@garipbirisi
|
Aslı koltukta Murat’ı beklerken uyuyakalmıştı. Murat, elinde iki kadeh ve dolaptan çıkardığı şişeyle odaya geldiğinde, Aslı’nın uyuduğunu görünce elindekileri sehpaya bıraktı. Aslı’ya eğilip fısıldadı, “Uyan,” dedi yumuşak bir sesle. Ancak Aslı gözlerini açmadı. Murat hafifçe burnuna bir öpücük kondurup, “Hadi, uyan,” dedi yine. Aslı, gözlerini açmadan, “Uyandım,” deyip ters döndü. Murat, tekrar eğilip yanağından hafifçe öptü, “Hâlâ uyanmadın,” dedi gülümseyerek. Ama içinde bir yerlerde kendini zor tutuyordu.
Aslı gözlerini aralarken, Murat’ın tavrı değişmeye başlıyordu. Ancak Aslı arkasını dönüp, “Dedim ya, uyandım,” diyerek kalktı ve oturmaya başladı. Murat, Aslı’nın kalktığı yere gülümseyerek oturdu. Şişeye uzanıp içkileri doldurdu, kendi bardağını aldı. Aslı gözlerini ovuşturup, “Ne ara uyumuşum ben?” diye sitemle söylendi ve bardağına uzandı. Ayaklarını koltuğa çekip Murat’a döndü, kollarını karnına sararak bardağı kokladı. “Uzun zaman oldu,” deyip gözlerini kapattı ve bir yudum aldı.
Bir süre sessizce bekledi. İçkinin kokusu tüm ağzına ve burnuna yayılmıştı, derin bir nefes aldı ve kokuyu hissettikten sonra içkisini yuttu. Gözlerini açtı, hafifçe gülümseyerek, “Özlemişim,” dedi.
Murat bardağını bitirip tekrar doldurdu. Aslı, tadına vararak içerken Murat hızla içiyordu. Aslı, uyarıcı bir sesle, “Bu hız iyi değil, yavaşlamalısın,” dedi.
Murat, “Sarhoş etmez bu beni,” diye cevap verdi.
“Mesele sarhoş olman değil zaten. Ama bence yavaş iç, başın ağrır,” dedi Aslı. Murat aldırış etmeden içmeye devam etti.
Aslı, uzanıp televizyon kumandasını aldı ve kanalları gezmeye başladı. Beklediği programın başladığını görünce bardağına biraz daha içki doldurup izlemeye koyuldu. Bu sırada Murat kalkıp birkaç içki daha getirip odaya döndü. Aslı, Murat’ın elindekileri görünce sinirlenerek, “Saçmalama Murat, kaldır onları. Bu kadar yeter, tadında bırakalım lütfen,” dedi.
Murat ise, “Bir şey olmaz, evdeyiz. Ne olacak sanki?” diyerek içmeye devam etti.
Aslı, “Uzun zamandır içmiyorsun, çarpacak seni,” dedi.
Murat umursamazca, “Boş ver sen, TV’ni izle. Evdeyim nasılsa,” dedi. Ancak bir türlü kendine hakim olamıyordu ve bu da onu durmaksızın içmeye itiyordu.
Aslı, Murat’ın ne yaptığıyla ilgilenmemeye çalışıp televizyona dönse de gözleri sürekli Murat’a takılıyordu. Murat, kısa sürede şişeyi bitirmeye yaklaşmıştı ve artık sarhoş olmaya başlamıştı.
Aslı, yerinden kalkıp Murat’ın elinden bardağı aldı. Murat, Aslı’nın içki dolduracağını sandığı için ses çıkarmadı, ama Aslı şişeyi de alıp yürüyünce, “Nereye götürüyorsun?” diye sordu. Aslı, mutfak kapısına doğru giderken, Murat sendeleyerek ayağa kalktı ve peşinden mutfağa doğru yürüdü.
Aslı, şişeyi dolaba koydu, bardağı da lavaboya bıraktı. Arkasını döndüğünde, Murat kapıda sendeleyerek duruyordu. Şişeyi almak için dolaba yürüdü, ancak Aslı dolabı tutup sert bir sesle, “İçeri geçer misin artık? Daha fazla içmiyorsun,” dedi.
Murat, Aslı’nın bileğini tutup hızla çekti. “Sana mı soracağım?” diyerek Aslı’yı itti.
Aslı’nın bileği bu hareketle acıdı, ama sesini çıkarmadı. Murat’a yaklaşıp sakin bir sesle, “Bırak şişeyi, hadi içeri gidelim,” dedi.
Murat, dolabı açıp şişeyi eline aldı. Kapağı kapatıp dolaba yaslandı, şişeyi havaya kaldırarak, “Bırakırsam ne vereceksin?” dedi. Sesinde farklı bir haz duygusu vardı.
