@garipbirisi
|
Aslı, gülerek ama sert bir tonla, "Her şeyi bilmek istiyorum," dedi. "Eğer geri dönemiyorsak, sebebini bilmek istiyorum." Murat istifini bozmadan yola devam etti ve cevap vermedi. Aslı sinirlenip arabanın ön paneline eliyle vurdu, "Bana cevap ver!" diye bağırdı. Murat, anlık bir bakışla Aslı'ya baktı, sonra gözlerini tekrar yola çevirdi.
"Beni buraya getirmek için yaptıklarının, bana bunca zaman eziyet etmenin sebebini bilmek istiyorum. Ne oldu da değiştin?" diyerek, Murat'ın yakasından tuttu ve çekti. Murat, refleks olarak yakasını kurtarmaya çalışırken Aslı'yı itince, Aslı başını cama vurdu. Acıyla çığlık atarak gözlerini sıkıca kapattı ve eliyle kaşının üstünü tutarak öne doğru eğildi. Murat, sinirle, "Her seferinde kendine zarar vermekten başka bir şey yapmıyorsun!" diyerek arabayı yol kenarına çekip durdurdu.
Omzundan tutarak Aslı'yı kalkması için çekti ama Aslı sinirle, "Bırak!" diyerek elini itti. Kapıyı açarak aşağı indi. Dizindeki acı ve hafif kanama devam ediyordu. Başını vurmanın etkisiyle başı daha da dönüyordu. Arabaya yaslanarak nefes almak için başını gökyüzüne kaldırdı. Murat, yanına gelip, karanlıkta sadece Aslı'nın parlayan gözlerini görebiliyordu.
"İyi misin?" diye sordu Murat. Aslı cevap vermedi. Murat, "İstersen arkaya yat," dedi.
Aslı alaycı bir şekilde, "Mantıklı... Arkada boğazına sıkar, anlatmanı istediklerimi anlattırırım!" diyerek ön kapıyı açarak koltuğa oturdu. Murat, Aslı'ya her şeyi anlatmaktan başka çaresi kalmadığını biliyordu. Ancak anlattıklarından sonra Aslı'nın vereceği tepkinin artık tahmin edilemez olduğunun da farkındaydı.
Arabaya bindi, derin bir nefes alıp motoru çalıştırdı ve yola devam etti.
"ölmen gerekiyordu." dedi, gözlerini yoldan ayırmadan "O gerizekalı, senin acı çekerek ölmeni istemiş. Madem ölmedin, o zaman kendini öldürmen de bir seçenekti. Tanık koruma programına girmeyi kabul ettiğini duyunca planımı değiştirdim," dedi Murat.
Aslı, "Benim ölmemi neden istedin?" diye sordu.
"Öyle olması gerekiyordu," dedi Murat soğuk bir şekilde.
Aslı, sert bir tonla, "öyle olması gerekiyordu?" diye sordu.
"Neye ve kime bulaştığını çok iyi biliyorsun. Yanındaki adamla."
Aslı şaşkınlıkla, "Sen kimsin?" diye sordu tekrar.
"Benim kim olduğum önemli değil. Önemli olan şu an kim olduğum," dedi Murat.
Aslı, "Şu an kim olduğunu da bilmiyorum." dedi.
Murat, "Eski beni bilmen gerekmiyor," diye karşılık verdi.
Aslı, "Diğer seni bilmemi istemediğin gibi, değil mi?" dedi alayla.
Murat, "Bilmen gerekenleri bil lütfen," dedi, sesi fazla ciddiydi.
Aslı, "Yaşadığım insanı tanımadıktan sonra, senin bu halini bilmemin ne önemi var?" diye sordu.
Murat, "Bu halimle de diğer halimle de seni seviyorum. Yetmez mi?" dedi.
Aslı başını 'hayır' anlamında salladı. "Yetmez. Kimi sevdiğimi bilmiyorum," dedi.
Murat, "Beni sev, ne fark eder? Her türlü benim. Aslı, beni sev, yeter!" dedi elini tutmaya çalışarak.
Aslı elini çekti. "İstemiyorum," dedi sessizce ve camdan dışarı bakmaya başladı.
Uzun süre konuşmadan yola devam ettiler. Aslı, başını cama dayamış halde uyuya kalmıştı. Murat ise düşüncelerine dalmış, sessizce sürüyordu. Gün ağarmaya başlamış ve köye yaklaşmışlardı. Ara ara Aslı’ya bakıp onu kontrol ediyordu. Uzun süren yolculuk Murat’ı da yormuştu, bu yüzden biraz dinlenmek için arabayı kenara çekti. Kapıyı açmasıyla birlikte Aslı korkuyla irkildi. Etrafına bakıp derin bir nefes aldı.
