@garipbirisi
|
Murat, birkaç kez daha ifade vermek için Aslı’nın yanından ayrıldı. Günün erken saatlerinde işleri bitmişti, komutan da eve dönmeleri için bir araba ayarlamıştı. Eve geldiklerinde hava aydınlanıyordu. Aslı içeri girer girmez koltuğa uzandı. Murat, sobayı yakmak için odunları sobaya doldururken Aslı titremeye başladı.
“Evin içi çok soğuk,” dedi Aslı, üşümüş bir sesle.
Murat, sobayı yakmaya çalışırken, “Sobayı yakıp battaniye getireyim,” diyerek merdivenlere yöneldi.
Aslı, battaniye gelene kadar ısınamayacağını hissederek mutfağa gitti ve kahve yapmaya koyuldu. Murat battaniyeyi alıp geri döndüğünde, Aslı da elinde kahvelerle odaya geldi. Murat, ona uzatılan bardağı aldı ve sessizce içeceğini yudumlamaya başladı. Aslı ise koltuğa oturup battaniyeye sıkıca sarıldı.
Murat, battaniyeyi Aslı’nın üzerine örttükten sonra kendi kahvesini alıp yanına oturdu. Odada bir süre sessizlik hüküm sürdü; yalnızca sobadan gelen hafif çıtırtılar ve dışarıdaki rüzgarın uğultusu duyuluyordu. Aslı, battaniyeye daha sıkı sarılarak ısınmaya çalıştı.
Murat, kahvesinden bir yudum aldı ve sobanın alevlerine bakarken bir süre düşündü. İfade için sürekli gidip gelmekten Aslı'nın ne kadar yorulduğunu fark etmişti, ama bu konuda bir şey söylemiyordu.
“Aslı,” dedi sonunda, sesi soğuk ve mesafeli olmayan bir tonda, “İyi misin? Dinlen biraz, iyi hissedeceksin, tamam mı?”
Aslı, Murat’a baktı. Sözlerinde samimiyet hissetmişti. Kahvesinden bir yudum aldı, sıcak sıvı boğazından akarken az da olsa içini ısıttı. Battaniyenin altına iyice gömülüp gözlerini kapattı.
O sırada soba daha harlı yanmaya başladı, odanın içi yavaş yavaş ısınırken dışarıdaki rüzgar sert bir şekilde pencereye çarpıyordu.
“Aslı,” dedi Murat bir kez daha, bu sefer biraz daha yumuşak bir sesle, “Gerçekten iyi misin?”
Aslı, gözlerini hafifçe açarak ona baktı. Bir an derin bir nefes aldı, sonra gözlerini yeniden kapatarak başını yavaşça salladı.
“İyiyim,” dedi, sesi alçak ve bitkindi, “Sadece biraz zamana ihtiyacım var.”
“Bugün akşama kadar yatalım, hiç kalkmayalım” dedi Murat gülerek. Aslı, başını tamam manasında salladı. Kahvesini bitirip koltuğa uzandı. Murat, onun daha rahat etmesi için biraz toparlandı ve kahvesini bitirdikten sonra Aslı’nın yanına uzanmak için yaklaştı.
Aslı, Murat'ın yakınlaşması pek istemiyordu, bu yüzden, "Biraz uyumak istiyorum," dedi.
Murat, ısrarla, “Isınırız, birkaç saat uyuruz birlikte,” diyerek kendi battaniyesini de üstlerine çekti. Aslı'nın sırtını göğsüne dayayıp boynuna sokuldu. Aslı, Murat'ın sıcaklığıyla daha da ısınmıştı ve uykuya geçmişti.
Aslı uyurken, Murat onun kalp atışlarını göğsünde hissediyordu. Bu ona garip bir rahatlık vermişti. Bir süre sonra o da uykuya daldı. Öğleye doğru kapı sertçe vurulmaya başladı. İkisi de korkuyla koltuktan fırladılar. Murat hemen ayağa kalkıp kapıya yöneldi. Kapıyı açtığında, karşısında muhtarın oğlu duruyordu. Çocuk, korkuyla "Öğretmen! Babam öldürecek!" diye bağırdı ve hızla koşarak uzaklaştı.
Murat, sandalyeden kabanını aldı, ayakkabılarını giydi. Aslı da kalkıp, “Ben de geliyorum,” dedi.
Murat, “Gelme, sen evde kal,” dedi ama Aslı kararlıydı. “Hayır, ben de geliyorum,” diye ısrar etti.
Murat iç çekerek, “İnatçısın, başka bir şey değil,” dedi ve Aslı’yı bekledi. Aslı hızlıca giyinip dışarı çıktı. Murat, Aslı’nın elini tutarak hızla yürümeye başladı. Hava soğuktu ve kar yağmaya başlamıştı.
