@garipbirisi
|
Gün ışığı mutfağa dolarken, dışarıda yoğun bir yağmur başlamıştı. Murat, kahvaltıyı hazırlayıp Aslı’yı uyandırdı. Aslı kalkıp üstünü değiştirdikten sonra mutfakta bekleyen Murat’ın yanına oturdu. Yüzünde hafif bir gülümsemeyle, "Gece uyumadın mı?" diye sordu.
Murat dalgın bir şekilde, "Pek değil, uyuyamadım," dedi. Gözleri kızarmış ve yorgun görünüyordu.
Aslı, onun bu halini fark edip endişelendi. "Gözlerin kıpkırmızı. Artık uyumalısın. Uzun zamandır doğru düzgün uyumuyorsun," dedi.
Murat solgun bir şekilde, "Uyuyamıyorum," diye yanıtladı.
Aslı, onun yüzüne dikkatle baktı. "İyi değilsen bir doktora gitmelisin, kötü hissediyorsan," dedi.
Murat hafifçe gülümseyerek, "Zaten doktorum, Aslı," dedi.
Aslı bu cevaba karşılık, "İnsan kendi söküğünü dikemezmiş," dedi.
Murat, bakışlarını yere indirdi. "Öyle bir şey değil... kafamın içi susmuyor," dedi.
Aslı, çatalını masaya bıraktı ve Murat’a doğru döndü. Sakin bir ses tonuyla, "Hâlâ aynı konu mu?" diye sordu.
Murat başını salladı. "Hayır... aslında evet ama... bunu konuşmasak olur mu? En azından bugün," dedi, onaylanmak isteyen bir sesle.
Aslı, ona gülümseyerek, "Peki, ne zaman istersen konuşuruz," dedi. "Kahvaltı güzel olmuş, beğendim," diye ekledi.
Murat memnun bir şekilde gülümsedi. "Hoşuna gittiyse yarın da sen bana hazırlarsın," dedi, çayından bir yudum alarak.
Aslı alaycı bir şekilde, "Sanki hazırlamıyorum," diye cevap verdi.
Murat kahkahalarla, "Ağzındakini yut, laf yetiştireceğim diye boğulacaksın," dedi.
Aslı şaka yaparak, "Yemek yerken ölürsem, gözlerim açık gider," dedi.
Murat, derin bir nefes alıp hafifçe fısıldayarak, "Keşke," dedi. Sonra önüne dönüp çatalıyla peynirini parçaladı.
Aslı, Murat’ın peynirle oynadığını fark etti. "Yemiyorsun galiba," diyerek Murat’ın tabağındaki peyniri aldı.
Murat şaşkınlıkla Aslı’ya baktı. "Aç mısın? Kaç gündür yemiyorsun, bu ne böyle?" dedi.
Aslı gülerek, "Bilmiyorum ama aşırı aç hissediyorum," dedi.
Murat şaşkın bir şekilde Aslı’yı izledi, sonra gülümseyerek, "Gözü dönmüş gibi yiyorsun," dedi.
Aslı çayını bitirip, "Yemiyorum işte," diyerek masadan kalktı.
Murat, onun elini tutup, "Yok, ye sen, otur. Sadece şaşırdım," dedi.
Aslı gülerek, "Doydum ya, alınmadım korkma. Doymasam yerdim hâlâ," dedi ve kahvaltının ardından rahat bir nefes aldı.
Murat, geçen hafta boyunca içsel düşüncelerle boğuşarak geçirdi. Aslı’yla arasında gelişen derin duygular, kafasında birçok senaryoyu beraberinde getiriyordu. Kendini, Aslı'nın ona karşı hissettiği duygularla ilgili en kötü senaryoları kurarken buluyordu. Korkuyordu; Aslı’nın kendisinden uzaklaşması, onun kabuslarının bir parçası olmanın bedeli olamazdı. Murat, Aslı’ya koşulsuz bir sevgi sunmanın, belki de içsel bir mücadeleye girmesi gerektiğini düşünüyordu. Ancak, Aslı’nın kalbinde kendine yer bulup bulamayacağı belirsizdi. İçine kapanmış ve sıkışmış bir halde hissettiği için umutları da giderek azalıyor gibiydi.
