@garipbirisi
|
Aslı gözlerini açtı ve bir süre öylece yattı. Kalkıp Murat’a baktı; gözleri kapalıydı, uyuyor olmalı diye düşündü. Yatağa sırtını dayayıp saçlarını yatağa doğru bıraktı. Sırtı ve boynu sırılsıklamdı. Bacaklarını karnına çekip bir süre bekledi, ayılmaya çalıştı. Murat, Aslı’nın uyandığını fark edince gözlerini kapalı tutmaya devam etti. Aslı’nın saçları yüzüne değdiğinde içi kıpırdadı. Gözlerini açtığında, Aslı’nın hala öylece durduğunu gördü. Yüzünün yanında duran saçlarının kokusunu içine çekti. Aniden yerinden kalktı ve Aslı, çantasını alıp banyoya girdi. Murat da yataktan kalkıp banyo kapısına yaklaştı, içeriden gelen sesi dinlemeye başladı. Kapıya yaslandı; verdiği savaş, asıl planlarını alt üst ediyordu. İçindeki acı ve kin yumuşamaya başlamıştı. Sadece dört gün, dört yılı silip geçebilecek miydi? Kendiyle kavga ederken zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştı. Aniden kapı açıldı. Aslı, Murat’ı kapıda görünce korkuyla geri çekildi. Murat da ne diyeceğini bilemeyip, “Tuvalete girmeliyim,” dedi. Aslı, Murat’ın sol kolunu indirip bir adım geri çekildi ve banyodan çıktı. Murat, durumu kurtarmanın rahatlığıyla banyoya girdi. Aslı banyodan çıktıktan sonra odada bir süre duraksadı. Murat’ın hala banyoda olduğunu görünce derin bir nefes aldı. İçindeki gerginliği atmaya çalışarak pencereye yöneldi. Dışarıda güneş yeni doğmuş, gökyüzü hafif pembemsi bir renge bürünmüştü. Dışarıdaki manzaraya odaklanarak kafasını dağıtmaya çalıştı. Murat, banyoda soğuk suyu yüzüne çarptıktan sonra aynaya baktı. Kendi yansımasına derin bir bakış attı. Bu kadar kısa sürede nasıl bu kadar karmaşık duygular içine girmişti, anlamıyordu. Aslı’nın varlığı, ona olan öfkesi ve aynı zamanda ona karşı hissettiği diğer hisler, hepsi bir arada beynini yoruyordu. Derin bir nefes alıp içinden, “Kendine gel, Murat,” diyerek kendini toparlamaya çalıştı. Sonra kapıyı açıp odadan dışarıya adım attı. Aslı, Murat’ın çıktığını duydu ama ona bakmadı, gözlerini hala dışarıda tutuyordu. Murat, sessizce yatağın kenarına oturdu ve bir süre Aslı’yı izledi. O an ne söylemesi gerektiğini, ne yapması gerektiğini bilemedi. Aralarındaki sessizlik, ikisi için de ağır bir yük gibiydi. Aslı, Murat’ın bakışlarını üzerinde hissetti ve derin bir nefes alarak başını hafifçe çevirdi. Gözleri Murat’la buluştuğunda, içindeki korku ve karışıklığı gizlemeye çalışarak “Günaydın,” dedi. Sesi sakin ve kontrollüydü, fakat içinde fırtınalar kopuyordu. Murat, hafifçe başını sallayarak “Günaydın,” diye karşılık verdi. Ama sesindeki ton, ne kadar zorlandığını ele veriyordu. Kendi iç savaşı devam ederken, Aslı’nın gözlerinde bir şeyler aradı, belki bir işaret, belki bir anlam. Ama bulabildiği tek şey belirsizlikti. Odanın içindeki gerilim neredeyse elle tutulur hale gelmişti. Aslı, bakışlarını yeniden pencereye çevirdi, sanki Murat’la göz göze gelmek istemiyormuş gibi. Murat, bu durumun ne kadar süreceğini merak ederek yataktan kalktı. Odanın içindeki