Yeni Üyelik
30.
Bölüm

29. Bölüm

@garipbirisi

Murat, Aslı'ya dönerek sinirle, “Yapma Aslı,” dedi ve hızla geldikleri yöne doğru yürümeye başladı. Aslı, olduğu yerde kalıp Murat'ın uzaklaşmasını izledi. Murat merdivenlerden inip gözden kaybolunca, derin bir nefes aldı ve gözlerini suyun akışına çevirdi. Trabzanlara yaslanarak suyun sakinleştirici sesine odaklanmaya çalıştı.

 

Murat ilerlemeye devam etti, ama Aslı'nın gelmediğini fark edince durdu. Sinirle trabzanları kavrayıp salladı, öfkesini biraz olsun dışa vurduktan sonra derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştı. Bir an tereddüt etti, ama ardından geri dönmeye karar verdi. Hızlı adımlarla yürürken, içindeki öfkeyi ve hayal kırıklığını bastırmaya çalışıyordu.

 

Merdivenleri tırmandığında Aslı'yı hâlâ suya bakarken buldu. Gözlerini kısarak ona bir an baktı, ardından hızla yanına gidip arkasından sarıldı. "Beni delirtmek için mi uğraşıyorsun?" diye fısıldadı öfkeyle.

 

Aslı, Murat’ın aniden sarılmasıyla irkildi ve ne olduğunu anlamadan onun boynuna doğru çekildi. Ani yakınlık karşısında bir an afalladı, vücudu refleks olarak Murat'tan kaçınmak ister gibi gerildi.

 

"Ne yapıyorsun Murat?" dedi ani korkan bir sesle.

 

Murat bir adım geri çekildi, ama gözlerini Aslı’dan ayırmadı. "Ne yaptın bana böyle?" diye fısıldadı, saçlarını koklarken. Şelalenin serin suları duvarlara çarparak yankılanırken, Aslı bu ani yakınlaşmaya bir anlam veremedi. Ortamdaki soğuklukla birlikte Murat’ın sıcak nefesi, onu bir anda karmaşık bir hisse sürüklemişti. Kafasını karışıklıkla kaldırdı. "Murat, gidelim hadi," dedi titrek bir sesle. "Çok soğuk... Üşüdüm."

 

Murat, boynuna eğilip derin bir nefes aldı, onun yakınlığı Aslı’yı daha da rahatsız etmişti. Aslı, bir adım geri çekilmek için hareket ettiğinde Murat ellerini açıp onu serbest bıraktı. "Tamam, çıkalım," dedi bu kez şaşırtıcı derecede yumuşak bir ses tonuyla. Fakat Aslı, bu ani değişikliğe ve Murat’ın tavırlarına şaşırmış halde bir süre bakakaldı.

 

Yavaşça geri dönüp merdivenlere yöneldiler. Her adımda merdivenlerin kaygan yüzeyinde ayakları titriyor, Aslı sürekli dengesini kaybetmemek için kendini zorluyordu. Ama bu sefer yalnızca merdivenlerin kayganlığı değildi onu tedirgin eden. Murat’ın ani, kontrolsüz yakınlaşma çabası, her zamankinden daha fazla rahatsızlık veriyordu. Arkasındaki Murat'ın adımlarını duyduğunda, kalbi hızla atmaya başladı.

 

Mağaranın serinliği, nemli hava ve uzaklardan gelen su sesi, ortamı daha da kasvetli hale getiriyordu. Aslı, bir an durup derin bir nefes aldı. Birkaç basamak sonra yeniden tökezlediğinde Murat hızla onu belinden tuttu, "Dikkat et, kayıyorsun," dedi, fakat sesindeki sıcaklık bu sefer onu rahatlatmaktan çok ürküttü.

 

Aslı, Murat’ın tutuşunu fark ettiği an geri çekilmek için çabaladı, ama Murat’ın eli belinden yavaşça çekilmedi. Her ne kadar onu ayakta tutuyor gibi görünse de, bu temasın altında bambaşka bir niyet seziliyordu. Aslı ürperdi, soğuğun mu yoksa Murat’ın yaklaşmasının mı onu daha fazla sarstığını anlayamadan.

