Yeni Üyelik
49.
Bölüm

48. Bölüm

@garipbirisi

Aslı bir süre sonra gözlerini tekrar açtı ve Murat’ın koltukta oturup onu izlediğini fark etti. Başını kaldırıp serum ve kan torbalarına baktı; hala doluydular. İç çekerek, "Bitmedi mi daha bunlar?" diye serzenişte bulundu.

 

Murat, ifadesiz bir tonda, "Yenisini taktılar," dedi. Ardından ekledi, "Ağrın var mı hâlâ?"

 

Aslı, hafif bir sesle, "Var ama önceki kadar değil," diye yanıtladı.

 

Murat bir an duraksadı, sonra soğukkanlı bir şekilde sordu, "Ne zaman söylemeyi düşünüyordun?" Yüzünden sinirli olduğu belliydi ama sesi hala aynı duygusuz tonundaydı.

 

Aslı neyi kastettiğini anlamayıp, "Neyi?" diye sordu. Murat aniden yerinden kalkıp hızla yatağa doğru ilerledi. Yüzünü Aslı'ya yaklaştırarak sert bir şekilde, "Bebek giderse senden vazgeçeceğimi mi düşündün?" diye çıkıştı.

 

Aslı, Murat’tan korktuğunu belli ederse bu ezme çabalarının süreceğini biliyordu. Bu yüzden sesine sert bir ton katarak, "Ne saçmalıyorsun yine?" dedi ve omzundan onu itti.

 

Murat geri çekilip, daha da sert bir şekilde, "Niye ağrını söylemedin?" diye sordu.

 

Aslı hiddetle, "Söylememe gerek mi var? Gördün nasıl ağrım olduğunu!" diye karşılık verdi.

 

Murat gözlerini kıstı. "Nerede başladı?" diye sordu. Aslı ise daha fazla dayanamayarak sinirle, "Derdin ne senin? Ne istiyorsun?" diye çıkıştı.

 

Murat ayağa kalktı, odanın içinde sinirle dolanmaya başladı. Bir eliyle saçlarını karıştırıp, duvara yumruk attı. "Beni delirtiyorsun, sonra da ben kötü oluyorum! Beni manipüle ediyorsun!" diye bağırdı.

 

Aslı, daha da dikleşmeye çalışarak sertçe karşılık verdi: "Kurduğun oyunda kötü sensin, manipüle eden de sensin."

 

Murat odada bir süre daha dolandı, sonra hızla dışarı çıktı ve geri gelmedi. Aslı, serumun etkisiyle gözlerini açmakta zorlanıyordu. Murat’ın söylediklerini aklından geçirdi; sinirle tavana bakarken, "Acaba doğru mu?" diye kendi kendine düşündü.

 

O sırada odaya giren hemşire gülümseyerek, "Nasıl hissediyorsunuz?" diye sordu ve seruma ilaç enjekte etti.

 

"Aslında hafif bir ağrım var ama iyiyim," dedi Aslı, sesi yorgun çıkıyordu.

 

Hemşire tekrar gülümsedi, "Güzel, bu ilaçla ağrılarınız tamamen geçecek inşallah," dedi.

 

Aslı tereddütle, "Bebek?" diye sordu.

 

Hemşire sakin bir ses tonuyla, "Bebek iyi durumda, merak etmeyin. Birazdan doktorunuz gelir, çıkış yapmadan önce sizi görür. Onunla konuşursunuz," diyerek geçmiş olsun dilekleriyle odadan çıktı.

 

Aslı, sevinmekle üzülmek arasında kaldı; ne hissedeceğini bilemiyordu. Gözlerinin ağırlığına dayanamayıp tekrar uykuya daldı.

 

Bir süre sonra, odadaki konuşmalarla uyandı. Murat, doktorla konuşuyordu ve sesi sertti. Doktor, ona sakin bir tonda cevap veriyordu, ancak Murat’ın sinirli olduğu belliydi. Doktor, Aslı’ya dönüp, "Geçmiş olsun," dedi.

 

Aslı, güçsüz bir şekilde başıyla teşekkür etti. Konuşmaya pek gücü yok gibiydi. Doktor, "Ağrınız geçti mi?" diye sordu.

 

Aslı, "Sağ tarafımda hafif bir ağrı var," dedi ve gözlerini açmaya çalıştı. İlaçlar onu iyice sersemletmişti.

