Yeni Üyelik
24.
Bölüm

24. Bölüm

@garipbirisi

Murat geldiğinde yüzünde ağır bir tükenmişlik ve şok vardı. Sanki bir günde yıllar yaşlanmış, yüz hatları çökmüştü. Gözleri derin bir boşluğa bakıyor gibiydi. Merdivenlere otururken yavaşça elini Aslı’ya uzattı. Aslı tereddüt etmeden yanına indi, elini tuttu ve onunla oturdu.

 

Murat, boğuk bir sesle, "Haklıymışsın," dedi. Sağ gözünden bir damla yaş süzüldü. "Yıllarca içimde sana büyüttüğüm bu nefret... Boşunaymış. Seni de, kendimi de bu saçmalığın içine sürüklemişim, sadece bir yalan uğruna."

 

Aslı ne diyeceğini bilemedi, şaşkınlıkla Murat’ın bu halini izlemekten başka bir şey yapamıyordu. "Eve girelim, biri duyacak," dedi hafif bir sesle.

 

Murat, başını iki yana sallayarak, "Hayır, umrumda değil. Kim ne derse desin. Ben ne yaptım, nasıl yaptım?" dedi. Sonra derin bir nefes alıp, Aslı’nın gözlerine bakarak ekledi, "Sana çok kötü şeyler yaptım. Bu hikayede yanan sendin, Aslı. Ateşini ben yaktım. Tek masum sendin. Haklıydın..."

 

Aslı, Murat’ın söylediklerinin ağırlığını tam olarak anlamıyordu ama onun içindeki pişmanlığı hissediyordu.

 

Murat, acı dolu bir ifadeyle, "Her şey benim yüzümden," dedi. "Her şey."

 

Murat, Aslı’nın sertçe "Ne senin yüzünden, ne yaptın?" diye sormasıyla irkildi. Sözlerin keskinliği ona derin bir darbe vurmuştu. Gözlerini Aslı’dan kaçırarak bir an durakladı. İçinde taşıdığı suçluluk ve pişmanlık, anlatması gereken her şeyi daha da ağırlaştırıyordu. Eğer gerçeği tam anlamıyla anlatırsa, Aslı’nın ondan nefret edeceğini biliyordu. Yine de söylemek istediği çok şey vardı. Bir an derin bir nefes alarak toparlanmaya çalıştı. "Bu... Buraya gelmemiz, burda yaptıklarım..." diyerek lafı dolandırmaya başladı. Kendini savunur gibi, kelimeler ağzından istemsizce dökülüyordu. "Yani, seni buraya sürüklemem, sana karşı yaptıklarım... Hepsi benim hatam," dedi, gözleri yine yerdeydi.

 

Ama Aslı, Murat'ın kaçamak davranışlarını sezmişti. Yüzüne sert bir ifadeyle baktı, Murat’ın asıl ne sakladığını öğrenmek istiyordu.

 

Murat elleri arasına başını almış, boşluğa bakıyordu, zihni karmaşıktı. Aslı ise onun yanına yaklaştı ve sesindeki sakin ama kararlı tonla "Bana anlatman gereken neyse dinliyorum, Murat," dedi.

 

Murat, dalgın bir ifadeyle Aslı’ya dönüp "Ne dedin?" diye sordu, sanki az önceki konuşmayı tamamen unutmuş gibiydi. Aslı derin bir nefes aldı, sakin kalmaya çalışarak, "Az önce dediklerinden yola çıkarsak bir şeyler yaptığın ortada. Ne yaptın?" diye üsteledi

 

Murat, aniden savunmaya geçti. "Aslı, ben sana yıllardır içinde yaşadığım yalanı anlatıyorum. Sen başka şeyler arıyorsun. Ben ne haldeyim, görmüyor musun? Sana ne anlatacağım, söyler misin?" diye öfkeyle üste çıkmaya çalıştı.

 

Aslı ise geri adım atmadan, net ve soğukkanlı bir sesle, "Senin suçun ne, Murat?" diye sordu. Bu sefer gerçeği duymak istiyordu, kaçamak cevaplara tahammülü kalmamıştı.

 

Murat, içindeki öfkeyi bastıramayarak, "Benim suçum... Doğru araştırmamak. İlk söylenen şeye inanmak! Senin gibi ardını aramamak, anladın mı?" diye sert bir şekilde cevap verdi ve hızla merdivenlerden kalkarak eve doğru yöneldi.

