, hayırdır?” diyerek doğrudan Aslı’nın üzerine yürüdü. Aslı tedirgin görünmesine rağmen, bunu belli etmemeye çalışarak gülümsedi ve “Nerede şu anda bana güç verdi de?” diyerek tek kaşını kaldırdı. Murat, Aslı’nın bu sözleri karşısında afallamıştı ve gülerek “Şaka mısın sen?” diyerek geri adım attı. Arkasını dönüp odada dolanmaya başladı. Aslı, “Ben acıktım,” dedi. Murat, Aslı’ya dik dik bakarak “Alay mı ediyorsun benimle?” diyerek sert bir şekilde cevap verdi. Aslı, “Acıkmak neden alay oluyor ki?” diyerek karşılık verdi. Murat derin bir nefes alıp, “Tamam, uzatmıyorum ama bir yeme bak, ben nasıl alay ediyorum seninle,” diyerek kapıya yöneldi ve “Yürü,” diyerek kapıdan çıktı. Aslı, derin bir nefes alarak kapıya yürüdü ve Murat’ın beklediğini görünce yutkundu. Odadan çıktı. Resepsiyonda çalışandan yemek yiyecek bir yer öğrenip otelden çıktılar. Murat, Aslı’nın elini sıkıca tutarak asılarak yürümeye başladı. Çarşı içinden geçerken Aslı, dükkanlara bakmak için Murat’ın elini bırakmasını istedi, ama Murat pek niyetli değildi. Birkaç kez ısrar edince, "Dönüşte bakarsın," dedi Murat. Aslı “Şimdi bakmak istiyorum,” deyince, Murat sinirle elini bıraktı. Aslı dükkana girdi ve etrafa bakınırken Murat, kapı önünde beklemekten sıkılıp dükkana girmek istediği anda kapıya alnını sertçe vurdu ve sendeledi. Murat’ın kapıya vurmasıyla çıkan sese Aslı dönüp baktı. Murat’ın sendelediğini ve alnını tuttuğunu görünce elindekileri bırakıp hızla yanına gitti. Murat gözlerini sıkıca kapatarak sessizce küfür ediyordu. Aslı, Murat’ın alnına bakmak için Murat’ın eline dokundu ve “İyi misin?” diye sordu. Diğer eliyle de Murat’ın kolunu tuttu. Yan taraftan biri bir tabure getirdi ve “Otur, otur,” diyerek Murat’ı kolundan çekti ama Murat gözleri kapalı, acı içinde kıvranıyordu. Aslı, Murat’ın kolunu çekerek “Otur hadi” dedi. Murat, Aslı’nın çekişine güvenip oturdu. Aslı, Murat’ın alnındaki elini çekmesiyle kanı görünce hafif sersemlendi. Murat’ın alnındaki elini tuttu ve sıktı öbür eliyle Murat’ın omzundan tutarak güç aldı. Murat, Aslı’nın renginin atması ve telaşlanmasına acısına rağmen gülümsedi. Aslı, Murat'ın kaşındaki derin yarayı ve durmayan kanamayı görünce panikledi. "Murat, kaşın çok kötü, kalk hemen! Acile gitmemiz lazım, dikiş atılması gerek, kanama durmuyor zaten," dedi, endişeyle Murat'ın elini sıkıca tutarak onu ayağa kaldırmaya çalıştı. Murat, Aslı'yı sakinleştirmeye çalışarak, "Gerek yok, sakin ol. Ben hallederim," dese de Aslı'nın paniklemiş hali onu durduramadı. Yan dükkandan biri, durumu fark edip, "Ben sizi götüreyim, hastane zaten yakın," diyerek arabasını işaret etti. Aslı, "Hadi kalk, gidelim," diye ısrar edince Murat, isteksizce de olsa "Tamam," diyerek ayağa kalktı. Arabaya binip acile gittiler, adam kapıda "Geçmiş olsun" diyerek onları bırakıp geri döndü. Aslı ve Murat acile girip doktoru beklemeye başladılar. Bir hemşire Murat'ı bir sedyeye oturttu, yarasına bakarak pansuman yaptı. "Geçmiş olsun, doktor