Yeni Üyelik
17.
Bölüm

17. Bölüm

@garipbirisi

Murat, yattığı yerden doğrulup Aslı'ya baktı. "Uyumadığını biliyorum," diyerek ayağa kalktı ve odadan çıktı. Aslı, gözlerini tavana dikip boş boş izledi.

Murat, odaya geri döndüğünde yerdeki yorganları kaldırıp, "Bunlar dolabın üstüne mi?" diye sordu. Aslı, "Evet," dedi. Murat yorganları dolaba yerleştirip yatağı toparladıktan sonra odadan çıktı. "Hazırlan, ilçeye gideceğiz. Yiyecek alalım, çok çok alalım," diye seslendi ve aşağı indi.

"Aslı, emrine amade bekliyorum bende," dedi. Murat, duymasına rağmen gülümseyip cevap vermedi. Aslı, üstünü değiştirip banyoya geçti. Murat, aşağıdan "Çabuk ol," diye seslendi. Aslı banyo kapısını çarparak çıktı, merdivenlerden inip kapıdan çıktı. Murat anahtarı alıp ardından çıktı.

Evin arkasına dolanarak arabaya bindiler. Aslı arabaya bindi, Murat ise arabanın arka tarafına geçip tekerlekleri kontrol etti. Kaputa sertçe vurarak dinledi ve ardından araca binip çalıştırdı. Köy meydanına geldiklerinde, muhtarı görünce arabayı durdurdu ve muhtar ile hararetli bir konuşma yaptıktan sonra tekrar arabaya döndü. Yola devam etti.

Aslı, köy yolunda "Yavaş" dedi. Murat, Aslı'ya bakarak "Miden mi?" diye sordu. "Evet," dedi Aslı. Murat arabayı durdurdu, arkasına yaslandı ve Aslı arabadan inip uzaklaştı. Biraz dolandıktan sonra kusmaya başladı, rahatladıktan sonra arabaya doğru yürüdü. Kapıdan peçete ve su şişesini aldı ve tekrar arabaya bindi. Murat arabayı çalıştırdı ve Aslı kemerini takıp koltuğu hafifçe geriye yatırdı. Dışarıyı izlemeye başladılar ve aralarındaki soğuk savaş sessizliğiyle ilçeye vardılar.

Bir market önünde durdular. Arabadan inip içeri girdiler. Murat, yiyecek içecek ürünleri alıyordu ama Aslı sadece dolanıyordu. Murat, en sonunda "Senin bir ihtiyacın yok galiba," diye sertçe yüzüne baktı. Aslı boş boş Murat'a bakmaya devam etti. Murat sinirle reyonlar arasında gezip kadın reyonlarına girdi. "Ne istiyorsan al, çok çok al," dedi. Aslı, kullandığı özel ürünlerden aldı, sabunlar ve kremlerden birkaç ürün aldı. Şampuanları inceledi, Murat da yanına gelip şampuan ve sabun aldı. Kozmetik ürünlerine bakıp birkaç ürün daha seçti ve "Giyecek almalıyım," dedi Murat'a bakarak. "Aklımda," dedi Murat, başını sallayarak.

Kasaya gelip aldıkları ürünleri ödeyip çantaları arabaya yerleştirdiler. Murat, yolda yavaş yavaş ilerlerken bir giyim mağazası görünce arabayı durdurdu. İnip içeri girdiler. Murat, Aslı’ya "Ne lazımsa al, ben buradayım," diyerek seslendi. Aslı umursamadan mağazada dolaşmaya devam etti. Çamaşırları inceledi, beğendiklerinden aldı ve kıyafetleri, pijama, eşofman, tişört ve sweatshirt ayırdı. Birkaç elbise beğendi ama dünkü elbiseden sonra vazgeçti. Murat, Aslı’nın elbiseleri incelediğini görünce dikkatle izlemeye başladı. Aslı elbiseleri bırakıp Murat’a döndüğünde kendisinin izlediğini görünce elbiselerin yanından ayrılıp pantolonlara yöneldi. Beğendiklerini kasaya getirdi ve Murat da arkasından gitti. Murat, "Tamam mı?" diye sordu. Aslı başını sallayarak "Evet," dedi.