 

Aslı bir an duraksadı, kendi kendine suçluluk hissetmeye başladı. Belki de Murat’ın üzerine çok gitmişti. Ama yine de içini kemiren bir şey vardı. Bu davranışlar, bu kaçış, ortada daha derin bir sır olduğunu hissettiriyordu.

 

Aslı kapıdan içeri girip Murat’ın yanına geldiğinde, sessizce "Özür dilerim," dedi. Murat, ona baktı ve başını hafifçe sallayarak, "Özür dileme. Sen özür dilenecek bir şey yapmadın," dedi, derin bir nefes alıp koltuğa oturdu.

 

Bir süre sessizlik hâkim oldu. Aslı, Murat’ın yüzündeki yorgun ifadeyi izledi. Onun içinde kopan fırtınaları hissedebiliyordu, ama ne yapacağını, nasıl yaklaşacağını bilmiyordu. Sessizlik gittikçe daha ağır bir hale geliyordu.

 

Murat, kafasında dönüp duran düşüncelere hâkim olamıyordu. Yıllardır süren bir yalanın peşinde koşmuş, hem kendisini hem de Aslı’yı bu bataklığa çekmişti. Her şey ağır geliyordu, ama yine de Aslı’nın yanında bir şekilde rahatladığını hissetti. Kafasındaki düşüncelerle boğuşurken, derin bir iç çekti.

 

Aslı ise karşısında duran Murat’a bakıp, ne kadar yıpranmış olduğunu gördü. İçinden bir şeyler söylemek istiyordu ama kelimeleri bulamıyordu. Onunla konuşmak, her şeyi açıklığa kavuşturmak zor olacaktı. Ama bu sessizlik, ikisinin arasında giderek büyüyen bir uçurum gibi hissettiriyordu.

 

Aslı, Murat'ın yanına oturdu ve ona dikkatle bakarak yanında olduğunu göstermeye çalıştı. Murat ise oturduğu yerde elleriyle saçlarını karıştırıyor, ellerini sıkıp açıyor, içinde yaşadığı içsel kargaşayı belli ediyordu. Bir süre sonra Murat, Aslı'ya dönüp "Nasıl dayandın?" diye sordu. Aslı, Murat'ın ne demek istediğini anlayamamış gibi bir ifade takındı.

 

Murat, Aslı'nın cevaplaması gereken soruları sıraladı: "Bunca zaman nasıl sustun? Her seferinde nasıl anlatmadan durdun?" Aslı, "Her doğru her yerde anlatılmıyor. Anlatsam da duymayacaktın. Çok çabaladım ama dinlemek istemedin. Anlatsam bir faydası olmayacaktı, aksine bu durum daha da kötü olacaktı. Haftalarca kendini hazırlamadın mı? Suskunluğunla, ama bak öğrendiklerini karşısında hazırlıklı olsan da kaldıramadın. Anlatsam ne olacaktı? Daha kötü durumda olacaktık sadece," dedi.

 

Murat, Aslı'nın söylediklerini dinlerken gözlerini sıktı, dizlerini salladı. Aslı konuşmasını bitirince Murat dizlerine doğru yattı ve derin bir nefes aldı. "Kendime kızıyorum sadece Kendime. Nasıl bu kadar aptalım?" diye mırıldandı. Aslı, Murat'ın dizlerinde yattığını şaşkınlıkla izledi ve ne yapacağını bilemeden baktı.

 

Murat "Hapishane müdürüyle konuştum. Her şeyi anlattı; şerefsiz, yalan söylemiş. Öldürenleri bulamadık diyor ama o da yalan, eminim ama koruyor," dedi.

 

Aslı, "Bazı hapishanelerde çıkar ilişkileri oluyor. Maalesef kişiliksiz insanlar makam ve mevki sahibi olabiliyor," diye yanıtladı.

 

Murat, "Doğru ama yapacak bir şey yok. Dört yıllık mevzuyu tekrar açtırmak istemiyorum. Doğruları öğrendim sonuçta," dedi.

 

Aslı, "Biraz daha sakin olabilirsin artık. Hayatına önüne bakabilirsin. Kendini yıpratmaktan vazgeçmek, kendine yapacak en büyük iyilik olacak, biliyorsun değil mi?" şeklinde konuştu.

