@garipbirisi
|
Murat, Aslı’yı tekrar arabaya bindirip koltuğa oturttu. Gözleri Aslı’nın sol dizine kaydı; düşmenin etkisiyle derin bir yara açılmıştı ve kan dizinin etrafına yayılıyordu. Sessizce direksiyona geçip otele döndüler. Otelin önüne vardıklarında Murat, Aslı’yı kucağına alarak odalarına çıkardı. Yatağa oturttu ve dizindeki yarayı dikkatlice inceledi. “Çok acıyor mu?” diye sordu, sesinde endişe vardı.
Aslı, “Dayanılmayacak kadar değil,” diye mırıldandı.
Murat, yarayı inceleyerek, “Dikilmesi gerek,” dedi.
Aslı, hafif bir çaresizlikle, “Sen yapamaz mısın?” diye sordu.
Murat, gözlerini yaradan ayırmadan, “Yapayım da malzeme yok,” diye cevapladı. Aslı, derin bir nefes alarak, “Bir şeyle kapatsan da uzansam, kendimi hiç iyi hissetmiyorum,” dedi.
Murat, Aslı’ya uzun bir süre baktı, ifadesinde bir ciddiyet vardı, “Sorun ne?” diye sordu hafif bir endişeyle. Murat, derin bir nefes aldı ve gözlerini Aslı’nın üzerinde gezdirdi. “Yalan söyleme bana. Seni bu denli yıkan ne? Neler oluyor?” diye sordu, sesi beklenmedik bir şekilde yumuşaktı.
Aslı, Murat’ın yüzünde gerçekten bir merak ve endişe gördü. Acaba bilmiyor mu? diye düşündü. Ya da belki Murat çok iyi oynuyordu. Derin bir nefes aldı ve gözlerini kaçırarak, “Bilmiyorum...” dedi titrek bir sesle.
Murat, ona daha da yaklaşarak, “Hamile olduğunu biliyor muydun?” diye sordu.
Aslı, hayır anlamında başını salladı. Murat kaşlarını çatarak, “Fark etmedin mi?” diye tekrar sordu.
Aslı, yüzündeki çaresizliği gizleyemeyerek, “Her zaman düzensizdim zaten... fark etmedim,” dedi.
Murat, ani bir hareketle ayağa kalktı, ellerini saçlarının arasında gezdirirken düşünceli bir şekilde odanın içinde dolandı. Sonra duraksayıp, “Uzun zamandır bir şey yoktu. Bugün ne oldu peki?” dedi, sesi hala sertti.
Aslı, başını çevirdi, içindeki gerilimi daha fazla taşıyamıyordu. “Gerginliği kaldıramıyorum artık, demek ki,” diye sertçe cevap verdi.
Murat, sinirle gülerek, "Her şey benim suçum, haklısın. Ne varsa ben yapıyorum," dedi. Sesi alaycıydı, ama içindeki öfkeyi gizleyemiyordu. Koltuğa sert bir şekilde oturup başını geriye yasladı, gözlerini tavana dikti. Derin bir nefes aldı, ama sessizlik odanın havasını iyice ağırlaştırmıştı.
Aslı, günün getirdiği gerginlikle uzanmak için geri yaslandı, fakat dizindeki yara bir anda acıyla kendini hatırlattı. "Off," diye inleyip geri doğruldu, acıyı bastırmaya çalışırken dudaklarını ısırdı. Gözleri Murat’a kaydı; onun soğuk bakışlarıyla tavana diktiği gözleri arasında sıkışmış gibiydi. İçindeki sıkıntı, odadaki sessizlik kadar büyüyordu.
Aslı, içindeki karmaşayı kontrol edemeyip Murat’a dönerek, "Birbirimizin kırgınlıklarını, üzüntülerini anlayamıyoruz. Birbirimize tahammülümüz yok. Hâlâ çocuk gibi küsüyoruz, farkında mısın?" dedi. Sesi yorgundu, ama içinde birikmiş acıların yansımasını taşıyordu.
Murat derin bir nefes alıp verirken gözünden süzülen yaşı saklamak için yüzünü pencereye çevirdi. Aslı, onun bu hareketini fark ederek, "Benden gözyaşını saklıyorsun. Bak, bunu bile kendine yediremiyorsun. Kim bilir, daha neler saklıyorsun?" dedi, sesi biraz daha sertleşmişti.
Murat, Aslı’nın sözleriyle bir an duraksadı. Onun gözlerine bakmadan düşüncelere daldı. 'Haklıydı aslında, diye düşündü. Aslı, sakladıklarımı öğrenirse benimle kalmaz, ölmeyi seçer ama beni istemez. Ama sakladıkça da çığ gibi büyüyen bir sır oluyordu. Er yada geç anlatacaktı zaten artık kaçmanın faydasız olduğunu biliyordu.' derin bir nefes alıp ayağa kalktı ve Aslı’ya dönerek, "Bir şey saklamıyorum. Evet, gözümden akan yaşı sakladım ama bu senden utandığım için değil. Ben öyle öğrendim... Ağlasan da kimse görmeyecek," dedi, sesi derin ve kararlıydı.
Aslı, Murat’ın dimdik duruşuna bakarken kendini kaptırmış buldu. 'Normal şartlarda bu adama aşık olmamak mümkün değildi ki. Şu anda bile aşık olmamak için üstün bir çaba harcıyorum, diye içinden geçirdi. Ama onun sakladığı sırlar var ve ondan kaçmam gerekirken... çekilemiyorum.'
