Yeni Üyelik
48.
Bölüm

47. Bölüm

@garipbirisi

Murat, Aslı'nın arabanın içinde kapanışını izlerken, ona nasıl ulaşacağını bilmiyordu. Kelimeleri yetmiyordu. Zamanı da, söyleyecekleri de tükenmişti.

 

Murat, oturduğu yerden kendi kendine mırıldandı. "Anlatamam," dedi, sanki bu kelime her şeyin özünü taşıyordu. "Anlatsam da anlamazsın ki zaten." Bu düşüncelerle doluyken, kendini toparlayıp arabaya doğru yürüdü.

 

Kapıyı açıp içeri girdi, motoru çalıştırdı. Motorun gürültüsü, içindeki gerginliği daha da artırdı. Aslı, bir an dönüp baktı; ama gözleri, dışarıyı izlemeye devam ediyordu. Gözlerinde dalgın bir ifade vardı, sanki Murat’tan daha uzak, başka bir dünyaya dalmış gibiydi.

 

Murat, içinde hissettiği boşlukla birlikte Aslı’nın o anki halini izledi. "Neden her şey bu kadar karmaşık oldu?" diye düşündü. Aslı’nın yüzündeki hüzün ve öfke, onu daha da derin bir umutsuzluğa sürüklüyordu.

 

Motorun sesi, Aslı'nın düşüncelerini kesip geçti. Birkaç saniye sessizlik oldu, ardından Murat yavaşça ileri doğru gitmeye başladı. Ancak Aslı, dışarıyı izlemeye devam ediyordu; düşünceleri, geçmişin ve geleceğin karmaşası içinde kaybolmuş gibiydi.

 

Sessizce yol aldılar uzun bir süre. Aslı, arabanın içindeki sessizliği bozmaya karar verip radyoyu açmak için uzandı. Birkaç kanal gezdi ama ses cızırtılıydı ve şarkılar anlaşılmıyordu. Hayal kırıklığıyla radyoyu kapattı. Karnında hafif bir ağrı hissetti; endişe ve rahatlama arasında gidip geliyordu.

 

Dışarıya bakarken, “Tuvalete gitmem gerekiyor,” dedi. Murat, ileride bir benzin istasyonu olduğunu hatırlatarak, “Orada durabiliriz,” dedi. Birkaç dakika sonra, Murat pompanın önüne çekip motoru durdurdu.

 

Aslı, arabadan inip markete doğru yöneldi. Hızla tuvalete doğru ilerlerken, karnındaki ağrının biraz daha arttığını hissetti. Tuvalete girdiğinde, kanaması olduğunu fark etti. İçinde bir şeyler kıpırdandı; "Acaba bebekten kurtulacak mıyım?" diye düşündü ve bu düşünce ona bir nebze sevinç verdi. Ama içinde yas da vardı.

 

Tuvaletten çıkıp arabaya yürürken, ağrısı daha da çoğalmıştı ama bunu belli etmemeye çalıştı. Murat’ın bunu fark etmesini istemiyordu.

Arabaya bindiğinde, Aslı koltuğunu yatırdı ve rahat bir pozisyona geçti. Murat motoru çalıştırmadan önce, “İstediğin bir şey var mı? Marketten acıkmadın mı?” diye sordu. Aslı, başını sallayarak, “İstemiyorum,” dedi. Murat derin bir nefes alıp motoru çalıştırdı ve yola koyuldu.

 

Aslı, dışarı bakarak, “Ne kadar kaldı?” diye sordu.

 

“İki saate köye varırız,” dedi Murat.

 

Aslı, bu yanıtı duyduğunda gözlerini kapattı. Uykusu yoktu ama gözlerini kapalı tutmanın, zihin dinlendirme konusunda iyi geleceğini düşündü. İçinde acı vardı, ama bu sessizlikte kaybolmayı tercih ediyordu.

 

Birkaç saat sonra, köye yaklaşmaya başladıklarında gün ağarmıştı. Güneşin yavaş yavaş yükselişi, Aslı’ya yeni bir acı veriyordu. Yol boyunca geçen manzaralar, içindeki karmaşayı biraz olsun hafifletiyordu. Ancak, karnındaki ağrı hala devam ediyordu; Murat, göz ucuyla ona baksa da Aslı, onunla konuşmaktan uzak duruyordu.

 

Murat, köy yolunda durup derin bir nefes aldı. “Aslı, köyde dikkatli olmalıyız, komutan bizim...” derken, Aslı aniden araya girip, “Sen yurtta yaşamadın, değil mi?” diye sordu.

 

Murat şaşırmış bir şekilde, “Anlamadım?” dedi.

 

Aslı kararlı bir şekilde tekrar sordu: “Yurtta yaşamadın, değil mi?”

 

Murat, sinirlenmişti ama kendini sakinleştirmeye çalışarak elini yumruk yaptı ve “Hayır, yaşamadım,” dedi. Sonra tekrar yola baktı. “Komutan bizim hayatımıza dahil olmak istiyor, uzak kalmalı...”

 

Aslı, Murat’ın sözünü sertçe böldü: “Doktor da değilsin, değil mi?”