 

Murat, "Kendim kadar seni de yıpratmamak istiyorum," diyerek Aslı'ya baktı.Sonra, Aslı'ya muzip bir şekilde bakarak, "Burun deliklerin kocaman," dedi ve güldü.

 

Aslı, "Öfff, Murat, iğrençsin," diyerek başını kaldırdı, ama Murat kalkmamakta ısrar etti "Şaka şaka, yapma, iyiyim böyle, kalkma, gel, burun deliklerin küçük tamam," dedi ve gülümsedi.

 

Aslı, "Ne kadar hızlı değişiyor ruh halin," dediğinde Murat, "Sadece dikkatimi çekti," diyerek şaka yaptığını söyledi.

 

Aslı, bu espri karşısında kalktı, Murat ise gülerek, "Şakadan da anlamıyorsun, ben ne yapayım?" diyerek oturdu. Murat, "Her şey bir yana, sen beni incitmemek için o kadar çabaladın ki, ben sana hep eziyet ettim," dedi.

 

Aslı derin bir nefes alarak, "Bazen yapacak bir şey yoktur, olan olmuştur," dedi. Yüzünde kırgın bir ifade vardı. Sonra, duraksayarak, "Bir şey soracağım... Müdürü nereden buldun? Emekli olduğunu sanıyordum," diye ekledi.

 

Murat, biraz gergin bir ifadeyle Aslı'ya baktı. "Hâlâ ismimiz etkili," dedi kısaca.

 

Aslı, merakla kaşlarını çatarak sordu: "İsmin mi? Ne o isim? Müdürü nasıl buldun?"

 

Murat, gerginliğini saklamaya çalışarak cevap verdi: "Yakın bir şehirde oğlu okuyormuş. Selam söyledim babasına, o da hemen aradı beni."

 

Aslı’nın yüzündeki ifade bir anda sertleşti. "Adamı tehdit mi ettin, oğluyla mı?" dedi sert bir tonla.

 

Murat kaşlarını çatıp savunmaya geçti: "Hayır, sadece ‘babana selamımı ilet’ dedim."

 

Aslı, panikle geri çekildi ve yüzüne şaşkınlıkla baktı. "Sen kimsin? Neler yapıyorsun, nasıl bir insansın?" dedi korku dolu bir sesle.

 

Murat’ın yüzü bir anda değişti. Sinirli bir ifadeyle, "Yeter! Ne duymak istiyorsun? Bir caniyim, bir katilim! Bunu mu duymak istiyorsun? Ne derdin var senin?!" diye bağırdı.

 

Aslı, korku içinde geri çekildi ve titreyen sesiyle, "Seni tanımıyorum ve senden gerçekten korkuyorum," dedi.

 

Murat sinirle Aslı’ya bakarak, "Kork benden, aynen öyle," dedi. "Ben sana yaşadığım şoku anlatıyorum, sen ise bana 'adamı mı tehdit ettin' diyorsun. Evet, ettim! Yıllarca bana yalan söyleyen adamı tehdit ettim. Benim senden nefret etmeme sebep olan adamı tehdit ettim, evet!" diye bağırdı.

 

Aslı, Murat’a dehşetle bakıyordu. Gözleri büyümüştü, kalbi hızla atıyordu. Murat, Aslı'nın bu bakışlarına dayanamayıp bir adım geri çekildi, sesi titremeye başladı. "Bana öyle bakma… Yapma bana bunu…" dedi aciz bir tonla. Gözlerinde hem öfke hem de derin bir kırgınlık vardı.

 

Aslı, kelimelerin boğazında düğümlendiğini hissediyordu, Murat'ın bu hali onu ne yapacağını bilemez bir duruma sürüklüyordu.

 

Murat, titreyen bir sesle "Aslı..." diyerek ona doğru yaklaştı. Aslı, korkuyla bir adım geri çekildi ve elini kaldırarak Murat'ı durdurdu. Gözlerini Murat’ın yüzüne kaldırmıyordu; bakışları onun göğüs hizasına sabitlenmiş, derin ve titrek nefesler alıyordu. Kısık bir sesle sadece "Sadece..." dedi, ama devam edemedi. Boğazı düğümlenmiş gibi yutkundu, ardından zorlayarak "Senden korkmak istemiyorum," dedi, bakışlarını yavaşça kaldırıp Murat’ın yüzüne baktı. Omuzlarını silkerek, gözlerinden bir damla yaş süzüldü. "Ama korkuyorum," dedi, sesi titreyerek.

