Yeni Üyelik
33.
Bölüm

32. Bölüm

@garipbirisi

Sabahın ilk ışıkları odaya dolarken Aslı, ağır bir şekilde gözlerini açtı. Etraf sessizdi, odadaki loş ışık huzur verici bir sakinlik sunuyordu. Yanında yatan Murat’ın nefes alışları derindi ama Yine de ona bakmadan usulca yataktan kalktı.

 

Aslı, yavaş adımlarla banyoya gitti. Murat, gözlerini kapalı tutarak sessizce onu dinledi. Aslı'nın ayak seslerini, suyun hafif akışını duyuyordu. İçinde, onu gözlemlemek ve ne yaptığını görmek için büyük bir istek vardı, ama yerinden kıpırdamadı. "Kendi halinde olmasına izin ver," diye düşündü.

 

Banyodan çıkan Aslı, ince bir hırka aldı ve sessizce mutfağa yöneldi. Murat, onun adımlarını takip ederken, yatağında hareketsiz kalmayı sürdürdü. Aslı'nın sabah rutini sessiz ve dikkat çekmeden ilerliyordu. Bir an için Murat, acaba onun içinde neler olduğunu, ne düşündüğünü anlamaya çalıştı. Ama bu sessiz sabah, sanki ikisi arasında konuşulmayan bir anlaşma gibiydi. Hiçbir şeyin bozulmaması gereken ince bir denge...

 

Aslı mutfakta küçük bir kahvaltı hazırlarken, Murat hala yatağında uzanmış, onun ne yapacağını izlemeye devam ediyordu.

 

Aslı, kedi mamasını alıp dışarı çıkarken, Murat kapının arkasında durdu. Aslı, kedilere mama bırakıp, içeri girdiğinde Murat kapıyı açtı ve göz göze geldiler. "Günaydın," dedi Murat, sesi hafifçe titriyordu.

 

Aslı, bir an duraksadıktan sonra gülümsedi. "Günaydın," dedi. "Uykusuz mu kaldın?"

 

Murat, başını hafifçe salladı. "Biraz, ama sorun değil. Sen nasılsın?"

 

Aslı, "Daha yeni uyandım, ama iyi hissediyorum," diye yanıtladı. "Kedilere mama verdim."

 

Murat, Aslı’nın gözlerindeki enerjiye bakarak bir süre düşündü. "İyi yapmışsın. Onlar da bekliyordur."

 

Aslı, kahvaltı hazırlıklarına dönerek, "Evet, aç kalmayı sevmiyorlar," dedi gülümseyerek. Ardından mutfağa geçip kahvaltıyı hazırlamaya devam etti. Murat, onun peşinden giderek mutfakta kahvaltı için gereken malzemeleri almaya başladı. Aslı, masanın üzerinde duran fincanları yerleştirirken, Murat yanına oturdu.

 

Kahvaltı hazırlıkları sessiz bir şekilde ilerledi. Aslı, gözlerini tabağından ayırmadan yemeğine odaklandı; Murat da düşüncelerine daldı. İkisi de yemeklerini yavaşça yediler, aralarındaki sessizlik, bir şeylerin hala çözülmemiş olduğunu hissettiriyordu. Kahvaltının sonunda Aslı, kalkıp bulaşıkları yıkamak için mutfak lavabosuna yöneldi.

 

Aslı, mutfak lavabosunda bulaşıkları yıkarken Murat yanına geldi. Bir tabak alıp, "Bak, erkeklerin bu işlerden pek anlamadığı söylenir. Ama ben buradayım, şanslısın," dedi gülümseyerek.

 

Aslı, alaycı bir şekilde gülümseyerek, "Evet, çok şanslıyım. Bulaşık yıkamak için bir erkek bulmak kolay değil buralarda," diye yanıtladı.

 

Murat, kendini öne çıkararak, "Gerçekten de! Diğer erkekler bu kadar çalışkan değil," dedi. "Benim gibi erkekler nadirdir."