 

Doktor, ilaçlara göz atarak, "Sersemliğiniz verdiğimiz ilaçtan kaynaklanıyor. Ağrınız bir süre daha olabilir, kanamanız da devam edebilir. Ancak yatmanız gerekiyor, riskli bir durumdasınız. Mümkün olduğunca dinlenin, sadece tuvalete gitmek için kalkın. Yürümemeniz önemli," dedi.

 

Aslı, doktorun söylediklerini anlamaya çalışırken gözlerini kapatıp ayılmaya çalıştı, ancak başaramadı. Murat, "Çıkış yapabilir miyiz?" diye sordu.

 

Doktor, "Tabii," diye cevap verdi.

 

Murat, çıkış işlemlerini tamamladıktan sonra bir sandalye getirip Aslı’yı oturttu. Hemşireler damar yolunu çıkartınca hastaneden ayrıldılar. Murat, arabaya geçip Aslı’yı koltuğa yerleştirdi. Aslı hâlâ uykulu haldeydi. Artık akşam olmuş, gün batmak üzereydi.

 

Eve geldiklerinde Murat, Aslı’yı kucağına almak istedi. Aslı, "İyiyim, yürürüm," dedi ama Murat sert bir tonla, "Doktoru duydun, yürümek yok sana," diyerek Aslı’yı kucağına aldı.

 

Eve girdiklerinde Murat, Aslı’yı koltuğa oturttu. Hızla yukarı çıkıp birkaç yastık, çarşaf ve battaniye getirip koltuğa serdi. Aslı, hafifçe doğrularak, "Banyoya girsem çok iyi olacak," dedi. Murat, "Burası bitsin, seni çıkarırım," diye yanıtladı.

 

Aslı itiraz ederek, "Kendim giderim banyoya, o kadar da değil," dedi. Murat işini bırakıp ona döndü, "Peki, hemen gideceksen hemen gidelim." Aslı, kurtulamayacağını anlayınca elini uzatıp, "Ama yürüyerek çıkacağım," dedi.

 

Murat başıyla onayladı ve birlikte merdivenlerden çıkıp banyoya yöneldiler. İçeri girdiklerinde Aslı, "Sağ ol," deyip duşu açmak için yeltendi, ancak Murat çıkmadı. Aslı şaşkın bir şekilde, "Kendim hallederim," dedi.

 

Murat kararlı bir sesle, "Artık kendin bir şey halletmeyeceksin," diyerek Aslı'nın tişörtünü çıkarmak için yeltendi. Aslı bir adım geri çekilip, "Saçmalama artık," dedi, ama Murat onu dinlemedi. Aslı’yı bir tabureye oturtup, "Bundan sonra bensiz tuvalete bile gitmek yok," diye ekledi.

 

Aslı, alışık olmadığı bu ilgiden hoşlanmasa da Murat’ın vazgeçmeyeceğini bildiği için direnmedi. Banyodan çıkıp üstünü giydi, saçına havlu sardı ve tarağını alıp aşağı indiler. Murat, koltukta yatağı hazırladı, ardından Aslı’nın arkasına dolanıp saçlarını taramak için tarağı eline aldı. Bir süre sonra havluyla saçlarını kurulamaya başladı.

 

Aslı hafif bir sesle, "Islak kalsa sorun değil," diyerek elini Murat'ın eline koydu ve ona dönüp, "Teşekkür ederim," dedi. Murat, Aslı’ya boynundan sarıldı ve "Sen benim tek varlığımsın," diyerek boynundan öptü.

 

Aslı, Murat’ın onu sevdiğini bilse de ondan korkuyordu. Yaşadıkları olaylardan sonra Murat’ın dokunmaları onu rahatsız ediyordu. Aslı’dan bir tepki alamayan Murat, üzgün bir sesle, "Beni eskisi gibi sevmiyorsun," diyerek karşısına oturdu, sakin ama mesafeli bir ses tonuyla, "Yapmam gerekeni yaptım, fazlasını değil," dedi.

 

Aslı Sinirli bir gülümsemeyle: "Adam öldürmenin oranına kim karar veriyor? Baban mı?"

 

Murat, Aslı’nın yanağına dokunarak, "Beni anlattığım kişi dışında biri olarak öğrenmek ağır bir durum, tahmin ediyorum," dedi.