sessizliği bozarak, “Hazır mısın?” diye sordu. Aslı, başını hafifçe salladı, ama hala pencereden ayrılmadı. Murat, onun bu hali karşısında biraz daha sabırlı olmaya karar verdi. “Tamam, o zaman yola çıkalım,” diyerek kendi eşyalarını toplamaya başladı. Sessizlik içinde eşyalarını topladılar ve odadan çıkıp otele veda ettiler. İçlerinde biriken duygular dışarı çıkmak için fırsat kolluyor, ama ikisi de bu fırtınayı dışa vurmamak için çaba sarf ediyordu. Otelden çıkıp arabaya bindiklerinde, bu sessizlik artık aralarındaki duvarı daha da kalınlaştırmıştı. Aslı, yola bakarken, Murat direksiyona odaklanmıştı, ama ikisinin de aklında olan tek şey, bundan sonra ne olacağıydı. Köy yoluna döndüklerinde Murat hızını yavaşlattı. Aslı, merakla Murat'a dönüp, "Bir şey mi var?" diye sordu. Murat, arabayı durdurduktan sonra, "Gitti mi acaba senin şu herif?" dedi. Aslı sinirle derin bir nefes aldı ve başını dışarı çevirdi. Murat, Aslı'ya bakarak alaycı bir tonda, "Ne oldu? Kabalığımı affet, hanımefendi," diye konuştu. Aslı cevap vermedi, sadece başını koltuğun arka yastığına dayayıp dışarıyı izlemeye devam etti. Murat, bir süre daha Aslı'ya baktı, ardından arabayı yeniden çalıştırıp yola devam etti. Köy meydanına geldiklerinde, muhtar arabanın yanına geldi. "Hoş geldiniz, öğretmen bey," dedi. Murat, "Sağ olasın, muhtar," diye karşılık verdi ve hemen ardından sordu: "Ev ne oldu, gitti mi teyze ile oğlu?" Muhtar, "Evet, yeni çıkmışlardı onlar," diyerek cebinden anahtarı çıkarıp Murat'a uzattı. Murat anahtarı alıp, "Tamam, sağ olasın," dedi ve tekrar arabaya bindi. Pencereye doğru yaklaşıp muhtar, "Okul için bir ara gel de konuşalım," dedi. Murat başını hafifçe sallayarak, "Olur, müsait bir ara uğrarım," deyip arabayı çalıştırarak eve doğru yola çıktı.
Eve geldiklerinde Aslı, arabadan inmek istemiyordu, bir süre bekledi. Murat inip ilerlemişti ki Aslı'nın gelmediğini fark ederek arkasını döndü ve "Hadi," diye seslendi. Aslı mecburen arabadan indi. Dün Murat'ın Harun'u boğazladığı yere geldiklerinde, Murat Aslı'ya dönüp baktı, sonra merdivenlere yöneldi. Balkonda durup Aslı'ya anahtarı uzattı. "Sen aç," dedi.
Aslı, anahtarı aldı ve bir süre bekleyip kapının deliğinde anahtarı çevirdi. Korkuyordu; artık bir eve gireceklerdi ve Murat'la yolculuklarda yaşadıkları sorunlar düşünüldüğünde, bu ev Aslı için ölüm gibi olacaktı. Kapıyı itti, Murat içeri adım attı, "Yeni ev, yeni hayat," diyerek ilerledi. Aslı da içeri adım attı etrafına bakındı sadece.
Murat, evin eksiklerini belirleyip, "Bir ara ilçeye gider, alırız," dedi. Aslı, koltuğa oturdu ve "Bu ev temizlenmeli," dedi. Murat, "Aynen, hallederiz," diyerek tekli koltuğa oturdu ve Aslı'ya bakmaya başladı.
Aslı, rahatlamış gibi görünse de sadece ellerine ve tırnaklarına bakıyordu. "İlaçlarını aldın mı?" diye sordu. "Hayır," diye cevapladı Murat. Sonra, "Kremimi sürer misin?" diye ekledi. Aslı ise, "Kendin sürebilirsin," diyerek ayağa kalktı. "Eşyalarımızı getirsek mi?" diye sordu.