Ürünleri ödedikten sonra çantaları arabaya yerleştirip bindiler. Murat, "Başka yere de bak, pek bir şey almamışsın," dedi. Aslı, "Olur," dedi ve "simit alalım mı"diye sordu. Murat arabadan inip simitçiye yürüdü, iki simit aldı ve arabaya döndü. Simit poşetini Aslı’ya uzattı, kendi de arabaya bindi. Aslı, simidi eliyle böldü ve ağzına götürdü. Murat, simidi elinden alıp ağzına atıp arabayı çalıştırdı. Aslı tekrar bir parça daha koparıp ağzına attı.

Bir kaç mağaza da gezdiler alışverişi tamamlayıp bir eve gelmesi gerekenler için sipariş oluşturdular.

Murat, aldığı eşyaları arabaya yerleştirirken, göz ucuyla Aslı’ya baktı. Aslı, umursamaz bir şekilde dışarıyı izliyor. Bu hali, Murat’ı içten içe rahatsız etti ama dışa vurmadı. Arabayı çalıştırıp, "Unuttuğumuz bir şey var mı?" diye sordu Aslı'ya dönüp. Aslı, dışarıya bakmaya devam ederek, belirsiz bir tonda "Bilmiyorum," diye yanıtladı.

Murat, Aslı’nın bu umursamaz tavrını görmezden gelmeye çalışarak arabayı sürmeye başladı. Yol boyunca sessizliğin ağır bastığı anlarda, Murat "İstediğin bir şey var mı?" diye tekrar sordu. Aslı, yine kısa ve mesafeli bir şekilde "Yok," diyerek başını salladı. Bu soğuk yanıtlara, Murat "İyi o zaman, eve gidelim. Yoruldum zaten, bir şey de yemedik doğru düzgün," dedi ve ilçeden çıkarak köye doğru yol aldı.

Köye yaklaştıklarında, muhtar arabayı görünce yola doğru yürüdü. Murat, arabayı yavaşlattı ve pencereyi açtı. Muhtar gülümseyerek "Selamün aleyküm," dedi. Murat, soğukkanlı bir şekilde "Aleyküm selam, muhtar," diye karşılık verdi. Muhtar, sabahki konuşmalarını hatırlatarak "Hani sabah konuşmuştuk ya..." dedi. Murat, sabırsız bir tavırla "Eee, sonuç?" diye sordu. Muhtar, durumu hallettiğini belirtti, "Birkaç güne hallolacak, bir aya kalmaz okulu açarız," dedi. Murat gülümseyerek "Güzel, inşallah dediğin gibi olur," dedi ve vedalaşıp arabayı sürmeye devam etti. "Sabah ne diyordu, şimdi ne diyor? İki azarlanınca tutuşmuş," diye mırıldandı, muhtarın çabalarını küçümseyerek.

Eve geldiklerinde, Murat arabayı evin arkasına park etti. İndiklerinde Aslı’ya dönüp, "Sen gelme geri, ben hallederim," dedi. Aslı,.Muratın getirdiklerini ayırmaya başladı. Aldıkları giyecekleri koltuğa koydu, gıdaları ise kenara çekti. Murat, arabayı tamamen boşaltıp eve geldiğinde, "Bunları yerleştirelim," dedi. Aslı, mesafeli bir ses tonuyla "Önce temizleyelim, sonra yerleştiririz. Bozulacakları dolaba koyalım, yeter," deyip yukarı çıktı.

Murat, Aslı'nın bu mesafeli konuşmasından hoşnut değildi ama içindeki duyguları kontrol etmeye çalıştı. Aslı yukarı çıkıp banyoda elini yüzünü yıkadı, ardından yatak odasına geçip üzerini değiştirdi. Aşağı inip mutfağa geçtiğinde, Murat koltukta oturmuş, boş gözlerle Aslı'yı izliyordu. Onun arkasından mutfağa geçerek, "Kahve istiyorum," dedi. Aslı, salona geçerken umursamazca, "Yap, iç o zaman," dedi ve aldıkları yiyeceklerden bozulacak olanları ayırmaya başladı.