 

Aslı, "Doğru, sen bu kadar istekli olan tek erkeksin," diye alaycı bir tavırla onayladı. "Bir de benim için yemek yapmayı da denesen çok iyi olur."

 

Murat, "Yemek yapmak mı? Bulaşık yıkamak daha eğlenceli," dedi, gülerek.

 

Aslı, “Tabii, tabakları yıkamak senin için çok eğlenceli,” dedi gülümseyerek. "Ama yine de yemek yapmayı bir düşün."

 

Murat, “senin yaptığın yemeğin üstüne tanımam” diye karşılık verdi, gülümseyerek.

 

İkisi de gülümseyerek bulaşıkları yıkamaya devam etti; bu küçük şakalaşma, aralarındaki gerginliği biraz olsun dağıttı.

 

Murat, sabah erkenden okula gidip sobayı yakmak için yola çıkmıştı. Aslı, Murat’ın gitmesinden sonra, üstünü değiştirdi ve yatağı topladı. Hazırlandıktan sonra o da okula doğru geçti. Öğleden sonra dersler bitince eve döndüler.

 

Aslı eve gelir gelmez yorgunluktan bitkin düşmüş gibi kanepeye uzandı. Bir süre dinlenmek için gözlerini kapattı. Bu sırada Murat mutfağa gidip kahve yaptı. Sessizce salona döndü, elindeki kahve fincanını Aslı’ya uzattı. Aslı, Murat’ın varlığını fark edip yavaşça doğruldu, fincanı aldı ve teşekkür etti. Murat da sessizce onun yanına oturdu.

 

Bir anlık sessizlikten sonra Aslı, dikkatini Murat’a çevirip, “Çocuklara bir film izletelim mi?” dedi.

 

Murat alaycı bir tonla, “Film mi? Nasıl olacak bu? Sinema salonumuz var da benim haberim mi yok?” diye karşılık verdi.

 

Aslı derin bir nefes aldı, sabırlı olmaya çalışarak cevap verdi: "Bilgisayarla hallederiz. Sadece biraz çaba gerek.”

 

Murat kısa bir süre sustu, gözlerini yere dikti. O an içinde bir mücadele yaşanıyormuş gibi görünüyordu. Nihayet, “Tamam, bir dene bakalım. Ama umduğun kadar kolay olmaz,” diye mırıldandı. Bu kısa onay, hem alay hem de bir parça merak içeriyordu.

 

Aslı, Murat’ın dikkatini çekmeye çalışarak. “Çocuklar en azından bir süre için eğlenirler. Belki sen de izlersin.”

 

Murat hafifçe gülümsedi ama bu gülümseme yüzeyde kaldı. "Bakalım," dedi, kesin bir cevap vermekten kaçınarak. “İzleyecek bir şey bulursan, haberim olsun.”

 

Aslı, Murat’ın bu küçük ama alışılmadık onayı karşısında içten içe bir umut hissederken, aslında bu anın onların ilişkisine dair yeni bir pencere açıp açmayacağını düşünüyordu.

 

Aslı, Murat’a dönerek, "Telefonunu versene, uygun animasyon filmi bulayım," dedi ve elini uzattı.

 

Murat gülerek, “Telefonumu vermem,” dedi ve kahvesini masaya bıraktı.

 

Aslı, kaşlarını kaldırarak şüpheyle sordu, “Neden? Ne saklıyorsun telefonda? Ne zaman istesem vermiyorsun.”

 

Murat, şakayla karışık bir şekilde panik yapar gibi davranarak, “İçinde seni öldürme planlarım var, onlar açığa çıkar diye korkuyorum,” dedi.

 

Aslı, ciddi bir bakışla Murat’ı izliyordu. “Verecek misin?” diye sordu kararlı bir şekilde.

 

Murat, bir an duraksadıktan sonra cebinden telefonu çıkarıp uzattı. “Al, korkunun ecele faydası yok,” dedi, yine gülerek.

