Yeni Üyelik
18.
Bölüm

18. Bölüm

@garipbirisi

Murat kalkıp ışıkları yaktı, ayakta Aslı’ya dönerek, "Köpekten bu kadar korkacak ne yaşadın?" diye sordu ve mutfağa yöneldi. Aslı, koltukta oturmaya devam etti, başını arkaya yaslayıp gözleri kapalı bekledi. Bir süre sonra Murat, elinde bir bardak suyla Aslı’nın yanına geldi. Aslı, ona bakmadan bardağı aldı, "Teşekkür ederim," dedi ve suyu içti.

 

Murat kumandayı alıp televizyonu açarken, Aslı’nın yanına oturdu. Aslı, kollarını dizlerine dayayıp öne eğildi. Murat, göz ucuyla onu izliyordu. Aslı, bardağı sehpaya koyup koltuğun kollarına başını yasladı, bacaklarını karnına çekip tekrar yattı ve gözlerini kapattı.

 

Murat, "Uyuyacaksan yukarı çık," dedi. Aslı cevap vermeden öylece duruyordu. Murat televizyona bakmaya devam ederken, "Güzel bir film mi izlesek?" diye sordu, yine yanıt alamadı. Daha sert bir sesle, "Aslı!" diye seslendi.

 

Aslı, "Efendim?" diyerek uykulu bir sesle karşılık verdi.

 

"Neden cevap vermiyorsun?" diye sordu Murat.

 

Aslı, boş gözlerle ona bakıp, "Hiç," dedi. Ardından ayağa kalkıp bardağını alarak mutfağa geçti. Murat, onun tavırlarına biraz sinirlenmişti, arkasından mutfağa gidip, "Bitti mi? Yardım edeyim mi?" diye sordu.

 

Aslı, "Yerleştirirsen hayır demem," dedi.

 

Murat, "Tamam," diyerek yanına yaklaştı ve kalan işleri birlikte hallettiler.

 

Aslı, "Bir kahve içelim mi?" diye sordu. Murat, Aslı’nın ona bu teklifi etmesine içten içe mutlu oldu, ona bakmadan gülümseyerek, "Olur," dedi. Sonra, "Ama dışarıda içelim," diye ekledi.

 

Aslı, tedirgin bir şekilde, "Dışarısı köpek dolu, ben çıkmam," dedi masaya oturarak.

 

Murat, "Çoban köpekleridir. Dışarıda gezen bir köpek görmedim, bağlıdırlar," dedi.

 

Aslı, hala endişeli bir sesle, "Emin misin? Pek öyle değil gibi geliyor," dedi.

 

Murat, "Sen bilirsin ama olsa şimdiye kadar gelirdi," diyerek onu yatıştırmaya çalıştı ve bir sandalye oturdu. Sonra, "Kediyle kuş ne oldu acaba?" diye gülümseyerek sordu.

 

Aslı, biraz daha rahatlamış bir şekilde, "Çok Sevimlilerdi, ben de merak ediyorum, yarın bakalım mı? " diye sordu.

 

Murat, "Olur, yarın bakarız," dedi.

 

Aslı, "Kedileri buraya getirsek olur mu?" diye sordu.

 

Murat, "Olabilir, fare falan olursa iyi de olur, ama eve girmeyecekler," dedi.

 

Aslı, "Tamam," diyerek kahvesine devam etti. Sonra merakla, "Burada kışın kurt falan iner mi acaba?" diye sordu.

 

Murat, hafif bir gülümsemeyle, Sinsice, "hatta ayı bile olabilir," dedi.

 

Aslı alaycı bir şekilde, "Kış uykusuna sen mi yatacaksın, o gezerken?" diye karşılık verdi.

 

Murat, aynı tonda, "O mağaraya sen de girdiğin müddetçe yatarım, ne olacak, ayı gezsin benim yerime," dedi.

 

Aslı gülerek kahvesinden bir yudum aldı.

Murat ve Aslı'nın aralarındaki gerginlik, içtikleri kahvelerle biraz da olsa yumuşamış gibiydi. Uzun zamandır ilk kez birbirleriyle bu kadar normal bir şekilde konuşabilmişlerdi. Ancak içinde hâlâ büyük bir mesafe vardı.

 

Aslı, "Kışın burası nasıl olur acaba? Kar yağınca her şey daha sessiz ve huzurlu gibi gelir bana," dedi.

 

Murat, "Evet, kar her şeyi örtüyor sanki." diye cevap verdi, hafif bir hüzünle.

 

Aslı, fincana bakarak, "Sen yetiştirme yurdunda mı büyüdün?" dedi. Murat bu soruyu beklemiyordu, sinirle irkildi. Aslı'ya sert bir bakış attı, onu süzdü ve kısa bir sessizlikten sonra, "Evet," dedi.

