@garipbirisi
|
Aslı, "Murat" dedi, sesi sakin ve kararlıydı. Murat Gözlerini hafifçe kaldırarak ona baktı. "Bana açık ol. Her şeyi anlat. Bilmek istiyorum. Benden bir şeyler sakladığın ve yalan söylediğin için senden uzaklaşıyorum, görmüyor musun?"
Murat derin bir nefes aldı. "Nasıl anlatacağımı bir bilsem keşke," diye ekledi.
Aslı, sinirli olmasına rağmen sakin görünmeye çalışarak hafifçe gülümsedi. "Seni sadece sevmek değil, sana güvenmek de istiyorum," dedi.
Murat, Aslı’nın yanına uzandı ve başını onun göğsüne koydu. Aslı, Murat’ın bu şekilde yaklaşmasına alışmıştı, ama bu sefer durum farklıydı. Bir an için Murat’ın kendini acındırmaya çalıştığını düşündü. Ancak hemen sonra, bunun Murat'a yakışmadığını bildiği için kendine kızarak, "Saçmalama Aslı," dedi içinden. Ardından, Murat’ın saçlarına dokundu ama içinde bir yerlerde hala Şevket'in yası vardı. Dün sinirle tiksindiği adama bugün yine kıyamıyordu. "Aşk böyle bir şey galiba," diye geçirdi içinden. Aslı derin bir nefes alıp kendini toparlamaya çalıştı. İçinde büyüyen öfke ile Murat’a duyduğu karmaşık hisler arasında sıkışıp kalmıştı.
"Böyle uyumak istiyorum," dedi Murat, içinde Aslı’ya duyduğu özlemi dile getirebilmek istiyordu ama yaşadıklarını ve yaşattıklarını anlatmak onun için fazlasıyla zordu. Gözlerini kapadı, Aslı'nın kalp atışını dinlemeye başladı. Bu ritim ona huzur veriyordu, nefesi düzene girmeye başlamıştı. Tam o sırada kapı çaldı. Hafifçe doğrulup sinirle, "Kim bu?" diyerek kalktı ve kapıya yürüdü.
Kapıyı açtığında, muhtarın karısı ve birkaç köylü kadın kapıda duruyordu. Murat, "Buyurun," dedi. Kadınlardan biri, "Öğretmen hanım rahatsızmış, geçmiş olsun demek için gelmiştik," deyince Murat, kapıdan çekilip onları içeri buyur etti.
Kadınların sesini duyan Aslı, hafifçe doğrulup oturdu. Kadınlar mutfağa yönelerek getirdikleri yiyecekleri bıraktılar ve ardından koltuklara oturdular. Murat, "Ben çay demleyeyim," diyerek mutfağa geçti.
Murat çayları hazırlayıp içeri getirdi. Kadınlardan biri kalkıp, "Biz hallederiz hocam, siz oturun," diyerek Murat’ın elinden tepsiyi aldı. Murat, Aslı'ya dönüp "Ben balkondayım," diyerek dışarı çıktı.
Kadınlar birkaç saat oturdular, sohbet ettiler. Muhtarın eşi, akşam yemeği getireceğini söyleyerek diğer kadınlarla birlikte kalktı. Kadınlar gidince Murat içeri girdi, Aslı'nın yanına oturdu ve "İyi misin?" diye sordu.
Aslı hafifçe gülümseyerek, "Uykum var, her zamanki gibi," dedi ve tekrar uzandı.
Aslı gözlerini kapadı, Murat da yanına uzanıp boynuna sokuldu ve gözlerini kapattı. İkisi de kısa sürede uykuya daldı. Birkaç saat sonra kapı yeniden çaldı. Aslı irkilerek uyandı, Murat gözlerini açıp uykulu bir halde kapıya yöneldi.
Kapıda muhtar ve eşi, ellerinde yiyecek kaplarıyla duruyorlardı. Murat kapıyı açınca kapları uzatıp tekrar geçmiş olsun dileğinde bulundular ve ardından ayrıldılar. Murat kapları mutfağa götürdü, ardından kapının yanında durup, "Acıktın mı?" diye sordu.
Aslı, "Aç hissetmiyorum," dedi.
Murat, "Daha sabahkiler duruyor," diyerek tekli koltuğa oturdu. Biraz uykusu açılınca, "Karnını doyur istersen," diyerek tekrar kalktı.
Aslı, "Yemek istemiyorum, gel boşver," dedi.
Murat, mutfakta hazır yemekleri tabaklara koyduktan sonra orta sehpaya yerleştirdi "Bizim program başladı mı acaba?" diyerek televizyonu açtı. Aslı acısını bastırmaya çalışıyordu, Murat’ın tuttuğu yas'ı anlamasını, sorgulamasın kaldırabilecek halde değildi ve hafif gülümseyerek, "Sen de seviyorsun o yarışmayı, kabul et," dedi. Murat hafif bir tebessümle, "Alışkanlık," diyerek kanalları gezdi. "Bugün yok galiba," dedi ve Aslı’nın yanına oturdu. Tabakları aldı, birini Aslı’ya uzattı, kendi tabakla sırtını yasladı.
Bir süre yedikten sonra Aslı tabağını sehpanın üzerine bıraktı. Murat, “Yemedin, bir şey olmaz,” diyerek Aslı’nın tabağına uzandı. Ancak Aslı tabağı iterek, "Yemek istemiyorum, midem bulanıyor," dedi. Murat, “Peki,” diyerek tabağı masaya geri koydu. Biraz sonra, "En azından biraz meyve ye," diye ekledi.