 

"Üşüyorum," diye tekrar etti, bu kez daha kararlı bir sesle, merdivenlerde hızla ilerlemek için adımlarını sıklaştırdı. Fakat kaygan taşlar her seferinde onu yavaşlatıyor, adımları giderek daha da güvensizleşiyordu.

 

Murat, hemen arkasında, derin bir nefes alarak cevap verdi. "Biliyorum, ama buradan çıktığımızda çok daha iyi hissedeceksin," dedi, ama sesi garip bir yumuşaklık taşımaya devam ediyordu. Sanki ona güven vermek yerine, kontrol altına almaya çalışıyordu.

 

Aslı, her an daha da geriliyordu. Bu dar mağara geçidinde Murat’ın yakından hissedilen varlığı, içindeki sıkışmışlık hissini körüklüyordu. Yukarıya her adımda yükselirken, kalbi de adeta göğsüne hapsolmuş gibiydi. Çıkışa yaklaştıklarını umarak hızlanmaya çalıştı, ama Murat birden durdu.

 

"Aslı," dedi arkasından, sesi bu kez daha karanlık bir tınıyla yankılandı. Aslı istemsizce durdu, hafifçe arkasına bakmak zorunda hissetti.

 

"Neyin var?" dedi Murat, gözleri Aslı’nın sırtına dikiliydi, ama sesinde bir merak değil, sahiplenici bir sorgulama vardı.

 

"Hiçbir şey, çıkalım lütfen," dedi Aslı, yüzünü yukarıya doğru çevirerek, bitmeyen yürüyüş sonunda mağaranın çıkışında beliren ışığı gördüğünde içi biraz olsun rahatladı. O an yalnızca çıkmak, bu kasvetli ve kontrolsüz hislerden uzaklaşmak istiyordu.

 

Murat, birkaç adım yaklaşıp neredeyse fısıldar gibi konuştu. "Beni istemiyor musun? Ben sana bu kadar yakınken, sen neden uzaklaşıyorsun?"

 

Aslı, derin bir nefes aldı, adımlarını hızlandırdı ve "Sadece üşüyorum Murat, lütfen," diyerek merdivenlerin son basamağına ulaştı. Mağaranın dışındaki temiz hava ciğerlerine dolarken, biraz olsun rahatladığını hissetti. Ama arkasındaki adımların hızla ona yaklaşmasını fark ettiğinde, Murat’ın bu ani yakınlaşmalarının ardındaki niyetin her zamankinden daha fazla belirsiz olduğunu düşündü.

 

Murat sonunda onunla dışarı çıktı, yüzünde hala garip bir sakinlik vardı. Şelalenin sesi geride kaldı, ama Murat’ın tavırlarıyla içindeki fırtına daha da büyümüş gibiydi.

 

Dışarı çıkıp arabaya yürüdüler "Üzerine bir şey al," dedi Murat, soğuk rüzgarla birlikte. Aslı, titreyen elleriyle ceketini sıkıca sarıp etrafına bakarken, Murat’ın gözlerini hissetti.

 

Artık her şey daha farklıydı ve Aslı, bunun farkında olmadan bu dengede nasıl duracağını öğrenmek zorundaydı.

 

Aslı, ceketini giydiğinde Murat omzuna kolunu attı, onu kendine doğru çekerek sol elini kendi eliyle tuttu ve parmaklarını Aslı'nın parmakları arasına geçirdi. Aslı, şaşkınlıkla başını kaldırıp Murat’a baktı. Murat’ın göz kırpmasıyla elini geri çekmeye çalıştı, ama Murat bırakmadı.

 

"Yapma," dedi Aslı, rahatsız olmuş bir şekilde.

 

"Bırak, böyle kalalım," dedi Murat sakin bir ses tonuyla.

 

Aslı, Murat’a ayak uydurarak ilerlemeye çalıştı. Bir süre sonra süs eşyası satan bir dükkana girdiler, ama Aslı kafası karışmış bir halde hiçbir şeye dikkat etmiyordu. Murat, bir rüzgar süsü göstererek, "Bu güzel, balkona asarız, alıyorum," dedi. Aslı yalnızca başıyla onayladı ve dükkanda yürümeye devam etti, sanki sadece uzaklaşmak ister gibiydi. Bazı ürünleri eline aldı ama ne olduklarını bile fark etmeden bıraktı.

