@garipbirisi
|
Aslı, yorgunluk ve duygusal dalgalanmalarla dolu bir gecenin ardından, yattığı yerde uyuya kaldı. Uyandığında odanın karanlığı hafifçe dağılmış, sabahın erken ışıkları perdelerin arasından sızıyordu. Gözlerini açtığında, Murat’ı yatağın ucunda yatarken buldu. Kollarını kendine sarmış, derin bir uykuya dalmış gibiydi, ama ifadesi hâlâ gergin görünüyordu.
Aslı, sessizce yataktan kalktı ve banyoya gitmek için adım attı. Ancak, kapıya doğru yöneldiği anda Murat uyanıp doğruldu. Yorgun gözleriyle Aslı’yı izledi. Aslı ona bakmadan, hızlıca banyoya girdi. Kapının kapanma sesi, odadaki sessizliği bir anlığına bozdu. Murat, yerinden kalkıp ne yapması gerektiğini düşünürken, Aslı’nın hâlâ ondan uzak olduğunu hissetti.
Aslı, banyodan çıkıp üstünü giydikten sonra aşağı indi. Murat, sessizce onu izliyor, ne yapması gerektiğini bilmeden gözlerini Aslı’dan ayırmıyordu. Aslı mutfağa girip bir şeyler atıştırmaya çalıştı, ancak midesi bulanıyordu. Sinirleri gerginken midesinin sık sık böyle olduğunu biliyordu. Koltuğa uzanıp rahatsızlığının geçmesini umdu, ama mide bulantısı devam etti.
Murat, sessizce aşağı indi ve Aslı’nın karşısına oturarak, "İyi misin?" diye sordu.
Aslı, "Midem bulanıyor, sanırım üşüttüm ya da stresten," dedi.
Murat, "Nane limon yapayım, iyi gelir," diyerek mutfağa yöneldi. Bir süre sonra elinde bardakla geri döndü. Aslı, Murat’ın uzattığı bardağı alarak, "Teşekkür ederim," dedi ve yavaşça içmeye başladı. İkisi, okul saati gelene kadar sessizce oturdular.
Murat, "Ben okula gidiyorum, sen kendini iyi hissedince gel," diyerek kapıya yöneldi.
Aslı, "Tamam," diye yanıtladı ve Murat’ın çıkmasını bekledi. Evde biraz daha dolaştıktan sonra yukarı çıktı, gardırobun çekmecesinden telefonunu aldı. Açıp mesajı kontrol etti ama yeni bir şey yoktu. Aynı mesajı defalarca okudu, sonra telefonu geri yerine koyup aşağı indi ve hazırlanıp okula gitti.
Öğle olduğunda, dersler bittikten sonra Murat’la birlikte eve döndüler. Aslı ve Murat, her gün düzenli olarak haberleri izleyip mesajla ilgili bir şeyler bulmayı umuyorlardı, ancak hiçbir bilgiye ulaşamıyorlardı. Haftalar bu gerginlik içinde geçti. Aslı, Murat’tan sürekli uzak duruyor, aynı ortamda bulunmaktan kaçınıyordu. Murat ise Aslı’ya yaklaşmak yerine ona zaman tanıyıp, sakinleşmesini beklemeyi tercih ediyordu.
Bu arada havalar güzelleşmeye, ağaçlar filizlenmeye başlamıştı. Pazartesi günü okulda, çocuklarla bir piknik düzenlemeye karar verdiler. Perşembe günü ders yapmayacak, bahçede piknik yapıp oyunlar oynayacaklardı. Köylülerden isteyenler de bu etkinliğe katılabilecekti.
Murat ve Aslı, piknik hazırlıkları için mutfakta birlikte zaman geçirirken, Aslı biraz daha sakinleşmişti. Murat’a karşı mesafesi az da olsa azalmıştı, ama hâlâ onun fiziksel olarak kendisine dokunmasını istemiyordu.
Perşembe günü okulun bahçesi çocukların neşesiyle dolup taşıyordu. Çocuklar, oturmak için yer hazırlamış, yiyeceklerini getirmiş ve oyun oynamaya başlamıştı. Bazı çocuklar anneleriyle birlikte gelmiş, piknik havası iyice kendini hissettiriyordu. Aslı ve Murat da yaptıkları yiyecekleri getirdiler. Murat, işlerini halletmek için okula girerken, Aslı ise çocukların yanına katıldı. Kızlarla ip atladıktan sonra, futbol oynayan çocukların arasına girdi ve onlarla futbol oynamaya başladı.
Murat, işlerini bitirip pencereden onları izledi, sonra dayanamayarak dışarı çıktı ve Aslı’ya katılarak futbol oynamaya başladı. Aslı, Murat’tan topu alamayınca, Murat'ı iterek çocuklara seslendi: "Topu alın!" diye gülerek bağırdı. Çocuklar topu almayı başarınca, Murat Aslı’yı belinden kavrayarak çocuk gibi kucağına aldı, arkasını dönüp yere bıraktı ve çocuklardan topu geri alarak kaçmaya devam etti.