 

Murat’ın siniri yüzünden belli olmuştu. “Aslı, lütfen,” diye mırıldandı. Aslı ise kararlı bir ifadeyle ona bakmaya devam etti.

 

Murat alaycı bir sesle, “Doktorum, evet. Tıp fakültesi mezunuyum. Mezuniyet belgesi ister misin?” dedi.

 

Aslı soğukkanlı bir şekilde, “Evet, fena olmazdı,” dedi.

 

Murat, Aslı’nın alayını anlamıştı. Sinirle, “Nasılsa dinlemeyeceksin, konuşmanın manası yok,” diyerek arabayı çalıştırdı.

 

Aslı bir an sustuktan sonra, “Benden ne istiyorsun?” diye sordu.

 

Murat, sinirle ona döndü: “Senden bir şey istemiyorum, Aslı! Seni seviyorum, bunu anlamıyor musun?” diye bağırdı.

 

Aslı sinirle gülerek, “Beni sevmeden önce benden ne istiyordun?” diye sordu.

 

Murat öfkeyle, “Ölmeni,” dedi.

 

Aslı bir an duraksadı ve sonra sorusunu sordu: “Neden?”

 

Murat, sert bir ifadeyle, “Fazla meraklıydın, gereksiz şeylerle fazla ilgiliydin. Ki bunları zaten söyledim,” dedi.

 

Aslı derin bir nefes alıp, “Kimsin sen? Bunu söylemedin,” dedi.

 

Murat bir an duraksadı, ardından öfkeyle bağırdı: “Büyük bir mafya liderinin oğluyum, tamam mı? Aptal gibi o işi bırakıp senin peşine düştüm, buraya geldim ve sana aşık oldum. Tamam mı? Tatmin oldun mu?”

 

Aslı alaycı bir şekilde gülmeye başladı. “Mafya liderinin oğluyu muydun?" alaycı şekilde gülerek, gülmeye devam ederken ağrısının fazlalaştığını fark etti. Gerginlik ve stres, ağrısını artırıyordu. “Peki,Neden okudun o zaman? Ne gerek vardı?” diye sordu Aslı, alayını sürdüren bir sesle.

 

Murat sinirle ona döndü: “Keyfimin kahyası mısın?” diye sertçe sordu, ardından sinirle ona bakmaya devam etti. Sonra köye doğru gitmek için arabayı tekrar çalıştırdı.

 

Köy meydanına geldiklerinde, Aslı’nın ağrısı iyice artmıştı ve rahatsızlığı belirginleşmişti. Muhtar onları görünce arabanın önüne geçti, Murat arabayı durdurdu. Aslı derin nefes alıyor, elini karnına bastırıyordu.

 

Murat camı açıp muhtarla konuşmaya başladı, ardından arabadan indi. O sırada meydanda birkaç kişi kavga etmeye başlamıştı. Murat kavgayı ayırmaya çalışırken, Aslı ağrının şiddetlenmesiyle dikkatini toparlayamıyordu. Kavgaya jandarma müdahale edince, Murat arabaya döndü. Kapıyı açarken Aslı'nın kıvranmaya başladığını fark etti.

 

“İyi misin? Ne oldu?” diye sordu, omzuna dokunarak onu kaldırmaya çalıştı.

 

Aslı acı içinde, “Karnım çok ağrıyor, eve gitmek istiyorum, hemen,” dedi.

 

Murat hızla arabaya binip, arabayı köyden çıkarıp ilçedeki hastaneye doğru sürmeye başladı. “Bu ağrı ne zamandır var?” diye sordu, endişeyle.

 

Aslı acıyla, “Eve gitmek istiyorum,” diye mırıldandı.

 

Murat, “Ne evi! Hastaneye gidiyoruz, hemen!” dedi, Hızla köyden çıkıp ilçeye doğru sürdü.

 

Aslı acıyla, “Yavaş!” diye çığlık attı, araba hızlandıkça acısı daha da artıyordu. Yarım saat içinde ilçedeki hastaneye vardılar. Murat, acil servisin önünde arabayı durdurup Aslı'yı kucağına aldı ve hızla içeriye koştu.

 

Aslı, acıdan nefesi kesilmiş halde, bilincini kaybetmek üzereydi. Sedyeye yatırıldığında son hatırladığı şey, Murat’ın ona eğilmesiydi. Geri kalan her şey sadece seslerden ibaretti.

 

Birkaç saat sonra, Aslı kendine geldiğinde hastane odasında yatıyordu. Murat, sırtı ona dönük, pencerenin önünde duruyordu. Kolunda damar yolu açılmış, hem serum hem de kan veriliyordu.

 

“Su...” diye fısıldadı Aslı, sesi zar zor duyuluyordu.

 

Murat onun sesine irkilip hızla döndü, yanına gelip yatağı hafifçe kaldırdı. Bir bardak su doldurup içmesine yardım etti, ardından tekrar pencere kenarına geri döndü. Aslı’nın gözleri yavaşça kapanmaya başladı; serumun etkisiyle sersemlemiş haldeydi.

 

 

 

Loading...
0%