Yeni Üyelik
29.
Bölüm

28. Bölüm

@garipbirisi

Aslı, uykusundan aniden sıçrayarak uyandı. Kalbi hızla çarpıyor, nefes almakta zorlanıyordu. Terden sırılsıklam olmuştu; saçları yüzüne yapışmış haldeydi. Panikle etrafına bakarken, derin ve acı dolu nefesler alıyordu, sanki boğuluyormuş gibi. Murat hemen yanına yaklaştı ve elleriyle Aslı’nın yüzünü tutarak onu sakinleştirmeye çalıştı.

 

"Aslı, sakin ol," dedi, ama Aslı, Murat’ın ellerini itiyordu. Nefesleri düzensiz ve kesik kesikti, ancak bir süre sonra kendine gelmeye başladı. Derin bir nefes aldı ve Murat’ın ona korku dolu gözlerle baktığını fark etti. Gözlerini kapattı, zihnini toparlamaya çalışıyordu.

 

Murat’ın sesi, derinlerden gelen bir yankı gibiydi. "Tamam, sakin ol," diyordu. Aslı, yavaşça geriye uzandı. Murat, Aslı’nın yüzüne yapışan saçları nazikçe çekip kenara aldı. "İyi misin?" diye sordu, sesi endişeliydi.

 

Aslı, gözleri kapalı halde yutkundu ve başını hafifçe hayır anlamında salladı. Gözlerinden yaşlar süzülüyordu ama gözlerini açmak istemiyordu. İçinde büyüyen korku, hâlâ onu sıkıca sarmıştı.

 

Aslı, yaşadığı kâbusun etkisinden bir türlü kurtulamıyordu. Her nefes alışında göğsünde bir ağırlık hissediyor, sanki etrafını bir boşluk sarmış gibi hissettiği korku, bir anlığına bile olsa geçmiyordu. Murat’ın endişeli bakışları, ona dokunan elleri bile bu karanlık hissi dağıtmaya yetmiyordu. İçinden bir çığlık kopup çıkmak istiyor gibiydi, ama sesini bile duyuramıyordu. O an sadece susmak, hiçbir şey söylememek istiyordu.

 

Murat bir süre sessizce yanında bekledi. Ona yaklaşmaya cesaret edemiyordu. Aslı'nın nefes alışları düzene girmişti, ama yaşadığı korku hâlâ odanın içindeydi. "Sana bir su getireyim," dedi yavaşça, kalkmak için hafifçe doğrulurken. Aslı'dan bir yanıt gelmedi, gözleri kapalı halde hareketsizce duruyordu.

 

Aslı, zihninde sürekli tekrar eden o görüntüleri kovmaya çalışırken, Murat’ın uzaklaşmasıyla bir nebze rahatladı. Yalnız kalmak istiyordu. İçinde yankılanan acı, yalnızca kendi başına üstesinden gelebileceği bir şeydi. Kâbusun izleri yavaşça silinmeye başlasa da, derinlerde bir şeyler kırılmaya devam ediyordu.

 

Murat suyu getirip Aslı’nın yanına oturdu. Su şişesini ona uzatırken alnını okşadı ve sessizce "Aslı" diye seslendi. Aslı gözlerini açtı, yorgun ve telaşlı bir ifadeyle. Murat suyu uzattı ve Aslı şişeyi alıp birkaç yudum içti. Şişeyi kapatıp yatağa fırlattıktan sonra, yatıp sol tarafına döndü. Ayaklarını karnına çekip kollarıyla yüzünü kapattı.

 

Murat, Aslı’nın arkasına yaklaşıp beline sarılmak istedi. Elini beline götürürken Aslı sessizce "Yapma" dedi, ama Murat’ın kararlılığı buna engel olmadı. Murat, diğer koluyla Aslı’nın boynunun altına itip kendine çekti. Aslı’yı tamamen sarmıştı, kalp atışlarını göğsünde hissedebiliyordu. Aslı, bu şekilde olmayı istemiyordu, ama karşı koyacak gücü kalmamış gibiydi. Korku ve çaresizlik içinde, Murat’ın kollarında kalmaya devam etti.