 

Aslı hüzünlü bir gülümsemeyle, "Benim gibi," diye ekledi.

 

Murat, aynı sert tonla, "Biliyorum," dedi.

 

Aslı başını kaldırıp Murat'a baktı. "Benimle ilgili başka ne biliyorsun?" diye sordu.

 

Murat, gözlerini kısmadan ona bakarak, "Her şeyi," diye cevap verdi.

 

Aslı, sessizce, "Ama Hasan'la ilgili hiçbir şey bilmiyorsun," dedi.

 

Murat, kaşlarını çatarak, "Anlamadım," dedi.

 

Aslı, "Hiç," diyerek tekrar fincanına baktı. Derin bir nefes aldı. "Askerdin, değil mi?" diye sordu.

 

Murat, Aslı’nın konuyu nereye getireceğini merak ederek kısa ve sert bir sesle, "Evet," dedi.

 

"Askerde görevin neydi?" diye devam etti Aslı.

 

"Sniper," dedi Murat.

 

Aslı, hafif bir gülümsemeyle, "Vay be… Ne uçan, ne kaçan kurtulurdu o zaman," dedi Murat’a bakarak.

 

Murat, fincanını masaya bırakıp ellerini birleştirerek tüm dikkatini Aslı’ya çevirdi. "Nasıl yani?" diye sordu.

 

Aslı, "Gözünden hiçbir şey kaçmaz yani," dedi.

 

Murat başını onaylar şekilde salladı. Aslı, "Peki, ya siviliyken ne iş yapıyordun?" diye sordu.

 

"Doktordum," diye cevap verdi Murat.

 

"Neden dağa çıktın peki?" diye sordu Aslı, merakla.

 

"İnsanlardan uzaklaşmak için," dedi Murat, sesinde duygusuz bir ton vardı.

 

Aslı, "Yurtta seni de dövdüler mi?" diye sorunca, Murat arkasına yaslandı, gözlerini kısıp sesini biraz yumuşatarak, "Pek değil," dedi.

 

Aslı, hüzünlü bir gülümsemeyle ona bakarak, "Şanslıymışsın," dedi ve derin bir nefes aldı. "Ben çok dayak yedim," diye ekledi. Sonra bakışlarını yere çevirdi, sessizleşti, ama bir süre sonra devam etti: "Ama sonra ne oldu biliyor musun? O kadın bana kocasından şiddet gördüğü için boşanma davası açmaya geldi. Beni hatırlamadı bile… Onu boşadım. Hem kadını hem de adamı hapse attırdım. İçim soğur sandım ama soğumadı. Geçer sandım ama geçmedi."

 

Murat, ifadesiz bir yüzle Aslı'yı dinliyordu, herhangi bir tepki vermiyordu.

 

Aslı derin bir nefes alarak, "Sanırım acıktım," dedi ve kalkıp dolaba yürüdü.

 

Murat, sessizce yukarı çıkıp banyoya gitti. Bir süre aynada kendine baktı, düşünceler zihninde hızla dolanıyordu. Ne yaptığını, kime yaptığını, neden yaptığını sorguladı. Kendi içinde verdiği savaşta yine kaybediyordu.

 

Aslı, Murat'ın çıkmasıyla sandalyesine geri oturdu. Derin bir nefes aldı, gerilen sinirlerini yatıştırmak için bekledi. Kendi kendine, "Neden anlattım ki bu kadar? Neyi anlatıyorum, kime anlatıyorum?" diye kızdı. Kalkıp salona geçti tv yi açıp oturdu.

 

Murat, banyodan çıktıktan sonra sessizce aşağı indi. Aslı, televizyonu açmış, ama dikkati dağınık bir şekilde kumandayla oynuyordu. Murat'ın yaklaştığını fark ettiğinde, kendini toparlamaya çalıştı.

 

Murat, bir şey söylemeden koltuğa oturdu, Aslı’nın yanında ama ona fazla yaklaşmadan. Aralarındaki sessizlik, odadaki havayı daha da ağırlaştırıyordu.

 

Aslı, kumandayı masanın üzerine bıraktı ve ayaklarını altına alıp koltuğa daha sıkıca yaslandı. Murat’a bakmaktan kaçınıyordu. Bir süre böyle kaldıktan sonra Aslı, “Ben yatacağım,” diyerek yerinden kalktı. Murat, ona sadece başıyla onay verdi, ardından bakışlarını yeniden boşluğa çevirdi. Aslı odaya giderken aralarındaki soğuk duvar daha da kalınlaşmış gibiydi.