Muhtarın evine vardıklarında, içeriden kızın çığlıkları duyuluyordu. Köylüler kapının önünde toplanmış, kendi aralarında konuşuyorlardı. Muhtarın karısı, Murat ve Aslı’yı görünce onlara doğru koşarak, “Ne olur kurtarın kızımı! Onu öldürecek!” diye yalvardı, gözyaşları içinde.
Murat, kapıya gidip birkaç kez vurdu ama muhtar kapıyı açmadı. İçeriden hâlâ kızın dövüldüğüne dair sesler geliyordu. Bu sırada jandarma da geldi. Murat, komutana dönüp, “Biraz müsaade edin, belki ikna edebilirim,” dedi.
Komutan bir an düşündü, “Tamam,” dedi.
Murat tekrar kapıya vurdu ancak yine sonuç alamadı. Kızın çığlıkları giderek azalıyordu. Aslı endişeyle, “Murat, kıza bir şey olacak. Ses azalıyor,” dedi.
Murat kapıya yüklendi ama kapı açılmadı. Komutan, “Askerler halleder, siz çekilin,” dedi. Murat, Aslı’yı kenara çekti. Birkaç asker kapıya yüklendi ve kapıyı kırarak açtı. Murat önden içeri girdi.
Muhtar, kanlar içinde kalmış kızının başında çökmüş, ağlıyordu. Kız yerde acı içinde kıvranıyordu. Aslı, hemen kızın yanına koşup saçlarını okşamaya başladı. Murat, kızın nabzını kontrol etti ve “Bayılmış. Ambulans yolda,” dedi.
Askerler muhtarı odadan çıkarırken, kızın annesi kızının başında ağlamaya devam ediyordu. Aslı, kadının yanına gidip, “İsterseniz kızınızı koruma altına aldıralım. Babası yarın yine döver,” dedi.
Kadın gözyaşları içinde, “Hayır, olmaz! Kızımı bırakamam,” dedi.
Aslı, “Ama böyle nasıl olacak? Yarın yine dövmeyecek mi?” diye sordu.
Kadın, acı bir ifadeyle, “Yaptığının cezasız kalacağını mı sandınız, öğretmen hanım? Dayağını yiyecek, sonra da uygun biriyle evlenecek,” dedi.
Aslı, şaşkınlıkla, “Uygun biriyle mi evlenecek?” diye tekrarladı.
Murat, Aslı’ya dönüp, “Gel, hadi,” dedi.
Aslı, Murat’ın yüzüne bakarak, “Bu kız evlenecek yaşta mı?” diye sordu.
Murat, Aslı’nın kolundan tutarak, “Biz gidelim,” dedi.
Aslı, “Ama bu böyle olmaz. Durumu çok kötü,” diye karşı çıktı.
Murat, derin bir nefes alarak, “Komutan ilgilenecek, hayatım,” dedi ve Aslı’yı evden çıkardı.
Murat ve Aslı evin dışına çıktıklarında, kar hızlanmış, hava daha da soğumuştu. Sessizlik, ikisi arasında derin bir gerilim yaratıyordu. Aslı, yaşananlardan sonra hala şaşkındı, içinde bir şeylerin doğru olmadığını hissediyordu. Kızın çektiği acı, annenin çaresizliği, köylülerin umursamazlığı... Hepsi kafasının içinde dönüp duruyordu.
Murat, sessizce yürüyordu. Aslı’nın sorularını duymamazlıktan gelmişti, ama Aslı pes etmeye niyetli değildi. "Murat, o kız evlenmek için çok küçük. Bir şeyler yapmalıyız," dedi, sesi endişeyle titriyordu.
Murat, Aslı'nın sözlerine bir süre cevap vermedi. Sonunda, derin bir nefes alarak, " Avukatlık damarın kabardı. Aslı, bu köyün kuralları, bizim alıştığımız gibi değil. Bunu değiştiremeyiz. Komutan gerekeni yapacak, biz daha fazla karışmayalım," dedi.
Aslı, onun sözlerine inanamıyordu. "Ama biz buna göz yumamayız, bu adil değil!"
Murat, onunla göz göze geldi. “ Aslı Burada işlerin nasıl yürüdüğünü biliyorum. Değiştiremezsin bu düzeni.”
Aslı, derin bir hayal kırıklığıyla başını salladı. İçindeki isyan duygusunu bastırmaya çalışıyordu, ama Murat’ın bu kadar soğukkanlı oluşu, içinde daha büyük bir öfke uyandırıyordu. "Doğru! Bir çocuk daha ölmeli. Bir kadın daha dayak yemeli. Bu böyle mi devam edecek?"
Murat, derin bir nefes aldı. Sesi yumuşadı, ama hala kararlıydı. "Hayat her zaman adil değil, Aslı. Ama bazen yapabileceğimiz tek şey izlemek ve beklemek."