Murat sinsice gülümseyip, "Getirelim," diyerek kapıdan çıkarken, "Bu halıları da toplayalım, çok fazla varlar; sevmedim," dedi. Aslı, "Olur," diyerek arkasından çıktı. Arabadan eşyalarını alıp eve geri döndüler.
Aslı, televizyonun bulunduğu duvardaki merdivenlere yöneldi. "Odalar yukarıda galiba," dedi ve çıkmaya başladı. Merdiven, geniş bir koridora çıkıyordu. Soldaki kapıdan içeri baktığında büyük bir odadaydı. Kapının karşısında eski ahşap bir tuvalet aynası ve sol tarafta bir soba duruyordu. Kapının hizasında, sol duvarda aynı eski ahşap modelde bir gardırop vardı. Ona paralel duran demir başlıklı yatak ve yanında iki komodin bulunuyordu.
Aslı, geri dönüp solundaki kapıyı açtı. Karşısında banyo ve tuvalet vardı. Merdiven trabzanlarının arkasında bir kapı daha görünce oraya yöneldi. Murat da arkasından geliyordu. Burası oldukça küçük, içinde bir çekyat bulunan, sobası olmayan ve tek pencereli bir odaydı. Aslı, içeriye bakarken Murat onun arkasından geldi.
Aslı, "Geçebilir miyim?" diye sordu Murat'a. "Hayır," dedi Murat, üzerine doğru yürüyerek. Aslı, tedirgin olmaya başladı ve Murat'ın yüzüne baktı. Sinsi bir gülüş vardı Murat'ın yüzünde. "Çekil," dedi Aslı, ama Murat yavaş yavaş üzerine gelmeye devam ediyordu. Aslı, iyice duvara yaklaşıp sıkışmıştı ki Murat birden çekyata oturdu. Aslı'nın paniklemesi ve bir anda renginin değişmesi Murat'ın hoşuna gitmişti. "Geçebilirsin şimdi," dedi.
Aslı, odadan hızla çıktı. Koridorda derin derin nefes aldı ve "Ruh hastası," diye mırıldanarak merdivenlerden aşağı indi. Merdivenlerin bitiminde bir kapı vardı, burası mutfaktı. İçeri girdi; masa ve sandalyeler hemen sağda duruyordu. Mutfak, bahçeye direkt bakıyor ve çok güzel bir manzaraya sahipti. Mutfak, yatak odasının altına geliyordu. Buzdolabı kapının karşısındaydı ve tezgah devam ediyordu. Uzun bir tezgah, dolaplar ve raflar dantelli süslerle doluydu. "Teyze süslüymüş," dedi Aslı kendi kendine. Pencere önü tamamen boştu; bol ışık alıyordu.
Aslı dolapları karıştırmaya başladı. Birkaç küçük ev aleti buldu. Kahve arıyordu ve kavanozlara baktı ama bulamadı. Bazen kahvenin buzdolabına konduğunu düşünerek dolabı açtı ve kapağında kahveyi gördü. Gülümsedi. Tezgaha yaklaşıp, "Fincanlar neredeymiş?" diye düşünerek üst dolapları karıştırmaya başladı. Kapıda onu izleyen Murat'tan habersiz, iki fincan buldu. Kutudan kahve makinesini çıkarttı ve nasıl çalıştığını anlamaya çalışırken Murat, "Fişe tak, üstteki tuşa bas. Kaynarken kapat, yoksa taşar," dedi.
Aslı, "Biliyor musun?" diye sordu. "Evet," dedi Murat. Yaklaştı, makineyi Aslı'nın elinden aldı ve "Sonra yıka istersen," diyerek tezgaha bıraktı. Aslı, ters ters bakarak, "Sen yıkasan ne olur ki?" diye söylenerek makineyi aldı, yıkayıp tezgaha bıraktı. Murat, fincanla su koyup kahveyi ekledi. Aslı'ya dönüp, "Ellerimle kahve yapacağım sana ve makineyi yıkadığına mı söyleniyorsun?" diyerek fişe taktığı makineyi çalıştırdı.