Aslı, çocukların "Topumuzu geri alalım!" demesiyle onlara seslendi: "Koşun, kaçırmayın topu!" ve Murat’ın sırtına atlayıp bacaklarını beline doladı. Kollarını boynuna dolayarak, "Topu bırak," diye fısıldarken kulağını hafifçe ısırdı.
Murat gülerek, "Deli misin, kulağımı ısırıyorsun!" dedi ve kahkahalarla topu bıraktı. "Alın topunuzu!" diye seslendi. Çocuklar, topu kapıp kaçarken, Murat Aslı'ya dönerek "Yalnız kaldın," diyerek yere çöküp sırtını yere yaslayarak Aslı’yı yere düşürdü. Hızla ayağa kalktı Aslı, ama Murat da hemen peşinden yakalayıp kulağına yaklaşarak, "Şimdi de ben mi ısırayım senin kulağını?" diyerek şakalaştı.
Aslı, çocuklara doğru seslenerek, "Kurtarın beni, bırakmayın burada!" diye bağırdı.
Murat ise kahkahalarla, "Kurtarılmadın!" diyerek Aslı’nın kulağını hafifçe ısırdı. Tam o sırada, çocuklardan biri Murat’a doğru topu fırlattı. Top sırtına çarpınca Murat, gülerek "Vuruldum!" diye bağırıp yere düştü. Sonra tekrar ayağa kalkıp, "Hainler!" diyerek çocukların peşinden koşmaya başladı.
Çocuklar neşeyle kaçışırken Aslı da onlara katılıp, "Kaçın! Gelin buraya, koşun!" diye seslendi.
Oyun ve kahkahaların ortasında, jandarma arabasının okula doğru yaklaştığını gördü Aslı. Bir an önceki neşesi kayboldu, yüzündeki gülümseme silindi.
Murat, Aslı'nın yüzündeki değişimi fark edince arkasını dönüp jandarma arabasının yaklaştığını gördü. Derin bir nefes alıp bahçe kapısına doğru yürüdü. Birkaç asker araçtan indi, ardından komutan arabadan çıkarak Murat’a doğru yürüdü. Aslı ise çocukların yanında kalarak uzaktan izlemeye başladı. Murat ellerini cebine sokup komutanla konuşmaya başladı, arada bir dönüp Aslı’ya bakıyordu. Aslı, bu bakışlardan sonra yerinden kalkıp Murat’a doğru yürüdü.
Komutan, Aslı'yı gördüğünde adımını geri çekip dik durdu, hafifçe gülümseyerek "Merhaba" diyerek elini uzattı. Aslı da gülümseyerek elini sıktı. Sonra Murat’ın yanına yaklaşıp omzuna yaslandı. Murat da elini Aslı’nın omzuna koyarak bir anlığına onun desteğini hissetti. Komutan, "Nasılsınız?" diye sordu.
Aslı, "Teşekkür ederim," dedi ve Murat’ın yüzüne bakarak gülümseyip "Bir sorun mu var?" diye sordu.
Komutan, "Yok, öyle geziyoruz buralarda. Neşeli sesler gelince görmek istedim, buralarda pek böyle sesler olmuyor," diye yanıtladı, gözleri onay bekler gibiydi. Aslı, başıyla hafifçe onayladı. Ardından komutan, "Muhtarın kızı geliyor mu okula?" diye sordu.
Murat, "Maalesef gelmiyor," dedi.
Komutan, "Konuşmamı ister misiniz?" diye teklif etti.
Murat ise, "Siz bilirsiniz ama muhtar kararlı, göndermemekte ısrarlı," diye yanıt verdi.
Komutan ise gülümseyerek, "Şansımızı deneyelim," dedi.
O sırada çocuklar topu yanlışlıkla Aslı’ya doğru fırlattılar ve top Aslı’nın başına hızla çarptı. Acıyla sendeleyen Aslı’nın başını Murat hemen tutup onu göğsüne bastırdı. Çocuklar korkuyla izlerken Aslı bir süre sonra gözlerini açıp onlara döndü ve gülerek, "O topu bana değil, Murat’a atacaktınız. Niye bana attınız?" dedi ve çocukların arasına katılarak topu alıp Murat’a doğru fırlattı. Murat topu geri atarken komutana dönüp, "Müsaadenizle," dedi ve çocuklarla ilgilenmek için döndü.
Murat okulun merdivenlerine oturup düşüncelere dalarken, Aslı da yanına yaklaştı ve "Ne istiyor yine?" diye sordu.
Murat hafifçe gülümseyip Aslı'nın elini tuttu, "Evde konuşuruz, önemli bir şey değil, rahat ol," dedi. Komutan bir süre daha çocukları ve bahçedeki neşeyi izledikten sonra arabasına geri dönüp uzaklaştı.