 

Aslı, yerdeki yatağına bakarak bir süre düşündü. Tuvalet aynasının önündeki tabureye oturdu ve boşluğa bakarak derin bir nefes aldı. Pencerenin önüne geçip gökyüzüne baktı ve kendine sadece umut et dedi. Yatak odasına dönüp yatağa yattı. Uyuması uzun sürmedi; oda sessizdi ve kendi başına kalmak ona huzur veriyordu.

 

Murat, oturduğu yerde günün ilk ışıklarına kadar kendi düşünceleriyle baş başa kaldı. Güneşin doğuşunu görünce yerinden kalkıp balkona çıktı, öne eğilip ellerinin arasına yüzünü alıp karşısındaki ormanı izledi. Uzun süre orada durmuşken muhtarın geldiğini fark etti.

 

Muhtar gülerek, “Selamünaleyküm,” dedi. Murat ayağa kalkıp, “Aleyküm selam muhtar, gel,” dedi ve koltuğu gösterdi. Muhtar balkona çıkıp koltuğa oturdu. “Bugün okul yapımına başlayacağız,” dedi.

 

Murat gülümseyerek, “Ne güzel,” dedi. “Düzene girince hemen açar mıyız?” diye sordu.

 

Muhtar, “Tabii ki,” dedi. “Eylül ayı geliyor, hemen açarız, yeter ki bitirin,” diye ekledi.

 

Muhtar, “Sağ olun öğretmen beyim,” dedi. “Uzun zamandır kimse buraya gelmiyordu. Bizi insan yerine koyan olmadı. Çocuklar çok sevindi. Köylüler el birliğiyle yapalım derdindeler. Gitmeyin yeter,” dedi

 

Murat, muhtarın bu halini görünce, “Merak etmeyin, gitmiyoruz, buradayız,” dedi. Muhtar gülerek, “Çok şükür,” dedi ve “Ben gideyim, işlerim var,” diyerek kalktı. Murat, “Güle güle,” diyerek muhtarı yolcu etti.

 

Eve girip yukarı, Aslı’nın yanına çıktı. Aslı, Murat’ın kapıyı açmasıyla aniden uyandı ve korkuyla, “Yavaş ol biraz,” diye sitemle kızdı. Murat, “Kalk artık, muhtar geldi. Bugün okula başlayacaklarmış,” dedi.

 

Aslı, “Eee, ben mi çalışacağım? Bana ne,” diyerek geri yattı ve elini alnına koydu. Murat, alaycı bir tonla, “Kalk, okula bakalım.” dedi.

 

Aslı, isteksiz bir şekilde yattığı yerden kalkıp banyoya gitti. Duş aldıktan sonra odaya dönerken Murat’ı, onun beklediğini fark etti. Odaya girerken, “Çıkar mısın?” dedi. Murat, cevap vermeden odadan çıktı ve koridorda beklemeye başladı. Aslı giyinmiş olarak havluları banyoya götürmek için odadan çıkarken Murat’la karşılaştı. Murat, “Hazırlanıyorum, burada beklemene gerek yok,” dedi. Murat, cevap vermeden odaya geri döndü, üzerini değiştirdi ve banyo kapısına geldi. “Yerdeki yatağı kaldır, yatakta sen yat,” dedi ve arkasını dönüp merdivene yöneldi.

 

Aslı kapıya yaklaşıp, “Sen?” diye sordu. Murat cevap vermeden merdivenlere indi. Aslı, saçlarını kurutup aşağı indi ve “Hazırım,” dedi Aslı önden Murat da arkasından çıktı.

 

Okula doğru yürüdüler. İçeride birkaç kişi vardı ve ne yapacaklarını konuşuyorlardı. Murat önden girip, okula ne yapılması gerektiği hakkında konuştu. Aslı, bir süre dışarıda kaldı. Murat, biraz konuştuktan sonra Aslı yanına geldiğinde, adamlar birbirlerine bakmaya başladı. Murat, “N'oldu?” diye sordu adamlara.

 

Adamların biri, “Yok bir şey, öğretmen bey,” dedi. Murat, ısrarla "söylesenize,” deyince adam, “Yenge hanım inşaatta ne arar? Gitsin biz de rahat konuşalım,” dedi. Murat, “O da öğretmen değil mi, niye gelemiyor?” diyerek sert bir şekilde yanıt verdi. Adam, bir şey demeden yanındakilere baktı.

 

Aslı, Murat’a dönüp, “Ben çıkayım, zaten olması gerekeni söyledin,” dedi ve kapıdan çıkarken Murat da onun ardından çıktı. Aslı, evin arkasındaki dünkü hayvanlara bakmak üzere patika yola yöneldiğinde, Murat, “Nereye?” diye sordu. Aslı, “Kediyle kuşa bakacağım,” dedi. Murat, onun arkasından gitti.