Derin bir nefes alıp gözlerini tavana çevirdi. Bir süre sessizlik hakim oldu, sonra Murat usulca yatağa uzandı ve Aslı’nın boynuna sokularak onu kollarıyla sardı. Fısıltıyla, "Ben seni çok seviyorum, görmüyor musun?" dedi, sesi yumuşaktı ama içinde bir yoğunluk taşıyordu.
Aslı yutkundu, gözlerini kapatarak derin bir nefes aldı. "Biliyorum... görüyorum... duyuyorum," dedi, gözlerini açıp Murat’a dönerek ona baktı. "Ben de seni seviyorum," diye ekledi.
Murat, Aslı’nın bu sözlerine hafifçe gülümsedi. "Biliyorum," diye fısıldadı, elini yavaşça Aslı’nın karnına koydu.
Bir süre sessiz kaldıktan sonra, "Peki, neden istemiyorsun?" diye ekledi. Sesi, bir açıklama bekler gibiydi, ama içinde acı da vardı.
Aslı tavana bakarak derin bir nefes aldı ve "Yapamam," dedi. "Bunca kaosun içine, böyle bir hayata bir bebek eklediğini düşün. Bu mümkün değil."
Murat, kararlılıkla ona yaklaştı. "Aslı, artık sadece sen ve ben varız. Her şey geçmişte kaldı. Şu an ikimiz varız, her şeyden ve herkesten uzakta," dedi.
Aslı, Murat'ın gözlerine şüpheyle baktı. "Emin misin? Bana öyle gelmiyor. İleride bir sorun çıkmayacağının, birinin bizi bulmayacağının garantisi yok. Şu an sadece biz varız ama o zaman bir bebek olacak ve bu durum daha da zorlaşacak."
Murat, kesin bir dille cevap verdi. "Sizin için her şeyi yaparım. Bulamazlar bizi, gideriz istiyorsan. Başka şehre, başka ülkeye, başka kıtaya. Aslı, ben seni istiyorum. Sizi istiyorum," dedi ve sesindeki kararlılık Aslı'ya ulaşmıştı.
Aslı derin bir nefes aldı, kalkmaya çalıştı ama dizindeki acı onu yavaşlattı. Murat’a sert bir bakış atarak, "Bana doğruları söylediğinden emin olamıyorum. Hâlâ sakladığın bir şeyler olduğunu düşünüyorum. Eski hayatındaki insanlarla hâlâ görüştüğünü ve orayla bağlantının sürdüğünü hissediyorum," dedi.
Murat, Aslı'nın sözleri karşısında bakışlarını kaçırarak, "Öyle değil, Aslı, bana güven lütfen. Bizden başka kimsenin bir önemi yok benim için," dedi, sesi sakin ama gergin bir tondaydı.
Aslı, gözlerini Murat'tan ayırmadan, derin bir nefes alarak "Hâlâ kaçamak cevaplar veriyorsun. Bana net cevap ver, Murat, lütfen," diye ısrar etti. Murat bir an duraksadı, bakışları düşünceli bir hal aldı. "Belki de haklısın," diyebildi sessizce, neredeyse bir itiraf gibi.
Aslı, Murat'ın yüzündeki belirsiz ifadenin farkına varmıştı, bakışları sorgulayıcıydı. "Bana anlatacak mısın artık? Lütfen, bilmem gerekiyor," dedi, sesi hem yumuşak hem de kararlıydı.
Murat, derin bir nefes alıp gözlerini yere dikti, "Her şeyin zamanı var," diye mırıldandı. Aslı’nın bekleyişi ona baskı gibi geliyordu, ama bu baskının ağırlığı altında eziliyordu.
Aslı’nın sabırsız ve kararlı bir tonla "O kadar beklemek istemiyorum artık," demesi üzerine Murat'ın içinde biriken öfke aniden yüzeye çıktı. Sessizce ama hızla yataktan kalktı, sinirle odanın içinde bir ileri bir geri yürümeye başladı.
Murat soğukkanlı bir şekilde, "Anlatacağım kadar kısa değil, Dinleyecek kadar sabırlı değilsin, o yüzden bana güven," dedi.
Aslı sinirle ayağa fırladı. "Kimsin sen? adın ne? İşin ne? Benimle derdin ne?" diye bağırmamak için zor tuttu kendini.
Murat sakince cevap verdi, "Seninle olan derdim geçmişte kaldı. Bitti."
Aslı gözlerini kısarak sordu, "Hasan olayı yalandı değil mi? Senin derdin Hasan'ın intikamı falan değildi. O sadece bir göstermelikti, değil mi?"
Murat, gözlerini yere indirip derin bir nefes aldı. "Evet, doğru."
Aslı'nın elleri titredi. "Beni vuran kimdi? O öldürülen adam seninle bağlantılı mıydı?" diye sordu.
Murat, "Bu konuyu burada konuşmayalım," dedi.
"Hayır, cevap ver!" diye çığlık attı Aslı. Murat ona doğru bir adım atınca, Aslı panikledi ve ellerini kaldırarak, "Yaklaşma!" diye bağırdı. "Kimdi o adam? Onun ölümüyle bir alakan var mı?"
Murat soğukkanlı bir şekilde, "Tamam, doğru. Planın parçasıydı. Fazla olmaya başlamıştı ve halledildi," dedi.
Aslı, gözleri büyüyerek, "Beni sen vurdurttun," dedi.
Murat gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı.
Aslı, şok içinde tekrar bağırarak, "Sen yaptırttın!" dedi ve Murat ona yaklaştıkça geri çekilmeye başladı. Duvara dayandı, titreyerek, "Gelme... gelme... gelme," diye sessizce ağlamaya başladı.
|
0% |