@garipbirisi
|
Yoğun kar yağışının sonunda okullar tatil edilince, köyde herkes evine kapanmıştı. Aslı ve Murat da bu süreçte evde birlikte vakit geçirdiler. Dışarı çıkmanın neredeyse imkânsız olduğu bu günlerde, birbirlerine iyice alışmaya başladılar. İçinde bulundukları durumun getirdiği yakınlıkla ve Aslı'nın Murat'a karşı daha da rahatlamıştı. Her gün aynı sobanın başında oturup konuşmalar yapıyor, sessizliğin içine bazen dışarıdaki karın sesi, bazen de odunların çıtırtısı karışıyordu. Aslı artık Murat’a tamamen herşeyiyle karşılık veriyor.
Zamanla, Şubat bitip Mart ayı geldiğinde güneş kendini göstermeye başladı. Güneşin gücüyle karlar yavaş yavaş erimeye, köyün yolları açılmaya başlamıştı. Köylüler büyük bir çabayla yolları temizleyip okula giden yolları açtılar. Okulların yeniden başlamasıyla birlikte, köyün günlük yaşamı normale döndü ve çocuklar neşeyle derslere geri döndü.
Murat okuldayken, Aslı da birkaç işini halletmek için eve dönmüştü. işlerini tamamladıktan sonra duşa girdi ve eşyalarını bırakmak için çamaşır dolabının yanına geçti. Duş almadan önce saatini dolabın çekmecesine koymuştu, ama eşyalarını alırken saat, çekmecenin arkasındaki boşluktan kayıp düştü. Giyindikten sonra saati almak için en alt çekmeceyi çekti ve uzanmaya çalıştı, ancak eli boşluğa yetişemedi.
Daha iyi ulaşmak için çekmeceyi tamamen yerinden çıkardı. Saati alırken, eline bir şey daha geldi. Çekmecenin altında saklanmış bir telefon bulmuştu. Telefonun Murat'a ait olduğunu düşünmek istemedi önce, ama eğer ev sahibine ait olsaydı, muhtemelen orada olmazdı. Merakla telefonu eline aldı ve açtı. İçine bakarken aniden bir mesaj geldi. Mesajda, "Kemal tamam ama Şevket'e ulaşamıyoruz" yazıyordu.
Aslı, gördüğü mesaj karşısında şok olmuştu. Telefonun Murat'a ait olduğunu ve onun bir şeyler çevirdiğini hemen anladı. Bu gizemin peşine düşmek istedi ama Murat'ın anlamaması gerekiyordu. Telefonu dikkatlice eski yerine yerleştirdi, çekmeceyi yerine taktı ve hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalışarak düşüncelere daldı. Murat'ın ne yaptığını öğrenmek için dikkatli hareket etmesi gerektiğini biliyordu.
Murat öğleden sonra eve geldiğinde, Aslı ona bir şey belli etmemeye çalışarak sıcak bir karşılama yaptı ve birlikte yemek yediler. Fakat Aslı'nın zihninde, çekmecede bulduğu telefon ve içindeki mesaj hâlâ dönüp duruyordu. Yemekten sonra Aslı, dikkatini dağıtmak için televizyonu açtı ve öğle haberlerini izlemeye başladı, ancak aklı tam olarak orada değildi. Murat, onun dalgınlığını fark etti ve yanına sokularak, "İyi misin?" diye sordu.
Aslı, Murat'a derin bir nefes alarak "İyiyim, sanırım..." diye karşılık verdi ve arkasına yaslandı. Murat, onun yorgun olduğunu düşündü ve şefkatle Aslı'ya yaklaşıp onu öptü. Aslı, yüzünde zoraki bir gülümsemeyle karşılık verdi ve başını Murat’ın omzuna yasladı. Dışarıdaki soğuk havalara inat, Murat’a sımsıcak bir öneri sundu: “Havalar güzelleşsin, deniz kenarına gidelim mi? Sakin bir sahil kasabasına gidelim, bir süre kalalım olur mu?” dedi Murat’a sarılarak.
Murat, Aslı’nın bu teklifini tatil olarak değerlendirdi ve “Neden olmasın?” diyerek Aslı'ya sıkıca sarıldı. Ancak Aslı'nın aklında başka planlar vardı. “Tatil istemiyorum, hep istiyorum. Buraya dönmeyelim,” dedi fısıldayarak. Murat, bu talebe imkansız bir şeymiş gibi, “Bu mümkün değil, Aslı,” dedi. Aslı, beklentisini hafifçe kırılmış hissederek “Peki,” diyerek gözlerini kapadı. Bir an sonra, sanki ani bir fikir aklına gelmiş gibi, “Telefonunu verir misin?” dedi hızla kalkarak.