 

Yavru kediler, anne kedinin etrafında ayağa kalkmaya çalışıyordu. Anne kedi, hem yavrularına hem de kuş yuvasına bir şey olmasın diye sürekli etrafı izliyordu. Aslı, “Anne bir yere gitmiyorsa aç değil midir?” diye Murat’a sordu. Murat, “Muhtemelen açtır, gidemiyor çünkü,” dedi. Aslı, “Ama ölür anne o zaman, mama falan alalım ya da evdeki yiyeceklerden getirelim,” dedi. Murat, “Kalan sağlar bizimdir, boşver,” dedi. Aslı, Murat’a başını kaldırıp, “Ciddi misin?” diye sert bir şekilde sordu. Murat, “Evet, doğa bu, gidebilir ama gitmiyorsa ne yapalım?” dedi.

 

Aslı, koluyla Murat’ı iterek, “Çok acımasızsın,” dedi ve eve yürümeye başladı. Murat, arkasından, “Fazla acıma, acınacak hale gelirsin derler ki, sen de zaten acınacak hale gelenlerdensin,” diyerek sırıttı.

Aslı aniden durup arkasına döndü, “Benim bir vicdanım var, en azından. Senin olmadığından ne işe yaradığını bilmiyorsun. O yüzden vicdanlı insanlara acıyorsun, ki aslında acınacak halde olan sensin,” dedi. Murat, Aslı’nın bu sözleriyle afalladı. Ancak Aslı’nın sözlerinin altında ezildiğini göstermek istemediği için sinsice güldü. Aslı, yüzünü döndüğünde Murat’ın gülümsemesi yerini öfkeye bıraktı.

Eve döndüklerinde, günün yarısını konuşmadan geçirdiler. Murat, Aslı'nın söylediklerini ve gözlerindeki ifadeyi düşündü. Aslı'nın hem sözlerinde hem de bakışlarında kendinden nefret ettiği apaçıktı. Artık Murat’tan korkmasına rağmen bu nefreti gizlemeyen bir Aslı vardı; ona dokunsa, sanki yanacaktı.

İki hafta su gibi akıp geçti, sanki zaman sadece dolmak için ilerliyordu. Sabahlar hep aynı rutinle başlıyor, akşamlar ise sessizce sona eriyordu. Murat, her gün okul inşaatıyla ilgileniyor, ustalarla konuşuyor ve köyün içinde sürekli bir hareket halindeydi. Eve döndüğünde, Aslı’yı genellikle mutfakta veya ev işleriyle meşgul buluyordu. Aralarındaki ilişki ne soğuk bir mesafe ne de derin bir yakınlıktı; sadece yüzeyde kalan, zoraki bir iletişimdi. Konuşmalar, genelde günlük işlerle sınırlıydı.

 

Aslı ise bu süre zarfında kendi düzenini kurmuştu. Murat'ın ardından evdeki işlerini hallediyor, akşamüstüne doğru kediler ve kuşlar için yiyecek bırakmaya çıkıyordu. İkisi arasında sessiz bir anlaşma vardı; konuşulmayan ama hissedilen bir gerilim. Murat’ın gözlerinde zaman zaman bir dalgınlık yakalıyor, fakat sormaktan çekiniyordu. Murat da Aslı’nın bakışlarında öfkeyi ve kırgınlığı sezmesine rağmen, üzerine gitmekten kaçınıyordu.

 

Köyde ise bir telaşe hüküm sürüyordu. Okul inşaatı hızla devam ediyor, köylüler çocukları için en iyisini yapmaya çalışıyordu. Herkes bir ucundan tutuyor, sırf masa ve sandalye bulmak için çevre köylere gidenler bile oluyordu. Muhtar, her fırsatta Aslı ve Murat'a uğrayıp eşyaların düzeni, eksikliklerin tamamlanması gibi konularda konuşuyordu. Okul açılacağı için köylülerin heyecanı giderek artarken, sık sık Aslı ve Murat’ın kapısı çalınıyor, sorular soruluyordu.

 

Dışarıdan bakıldığında her şey yolunda gibi görünse de, Aslı ve Murat’ın iç dünyalarında fırtınalar kopuyordu. Murat, Aslı’nın gözlerinde kendi hatalarının izlerini görüyor ama bu konuyu açmaktan kaçınıyordu. Aslı ise, Murat’ı anlamaktan vazgeçmiş gibiydi; artık ne yaparsa yapsın, onun duvarlarını aşamayacağını kabullenmişti.

 

İki haftalık bu sessiz süre, bir yandan iki yabancının aynı evde bir arada yaşama çabasıydı, diğer yandan görünürde hiçbir şeyin değişmediği ama derinlerde her şeyin farklılaştığı bir süreçti.

 

Loading...
0%