Murat, Aslı’nın bu soğuk tavrı karşısında içindeki büyüyen rahatsızlığı bastırmaya çalışarak, kahveyi almak için onun yanına geldi. "Aldığın kahveyi versene," dedi. Aslı, ilgisiz bir şekilde "Burada değil, öbürlerine bak," diye yanıtladı. Murat, gözlerini devirdi ve "Tamam, öyle olsun," diyerek aramaya devam etti. Aslı birkaç ürünü birleştirip mutfağa gitti, bozulacakları dolaba koydu ve geri döndü. Murat hala kahveyi arıyor ya da arıyor gibi yapıyordu. Sonunda, "Bulamadım," dedi.

Aslı, torbaları karıştırırken Murat’ın istediği kahveyi buldu ve “Burada,” diyerek paketi ona uzattı. Murat, paketi Aslı’nın elinden alırken, “Sende içer misin?” diye sordu. Aslı, “Olur,” dedi ve elindekilerle mutfağa geçip dolaba yerleştirdi Murat, “Beraber yapalım, önce kahvemizi içelim, gel,” diyerek onu balkona çağırdı. İki bardakla balkona çıkan Murat’ı takip eden Aslı, kahvesini alıp trabzanlardaki çiçeklere, sonra da karşılarındaki yıkıntı okul binasına baktı. Derin bir iç çekti, başını koltuğa dayayıp uzaklara daldı.

Murat, karşılarındaki ormana bakarken zihni yeşilliklerin içinde kaybolmuş gibiydi. Aslı, sessizliği bozarak, "Okula neden ben de gelmek zorundayım? Ben öğretmen değilim ki, nasıl olacak bu iş?" diye sordu. Murat, Aslı’ya dönüp, "Ben de değilim ve fikrim de yok. Ama ikimiz de gideceğiz, çünkü seni gözümün önünden ayıramam," dedi.

Aslı derin bir iç daha çekip, alaycı bir şekilde, “Büyük aşk desene,” dedi. Murat, Aslı’ya dönüp, "Normal şartlarda olsa muhtemelen," dedi. Ancak yüz ifadesi ciddileşip gözleriyle Aslı’yı delip geçercesine bakarak, “Ama şu an büyük nefret diyebiliriz,” diye ekledi. Aslı, alay eder gibi güldü. "Ne zamana kadar böyle işkence edeceksin?" diye sordu. Murat, "Bilmem, o senin direncine bağlı. Sen ne zaman intihar edersen," dedi. Bu sözler Aslı’yı tedirgin etti. “Neden 'öldürüp intihar etti' demiyorsun?” diye sert bir şekilde sordu.

Murat, sakin ve anlaşılır bir şekilde, "Çünkü ben bunun senin rızanla olmasını istiyorum. Hasanın intiharı gibi," dedi. Aslı öfkeyle yerinden kalktı, "Bir şey bildiğin yok senin," diye sert bir sesle Murat’a çıkıştı ve hızla içeri geçip mutfağa girdi. Murat, alaycı bir şekilde, "Kesin öyledir, aynen," diyerek sinirle kahvesini içmeye devam etti.

Aslı mutfakta dolapları indirirken sinirle kendi kendine, "Anlatamıyorum, kahretsin," diye düşünerek öfkesini bastırmaya çalışıyordu.

Bir süre sonra Murat sakinleşmiş bir şekilde mutfağa geldi ve "Ben ne yapayım?" diye sordu. Aslı ters bir ses tonuyla, "Hiçbir şey," diye karşılık verdi. Murat, kızgın bir sesle, "İnsan gibi yardımcı olmak için geldim, zorlama şansını," dedi. Aslı, "Sevmediğin halıları kaldır," diye cevap verdi. Murat, "Peki," diyerek mutfaktan çıktı. Aslı, Murat’ın ne yaptığına aldırış etmeden işine devam ediyordu. Murat, yukarıdan getirdiği merdiveni Aslı’nın yanına koyup, "Bununla daha kolay uzanırsın, sandalyeden düşecek gibi duruyorsun," dedi ve mutfaktan tekrar çıktı.