Aslı sinirle, “Zıkkım iç,” diyerek mutfaktan çıktı.
Murat, Aslı’nın çıkmasıyla dikleşti, derin bir nefes aldı ve sandalyeye oturdu. Aslı yoktu, bu yüzden sarhoş gibi davranmasına da gerek kalmamıştı. Şişeyi masaya bıraktı, eliyle alnını sıvazlayıp mutfaktan çıktı ve banyoya gitti.
Murat banyoda lavabonun kenarına yaslanıp aynadaki yansımasına baktı. Gözlerinde hâlâ öfkenin izleri vardı, ama bu öfke artık ona yabancı geliyordu. Elini yavaşça yüzüne götürüp birkaç saniye boyunca derin nefes aldı. Sakinleşmek istiyordu ama içindeki fırtına dinmiyordu. Aslı’nın mutfaktan çıkarken söylediği o iki kelime, zihninde dönüp duruyordu: “Zıkkım iç.”
Kafasını sarsarak aynadaki yansımasına bir kez daha baktı. “Zıkkım mı?” diye mırıldandı alaycı bir tonda, kendi kendine güldü. Sonra aynaya doğru bir adım daha atıp ellerini lavabonun kenarına dayadı. “Bu kadar mı düştüm?” diye düşündü.
Aslı’nın onu nasıl gördüğünü anlamaya çalışıyordu. Kendi gözlerinden Aslı’nın ifadesini canlandırmaya çalıştı; hayalinde onun sinirli ve yılmış yüzü belirdi. İçinden bir his kıpırdandı; bu duygu öfke değil, sanki bir tür pişmanlıktı. Ama hemen ardından gelen bir diğer düşünce bunu bastırdı: “Hayır, böyle olmamalı.”
Kendi içinde gidip gelen bu dalgalarla boğuşurken birden kapı aralandı. Aslı’nın sesi içeriye süzüldü, sakin ama kararlı. "Murat, iyi misin?" diye sordu.
Murat sakin bir şekilde "Evet, iyiyim!" dedi.
Aslı kapıdan başını uzatıp, "Merak ettim, uzun zamandır içerdesin. Bakayım dedim," diye ekledi.
Murat kapıyı açıp gülümseyerek, "Teşekkür ederim," dedi. Geri çekildiğinde, Aslı arkasını dönüp merdivenlerde durdu. "Geliyor musun? Program başlamak üzere, izlemek istersen," diye sordu.
Murat, "Geliyorum," dedi. Aslı tebessüm ederek, "Kahve ister misin?" diye sordu.
Murat, “Olur,” dedi. Aslı hafifçe gülümsedi, "Tamam," diyerek merdivenlerden indi.
Murat yüzünü yıkayıp, saçlarını ıslatarak banyodan çıktı ve aşağı indi. Aslı’yı kahve için fincanlara uzanırken gördü. Murat yaklaşarak, "Ben alırım," dedi ve Aslı’ya doğru eğilip eliyle onun belini sardı. İki fincanı ve tabağı tezgaha koydu.
Aslı, "Az önceki sarhoş halin çabuk geçmiş," dedi.
Murat gülerek, "Öyle oldu," dedi.
Aslı, kahveyi fincanlara döküp tepsiye koyarken, “Hadi, geçiyorum ben,” diyerek mutfak kapısına yürüdü. Murat da arkasından içeri girdi. Aslı, televizyonun karşısındaki koltuğa oturdu. Murat yanına oturup, "Tam ortası burası, hep sen oturuyorsun," diyerek Aslı’yı hafifçe itti.
Aslı kaymak istemeyip, “Bugün ben oturayım, yarın sen oturursun,” dedi.
Murat, "Bana ne, bugün ben oturacağım," diyerek omuzuyla Aslı’yı itmeye devam etti.
Aslı gülerek, "Ama sen benden güçlüsün, dayanamıyorum böyle," dedi ve koltuğun diğer tarafına yattı. Murat onu iyice itip, “Şimdi oldu,” dedi.
Aslı, Murat’ın önünden fincanını alıp, "Bence de şimdi oldu," diyerek koltuğun diğer ucuna oturdu. İki fincandanda birer yudum alıp, "Çok güzel olmuş," diye ekledi.
Murat fincana uzanınca Aslı fincanı tutup, “Ben içtim onunla, sen içme,” dedi.
Murat gülerek, "Bana fark etmez, sen içmiş olabilirsin ama bu benim," dedi ve fincanı bitirdi. Kahvenin sıcaklığı ağzını yakınca gözlerini kapatıp, "Yandım!" diye inledi.
Aslı kahkaha atarak, "İlahi adalet," dedi ve kendi fincanından bir yudum alıp bıraktı.
Murat, Aslı’nın fincanına uzanıp ondan da içti.
