Yeni Üyelik
25.
Bölüm

25. Bölüm

@garipbirisi

Aslı, dönmek için hareket ettiğinde Murat'ın yakınında olduğunu hissetti. Gözlerini açtığında, Murat'ın başını koltuğun kenarına yaslamış halde uyuduğunu fark etti. Bir süre dikkatle bakarak onun gerçekten uyuduğundan emin olmaya çalıştı. Sonra gözlerini tavana dikti. İçindeki karmaşık duygularla ne yapacağını bilmeden düşüncelere daldı.

 

Dışarıdan gelen bir köpek havlamasıyla düşüncelerinden irkilip sıçradı. Bu ani hareketiyle Murat da uyandı. Tek gözünü açıp Aslı'ya bakarak hafif bir tebessümle, "Sadece havlıyor, saldırmıyor. Sakin ol, hem evdesin, giremez içeri," dedi.

 

Aslı bir süre hareketsiz kaldı, ellerini yüzüne kapatıp ne yapacağını düşündü. Sonra derin bir nefes aldı, ayaklarını yere indirdi ve kalkmak için yavaşça toparlandı. Murat, onun bu haline bakarak sessizliği bozdu. "Neden korkuyorsun köpekten? Saldırdı mı sana?" diye sordu. Aslı başını hafifçe sallayarak, "Yok," dedi, elini ensesine götürüp rahatsız olmuş gibi hissettiği bir anıyı hatırladı.

 

Murat dikkatle ona bakarak, "O zaman ne gördün?" dedi. Aslı sessizce, "Hiçbir şey," diye cevap verip koltuğa yaslandı.

 

Murat, gülümsemeyle "Peki, hafta sonu olması da şansımıza," dedi.

 

Ardından, "Havalar iyice soğudu, kar yağmadan ilçeye gidip eksikleri tamamlasak mı?" diye ekledi Aslı.

 

Murat başını salladı, "Olur, hatta şehre gidelim, biraz da gezeriz," dedi.

 

Aslı, omuz silkerek, "Bana fark etmez. Ama önce kahvaltı yapalım," dedi ve yavaşça yerinden kalktı. Murat "Dışarıda mı yapsak?Ama yolda sıkıntı olur sana." diye arkasından kalktı Aslı’nın.

 

İkisi birlikte mutfağa girdiler ve birkaç şey hazırlayıp atıştırdılar. Aslı masadan kalkarken Murat, "Güzel bir kahvaltı yaparız gidince, o yüzden çok yeme," dedi gülümseyerek, ardından şakayla, "Sanki yiyormuşsun gibi dediğime bak," diye ekledi. Aslı hafifçe gülerek omuz silkti. "Sevmiyorum yemek yemeyi" diye ekledi. Muratın arkasından kalkıp toparlayıp çıktı mutfaktan.

 

Murat, Aslı gelene kadar çoktan hazırlanmıştı. Aslı’yı görünce odadan çıktı ve merdivenlerden inerken, "Aşağıda bekliyorum, çabuk ol," dedi. Aslı, "Daha erken değil mi, ne bu acele?" diye sordu. Murat merdiven başından, "Günü kaçırmak istemiyorum," diye cevap verdi.

 

Aslı odaya girip üstünü değiştirdikten sonra aşağı indi ve kapıya yöneldi. Murat, kapının önündeki merdivende onu bekliyordu. Aslı’yı görünce, "Üşüdüm, hadi," dedi ve anahtarla kapıya döndü.

 

Aslı, "İçeride bekleseydin," diye cevap verdi kapının yanında durarak. Murat, kapıyı kilitledikten sonra, "koş, hadi koş ,dondum" dedi.

 

Aslı, köpek çıkacak diye tedirgin adımlarla yürürken, "Bir daha bu saatte çıkmasak iyi olur," diye mırıldandı. Murat, "Korkma, köpek falan yok sokakta," diyerek Aslı’yı arabaya bindirdi ve ardından kendisi de binip motoru çalıştırdı. Köyden çıkıp çevre yoluna vardıklarında, güneş henüz yeni doğuyordu.

 

Arabanın ön camından doğan güne bakan Murat, “Ve altın ışık gün doğumunu doğurur, bütün dünyayı altınla sarar,” dedi, şair William Blake'in dizesini okurken.

 

Aslı, bu sözleri duyduğunda gözleri parladı, “Sende şairlik mi var?” diyerek gülümsemeyle Murat’a baktı.