Aslı, Murat’ın giderek daha çok içine kapandığını gözlemledikçe üzülüyordu. Ne olduğunu tam olarak bilemediği bu durum, ona Murat’ın geçmişte yaptığı hatalardan pişman olduğunu ve kendini affedemediğini düşündürüyordu. Oysa Aslı, Murat’ı olanlarla ilgili affetmişti. Tüm incitmelerine ve zarar verme çabalarına anlayış göstermişti. Ancak, Murat’ın yaşadığı içsel savaşın ağırlığını hafifletmek, Aslı için hiç de kolay değildi.
Hafta sonu sonunda geldi. Tüm hafta yoğun bir yağmur vardı. Cuma günü, sınıftaki çocuklar heyecanla Murat’a, “Cuma namazına bizimle gel!” diye davet ettiler. Murat, Aslı'ya "camiye gideceğiz. Sen kızları dağıt, ben çıkacağım,” dedi. Aslı, Murat’ın çocuklarla birlikte eğlenerek geçirdiği anları görünce içi bir nebze rahatladı. Murat, camiye giderken, yüzünde bir parıltı vardı.
Camiye vardıklarında, yaşlı bir amca imam olarak önde duruyordu. Murat, arkasında saf oluşturarak namaza durdular. Aslı, ders bitiminde kızları göndermiş, ardından eve dönmek için yola koyulmuştu. Eve geldiğinde, Murat’ın en sevdiği yemeği hazırlamak için dolaptan malzemeleri çıkardı. İçeri geçip televizyonun karşısına oturdu. Öğle haberleri başlamıştı ve Aslı tv izlemek için oturmuştu.
Aslı, haberleri izlerken Murat kapıyı açtı ve içeri girdi, üstünü değiştirmek için yukarı çıktı aşağı inip Aslı’nın yanına oturdu. Aslı, gülümseyerek ona döndü, “Nasıl geçti cami?” diye sordu.
Murat, yüzünde bir gülümsemeyle, “Güzeldi, çocukları doldurduk ama herkes memnundu,” dedi. Aslı, Murat’ın yanına oturmasını beklerken, “Haberleri mi izliyorsun?” diye sordu.
“Evet, bir şey yapasım yok. Sana en sevdiğin yemeği yapman için malzemeleri çıkarttım,” dedi Aslı, gülümseyerek.
Murat, Aslı'ya bakarak, “Yemek yapmaya eridim demiyorsun da, beni kullanıyorsun,” diye şaka yaptı. Aslı, bu söz üzerine hafifçe gülümsedi. “Biraz öyle olabilir,” dedi ve memnun bir şekilde televizyona döndü.
Ancak Murat, aniden sorusunu sordu: “Yaran acıyor mu?” Aslı, bu beklenmedik soruya anlam veremeyerek ona döndü, “Anlamadım,” dedi.
Murat, gözlerini kısarak ona baktı. " Karnındaki yara acıyor mu?” diye sordu, Aslı'nın tepkisini izlemek ister gibi dikkatle.
Aslı, bu sözler karşısında öfkeyle, “ Hayır! Neden sordun?” diye yanıtladı. Murat, tüm bu olayın ağırlığından sıyrılmaya çalışarak, “Yok, bir şey,” dedi ve televizyona döndü.
Aslı, Murat’ın omzundan çekerek, “Yok bir şey, lafı ortaya atıp, ‘yok bir şey’ diyemezsin. Ne oldu? Söyle !” dedi, sesindeki öfkeyi bastıramayarak.
Murat, Aslı’nın bu baskısı karşısında içsel savaşını hissetti. Aslı'nın sertliği ve endişesi, onun derin duygularını açığa çıkarmak için bir fırsat gibi görünüyordu ama yine de açılmakta tereddüt ediyordu. Ne diyeceğini bilemedi, sadece sessiz kalmayı tercih etti.