 

Murat, Aslı’nın kulağına doğru eğildi ve yumuşak bir sesle, “Yanındayım, bırakmıyorum seni,” dedi. Aslı’nın nefesi hâlâ titriyordu, gözleri kapalı halde, yorgun ve endişeliydi. “Yoruldum,” dedi, “Sürekli aynı rüya, sürekli aynı gözler.” Murat, boynuna daha da yaklaştı, kendini iyice Aslı’nın bedenine yapıştırarak onu sarmaladı.

 

Aslı, Murat’ın bu hareketlerinden rahatsızlık duyarak, “Bırak,” dedi zayıf bir sesle. Murat, “Asla,” dedi kararlı bir şekilde, “Bırakmam seni.” Aslı, Murat’ın kollarından kurtulmak istese de, karşı koyacak gücü bulamıyordu. Murat’ın kolları sıkıca sarılmıştı.

 

Aslı yavaşça sakinleştiğinde, Murat’ı omuzuyla iterek sırt üstü yattı. Murat, Aslı’yı izlemeye devam etti ama kollarını çekmedi. Aslı’nın yüzüne bakarak, “İyi misin?” diye sordu. Aslı, başını tavana doğru çevirip hafifçe evet manasında salladı.

 

Aslı Murat'ın elini kaldırıp yatakta doğruldu, ardından ayağa kalktı. Murat, hâlâ yatakta uzanmış yatıyordu, onun hareketlerini dikkatle izledi. Aslı, sessizce ayağa kalktı, yorgun adımlarla odanın içinde dolaşmaya başladı. Üzerindeki swit’i çıkartıp yatağın üstüne fırlattı. Bu hareket, Murat’ın dikkatini çekmişti; onu izlemeye devam etti, ama yerinden kalkmadı. Aslı, banyoya geçip lavaboda yüzünü yıkadı. İçindeki tişörtün ıslak olduğunu fark edince odaya dönüp eşyalarına baktı, temiz bir tişört alarak banyoya geri döndü ve üstünü değiştirdi. Aslı odaya döndüğünde, gün ışığı perdenin arkasından ince ince süzülüyordu. Murat, bu sessizlik anında sadece Aslı’yı izliyordu, hiçbir şey söylemeden.

 

Gün ışığı, odanın köşelerine süzülmeye devam ederken, Aslı bir an pencereden dışarıya baktı. Sonra derin bir nefes alarak yatağa doğru geri döndü. Murat hâlâ onun her hareketini izliyordu. Aslı yatağa oturdu, ayaklarını yere bastı ve ellerini yüzüne götürdü, yorgun bir şekilde yüzünü ovaladı. O an, Murat’ın içinde bir şeyler kırılacakmış gibi hissetti. Sanki onun yanında olmaktan başka yapabileceği hiçbir şey kalmamıştı.

 

Murat derin bir nefes alarak Aslı’ya doğru yaklaştı, yavaşça yatağın kenarına oturdu. "Aslı," dedi yumuşak bir sesle, sanki onun ruhuna dokunmak ister gibi. Ama Aslı, gözlerini ona çevirmeden oturmaya devam etti. Murat, Aslı’nın tepkisizliğine karşı bir süre bekledikten sonra, ona daha da yaklaşarak sırtını hafifçe sıvazladı. Aslı yavaşça başını kaldırıp Murat’ın yüzüne baktı, sonra da omzuna yasladı. Bu hareket, Murat’ın içinde bir rahatlama yaratmıştı. Aslı’nın bu yakınlığına karşılık vererek ona sarıldı, başını Aslı’nın başına yasladı. “İyi olacağız,” diye fısıldadı. Aslı'nın titrek nefesleri yavaş yavaş düzelmeye başlamıştı.

 

Bir süre sonra Aslı, “Murat,” dedi sessizce, “Özür dilerim.”

 

Murat, nazik bir ses tonuyla sordu, “Ne için?”

 

Aslı, derin bir nefes alarak, “Silah konusunda fazla üstüne geldim,” diye cevap verdi.

 

Murat, bir an düşündükten sonra, “Haklıydın aslında. Başta söylemeliydim, senden saklamamalıydım,” dedi.

 

Aslı başını kaldırıp hafifçe gülümsedi. “Sürekli inatlaşacaksın, değil mi? İyi bile desem inatlaşacaksın,” diye sordu alaycı bir şekilde.