 

Murat gülümseyerek, “Gençliğimizde boş değildik bizde,” dedi.

 

Aslı, “Hala gençsin,” dedi.

 

Murat, Aslı'ya bakıp, “Teşekkür ederim kibar bayan,” diye göz kırptı.

 

Aslı, Murat'a gülümseyip yola döndü. Hava soğuktu, yapraklar sararmış ve dökülmüştü; kış gelmişti. Bir anlık dalgınlıkla, "Evimi özledim," dedi Aslı. Kışın kar yağdığında, evinin büyük cam duvarlarının arkasından saatlerce karları izlerdi. "Acaba kim aldı şimdi evimi?" diye devam etti.

 

Murat derin bir nefes alarak, "Herkes bir şeyler özlüyor geçmişten," dedi.

 

Aslı ona dönüp merakla, "Peki sen ne özlüyorsun?" diye sordu.

 

Murat, Aslı'ya kısa bir bakış atıp, "Bilmem," diye karşılık verdi.

 

Aslı bir an tereddüt ettikten sonra, "Hiç sevgilin falan olmadı mı?" diye sordu.

 

Murat dişlerini sıkarak, "Hayır," dedi ve gözlerini tekrar yola çevirdi.

 

Aslı, Murat'ın tavrından şüphelenerek, "Sanki yalan söyledin," diye mırıldandı.

 

Murat sert bir tonla, "Uzatma," dedi.

 

Aslı, Murat’ın sözlerine karşılık verdi: "Peki." Önüne dönüp "başka şiirlerinde var mı?" dedi.

 

"Bana ait değil, okuduğum bir kitapta geçiyordu," dedi Murat.

 

"Olabilir, varsa dinlerim," diye cevap verdi Aslı.

 

Murat, "Senin efsaneler ne oldu? Hani anlatacaktın?" dedi.

 

Aslı, "Konu ne olsun?" diye sordu.

 

Murat, "Aşk olabilir. Zaten efsanelerde hep aşktan çıkmaz mı?" dedi.

 

Aslı gülerek, "Alakası yok ama madem aşk konulu bir efsane istiyorsun, tamam," dedi.

 

Aslı, anlatısına devam ederek, “Io, Hera Tapınağı’nda bir rahibedir ve Zeus’u reddeder. Zeus bunun üzerine Io’ya uykusunda musallat olur. Bir kral olan Io’nun babası , bir kâhine danışır ve kâhin ‘Ya kızın, ya da ülken!’ der. Bunun üzerine babası, Io’yu ülkesinden kovar. Zeus biçim değiştirerek, ülkesinden sürülmüş Io’ya yaklaşır. Hera, bir şeylerden şüphelenerek Zeus’un yanına gelir. Bu durum üzerine Zeus, Io’yu gizlemek amacıyla beyaz bir ineğe dönüştürür ve bu hayvanla hiçbir ilişkide bulunmadığına dair Hera’ya yemin eder. İkna olmayan Hera, ineği hediye olarak eşinden talep eder. Zeus, Io’yu eşine hediye eder. Hera, Zeus’u uzak tutmak için ineği yüz gözlü canavarın korumasında bırakır. Zeus, Hermes’i yollayıp canavarı öldürtür. Bunu başarmak için, Hermes kavalını çalarak, canavarın uykuya dalıp yüz gözünün her birinin kapanmasını sağlar. Hera, canavarın gözlerini tavus kuşunun kuyruğuna koyar.

 

Bunun üzerine Hera, ineğe dönüşmüş Io’yu sürekli rahatsız etmesi için bir at sineği yollar. Kaçıp İstanbul Boğazı’nı (öküz geçidi) geçen Io, Prometheus ile karşılaşır. Kafkasya’da zincirlenmiş olan Prometheus, Io’ya gelecekte insan haline kavuşacağını ve onun soyundan Herakles’in geleceğini haber verir. Io oradan Mısır’a geçer ve Zeus tarafından tekrar insana çevrildikten sonra Mısır kralı ile evlenir.” dedi.

 

Murat, efsaneyi dinledikten sonra şaşkın bir ifadeyle Aslı’ya dönüp, “Bu kadar ismi ve konuyu nasıl hatırlıyorsun, nasıl karıştırmıyorsun?” diye sordu.