Aslı, bu sözlere karşılık veremedi. İçindeki öfke ve çaresizlik arasında sıkışıp kalmıştı. Sessizce yürümeye devam ettiler, kar taneleri yüzlerine düşerken, her ikisi de eve doğru yürüyordu. Eve geldiklerinde Aslı, üşümüş bir halde sobanın yanına yaklaştı ve soğumaya başlayan sobaya ellerini uzattı. Kenarda duran odunlardan birkaçını alıp sobaya atmaya çalışırken, Murat ona doğru yaklaşıp, "Ben yaparım, sen bırak. Paçaların su içinde," dedi.
Aslı, kabanını çıkarıp sandalyeye yerleştirdi, ardından yukarı çıkıp üstünü değiştirdi. Islak kıyafetlerini kuruması için sobanın teline serdi ve tekrar aşağı inerek, yanan sobanın yanına yaklaştı. Elleriyle sobadan gelen sıcaklığa doğru uzandı. "Bacaklarım ağrıyor, çok kastım kendimi galiba," dedi yorgun bir sesle.
Murat, ona bakarak, "Olabilir, iki gündür hoş olmayan şeyler yaşıyoruz," diye karşılık verdi.
Aslı derin bir nefes alıp, sobadan gelen sıcaklığın biraz olsun rahatlatıcı olduğunu hissetti. Ancak zihni hâlâ yaşadıkları olayların etkisi altındaydı. Bir süre sessizce ısınmaya çalıştı, sonra başını Murat’a çevirip, " O küçük kızın çığlıklarını unutamayacağım," dedi, sesi titreyerek.
Murat, ona bir an baktı, ardından sobanın yanına oturdu. "Köylerde böyle olaylar ne yazık ki çok yaşanıyor. Bazı şeyleri değiştiremeyiz, Aslı. Ama en azından elimizden geleni yapabiliriz o kız için belki," dedi, sesi biraz daha yumuşaktı bu sefer.
Aslı, gözlerini Murat’tan kaçırarak yere baktı. "Elimden geleni yapmadım gibi hissediyorum. O kızı orada bırakmak zor geldi."
Murat, ona yaklaşarak, " Jandarma gerekeni yapacaktır. Biz her şeyi düzeltemeyiz," dedi, Aslı'nın omzuna hafifçe dokunarak onu rahatlatmaya çalıştı.
Aslı başını Murat’ın omzuna yasladı, gözleri dalgın ve yorgundu. "Umarım dediğin gibidir," diye fısıldadı.
Murat, “Umalım en azından,” dedi gülümseyerek. Aslı’nın yaklaşması ona mutluluk vermişti. Biraz ısındıktan sonra, “Kahve yapayım,” diyerek kalktı Aslı. Murat, “Karnın aç değil mi senin?” diyerek mutfağa Aslı’nın arkasından girdi.
“Artık değil,” diye yanıtladı Aslı, pencereye yaklaşarak, “İyi ki geçen haftalarda gitmişiz, bu hafta oralarda ölürmüşüz,” dedi yağan kara bakarak. Murat, yerlerin ıslak olmasına rağmen karın tutmaya başladığını gördü. “Böyle giderse, okula çocuklar zor gelir,” dedi.
“Film de izleyemedik,” dedi Aslı, ardından Murat’a dönerek, “Biz okula TV götüremiyorsak, çocukları buraya getirelim. Hem Mısır patlatırız; sinema gibi olur,” diye gülerek ekledi.
“Boşver, Aslı, yaza doğru bakarız,” dedi Murat.
Aslı, “Hayır, olmaz! O filmi izleyelim, söz verdik çocuklara,” diye belirtti ve buzdolabına yürüdü.
Murat, “Akşam da güzel bir film açalım,”
Aslı, “Ayy, uzun süredir film izlemiyorum. Bu harika olur,” diye yanıtladı.
İkisi de gülümseyerek günün ilerlemesini beklerken, birlikte geçirilen zamanın tadını çıkarıyorlardı.
Kahvaltılarını yapıp salona geçtiler. Murat koltuğa uzandı, Aslı ise TV'yi açıp Murat’ın bacaklarının üstünden koltuğa oturdu. Murat gülerek, “Onca yer varken niye buraya oturdun?” diye sordu, biraz alaycı bir şekilde.
Aslı "TV buradan güzel izleniyor,” dedi. Murat toparlanıp bacaklarını Aslı'nın kucağına yerleştirdi. Aslı, “Ama bacakların çok ağır, ya çek bacaklarını,” diyerek onu itti.
Murat gülüp, “Böyle iyiler,” dedi. Dizlerini biraz bükerek ağırlığını azalttı ve Aslı’yı izlemeye başladı. Aslı TV izliyordu ama ekranda bir şey olmadığı için sürekli kanal değiştiriyordu. “Bir şey bulamıyorum, çok sıkıldım” dedi, sıkılarak.
|
0% |