 

Murat da gülümseyerek cevap verdi, “Aslına bakarsan, karşımda inatçı biri olunca inatlaşmaktan kaçamıyorum.”

 

Aslı tekrar Murat’a yaslandı. Bir süre sessizlik oldu, ardından Aslı, “Gidecek miyiz o gösterdiğin yere?” diye sordu.

 

Murat, onun gözlerine bakarak, “İstiyor musun?” dedi.

 

Aslı başını sallayarak, “Evet,” dedi.

 

Murat, muzip bir gülümsemeyle ekledi, “O zaman gidiyoruz. Hanım ister de gidilmez mi?”

 

Aslı kahkaha atarak, “İğrençti!” dedi gülerek.

 

Murat ise şakayla karşılık verdi, “Hiç de bile! Karım değil misin? Hanımımdan başka kim olur ki?”

 

Aslı biraz başını kaldırıp Murat’a baktı. Murat da ona göz ucuyla bakarak hafifçe gülümsedi. Aslı, “Burun deliklerine parmağın giriyor mu?” diye şakayla sordu.

 

Murat kahkahasını tutamayarak, “Deneyelim istersen!” dedi ve elini burnuna götürdü. Parmağını burnunun ucuna yaklaştırıp hızla geri çekerek, Aslı'nın yüzüne parmağını sürdü. İkisi de gülüyordu.

 

Aslı, “İğrençsin ya!” diyerek Murat’ı itti ama Murat kahkahalarla, “Sen istedin,” diye karşılık verdi. Gülüşmeleri, odadaki gerilimi tamamen dağıtmıştı.

 

Odadaki gün ışığı gittikçe daha belirgin hale geliyordu; sabah olmuştu artık.

 

Aslı, yatağa yatıp başını yastığa koydu, gözlerini tavana dikti. Murat, onun bu ani sessizliğine şaşırmıştı ama üzerine gitmek istemedi. Bir süre öylece oturduktan sonra, Aslı’nın yanına yatıp gözlerini kapadı. Sessizliği bozmak için yumuşak bir ses tonuyla, “Bugün neler yapmak istersin?” diye sordu.

 

Aslı derin bir nefes aldı, “Bilmiyorum… Sadece biraz yürümek istiyorum sanırım. Temiz hava almak...” dedi kısık bir sesle.

 

Murat, “Tamam, bugün yürüyüş yaparız. Gittiğimiz yer dünkü gibi bir yer değil sanırım" dedi.

 

Aslı gözlerini kapattı, “Bilmem...” dedi. Sesi yorgundu.

 

Murat, onun duygularını anladığını hissettirmek için Aslı’nın elini tuttu, yavaşça sıktı. Aslı, Murat’a doğru hafifçe başını çevirdi. Gözlerinde bir umut kırıntısı vardı, ama aynı zamanda derin bir yorgunluk da hissediliyordu. Murat, Aslı’nın elini bırakmadan yanına biraz daha yaklaştı ve ona sarıldı.

 

Bir süre sessizce kaldıktan sonra, Murat Aslı’nın saçlarını okşayarak, “Hazır olduğunda dışarı çıkalım, tamam mı?” dedi. Aslı başını hafifçe sallayarak onay verdi, gözlerini kapatmış, bir an için huzurlu görünüyordu.

 

 

Murat’ın sarılması, Aslı’ya iyi gelmişti. Bu rahatlamayla gözleri yavaşça kapanırken, derin bir nefes aldı ve uykuya daldı. Murat, Aslı’nın kollarında huzurla uyumasından hoşnuttu. Ona daha da yaklaştı, gözlerini kapatarak Aslı’nın nefesini teninde hissetmenin tadını çıkardı. İçindeki sıcaklık giderek artıyordu.

 

Bir süre sonra, Aslı’nın yüzüne düşen saçları eliyle nazikçe çekip kenara aldı ve dikkatlice yüzüne baktı. İçindeki kıpırtıyı bastırmaya çalıştı ama başaramadı. Aslı’ya daha da yaklaştı; artık onun nefesini dudaklarında hissediyordu. Bir an duraksadı, sonra derin bir nefes alarak geri çekildi. İçindeki karışık duygularla gözlerini kapattı ve kendini uykuya teslim etmeyi diledi.