 

Aslı, Murat’ın telefonu eline alıp internete girerken, Murat'ın gözlerinin sürekli üzerinde olduğunu hissediyordu. Her ne kadar şaka yollu “Seni öldürme planlarım var” demiş olsa da, Aslı bu takıntılı dikkatine bir anlam veremiyordu. Onun gözü sürekli Aslı’nın ne yaptığına, nerelere girdiğine kayıyor, telefonunda çıkabilecek herhangi bir beklenmedik şeyden tedirgin olduğu belliydi.

 

Aslı, bir süre sessizce internette dolaşıp birkaç animasyon film önerisi buldu. Ekranı Murat’a doğru çevirerek, "Bunlar uygun görünüyor," dedi. Murat, onun gösterdiği filmlere bakarken kolunu arkasındaki koltuğa yaslamıştı. Ancak, filmlerden çok, Aslı’nın varlığıyla ilgileniyordu. Aslı, farkında olmadan Murat’a biraz daha yaklaşıp filmleri gösterdikçe, Murat’ın dikkati tamamen ona kaydı.

 

Aslı, Murat’ın gözlerinin kendisinde olduğunu fark etmedi. Filmler hakkında bir şeyler söylemeye devam ederken, Murat’ın nefesi daha yakından hissetti. O an, Murat’ın gözleri Aslı’nın saçlarına takıldı; onun bu kadar yakın olması, Murat’ta tuhaf bir sakinlik yaratmıştı. Saçlarının yüzüne düşmesini izlerken, Aslı'ya doğru hafifçe eğildi, ama bu yaklaşmasını bir bahaneyle örtbas etmeye çalıştı.

 

“Hangi film daha iyi sence?” diye sordu Murat, ama sanki gerçekten filmleri umursamıyordu.

 

Aslı, uzaklaşıp telefonu ona geri uzattı. "Bilmem ama şu film güzele benziyor," dedi. Murat, telefonu alırken yüzünde hafif bir gülümseme belirdi, ama bu gülümseme biraz daha derin bir anlam taşıyordu.

 

"Tamam," dedi yavaşça. Ancak içinde, Aslı'nın bu ani mesafesinin onu biraz daha fazla meraklandırdığını hissediyordu.

 

Murat, "Peki, bu filmi nasıl izleyeceğiz?" diye sordu, hafif alaycı bir tonla.

"televizyonu okula götürür, bilgisayara bağlarız," diye önerdi Aslı.

Murat başını iki yana sallayarak, "Bilgisayara filmi nasıl indireceğiz?" dedi.

Aslı, sert bir tavırla, "Telefonunu WiFi yaparız, bilgisayardan bağlanır," diye cevap verdi.

Murat, bu inatçı tavrı karşısında gülümseyerek, "Vazgeçmeyeceksin, değil mi?" dedi.

"Asla!" dedi Aslı, kararlı bir şekilde. "Her şeyden önce, ben izlemek istiyorum," diye ekledi ve kahvesinden bir yudum aldı.

Murat, Aslı’ya alaycı bir bakışla, "Çocuk sensin yani, bak hele," dedi, hafif gülümseyerek.

Aslı, galibiyet duygusuyla, "Animasyon sevmiyorsan ruhsuzsun demektir," diyerek karşılık verdi.

Murat, aynı gülümsemeyle, "Evde oturup bolca boş vaktim olsaydı belki severdim," dedi. Ardından gülümsemesini yavaşça kaybedip, sert bir yüz ifadesiyle Aslı’ya bakmaya devam etti.

Aslı, bu anın daha fazla uzamasını istemeyerek kumandaya uzandı ve televizyonu açıp kanallarda gezinmeye başladı. Bir süre baktı ama ilgisini çeken bir şey bulamayınca televizyonu tekrar kapattı. "Geçen günkü yarışma bugün değil miydi?" diye düşünerek kahve bardağını alıp ayağa kalktı.

Murat, kendi bardağını da ona uzatıp, "Bilmiyorum ki," dedi kayıtsız bir şekilde.

Aslı, bardakları alıp mutfağa doğru yöneldi. Dolabı karıştırırken, Murat arkasından gelip, "Ne yiyeceğiz?" diye sordu.