 

Aslı Gülerek, “Sevmediysen açıkçası söyleyebilirsin,” dedi.

 

Murat gülümseyerek, “Açıkçası sevmedim,” dedi.

 

Aslı, “Sana Yunan mitolojisi anlatmayacağım demek ki,” dedi.

 

“Ama çok saçmalar,” dedi Murat.

 

Aslı hemen savunmaya geçti, “Hiç de öyle değil.”

 

Murat gülerek, “Tamam her neyse, bana gerçek olabilecek hikayeler anlat. Mitolojik hikaye istemiyorum, sevmedim,” dedi.

 

Aslı, “Aklıma geldikçe anlatırım. Şu an için aklıma gelmedi,” dedi.

 

Murat, “Öyle olsun bakalım, bozulmuş gibisin,” dedi gülerek.

 

Aslı, “Bozulmak değil de…” dedi.

 

Murat, “Bozulmak değil de ne ya?” diye sordu.

 

Aslı, “Bilmem. İlgini çekmeyeceğini tahmin ettim ama yine de anlattım. Saçmaydı, haklısın,” dedi.

 

Murat, “Alınman için demedim, ben böyle şeyler sevmiyorum. Bana daha gerçekçi şeyler anlat, geçen anlattığın gibi,” dedi.

 

Aslı, “Olur, bir daha aklıma gelince anlatırım,” diyerek gülümsedi.


 

Aslı, dışarı başını çevirip alnını sıkıştığı gözlerinin yanlarını parmaklarıyla sıktı. “Başım ağrıyor,” dedi. Murat, “İlaç vereyim, rahatlatır biraz,” dedi.

 

Aslı başını sallayıp “Hıhıh,” dedi ve koltuğa yaslanıp başını koydu.

 

Aslı camdan içeri giren serin havayı içine çekerek rahatlamıştı. Gözleri uzaklara dalarken başındaki ağrının hafiflediğini hissetti. Sessizliği bozan ilk Aslı oldu.

 

“Merkezde ne yapacağız?” diye sordu, Murat’a dönerek.

 

Murat, dalgın gözlerle dışarı bakmayı bırakıp ona döndü. “Gezeriz. Hiç gezmedik burayı,” dedi umursamaz bir ses tonuyla.

 

Aslı, buranın gerçekten gezilecek bir yeri olup olmadığını düşünürken sessiz kaldı. Merkezin küçük ve sıradan olduğunu biliyordu, ama Murat onun tereddüdünü fark etti.

 

“İllaki ilgini çeken bir şeyler buluruz,” diye ekledi Murat, hafif bir gülümsemeyle.

 

Aslı radyoyu açtı, cızırtılı sesler etrafı doldurdu, ama düzgün bir müzik bulamayınca sinirlenip kapattı. Murat, ona muzipçe göz kırparak, "Sana şarkıyı ben söyleyeyim mi?" dedi.

 

Aslı gülerek, "Başım, ağrıyor unutma," diye karşılık verdi.

 

Murat, "Aaa, alındım ama! Kaç kere dinledin beni de," diye aynı muziplikle cevap verdi.

 

Aslı gözlerini devirdi, "Dinlemeye korkuyorum!" dedi gülerek.

 

Murat hafif bir kahkaha atarak, "Adaşımın şarkılarından patlatayım sana bir tane," deyip Malabadi Köprüsü’nü söylemeye başladı:

 

"Orda başladı bitti,

Şu garibin öyküsü,

Karşı ki aşiretten,

Bir kıza gönül verdi,

Aşkı uğruna her gün,

Bu köprüye giderdi..."

 

Şarkının sonunda, "Müzik olsa daha güzel olurdu," diyerek bitirdi.

 

Aslı, kahkahasını tutmaya çalışarak güldü, ama belli ki kendini zorluyordu. Murat onun yüzüne baktı, "Ne?" diye sordu.

 

Aslı, "Çok kötüydün," diye cevapladı gülerek.

 

Murat kendini savundu, "Hiç de bile! Müzik olmayınca hep böyle oluyor, yoksa gayet iyiydi."

 

Aslı kahkahasını tutamayarak, "İğrençti, kabul et!" dedi.

 

Murat gülerek, "Sen söyle o zaman, benim şarkımı beğenmediysen," diye üsteledi.

 

Aslı, "Şarkıyı beğenmedim değil, sesini beğenmedim!" dedi, gülmeye devam ederek.