“Aslında masayı pencere önüne çekelim, dışarı çok güzel görünüyor,” dedi Aslı. Murat, “Sonra bakarız,” diye yanıtladı. “Ben balkonda içeceğim,” dedi kahveyi fincana koyarken. Aslı, kahve kavanozunu kapatıp itti. Murat, fincanını alıp mutfaktan çıktı ve balkondaki koltuğa oturdu. Aslı, sandalyeyi pencere önüne çekip oturdu; manzara aynıydı ama yer farklıydı ve bu uzaklık ona iyi geliyordu. Küçük yudumlarla kahvenin tadını çıkarırken, Murat mutfağa döndü, fincanı tezgaha bıraktı ve yukarı çıktı. Aslı, kahvesini yudumlarken Murat yukarıdan “Aslı, gelir misin buraya?” diye seslendi. Aslı derin bir nefes alıp, “Allah’ım bana yardım et,” diyerek kapıdan çıktı.
Merdivenlerden yukarı çıktığında Murat, banyodan elinde bir kova ve iki bezle çıkıyordu. Aslı’yı görünce, “Bir kova daha var getirir misin?” dedi ve yatak odasına girdi. Aslı, banyodaki kovayı alıp yatak odasına geçti. Murat gardırobu siliyordu. Aslı, kovayı koyup yatağın boş kısmına geçti ve Murat’ın dolapları silmesini izledi. Murat, Aslı’nın öylece durduğunu fark edince, “Çarşafları falan çıkartsan mı? Gece yatacağında ne yapmayı düşünüyorsun?” dedi. Aslı, “Birimiz karşı odaya geçebiliriz,” dedi. Murat, “Hayır,” diye yanıtladı, “Gözümün önünden ayrılmayacaksın.” "Karşı oda ne kadar da uzak mesafe" diyerek çarşafı çıkarttı Aslı. Murat, Aslı’nın yüzüne ters ters bakıp, “Arada kaşınıyorsun Aslı,” dedi. Aslı sinirli bir şekilde, “Benimle düzgün konuş,” dedi.
Murat, elindeki bezi dolaba hızla fırlatıp ayağa kalktı, “Ne yaparsın konuşmazsam?” dedi. Aslı, çıkarttığı çarşafı yere bıraktı, “Derdin ne senin? Bir iyi bir kötüsün, manyak mısın? Ağzından çıkanı duymuyorsun. Karşılık verince de kabadayılanıyorsun. Yeter ya!” diyerek bağırdı. Murat, Aslı’nın gözündeki siniri görünce sinirle güldü, “Vaaayy avukatım, bu kadar mı senin havan?” dedi. Aslı daha da sinirlendi ve bir şey demeden odadan çıktı. “Buraya gel Aslı!” diye bağırdı Murat. Aslı, merdivenlere yöneldi. Murat, kapıya yürüdü ve “Aslı, buraya gel!” diye tekrar bağırdı. Aslı, dinlemeden merdivenden inmeye başladı. Murat, sinirle kapıya tekme atıp arkasından indi. Merdivenlerin bitiminde Aslı’ya yetişip kolunu tutarak sıkıca kendine çekti ve bağırmaya başladı.
Murat, sinirle bağırarak, "Sana buraya gel dedim!" dedi. Aslı, kolunun acısı ve Murat’ın bu şekilde yaklaşması nedeniyle daha da rahatsız oldu ve diğer eliyle Murat'ı itti. "Bırak kolumu!" diyebildi sadece. Murat, öfkesinden dolayı sinirle bağırmaya devam etti, kolunu sıkıp sinirini yenemedi. Aslı, acıyla "Bırak!" diye çığlık atıp Murat'a tokat attı. Murat, tokatla kendine geldi ve Aslı’nın gözlerinde kendisinden ne kadar korktuğunu görünce, kolunu hızla bıraktı. Aslı’nın yüzünü tutup, sinirle "İki!" dedi ve Aslı’nın yüzünü sertçe itip yukarı çıktı.