 

Murat’ın yüz ifadesi değişti, sanki ağır bir yük taşıyormuş gibi. "Korkma benden. Sana zarar vermeyeceğim," dedi yumuşak bir sesle. Aslı’nın gözündeki yaşı silerken, "Artık senin canının yanmasına izin vermeyeceğim. Yemin ederim," diye ekledi, eli hala Aslı’nın yanağındaydı.

 

Aslı yutkundu, ama hiçbir şey söylemedi. Gözlerini Murat’ın göğsüne indirip bir süre kapalı tuttu. Sonra hafifçe "Tamam," dedi ve bir adım geri çekildi.

 

Murat, Aslı’nın geri çekilmesiyle birlikte bir adım daha geri atıp sırtını döndü. Derin bir nefes aldı, sakladığı her şeyin ağırlığını içinde hissediyordu ama bunu Aslı'ya belli etmemesi gerektiğini biliyordu. Burada, her şeyden uzakta, sessiz ve gözlerden uzak bir hayat sürmeleri gerekiyordu. Eski hayatına bir daha geri dönmemek, onu tamamen geride bırakmak zorundaydı.

 

Aslı, koltuğa oturup bacaklarını karnına çekerek kollarıyla dizlerini sardı ve başını dizlerine koydu. Sessizliğin içine kapanmış gibiydi. Murat, Aslı’nın bu halini sessizce izledi, ancak bir şey söylemedi. Karşı koltuğa oturup eliyle alnını sıvazladı, ardından başını arkaya yasladı. Zaman ağır ağır ilerlerken ikisi de birbirlerine tek kelime etmedi.

 

Bir süre sonra Murat, sessizliği bozarak Aslı'nın dizlerinin yanına oturdu. Parmakları hafifçe Aslı’nın dizlerine dokundu, sonra yumuşak bir sesle "Aslı..." dedi. Aslı, başını kaldırıp ona baktı.

 

Murat, kısa bir an sessiz kaldı, ardından "Kötüyüm," dedi.

 

Aslı, dizlerini indirip Murat’a bakarken, Murat yavaşça başını Aslı’nın dizlerine koydu. Bu ani yakınlık Aslı’yı şaşırtmıştı, ne yapacağını bilemiyordu. Eliyle Murat’ın başına dokundu, parmakları saçlarının arasında gezindi. Murat’ın bu sıkıntılı hali, Aslı’nın içinde bir çelişki yarattı. Onun bu kadar yakınlaşma çabası Aslı’yı düşündürmeye başlamıştı. Murat’ın hem öfkesi hem de savunmasızlığı, Aslı’yı ne hissetmesi gerektiği konusunda kararsız bırakıyordu.

 

Bir süre sessizlik içinde kaldılar. Aslı, başını kaldırmadan yumuşak bir sesle, "Murat," dedi.

 

Murat, gözlerini açıp, "Efendim?" diye yanıtladı.

 

Aslı ona bakarak, "Biraz uyu istersen," dedi.

 

Murat başını kaldırdı, ama hemen itiraz etti. "Yok, uyuyamam."

 

Aslı ısrarcı bir tonla, "Çok yorgun görünüyorsun. Uyumasan da uzan biraz," dedi.

 

Murat isteksizce kalktı, karşı koltuğa geçti ve sırtını Aslı'ya dönerek uzandı. Aslı, Murat’ın sessizce kıpırdanışını izledikten sonra mutfağa gitti. Bir süre yalnız başına oturduktan sonra bir bardak su doldurup salona geri döndü. Orta sehpaya oturup Murat’a, "Su içer misin?" diye sordu.

 

Murat, sırtını döndüğü yerden, "Yok, istemiyorum," diye cevap verdi.

 

Aslı, Murat’ın sırtını nazikçe sıvazladı, sonra kalkıp öbür koltuğa uzandı. Gözlerini tavana dikerek bir süre öylece kaldı ve farkında olmadan yorgunlukla uykuya daldı.

 

Murat, Aslı’nın nefes alışlarının düzene girdiğini fark edince kalktı ve bir süre sessizce onu izledi. Ardından, Aslı’nın uyuduğu koltuğa yaklaştı, yere oturdu ve başını koltuğun boş kalan kısmına, kollarının üzerine yasladı. Gözlerini kapatarak, yanında hissettiği huzuru içten içe sindirmeye çalıştı.

 

 

Loading...
0%