Aslı dolaba göz gezdirip, "Bilmiyorum," diye cevap verdi.

Murat, dolaba bakıp, "Et yesek, ben yaparım. Bak, istediğin gibi," dedi kendinden emin bir sesle.

Aslı, dolabı kapatıp ona bakarak, "Sen yapacaksın yani?" dedi, bir onay bekler gibi.

Murat, gururla, "Evet, ben," diye karşılık verdi.

Aslı, hafif bir gülümsemeyle, "Sonunda bana kalmasın da!," dedi ve dondurucuyu açıp et paketini çıkararak Murat’a uzattı.

 

Bu sırada Murat, tezgahın altındaki dolaptan bir şişe çıkarıp, "Yanında muhteşem olur," diyerek Aslı’ya uzattı.

 

Aslı, içeceği alıp soğuması için dolaba yerleştirirken, "O zaman ben gidiyorum," diyerek mutfaktan çıkmaya yeltenince, Murat hafif alaycı bir şekilde, "Ama bir yamağa ihtiyacım var," dedi.

 

Aslı arkasına dönüp, "Benim neden hiç yamağım olmadı ki?" diye karşılık verdi.

 

Murat gülerek, "Çağırsaydın gelirdim," dedi.

 

Aslı, dolaba bakarak, "Zaten donmuş, beklememiz gerekiyor," diyerek eti gösterdi.

 

Murat, dalga geçer gibi, "Tamam o zaman, iki saat sonra görevinin başında ol," dedi.

 

Aslı mutfağın kapısına doğru yürürken, "Olur, bulursan," diyerek gülümseyip çıktı.

 

Aslı mutfaktan çıkıp oturma odasına geçtiğinde, akşamın yavaş yavaş üzerlerine çöktüğünü fark etti. Evin içinde hafif bir sessizlik hakim olmuştu. Balkona çıkmış dışarı bakıp kararan gökyüzünü izledi bir süre.

 

İçeriden Murat’ın sesini duydu: “Ne yapıyorsun orada?”

 

Aslı, onun sesini duyunca dalgınlığından sıyrıldı ve omuzlarını silkti. “Hiç, sadece biraz hava alıyorum,” diye cevap verdi.

 

Murat, mutfağa geçerken seslendi: “Gel de bana yardım et. Yemek hazırlıkları başladı!”

 

Aslı derin bir nefes alarak mutfağa geri döndü. Murat, tezgahın başında eti hazırlamaya başlamıştı. Ciddi bir şekilde eti kesip baharatlar ile harmanlıyordu. Aslı onun bu haline şaşırdı, çünkü Murat’ın mutfağa pek girdiği söylenemezdi.

 

“Gerçekten yapıyorsun ha?” diye takıldı Aslı.

 

Murat ona bakıp, “Bu kadar şaşırma, ara sıra iyi yemek yaparım. Sen sadece izle ve istediklerimi yap,” dedi.

 

Aslı, tezgaha yaslanıp Murat’ı izlemeye başladı. İkisi arasında alışılmadık bir sakinlik vardı. Sessizlik bir yandan huzurlu, bir yandan da ağırdı. Aslı bir süre düşündü; Murat’ı anlamak ona hep zor gelmişti, ama bugün farklıydı. Aralarındaki bu an, sanki daha önce yaşamadıkları bir tür yakınlığı hissettiriyordu. Murat’ın ciddiyeti ve mutfağa olan ilgisi bile ona tuhaf bir sıcaklık katmış gibiydi.

 

Bir süre sonra Aslı, “Ben de bir şeyler yapayım,” diyerek dolaplardan malzemeleri çıkarmaya başladı.

 

Murat gülümseyerek, “Tamam, sen de yan yemekleri hazırla o zaman. Ama sakın kötü bir şey yapma, ben mükemmel bir ana yemeğe hazırlanıyorum,” dedi, yine alaycı bir sesle.