Murat ona bakarak, "İstersen biraz hava al," dedi ve sırtını sıvazlamak istedi, fakat Aslı omuzuyla Murat’ın elini itti. Kapıyı açıp dizine baktı; kan durmuştu, ama pantolonunun sürtmesiyle tekrar kanama başlamıştı. Koltuğunu yatırıp gözlerini kapattı, belli ki inmeye niyeti yoktu.
Murat, Aslı’nın hareket etmek istemediğini fark edince kendi indi. Arkaya dolanıp, üzerine örtmek için bir şeyler aldı ve Aslı'nın kapısını açarak onu örttü. Kapıyı kapatıp camdan Aslı’ya bir süre baktı. Sonra tekerleri kontrol etmek için etrafa dolandı, ardından kaputu açıp motora göz attı. Biraz zaman geçirmişti, hareket etmek iyi gelmişti.
Murat motordan başını kaldırıp tekrar Aslı’ya baktı. O, hâlâ koltuğa yaslanmış, gözleri kapalıydı. Murat derin bir nefes aldı, etrafa bakındı; uzaklarda hafif bir rüzgarın savurduğu ağaçların hışırtısından başka bir şey duyulmuyordu. Kendi kendine “Biraz daha bekle,” diye düşündü. “Belki sakinleşir.”
Aracın arkasına doğru yürüyüp bagajı açtı. Etrafta ihtiyaç duyabilecekleri bir şey var mı diye göz gezdirdi, ama aklında sürekli Aslı vardı. Onun sessizliği, içindeki öfkeyi bastırmaya mı çalıştığının yoksa tamamen içine mi çekildiğinin bir işaretiydi, bilemiyordu.
Bir süre daha oyalandıktan sonra kaputu kapatıp tekrar Aslı’nın yanına döndü. Camı hafifçe tıklattı, fakat Aslı’dan bir tepki gelmedi. “Aslı?” diye seslendi, sesi alçak ve temkinliydi. O an duraksadı, kapıyı açmaya tereddüt etti, ama sonunda açtı. Aslı'nın yüzü hâlâ ifadesizdi, ama solgun görünüyordu.
"Biraz su içer misin?" diye sordu, cevap beklemeden torpido gözünden bir şişe su çıkardı ve onun kucağına koydu. Aslı gözlerini açmadan şişeyi kenara itti, sanki istemiyormuş gibi. Bu küçük hareket, Murat’ın içindeki sabrı zorluyordu ama yine de karşılık vermedi. Aracın kapısını kapattı ve birkaç adım geri çekildi.
"Ne yapmamı istiyorsun?" diye fısıldadı, ama cevapsız kalan bir soruydu bu. Sonra tekrar araca döndü, sessizce etrafı kolaçan ettikten sonra direksiyon başına geçti ve arabayı çalıştırdı. Murat arabayı çalıştırdı, ama hareket etmek için acele etmedi. Direksiyona ellerini koyup bir süre öylece bekledi. Motorun hafif uğultusu, Aslı'nın nefes alıp verişiyle birleşiyordu; ortamda sadece bu ikisi vardı, başka hiçbir ses yoktu. Bir an için her şey durmuş gibi hissedildi.
Murat sonunda aracı hareket ettirdi, yavaşça yola koyuldular. Yol, ıssız ve virajlıydı. Murat her virajda yan gözle Aslı’ya bakıyor, onun en ufak bir tepkisini görmek istiyordu, ama Aslı hâlâ gözlerini kapalı tutuyordu. Murat’ın kafasında bir yığın soru vardı; bu sessizlik ne kadar sürecekti? Ona nasıl ulaşabilecekti?
“Bir yerde durup yemek yiyelim mi?” diye sordu, sesi bir kez daha temkinliydi. Ama yine cevap alamadı. İçten içe kendini Aslı’nın bu sessizliğine alıştırmaya çalışıyordu, ama bir yandan da bu kayıtsızlık onu çıldırtıyordu.
Bir süre daha sessizlik içinde yol aldıktan sonra, arabanın tekerleği küçük bir çukura girip çıktı, aracın sarsılmasıyla Aslı'nın gözleri istemsizce açıldı. Bir anlık şaşkınlıkla bakındı, sonra tekrar gözlerini kapatıp koltuğa yaslandı. Murat o an bir şeyler söylemek için fırsat yakaladığını hissetti.
"Aslı," dedi, sesi bu kez daha sert ve kararlıydı. "Bana böyle davranmaya ne zamana kadar devam edeceksin?"
Aslı, gözlerini açmadan, sanki onun sözlerini hiç duymamış gibi kaldı. Murat’ın dişlerini sıktı. Direksiyonu tutan elleri beyazlaşmaya başladı. "Benimle konuşman gerek," diye ekledi. "Sürekli böyle yaparak bir yere varamayız."