 

Saat ilerlemişti ve Murat da sonunda uykuya dalmıştı. Odanın telefonu aniden çalınca ikisi de irkilerek uyandılar. Murat, Aslı'nın nefesini teninde hissedince içindeki kıpırtı tekrar oluştu. Aslı, gözlerini ovuşturup diğer tarafa dönerken, Murat yataktan kalktı ve telefonu açtı. Resepsiyon, odadan çıkış saatinin geldiğini hatırlatmak için aramıştı. Saati teyit ettikten sonra telefonu kapattı.

 

Murat, Aslı’ya doğru yaklaşıp beline sarıldı ve kulağına fısıldadı: "Kalkman gerek, saat geç olmuş. Gitmeyecek miyiz?"

 

Aslı derin bir nefes aldı, gözlerini açıp, "Tamam," dedi ve hareketlenince Murat geri çekildi. Aslı kalkıp banyoya giderken, Murat eşyaları toplamaya başladı. Aslı banyodan çıktıktan sonra hâlâ uykulu bir şekilde, "Uykum var," dedi ve aynaya yaslandı.

 

Murat gülümseyerek, "Halbuki bayağı uyudun," dedi.

 

Aslı esnedi, "Uyudukça uykum geliyor zaten," diye cevap verdi ve etrafına bakarak, "Başka bir şey kaldı mı?" diye sordu.

 

Murat eşyaları toparlamıştı, "Her şey tamam, hadi çıkalım," diyerek hafifçe kapıya doğru ilerlemek için yeltendi.

 

Aslı, "Uyumak istiyorum," diye mırıldandı.

 

Murat, çantayı yere bırakıp şakayla, "Yatırabilirim seni," dedi ve gülerek ona yaklaştı.

 

Aslı, "Yok, yok, tamam. Çıkıyorum," diyerek kapıya doğru yöneldi.

 

Murat çantayı alıp arkasından yürüdü. Anahtarı resepsiyona teslim ettikten sonra arabaya bindiler. Murat, haritadan gidecekleri yeri açtı ve yola koyuldular.

 

Yol oldukça kötü ve uçurumlarla dolu olsa da Murat, arabayı sorunsuz bir şekilde kullanıyordu. Aslı, korkusunu belli etmemeye çalışarak ilerleyişi dikkatle izliyordu. Sonunda vardıkları yer, bir vadi içinde yer alan mağaraydı. Arabadan indiler, Murat Aslı'nın elini tutarak kafelerin yanından geçip dağa doğru tırmanmaya başladılar.

 

Girmeden önceki bir kulübeden broşür aldılar ve giriş ücretini ödeyip mağaraya yöneldiler. Mağara dışarıya göre çok daha soğuktu; Aslı, “Çok soğuk,” diyerek içeriye girdiler. İçerisi loş ışıklarla aydınlatılmış, demirden yürüyüş yolları ve merdivenlerle düzenlenmişti. Su damlamalarıyla oluşmuş kraterlerden ilerliyorlardı.

 

Murat, Aslı’nın elini parmakları arasına alıp kendine doğru çekti ve dikkatli olmasını söyledi. “Yerler kayıyor gibi, dikkat et,” diye uyardı. Aslı, kaygan zemin nedeniyle sendeledikçe diğer eliyle Murat’ın kolundan tutarak destek aldı. Mağaranın içindeki karanlık ve soğuk ortam, Aslı’nın Murat'a yaklaşmasına sebep olmuştu.

 

 

Biraz ileride, dinlenmek için hazırlanmış bir alan gözüküyordu. Merdivenlerden çıkarken ve kaygan zemin nedeniyle yorulan Aslı, sandalyeleri göstererek, “Biraz oturalım mı?” dedi. Murat, “Tabii,” diyerek bir sandalyeye oturdu ve Aslı da yanına yerleşti. Arkalarından gelen bir grup önlerinden geçerken, Murat Aslı’ya dönüp gülümsedi: “Yaşlandın mı? Gençler ne kadar da hızlı gidiyorlar.”

 

Aslı hafifçe alaycı bir şekilde, “Sen de arkalarından gidip onlara katılabilirsin, ben alınmam,” dedi. Murat, sandalyeyi kendine doğru çekerek, “Yaşlı maşlı ama çok güzel,” dedi.