Aslı sinirle, "Yapma ya, o benim!" diyerek kaşlarını çattı, ama gülüyordu.
Murat, "Artık benim," diyerek fincandan içmeye devam etti.
Aslı, iki kahveyi de Murat’a kaptırmanın hayal kırıklığıyla, “Bir daha yapayım ben kendime,” diyerek mutfağa kalktı. Murat arkasından, “Bana da yap,” dedi.
Aslı, “Yapmıyorum sana,” diye yanıtladı.
Murat gülerek, “O zaman seninkini içerim, sıkıntı olmaz,” dedi.
Aslı mutfaktan, “Burada sensiz tadını çıkara çıkara içeceğim!” diye seslendi.
Murat, “İki dakikaya oradayım,” diye yanıt verince Aslı sinirle, “Allah’ım!” dedi.
Murat’ın gülüşü mutfaktan duyuluyordu. Aslı fincanlara ulaşmak için sandalyeyi çekti ama sandalyenin sallandığını fark edince hemen indi. Kahveleri doldururken Murat geldi.
Aslı ona dönüp, “Kendininkini al, lütfen benimkini içme,” dedi ve fincanını alıp odaya geçti.
Murat, “Ama olmaz böyle, seninkinden de içmek istiyorum,” diye peşinden geldi.
Aslı koltuğun ucuna oturup televizyonun sesini açtı. Murat yanına yerleşip, “Hızlı bitirmeye çalışma, yanacaksın,” diye alay etti.
Aslı, “Vermeyeceğim, bu benim. Kendininkini iç,” diyerek Murat’ı dirseğiyle uzaklaştırmaya çalıştı.
Murat gülerek, “Tamam, içmiyorum bunu da,” diyerek bitmiş fincanını Aslı’nın önüne itti.
Aslı gözlerini kısarak Murat’a döndü, “Çok gıcıksın!” dedi.
Murat gülerek, “Olabilir,” dedi.
Aslı pes ederek, “Tamam, hadi sus da izleyelim. Nolur artık,” diyerek televizyona döndü.
Yarışma programında sunucu, “Kişinin sevdiğini hastalık derecesinde kıskanması sendromunun adı nedir?” diye sordu. Murat dikkatle izliyordu.
Aslı, sırayla cevapları bilmiyordu ve merakla, “Stockholm sendromu ne?” diye sordu.
Murat gülerek, “Kaçıranına bağlanma, ona aşık olma durumu,” dedi.
Aslı bu kez, “Peki, Peter Pan sendromu ne?” diye sordu.
Murat, “Büyüme korkusu, ya da yetişkin bir kişinin çocuk gibi davranması,” diye yanıtladı.
Aslı daha da meraklanarak, “Alice in Wonderland sendromu?” diye sordu.
Murat, “Algı bozukluğu. Büyük nesneleri küçük, küçük nesneleri büyük görmek gibi,” dedi ve ekledi, “Geriye bir tane kaldı değil mi, Aslıcım?”
Aslı düşünerek, “Evet, d seçeneği... Othello sendromu,” dedi gülerek.
Murat, sanki bir başarı kutlarcasına alaycı bir şekilde alkışlayarak, “Bildiniz!” dedi.
Aslı gülerek, "Evet, bildim işte. Yardımların için teşekkür ederim," dedi.
Murat gülerek televizyona döndü. Yarışmacı uzun süre düşündükten sonra cevabı bulamayınca, Aslı, Murat’a alaycı bir sesle, “Bak, benim kadar engin bilgiye sahip değil,” dedi.
Murat, "Çok şanslıyım, senin gibi bir bilgeye sahibim," diye karşılık verdi.
Aslı, koltuğun kollarına başını koyarak biraz uzandı. Ayakları Murat’a değince, Murat ayağını çekti. Aslı, "Çekme, uzatmayacağım. Böyle duracağım," dedi.
Murat, “Uzat, rahatça yat. Alan geniş nasılsa,” diye karşılık verdi.
Aslı, "Rahatsız olma, iyiyim," dedi.
Murat, "Sen bilirsin," diye omuz silkti.
Aslı, hafifçe alnını sıvazladı ve tekrar Murat’a dönerek, "Ağrı kesici var mı?" diye sordu.
"Başın mı ağrıyor?" diye sordu Murat.
"Biraz," diye yanıtladı Aslı.
Murat kalkıp televizyon ünitesinin altından çantayı çıkarıp ilaçlara baktı. Birini Aslı’ya uzattı ve su almak için mutfağa gitti. Aslı, bacaklarını biraz koltuğa uzattı. Murat, suyla geri geldi ve Aslı ilacı içti.
Murat, Aslı’nın bacaklarını kaldırıp kucağına aldı.
Aslı, Murat’ın kucağına aldığı bacaklarına bakıp hafifçe gülümsedi. "Böyle daha rahat ettin mi?" diye sordu.