Aslı’nın göz kapakları titredi, ama hâlâ tepki vermedi. Murat, öfkesini yutmaya çalışarak derin bir nefes aldı. Bir şeyler kırılma noktasına geliyordu, ama hangi tarafın önce kırılacağını kestiremiyordu.
Bu sırada yol kenarında kasaba belirdi. Murat, fırsatı değerlendirip arabayı kasabanın girişine çekti. "Burada duracağız," dedi, ama bunu daha çok kendi kendine konuşur gibi söylemişti.
Murat arabayı park etti ve motoru kapattı. Kasaba sessizdi; yol kenarındaki birkaç dükkân kapalı, sokaklar bomboştu. Rüzgâr ağaçları hafifçe sallıyor, birkaç yaprak yola savruluyordu. Murat, direksiyondan ellerini çekip bir süre boşluğa baktı. Sonra bir kez daha Aslı’ya döndü.
"Aslı, inelim," dedi. Sesi kararlıydı, ama içinde hâlâ bir umut vardı; belki biraz hareket, biraz hava ona iyi gelecekti. Aslı başını çevirip dışarıya baktı, ama koltuktan kıpırdamadı. Murat onun bu tepkisizliğine daha fazla dayanamadı. Kapıyı sertçe açıp arabadan indi, Aslı’nın kapısına dolanıp kapıyı açtı.
"Haydi," dedi, sesinde sabrının sonuna yaklaştığını belli eden bir ton vardı. Aslı ona bakmadan kemerini çözdü ve yavaşça dışarı adım attı. Dizindeki kanama durmuştu ama pantolonunun altı kirlenmişti. Ayağa kalkınca hafifçe sendeledi; Murat onu tutmak için elini uzattı, fakat Aslı geri çekildi.
Kasabanın serin havası, Aslı’nın yüzüne çarptığında sanki bir anlığına gerçekliğe geri dönmüş gibiydi. Başını kaldırıp etrafına baktı. Gözleri bir an Murat’la buluştu, sonra hemen kaçırdı. Murat, onun bu hali karşısında daha fazla bir şey söylemek istemedi, ama içindeki öfke büyüyordu. Ona ulaşamıyordu. Ne yaparsa yapsın, Aslı hep bir adım uzakta kalıyordu.
Birlikte yavaş adımlarla kasaba meydanına doğru yürüdüler. Meydanda birkaç bank vardı, bir tarafında eski bir çeşme akıyordu. Aslı, o tarafa yöneldi ve banklardan birine oturdu. Ellerini kucağında birleştirip yere baktı. Murat onun peşinden gelmişti, ama biraz uzakta durup Aslı’yı izlemeye başladı.
“Bana bu kadar kızgın mısın?” diye sordu. Sesi, boğazında düğümlenen hisleri bastırmak ister gibi çıkmıştı.
Aslı bir süre suskun kaldı, sonra gözlerini Murat'a çevirmeden konuştu. “Sana kızgın bile değilim," dedi, sesi neredeyse fısıltıydı. "Sadece çok yorgunum.”
Murat, bu sözlerin altında daha fazlası olduğunu hissetti. "Ne demek yorgun? Bunu bana böyle açıklayamazsın. Ne zaman bir şey sorsam, hep kaçıyorsun, Aslı?"
Aslı derin bir nefes aldı, ama yine gözlerini kaçırdı. “Bilmiyorum,” dedi sadece. Bu belirsizlik, Murat'ı çileden çıkarıyordu. Ayağa kalkıp onun önünde dikildi, elleri yumruk olmuştu.
“Aslı, ben seninle bir yere varmaya çalışıyorum. Ama sen hep beni dışarıda bırakıyorsun.” Sesindeki öfke kontrol edilemez bir hale gelmişti. “Böyle daha ne kadar devam edeceğiz?”
Aslı, onun bu patlaması karşısında başını biraz daha eğdi. "Bana herşeyi anlat o zaman Murat, yoksa devam etmeye gerek yok" dedi sakin bir sesle.
Murat’ın içindeki gerilim bir anlığına dağıldı, ama sonra daha sert bir şekilde geri döndü. " Bilmen gerekenleri anlattım. "
Aslı ilk defa ona doğrudan baktı, gözlerinde derin bir boşluk vardı. "Bana yetmedi." dedi sesindeki acı çok belirgindi.
Murat, Aslı’nın gözlerindeki acıyı ve boşluğu gördüğünde bir an ne söyleyeceğini bilemedi. Sözleri sertti, ama Aslı’nın o bakışı, içine işlemişti. Sanki ne kadar konuşursa konuşsun, ne kadar anlatırsa anlatsın, ona ulaşamayacaktı. İçindeki öfke, yerini bir anlığına çaresizliğe bıraktı. "Daha ne bilmek istiyorsun?" diye sordu. Sesindeki öfke hâlâ oradaydı, ama altında yatan yorgunluğu da saklayamıyordu.