 

Aslı, Murat’ın şakasına karşılık vererek, “Kendini görmez, bana laf eder, ” dedi. Murat gülerek, “Yaşlandım ya, askerden sonra iyice,” diyerek şakalaştı.

 

Aslı, Murat’ın yüzüne dikkatle bakarak, “Gamzen var,” dedi. Murat, biraz sitemkar bir şekilde, “Yeni mi fark ettin?” diye sordu.

 

Aslı, “Yüzüne korkmadan bakabildiğim nadir zamanlardan biri,” diyerek sesinde bir kırgınlık hissettirdi. Murat, pişmanlıkla gülümsedi ve, “Artık istediğin kadar bak,” dedi.

 

Aslı, başını yukarı kaldırıp tavana bakarken Murat’ın kolunu hafifçe tuttu. Murat, Aslı’nın bakışlarını takip ederek başını yukarı kaldırdı.

 

“O ne?” diye merakla sordu Aslı, dikkatle tavanı inceleyerek.

 

“Yarasaya benziyor,” dedi Murat. “Ama canlı değil gibi.”

 

Aslı, “Sanki biraz hareketsiz duruyor,” diye ekledi. O sırada çevrelerindeki insanlar da başlarını kaldırıp tavana bakmaya başladılar. Herkesin aynı noktaya odaklanması Aslı’yı gülümsetti. Murat’a dönüp baktı, o da aynı şekilde gülümsüyordu.

 

“Gidelim hadi,” dedi Murat, Aslı’nın elini tutarak onu yerinden kaldırdı. Gülümseyerek, “Sürü psikolojisi işte,” diye ekledi.

 

Aslı, kafasını sallayarak, “Ama o neydi cidden?” diye sordu hala merakla.

 

Biraz ileride Aslı yeniden durdu ve yine yukarı bakarak, “Burada da var, bak,” dedi, Murat’a eliyle yukarıyı gösterdi. Tam o sırada, mağaranın derinliklerinden dönen bir grup genç onlara doğru yaklaşıyordu. Grubun içinden biri, dar alanda Murat’a hafifçe sürtünerek geçerken, Murat aniden sendeledi ve Aslı’ya doğru yaslandı.

 

Murat, şaşkın bir şekilde genç kıza baktı. Kız gülümseyerek uzaklaştı.

 

“ Kur mu yaptı bana” dedi Murat, şaşkınlığını gizlemeye çalışarak. “Bu az önceki grup değil mi?”

 

Aslı hafifçe kaşlarını kaldırarak, “Evet, onlardı,” dedi muzipçe. “Demek seni fark etti, belki de katılmanı istiyor.”

 

Murat, etrafına bakıp kimse var mı diye kontrol ettikten sonra, Aslı’yı birden trabzanlara doğru sıkıştırdı. Kollarını iki yana açıp ona ciddi bir ses tonuyla, “Seninle olmak istiyorum, tamam mı?” dedi.

 

Aslı, hafif bir şokla Murat’ı itip, “Şaka yapıyordum! Hiç şakadan anlamıyorsun,” dedi ve hızla yürümeye devam etti. Murat, Aslı’nın arkasından yürüyordu ki Aslı bir anda sendeleyip trabzanlara tutundu. Murat hemen arkasından belinden kavradı.

 

“Yerler çok kaygan,” dedi Aslı.

 

Murat, onun elini tutarak, “Hayır, sen kayıyorsun. Dikkatli yürümüyorsun,” dedi gülümseyerek.

 

Aslı, karanlığa bakarak, “Önümü bile göremiyorum, zaten her yer karanlık,” diye şikayet etti.

 

Murat, hafif bir kahkaha attı. “Ama gamzemi gördün,” dedi şakacı bir tonla.

 

Aslı, gözlerini devirdi, “O anda yürümüyordum,” dedi sinirle. “Bu mağaranın sonu gelmiyor,” diye ekledi, sabırsızlıkla.

 

Murat, kenara geçip broşürü açtı. “Burası sonu. Az kaldı. Hadi, yürümeye devam edelim.”

 

Birkaç adım sonra önlerine bir merdiven çıktı. Aslı, kararlı bir şekilde, “İstemiyorum. Gitmeyeceğim,” dedi.