 

Murat daha da keyiflenmiş bir şekilde, "Hadi, o zaman sen söyle," diye ısrar etti.

 

Aslı, "Benim öyle bir iddiam yok, şarkı söylemek istemiyorum," dedi kararlı bir şekilde.

 

Murat hemen karşılık verdi, "Okulda çocuklarla söylüyorsun ama bana niye söylemiyorsun?"

 

Aslı gülerek, "Sen çocuk musun? 'Daha dün annemizin kollarında' şarkısını mı söyleyeyim, ne istiyorsun?"

 

Murat, "Yok, o kadar da değil. Ama güzel bir şarkı olabilir," dedi muzipçe.

 

Aslı gülümsemesini koruyarak, Gülümsemesi dağılmış," istemiyorum," diye cevap verdi.

 

Murat pes etmeyip, "Peki, ben söylerim o zaman," diyerek tekrar Malabadi Köprüsü türküsüne başladı.

 

Aslı, gözlerini devirdi ve "Sana onun hikayesini anlatayım da, sen de sus," dedi.

 

Murat kahkahayla, "Güzel anlaşma, kabul!" diye karşılık verdi.

 

"Biliyor musun hikayesini?" diye sordu Aslı, merakla.

 

Murat gülümseyip göz kırptı, "Yok, dedim ya, eskiden ilgilenmezdim böyle şeylerle."

 

Aslı anlatmaya başladı, "Rivayetlere göre, Bad isminde bir genç karşı kıyıdan bir kıza aşıktır. Nehrin üzerinde köprü bulunmadığı için aşıklar birbirlerine seslerini bağırarak duyurmaya çalışırlar. Bir gün, genç kız dayanamaz ve Bad’ın yanına doğru yüzmeye başlar. Ama ne yazık ki sevdiğine ulaşamadan suda boğulur."

 

Murat dikkatle dinliyordu, hafif kaşlarını kaldırarak, "Bu kısmı bilmiyordum," dedi.

 

Aslı devam etti, "Bad sevdiği kıza kavuşamamanın acısıyla dönemin Bey’ine gider ve bir köprü yaptırması gerektiğini söyler. Bey teklifini kabul eder, ama köprünün yarısı tamamlandıktan sonra anlaşmadan vazgeçer."

 

Murat gözlerini kısarak, "Ne kadar da adaletsiz..." diye mırıldandı.

 

Aslı, gülümseyerek devam etti, "Bad’ın ısrarları üzerine Bey yeni bir anlaşma yapmaya karar verir. Antlaşmaya göre Bad, beye der ki: 'Köprünün kalan yarısını tamamlarsam, senin sağ elini bilek hizasından keseceğim.' Bey de karşılık olarak, 'Tamamlayamazsan senin sağ kolunu keseceğim,' der."

 

Murat başını sallayarak, "Oldukça sert bir anlaşma..."

 

Aslı gözleri parlayarak sonunu getirdi, "Bad, köprünün kalan yarısını tamamlar ve beyin sağ elini bilekten keser. Köprüye de 'mal' yani ev ve Bad’ın adını birleştirerek 'Malabadi' adı verilir."

 

Murat hayretle gülümseyip, "Vay be... Şimdi şarkı da anlam kazandı," dedi.

 

Aslı hafifçe gülerek, "Evet, şimdi biraz daha anlamlı oldu, değil mi?"der ve" Artık söylemekten vazgeçersin diye umuyorum" der gülerek

 

Murat gülümseyerek, "Anlam kazanması söylemekten vazgeçeceğim anlamına gelmiyor," dedi ve yeniden şarkıya başladı:

 

"Malabadi Köprüsü,

Orda başladı bitti,

Şu garibin öyküsü,

Karşı ki aşiretten,

Bir kıza gönül verdi,

Aşkı uğruna her gün,

O köprüye giderdi..."

 

Aslı dayanamayarak radyoyu tekrar açtı ve sesi biraz daha yükseltti. Murat, kaşlarını hafifçe çatıp, "Adaletsiz bey gibisin," dedi, şaka yollu bir sitemle.

 

Tam o sırada radyo frekansı düzelmişti. Murat sustu ve radyodan hafif bir slow şarkı çalmaya başladı. Arabadaki hava bir anda değişmiş, sessizce şarkıyı dinlemeye koyuldular.







 

Loading...
0%