Murat, bu isteğin ani oluşundan şüphelendi ve “Neden?” diye sordu. Aslı, gülümseyerek “Film izlemek istedi canım,” diye yanıtladı. Murat, Aslı’nın tavrındaki tuhaflığı fark etse de bu açıklamayı kabul etti ve telefonu çıkarıp ona verdi. “Kahve içelim mi?” diye sordu mutfağa yönelirken.
Aslı, Murat’ın mutfakta kahveyle meşgul olmasını fırsat bilerek telefonu kurcalamaya başladı. İlk olarak mesajlara baktı ama herhangi bir şey bulamadı. İsim listesini de kontrol etti, ama tanıdık olmayan bir isim göremedi. Ardından, internet tarayıcısını açarak filmlere göz atmaya başladı. Ama aklında, bir yandan da haberleri okumak vardı. Birkaç filmi kaydettikten sonra haber sayfasına döndü ve okumaya başladı.
Murat kahveleri getirip Aslı’ya uzattığında, Aslı birkaç haberi ona yüksek sesle okudu, sonra telefonu geri vermek üzereydi ki bir haber başlığı ve resmi gözüne çarptı. Kalbi hızla atmaya başladı ve bir anda nefesi kesildi, içini ani bir sancı kapladı. Haberin başlığına tıklarken elleri titriyordu. Başlıkta, "Kemal Taşdelen Öldürüldü" yazıyordu. Aslı’nın zihni karışmıştı; bu, telefonundaki mesajda adı geçen Kemali ve haber doğru muydu? Ne olmuştu?
Aslı, telefonun ekranını Murat’a çevirip ona gösterdi. Elleri titrerken korkuyla nefes alıyordu ve ancak "Ölmüş..." diyebildi. Gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. Murat, hızla telefonu Aslı’nın elinden aldı ve onu sıkıca kucakladı. Aslı, kalbindeki korku ve acıyla güçlükle nefes alıyordu, bedeni Murat’ın kollarında titriyordu.
Bir süre boyunca Murat, Aslı’yı bırakmadan yanında kaldı, onun sakinleşmesini bekledi. Ancak Aslı kendini biraz toparladıktan sonra, Murat’ın kollarından sıyrılarak geri çekildi ve doğrudan gözlerine bakarak, "Biliyor muydun?" diye sordu. Sorunun ağırlığı, havadaki gerginliği daha da artırmıştı.
Murat, bir an tereddüt etti ama sonra yüzünü sertleştirmeye çalışarak "Hayır, bilmiyordum tabii," dedi. Sözleri kulağa inandırıcı gelse de, Aslı'nın içindeki şüpheleri silememişti. Aslı, Murat’a tekrar sarıldı, bu kez kendi karmaşık duygularını saklamaya çalışmadan. İçindeki karanlık ve karmaşa, Murat’ın sıcaklığıyla birleşmişti. "Artık bitti," diye mırıldandı, gözyaşlarıyla karışan bir gülümsemeyle. Ağlıyordu, ama bu kez gözyaşlarının altında hafif bir rahatlama vardı. sanki içindeki bir düğüm çözülecekmiş gibi, ama yeni bir belirsizliğin ortasına düşüyormuşçasına...
Aslı, biraz sakinleştikten sonra Murat’a baktı ve derin bir nefes alarak, "Rahatladım," dedi. Sonra, dudaklarında hafif bir tebessümle, "Aslında bakarsan mutlu oldum," diye ekledi. Murat, onun bu sözlerine biraz şaşırsa da gülümseyerek, "Senin için sevindim," dedi.
Bir süre daha sohbet ederek zaman geçirdiler, gündelik konulardan bahsettiler ve birlikte gerginliği dağıtmaya çalıştılar. Akşamüstü yemek hazırlama vakti gelmişti. Aslı, yemek yapmak için mutfağa yönelirken, Murat da ona yardım etti. Yemekler hazır olduğunda Aslı, “Yemeği koltukta yiyelim mi?” diye sordu. Murat, başıyla onaylayarak kabul etti.
Yemekleri orta sehpaya yerleştirdiler, televizyonu açıp koltuğa yerleştiler. Akşam haberlerini izlemeye başladılar. Murat, gözünü ekrandan zaman zaman kaçırsa da Aslı, haberleri pür dikkat izliyordu. Her geçen haberle içi biraz daha sıkışıyor, beklediği haberi duymayı umut ediyordu. Ancak ekrandaki haberlerde ne Kemal’den ne de olayla ilgili başka bir detaydan bahsediliyordu.