Aslı başıyla onayladı ve kumandayı alıp kanalları gezmeye başladı. Belgesel kanallarına gelince, "Bugün değişiklik yapıp bunları izleyelim," dedi. Ekranda devasa balıkların etrafında yüzükler gibi dizilen küçük balıkları izlemeye daldı. Bir süre sonra Murat’a dönüp, "Balık alsaydık keşke," dedi.
Murat, Aslı’ya şaşkınlıkla bakıp gülümseyerek, "Aşeriyorsun galiba," dedi.
Aslı, "Bilmiyorum ama çok canım çekti açıkçası," diye yanıtladı.
"Yarın alayım," dedi Murat gülümseyerek.
Aslı, "Çok iyi olur," diye karşılık verdi. Bir süre daha televizyonu izledi ve sonra kanalı değiştirdi. "Az daha izlesem başka şeyler isteyeceğim, en iyisi değiştirmek," dedi gülümseyerek. Kanallarda gezinirken haberlere denk geldi. Bir süre haberleri izledikten sonra, "Film izleyelim mi?" diye sordu Murat.
Aslı, bir an duraksayarak, "Biz çocuklara salıya film sözü verdik," dedi hatırlayınca.
"Boş ver, sonra izleriz," dedi Murat.
"Yok ya, olmaz. Buraya gelseler, şu koltuğu çekeriz yere otururlar, mısır da patlatırız, burada izleriz işte," diye yanıtladı Aslı, hevesli gözükmeye çalışarak.
Murat, "Ne gerek var, yavrum?" dedi ama Aslı'nın ısrarla "olmaz ama söz verdik," demesi üzerine pes ederek, "Tamam," dedi.
Aslı, Murat'ın bu ılımlı haline karşılık sessizce ona baktı ve üzgün bir şekilde gülümsedi; ancak Murat bunu fark etmedi. Yutkunup başını yastığa koydu, gözlerini tavana dikti. Ne yapacağını bilmiyordu. İki gün önce bu adama aşıktı ve onun yanında olmaktan çekinmiyordu. Ama şimdi, kim olduğunu bilmenin ağırlığı altında eziliyordu; ondan korkuyor ve nefret ediyordu. Yine de en büyük çelişkisi, hâlâ ona aşık olduğunu hissetmesiydi.
Gerçekten aşık mıydı, yoksa onu seviyor muydu? İkisi farklı şeylerdi. Aşk, zamanla azalabilen ya da artabilen bir duyguydu, ama sevgi daha derin, tükenmeyen bir bağdı. Murat’a karşı hissettiği şey, fütursuz bir çekimden ibaret değildi; yine de ondan kopmak fikri içini korkutuyordu. Kafası karmakarışıktı ve bu belirsizlik içinde yüreği acıdan sızlıyordu. Şevket'in ölümünden Murat sorumluydu ve kendisinin de ölmesini istemişti. Bu düşünceleri zihninde dönüp dururken başını kaldırdı ve kendisine bakan Murat'la göz göze geldi.
"Ne düşünüyorsun?" diye sordu Murat, sesindeki üzüntü belirgindi.
Aslı, "Hiç," dedi ve gözlerini kapattı.
"Benden hâlâ tiksiniyor musun?" diye sordu Murat.
Aslı derin bir nefes aldı. "Hayır," dedi, ama sesi kararsızdı.
"Peki, ne hissettiğini öğrenmek istiyorum," dedi Murat, sabırsızca.
Aslı, başını kaldırıp Murat'a baktı. "Bilmiyorum," dedi. "Ne hissettiğimi gerçekten bilmiyorum ama hissettiğim en büyük duygu acı." sesine hakim olmaya çalışarak "Sonuçta beni öldürmeye çalıştın," diye ekledi, ardından derin bir nefes aldı. "Şevket'i neden öldürttün?" diye sordu, sesi titreyerek.
Murat'ın yüzü gerildi. "Onun senin için önemi ne, Aslı? Anlayamıyorum. Şevket, hep Şevket..." dedi, sinirli ama sesi kontrollüydü.
Aslı üzgünce güldü. "Demek ki çok da güçlü kaynakların yokmuş," dedi, sessizce.
Murat şaşkınlıkla, "Nasıl yani?" diye sordu.
Aslı'nın gözlerinden yaşlar akmaya başladı. "Bana her şeyi anlat, sana Şevket'le olan bağımı anlatayım," dedi, sert bir ses tonuyla.
Murat afallamıştı, ama bu pazarlık kendi açısından ağırdı. "Anlatmam gereken her şeyi anlattım, daha fazlası yok," dedi.
Aslı, alaycı bir şekilde, aniden bir fikir parlamış gibi elini şıklatarak, "Sen öz evlat değilsin, değil mi? İşini halletmek için evlat edinildin," dedi.
Murat başını salladı. "Saçmalama, çok film izlemişsin," dedi.
Aslı soğuk bir tonda, "Çok film izlemedim. Sizin gibi adamların içinde çok kaldım," dedi ve başını yastığa dayayıp gözlerini kapattı. Baş dönmesi yeniden başlamıştı. Eliyle gözlerine bastırdı. "Offf, başladı yine," diye ekledi.
|
0% |