@garipbirisi
|
Aslı yataktan kalkıp Murat’ın sert bakışları altında doğrulurken, içindeki korku bir kez daha ona hâkim oldu. Her adımı ağır ve tereddütlüydü; sanki bir uçurumun kenarındaymış gibi hissediyordu. Yatağın kenarına tutunup "Yemin ederim, elimden geleni yaptım..." derken, sesi titredi. Sözcükler ağzından çıkarken bile Murat’ın öfkesiyle yüzleşmek zorunda kalacağını biliyordu. Ancak bu, korkusunu daha da derinleştiriyor ve çaresizliğini büyütüyordu.
Murat’ın "Sus" emriyle Aslı'nın içindeki umut kırıntıları bir kez daha ezildi. Kendi kendine, bu adamın karşısında neden bu kadar güçsüz olduğunu soruyordu. Onunla konuşmaya çalışmak, bir duvara karşı bağırmaktan farksızdı. Ama yine de, bir umutla, "İnanmak zorundasın, Murat, lütfen," diyerek içindeki korkuya yenik düştü.
Murat’ın yüzündeki ifade, Aslı'nın içinde büyüyen korkunun somut bir yansımasıydı. Her sözcüğü, her bakışı, Aslı'nın bedeninde yankılanan birer tokat gibiydi. Aslı, Murat’ın "Sus artık" diye bağırmasıyla sarsıldı. Söylediği her şeyin boşuna olduğunu anlamıştı ama yine de susturamadığı bir çaresizlikle, "Ben öldürmedim, ben yapmadım..." diye ağlamaya devam etti. Korku, derin bir uçurum gibi onu içine çekiyordu; çıkış yolu olmayan bir labirentte kaybolmuş gibiydi.
Murat’ın elleri, Aslı’nın yüzünü sertçe kavrayıp onu dolaba yasladığında, Aslı’nın içinde var olan tüm güç kırıldı. Murat’ın "Sus. inanmıyorum" sözleri, Aslı'nın varoluşuna bile anlam katmayan bir tehdit gibiydi. Bu fiziksel baskı, Aslı'nın tüm benliğini sarstı. Aslı, Murat’ın odadan çıkışıyla yere çökerken, içindeki tüm umutlar ve direncin parçalandığını hissetti. Kendi kendine mırıldanarak, "Yapmadım..." dedi. Bu, Murat’ın öfkesi karşısında çaresizlik içinde kıvranan bir kadının acıklı bir itirafıydı.
Yatağa uzanırken, bedenindeki korku ve acı tüm hücrelerine yayıldı. Bu, yalnızca fiziksel bir baskı değildi; aynı zamanda Aslı'nın zihninde de yankılanan bir korkuydu. Gözyaşları yastığa dökülürken, içindeki sesler durmadan ona saldırıyordu: "Murat’tan kaçamazsın... Onun öfkesi seni bitirecek..." Aslı, bir yandan bu sesleri bastırmaya çalışırken, bir yandan da içinde patlayan korku dalgalarıyla mücadele ediyordu. Ancak Murat’ın her hareketi, bu korkuları daha da büyütüyordu.
Murat, evden çıkıp biraz yürüdü, sakinleşmeye çalıştı ama ne yapsa olmuyordu. İçindeki kin öylece duruyordu. "Nerde yanlış yaptım nerde" diye sinirle saçlarını elleriyle karıştırdı sonra eve digeri döndü. Her an, Murat’ın o kapıdan içeri gireceği ve ona yeniden zarar vereceği düşüncesi, Aslı'nın zihnini ele geçirmişti. Murat’ın onun karşısında bu kadar güçlü olması, Aslı'yı daha da çaresiz hissettiriyordu.
Murat odaya gelip kapıyı sertçe kapattı. Aslı, Murat’ın gelmesiyle yataktan aniden sıçradı. Bir süre odanın içinde döndü, eliyle saçlarını karıştırarak sinirle dolaba yumruk attı. Aslı’ya dönüp, "Duşa gir, temizlen ve çık. Bekle beni," dedi. Aslı’nın korkusu, Murat’ın sözleriyle daha da derinleşti.Aslı'nın kolundan tutarak, "Sana dediklerimi yapmazsan zorla ben yaparım," diyerek Aslı’yı sürükleyerek banyoya soktu. "10 dakika içinde çıkmazsan, seni ben çıkarırım," dedi. Suyu açıp dolaptan bir havlu alıp Aslı'ya attı ve banyodan çıktı, kapıyı kapattı.Murat’ın ellerinin sertliği ona fiziksel acı verse de, en çok acıtan Murat’ın ona karşı duyduğu öfkeydi. Suyun altında dururken, bedenine değen sıcak suyun bile onu rahatlatmadığını fark etti. Aksine, içindeki korku ve acı daha da yoğunlaştı. Su, bir yandan tenini ısıtırken, bir yandan da ruhundaki soğukluğu gideremiyordu.