Uzun süre Murat ortalıkta yoktu ve Aslı işinin çoğunu halletmişti. O sırada Murat, "Aslı, gel ne buldum?" diye seslendi. Aslı isteksiz bir şekilde, "Şu an işim var," dedi. Murat, kapıdan içeri eğilerek, "Gel dedim, işine sonra devam edersin. Sinirinden dolapları incelttin, görüyorum buradan," diye alaycı bir şekilde konuştu. Aslı, bezi bırakıp merdivenden indi ve Murat’a dönüp, "Ne var?" diye sordu. Murat, "Gel arkada, yürü," diyerek önden gidip evden çıktı. Evin arka tarafından yukarı, kayalıklı ve patika bir yola doğru yürüdüler. Aslı, "Daha düz yolda düştüm ben dün, burada ne işim var?" diye söylenmeye başladı. Murat, "Ver o zaman elini," diyerek elini uzattı. Aslı, "Gerek yok," diyerek ilerlemeye çalışırken Murat, "Senin inadınla uğraşamam," diyerek Aslı’nın elini tutup onu çekti. Murat’ın yardımıyla Aslı, daha kolay yürümeye başladı.

Bir süre ilerledikten sonra Aslı, ters bir sesle, "Sen burada ne arıyordun?" diye sordu. Murat, "Gezintiye çıktım," diye yanıtladı. Aslı, "Lafa gelince gözümün önünden ayırmam diyorsun, ama geldiğin yere bak," diye çıkıştı. Murat, "Sen dolaplarla kavga ederken uzaklaştım, haberin bile olmadı," diye göz kırptı.

Biraz daha ilerlediklerinde, Murat bir kuş yuvasını ve yanında kedi ve yavrularını gösterdi. "Kedi, yavrularını emziriyor, hem de kuşun yuvasına zarar gelmemesi için yumurtaları koruyor," dedi Murat sessizce. Aslı ve Murat bir süre hayvanları izlediler. Aslı, kedinin kuş yavrularına zarar vermemesi aksine onları korumasına hayranlıkla bakarken dalıp gitti. Bir kayanın üstüne oturdu. Murat da yanındaki bir kayaya oturup izlemeye başladı. Aslı’ya dönüp bir şey söylemek üzereydi, fakat onun hayvanları izlerken yüzündeki huzuru görünce sustu ve sessizce Aslı’yı izlemeye devam etti. Murat, Aslı’nın orada bulduğu huzuru, Aslı’ya bakarken kendi içinde de buldu.

Aslı'nın hayvanları izlerken yüzünde beliren huzur, Murat onun bu halini hiç görmemişti. Aslı'nın yüzüne bakarken, onu bu kadar huzurlu görmenin aslında kendi içinde ne kadar karmaşaya yol açtığını fark etti. Ona acı çektirmek istemişti, evet, ama bu sahne bir an için içindeki duvarları sarsmıştı. Belki de bu, uzun zamandır peşinde koştuğu intikamın aslında onu tatmin etmeyeceğinin bir işaretiydi.

Murat derin bir nefes alıp, Aslı'ya doğru biraz daha yaklaştı. Onunla konuşmak istiyordu, ama ne söyleyeceğini bilmiyordu.

Sonunda, sessizliği bozan Murat "Ne düşünüyorsun?" diye sordu, sesi normalden daha yumuşak çıkmıştı, bu kendisini bile şaşırttı.

Aslı, gözlerini kediden ayırmadan cevap verdi: "Kedinin yumurtaları koruması… Bir yandan yavrularına bakıyor, ama diğer yandan zarar vermemeye çalışıyor. Çok garip değil mi?"

Murat, Aslı'nın yanındaki kayadan bir süre Aslı’yı izledi, kalktı ve ona elini uzattı. "Geri dönelim," dedi, sesi kararlıydı ama içinde bir yerlerde hala bir huzursuzluk vardı.

Aslı, Murat'ın elini aldı ve birlikte eve doğru yürümeye başladılar. Murat'ın içindeki savaş devam ediyordu; onu içten içe kemiren bir savaş. Ancak, bu savaşın sonucu ne olursa olsun, bir şey kesindi: Her adımda, hem Aslı'yı hem de kendisini bilinmez bir sona doğru yaklaştırıyordu.