Murat’ın yukarı çıkmasıyla Aslı, koltuğun ucunda yere çöktü. Derin derin nefes alsa da ağlamasını durduramadı. Bacaklarını karnına çekti eliyle yüzünü kapatarak hıçkıra hıçkıra ağladı.
Murat yukarı çıktığında sinirle etrafa saldırmaya başladı. Eline ne geçerse fırlatıyor, sinirlerine hakim olamıyordu. Böyle devam ederse planının alt üst olacağını biliyordu. Yatağın ucuna oturup sakinleşmeye çalıştı, ancak Aslı'nın ağlama seslerini duydukça daha da öfkeleniyordu. Eliyle saçlarını karıştırdı, sonra ayağa kalkıp dolaba yumruk attı. Başını dolaba yaslayarak "Allah'ım, bana güç ver," diye mırıldandı, "güç ver, güç ver," diyerek kendini sakinleştirmeye çalıştı.
Bir süre sonra Aslı'nın sesinin kesildiğini fark etti. Arabanın anahtarını mutfak masasında bırakmıştı ve ya kaçarsa diye düşündü. Hızla aşağı indi ama Aslı hâlâ koltuğun ucunda, karnına çektiği bacaklarına başını dayamış bir şekilde iç çekiyordu. Murat'ın indiğini fark etmedi. Murat mutfağa girip anahtarı aldı ve ardından Aslı'nın dayandığı koltuğa oturdu. Aslı, Murat'ın aniden yanında belirmesiyle korkuyla sıçradı. Şaşkınlıkla Murat'a baktı, Murat da ona boş gözlerle karşılık verdi. Aslı, oturduğu yerden kalkarak orta sehpanın etrafında döndü ve mutfağa yöneldi. "Akşam yemeğine ne yiyeceğiz?" diye sordu Murat, Aslı mutfağa girip kapıyı sertçe çarptığında.
Murat derin bir nefes aldı, gözlerini kapattı ve başını koltuğa dayayarak tavanı izlemeye başladı. Nasıl olsa yanına geleceğini düşündü ve beklemeye karar verdi. Uzun bir süre oturdu, ama Aslı yanına gelmiyordu. Murat kalkıp mutfağa geçti. Aslı, dolabın önüne oturmuş kavanozlardaki gıdaları inceliyordu. Murat, dolaptan bir bardak alıp sürahiye yöneldi. Aslı, Murat'ın varlığını umursamadan işine devam ediyordu. Bu umursamazlık Murat'ı daha da sinirlendirdi ve mutfaktan çıkıp balkona oturdu. Öğle sıcağı çökmüştü ve hâlâ kahvaltı bile yapmamışlardı.
Geri mutfağa dönüp, "Sen bugün kusmadın, hayret," diyerek buzdolabına yöneldi. Aslı cevap vermedi. Dolapta yiyecek bir şeyler aradı, ama sadece az miktarda kahvaltı malzemesi bulabildi. "Köyde bakkal falan varsa bir şeyler alıp gelelim," dedi Murat. Aslı, "Sen git," dedi. Murat, "Kalk ve yürü," diye emretti. Aslı, elindeki paketi sertçe dolaba fırlatıp ayağa kalktı ve mutfaktan çıktı. "Havalara bak sen," diyerek Murat da arkasından çıktı.
Aslı hızla önden yürüyüp, Murat'ı beklemedi, ama toprak yolda sendeliyordu. Murat, alaycı bir şekilde, "Toprak yolda yürüyemiyorsun da," dedi. Aslı sinirlenip daha da hızlandı. Murat, Aslı'nın hızlanmasına gülerek, "Koş, koş!" dedi. Aslı sinirle arkasına dönüp, "Kapa çeneni artık!" diye bağırdı. Murat, "Vay, sert kız," dedi. Aslı gözlerini devirip yola devam etti, ama ayağı kaydı ve yere düştü. Murat, Aslı'nın düştüğünü görünce sırf onu daha da sinirlendirmek için kahkahalarla gülmeye başladı. Dizlerinin üzerine çökerek yerde oturan Aslı'ya eğilip, "Ne oldu, artist?" dedi.