Murat'ın sesini, suyun altında bile duyabiliyordu. Bu ses, Aslı'nın zihninde yankılanıyor, ona kaçış olmadığını hatırlatıyordu. Aslı, bu çıkmazın içinde daha da kaybolduğunu hissediyordu. Murat'ın onun üzerinde kurduğu baskı, içindeki her umudu kırıp paramparça ediyordu. Onun karşısında çaresizdi ve bu çaresizlik, Aslı'nın içinde her geçen saniye büyüyordu.
Murat, yatak odasına gidip çantasından bir elbise ve parfüm çıkartıp yatağın üstüne koydu. Aşağı inip tüm perdeleri kapattı, kapıyı kilitledi ve tekrar yukarı çıktı. Aslı’nın çıkmasını bekliyordu.
Aslı, havluyu sarınıp banyonun kapısını açtığında Murat, karşısında onu bekliyordu. "Odaya geç, elbiseyi giy ve parfümü sık. Aşağıda bekliyorum," dedi ve merdivenlerden indi. Aslı gözlerini kapatıp, "Murat, lütfen," dedi. Murat umursamadan inmeye devam etti.
Aslı, odaya gidip elbiseye baktı, yatağa oturdu. Ellerinin tersiyle gözlerini sildi, derin nefes almaya çalıştı.Kurulanıp dolaptan bir şeyler çıkartıp giyindi. Cesareti yoktu aşağı inmeye ama o elbiseyi giymeye de niyeti yoktu. Islak saçlarını havluyla kuruladı.Saçlarını kurularken, içinde patlayan korku dalgalarının etkisinden kurtulamıyordu. Murat’ın kendisini nasıl tehdit ettiğini ve zorla banyoya soktuğunu düşündü. Murat’ın bakışları, gözlerinin içine işleyen bir işaret gibi beynine kazınmıştı.
Kapıdan çıkıp merdivene yöneldiğinde, ilk adımı atarken içinde öyle büyük bir korku oluştu ki kalbi yerinden sökülse bu kadar ağrımazdı. Ama derin bir nefes alıp aşağı indi.
Murat, Aslı’yı merdivenden inerken izledi. Elbiseyi giymemesi bir nebze olsun içini rahatlatmıştı ama bu olayı sürdürmek zorundaydı.
Murat sinirli bir ses tonuyla, "Elbiseyi giymemişsin," dedi.
Murat, Aslı'nın elbiseyi giymemesiyle ona daha fazla baskı yapmaya başladığında, Aslı'nın içindeki korku iyice zirveye çıktı. Her söz, her bakış, Aslı'nın içindeki korkuyu ve çaresizliği derinleştiriyordu. Aslı kararlı bir şekilde, "İstemiyorum," diye cevap verdi.
Murat, alaycı bir şekilde gülümseyerek, "İstiyor musun diye sormadım, giy dedim," diye üsteledi.
Aslı derin bir nefes alıp koltuğa oturdu, "Olayın benimle bir alakası yok. İnanmalısın bana," dedi.
Murat'ın yüzü iyice sertleşti, "Dinlemek istemiyorum," diye kestirip attı.
Aslı, sinirle ayağa kalkıp, "Yargısız infaz senin bu yaptığın!" diye bağırdı.Aslı, içindeki öfkeyle Murat’a karşı geldiğinde bile, Murat’ın gücü karşısında ezildiğini hissetti. Onun elinde savrulurken, içindeki korku ve çaresizlik daha da büyüdü. Kendisini Murat'tan koruyamayacağı düşüncesi, Aslı'nın zihnini ele geçirmişti. Murat'ın sert sözleri ve tehditleri, Aslı'nın zihninde yankılanıyor.
Murat, Aslı'ya doğru adımlarını hızlandırarak yürüdü. "Benim canım nasıl yandıysa, seninki de yanacak! Öğrenmem gerekeni öğrendim, seni dinleyerek kaybedecek vaktim yok!" diye öfkeyle bağırdı.
Aslı derin bir nefes aldı, gözlerinde yaşlarla ama kararlı bir tonla, "Peki, tamam! Neye inanmak istiyorsan ona inan, ama benden uzak dur!" dedi ve ayağa kalktı. "Eğer bana dokunursan, aklının almayacağı şeyler yaparım," diye sertçe ekledi.
Murat, sinirle alaycı bir kahkaha attı, "Ne yaparsın? Beni şikayet mi edersin? Yoksa tokat mı atarsın? Karşımda aciz, kendine bile bakamayan biri duruyor, bir de beni tehdit ediyor," diye küçümseyici bir bakış attı.