 

Murat, “Hadi ama, az kaldı. Merak etmiyor musun?” diye ısrar etti.

 

“Hayır!” dedi Aslı.

 

Murat gülümseyerek, “Çocuk gibisin gerçekten,” dedi ve merdivenleri tırmanmaya başladı. “Bitti sayılır, hadi gel.”

 

Aslı ona bakarak, “Daha önce geldin mi? Biliyormuş gibisin,” dedi.

 

Murat, “Evet, geldim. Şu merdiveni çıkınca bitiyor,” diye cevap verdi.

 

Aslı, pes ederek, “Pişman olursam sana sorarım,” dedi ve merdiveni tırmanmaya başladı. Biraz daha ilerlediklerinde mağaranın dibinde akan küçük bir şelale ortaya çıktı.

 

Aslı, büyülenmiş bir şekilde, “Çok güzelmiş burası,” dedi.

 

Murat, onun beline sarılarak, “Değdi değil mi?” diye fısıldadı.

 

Aslı, “Evet, değdi gerçekten,” dedi, şelalenin huzur verici manzarasını izlerken.

 

O sırada Murat, arkalarındaki hareketliliği fark edip bir anlık dönüp baktı. Az önceki grubun içindeki kızlardan biri ona doğru yaklaşmaktaydı. Kızın ona bakıp gülümsediğini görünce, Aslı’nın arkasına geçip ona sıkıca sarıldı. Kollarını boynundan geçirip Aslı’nın başını kendi başına yasladı ve gözlerini tekrar şelaleye çevirdi. Ancak o an, gerilmeye başladı; sanki bir şeylerin olması kaçınılmaz gibiydi.

 

Kız yanlarına yaklaşıp, “Merhaba,” dedi. Hem Aslı hem Murat başlarını çevirip kıza baktılar. Murat, kısa bir an kıza bakıp tekrar suya döndü. Aslı, şaşkınlıkla kıza gülümsedi ve “Merhaba,” dedi.

 

Kız, telefonunu uzatarak, “Fotoğrafımı çeker misiniz?” diye sordu.

 

Aslı, “Tabii,” diyerek telefonu aldı. Kız, Aslı’nın durduğu yeri göstererek, “Biz buraya geçsek olur mu?” diye sordu.

 

Aslı, “Tabii,” diyerek biraz kenara çekildi, Murat da onunla birlikte ilerledi. Aslı, birkaç poz çekip telefonu kıza geri uzattı. Kız, telefonu alırken, “Teşekkür ederim,” dedi ama gözleri Aslı’ya değil, Murat’a bakıyordu.

 

Murat, Aslı’nın elini tutup, “Hadi biz de bir fotoğraf çekinelim,” dedi. Telefonunu çıkartırken Aslı ona kaşlarını kaldırarak baktı.

 

“O yüzden mi sarıldın bana?” dedi Aslı, hafif bir sitemle. “Kız resmen sana yürüyor.”

 

Murat gülümseyerek, “Bana kimse dayanamaz, Aslı. Onu bilmez misin?” diye muzip bir tavırla cevap verdi.

 

Aslı kahkahasını tutamayarak, “Gerçekten inanamıyorum,” dedi.

 

Murat, telefonu hazırlayıp, “Hadi, gülümse! Çekiyorum,” dedi. Ancak o sırada Aslı’nın yüzündeki gülümseme kayboldu ve aniden sinirle, “Bir dur ya!” diye çıkıştı.

 

Murat, Aslı’nın bu tepkisinden hoşlanarak, “Kıskandın mı yoksa?” diye sordu. Aslı’nın kıskançlığına dair en ufak bir işaret bile onu keyiflendirmişti.

 

Aslı, derin bir nefes alıp, “Mesele kıskanmak değil,” dedi, sesinde hala bir gerginlik vardı. “Yanındayım ve bu kız sana yürümekten çekinmiyor.”

 

Murat, hala gülümseyerek, “İşte bu kıskanmak,"dedi.

 

Aslı" Tıpkı senin Harun’u kıskandığın gibi mi yani?” dedi, bir kaşını kaldırarak. Bu soru Murat'ı bir anlık duraklattı.

 

 

Loading...
0%