 

Murat, Aslı’nın yanına yaklaşıp sırtına dokununca Aslı irkildi ve elindekini düşürdü.

 

"Ne oldu? Korkacak ne var?" diye sordu Murat, şaşkın bir ifadeyle.

 

Aslı, dalgın bir şekilde, "Dalmışım," diyerek yere düşen ürünü alıp yerine koydu. "Hadi gel, bir şeyler yiyelim," dedi Murat, Aslı’nın beline sarılarak onu çekti.

 

İlerlerken Aslı birden durdu. "Yapma," dedi sert bir sesle.

 

Murat durdu ve şaşkınlıkla Aslı’ya baktı. "Ne yapıyorum?" diye sordu.

 

Aslı, Murat’a bakmadan, "Bu yapmaya çalıştığın her neyse, yapma. İstemiyorum," dedi. Sesi titriyordu.

 

Murat, daha yumuşak bir sesle, "Yanında olmaktan keyif alıyorum sadece," dedi ve elini Aslı’nın yanağına hafifçe dokundurdu.

 

"Dokunma," dedi Aslı, sert bir şekilde geri adım atarak.

 

Murat, biraz sinirli ama hala sakin bir tonda, "Eğer bu yakınlık olmazsa, beni az önceki kıza kaptıracaksın, haberin olsun," dedi, gözleriyle az önceki kız grubunu işaret ederek.

 

Aslı sinirle güldü. "Gidebilirsin," dedi soğukkanlı bir şekilde.

 

Murat, Aslı’nın beline sarılıp birlikte yürümeye devam ettiler.

 

Restorana vardıklarında bir masa seçip oturdular. Aslı, kapıya dönük oturmuştu ve Murat’ın bahsettiği kızların oraya da geldiklerini fark etti. Sinirle gülerek, "Bir selam ver bari," dedi Murat’a.

 

Murat, aynı sinirle Aslı’ya baktı ve yerinden kalkarak Aslı’nın yanına oturup omzuna kolunu attı. Başını Aslı’nın başına yasladı. Aslı, sessizce "Gidelim mi?" diye sordu.

 

Murat aldırış etmeden, "Birkaç aptal yüzünden keyfimi kaçıramam," dedi.

 

Aslı sabırsızlanarak, "Zaten kaçtı, uzatıyorsun sadece," diye ekledi.

 

Murat, sakin bir ses tonuyla, "Lütfen, boşver onları. Biz önemliyiz, umurumda değil onlar. Hadi, sadece güzel vakit geçirelim," dedi.

 

Aslı, çaresiz bir ifadeyle, "Tamam," dedi ve sessizce kabul etti.

 

Kızlar karşılarındaki masaya oturmuş, ara sıra bakış atarak sohbet ediyorlardı. Aslı ve Murat yemeklerini sipariş edip sessizce yemeye başladılar. Yemekten sonra Murat, Aslı'nın elini tutarak masadan kalktı ve hesabı ödedikten sonra dışarı çıkmak için ilerlediler. Tam kapıya yönelmişlerdi ki Aslı, "Lavaboya gideyim," dedi. Murat kapıda beklerken kızlar da kalkıp yanlarından geçmeye başladı. Mağaradaki kız yine Murat'a çarptı. Murat eliyle kızı itmeye çalışırken Aslı kapıdan çıktı.

 

Kız, gülerek, "Pardon, dengemi sağlayamadım bir anda," dedi.

 

Murat, "Önemli değil," diyerek kızı nazikçe geri itti ve Aslı'ya elini uzattı. Aslı, Murat'ın elini tutup yanına yürüdü. Kapıya doğru yöneldiklerinde aynı kız, "Bizi de yola bırakır mısınız?" diye sordu.

 

Murat, soğukkanlı bir şekilde, "Nasıl geldiyseniz öyle dönebilirsiniz," diyerek kapıdan çıktı. Hızlıca arabaya doğru yürüyüp, "En iyisi dediğin gibi gitmek," diyerek Aslı'yı arabaya bindirdi. Ardından kendisi de arabaya binip motoru çalıştırdı.

 

Aslı gülerek, "Keşke götürseydik kızı, hayal kırıklığı oldu," dedi hafif alaycı bir sesle.