Aslı, her haber geçtiğinde hayal kırıklığıyla derin bir nefes alıyordu. İçindeki huzursuzluk dinmemişti, çünkü bilmediği birçok şey olduğunu hissediyordu.
Aslı, Murat’a dönüp, “Acaba haber yalan olabilir mi?” diye sordu.
Murat, Aslı'ya bakarak, “Sanmıyorum,” dedi.
Aslı, kaşlarını çatıp devam etti: “Ama neredeyse bütün haberleri izledim, hiçbir bilgi yok.”
Murat gözünü kırpıp cevap verdi: “Bu tür insanların haberini pek yapmazlar.”
Aslı, Murat’a iyice dönerek, “Sen öğrenemez misin, doğru mu?” diye sordu.
Murat sinirli bir şekilde, “Saçmalama Aslı, nasıl öğreneyim?” dedi.
Aslı kararlı bir bakışla, “Müdürün yerini öğrendin, bunu da öğrenirsin,” dedi.
Murat, onun yüzünü inceledikten sonra, “Hayır, öğrenemem,” diye cevap verdi.
Aslı, geriye çekilip “Peki, tamam,” dedi ve tabağını alıp mutfağa yöneldi.
Murat arkasından geldi, “Öğrenemem dediğim için mi bu trip?” diye sordu.
Aslı, bulaşıkları toparlarken, “Trip falan yok. Sadece sordum, sen de cevap verdin, bitti konu,” dedi.
Murat, “Tamam, öyle olsun,” diyerek tabağını bırakıp yukarı çıktı. Aslı ise onu takip etti ama Murat banyoya girdi.
Aslı'nın kafasında hâlâ birçok soru dönüp duruyordu: Ya bu haberle ilgili mesajlar Murat’ın işleriyle bağlantılıysa? Ya Murat ondan bir şeyler saklıyorsa? Ya tanıdığı kişi aslında Murat değilse? Bu düşünceler, zihnini kurcalamaya devam ediyordu.
Murat aşağı indiğinde, Aslı'nın hâlâ mutfakta işlerle meşgul olduğunu gördü. Sessizce yanına yaklaşıp ona yardım etti. Bulaşıkları yerleştirip mutfak tezgahını toparladılar. İşleri bitirdikten sonra birlikte salona geçtiler. Aslı, kendini koltuğa bırakarak uzandı ve televizyonu açıp izlemeye başladı. Murat ise bir süre onu izledi, sonra sessizce yanına oturdu. Aralarındaki gerginlik, görünüşte dağılmış gibiydi, ama ikisi de zihnindeki düşünceleri susturamıyordu.
Murat, Aslı'nın yanına gidip onun yanında uzandı, hafifçe Aslı'nın üzerine doğru eğilip beline sarıldı. “Bana kızgın mısın?” diye fısıldadı ve yüzünü Aslı’nın boynuna doğru yaklaştırdı.
Aslı, “Hayır, kızmadım,” diyerek eliyle Murat'ın saçlarıyla oynamaya başladı.
“Seni seviyorum,” diye hafifçe kulağına fısıldadı Murat, boynundan öptü.
Aslı, hafifçe ürperip gülümsedi, başını biraz yana çekerek, “Yapma,” dedi. Ancak Murat, onun bu tepkisine aldırış etmeden tekrar öpmek için Aslı'ya doğru uzandı. Aslı hafifçe doğrulup, “Hadi oyun oynayalım,” dedi, ama Murat onu bırakmadı ve “İstemiyorum,” diyerek beline sıkıca sarıldı. Aslı, “Hadi, vakit geçiririz en azından,” diyerek yeniden kalkmaya çalıştı. Ancak Murat, “Hadi ama, gitme,” diyerek üzerine doğru eğildi. Aslı, onu hafifçe itmeye çalışarak, “Murat, yapma,” dedi, gülümsemeye çalışıyordu ama sesi gergindi.
Murat, Aslı’nın boynundan öpmeye başladı, bacaklarını açıp beline sarıldı ve onu kucağına aldı. Aslı, ayağa kalkmaya çalışırken, “İstemiyorum, Murat,” diyerek onu itti ama Murat dinlemeyip, Aslı’yı kucağında yukarı doğru taşımaya başladı. Merdivenlerde Aslı, sakin kalmaya çalışarak, “Murat, bırak,” dedi, ama Murat onu dinlemeden yatak odasına taşıdı ve yatağa bıraktı. Aslı, hızla doğrulmaya çalıştı ama Murat onu zorla yatağa geri itti, beline sıkıca bastırarak öpmeye devam etti ve üzerine uzandı.