Aslı'nın içindeki öfke kabardı, sinirle "Boğarım seni!" diyerek Murat’ın göğsünden itmeye başladı. Ancak Murat geri bile sendelemedi. Hızla vurmaya başladı.
Murat, Aslı'nın kollarını sertçe tutup kendine doğru çekti. "Karımsın, anladın mı? Kimseye verecek hesabım yok! Ne istersem onu yaparım ve sen de mecbursun benim isteklerimi yapmaya!" diye öfkeyle Aslı'nın gözlerine bakarak konuştu. Ardından Aslı'yı geriye, koltuğa doğru itti.
Aslı, Murat’ın itmesiyle sendeleyip koltuğa düştü. Gerçekten de karşısında zayıf ve aciz hissetti. Ne gücü yetiyordu ne de söyledikleri Murat’a ulaşıyordu.
Aslı sinirle ayağa kalktı, gözlerini elinin tersiyle silerken Murat ona alaycı bir şekilde bakıyordu. Sinirle orta sehpaya tekme attı, sehpa karşıdaki üçlü koltuğa çarptı. Murat'a bakıp, "Senden nefret ediyorum!" diye bağırarak merdivenlerden yukarı çıktı. Yatak odasına girip yataktaki elbiseyi aldı. Sinirinden hem çığlık çığlığa ağlıyor hem de elbiseyi elleriyle yırtıyordu. Sonunda elbise parçaları etrafa yayılmış halde görünce kendine geldi. Olduğu yere oturup ağlamaya devam etti. Kendi kendine, "Böyle devam edemez, bu şekilde olmaz," diye telkin ederek ağlamasını durdurmaya çalışıyordu. Sakinleşmeye çalıştı, içindeki çaresizlik tüm benliğini sardı. Artık ne yapacağını bilemez hale gelmişti. Yırtık elbise parçalarının üzerine yattığında, nefes almakta bile zorlanıyordu. Bu çıkmazdan kurtulmanın bir yolu yok gibiydi. Her şey üstüne üstüne geliyordu ve bu çıkışsızlık, Aslı'nın içindeki tüm gücü söküp alıyordu.
Murat, Aslı'nın sesini duyuyordu, içi içini yiyordu; eli kolu bağlı, aşağıda bekliyordu. Geri adım atamazdı, artık harekete geçmişti ve planına sadık kalmak zorundaydı. Aslı'nın sesini duymamak için dışarı çıktı ama her yerde onun sesini duyuyordu. Aslı ağladıkça, Murat’ın kalbi sıkışıyordu. Balkonda oturup, içten içe Aslı’nın ağlamasının kesilmesi için dua etti. Sonra Aslı'nın sesini duymayınca korkuyla içeri girdi ve yukarı çıktı. İçten içe endişeleniyordu. Kapıyı dinledi; içeriden Aslı'nın sesi hafif de olsa geliyordu. Onu görmek istedi ama ne diyecekti ki? Sonra geri adım attı, banyoya girip duş fıskiyesini açtı ve tişörtünü ıslattı.
Banyodan çıkıp odaya yöneldi. Kapıyı açmaya çalıştı ama kilitliydi. Birkaç kez daha denedi. "Aslı, kapıyı aç!" diye seslendi Murat, ama Aslı hâlâ inler gibi ağlıyordu. "Aç kapıyı, senin triplerin yüzünden ıslak tişörtle gezemem!" diye kapıya vurdu. Sonra tekrar bekledi, Aslı hâlâ sessizce ağlamaya devam ediyordu. Murat endişelendi, kapıya yüklenip açtığında, Aslı yerde kumaş parçalarının üstünde ağladığını gördü. Yanına koşup yüzüne dokunduğu anda, "Dokunma bana!" diye çığlık atıp geriye doğru süründü. Murat, dizlerinin üstünde, Aslı'nın ona dehşet içinde baktığını görünce tedirgin oldu. "Tamam, dokunmuyorum. Tişörtümü değiştirip çıkacağım, sen de ne halin varsa gör," dedi.
Aslı, "Defol git!" diye çığlık attı.
"Tişört alacağım," dedi sertçe Murat.