bey hemen gelecek," diyerek yanlarından ayrıldı. Doktor perdeyi açarak yanlarına geldi, Murat'a bakıp "Geçmiş olsun," dedikten sonra dosyayı okuyup kaşına göz attı. "Üç dikiş atalım, biraz derin ama yeterli olur. Nasıl becerdin bu kadar açmayı kaşını?" diye gülerek sordu. Murat, "Kapıya çarptım," dedi. Doktor, "Şaşırmadım, bu boyla zor oluyordur," diyerek Aslı'ya göz kırptı. "Bir ağrı kesici, antibiyotik ve krem yazalım. Dikişler atıldıktan sonra reçetenizi alırsınız," diyerek yanlarından ayrıldı. Murat, doktorun söylediklerini taklit ederek "Şaşırmadım," dedi ve ardından Aslı'ya ters ters bakarak, "Sana gerek yok demiştim, değil mi?" diye çıkıştı. Aslı ise, "Doktorun soğuk şakalarının suçlusu da benim, Bay Ukala," diyerek karşılık verdi. Bir hemşire yanlarına gelerek, "Müdahale odasına geçelim, buyrun," diyerek yolu gösterdi. Önden gidip kapıyı açtı; Murat içeri girdi, Aslı ise kapının önünde durup bekledi. Hemşire, “İçeri girebilirsiniz,” deyince Murat, Aslı’nın kapıda durduğunu fark edip sedyeye oturdu. Hemşire, "Uzanın," dedi. Aslı kapıyı kapatıp Murat’ın yanında durdu. Murat elini uzatarak, “Cesaret mi versen bari?” dedi. Aslı afallamış bir şekilde Murat’a yaklaşırken kapı açıldı ve doktor içeri girdi. Aslı, Murat’ın elini tutmuştu, ancak yaraya bakamıyordu. Doktor, eldivenlerini giyip eline bir iğne alarak Murat’a doğru eğildi. “Hafif acıtacak ama saniyelik bir şey,” dedi ve iğneyi Murat’ın kaşına vurdu. Murat, Aslı’yı izliyordu ve iğneye hiç tepki vermedi. “İki dakika bekleyelim,” diyerek sandalyesine oturdu. Hemşire dikiş malzemelerini hazırlarken doktor ona malzemeleri söylüyordu. Aslı, bir anlığına Murat’ın yüzüne baktı. Murat gözlerini kapatmış bekliyordu. Aslı derin bir nefes aldı ve gözlerini tavana çevirdi. Doktor, “Siz de bir yere oturun,” diye seslendi Aslı’ya. Aslı, "Yok, iyiyim böyle," dedi, yüzünü buruşturarak tekrar derin bir nefes aldı. Murat, yattığı yerden doğrulup Aslı’nın yüzünü kendine çevirerek, “İyi misin?” diye sordu. Aslı başını salladı. “İyiyim, pek içim almıyor... kan, yara, bu koku... midem,” dedi ve elini ağzına götürdü. Murat, “Hassi... Lavabo nerede?” diye sordu. Doktor ve hemşire şaşkınlıkla "kapıdan çıkınca, İleride, ilk sola dönün,” dedi. Murat, Aslı’nın kolundan tutup hızla lavaboya götürdü. Aslı tuvalete girer girmez kusmaya başladı; Murat ise Aslı’nın saçlarını toplayıp yüzüne değmesini engelledi. Aslı midesini boşalttıktan sonra doğruldu. “Özür dilerim,” dedi. Murat, Aslı’yı lavaboya çevirip, “Yüzünü yıka,” dedi ve Aslı’yı izledi. Aslı toparlanınca lavabodan çıktılar. Müdahale odasına geri döndüklerinde doktor onları bekliyordu. Murat sedyeye tekrar uzanırken, doktor Aslı’ya dönüp, “İyi misiniz? Muayene edelim mi sizi?” diyerek sandalyesine oturdu ve eldivenlerini giydi. Aslı, "İyiyim," dedi. Hemşire, oturması için ona bir sandalye uzattı. Aslı, sandalyeye oturmuş, Murat'ı izliyordu. Doktor, Murat'ın kaşına birkaç dikiş attı ve ardından, "Dikiş izi kalmaması için