Aslı, derin bir nefes alıp gözlerini uzaklara çevirdi. "Gerçekleri," dedi. "Sakladığın her şeyi. Neden buradayız? Neden bana böyle davranıyorsun? Sadece intikam için mi yanımdasın? Bana sadece anlattıkların yetmiyor. Gerçek ne, Murat?"
Murat bir adım geri çekildi. Aslı'nın soruları, içine gömdüğü duygulara dokunmuştu. "Sana söyledim," dedi. Cümlesini bitiremedi. Bir an duraksadı, derin bir nefes aldı. İçindeki karmaşa yüzüne yansıyordu.
"Hayır," diye keskin bir şekilde karşılık verdi Aslı. "Bana yarım yamalak söyledin. Senin içindeki bu öfkenin, kontrol edemediğin bu şeyin nereden geldiğini anlatmadın. Bana anlatmadığın bir şeyler var ve ben artık bunu bilmeyi hak ediyorum. Yoksa buradan hiçbir yere varamayacağız."
Murat, Aslı'nın bu kararlılığı karşısında donup kaldı. Onun her zaman sessizliğini koruyan, geri adım atan hali gitmiş, yerine daha güçlü bir Aslı gelmişti. Bu Murat'ı hem şaşırtıyor hem de daha çok içine çekiyordu. İçindeki düğümleri çözmek istemiyordu, ama bu noktada kaçacak yeri kalmamıştı. "Bildiğin şeylerin ötesinde Derinlere inmek istemezsin" dedi.
Aslı, gözlerini Murat’tan ayırmadan, "Evet, istiyorum," dedi. "Her şeyi bilmek istiyorum."
Murat derin bir nefes aldı, ardından Aslı'nın yanına oturup ellerini başının arasına aldı. Gözlerini yere dikmiş, bir an sessiz kaldı. İçindeki fırtına yüzüne yansımıştı. Hiçbir şey anlatamazdı, geri dönüşün olmayacağını biliyordu.
Murat, derin bir nefes aldı ve Aslı’ya dönerek, "Zamana bırakmakta fayda var," dedi. "Zamanı geldikçe her şeyi anlatırım."
Aslı, alaycı bir şekilde gülerek, "Zamanla, öyle mi?" diye karşılık verdi. Sesi yükselmeye başlamıştı. "Yine yalan, yine oyalama... Yine aptal muamelesi!" Sinirle yerinden kalkıp arabaya doğru yürüdü. "Sana artık inanmıyorum, güvenmiyorum!" dedi, ardından durup arkasını dönerek Murat’a baktı. "Ben sana inandım!" diye ekledi, sesi titreyerek. "Güvendim sana..." Gözünden bir damla yaş süzüldü.
Aslı, hıçkırıklarını bastırmaya çalışırken geri adım atarak arabaya yaklaştı. "Sen bana ne yaptın böyle?" diye fısıldadı, gözyaşları yüzünden süzülürken.
Aslı arabaya yaklaştıkça omuzları titremeye başlamıştı. Gözyaşlarını tutamıyordu, ama gözlerinde hala bir meydan okuma vardı. Murat, onun bu halini gördüğünde bir an donakaldı. İçindeki karmaşık duygular yüzüne yansımıştı öfke, pişmanlık, ama en çok da çaresizlik.
"Aslı..." dedi, sesi alçak ve kırılmış bir halde. Ona ne diyeceğini bilemiyordu. Her söz, her hareket bir uçurum gibi açılan mesafeyi daha da büyütüyordu.
Aslı, kapının kolunu tutarken bir an durdu, gözleri Murat'a kilitlenmişti. "Ne zaman sana güvenmeye çalışsam, beni tekrar düşürdün. Sana şans verdim, Murat, defalarca! Ama sen hep beni yaraladın."
Murat, Aslı’nın sözlerinin ağırlığını omuzlarında hissetti. Onun hayal kırıklığını ve acısını iliklerine kadar hissediyordu, ama ne yaparsa yapsın bu döngüyü kıramayacak gibi hissediyordu.
"Ben..." dedi, kelimeleri bulmakta zorlanarak. "Ben de kendimi kaybettim Aslı. Seni incitmek istemedim. Gerçekten istemedim. Ama her şey kontrolden çıktı."
Aslı gözlerini sıkıca kapadı, derin bir nefes alıp kendini topladı. Kapıyı açtı ve arabaya bindi. "Artık ne dediğinin bir önemi yok," dedi sakin ama keskin bir sesle. "Seninle bir yere varamayacağımızı anladım."
|
0% |