Aslı’nın gözleri, Murat’ın içine kapanmış dünyasına bir yol bulmaya çalışıyordu; ancak Murat’ın bu tutumu, onu daha da sinirlendiriyordu. “ Cevap ver!” diye sertçe sordu.
Murat, Aslı’nın bu sert çıkışı karşısında duraksadı. İçinde bir düğüm vardı, çözülmesi gereken ama diline dökülemeyen. Gözlerini Aslı’dan kaçırıp derin bir nefes aldı.
“Bilmiyorum,” dedi yavaşça. “Sadece bazen düşünüyorum… Bana hatırlatıyor işte. Kendi yaptıklarımı.”
Aslı, gözlerinde beliren öfkeyle onun yanına daha da yaklaştı. “Yaptıkların mı? Yarayla senin ne alakan var?”
Murat, Aslı'nın sözlerini sindirmeye çalışırken içindeki pişmanlık gün yüzüne çıkıyordu. Ellerini saçlarının arasına geçirip, “Bilmiyorum,” dedi kısık bir sesle.
Aslı, Murat’ın bu kırılgan halini gördüğünde biraz yumuşadı ama hâlâ bir cevap bekliyordu."Murat!”
Murat, Aslı'nın elini hafifçe tuttu, fakat gözleri yine kaçıyordu. “ Yaptığım her şey... seni incittim.”
Aslı derin bir nefes aldı, Murat’ın elini sıkarak ona yaklaştı.
Murat bir an gözlerini kapatıp Aslı’nın elini daha sıkı tuttu. “Ben sadece... korkuyorum. Seni tamamen kaybetmekten korkuyorum.”
Aslı, Murat’ın bu itirafı karşısında durakladı. "Kaybetmek mi? Beni kaybetmiyorsun. Sen kendini kaybediyorsun, Murat.”
Aslı, Murat'ın karşısında yaşadığı içsel çöküşü izlerken derin bir sızı hissetti. Onun bu kadar kırılgan, savunmasız ve çaresiz halini görmek, Aslı’nın içindeki öfkeyi de yavaş yavaş eritiyordu. Sessizce başını Murat’ın omzuna yasladı ve elini daha sıkı tuttu. Murat, Aslı’nın bu hareketine karşılık vererek kolunu onun sırtına doladı ve onu kendine doğru çekti. Elini nazikçe boynuna yerleştirip Aslı'ya daha sıkı sarıldı.
“Aslı…” dedi Murat, başını onun başına yaslayarak, sesi yavaşça titrerken. “Beni bırakma. Ben…” diye başladı ve derin bir nefes aldı, kelimeler ağzından zorla dökülüyordu. "Sana çok alıştım," diye devam etti, sesi çatlamaya başlarken. “Ve seni… kaybetmekten korkuyorum.”
Bu sözler Aslı’nın içinde derin bir yankı uyandırdı. Murat’ın bu kadar açık ve savunmasız bir şekilde ona yaklaşması, aralarındaki duvarları bir an için kırmış gibiydi. Aslı, Murat'ın sıcacık nefesini ensesinde hissediyordu, sessiz kaldı, gözlerini kapatıp Murat’ın omzuna daha sıkı yaslandı.
Murat, Aslı'nın yargılamadan, sessizce yanında durması karşısında içindeki suçluluk daha da büyüyordu. Aslı, hiçbir şey söylemeden ona yakın duruyordu ve bu bile Murat’ın vicdanını sızlatıyordu. Bir an duraksadı, sonra Aslı’nın yanaklarına dokunarak fısıldadı: "Sen bana çok iyi geldin." Ardından, alnından yavaşça öptü.
Aslı, bu anın ağırlığı altında sessiz kaldı, ne bir tepki verdi ne de geri çekildi. Öylece durdu, Murat’ın sıcaklığını hissederek. Murat, Aslı’nın tepkisizliğiyle biraz cesaret buldu ve onu daha sıkı sardı. Bu kucaklaşma, ikisi için de geçmişte yaşanan acılardan bir kaçış gibiydi. Murat, Aslı'yı sımsıkı tutarken derin bir iç çekti.
|
0% |