Aslı, düşmenin etkisiyle ellerini taşa sürtünce canı yanmıştı. Ellerindeki tozları üfleyerek ayağa kalktı, pantolonundaki tozları çırptı, ama sinirden ve acıdan gözleri dolmuştu. Murat, derin bir nefes alıp elini uzattı. "Ver elini," dedi. Aslı yürümeye devam etti. Murat hızlanıp Aslı'nın elini zorla tutarak, "Düşüp durmaktansa elimi tut," dedi. Murat'ın zorla elini tutması, sürtünen yerlerin acısını artırdı ama Aslı, bir şey demeden elini tuttu.
Köy meydanına geldiklerinde, kahvede oturanların bakışları altında Murat'ın gözleri muhtarı aradı. Kahvehaneden biri, "Buyur öğretmen bey," diye seslendi. Murat, "Bakkal falan var mı? Yiyecek bir şeyler almalıyız," dedi. Adam, "Burada bakkal yok öğretmen bey, ilçeye gidip çokça alacaksın ki kışı çıkartasın. Burada kadınlar yazdan yapar çoğu şeyi zaten," diye cevap verdi.
Murat hayal kırıklığıyla, "Hadi ya, sabah gelmeden önce alsaydık keşke," diyerek Aslı'ya döndü. Kahveden biri, "Yemeğiniz yoksa buyurun bize gidelim," dedi. Murat, "Sağ olun, ilçeye gidip alalım, böyle olmaz," diye karşılık verdi. Adam ısrarla, "Olsun, bugünlük bizim misafirimiz olun," dedi. "Kahvaltı yapacaktık biz," dedi Murat , adam Murat'a yaklaşarak. "Burada böyle şileri bulamazsın. Tüpü falan çokça al ki kışın ortada kalmayasın, köyden çıkamazsın iki ay sonra," diye ekledi. "Ben hanıma haber salayım, hazırlasın bir şeyler göndersin Çocuklarla. Akşama da getiririz yemeğinizi, yarın gidersiniz ilçeye," dedi. Murat, "Tamam, öyle yapalım," diye kabul etti. Adam, oğluna seslenip ilerledi ve biraz konuşup geri döndü. "Ne alırsan 5-6 aylık al, çok çok," diyerek kahveye geri döndü.
Murat, Aslı'ya bakarak, "Çok çokmuş," dedi. Aslı ise Murat'a boş gözlerle bakıyordu. Murat, "Eve dönelim. Zaten dövecek gibi bakıyorsun, herkes senden dayak yediğimi düşünecek," diyerek yürümeye başladı. Aslı, Murat'ın arkasından, "Sen normal değilsin," dedi. Murat, Aslı'ya dönüp göz kırparak, "Hangimiz normaliz tatlı kız?" diye cevap verdi. Ardından ikisi de eve doğru yürümeye başladılar.
Aslı, evin köşesine geldiklerinde Murat'ın elini hızla bıraktı ve önden gidip eve girdi. Banyoya çıkarak ellerini yıkadı, üstünü temizledi, ardından tekrar aşağı inip mutfağa dönerek yarım bıraktığı işine devam etti. Murat, mutfak kapısına yaklaşıp, "Yatacak yerimizi önce halletsek daha iyi olur," dedi. Aslı elindekileri bırakıp, sessizce ayağa kalktı ve kapıdan Murat'a hafifçe sürtünerek geçip yukarı çıkmak için merdivene yöneldi.
Murat, Aslı'yı kışkırtmak için dibine kadar girmeye çalışıyordu ama Aslı'nın tepkisiz kalması onu daha da sinirlendiriyordu. Aslı merdivenlerden çıkıp odaya girdi, yarım bıraktığı yatak çarşaflarını çıkardı ve Murat'ın bıraktığı dolabı silmeye başladı. Merdiveni açıp dolabın üstündeki yastık ve yorganları yatağın üzerine attı. Boşalan yeri silip merdivenden indi, ardından tuvalet aynasını temizledi ve çarşafları koridora attı. Murat yanındayken her an tetikteydi, ama yokken kendini daha iyi hissediyordu... |
0% |