 

Murat da gülerek ama sert bir tonda, "Zorlama şansını," diye karşılık verdi, bakışları ciddileşirken.

 

Yolda ilerlerken Murat, yol kenarında gördüğü bir dükkânın önünde arabayı durdurdu. Kısa bir süre sonra birkaç kasayla geri döndü, kasaları bagaja yerleştirip tekrar direksiyona geçti ve arabayı çalıştırarak köye doğru yola çıktı.

 

Aslı, sessizliği bozmak için radyoyu kurcaladı, birkaç kanalı gezdikten sonra, "Telefonunu bağlasana radyoya," dedi.

 

Murat başını hafifçe sallayarak, "Gerek yok, içindekileri dinleriz," diye yanıt verdi.

 

Aslı bir an duraksadı, sonra "Peki," diyerek radyoyu açık bıraktı. Birkaç dakika sonra Murat, "Anlatsana bir şeyler," dedi, göz ucuyla Aslı'ya bakıp, "Ne anlatayım ki?" diye sordu Aslı.

 

Murat derin bir nefes alarak, "Ne bileyim, belki yolculuğun daha keyifli geçmesi için bir şeyler konuşuruz," diyerek radyoyu kapattı.

 

Arabada ilerlerken, dışarıdaki manzaralar gözleri önünde kayıp gidiyordu. Murat, direksiyonda dikkatle yol alıyordu. Bir anda aklına bir hikaye geldi ve onu anlatmak için döndü Aslı .

 

“Murat,” dedi, heyecanla. “Kleopatra ve Marcus Antonius’un hikayesini biliyor musun?”

 

Murat, kafasını Aslı’ya çevirerek, merakla “Hayır, anlat,” dedi. Sesindeki ilgi Aslı'yı heveslendirdi.

 

“Tamam, dinle o zaman" dedi. "Kleopatra, Mısır’ın efsanevi kraliçesidir. Güzel, zeki ve güçlü bir kadın olarak tanınır. Ancak onun hikayesi sadece bir kraliçe olmakla sınırlı değil; aynı zamanda tutkulu bir aşk öyküsüydü. Kleopatra, Roma'nın gücünü ve zenginliğini kendi ülkesine çekmek istiyordu. Bu amaçla, ikisi de başlangıçta siyasi bir ittifak kurmak için bir araya geldiler. Roma’nın güçlü generali Marcus Antonius, Kleopatra’nın cazibesine kapıldı ve ikili arasında güçlü bir bağ oluştu.”

 

Murat, direksiyonu bir an bırakarak Aslıyla göz teması kurdu. “ Eee, Devam et,” dedi.

 

“Aslında, bu ilişki sadece bir aşk değil, aynı zamanda büyük bir siyasi oyun da içeriyordu. Antonius, Kleopatra’yla olan bağını güçlendirmek için Roma’dan uzaklaşıp Mısır’a gitti. Burada, birlikte vakit geçirdiler, her anlarından zevk aldılar. İkisi de büyük bir tutkuyla birbirlerine bağlandılar. Ancak, bu aşk hikayesi, kıskançlık ve entrikalarla doluydu. Roma’nın güç mücadeleleri, onların ilişkisini tehdit ediyordu.”

 

Murat, yolda ilerlerken dikkatini yine yola verdi ama meraklı gözleriyle Aslı'yı izlemeye devam etti. “Sonunda ne oldu?” diye sordu.

 

“Sonuçları trajik oldu. Antonius, Roma’da iktidar mücadelesi verirken, Kleopatra da Mısır’ın geleceği için endişeliydi. İkisi de aşklarının bedelini ağır ödedi. Antonius, Roma' ya karşı savaşta kaybederek Roma’daki etkisini yitirdi. İhanetler yaşadı, yalnızlık içinde boğuldu. Sevgilisi Kleopatra’nın yanında kalmak için her şeyi göze almıştı ama sonuçta bu onları ayırdı.”

 

Murat, sessizleşmişti. “Kleopatra ne yaptı?” diye sordu.