 

Aslı omuz silkip, “Endişelenme, yan yemeği mahvetmek de bir sanat,” dedi ve gülümsedi.

 

İkisi de sessizce işlerine devam ederken, mutfaktaki bu paylaşılan zaman ikisine de farklı geliyordu. Belki de birbirlerine alışmaya başlıyorlardı, ya da en azından birbirlerinin yanında olmanın ne demek olduğunu öğreniyorlardı.

 

Yemek hazır olduğunda, mutfak mis gibi kokularla dolmuştu. Murat, eti büyük bir özenle tavadan tabağa alırken, Aslı da yan yemekleri masaya yerleştirdi. İkisi masanın etrafında karşılıklı otururken, dışarıdaki rüzgârın hafif uğultusu evin içinde yankılanıyordu.

 

Murat, çatalla eti bölerken, göz ucuyla Aslı’ya baktı. “Yordum mu seni ?” diye sordu.

 

Aslı, yemeğini yavaşça keserken hafifçe başını salladı. “Biraz." dedi gülümseyerek.

 

Murat bir şey demeden Aslı’yı izledi. Onun bu sözü hoşuna gitmişti. Aslı sözlerine devam etti, “Ama... bu yemek iyi geldi. Başarılı, güzel yapmışsın." dedi gülerek.

 

Murat gülümsedi. “Bunu söyleyen sen misin gerçekten?” diye sordu alayla. “Yemeğimi beğenmene sevindim”

 

Aslı, Murat’ın şaşırmasın gülerek. “Sevin, sevin. Çünkü bende sevindim. ” dedi ve gözlerini ona çevirdi. “ Bundan sonra yemekler senden”

 

Murat bir an duraksadı derin bir nefes alarak cevap verdi, “ Bu hatayı yapmamalıydım. Kahretsin! ” dedi gülerek.

 

Aslı, Onu daha fazla zorlamak istemedi, ama onun hakkında daha fazlasını öğrenmek istediğini de hissetti. Sanki Murat’ın içinde derin, keşfedilmemiş bir dünya vardı ve o dünyaya adım atmak hem korkutucu hem de merak uyandırıcıydı.

 

Aralarındaki bu kısa sessizlikten sonra Aslı, " Gerçekten çok farklısın" diyerek sakin bir ses tonuyla konuştu. “ Bazen çok uzak birisin, bazen çok samimi yıllardır arkadaşım gibisin.”

 

Murat, bu sözlerin kendisi için ne kadar doğru olduğunu düşündü. Kafasındaki karanlık düşünceler, pişmanlıklar ve bitmek bilmeyen iç savaş, geçmişin ona yapışıp kalmasından kaynaklanıyordu. Ama yine de, bu an, birlikte oturup yemek yerken bile, geçmişin gölgesi bir anlığına bile olsa uzaklaşmış gibiydi.

 

Yemeğin sonuna geldiklerinde, Aslı, “Bulaşıklar bende,” diyerek masadan kalkmaya niyetlendi.

 

Murat, elini havaya kaldırarak, “Bu kadarına gerek yok. Bugün yemek benden, bulaşık da benden,” dedi.

 

Aslı şaşkınlıkla ona bakarak, “Sen misin bu kadar yardımsever olan? Gerçekten mi?” dedi alaycı bir sesle.

 

Murat gülümseyerek yerinden kalktı. “Bir şey yapmama izin ver, belki alışırım.”

 

Aslı, bu beklenmedik cömertlik karşısında gülümsedi. “Peki, sen bilirsin. Ben de gidip biraz dinleneyim o zaman.”

 

Murat başını salladı ve bulaşıkları toparlamaya başladı. Aslı, onun mutfakta iş başında olduğunu izleyerek salona doğru ilerledi. Bir yandan kendi düşüncelerinde kaybolurken, bir yandan da Murat’ın beklenmedik yardımları ve tavırları onu düşündürüyordu. Acaba Murat gerçekten değişiyor muydu? Öyle olmasını dileyerek koltuğa uzandı ve onun gelmesini bekledi.

 

Loading...
0%