Eve geldiklerinde, Aslı içeri girip mutfağa yöneldi. Murat, onun ardından kapıyı kapattı ve bir an duraksadı. Aklında, biraz önce yaşadıkları o küçük, huzurlu an dolaşıyordu. İçindeki karmaşa daha önce hiç bu kadar yoğun hissettirmemişti.

Aslı, mutfakta dolapları düzenlemeye devam ederken, Murat onu uzaktan izliyordu.

O anki sessizliği bozmaktan korkarak bir süre daha izlemeye devam etti.

Birden, Aslı durdu, elindeki bezi bırakıp derin bir nefes aldı. Murat’ın bakışlarını hissetmişti. Aralarındaki mesafe ne kadar büyük olursa olsun, onun varlığını hep hissedebiliyordu. Dönüp ona baktı, gözlerinde karmaşık bir ifade vardı: Hem korku hem de merak. Murat, bu bakışlardan kaçmak yerine gözlerini Aslı’ya dikti, adeta bir hesaplaşma anıydı.

Aslı, sessizliği bozarak, "Ne istiyorsun Murat? Daha ne kadar böyle sürecek?" diye sordu, sesi titrek ama sertti.

Murat bir an duraksadı, sonra derin bir nefes alarak ona yaklaştı. "Bilmiyorum," dedi dürüstçe. Bir süre sessizlik oldu. Aslı yavaşça, "Sadece durmalısın, her şeyi kontrol etmeyi bırakmalısın," diye ekledi.

Murat, bu sözlerin etkisiyle bir adım geri çekildi. Kontrolü bırakmak onun için en zor şeydi, çünkü hayatı boyunca gücünü ve kontrolünü kaybetmekten korkmuştu. Aslı'nın bu kadar basit bir şekilde çözümü sunması, onu daha da derin bir düşünceye sürükledi.

Kapının çalmasıyla bu düşüncelerden sıyrılıp kapıyı açtı. Dünkü genç kızdı, elinde yine kaplarla "Abla müsait mi?" diye sordu. Murat, "Aslı," diye seslenip mutfağa geçti. Aslı gelip kızın uzattığı kapları aldı. "Teşekkür ederim," dedi ve ekledi, "Kabları yarına versem olur mu?" Genç kız "Tabii ki" diyerek gitti. Aslı elindekilerle mutfağa geçip masaya koydu.

Aslı, yemekten biraz atıştırdı. Artık yemek, onun için bir eziyete dönüşmüştü. Masadan kalktı ve içeri geçip koltuğa uzandı. Bugün, onun için fazlasıyla yorucuydu. Koltukta bir süre duvarlardaki fotoğrafları izledi, sonra yavaşça gözlerini kapattı. Uyku, onu yavaşça bastırıyordu.

Murat, masanın başında sessizce oturuyordu. İçindeki savaşı verirken derin bir iç çekti. Kendi karmaşası içinde kaybolmuştu. Sonunda masadan kalkıp toparladı ve mutfaktan çıktı. Koltukta uyuyan Aslı'ya bakmamaya çalışarak balkona yöneldi. Huzursuz bir sessizlik içinde dışarı çıkıp, kafasını biraz dağıtmayı umuyordu.

Murat bir süre balkonda kaldıktan sonra içeri geri girdi. Aslı'nın uyuduğunu fark edince, sessizce yanına yaklaştı, üzerini örttü ve diğer koltuğa uzandı. Gözlerini kapattı, ama uyumuyordu. Sadece Aslı’nın yavaş ve düzenli nefesini dinleyerek bir nebze dinlenmeye çalışıyordu. İçinde kopan fırtınalar yavaş yavaş durulurken, farkına varmadan o da uykuya daldı.

Gece yarısı, dışarıdan gelen bir köpek havlamasıyla Aslı aniden uyandı. Murat da hemen ardından uykusundan sıçradı. Odada bir an için sessiz bir şaşkınlık hâkim oldu, sadece uzaklardan gelen köpek sesleri duyuluyordu. İkisi de birbirine bakmadan, uyandıkları bu ani sessizlikte ne yapacaklarını düşündüler...




 

Loading...
0%