Murat, ona bakmadan, "Rahat ettim," dedi, ama sesinde bir yumuşama vardı. Gözleri hâlâ televizyondaydı, ancak dikkatinin kaydığı belliydi.
Aslı başını koltuğun kenarına yaslayarak, sessizce iç çekti. Başı ağrısının hafiflemesini beklerken, Murat’ın kucağındaki ayaklarını hafifçe oynattı.
Murat bir süre sonra başını çevirip, “Başın biraz olsun geçti mi?” diye sordu.
Aslı gözlerini kapatarak, “Biraz daha iyi, teşekkür ederim,” diye mırıldandı. Murat’ın ona bu şekilde ilgi göstermesi Aslı’nın içine bir rahatlama getirmişti.
Murat, elini Aslı’nın dizine hafifçe koyup, “İyi, biraz dinlen,” dedi. Sonra tekrar televizyona döndü, ama elleri hâlâ Aslı’nın bacaklarının üzerindeydi, bu küçük temas aralarındaki mesafeyi anlık da olsa kırmış gibiydi.
Aslı gözlerini kapalı tutarak derin bir nefes aldı. Murat’ın ona dokunması bu kadar rahatlatıcı olacağını düşünmemişti. Murat’ın kucağındaki bacaklarını oynatmadan, onun bu ilgisinin tadını çıkarıyordu.
Televizyondan gelen ses, aralarındaki sessizliği dolduruyordu. Aslı, baş ağrısının hafiflediğini hissedince gözlerini açtı ve Murat’a baktı. Murat hala ekrana odaklanmış gibiydi ama elinin hafifçe Aslı’nın bacaklarında gezindiğini fark etti.
“Hala izliyor musun?” diye sordu Aslı, sesinde bir merak ve yumuşaklıkla.
“Değişik bir yarışma programı. Senin gibi bilgi dolu insanları izliyorum,” dedi Murat, hafifçe gülümseyerek.
Aslı, onun bu esprisine küçük bir gülümsemeyle karşılık verdi. “Belki bir gün o yarışmaya ben de katılırım,” diye şaka yaptı.
Murat, ona dönüp kısa bir bakış attı, sonra hafifçe başını salladı. “Sen kazanmadan geri dönmezsin zaten.”
Aslı, onun bu beklenmedik iltifatı karşısında şaşırmıştı. Murat’tan böyle sözler duymak nadirdi. İçinden bir anlığına sanki daha samimi bir sohbet başlatma isteği geçti. Ancak ne kadar rahatlamış hissetse de aralarındaki o görünmez duvarın hâlâ orada olduğunu biliyordu.
Aslı bacaklarını çekip oturmak istedi. Murat bir an durakladı, sonra Aslı’nın bacağını hafifçe sıktı. “Dinlenmeye devam et, Aslı,” dedi sessizce.
Aslı, onun bu yumuşak tavrına şaşırmıştı ama fazla düşünmek istemedi. Gözlerini tekrar kapatıp rahatlamaya çalıştı, başı artık neredeyse hiç ağrımıyordu.
Bir süre sonra, Aslı uzandığı yerde uyuya kalmıştı. Murat, televizyon programı bitince kumandayı alıp televizyonu kapattı. Aslı’nın uyuduğunu fark edince, bacaklarını kucağından dikkatlice kaldırıp koltuğa yerleştirdi. O sırada Aslı hafifçe gözlerini araladı.
"Uyu, ben sana örtü getireceğim," dedi Murat, Aslı’nın kolunu sıvazlayarak.
Aslı, koltuğa iyice yerleşip başını sırt kısmına dayadı ve gözlerini kapadı. Murat, yukarı çıkıp yastık ve battaniye aldı, sonra sessizce geri döndü. Aslı’nın başını nazikçe kaldırıp yastığı koydu, üstünü battaniyeyle örttü. Ardından tekli koltuğa oturdu ve Aslı’yı izlemeye başladı.
Kendi düşüncelerinde kaybolmuştu. Yaptıklarını anlatmalı mıydı? Yoksa her şeyi gizleyebildiği kadar gizlemeli miydi? İçinde bir düğüm vardı; gerçekleri söylemenin getireceği sonuçları kestiremiyordu. Eğer her şeyi itiraf ederse, Aslı’nın ne yapacağını tahmin etmek mümkün değildi. Bu belirsizlik, onu derin bir içsel çatışmaya sürüklüyordu.
Sabaha kadar bu düşüncelerle baş başa kalmıştı. Zaman geçtikçe, içinde büyüyen ağırlık daha da artıyordu, ama yine de bir karar verememişti. Aslı’nın huzurlu uyuyan yüzüne bakarken, her şeyin daha da karmaşıklaştığını hissediyordu.
|
0% |