 

“Aslında, Kleopatra da Antonius’u kaybettikten sonra dayanamadı. Aşkı için her şeyi riske atan bu kraliçe, yaşadığı acının altında ezildi. Antonius’un ölümünün ardından yalnız kaldı ve Mısır’ın düşüşünü kabullenmekte zorlandı. Sonunda, yaşamına son vermek için bir yılanın sokmasını tercih etti. İkisi de, birbirlerine olan tutkularının bedelini canlarıyla ödediler.”

 

Murat, düşündü. “Gerçekten trajik bir hikaye. Ama aynı zamanda aşkın gücünü de gösteriyor, değil mi?” dedi sesinde sakinlik ve umut ışığı bekler gibi

 

“Kesinlikle,” dedi Aslı. “Aşk bazen hayatı değiştiren, insanları birbirine bağlayan bir güç olabiliyor. Ancak, bazen de en derin yaraları açabiliyor.” diye dışarı bakarak ekledi.

 

Murat, yola dönerken gülümsedi. “Bütün bu hikaye, bize aslında ne kadar güçlü bir şeyle uğraştığımızı hatırlatıyor. Aşk her zaman kolay değil.” diye cevap verdi.

 

Aslı, Murat'ın gülümseyerek uzattığı eli görünce bir an tereddüt etti. Gözleri Murat'ın yüzündeki ifadede dolaşırken, kalbinde bir korku belirdi. “Murat, lütfen,” dedi derin bir nefes alarak. “Yapma, ne yapmaya çalışıyorsan yapma.”

 

Murat, sinirle arabayı kenara çekti. “Bir şey yapmaya çalışmıyorum,” dedi, sesindeki titreme ve yoğun duygularla. “Sana ulaşmaya çalışıyorum, seninle bağ kurmaya çalışıyorum.”

 

Aslı, onun sözlerini duyarken içindeki endişe arttı. “İleri gidiyorsun,” dedi sert bir şekilde, başını çevirdi. Murat’ın tepkisini görmüştü; sinirli bir şekilde önüne döndü.

 

“Peki,” diyerek, arabayı tekrar çalıştırdı ve hızlanmaya başladı. Hızlandıkça içindeki öfke birikmeye devam ediyordu. Aslı, Murat’ın hızlandığını görünce korkuyla bağırdı. “Yavaşla! Artık yavaşla!” Murat’ın kolunu tutarak dikkatini çekmeye çalıştı.

 

Ama Murat, iradesini kırmadan devam etti. “Murat, lütfen!” dedi Aslı, sesi titreyerek. Yavaşça Murat’a tekrar dokundu. Murat, birden yan boşluğa girip ani bir fren yaptı. Arabayı durdurduktan sonra Aslı’ya döndü, gözlerindeki öfke belirginleşmişti.

 

“Ne istiyorsun benden?” diye bağırmaya başladı. “Bana dokunma! Niye dokunuyorsun bana?” Aslı, Murat’ın bağırmasıyla kapıya yaslandı, dehşetle ona bakıyordu. Gözleri büyümüş, rengi kıpkırmızı olmuştu.

 

Nefesini kontrol etmeye çalışarak “Sakin ol, Murat. Lütfen.” Ama Murat, öfkesinin kontrolünden çıkmıştı.

 

“Olamam! Olamayacağım!” diye bağırdı . “Benim ayarlarımla oynama! Tamam mı? Oynama benimle!” Sesindeki yükseklik, arabayı dolduran gerilimle birleşince, ortamı daha da yoğunlaştırdı. Aslı, onun içindeki fırtınayı hissedebiliyordu, bu durum onun için tahammül edilmez hale gelmişti.

 

Aslı, sadece “Tamam” diyebildi. Murat, onun yanıtını duyduktan sonra yüzünde bir ironiyle “Tamam, öyle mi? Tamam, sadece tamam,” diyerek Aslı’ya uzun uzun baktı. Onun korku dolu gözlerinin derinliklerinde kaybolmuş gibiydi, ama bu durum onu durdurmadı. Arabayı tekrar çalıştırdı ve hızla yola çıktı.

 

Yola devam ederken, sol eliyle alnını sıvazladı, sakinleşmeye çalıştı. Ancak Aslı'nın korkuyla aldığı nefeslerin sesi, içinde birikmiş öfkeyi daha da alevlendiriyordu. Her nefes, Murat’ın sinirlerini gıdıklıyordu; Aslı’nın endişesi, Murat’ın içindeki fırtınayı daha da güçlendirmişti.