Aslı ayağa kalktı, "Allah'ın belası!" diye bağırıp odadan çıktı, merdivenlerden hızla inip mutfağa geçti. Kapıyı sertçe çarpıp mutfakta dönmeye başladı, sakinleşemiyordu, yaşadıkları karşısında kontrolünü kaybediyordu. Pencerenin önüne gitti, pencereyi açıp biraz serinliği hissetti, sonra pencerenin altına oturdu. Sinirden akan gözyaşlarına sinirlenip, elinin tersiyle silmeye başladı.İçindeki korku ve çaresizlik daha da derinleşti. Bu evde, Murat'ın kontrolü altında, kendini tamamen kaybolmuş hissediyordu. Murat'ın bakışları ve tehditleri, Aslı'nın ruhunu sıkıştıran bir pranga gibiydi. Pencerenin altına oturup soğuk havayı içine çekerken bile, içindeki korkuyu dindiremiyordu
Aslı, mutfaktan çıkmadı ve gece boyunca orada kaldı. Murat ise salonda, mutfağın kapısının karşısına geçip oturdu. Gece geç olmuştu, ama Aslı hâlâ mutfaktaydı. Murat, sonunda kalkıp mutfağa girdiğinde, Aslı'nın masaya dayanmış bir şekilde uyuyakaldığını gördü. Ona yaklaşıp yukarıda, Aslı'nın gözlerinde gördüğü dehşet dolu bakışı hatırladı; Aslı ona canavar gibi bakmıştı ve Murat da aslında Aslı için bir canavar sayılırdı. Derin bir nefes aldı, sonra ayağa kalktı.
"Aslı," dedi Murat.
Aslı gözlerini açtı ve Murat’ı görünce hemen ayağa kalkmak için harekete geçti, ama ayağı masaya takıldı ve sendeledi. Düşmemesi için Murat onu tuttu, fakat Aslı hemen kolunu geri çekip, diğer eliyle Murat’ın elini itti. Murat'ı itip olduğu yerden çıkıp kapıya yürüdü.Merdivenlerden yukarı çıktı, yatak odasına gidip çarşaf, yastık ve battaniye aldı. Karşı odaya geçerken, Murat merdivenden seslenip, "Oraya gidemezsin!" dedi. Aslı bunu umursamadan hızla odaya girdi.
Murat, Aslı’nın arkasından gidip kapıya yaklaştı. "Aslı, çık ordan! Orada kalmayacaksın. Gözümün önünde olmak zorundasın!" dedi. Aslı, kilit olmamasına sinirlendi ama arkasına dayanarak kapıyı kapalı tutmaya çalıştı.
"Aslı, çık şu odadan! Yanımda yatacaksın," dedi Murat.
Aslı, "Seninle aynı evde yaşamak zaten zor, aynı odada olmak asla!" diye cevap verdi. Elindekileri çekyata koydu ve kapının arkasından çekildi. Murat, kapıyı hızla açıp içeri girdi.
"Benim dediklerimi yapmak zorundasın! Topla eşyalarını, geç öbür odaya!" dedi Murat.
Aslı, "Asla!" diye karşı çıktı.
Murat, Aslı’nın kolundan tutup onu sürükleyerek diğer odaya götürdü. Odanın ortasında kendine çevirip Aslı’nın gözlerinin içine bakarak, "Gerekiyorsa her gece seni bu odaya bağlarım," dedi. Sonra diğer odadaki eşyaları almaya gitti.
Aslı koluna baktı; iyice morarmıştı. Dokununca acıyla elini geri çekti. Murat, odaya geri döndüğünde Aslı’nın kolunu gördü. Kolunu işaret ederek, "Bak, ne hale getirdin kolunu!" dedi sinirle.
Murat, Aslı'nın kucağına koyduğu eşyaları sertçe itip, "İstersen yerde yat, umrumda değil, ama burada yatacaksın!" dedi. Gardıroba yönelip kot pantolonunu çıkardı, şortunu giydi ve yatağa yattı.
Aslı, yatağa döndü. "Burada kalacaksam, yatakta ben de yatacağım," dedi.
Murat kenara çekilip, "Tabii ki," dedi alayla.
Aslı, "Öyle değil, bir gün sen, bir gün ben," dedi.
Murat gülerek, "Bir şeker sana, bir şeker de bana," diye karşılık verdi, Aslı’nın ağzını yansılar gibi yaparak.
Aslı, "Geri zekalı," diyerek elindekileri yere attı.
Murat sinirle, "Aynen yavrum, aynen," diye karşılık verdi.
Aslı yere yatak yapıp yattı. Murat, "Işığı kapat," dedi ama Aslı cevap vermeyince sinirle kalkıp ışığı kendisi kapattı. Geri dönerken yerdeki yorganların üzerinden geçti ve yatağa yattı.
Aslı, gözlerindeki sızıyla hemen uykuya daldı, ama gece boyunca köpek sesleriyle ürkerek sürekli uyanıyordu. Her seferinde Murat da Aslı’nın uykusundan uyanmasıyla uyanıyordu. Gece boyu ikisinin de uykusu bölündü, huzursuz ve kesik kesik bir uyku uyudular. |
0% |