Aslı, Murat’ı omuzlarından itmeye çalıştı, “Bırak, istemiyorum,” diye tekrarlıyordu, ama Murat onu dinlemiyordu. Kollarını sıktı, beline elini indirdi ve Aslı panikle, “Yapma!” diye çığlık attı, gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. Murat, bir an derin bir nefes alıp Aslı'nın üzerine hareketsiz yattı. Aslı, gözyaşları içinde Murat’ı iterek, kalkması için çabaladı. Sonunda Murat, biraz geri çekildi.
Aslı hızla yataktan kalkıp odanın ortasına ilerledi, gözyaşları içinde titreyerek, “Ne yaptığını sanıyorsun sen?” diye bağırdı ve hıçkırarak ağlamaya devam etti. Murat, kalkıp Aslı’ya doğru yürümeye başladı. Aslı, ellerini kaldırarak onu durdurmaya çalıştı, “Gelme! Uzak dur!” diye geri adım attı. Ama Murat, onu dinlemeyip yaklaştı ve sıkıca sarıldı. Aslı, “Bırak, dokunma bana!” diyerek çırpınmaya başladı. Murat, onun sırtını sıvazlayarak, “Özür dilerim,” dedi. Aslı, bu sözleri duyduğunda daha da hırçınlaştı, “Bırak! Dokunma bana!” diye onu itti, ama Murat sıkıca sarılmaya devam etti.
Aslı sakinleşmeye çalıştı ama titremesini durduramıyordu. Murat, ona sarılmaya devam ederek tekrar, “Özür dilerim,” dedi. Aslı ise, “İstemiyorum, özür dileme, dokunma bana,” diyerek onu itti. Murat, Aslı’nın sözlerini duyunca onu bıraktı ve “Tamam,” diyerek geri çekildi. Kendi saçlarını karıştırıp odada sinirli adımlarla volta atmaya başladı.
Aslı, hızla odadan çıkıp aşağı indi. Hâlâ içindeki huzursuzluk dinmemişti; nefes almakta zorlanıyor, zihnindeki düşünceler bir türlü dağılmıyordu. Salona geçti ve koltuğa oturdu, bacaklarını karnına çekip dizlerine başını koydu. Gözyaşlarını kontrol etmeye çalıştı ama içindeki korku ve çaresizlik dalgası onu sarsıyordu. Sessizce titreyerek ağlamaya devam etti.
Murat, merdivenlerde oturup Aslı’yı izliyordu. Onun hâlâ sakinleşemediğini görünce dayanamayıp kalktı ve yavaşça Aslı'ya yaklaştı, dizlerinin önüne oturdu. “Aslı,” diyerek elini uzatıp ona dokunduğu anda Aslı irkilerek geri çekildi.
“Yapma böyle,” dedi Murat, endişeyle Aslı'ya bakarken.
Aslı, “Dokunma,” diye sert bir şekilde karşılık verdi. Murat, geri adım atıp sehpanın yanına kalktı, ellerini havaya kaldırarak, “Tamam, dokunmuyorum, uzaktayım. Sakin ol lütfen,” dedi, sesi yumuşak ama endişeliydi.
Aslı, sakinleşmek için yerinden kalktı ve yatak odasına doğru yöneldi. Odaya girip kapının arkasına yaslandı, derin derin nefes almaya çalıştı ama içindeki sıkıntı bir türlü dinmiyordu. Bir süre öylece durduktan sonra, kalkıp sobayı yaktı ve odanın içinde dolaşan soğukluğu gidermeye çalıştı. Yatağa uzandı, gözlerini tavana dikip olanları düşündü. Zihni, yaşadıklarının ağırlığıyla dolup taşarken, bir yandan da kalkıp telefona bakmak istedi. Ama içinde, karşılaşabileceği şeylere hazır olmadığını hissetti, bu yüzden telefonuna uzanamadı.
Bu sırada Murat, aşağıda kalmıştı. Aslı’nın yalnız kalma isteğini hissetse de içindeki pişmanlık ve kaygıyla, ona nasıl yaklaşacağını bilemeden beklemekten başka bir şey yapamıyordu. Sessizliğin içinde, Aslı'nın tekrar ortaya çıkmasını umarak bekledi.
|
0% |