Aslı, çocuklarla oynamaya koyuldu. Bir saatin ardından jandarma tekrar göründü. Murat, Aslı’ya yaklaşarak, "Bir şeyler ikram edelim, yoksa gitmeyecek," dedi. Aslı, kadınlara doğru giderek askerlere tabak hazırlamalarını rica etti. Ardından Murat’a, "Okuldan masa ve sıra çıkaralım," diye öneride bulundu. Murat başıyla onayladı ve komutana dönerek, "Gençler masa çıkarabilir mi?" diye askerleri işaret etti. Komutan, "Tabii ki," diyerek askerlere okuldaki sıraları çıkarmalarını söyledi. Murat, okula doğru yürürken, askerler de sıraları taşımaya başladı. Bu esnada komutan, Aslı’nın yanında durup, "Hava gerçekten çok güzel," dedi.
Aslı, "Evet, şansımıza," diye yanıtladı.
Komutan, "Kış nasıl geçti sizin için? İlk kez buraların soğuğunu tattınız, değil mi?" diye sordu.
Aslı, "Evet ama kar yağınca dışarı pek çıkmadık, günler soba başında geçti," dedi hafif tebessümle.
Ardından komutan, "Siz nerelisiniz?" diye sordu.
Aslı, komutana dönerek gülümseyerek, "Bir şey öğrenmek istiyorsanız doğrudan sorabilirsiniz," dedi.
Komutan, "Yok, haddime mi?" diye yanıtladı.
Aslı, "Nasıl yani?" diye sordu.
Komutan, "Sadece muhabbet etmek istiyorum. Gerçekten, burada konuşacak pek kimse yok. Bir süre sonra insan sıkılıyor. Siz eşinizle berabersiniz, mutluluğunuz belli, keyif alıyorsunuz, izledim sizi biraz. Ama biz dağdayız, kimse yok, takdir edersiniz ki insan bir muhabbet arıyor. Eşiniz de pek dışarıya karşı samimi değil ama siz daha ılımlısınız. Belki muhabbet ederiz, arkadaş oluruz diye düşündüm," dedi.
Aslı, hafif bir gülümsemeyle, "Eşinizi getirin, sizin imkanlarınız bizimkinden daha iyi," diye cevap verdi.
Komutan, "Evli değilim," diye yanıtladı.
Aslı, "İnşallah evlenirsiniz," diyerek Murat’a doğru yürüdü. Murat’ın yanına geldiğinde beline sarılarak, "Bu adamdan hoşlanmıyorum," dedi ve başını Murat’ın göğsüne yasladı. Murat, Aslı’nın sırtını okşayarak, "Gider birazdan," dedi ve saçlarını öperek onu sakinleştirdi.
Aslı ardından hızla çocukların yanına gidip onlarla oynamaya koyuldu. Bu sırada Murat, komutana yaklaşıp sert bir ifadeyle, "Eşimle benden izinsiz sohbet etmeyin, lütfen," dedi.
Komutan, hafif bir gülümsemeyle, "Peki," diyerek masaya doğru yürüdü.Komutan, Murat'a dönüp, "Muhtarla konuştum, pazartesiden itibaren kızını okula gönderecek," dedi.
Murat, şaşkınlıkla, "İzin verdi mi?" diye sordu.
Komutan, hafifçe gülerek, "Kızını sosyal hizmetlerin alacağını duyunca ikna oldu," diye yanıtladı ve masaya oturdu.
Murat, bu sözlere biraz sinirlenmiş gibi, masaya yaklaşarak, "Tehdit mi ettin adamı?" dedi, komutana bakarken. Komutan, sesini biraz alçaltarak ama uyarıcı bir tavırla, "Herkes sınırını bilmeli, değil mi, öğretmen?" dedi.
Murat, derin bir nefes alıp, "Doğru diyorsun, sınırlar önemli," diye karşılık verdi ve geri çekilip okulun merdivenine oturdu.
Akşam olmak üzereydi. Herkes dağıldıktan sonra, Murat ve Aslı eşyaları toparlayıp etrafı temizlediler ve kapıyı kilitlediler. Eve döndüklerinde Aslı, evin merdivenlerine oturdu, Murat da yanına geldi. İkisi de ormana karşı bakarak sessizce oturdular. Murat, "Güzel bir gündü," dedi. Aslı, başıyla onayladı.
Murat bir süre sonra, "Yanımda olduğun için teşekkür ederim," diye ekledi.
Aslı, merakla, "Ne dedi komutan sana?" diye sordu.
Murat omuz silkerek, "Bir şey demedi, saçma sapan muhabbetler işte," diye cevapladı.
Aslı, biraz daha üzerine giderek, "Tersledin mi?" diye sordu.
Murat, "Evet, sürekli soru soruyor," diye karşılık verdi.
Sessizlik bir süre daha devam etti, ikisi de günün yorgunluğunun ardından ormanın huzurlu manzarasına dalmışlardı.
|
0% |