 

Aslı, sertçe cevap verdi: "Edemezsin."

 

Murat, sakin bir sesle, "Tamam, belki haklısın," dedi. Ardından, ses tonu yumuşayarak, neredeyse yalvarır gibi ekledi: "Seninle burada, her şeyden ve herkesten uzak, sakin bir hayat yaşıyorum. Biliyorsun, burada seninle mutluyum."

 

Aslı, kısa bir an için sustu. Murat'ın sözleri, içinde bir yere dokunmuştu. "Mutlu musun gerçekten?" diye düşündü. Onun gözlerinde yalvaran bir bakış vardı ama bu Aslı'nın güvendiği bir bakış değildi. Murat her ne kadar yumuşak konuşsa da, onun yaptıklarını unutamıyordu. İçinde bir yerde, Murat'ın değişebileceğine dair küçük bir umut hala vardı, ama bu umut, yaşadığı acıların gölgesinde neredeyse görünmez hale gelmişti.

 

"Mutlu... Belki de burada her şeyden uzak olduğumuz için böyle söylüyor," diye düşündü Aslı. Ancak, bu sakinlik bile Aslı için bir tür tuzaktı. Murat'ın öfkesini, kontrol arzusunu ve ona yaptığı baskıları hatırladıkça, o sakinlik kırılgan bir maskeden ibaretmiş gibi geliyordu. Onun her 'yumuşak' tavrının ardından yeniden incinmekten korkuyordu.

 

Derin bir nefes aldı ve Murat'a baktı. "Evet, burada sakin bir hayat yaşıyoruz, doğru," dedi. Sesi sakin, ama içinde fırtınalar kopuyordu. "Ama sen yine de yapacağını yapıyorsun, Murat. Değiştiğini düşünsem bile, sen hiç değişmiyorsun."

 

Aslı, bunu söylerken içinde bir boşluk hissetti. Murat’ın yanında kalmak, onun dünyasında kaybolmaktı. Bu çatışma, onu her gün biraz daha içten içe kemiriyordu.

 

Murat derin bir nefes aldı ve gözlerini yere dikerek, "Bazen olaylar benim kontrolüm dışında gelişiyor," dedi.

 

Aslı, inanmayan bir gülüşle karşılık verdi: "Senin kontrolün dışında mı? Yapma, Murat. Sen bu kontrol takıntınla 'haberim yoktu' diyemezsin. Her şeyi biliyorsun," dedi, sesi soğuk ve kararlıydı.

 

Murat’ın yüzünde bir gölge belirdi. "Sevdiğim... Canımı vermeyi bir an bile düşünmediğim insan... İnan bana," dedi, sesi gerçekten titriyordu. Bu, Aslı’nın kalbine bir nebze de olsa dokunmuştu, ama geçmişin yükü bu sözleri hafifletmiyordu.

 

Aslı, gözlerini kaçırarak ayağa kalktı ve Murat’ın yaptığı yatağa uzanmak için doğruldu. Murat, hızla yerinden fırladı ve Aslı'nın elini tutup, "Nereye?" diye sordu, gözlerinde endişe vardı.

 

"Yatacağım," dedi Aslı, yatağı işaret ederek.

 

Murat, bir an duraksadı, sonra gözlerini yere indirip geri çekildi. "Tamam," diyerek, bir adım geri attı.

 

Aslı, yatağa uzandı. Murat, sessizce onun üzerini örttü, ardından yere oturup Aslı’nın elini aldı ve yanağını onun avucuna yasladı. "Sadece sevsen olmaz mı?" diye fısıldadı. "Her şeyi, herkesi bırakıp sadece beni sevsen... Ben de seni sevsem?"

 

Aslı, Murat’ın bu kadar çaresizce sevgi dilenmesine şaşkınlıkla baktı. Bu, tanıdığı Murat değildi. Onu hep güçlü, kontrolü elinde tutan biri olarak bilmişti. Şimdi ise önünde, sevgi ve onay arayan bir adam vardı. İçinde bir yerde, bu hali Aslı’ya hem şaşkınlık hem de derin bir üzüntü veriyordu. Murat’ın bu kadar kırılgan olduğunu görmek, ona her şeyin çok daha karmaşık olduğunu hissettirdi.

 

Loading...
0%