 

“Yavaşla!” diye fısıldadı Aslı, ama sesindeki çaresizlik ve korku Murat’ın dikkati çekmedi. Yalnızca hızlandı, yolda her geçen saniye Aslı’yı daha da huzursuz hale getiriyordu. Murat, konsantre olmaya çalıştı, ama Aslı’nın varlığı her şeyin önündeydi. Hızla geçen ağaçlar, yolda hızla akan birer gölgeye dönüşüyordu. Araba, sanki Aslı’nın ruh halini yansıtıyordu; gergin ve kontrolsüz.

 

“Murat, lütfen yavaşla!” diye haykırdı, ama sesi, rüzgarla kayboldu. Murat, hızla önündeki yolu izliyordu; sanki bu kaçış, onun içindeki boşluğu dolduracak tek yoldu.

 

Murat, gözlerini yoldan ayırmadan, “Beni anlamıyorsun,” dedi, sesi titreyerek. “Sadece uzaklaşıyorsun benden.” Aslı, bu kelimelerin altında yatan çaresizliği duysa da, Murat’ın duygularının ne kadar karmaşık olduğunu anlamakta zorlanıyordu.

 

“Dur artık! Durdur şu arabayı” diye çığlık attı, gözleri olarak “Beni korkutuyorsun, Murat.” O an, Murat’ın gözlerinde bir anlık bir çatışma belirdi. İçsel bir savaş, onun ruhunda dönüp duruyordu. Bir yandan Aslı’ya yaklaşmak istiyordu, diğer yandan kendi öfkesinin kurbanı olmaktan korkuyordu.

 

Murat, bir an için hızını kesip derin bir nefes aldı. “Tamam,” dedi, yavaşlayarak. “Ama lütfen, benimle iletişim kur. İçindeki korku beni etkiliyor.” Aslı, bu samimi yaklaşımıyla biraz rahatladı ama Murat’ın hâlâ sınırları zorladığını biliyordu.

 

“Beni anladığını hissetmem gerek.” dedi Aslı. Murat, bu sözcüklerin etkisini hissetti. İçindeki öfke, yavaş yavaş yerini karmaşık bir duygusal çıkmaza bırakıyordu.

 

Murat, yavaşça arabayı kenara çekti. O an, her ikisi de bir sessizliğe büründü. “Belki de burada durmalıyız,” dedi Murat, gözlerini yola odaklamadan. Aslı, onun yanıtını beklerken, derin bir nefes alarak içindeki gerilimi çözmeye çalıştı. İkisi de ne olacağını bilemezken, anın ağırlığı aralarındaki mesafeyi daha da belirgin hale getiriyordu.

 

Aslı, sessizliği bozmadan derin bir nefes aldı. Murat’ın yanındaki bu yoğun anın içinde ne kadar kaybolmuş olduğunu hissetti. “Belki de gerçekten durmalıyız,” dedi, sesi yumuşak ama kararlıydı. “Bu şekilde devam edemeyiz.”

 

Murat, direksiyonu bırakıp ellerini dizlerine koydu. “Sana zarar vermek istemiyorum, Aslı,” dedi, gözleri uzaklara dalmışken. “Ama seni kaybetmekten de korkuyorum.”

 

Aslı, onun içsel çatışmasını görmekteydi. “Bu durumda, ikimiz de kaybedeceğiz.” diyebildi sadece.

 

Murat ona döndü, gözlerinde bir anlık belirsizlik vardı ve başını salladı. “Haklısın.” dedi. Aslı’nın elini tutmak istedi ama kendini geri çekti. “Belki de önce kendimizi anlamalıyız,” dedi. Murat, Aslı’nın karanlıkta kaybolan bir ruh gibi hissettiğini fark etti. “Seninle olmak istiyorum, ama sadece sağlıklı bir şekilde,” dedi.

 

Aslı, bir şey demeden dışarıyı izleyerek sakinleşmeye çalışıyordu. Murat, yola odaklanmıştı, ama içinden geçenler bambaşkaydı. Aslı’nın kendisinden korkmasını istemiyordu, ancak sinirlerine hâkim olamıyordu ve her defasında onu kendi elleriyle itiyordu.

 

 

 

Loading...
0%