küçük şekilde attım. Reçetenizdeki kremi düzenli uygularsanız izi en aza indiririz," dedi. Eldivenlerini çıkartıp ayağa kalktı. Murat hafifçe doğrulup Aslı'ya dönerek, "Belli mi?" diye sordu. Aslı, "Yok, ipler şeffaf gibi sanki," dedi. Doktor, "Evet, ince ve renksiz ip kullandım, rahatsız olmamanız için," diye ekledi. Murat ayağa kalkıp doktora elini uzattı, "Teşekkür ederim, sağ olun," deyip tokalaştı. Doktor gülümseyerek, "Rica ederim, görevimiz," dedi. Aslı ve Murat odadan çıktılar, reçeteyi alıp hastanenin kapısına geldiler. Hava kararmış, saat geç olmuştu. Murat gülerek, "Acıktım demeseydin, şu an kafam sağlam olacaktı," dedi. Aslı, "Acıyor mu?" diye sordu. Murat, başını sağa sola çevirdi. Aslı, "O zaman gerçekten acıktım, yesek mi bir şeyler?" dedi. Murat gülerek, "Bu sefer neremi yaracağız?" diye Aslı'ya baktı. Aslı omuz silkerek, "Otele gidelim o zaman," dedi. Murat, Aslı'nın elini tutup çekti, "Arabada otelin orada, şimdi bayağı yürüyeceğiz desene," diyerek merdivenden inip kaldırımda yürümeye başladılar. Aslı konuşmuyor, etrafına bakıyordu. Havanın serinliğini saçlarında ve teninde hissetmek Aslı'ya iyi gelmişti. Bir de Murat elini tutmasaydı, daha iyi olacaktı. Aslı ve Murat, önerilen restorana gitmek yerine karşılarına çıkan ilk restorana girdiler. Yemeklerini sipariş edip beklemeye başladılar. Murat, elini kaşına götürüp, "Şiş mi?" diye sordu. Aslı, Murat'ın yüzüne yaklaştı ve dikkatle kaşına baktı. "Şiş değil ama garip," dedi. Murat, "Nasıl yani?" diye sordu. Aslı alaycı bir şekilde, "Böyle yama gibi," dedi. Murat geri çekilip, "Çok komik," diye cevap verdi. Garson yemekleri getirdi ve servis edip gitti. Aslı, aç olduğunu söylemesine rağmen yine az yedi, ama Murat bu durumu umursamadı. Yemeğini bitirdikten sonra, "Kalkalım mı?" diye sordu. Aslı, "Kalkalım," diyerek sandalyeden kalktı. Murat hesabı öderken, Aslı restoranın dışına çıkıp yıldızları izlemeye başladı. Murat, Aslı'nın yanına gelip, "Köyde bundan daha güzel görünecekler, hevesini oraya sakla," diyerek yanında o da gökyüzüne bakmaya başladı. Sonra, "Hadi," diyerek Aslı'nın sol omzuna hafifçe dokundu. Aslı, derin bir nefes alarak Murat'a baktı. Otele doğru yürümeye başladılar. Bu sefer Murat ellerini cebine koymuştu, ve bu durum Aslı'nın hoşuna gitmişti. Otele varıp odalarına çıktılar. Aslı, dolaptan bir battaniye çıkardı, yere serdi ve üzerine yatak örtüsünü koyup bir yastık aldı ve yere yattı. Murat, kapının önünde Aslı'yı izledi, sonra onun yattığını görünce kendi de yatağa geçti ve uzandı, ancak uyumuyordu. Aslı'nın uyumasını bekledi, nefesi yavaşladığında yatağın ucuna doğru döndü ve Aslı'yı yukarıdan izlemeye başladı. Bir süre sonra derin bir nefes aldı ve yüzünü diğer tarafa çevirip gözlerini kapadı. Sabah olduğunda, güneşin ilk ışıklarıyla gözlerini açan ilk kişi Murat oldu. Başını çevirip Aslı'ya baktı; hâlâ uyuyordu. Sırt üstü dönüp tavanı izlemeye başladı. Aslı'nın yüzünü gördüğü an iç savaşı tekrar başlamıştı. |
0% |